@daisy_x06
|
Merhabalarr öncelikle nasılsınız? Umarım hepiniz çok iyisinizdir. Yeni bölüm ile karşınızdayım. O zaman iyi okumalar dilerim 🤍
🌊 Geçmişin saklı kaldığı odalardan bir gün , gün yüzüne çıkar. Hiç bir şey saklı kalmazdı. Bu yüzden ya üç gündür köşe bucak Murat'an kaçıyordum. Bir gün oda geçmişimi öğrenecek önce benden nefret edecek daha sonra ise uzaklaşacak ve aramıza aşılmaz duvarlar kuracak. Yaşanıcak bir şeydi. Biz iki ateşin ta kendisiydik. İki ateş yan yana gelince yakar yıkar. Yakmamak için uzak duruyordum ya . Bir kez olsun güvenli limanım yerinde kalmasını istiyordum. Yanımda hissettiğim kestane kokusuna dönüp bakmadım. Tüm tim sıra sıra dizilirken , onun mırıltılı sesi geldi." Neden kaçıp duruyorsun?" Sessiz kaldım. Yalan söyleyemiyoruz malum. Adam hemen anlıyor. Susmak daha iyiydi. Bakışları bendeydi fark ediyordum ama dönüp bakamadım. Bakma Deniz , o bari seni iyi bilsin. Bir gün beni hatırladığında zihninde iyi bir Deniz olarak kal. Sinirli sesi geldi." Deniz diyorum. Trabzon'dan döndükten sonra ne diye köşe bucak kaçıyorsun benden?"Ateş olup yakmamak için be adam. Sana kapılırsam yok oluruz. Kül olurum. İki ateş yan yana duramaz . Hikayenin sonunda kül olmak istemiyorum. Albay tüm heybeti ile gelirken arakasında gördüğüm kişiyle yutkundum. Geçmişten çok tanıdık bir simaydı. Yaşlanmıştı artık, omuzları çökmüş , yüzü kırışmış , bedeni zayıflamıştı. Tam ortaya geldiklerinde anında selamımızı verdik. Yaşlı gözleri hepimizin üzerinde gezindi en çokta benim ve Murat'ın üzerinde. Hatırlamış mıydı beni? Mustafa albay hepimizi süzdü." Günaydın asker." Aynı anda bağırdık." Sağol." " Nasılsınız asker?" Aynı anda tekrar bağırdık." Sağol." Başını usulca salladı." Rahat." Ellimizi yana indirdik. Albay, Rahmi albayın bir adım arkasına geçti." Çocuklar sizi emekli albay Rahmi Katar ile tanıştırıyım." Rahmi albay." Demek senin şu ünlü kartal timi bu ha Mustafa?" Yaşlanmış olmasına rağmen dağ gibi durdu karşımızda." Ne maharetleri varmış görelim bakalım." Onun için ayrılan sandalyeye geçip oturdu , albay ise onun arkasına geçti. " Evet , komutanım hepsi aslan gibi çocuklardır. " Gururla baktı hepimize. " İstediğiniz kadar sınava tabi tutabilirsin." Rahmi albayın dudaklarında keskin bir gülüş oldu. Eskiden de adamın canına okuyacağı zaman böyle gülerdi. Bakışları Murat'a kaldı." Murat öne çık." Adını nereden biliyordu ki? Murat bir adım öne çıktı. " Tekbirini ver bakalım evlat. Ne kadar geliştin görelim." Murat ellini alnına koyup en gür sesiyle bağırdı." Kıdemli Üsteğmen Murat Karasu, Trabzon emret komutanım." Ellini alnından indirip ellerini yanına sabitledi. Rahmi albayın yüzünde gururun her bir zeresi dolaştı." Aferin sana evlat. Biliyordum senin iyi bir asker olacağını." Biliyordum derken? Demek gerçekten tanıyordu Murat'ı. " Şimdi de dövüş maharetlerini görelim." Murat başını sallayıp ortaya çıktı. Murat boyunda bir tane iri yarılı bir asker geçti karşısına. Rahmi albay ellini kaldırdı." Üç tane daha adam çıksın." Mustafa albay şaşkınlıkla baksada denileni yaptı. Üç tane daha adam ortaya çıktı. Hepsi Murat'ın cüsesi ile eş değerdi ve hepsi güçlüydü. Dördüne aynı anda nasıl yetecekti? Dördü birlikte Murat'a saldırırken o ise sanki kendisine tek bir adam saldırıyor gibi hepsini yerle bir ediyordu. Hoy Maşallah. Çocukluğum ise eridi resmen." Bu adama her saniye daha çok düşüyorum." Şuan ben bile düştüm. O nasıl güç be öyle adam? Resmen dört tane kendisi cüsesindeki adamları evire çevire dövüyordu hem de hiç zorlanmadan . Adamın birini yakasından tutup ileriye doğru savurdu, diğerinin karnına attığı tekme ile bir seksen beş yere yayıldı, diğerinin yüzüne geçirdiği yumruk ile kırılma sesi kulaklarıma kadar geldi. Adamın burnunu kırmıştı manyak, diğerinin ise kafasını tutup yere savurdu. Adamlar zar zor ayağa kalkıp Murat'a tekrar saldırdılar. Bir tanesi Murat'ı arkadan tutu, ayaklarını yerden hızla kaldırıp kendisine doğru gelen askerin karnına sert bir tekme atıp ayakları tekrar yerle buluşunca kolunu tutan adamın kolunu tutup ters çevirdi. Acı bir inilti geldi. Adamı ağaca doğru savurdu, diğer saldıran askerin yüzüne doğru attığı yumruğu havada tutup adamın karnına öyle sert bir yumruk attı ki adam üç adım geriledi. Refleklesleri çok hızlıydı ve hareketleri. Bu yönünü hiç görmemiştim. Çok iyi silah kullanıyordu lakin dövüşürken hiç görmemiştim. Şuan gözüme aşırı seksi geliyordu. Allah kahretsin ya. Adamları bir bir yere sererken başka askerlerde araya girdi en sonunda on tane adam Murat'a saldırdı işte tam on adamda durdurmuşlardı Murat'ı. Sende nasıl bir güç var adam be. İç sesim girdi araya." Bu adam bize dokunduğunda demek naif dokunuyormuş böyle dokunsaydı ölürdün büyük ihtimalle." Katılıyorum. Adamda ki güce bak be. Biz bu adamı çok hafife alıyoruz hem de çok. Rahmi albay ellini kaldırdı." Yeterli bu kadar." Askerler bir bir yerlerine geçerken, Rahmi albay güldü." Aferin sana evlat. Tam benim yetiştirdiğim gibi olmuşsun." Yetiştirdiğim derken? Onu da mı Rahmi albay yetiştirmişti? Murat yanımda yerini tekrar aldı. Askerler hepsi bir köşeye yığılmıştı bile. Rahmi albay tekrar hepimizi süzdü, bakışları bende takılı kaldı. Gözlerinden hüzün geçti hem de büyük bir hüzün." Deniz." Hatırlıyor." Öne çık evlat tekbir getir." Bir adım öne çıktım. Ellimi alnıma koyup en gür sesimle bağırdım." Üsteğmen Deniz Özal, Bursa emret komutanım." Ellim alnımdan inerken gözleri, yüzümde gezindi. " Bakalım sen ne kadar geliştin evlat." Beni de o yetiştirmişti sert , sinirli ve öfkeli bir adamdı ama buna rağmen harika bir kalbi vardı." Bir asker öne çıksın." Karşıma benim resmen iki katım bir asker durdu. Gözleri alayla beni süzdü." Komutanım yanlış anlamayın ama ben bir kadına el kaldıramam." Ateş saçan gözlerimle ona baktım." Güç cinsiyete olmuyor kardeşim." Dövüş pozisyonunu aldım." Boş laf konuşmayı keste icrata geç ." Hay hay diyerek başını salladı. Üzerime doğru koşarken yüzüme yumruk savurmaya çalıştı aynı anda , yere yatıp ayaklarına sert bir tekme attıp , ayaklarını yerden kestim iki metre yere serildi. Hızla yerimden kalktım. " Neymiş cüse ile iş olmuyormuş" Burnundan soluyup hızla yerden kalktı . Karnıma doğru savurduğu tekmeden hızla dönerek kurtuldum. Hamle sırası bendeydi. Hızla üzerine koşarak, hızlı bir hamleyle kafasına çıktım boynunu bacaklarımın arasına sıkıştırıp bedenini yere doğru eğdim. Aynı anda ikimiz takla atarken onun kafası hala bacakalarım arasındaydı. Başına iki tane yumruk geçirip bıraktım. Resmen burnundan soludu. Bakışlarım öfkenin her bir zeresine bulandı. Beni ayakta tutanda bu öfkeydi. Üzerime doğru savurduğu yumruklardan ondan daha kısa ve zayıf olduğum için rahat kaçabiliyordum ve reflekslerim daha hızlıydı. O daha ne olduğunu anlamadan karın boşluğuna attığım sert yumruk ile bir adım geriledi. Yüzüme doğru savurduğu kollunu havada tutup bileğini ters çevirip, bir ellim ile yakasını tutup kafamı kafasına hızla geçirdim dizine sert bir tekme attığım anda yere düştü. Tekrar yerinden kalktı artık daha öfkeliydi. Hafife aldığı bir kadın tarafından dayak yiyordu hemde albayın önünde. Hızlı hızlı atığı yumruklardan olabildiğince kaçtım ama bir tanesini durduramadım yüzüme gelen yumruk ile bir adım geriledim kafam sağa döndü. Elli baya ağırdı. Murat'ın bana doğru bir adım attığını gördüm , sonra ise tekrar eski yerine geçti. Gözlerim kısılırken, gözlerim içinde ki ateş daha da harlandı. Üzerime doğru gelen adamın karnına sert bir tekme geçirip, yüzüne en sertinden bir yumruk indirdim. Ayağına attığım sert tekme ile yerle buluşurken. Kollundan tutup ters çevirdim. Silahımı belimden çıkartıp kafasına dayadım." Şah ve mat." Rahmi albay gür sesiyle bağırdı." Yeterli bu kadar." Silahımı yerine tekrar taktım. Asker yerden kalkarken patlamış dudağına ellini bastırmıştı." Ellin çok ağır bir kadına göre çok ağır." En tersinden bir bakış attım. Dudağını tutarak uzaklaştı. Mustafa albay ellerini arkada birleştirdi." Murat ve Deniz en iyi askerlerimizden komutanım." Rahmi albay ikimize uzun uzun baktı. Murat'a bakarken gözleri normaldi ama bana bakarken gözleri içine hüzün çöküyordu. " Bana kendi yetiştirdiğim evlatları anlatma Mustafa. " Yerinden yavaşça kalktı. " Onların huylarına kadar ezbere bilirim ben. "Bilirdi. Çünkü ben on üç yaşından sonra onun elleri arasında büyümüş bir çocuktum. İçimdeki öfkeyi görüp saygı duyanda tek oydu." Yaklaş evlat." İki üç adım atıp tam önünde durdum. Tim arkamda kaldı. Boylarımız aynıydı, gözlerimin içine bakarken buruk bir duygu geçti yüzünden. " Uzaklaş Mustafa." Albay bir bana bir Rahmi albaya baktı. Denileni yapıp uzaklaştı. Gözlerimin içine bakarken elli koluma dokunduğunda vücudumdan titreme geçti. Sessizce mırıldandı." Hala temas sevmiyorsun." Bakışlarım buz gibiydi sesimde öyle." Sevmiyorum komutanım." Elli kolumdan inerken ellerini arkada birleştirdi. " Gözlerinde ki ateş daha da harlanmış. Öfke bedenini ele geçirmiş evladım." " Öfkemin yok olduğu gün bende yok olurum komutanım." Gururla gülümsedi." Harika bir asker olacağını biliyordum." Gözlerim kısılırken başımı hafif sağ omzuma doğru yatırdım." Ya onlardan biri olsaydım?" Bakışları buz kesti , seside öyle." Öldürürdüm o zaman seni." Vatana ihanetin bedeli ölümdü. Onlar tarafından yetiştirildiğimi bildiği halde ellimden tutup asker olmam için uğraşan adamdı. Onlardan biri olur muyum diye bir kere olsun şüphe duymamıştı." Aferin sana evlat. Geç şimdi yerine." Ellimi alnıma götürüp selamımı verdim. İki adım atıp gerilediğimde seslendi. Ayaklarım dururken bakışlarım arkaya döndü. Ellini başına koyup iki defa vurdu." Aklımda evlat." İntikamın aklımda, öfken aklımda, iki canın aklımda, acın aklımda. Tek bir kelime ama içinde binlerce kelime vardı. Ellerim istemsiz olarak karnıma gitti." Ya bir gün unutursan komutanım?" Yıllar öncesine ait bir anı önüme serildi. Soğuk oda içinde yatıyordum. Yüzüm, bedenim kanlar içindeydi. Zincirler ellerimi kesmişti.Yoğun bir kan akıyordu. Dışarıdan gelen silah sesleri ile titredim. Korkuyla geriye duvara sindim. Rahat bir saat süren silah sesleri devam etti. Kimse beni almaya gelmedi. Soğuk odada kimsesizliğe bulandım her zaman olduğu gibi. Odanın kapısı sert bir şekilde açıldı karşımda yeşiler içinde türk askeri vardı. Öfkeli bakışlarım askere döndü. Öfkem ona değildi hayataydı. Yüzünden silahını indirip koşarak yanıma geldi." Ne oldu sana ?" Zincirleri çözüp kollumu tutmaya çalıştığında korkarak geriye yaslandım. Gülümsedi." Korkma Türk askeri." " Biliyorum sizi bekliyordum. Temas sevmem." Yerden kalktığımda başım dönüyordu. Duvara zorla tutundum. Bacaklarım arasından kanlar akıyordu. Acı dayanılmaz bir dereceydi. Dışarıdan bomba patladı. " Buradan çıkmalıyız çocuk gel hadi." Ellini bana uzattı ama tutmadım. Ellimi karnıma koyup zorla adımlar atmaya çalıştım. Önde o arkasından ben , soğuk odadan çıkıp arka tarafa çıktık. İki mezar vardı. Onları burada bırakamam. Adımlarım mezara ilerledi." Çocuk buraya gel gitmeliyiz." Mezarın tam ortasına çöktüm. Acıyla bağırdım." Çocuklarım burada yatıyor asker abi." Yalvaran bakışlarım ona döndü." Asker abi onları da alalım burada kalamazlar." Bakışları darmaduman oldu." Sen kaç yaşındasın çocuk?" " On üç." Yanıma geldi. " Burada yatanlar senin çocuğun mu?" Bakışları bacağım arasında süzülen kanlara takıldı. Kocaman yutkundu." Sana ne yaptı onlar çocuk?" Mezarlar üzerinde ellim gezindi. " Çocuklarımı da alalım asker abi. Korkmasınlar burada." Gözünden bir damla yaş süzüldü." Amına koyduğum piçleri. Onlar senin gerçek çocuğun mu?" İnanmak istemiyordu. " Evet adları bile var. Duman ve Derin. Onları da alalım asker abi. Annelerinden ayrı kalmasınlar." Bir bomba daha patladı. Soğuk oda tarafına hiç bir bomba düşmüyordu , mezarlara bomba düşmüyordu." Asker abi ne olur onları da alalım. Anneleri olmadan ne yapacaklar?" Yüzü daha darmaduman bir hale geldi." Sen daha kendin bir çocuksun nasıl iki tane çocuğa anne olacaksın?" Kendi kendine konuşuyor gibiydi." Amına koyduğum piçleri. Siktiğimin şerefsizleri." Bir kırıntı umutla yüzüme baktı." Sen çocuk hamile mi kaldın?" Usulca başımı salladım." Kaç yaşında hamile kaldın?" " Biri on bir yaşımda diğeri on üç yaşımda." İki kuş öttü. Karnımda ellim gezindi. " Asker abi onları alalım." Bir damla daha süzüldü yanağından." Alacağız çocuk ama şimdi değil." Bir bomba daha patlarken kollumdan zorla kaldırdı. Beni ilerletmeye başladığında acıyla bağırdım. " Asker abi unuturuz onları burada. Alalım asker abi." Mezara doğru yürümeye çalıştım. Olmadı. kollumu bırakmadı. " Unuttuğum gün öldüğüm gündür çocuk. Aklımda alacağız onları buradan." Kollumu çekmeye devam etti. Karşı koymaya çalıştım. Yine olmadı." Söz sana çocuk acın acım olarak kalacak." Gözleri titredi. Zorlu iki adım attıp önüme geldi gözleri bir saniye karnıma kaydı. "Unuttuğum gün öldüğüm gündür evlat." Vücudumdan titreme geçti belli etmedim. Öfke dolu bakışlarım kaldı. Elli karnıma kalktı, titriyordu parmakları oysa onun parmakları asla titremezdi. Sessizce mırıldandı." Acın acımdır evlat." Parmakları inerken." Aklımda evlat. Bekle sadece bekle." Öfke dolu bakışlarım kaldı. Hayata öfkeliydim benden aldığı iki cana öfkeliydim. Çektiğim acılara öfkeliydim , acım ile dalga geçen insanlara öfkeliydim, kabuslara öfkeliydim, bedenime öfkeliydim, kimsesizliğime öfkeliydim .Ve daha nice şeye öfkeliydim.. Geçiyor mu peki öfkem? Hayır. Gündüzleri öfkem dinse gece rüyalar öfkemi tekrar hatırlatıyor. Bu yüzden ya kaşlarım hep çatık gezmemin sebebi. Yüreğim acıyı belli edemesede yüzüm kaşlarımı hayata çatarak belli ediyordu. Rahmi albay önümden çekilirken, yerime geçtim ellim karnımda kaldı acısı duruyordu. Başım yanımda ki Murat'a döndü. Bakışları kısılmış bana bakıyordu bir şeyleri çözmeye çalışır gibi bir hali vardı. Rahmi albayın gelen sesiyle gözlerim tekradan ona döndü." Ha bu arada siz ikiniz." Murat ve beni gösteriyordu." Dünya yandıda haberimi yok? O çatık kaşlarınızı az düzeltin." Mustafa Albaya yakındı." Benim yetiştiridiğim çocuklar neden hep böyle sinirli olur anlamıyorum?" Mustafa albay hafif tebessüm etti." Size çekmişler işte komutanım. " Rahmi albayın kaşları çatıldı, sesi sinirli çıktı." Sinirli miyim ben Mustafa?" Mustafa albay gülüşünü bastırıp ciddi bir ses tonuyla cevap verdi." Hayır komutanım." Buna da sinirlendi Rahmi albay." Yalan ne diye söylüyorsun Mustafa?" " Eee doğruyu söylesem de kızacaksınız komutanım." Başını aşağı yukarıya salladı Rahmi albay." Doğru." Kafası bana döndü." Evlat bir durum olursa.." Anında cevabı verdim." Biliyorum." Bir durum olursa yanıma gel diyordu. Kaşları daha da çatıldı." Biliyorsun ama hiç icraat yok." İlk defa hafifçe tebessüm ettim." Huyum kurusun." Ters bir bakış attı bana ama o bakış ters değildi onu tanımayanlar için ters bir bakıştı. Murat ile aynı anda konuştuk." Yaşlanınca daha da huysuz olmuş." Şaşkın bakışlarımız birbirini buldu. Aynı anda ekleme yaptık." Ve daha sinirli." Aynı anda gülümseyip kafalarımızı önümüze çevirdik. Mustafa albay ve Rahmi albay uzaklaştıktan sonra, tim hemen başıma toplandı." Komutanım o aklımda mevzusu neydi?" Dedi Buğra merakla. " Harbi hiç bir şey anlamadım ben." Diyerek ekleme yaptı Sercan. " Acım acındır dedi o ne demek oluyor?" Dedi Eren. " Sizi Rahmi albay mı eğiti komutanım?" Dedi Kazım. " Neden sadece ikinizi test etti?" Dedi Poyraz. " Rahmi albay ile nasıl tanıştınız komutanım ?" Dedi Alparslan. " Neyi bekleyeceksiniz komutanım?" Dedi Derya " Seni yanına çağırdığında ne dedi Deniz?" Dedi Yavuz abi. Ve son noktayı Harun abi koydu." Bütün sorulara katılıyorum." Onlara anlatacak değildim, anlatsam ne diyeceğim ki? Rahmi albay teröristlerin ellinde beni kurtardı. İki tane evladımın öldüğünü biliyor , intikamımı almak için bana yardım edecek. Bunlardan hiç birini anlatamam. " Aramızda özel bir konu anlatamam maalesef ve evet beni o yetiştirdi. On üç yaşımdan beri yanımda o var. Nasıl tanıştığımızı hatırlamıyorum." Adımlarım geriledi." Bu kadar soru yeterli." Arkamı dönüp uzaklaştım yanlarından. Çocukluğum buruk bir şekilde konuştu." Geçmiş yakamızı bırakmıyor." Senin geldiğin günden beri bırakmıyor.
****** Zaman akıp giderken etrafı taramaya devam ettim. Sansar itinin burada olduğuna dair haber gelmişti. Kalabalık bir yerdi. Normal insanlarda vardı ama hangisi terörist hangisi normal insan ayırmak zordu. Hepsi normla kıyafetler içindeydi. Çatının birinde pusu almıştım. Dürbün ile tüm insanların üzerinde gezindim. " Komutanım, bu sansar iti ne boka benziyor?" Dedi Derya. " Siyah saçlı aralarda beyaz saçları var. Yanağının tam ortasında çukur var." Çukur mu vardı? " Bir yetmiş boylarında, hafif kilolu, ela gözleri var." Diyerek konuşmasını bitirdi Murat. Kalbim deli gibi attı. Anlattığı kişi geçmişe ait bir kişiye çok benziyordu. Canımı en çok yakanlardan , hayatımı mahveden, çocuk olup olmama bakmadan dava uğruna hayatımı yok eden. O insan; Amcam. Çocukluğumun katili. Yüreğime en büyük yarayı açan o kişi. Geçmiş yine önüme geliyordu. Ben geçmişten kaçmaya çalıştıkça o beni bırakmıyordu. İntikamımı almamı istiyordu belki de hayat. İki canın yok olup gitmesine rabbim bile razı olmuyordu. Gözlerim öfkenin her bir zeresine bulandı. Kendi yaktığı ateş kendisinin sonu olacaktı. " Hareketlilik var komutanım." Dedi Sercan. "İzlemede kalın, amına koyum hangisi sivil hangisi terörist ayırmak zor ." Diyerek çıkıştı Yavuz abi. İnsanlar sakin sakin sokak meydanından geçerken. İki tane çocuk meydanın tam ortasında ki çeşmenin etrafında kovalamaca oynuyordu. Kadının biri ellinde ördüğü kazak ile dudakları hareket ediyordu. Yan tarafta hamile bir kadın, ellinde ki ağır poşetler ile yürümeye çalışıyordu. Hamileliğin ortalarında olduğu belli oluyordu. Bir baba kızını omuzlarına almış gülerek bir şeyler anlatıyoru. Kaldırım kenarına dört tane genç çökmüş gelen geçeni izliyorlardı. Normal duruyordu bu insanlar. Her normal duran normal değildi. Bu gözler ne masum yüzlerden, katil insan doğduğunu görmüştü. Kendi çocuğunu hiç düşünmeden dava uğruna patlatan, ailesini dava uğruna ortada bırakıp dağlara kaçan. Annesi ve babasını öldüren. Kendini bu yol uğruna silahların önüne attan. Ve daha nicesi... Hepsi şimdi toprağın altında. Vatana ihanetin bedeli ölümdür. Vatana uzatılan elli kırıp atacaksın sen yapmazsan onlar seni yok eder. Meydanın ortasına bakarken, her şey bir anda oldu. Büyük bir gürültü ardından yükselen siyah dumanlar, toprak yerinden havalandı. Savrulan bedenler. İki tane çocuk bedeni havaya uçup yerle buluştu. Hayır... Hayır... Hayır... Hızla yerimden çıktım. Çatının yüksekliğine bakmadan çatıdan atlayıp meydana koştum . " Komutanım ne yapıyoruz?" Diyerek bağırdı Sercan. " Dikkatli olun, şüpheli olan herkesi tutun. Bomba nereden atılmış bulun hemen!" Adeta kulağıma kükredi Yavuz abi. Meydanın ortasına geldiğimde acı, çığlıklar, feryatlar, kopan beden parçaları ve kaçmaya çalışan insanlar. Silahlar patladı. Nereye koşacaktım yerde yatan iki çocuğa mı? Daha biraz önce gülerek oynuyorlardı şimdi ise yerde kanlar içinde yatıyorlardı. Ellindeki poşetler savrulmuş acıyla karnını tutan kadına mı? Acı feryadı kulağıma ulaştı." Evladım, bebeğim, yardım edin. Yardım edin!" Yutkundum. Etrafımda koşarak kaçan insanlar. Kulağıma ulaşan ağlama sesleri ve susmayan silah sesleri. " Deniz çekil oradan." Diyerek bağırdı Murat. Adımlarım bir tarafa gitse vaz geçerek diğer tarafa gitmek istiyordum ama bu sefer yine adımlarım duruyordu. Silahımı kavradım duvarın arkasına saklanmış hamile kadını vurmak için hazırlanan adamın tam alnından vurdum. Meydanın tam karşısında gördüğüm simayla donup kaldım. Yüzünü yarı kapatmıştı gözleri pür dikkat bendeydi. Büyük bir hayal kırıklığı geçti gözlerinden. Yetiştirdiği çocuk şimdi nefret ettiği, yok etmek istediği Türklerin tarafındaydı , Türkler için savaşıyordu. Acı bir an önüme geldi. " Sen Türk değilsin!" " Türküm ben , Türk çocuğuyum." Yüzüme sert bir tokat iniyordu, saçlarımı kökünden sökmek ister gibi asıldı." Sen bu tarafa aitsin, Türklere değil." Acıyan bedenime rağmen nefretle bakıyordum yüzüne." Ölürüm de sizin tarafınıza geçmem. Türküm ben!" Ardı ardına bedenime tekmeler iniyordu. Ellerimi karnıma sarıp karnımda ki çocuğu korumaya çalışıyordum ama o özellikle karnıma vurmaya çalışıyordu." İstersen öldür beni ama asla sizin gibi adi bir it olmayacağım. Türküm!" Durmadı daha hızlı vurdu ta ki acıdan bayılana kadar. Yüzünde ki hayal kırıklığı dağılıp yerine öfke kuruldu. Bellinden çıkardığı silahı yan tarafıma çevirdi. Kız çocuğu iki yaşında bir kız çocuğu, yerde yatan annesinin yanında ayakta durmuş avazı çıktığı kadar ağlıyordu. Yapacaktı. Elli tetiğe giderken hızla çocuğa koşup tam önünde durdum. Silahımı ona çevirirken aynı anda ardı ardına üç el ateş ettik. Üç kurşun tam karnına geldi. Acıyla iki adım geriledi. Murat'ın acı sesi kulaklarımı doldurdu." Deniz! Deniz!" Bedenim geriledi arkamda duran çocuğa çarptım ama devrilmedim. Ben onun karşısında asla devrilmezdim. Canım ne kadar yansada hep dimdik durmuştum şimdi de öyle olmalıydı. Dimdik durmalıydım. İkimizinde öfkeli bakışları birbirini bulurken, elli karnına gitti. Silahımı çevirip ateşledim ama yanına gelen arabaya can havliyle hızla bindi. Acı devasa boyutaydı, ellim karnıma gitti sıvı bulaştı. Kurşunlar sağımdan solumdan geçerken hala dimdik durdum. Araba uzaklaşmaya başladı ama hala ayakta duruyordum. Arabaya ateşledim, arka camı tuzla buz oldu. " Deniz komutanım vuruldu." Diyerek bağırdı Derya. "Komutanım durun meydan tehlikeli." Dedi Kazım. Araba tamamen uzaklaştığı anda iki dizimin üzerine çöktü bedenim. Soğuk , bedenimi saran soğukluk vardı. Yıllar sonra yine karşılaşmıştık yine canımı yakmıştı. Ellim karnımda dururken arkada ki çocuk hala ağlıyordu. Kesilen nefesimle , sessizce mırıldandım." Ağlama, buradayım." Arkama dönmek istedim. Olmadı. Hareket edemedim. Kemiklerime giren keskin acı nefesimi kesiyordu. " Murat dur! Alamayız!" Diyerek bağırdı Yavuz abi. Gözlerim önünü karanlık sararken bedenim yana doğru düştü. Asker yeşili içinde bir adet Murat bana doğru geliyordu hem de sağından solundan geçen kurşunlara aldırmadan. Sesinde acı vardı onda ilk defa duyacağım acı bir ton." Deniz! Deniz!" Yanıma hızla geldiğinde bedenimi yavaşça kendine doğru çekti." Deniz konuş, Deniz." Elli karnımı buldu. Gözümden bir damla yaş süzüldü. İntikamımı almadan ölemezdim ama beyaz ışık vardı. Soğukluk daha da artı. Kuruyan dudaklarımı dilim ile zor ıslatım. Kesik kesik nefesler verdim." Mu..rat , Murat." " Koruma ateşini açın , kimse Deniz ve Murat'a yaklaşmayacak." Dedi Harun abi. Yüzü kasıldı, çenesini sıkıyordu gözleri doluyordu." Söyle ne istiyorsan söyle." Tozlu parmakları yüzümde gezindi. Kesik kesik nefesler verdim. Acı büyüyordu. Zorla yutkunup konuşmaya çalıştım." Ben soğuk hiç sevmem biliyor musun?" Göğsüne daha çok çekti. Cebinden bandajı çıkarıp yarama bastı. Bir damla daha yavaş yavaş çeneme doğru süzüldü. Kesik bir nefes bıraktım." Çok so..ğuk soğuk Murat. Üşüyorum." Nefesim git gide kesiliyordu. " Mur..at çocuğu güvenli yere al." Arkamda ağlayan çocuğa uzandı hemen. Sert adım sesleri uzaklaşırken soğukluk daha da büyüdü. Aradan çok kısa bir zaman sonra tekrar yanıma geldi. Bedenimi kaldırıp göğsüne çekti. Alnını alnıma yasladı." Dayan Deniz." Gözlerim yavaş yavaş kayarken yüzümü kavradı. Acıyla bağırdı." Deniz yalvarırım yaşa . Yapma bana bunu seninle sınama beni Deniz dayanamam." Dudaklarım arasında acı bir tebessüm oluştu." Hani sen kimseye yalvarmazdın?" Elli bacaklarımın altına geçirdi. Yerden kaldırdığı anda acı bir inilti döküldü dudaklarımdan. Dudakları alnıma naif bir öpücük kondurdu."Herkes için geçerli o kural sen herkes değilsin. Senin için yedi cihanın önüne diz çöküp yalvarırım." Normal bir anda olsa kalbim şaha kalkmıştı ama acı fazlaydı. Bedenim kasılıyordu. Karanlık arasında beyaz ışık parlıyordu. " Deniz dayan yaşa! Yapma bana bunu." Acı artı , bedenimde süzülen kanları hissediyordum. Yanınıza geliyorum çocuklarım. Hızlı hızlı atığı adımlara rağmen bedenim salanmıyordu bile. Etraf toz dumana bulanırken, meydandan uzaklaşıyorduk bize doğrultulan hiç bir kurşun isabet etmiyordu. " Murat , Denizi güvenli bir alana al." Dedi Yavuz abi nefes nefese. Meydandan tamamen çıktıktan sonra, en yakında bulunan depo gibi binanın kapısına sert bir tekme atıp açtı kapıyı , içeriye girince ayağı ile tekrar kapatıp bağırdı." Eren , buraya gel hemen." Yavaşça yere eğildi bedenimi bırakmadan. Kafam koluna düştü, titreyen parmakları yüzümde gezindi. Sesinde acının her tonu vardı." Deniz yapma , yaşayamam Deniz. Karadeniz denizsiz, Muratda Denizsiz olmaz. " Alnını alnıma yasladı bir damla göz yaşı alnıma düştü." Yaşa Deniz." Elli karnıma daha sıkı bastırdı. Kesik bir nefes kaçtı dudaklarımdan." Mu..rat soğuk. Uykum var çok uy..kum var." Sesinde yalvarmanın ve acının her tonu vardı." Hayır Deniz hayır. Uyuma." Bedenimi yavaşça kaldırdı, çeketini çıkardı bedenimi tekrar koluna yasladı. Üzerime çeketi örtü." Eren siktiğimin deposuna gel diyorum." " Komutanım, yoğun ateş altındayız kafamızı çıkartamıyoruz." Dedi Eren. Adeta kükredi." Eren ne bok halt yap çık oradan buraya gel. Çok kan kayıp ediyor Eren." Alnını alnıma yasladı tekrardan , saçlarım arasında derin bir nefes alıp derin , kocaman öpücük kondurdu. " Meydanın orta sokağından elli adım sonra mavi kapılı depo var. Hemen gel Eren!" Gözlerim git gide kapanıyordu. Başım sağa doğru düştü. Acı daha da arttı." Mur..at hakkını helal et." Alnını alnımdan kaldırdı. Gözleri dolu doluydu , yüzü kıpkırmızı olmuştu." Yok helal felan yaşayacaksın. Bırakma beni Deniz. Yapamam sensiz yapamam." Kendi kendine mırıldandı." Kokunsuz nefes alamam, sen olmadan hiç olurum. Bırakma beni Deniz. Hayatımda ilk defa bir kişiden bir şey istiyorum. Bırakma beni Deniz." Bedenimi soğuk terler basıyordu. Gücüm git gide azalıyordu karanlık büyüdü. İki tane kuş öttü dışarıda. Bedenim daha da kasıldı. Konuşmak istedim acı nefesimi kesip attı. Bedenimin her noktasını saran ağrı tüm hücrelerimde geziniyordu. Karanlığın içinde beyaz ışık büyüdü, büyüdü, büyüdü. İki küçük el uzandı bedenime doğru. Hayal görüyordum. Farkındaydım. Konuşmak için tekrar denedim. Olmadı. Verdiğim nefes dahi canımı yaktı, aldığım nefes çiğerlerime iğne batırmış gibi acı verdi. Gözlerim önünde ki beyaz ışık tüm bedenimi sararken eller bedenimi tutu. Gözlerim kapanırken acıyla bağırdı." Deniz seviyorum seni. Aşığım kızım sana. " Alnıma , saçlarıma , yüzüme ardı ardına öpücükler kondurdu." Aşığım Deniz." Kalbim hızlandı, sarılmak istedim sıkı sıkıya sarılmak istedim. Öleceksem ona sarılarak ölmek istedim. Acıyla konuşmaya devam etti." Kendine aşık edip, şu yüreğime sevda ateşini ekip gidemezsin. Yapamazsın bana bunu. Aç gözlerini Deniz. Uyuma!" Açamadım gözlerimi. Acı artı ama üşümedim tüm sıcaklığı sardı bedenimi. Bir damla yaş daha alnıma düştü. Sesler karıştı ve ben karanlığın içinde kayıp oldum. Beyazın içine karanlık bulaştı. En son kulağıma sadece tok ama acı bir ton doldu. Ağlama dayanamam, gözlerunun yaşina Biter bu dertler geçer, sen kal o bana yeter Oy sevduğum gel yeter, bu yağmurlar da geçer Oy sevduğum gel yeter, bu yağmurlar da geçer
****** Sevda zor bir kelimeydi yaşamayan bilemezdi yüreğe ne kadar ağırlık yaptığını. Murat da bilmiyordu ama bugün tatmıştı. Kolları arasında kanlar içinde yatan Denizi görünce anladı. Canı yandı, yüreği sıkıştı, ağlamak istedi. Hayatında ilk defa ağlamak istedi. Sevda bu kadar can yakıcı mıydı? Acısını yüreğinde hissedecek kadar acı mıydı? Korku, tüm bedenini saran bir korku vardı. Oysa Murat hiç korkmazdı ama bugün korkmuştu. Kayıp etmekten korkmuştu. Elleri titremezdi bugün elleri titredi. Zaman , saniyeler , dakikalar bir ömre bedel geldi. Kafasını duvara daha çok yasladı. İki saatir içerde ameliyat oluyordu Deniz. Çok kan kayıp etmişti. Ellerine bulaşan kanları silemedi. Genzine oturan acı sızıyı gönderemedi. Ağlamak istedi tutu kendini. Yüreği acıya bulandı. Ne ara bu kadar aşık olmuştu? Ne ara onu kayıp etmekten korkacak kadar aşık olmuştu? Ne ara kokusu olmadan nefes alamayacak duruma gelmişti? Bilmiyordu. Nefesi kesiliyordu, kanlar içinde ki bandajı burnuna götürüp kokladı o kokuyordu. Memleketi kokuyordu. Kanlara rağmen kokusunu alıyordu. Genzi daha çok yandı. Sıktı kendini ağlayamazdı. Ameliyathanenin kapısı açılınca anında yerinden kalktı." Hemşire durumu nasıl?" Kafasını öne eğdi hemşire. Denizin hastaneden çıkmak için yalvardığı hemşireydi." Durumu çok ağır Murat bey. Çok kan kayıp etmiş Rh A pozitif kana ihtiyacımız var." Yutkundu hemşire." Yoksa kayıp edeceğiz." Kalbine ağır bir darbe indi." Benim kanım uyuyor. Nereye vereceksek verelim hemen." Öfkeyle bağırdı." Yaşatın onu hemşire." " Benimle gelin lütfen." Hemşire ve Murat uzaklaşırken. Kartal timide yerlerine çöktüler. Derya köşede gizli saklı ağlamaya çalışıyordu. Deniz ne kadar soğuk ve mesafeli olsada hepsi ona çok alışmıştı. Mesafeliydi ama çok iyi bir kalbi vardı. Kartal timine giren herkes ailenin bir parçası olurdu. Ailelerinin bir parçası içeride canıyla çebeleşiyordu. Kazım, Poyraza yaslanmış önünde ki boşluğa bakıyordu. Harun ellerini dizine koymuş , kafasını da elleri arasına almıştı. Buğra ve Eren her dakika başı saati kontrol ediyordu. Sercan kollarını iki yana açmıştı. Sessizce mırıldandı." Yaşayın komutanım. Bir kişiyi daha sevda ateşi içinde bırakmayın." Ameliyathanenin önünde bunlar olurken içeride doktor kurşunları çıkarmak için uğraşıyordu. Ellini açtı doktor." Neşter." Elleri arasına anında neşter bırakıldı. Makinlerden sesler yükseliyordu. Aldıkları nefesin sesi dahi duyulmuyordu. Kan çok kayıp ediyordu. Biraz daha kan bulunmazsa ölecekti. Deniz'in kaşları çatıldı. Soğuk odadaydı, yerinden yavaşça kalktı. Arka tarafa çıktı. İki tane çocuk mezarların başında duruyordu. Yavaş adımlarla yaklaştı Deniz." Siz kimsiniz?" Bir erkek diğeri kız çocuğu." Anne , gel hadi özledik biz seni." Denize döndüler. Denize benziyordu ikiside kumral saçlar, elaya çalan gözler. Dondu kaldı Deniz." Duman, Derin." Adımları hızlandı ama bileklerini saran zincirler adımlarını durdurdu. Ayaklarına baktı zincir vardı." Ben gelemiyorum siz gelin." Kocaman gülümsedi çocuklar. Koşarak Denize sarıldılar. Dudakları arasından küçük bir hıçkırık kaçtı. Sıkı sıkıya sarıldı çocuklarına. Saçları arasına öpücükler kondurdu. Çocuklar uzaklaştı el ele tutuştular." Hadi gidelim anne." Ormana doğru yürüdüler. Acıyla bağırdı Deniz." Gitmeyin ayağımda zincirler var, gitmeyin!" Zorladı ama engel oluyordu zincirler adım atamıyordu." Derin , Duman gitmeyin." Nefesi kesiliyordu, ağlayışları daha da artı. Gülümseyerek baktı çocuklar." Kurtul anne zincirlerden. Yanımıza gel , özledik seni" Çocuklar tekrar yürümeye başladı. Acı bir feryat yükseldi dudakları arasından." Gitmeyin!" Zorladı son gücüyle zincirleri kırdı. Ormana koştu çocuklarının gittiği beyaz ışığa koştu ama arkasından duyduğu ses ile durdu. " Deniz gitme, Deniz bırakma beni." Bir ormana bir de ona yalvararak bakan Murat'a baktı. Gitmeliydi çocukları onu bekliyordu. " Gitmeliyim Murat çocuklarım beni bekliyor." Murat'ın bağırışlarını önemsemeden ışığa yürümeye devam etti. " Hocam kalbi durdu." Zikzak çizgiler düz halini aldı. Makineden ses yükseldi. " Elektiro şoku getirin hemen." Neşteri kenara bırakıp ellerini birbirinin üzerine getirip, kalbine kalp masajı yapmaya başladı. Hemşire koşarak ameliyathaneden çıktı. Murat koridora yeni girmişken koşarak gelen hemşireyi görünce kalbine ağır bir darbe indi. Kartal timi ayaklandı." Hemşire ne oldu?" Bir an durdu hemşire." Kalbi durdu." Tek bir söz Murat'ı yerle bir etti. Kalbi hiç sıkışmadığı kadar sıkıştı. " Hayır... Hayır... Hayır." Adımları ameliyathaneye giderken Harun ve Sercan önüne çıkıp kollarından tutu." Deniz! Yapma bana bunu! Deniz!" Bedenini saran acı büyüdü. Kollarını tutan kollardan kurtulamadı, gücü yoktu. İlk defa kendini bu kadar güçsüz hissediyordu." Gitme Deniz ne olur gitme." Bir umut Yavuz'a baktı." Yaşar abi dimi yaşar ? Bırakıp gitmez beni." Cevabı yoktu Yavuzun. Gözlerinde bir umut ile bakan arkadaşının hayallerin yıkmak istemedi ama çok kan kayıp etmişti. Hastaneye tam üç saat sonra gelmişlerdi. Dayanaması zordu. Yaşaması zordu. Üç kurşun tam tamına üç kurşun gelmişti. Biri karın boşluğuna diğeri böbreğine diğeri ise tam kemiğine. Yaşar dese olmazdı, yaşamaz dese olmazdı. Cevap Deryadan geldi." Yaşar tabi o bizi bırakıp gidemez." Göz yaşları daha çok aktı. Hemşireler koşarak ameliyathaneye tekrardan girdi. Murat en yakıda ki sandalyeye çöktü. Titreyen ellerini, kafasının arasına aldı. Boğazına oturan yumru büyüdü, büyüdü, büyüdü. Kafasını daha da öne eğerken bir damla yaş süzüldü dişlerini sıkarak kendini tutmaya çalıştı. Yaşamalıydı. Bu kadar aşık edip gidemezdi. Kalbi dayanamazdı ilk defa kalbinin bir acıya dayanamayacağını biliyordu. Ameliyathanede çizği hala düzdü. Elektiro şoku aldı doktor." 250 verin." Anında verildi. Denizin göğsüne bastırdı bedeni yukarıya kalkıp indi. Çizgi hala düzdü." 300 verin." Anında verildi. Tekrar göğsüne bastırdı bedeni yukarıya kalkıp indi. Çizgi hala düzdü. " Hadi kızım hadi. " Ardı ardına denedi doktor her defasında umutları yavaş yavaş yok oluyordu. Çizgi hala düzdü dakikalar ilerledi çizgi düzelmedi. " Doktor bey pes edin artık." Hemşireler artık mücadele etmeyi bırakmıştı ama doktor hala uğraşıyordu. Denedi , sonuna kadar denemek istedi. Gençti daha vatana bir şehit daha bırakamazdı. Bir canın daha elleri arasında ölmesine izin veremezdi." Hadi kızım hadi. Vatanın sana ihtiyacı var. Bizim sana ihtiyacımız var." Hemşire başında ki boneyi çıkardı. " Doktor bey öldü. Şehit oldu." Yandan sessizce başka bir hemşire mırıldandı." Vatan sağolsun." Pes etmedi doktor , elektiro şoku kenara bırakıp elleri ile kalp masajı yapmaya devam etti." Bir şehit daha veremem toprağa . Hadi kızım hadi." Hemşireler tüm umutların bittiğini biliyordu. Boşa uğraşıyordu doktor. Hemşire saate baktı." Ölüm saatti yirmi çift sıfır." Ameliyathaneden çıktı. Kapının önünde ki bekleyen insanlara nasıl söyleyecekti? Zordu. Derin bir nefes alıp çıktı. Tüm gözler anında ona döndü, yerlerinden kalkıp önüne geldiler. Murat zorla yutkundu." Hemşire bana iyi bir şey söyle." Yutkundu hemşire. Ellerini cebine attı." Başınız sağ..." Gerisi gelmedi içeriden bir hemşire koşarak çıktı." Kalbi geri döndü." Murat yere adeta çöktü. Ellini havaya kaldırdı." Allah'ım sana şükürler olsun." Gözünden akan yaşı gizlemek için ellini yüzüne sürdü. Yavuz yanına çöküp , omuzlarından tutup kendine çekti Murat'ı sıkı sıkı sarıldı. Hayatında hiç bugün kadar zor bir gün yaşadığını hatırlamıyordu Murat. Çok arkadaşı kolları arasında ölmüştü. Kaç şehit haberi vermişti lakin hiç biri bu kadar zor gelmemişti. Şehit olması düşüncesi dahi yaktı yüreğini. Kanlar içinde gördüğü anda yüreğine oturan ağırlık ilkti. İlk defa yüreğinde kocaman ağırlık oluştu. Bilemedi Murat bu ağırlık ile nasıl baş edeceğini. Tek yapabildiği sıkı sıkıya sarılan Yavuzdan destek almaya çalıştı. Gücü yoktu. Güçsüzdü bugün. Zaman akıp gitti. Uzun geldi Murata çok uzun geldi. Doktor ameliyatı yapmaya devam etti. Kurşunların hepsini çıkardı. Neredeyse üç saat süren ameliyat sonuda bitti. Denizi ameliyathaneden çıkardılar. Anında başında Murat bitti , terden sırılsıklam olmuş saçlarına ardı ardına öpücükler kondurdu. Yoğun bakıma yatırdılar. Durumu hala kritikti. Doktor , yoğun bakımın önünde bekleyen insanlara yaklaştı. " Durumu hala çok kritik." Yutkundu Doktor." Sabaha çıkmama ihtimali var." Meslek hayatında ki ikinci en zor kelimeyi kurdu." Her duruma hazırlıklı olun." Gözlerinden adeta ateş püskürdü Murat'ın." Bana hazırlıklı olun deme doktor. Yaşat onu ne gerekiyorsa yap." Kanlı elleri cama dayandı." Yaşat doktor , o ölürse bu hastaneden iki ölür çıkar." Doktor ılımlı olmaya çalıştı." Bakın sizi anlı.." Murat'ın öfkeli bakışları doktoru buldu." Sen beni anlamıyorsun doktor. İçerde yatan kızı seviyorum o ölürse dayanamam anlıyor musun doktor?" Yutkundu." Yapamam doktor. Yaşat onu elliden ne geliyorsa yapma daha fazlasını yap . Gerekirse imkansızı gerçek kıl ama yaşat onu. " Ses edemedi Doktor. Murat'a kızmadıda sevda ile yanan yüreği nerede görse tanırdı. Karşısında acı çeken adama ne dese anlamayacağını da biliyordu. Ve Kartal timi ilk defa Murat'ı bu kadar acı çekerken, kontrolde çıkmış gördüler. İçlerinde en güçlü ve dayanıklı olan Murat'ı ama bugün o adamdan eser yoktu. Murat'ın canının yandığını ilk defa gördüler, gözlerinin dolduğunu ilk defa gördüler, ellerinin titrediğini ilk defa gördüler. Bugün yıllardır yan yana durdukları Murat'ın bu yüzünü , yönünü, acı çekişini ilk görüşleri oldu. Deniz yoksa Murat için huzurda yoktu...
****** Gözlerini bile kırpmadan, yatakta yatan Denize baktı Murat. Kablolar vardı her tarafında. Beti benzi solmuş , dudakları kurumuştu. Kanlı elleri hala cama yaslıydı. Bir saniye bile yanından ayrılmak istemiyordu. İçeride olan hemşire son kontrolleri yapıp dışarıya çıktı. Elli cama dayanmış Murat'a baktı. Ellerini cebine atıp yaklaştı." Murat bey." Kafasını çevirip bakmadı Murat." Durumu nasıl hemşire?" " Aynı ." Derin bir nefes verdi Murat." Yanına beş dakika olsun giremez miyim?" Bakışları hemşireye döndü." Sadece beş dakika daha fazla değil." " Beş dakika sadece daha fazla olmaz." Başını salladı Murat." Benimle gelin, hazırlayalım sizi." Beraber bir odaya geçtiler hemşire giyecek hastane kıyafetlerini verdi. Hızla üzerini değiştirdi Murat , sonra ise Denizin yanına geçti. İçeriye girdiğinde zorlu bir nefes verdi. Yatağın yanına ulaşıp oturdu. Solgun ellini tutup dudaklarına götürüp önce avuç içini kokladı sonra ise hafif bir öpücük kondurdu. Dağılmış saçlarını elliyle geriye doğru taradı." Uyansan olmaz mı? Gitmesen olmaz mı? Senden başka limanım yok benim." Ellini ellinin içinde tuttu." Tek sen bana huzur oldun. Belki bencil olarak görüyorsun beni ama huzurumu kayıp etmek istemiyorum." Sessizce mırıldandı." Senden vazgeçmek yüreğime ağır gelir." Sanki bunu söylese Deniz uyanacak sandı." Uyan istediğin kadar başını belaya sok kızmayacağım." Sessizlik koca bir sessizlik. Sevmedi Murat bu sessizliği. Kalkmalıydı Deniz saçmada olsa konuşmalıydı. Denizin sessiziliğini de severdi ama bugün sevemedi sessizliği. " Seni ilk gördüğüm andan beri anlamıştım senin bana büyük bir ateş ile sarcağını." Sessiz kaldı bir kaç saniye." Ama kendim atladım bu ateşe. Yanmak istedim o ateşte. Gidersen kül olurum." Elline uzun bir öpücük daha kondurdu."Seviyorum seni huzurum. Hiç kimseyi sevmediğim kadar seviyorum." Sessizlik. " Deniz kal. Gidersen ne yaparım ben ?" Ellinin tersiyle burnunu sildi." Eşek kadar adamım oturdum ağlayacak kıvama geldim. Yapma bana bunu Deniz. Sen olmazsan olmam." Solgun elle usulca bir öpücük daha kondurdu." Karadeniz denilince akla ilk deniz gelir. Murat deyincede Deniz. Sensiz yapamam be Deniz. Şaşırıyorum zaten senden önce nasıl yaşamışım ben. Senden önceki yıllara bakınca o kadar boş geliyor ki. Bir sen dolduruyorsun tüm hayatımı. Her yerde , her şeyimde sen varsın. Sen gidersen boşluk kalır." Zorlu bir nefes alıp konuşmaya devam etmeye çalıştı." Bilmiyorum Deniz ben ilk defa bir acı ile nasıl baş edeceğimi bilmiyorum. Gitmen düşüncesi dahi yüreğimi yakıyor, ellim kollum bağlanıyor birde tamamen gidersen yapamam Deniz. Yapma bana bunu Deniz kal kızım kal. Sen kalki ben yaşayım. Sen kalki huzur buluyum , gülüyüm. Benim için kal be Deniz. Bir tek bir tek şey istiyorum Deniz benim için kal." Beş dakikanın dolduğunu anlayınca baya sövdü. Daha uzun kalmak istedi hatta yanına yatıp uyumak istedi. Yerinden kalktığında makineden gelen ses ile durdu. Zikzak çizgiler düz hale gelmişti." Hayır... Hayır ... Deniz." Koşarak kapıyı açıp en gür sesiyle bağırdı." Doktor, hemşire yetişin." İçeriye tekrar geçti. Acıyla bağırdı." Deniz yapma." Ne yapacağını şaşırdı." Deniz gitme..." Elli kolu bağlandı. Makineden gelen sesler kulakları içinde yankılandı. Kalbi durmuştu. Daha biraz önce kal demişti şimdi ise kalbi durmuştu. Gidiyordu Deniz." Deniz yapma... Gitme..." İçeriye doktor ve hemşireler doldu. Camın arkasında kartal timi endişe ile bakıyorlardı. Doktor , Denizin yanına yaklaştı." Murat bey çıkın." Dinlemedi Murat , Denizin ellini sıkı sıkıya kavradı." Bir şey yap doktor. " Kalbi sıkıştı sanki Deniz ile beraber Murat'ın da kalbi durdu. " Doktor bir şey yap." Murat'ın sesindeki korku hissediliyordu." Doktor bir şey yap. Gitmesin doktor. Gidemez doktor, Deniz soğuk sevmez. Gitmemeli doktor. Mezar soğuk üşür doktor." Hemşireler, Murat'ı çıkarmaya çalıştı. Murat yerinden bile kıpırdamadı. " Doktor bir şey yap!" Elektiro şoku getirdi hemen hemşire." 250 yap." Makineyi göğsüne bastırdı bedeni yukarıya doğru kalkıp indi Denizin. Çizgiler hala düzdü." 300 yap." Anında yapıldı. Makineyi göğsüne bastırdı bedeni yukarıya doğru kalkıp indi Denizin. Çizgiler hala düzdü. Ardı ardına denedi Doktor işe yaramadığını anlayınca , elektiro şoku kenara bırakıp elleri ile kalp masajı yapmaya başladı." Hadi kızım hadi. Bak seni burada bekleyen bir adam var." Murat tutuğu elle ardı ardına öpücükler kondurdu. Alnını tutuğu elle yasladı." Deniz gitme. Bırakma beni , daha sana doyamadan bırakma beni." Genzine oturan acı sızıyı gönderemedi." Hiç olurum Deniz." Doktor kalp masajı yapmaya devam ederken. Deniz ormanın içinde duruyordu hala. Murat ona yalvarıyordu." Gitme Deniz." " Ama gitmek zorundayım." Ellerini iki yana açtı Murat." Gel limanına sığın. Benimde sana ihtiyacım var Deniz. Bir kere bir kere senden bir şey istiyorum." Hareket edemedi Deniz." Kül oluruz Murat." Anında cevap verdi Murat." Seninle kül olmayada razıyım." Dakikalar ilerledi. Çizgiler düzelmedi.Umutlar tükenmeye başladığı anda makinede çizgiler zikzak şeklini aldı. Deniz, Murat için kalmaya devam etti. Limanına sığınmak istedi. Denizi hayata tutan , yaşama gücünü veren Murat oldu. Murat'ın dudaklarında kocaman gülümseme oluştu." Teşekkürler, teşekkürler." Hayatında belki de ilk defa teşekkür etti Murat. Beni bırakmadığın için teşekkür etti. Yanımda kaldığın için teşekkür etti. Hayata tutunduğu için teşekkür etti. Ve nice şey için teşekkür etti... Deniz yaşadı , Murat yaşattı.
🌊 Bölümü nasıl buldunuz? Canlarım bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen çok seviliyorsunuz 🤍 Öpüldünüz ❤️
|
0% |