Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@daisy_x06

Merhabalar yeni bölümle geldim.

Uzun bir bölüm ile geldim tadını çıkara çıkara okuyun.

İyi okumalar dilerim 🤍

 

                       🌊

"Lan ne yapıyorsun?"

Güldü sadece güldü. Hiç umursamadan lavaboya yaklaştı. Şuan tuvaletimi yapıyordum o ise pat diye içeriye dalmıştı. Demiştim bunun bir üst leveli sıçarken izlemek. Suyu açıp avucuna doldurup yüzüne çarptı. Çaktırmadan koku varmı diye kontrol etmeye çalıştım.

" O kadar soğan yemeyecektin." Şaka mısın be adam ve bu şuan neden bu kadar eğleniyordu? Hızla işimi bitirip kalktım.

" Az özele saygı duysan ne olur?" Ne olur yani? Rahat rahat sıçamayacağımı ben.

Yandan eğlenen bir bakış attı." Sıçmanın neresi özel? Her gün insanların yaptığı şey."

Zorla kenara itip ellerimi yıkadım." İyi o zaman her sıçanı izleyelim o zaman."

Anında kaşları çatıldı." Höst ula o kadar da değil." Beni kenara çekip ellerini yıkadı." Hem bunlara alışmak lazım." Fazla hızlı alışmıyor muyuz sence?

Bu sefer ben onu ittim." O niye?"

Beni kenara itti. Saçlarını düzeltmeye koyuldu." Niye olacak karım olmayacak mısın? O zamana kadar bunları normaleştirmek lazım." Karım derken? Karım derken? Adam resmen uçuyor, hazerfen bile bu uçmayı gördükten sonra karşısında saygıyla eğilir.

" Ne biliyorsun belki karın olmayacağım?" Kenara ittim. Saçlarımı taramaya başladım.

" Öyle bir ihtimal yok." Ellimden tarağı alıp saçlarımı tarama işini devraldı." Bizde gönül eğlendirmek yok kızım. Bir kere bu elli tutum." Eee bakışımı attım aynadan." Yani ya karım olursun yada öldüğümde bu elli bırakırım." Bir an durdu." Beni inşallah yarı yolda bırakmak gibi düşüncelerin yoktur."

Omuzlarımı indirip kaldırdım." Aslında ben bir süre takılır sonra ayrılırız diye düşünmüştüm." Yalan ellimde gelse şuan nikahı basarım ama işte kız evi naz evi diye boşa dememişler.

Saçlarımı kenara çekip kulaklarıma baktı." Aynen kesin olur." Saçlarımı yavaş yavaş taramaya devam etti. Tarama işi bittikten sonra bileğimden tokayı alıp dağınık bir topuz yaptı hızla." Deniz harbi o kadar soğan yemeyecektin."

" Ulan Murat!" Banyodan hızla çıkarken bütün sinirimle bende peşinden koştum. Salona geldiğimizde koltuktan yastığı alıp tam kafasına atmaya çalıştım havaya attığı tekme ile yastık bana geri döndü. Tekrar attım yine bana geri döndü. Ulan adamı dövemiyoruz bile. Sinirler daha da tepeme geliyor şuan. Ardı ardına yastıkları attım ve yine işe yaramadı." Olmuyor böyle ya , dayak yesene."

Güldü." Asker adamım kızım dayak yemem ben." Tişörtünü sıyırıp muazam kaslarını gösterdi." Bu kadar kası dayak yemek için yapmadım." En büyüğünden göz devirdim. Yanına yaklaştım anında belimden kavrayıp yukarıya kaldırdı beni. Ellerim yüzünü kavrayınca yanağına yaklaşıp kocaman ısırdım. Kocaman bir kahkaha kaçtı dudakları arasından. " Aman Allah'ım canım ne kadar yandı." Bu haline bende güldüm. Böyle haleri fazla tatlıydı. Şu halini anlatsam kimse inanmazdı. Ben onun yanında çocuk olduğum kadar oda benim yanımda çocuk oluyordu. Severdim. Dışarıya sert bana minnoş. İşte istediğim erkek.

Diğer yanağında ısırdım. Ellimi karnıma koydum." Ohh doydum bak." Gözleri içi parladı adeta. Yanağıma uzanıp kocaman öpücük kondurdu, aynı şekilde diğer yanağımada. Anında kıkırdadım.

İçli içli baktı bana." Bayılıyorum şu haline." Kıkırtım büyüdü." Şu gülüş varya şu gülüş yerle bir ediyor beni."

Ellerimi omzuna koyup yüzüne yaklaştım." Senin her şeyin yerle bir ediyor beni onu ne yapacağız?"

Bir kaşı usulca havalandı." Bak bak ne güzel konuşuyor." Yanaklarıma ardı ardına öpücükler kondurdu. Her öpüşünde kahkaham büyüdü. Kahkaham büyüdükçe daha çok öptü. Öptükçe güldüm, güldüğümü görünce daha çok öptü. " Kurban olurum." Öyle dolu dolu çıkmıştı ki sesi. Hayat dolu, mutluluk dolu. " Ölürüm ölürüm her zerene ölürüm." Biraz daha güldüm. İçi gide gide baktı gülüşüme." Şu gülüşünün içine gömsünler beni. " Dudakları dudaklarıma yaklaştı. Gülüşüme küçük küçük öpücükler kondurdu." Tam buraya." Kafasını boynuma şah damarım üzerine gömdü." Sonra burada tekrar yaşam buluyum. Önce öldür sonra yaşat."

Nazlı nazlı çıktı sessim." Yarim."

" Bir kez daha de bakiyim."

Daha nazlı nazlı söyledim." Yarim."

" Yok tam duyamadım. Bir daha söyle bakiyim."

Güldüm. " Yarim."

" Yok yavrum ses gelmedi be. Bir kez daha söyle bakiyim."

Omzuna hafifçe vurdum." Muraaat duydun işte ."

Kafası boynumda kaldı. Nefesleri usul usul gezindi boynumda." Şu ismimi hani yapıyorsun ya nazlı nazlı söylüyorsun ya bir kez daha söyle."

Nazlı nazlı çıktı sesim." Muraaat."

İçli nefesi vurdu." Anlamadım bir daha söyle bakiyim adımı."

Parmaklarım saçları arasına dalırken, isteğini kırmadım." Muraaat."

" Bir daha adımı unuttum. Bir kez daha söylede hatırlayım."

" Muraaat."

Boynuma uzun uzun bir öpücük kondurdu. " Adımı kim verdiyse iyi akılılık etmiş." Başını boynumdan çekip, kahveleri gözlerime daldı." İsmim sesinde ne güzel oluyormuş be güzelim."

" Murat Karasu senin kötü bir yanın olamaz. Bir kez benim gözümde kendine baksan ne kadar inanılmaz bir adam olduğunu görürdün." Sevgimi , gözlerine akıttım." Ben sevgimi göstermeyi pek bilmem. Çok sevgi kelimeside bilmem ama şunu çok iyi bil kalbimin en güzel senin yerin." Çocuklarımı tuttuğum yere onu da koydum. Bu hayata sevdiğim üç kişi, canımı seve seve vereceğim üç kişi. Benim hayatım Duman, Derin ve Murat ile sınırlı.

" Yanımda ol , gözümün önünde ayrılma yavrum yeter bana." Vurulduğum günden beri çoğunlukla dediği buydu. Korkuyordu gitmemden oysa onun korktuğunu hiç görmemiştim ama vurulduğum günden beri her an gideceğim diye korkuyordu sanki." Sevgi cümlelerine gerek yok. Çocuk ol , mutlu ol , gül , yaşa yeter bana. Emin ol bu yaptıkların binlerce sevgi cümlelerinden daha değerli benim için."

Alnını alnıma yasladım." Sen varsan hep mutluyum. Seni sevmek paha biçilemez."

Dudakları usulca dudaklarımı buldu. Kana kana öptük, doya doya. Sakin başlayan öpüşme bir süre sonra sert ve hoyrat halini aldı. Yan yana duran iki ateşten de sakinlik beklememek gerekirdi. Nefesi nefesime karıştı.

Dakikalar ilerleyip, nefesi yetmeyince çekildi hafif. Kısa an olmuştu derin bir nefes alınca tekrar dudaklarıma geldi. Gerçekten diyorum uzun zamandır bu anı bekliyormuş gibiydi dudakları. Yoksa her dakika dudaklarıma gelmesinin başka bir açıklaması olamazdı. Canıma minnet açıkçası. Dudakları arasından sızan nefesi yaşadığımı hissetiriyor. Nefes alacaksam onun nefesi ile nefes almayı yeğlerim.

Nefesi nefesim oldu.

Nefes nefese tekrar ayrıldık. Yüzümün her zeresine usul usul, ağır ağır öpücükler kondurdu. Doyamıyor gibiydi. Ne kadar öpse yetmiyor gibiydi. Düşüncelerimi dile de getirdi." Doyamıyorum sana." Başını tekrar boynuma sakladı." Evim, yuvam." Derin bir nefes çekti içine." Memleket kokulum."

Gülümsedim hem de kocaman. Hayatımda ilk defa belki böyle gülümsedim. Gülüşümü bile büyütü sevgisi. İnsanlar gülüşümü soldururken, o gülme sebebim oldu. Güldüren oldu, gülüşümü seven oldu.

Daha çok sırnaşmak istedim ama gitmemiz gereken bir işimiz vardı." Hadi hadi geç kalacağız, evi toplayıp çıkalım."

Kafasını boynumdan çekti, tek kollu belime sarıldı diğer ellini alnına götürüp selamını verdi." Emredersiniz hatunum." Eve göz gezdirdi." Yatak odası ve mutfak sende diğer yerlerde bende."

" Sen temizlik yapmayıda biliyorsun ha?" Başını salladı." Bakıyorum da ellinden de her iş geliyor."

" Eee ne sandın hatun." Yüzüme yaklaştı." Sevgilinin elliden hiç bir iş kaçmaz." Yerlerdi ya . Çocuk sever gibi sevdim yüzünü. Yanaklarını sağa sola çekiştirip, kocaman öptüm." Dur kız." Güldü hem de en güzelinden." Böyle sakın insanlar içinde sevme beni."

" O niye?"

Anında ciddileşti." Niye olacak kızım? Bizim bir otoritemiz var. Koca komutan , çocuk gibi seviliyor dedirtmem." Şuna bak şuna. Otoritesini de düşünürmüş. Kafasını gülerek iki yana salladı. "Şu halimi ailem ve tim görse şok olurdu her hâlde."

Cevap verecektim ama çalan kapı ile durdum. Üzeri çıplaktı şuan. Beni yere indirdi. Anında namusuna laf gelecek kadına büründüm." İçeri geçte üzerini giyin, Sabiha gelecekti." Kimsenin o kasları görmemesi gerekirdi. Ellimden gelse çarşafa bile bürürdüm ama işte olmuyordu.

İç sesim girdi araya." Bakıyorum da sen baya kıskanç oldun. "

Oldum vala iç ses. Bana özel kalsın. Kimse görmesin, bilmesin. Belki bu yaptığım bencillik ama o benim en güzel benciliğim.

Anında içeriye geçerken bende kapıyı açtım ve tüm yılmış bakışıyla bana bakan bir adet Sabiha ellinde ki kutuyu üzerime atıp , ayakabılarınıda savurup içeriye attı kendini. Dün akşam eşyalarını getirip yerleştirmişti son bir kutusu kalmıştı. Kutuyu kenara bırakıp salona geçtim. Ellini yelpaze gibi yüzüne sallayıp bana baktı." Yoruldum." Ayaklarını bana kaldırdı." Şu ayaklarıma bak hep su topladı." Dün akşam nöbeti vardı ve anlaşılan nöbete kalmayı hiç sevmiyordu.

" Dolapta yemek var ye, eczane dolabında da krem var ayaklarına sür." Burnuma dolan hastene kokusu ile yüzümü buruşturdum." Ve o kıyafetleri en acilinden makineye at. Evim hastane koksun istemiyorum."

Yılmış bakışı daha da yılmış oldu. " Hastaneye gerçekten alerjin var. " Yerinden kalkıp mutfağa yöneldi, bende peşinden dolabı açtığında gördüğü yemekler ile adeta yüzü parladı." Sen varya cansın be Deniz." Zeytin yağlı fasulyeyi çıkardı. " Sana ne kadar teşekkür etsem az."

Kollumu tezgaha yasladım." Teşeküre gerek yok hemşire, hastene de ne kadar beni gıcık etsende sana minnet borcum var. " Hastene de Murat'an sonra benimle en çok Sabiha ilgilenmişti. Her bir saate bir gelip beni kontrol etmişti. Canım sıkılmasın diye kitap bile almıştı benim için. Bana iyilik yapanı başımın üzerinde taşırım.

En melül bakışını bana attı." Çıkıyor musun sen?"

" Evet, evleri toplayıp çıkacağım."

" Ben hallederim sen çık." İşte ev arkadaşlığın en iyi yanı. Murat'a mutfağa girdiğinde yine eski Murat olmuştu, kaşları çatık ve ciddi. Sabiha ya başıyla selam verdi , Sabiha da başıyla selamını aldı. " Hadi siz çıkın ben hallederim."

" Çok yorma kendini ev çok dağınık değil zaten." Son uyarımıda bulundum." Ve kesinlikle o kıyafetleri makineye at. "

Gülümsedi en kocamanından." Tamamdır."

Mutfaktan çıkıp odama geçip üniformamı giyindim , silahımı belime takıp saçlarımı da sıkı bir at kuyruğu yaptım. Fark ediyorum da hayatımda ilk defa saçlarımı bu kadar uzun kullanıyordum. Hep omzumda bitten saçlarım şimdi uzundu bana göre uzundu. Kestirsem mi diye bir an düşündüm ama hayır bu saçları seven bir adam vardı. Ellerini saçlarımda daha çok hissetmek istiyorum. O yüzden bu hâlde kalması en iyisi.

Son kez kontrol ettim. Eksik yoktu. Botlarımı giydim, Sabiha ile vedalaşıp aşağıya indim. Murat çoktan inmiş beni bekliyordu. Ön kapıyı benim için açtı yerime oturdum. Ve fark ettiğim bir detay daha. Bu zamana kadar Murat ile ne zaman arabaya binsem ön kapımı hep o açıyordu.

Kendi tarafına binince arabayı çalıştırdı. Radyo anında açıldı ve güzel bir şarkı başladı.

Umudumsun

Simsiyahken her yanım

Huzurumsun.

Son kısmı gözlerimin içine bakarak söyledi.

Uçurumsun

Atlasam karanlığına

Adım unutulsun.

Evim ol

Kurtar beni

Sonum ol.

Aynı anda birbirimize bakarak söyledik bu kısmı. Bizi anlatıyordu sanki şarkı ve ikinci defa gözlerine bakarak söylediğim şarkı bu oldu.

Dilerim ki

Dilerim ki asla caymazsın benim olmaktan

Dursun zaman

Kalsın yerim derinlerinde saklanan.

Bir elli ellimi kavradı ve o her kızın düştüğü hareketi yaptı. Tek elliyle direksiyonu çevirdi. Normalde saçma gelen davranışlar onunla olunca normal oluyordu. Ve baya baya düşüyordum.

Sönemezsin

İçimi yakan delip geçen

Ateş sensin.

Ateş bizdik ve o benim en güzel içimi yakan ateşim oldu.

Onlar ne bilsin?

Sana çıksa keşke her yolum

Hayalimsin.

Şarkı devam ederken beraber söylemeyede devam ettik." Sana bir şey söyleyeceğim ama dalga geçmeyeceksin."

Ellime küçük bir öpücük kondurdu." Söyle bakalım."

" Bu şarkı bizim şarkımız olsun mu?" Şuan ergen aşıklar gibi davranmam hiç iyi değildi. Aşk filmlerine laf edip onlardan daha beter olmam. Ne demişler hiç kimseyi kınamamak lazım.

Gülümsedi güneş gülüşüne vurdu. Ellimde telefon olsaydı şuanı kesinlikle çekerdim. O kadar güzel gözüküyordu ki." Olsun bakalım."

En neşelisinden güldüm. Başımı omzuna koydum. Bir bir şarkılar değişti ama Murat sürekli bizim şarkımız olsun dediğim şarkıyı açıp durdu.

Böyle şarkıları çok sevmiyordu. Genellikle arabesk şarkılar dinliyordu ama benim için dinlediğini biliyordum. Seven insan, sevmediği şeyleri bile sevdiği için sevenmiş. Bugün bunu da öğrenmiş oldum. Bende onun için sevdiği şarkıları açtım, sevmediğim halde.

O seviyorsa bende severdim artık.

 

                       *****

Gece kadar sessiz, bukalemun kadar görünmezdim. Önümde duran it sürüsüne baktım. Görev çıkmıştı. En sevdiğim. Ellerim kaşınıyordu kan istiyordum. Şu mağarayı başlarına yıkmak istiyorum. Baş üstünde baş taş üstünde taş kalmasın.

Tim ile üç kola ayrılmıştık. Girilmez dedikleri yere gelmiştik. Yavuz abi bölgenin bir buçuk saatlik uzak yerinde duruyordu o oraları halederken. Murat ve Sercan ise başka bir yerdeydi. Ben ise Poyraz ve Derya ile bu mağara kalmıştı. Yavuz abi orayı haledince , bu piçler haber gittiği anda Yavuz abiye haber etmemiz gerekiyordu.Hızlı şekilde terk etmeleri gerekiyordu. Zor bir görevdi en ufacık dikkatsizliğimizde Yavuz abiler tehlikeye girerlerdi o yüzden çok dikkatli olmak zorundayız.

Üç tane terörist etrafta tur atıyordu. Kalabalıklardı kırk kişiye yakın adam vardı. Yavuz abinin olduğu bölge daha kalabalıktı ama biz kartal timiyiz zor denileni kolay. İmkansız ise zaman alsada yaparız.

Poyraz konuştu." Komutanım hiç bir şey yapmadan bekleyecek miyiz?"

Hayır tabi ki. Burada oturup bu piçleri izlemeyecektim." Poyraz , Derya şu devriye atan üç piçi sessizce alıp imha ediyoruz sonra ise aralarına sızıyoruz." Bu sayede daha hızlı haber alma şansımız olurdu ve durdurma. Üç kişi ile zor olacaktı ama yinede olacaktı.

Yerimden geriye doğru sürünüp yerimden çıktım. Teröristler yavaş yavaş açılırken gözüme bir tanesini kestirdim. Poyraz ve Derya diğer ikisini halederken son kalanı ben aldım. Ormanın içine doğru girdiğinde en sessiz halimle yaklaştım. Kafasını bir anda kollumun arasına alıp boynunu kırdım. " Şah ve mat." Bedenini sürükleyerek çalıların arkasına çektim. Kıyafetlerini çıkarttım, kendi kıyafetlerimi ise toprağa gömdüm. Teröristin kıyafetlerini giyip, silahını aldım. Yüzümü ise maske ile gizledim. Piçide gizledikten sonra ortada hiçbir iz kalmamıştı.

Mağaraya yürüdüm benimle beraber Poyraz ve Deryada geldi. Sessizce mırıldandım." İçeriye dağılın. Silahları nerdeyse bulup çalışamaz hale getirin. En ufacık hareketlilik olursa da haber ediyorsunuz." Başlarını salladılar. Mağaraya girdiğimde leş gibi bir koku burnuma doldu. Harbi bok gibi kokuyordu bunların her şeyi ya.

Dikkat çekmemeye çalışarak etrafı göz gezdirmeye başladım. Yemek hazırlanıyordu, Poyraz ise o tarafta daha çok oyalanıyordu. Derya çoktan kayıp olmuştu, hızlıydı.

Teröristlerin yanlarından geçerken konuşmalarını sessizce dinledim. Boş muhabbet konuşuyorlardı. Bunlar önemsiz bana daha önemli olan kişiler lazım. Mağara iki bölüme ayrılmıştı evden farkı yoktu buranın küçük küçük odaları vardı. Mağaranın içinde dolaşmaya devam ederken bir masanın etrafında iki adam bir tane de kadın vardı. Bunun burada ne işi vardı? Annem denilen kadın buradaydı.

Önlerinde duran haritaya bakıyorlardı. En uzun olanı elli ile haritayı gösterdi." Bu bölgeye hala asker gelmedi." Sen öyle san piç çoktan aranıza sızdı bile. Yavuz abi başınıza yıkıyor. Sıra sıra hepinize dar olacak buralar.

Annem ise en buz gibi sessiyle araya girdi." Bu gelmeyecekleri anlamına gelmez." Evet anneciğim bak bari bunu iyi biliyorsun. " Askerler buralara gelmelerini engelemeliyiz."

Diğer kısa boylu alayla baktı anneme." Sen önce kızını bizim tarafa çekmeye bak." Ne diyordu bu lan?" O kızı bizim tarafımıza çekersek çok büyük bir güç elde ederiz."

Sıkıntıyla nefesini verdi annem olan kadın." Deniyorum ama daha çok Türklere bağlanmış." Ellerini masaya koydu." Onu ikna etmek çok zor olacak."

Uzun boylu olan en çirkin gülüşü ile güldü." Dikkat etde seni öldürmesin."

Annem olacak kadın güldü." O beni öldüremez hala benim kızım." İki adamı göz ucuyla süzdü." Asker olmuş olması onun geçmişini değiştirmez bir gün ait olduğu yere gelecek." Ellerim kan diye kaşınırken, öfke her bir zeremde gezindi. Ben ve onlara dönüşmek ha! İmkansız. Masum ayaklarının altında bir boklar yatığını biliyordum kadın .

İlerde ellinde üç tane içecek ile gelen teröristin önünü kestim." Rahatsız edilmek istemiyorlar bana ver." Bir an tereddüt etti." Hevalın emri bu." Emir olduğunu duyunca direkt ellerim arasına bıraktı. Uzaklaştığı anda cebimden zehir çıkardım üçününde içine attım. Her savaş silah ile kazanılmaz bazı savaşlar akıl ile kazanılır. Ve sevgili anneciğim bugün kızın senin katilin olacak. Alınması gereken bir intikam vardı. Annemde olsa vatana ihanet kabul edilemez.

Yüzümü daha da gizleyip içeriye girdim. Bakışlar bana döndü, buz gibi bakıp içecekleri masaya koydum. Hepsi içecekleri alıp bir yudum aldı. İşlem tamamdı. Dışarıya çıktım.

Mağaranın diğer taraflarına geldiğimde Poyrazın sesi geldi kulaklığa." Teröristler yemek yiyecekler, sakın yemeyin."

" Ne yaptın?"

Alayla konuştu." Son yemekleri komutanım." O yüzden yemeklerin etrafında çok dolaşıyordu , kazanlara zehir atmıştı. Üç kişi ile anca bu şekilde yenebilirdik bu it sürüsünü.

Mağarada dolaşmaya devam ederken bomba ve silah deposunun bir tanesini bulmuştum bile. Önünde iki tane terörist nöbet tutuyordu. Sakin adımlarla etrafı kontrol ettim. Kimse yoktu yanlarına yaklaştım." Nasılsınız?"

Birbirlerine baktılar bu sırada hızla bacağımda saklı olan bıçağı çıkarıp ikisininde şah damarından kestim. Beş saniyeden bile kısa olmuştu bu olay. Boyunlarını tutarak yere çöktüklerinde hızla deponun anahtarını cebinden alıp, depoyu açtım. İkisini de sürükleyip deponun içinde kutuların arkasına sakladım. " Derya, diğer depoya girmen gerek."

" İçindeyim zaten komutanım." Bu kızı gerçekten hafife alıyorum.

" Güzel, bombalardan al ve depoyu imha edeceğiz. Bu sayede silaha ihtiyaçları olduğunda kullanamayacaklar."

" Emredersiniz komutanım."

Depoya göz gezdirdim. Kutuları açtım. Silah , füze ve bombalar vardı. Saatli bir bombayı aldım. Büyük ölçekli bir zarar vermezdi ama depoyu yok etmeye yeterdi. Bombayı kutuların arkasına saklayıp çalıştırdım. On beş dakikamız vardı tam. İki tane de yanıma el bombası aldım. Hızla depodan çıktım. Kapısını tekrar kilitledim.

" Komutanım adamlar yavaş yavaş ölüyor." Dedi Poyraz.

" Ön tarafı tut Poyraz bir kişi dahi sağ çıkmayacak buradan." Mağaranın içinde artık gidecek pek bir yer kalmamıştı. Yanımdan iki terörist geçtikten sonra tamamen kayıp olduklarında sessizce mırıldandım." Derya ne yaptın?"

" Hallettim komutanım."

" Kartal başlıyoruz, dikkatli olun en ufacık bir hata istemiyorum."

Biraz önce annemin içinde olduğu odaya geldim. Önüme çıkan iki teröristi bacağımda çıkardığım bıçak ile imha edip. İçeriye girdim. Gözler bana dönerken masada telefon çalıyordu. Annem ve kısa boylu olan boyunlarını tutmuş, terden sırılsıklam olmuşlardı. Uzun boylu telefona uzanmaya çalıştığında bıçağı elline attım ve tam kolluna girdi.

Acıyla bağırdı." Sen kimsin?"

Keskin bir gülüş oldu dudaklarımda." Ecelin." Hızla yanına geldim, yumruğunu kaldırmaya çalıştı ama gücü yoktu zehir tüm vücuduna yayılmıştı. Güçlü bir zehirdi. Önce tüm güçleri çekilecek sonra ise terleyecekler ve en sonunda kendi kanlarında boğulacaklardı.

Annem şok bir ifade ile bana baktı." Ne katın içeceklere?"

Cevap vermedim, masadan telefonu alıp tam ayaklarımın ucuna attıp ayağım ile parçaladım. Uzun boylu bana doğru tekrar hamle yapmaya çalıştı. Kafasını tutup masaya yasladım. Kollundan bıcağı çıkardığımda, acıyla tepindi. Sessi artık yetmiyordu. Zorlu nefesler arasında konuşmaya çalıştı." Yardım edin."

Bıçağı tam boynuna dayadım." Boşuna bağırma çoğu öldü, kalanları ise arkadaşlarım yok ediyor." Bıçağı boynunda gezdirirken, diğer ikisine baktım kısa boylu olan çoktan kan kusmaya başlamıştı. Annem olacak kadın ise ölmeye yaklaşmıştı.

Altımda can çekişen piç zorla konuşmaya çalıştı." Sen kimsin?"

Bıçağı boynuna yavaş yavaş geçirdim. Acıyla bağırmaya çalıştı lakin çok işe yaramadı. Damarlarında gezen zehir iki dakika içinde nefesini kesip atıyor ve devasa bir acı bırakıyor. İşte buna bayılıyorum iliklerine kadar acı." Türk askeri." Nefesi yavaş yavaş kesilirken, yüzü kıpkırmızı bir hal aldı ve son darbeyi vurup öldürdüm. Tüm boynunu kesip kafası kaldı ellimde sadece. Kafasını duvara astıkarı bayrağın önüne attım.

Bıçağı üzerinde temizleyip, annem olacak kadına baktım. Korkuyla geriye kaçmaya çalışıyordu." Demek o beni öldüremez ha ?"

Zorla yutkunup geriye kaçmaya çalıştı." Naz yapma." Yalvararak baktı yüzüme." Yanlış taraftasın."

Buz gibi güldüm." Ben yanlış tarafta değilim anneciğim ama sen yanlış taraftasın." Yanına yaklaşıp yakasından tuttum." Vatana ihanetin bedeli ölümdür anneciğim ve senden almam gereken iki canın intikamı var."

Gözleri korkuyla daha çok açıldı. Ağzından köpük köpük kan geliyordu." Ben senin annenim. Beni öldüremezsin."

Bıçağı boynuna dayadım." Vatan anneden daha önemli." Öfke saçan gözlerimi gözlerine kenetledim." İyi bak anne ölümün kendi kızının ellinden oluyor." Bir damla yaş yanağından süzülmesi ile boynunu kestim. Oluk oluk kanlar aktı. İçimde acı bekledim. Yoktu. Üzüntü. Yoktu. Tek bir duygu vardı oda vatan , bayrak sevgisi. Annemde olsa vatana ihaneti kabul edemezdim. Onlar benim iki canıma kıydılar bende onlara çok rahat kıyarım.

Silah sesleri başladı. Saati kontrol ettim on dakika geçmişti bile son beş dakika. Silahımı kavradım." Kartal dikkatli olun , sağ salim çıkıyoruz buradan." İçeriye giren iki teröristi imha edip çıktım.

Sayıları çok azalmıştı.

" Komutanım on kişiyi imha ettim." Dedi Poyraz." Ön tarafta yardıma ihtiyacım var."

" Geliyorum Poyraz." Temkinli adımlarla ilerledim. Beş kişi önüme çıkınca duvarın arkasına saklandım. Ardı ardına ateş ettiler bulduğum ilk fırsatta çıkıp iki tanesini imha ettim. Allah'ım sen yardımcım ol. Arkamda gelen adım sesleri ile arkamı döndüm ama benden önce Derya imha etti. Tekrar önüme döndüm. Git gide geliyorlardı. İlk bulduğum anda çıkıp iki tanesini daha imha ettim. İki tane de Derya imha etti.

Temiz olduğuna emin olunca önden ben çıktım. İlk bulduğum duvarın arkasına saklandım şarjörü değiştirdim.

" Komutanım acil gelmelisiniz. On kişi aynı anda saldırıyor." Dedi Poyraz nefes nefese.

" Dayan Poyraz. Biraz dayan."

Önümüze çok fazla terörist çıkıyordu. Aynı anda üç tane imha ettim. Ya burada ölecektik yada sağ çıkacaktık. Başka ihtimal yoktu.

Sesler artı.

" Askerler aramızda."

" Silah deposuna acil. "

Ve o anda iki tane gürültüyle bomba patladı. Acı çığlıklar doldurdu kulaklarımı. Bu karışıklıktan yararlanıp hızla ön tarafa ilerledim. Poyraz bir kayanın arkasına saklanmış ateş etmeye çalışıyordu.

Teröristler ön tarafta olduğumuzu anlamıştı akın akın ön tarafa geliyorlardı. Poyraz ve Derya'nın çıkması gerekiyordu. Derin bir nefes alıp emir verdim." Buradan hemen çıkın."

" Ama komutanım ya siz?" Dedi Derya.

Öfkeyle bağırdım." Çıkın dedim size. Temkinli olarak uzaklaşın."

Masanın arkasına saklandım. Teröristler orta alana doğru koşarken. Derya için koruma ateşi açtım." Şimdi dedim. Çıkın hadi." Derya bana baktı iki kişiyi imha edip çıkışa yöneldi , durdu bir an." Bu bir emirdir asker çıkın dedim." Ona sıkmak için hazırlanan adamın tam alnından vurdum. Silahlar benim tarafıma dönerken. Poyraz ve Derya yavaş yavaş mağaradan çıktılar.

Kurşunlar masayı deliyordu. Eğer aklımda olan şeyi yapabilirsem sağ çıkacaktım ama yapamazsam şehitlik yolu gözüküyordu. Sakladığım yerden el bombasını çıkardım.

Derya ve Poyraz çoktan çıkmıştı. Tüm silahlar bana dönmüştü şuan. En uygun anda yerimden çıkıp kayanın arkasına geçerken teröristlerin en yoğun olduğu kısma bombayı attım. Kayanın arkasına geçi geçmez bomba patladı. Ellerim ile kullaklarımı korudum. Etraf toz duman olup , bedenler havaya uçarken bu karşıklıklıktan yararlanıp mağaranın ağız kısmına geldim.

Derya'nın sesi geldi." Komutanım iyi misiniz?"

Son kalan bombayıda çıkardım. Teröristler tekrar ateş etmeye başladığında kafamı bile kaldırmak zordu. İçimden tüm duaları edip bombayı atmam ile mağaradan kendimi dışarıya atmam bir oldu. Büyük bir gürültüyle bomba patlarken mağaradan taşlar düşmeye başladı. Demiştim taş üstünde taş bırakmam diye.

Can havliyle teröristler çıkarken Derya ve Poyraz koruma ateşi açtı benim için." Saklanın komutanım gerisi bizde." Dedi Poyraz.

Adımlarım gerilerken çıkan teröristleri bir bir imha etmeye devam ettim. En yakındaki kayanın arkasına saklandım. Derya ve Poyraz son kalan teröristleri de benim yerime imha etti.

" Deniz durum ne ?" Dedi Yavuz abi.

Sakladığım yerden telsizi çıkarıp açtım." Mağara imha edildi komutanım. Sizde durum ne?"

" Temizledik."

" Anlaşıldı." İşte buydu aynı anda iki darbe. Şimdi sadece Murat'ın bölgesi kalmıştı.

Derya ve Poyraz yerlerinde çıkıp ölen teröristleri kontrol ediyorlardı. Mağara bir anda büyük bir gürültüyle çöktü. Anında yerimden çıktım. Poyraz ve Deryaya bakmaya çalıştım." Poyraz , Derya iyi misiniz?"

Toz bulutu içinden iki tane silüet çıktı." İyiyiz komutanım iyi." Dedi Derya. Derin bir nefes aldım. Mağara tamamen çöktükten sonra yaklaştık mağaraya. Annemde bu mağaranın içinde yok olmuştu ebediyen. Bir mezarı dahi olmadan. Vatana ihanetin sonu bu olurdu. Bu sonu kendisi istemişti.

Derya kocaman gülümseyerek bana baktı." Vala komutanım üç kişi ile şu mağarayı başlarına yıktığımıza inanamıyorum."

Poyrazı gösterdim." En büyük başarı onun sayesinde oldu. Yemeklere zehir atmasaydı sağ çıkmazdık buradan." Zehir atmasaydı baş etmemiz zor olacaktı ama zehir attığı için sayılarını yarıya indirmiştik. " Sana da aferin Derya eğer depoya girmeseydin işimiz daha zor olacaktı." İkisinin de omzuna iki defa vurdum. Anında gururla kabardı göğüsleri.

" Ne demek komutanım. Bazı savaşlar akıl ile kazanılır." Dedi Poyraz.İşaret parmağını kafasına iki defa vurdu." Bizde burayı kullandık."

Çocuğu başarmış anne gururu ile baktım ikisinede. Kartal timinde olmanın hakkını fazlasıyla veriyorlardı." Son kontrolleri yapın çıkalım artık buradan." Kafalarını sallayıp son kontrolleri yapmak için yanımdan ayrıldılar. Telsizi açtım." Kartal 2, Şimşek 3."

" Şimşek 3 dinlemede."

" Mağara imha edildi."

" Sizin tek göreviniz mağarayı izlemekti kartal 2."

" İmha etmek zorunda kaldık şimşek 3."

" Niye şaşırıyorsam adınız gibi avınızı ele geçirmeden bırakmıyorsunuz." Derin bir nefes verdi." Kaç kişisiniz?"

" Üç."

Şaşırma sesi geldi." Üç kişi ile mi imha ettiniz?"

" Evet, bölgeye asker intikal etmeli."

" Yaralı yada şehit var mı kartal 2?"

" Sağız."

" Anlaşıldı, asker intikal ediyor. Kartal 1 yanına geçin."

" Anlaşıldı."

Telsizi kapatım. Ormana geçip toprağa gömdüğüm yerden kıyafetlerimi çıkarıp üzerimi tekrar değiştirdim. Burnuma dolan barut kokusu ile içim huzura kavuştu. Tekrar mağaranın önüne geldiğimde Poyraz ve Derya da değiştirmişti kıyafetlerini." Hadi gidiyoruz." Silahımı kavradım. Murat'ın bölgesine geçmemiz gerekiyordu. Son kez mağaraya baktım. Ah anne başım sağ olsun. Ölümü aniden oldu. Hiç beklenmedik. Ne yapalım dostlar sağolsun.

Hızlı ve sert adımlarla yürümeye başladım. Telsizi açtım." Komutanım, Murat komutanımın bölgesine geçiyoruz."

" Murat'ın bölgesinde silah sesleri başladı Deniz. Acil intikal etmelisiniz."

Ne ? 

Kazımın eğlenen sesi geldi." Anlaşılan Murat komutanım yine rahat durmadı."

" Ne yapıyor bu adam? Kürşat kırk kişi ile saray basıyor oda bir tek kişi ile kırk kişi mi basıyor?" Manyak mı bu? Ne diye beklemiyordu.

Buğra küçük bir kahkaha attı." Komutanım bu durumlar Murat komutanımın normal halleri." Normal halleri derken? Başlarım şimdi onun normal haline. Buğra ekleme yaptı." Siz tabi daha bilmiyorsunuz bu hallerini alışırsınız zamanla."

Ardından Eren konuştu." Merak etmeyin komutanım. İkiside birbirinden deli bir şekilde oradan çıkmanın yolunu bulur."

" Hatta bize bile gerek yok. Murat komutanım bu öfkeyle ortalığın anasını siker." Dedi Alparslan.

Sinirle burnumdan soludum. "Hızlanıyoruz yarım saat içinde orada olmalıyız." Manyak adam ne diye kırk kişinin arasına iki kişi ile dalarsın. Boşuna Rahmi albay deli oğlan demiyormuş buna gerçekten deli. Karadeniz damarı var adamda ne bekliyorsam. Göstericem ben ona.

Adımlarım hızlandı bir saat yürüme mesafesi vardı. Ulan Murat!Ulan Murat! Canına bir şey olsunda görüşeceğiz o zaman seninle.

 

Yarım saat sonra...

Bölgeye giriş yapmıştık ama her yerde cesetler vardı. Adam gerçekten Sercan ile ortalığın anasını sikmişti. Temkinli adımlarla etrafı taradım. Teröristleri tek tek kontrol ettim. Ne yaşanmıştı burada? Her yer toz duman içindeydi.

Murat ve Sercan yoktu ortalıkta. Telsizleri kapalıydı. Yol boyunca ulaşmaya çalışmıştım ama hiç bir şekilde cevap gelmemişti ne Murat'an nede Sercandan. İçime oturan korku daha da büyüdü. Ölmemiş ol ne olur ölmemiş olun. Kırk kişi arasından sağ çıkmaları imkansızdı iki kişi ile.

Karşıdan kartal timinin geri kalanı geliyordu." Ulaştınız mı?"

Hepsi aşırı sakin duruyordu. Adamlar ortada yok bunlar sakin sakin duruyor. Delireceğim yemin ederim.

Kazım eğlenen bir bakış attı etrafa." Harbi ortalığın anasını sikmişler." Bu ne rahatlık be kardeşim? İkisi ortalıkta yok bunlar gülüyordu.

Harun abi halimi anlamış olacak ki açıklama yaptı." Sakin olun komutanım. Murat komutanım bu o istemediği sürece kimse onu öldüremez."

Erende ekleme yaptı." Bundan daha kötü durumların içinden çıkmışlığı var."

Alparslan karnını ovuşturdu." Vala bize gerek kalmadığına sevindim. Karnım açıkmıştı."

Allah'ım sen akıl fikir ihsan ne varsa ver ne olur. Adamlar ortada yok ortada. Sokağın tam karşısından Sercan belirdi salana salana tüm heybeti ile geliyordu." Nerede kaldınız be? Eğlenceyi kaçıracaksınız." Elli ile gelmemiz için işarete bulundu. " Gelin hadi."

Derin bir nefes verdim. Hızla Sercanın yanına vardım omzuna sert bir yumruk geçirdim." Ne halt yiyorsunuz siz ?"

Omzunu tutup gülerek baktı." Vala hiç bir şey yapmadık komutanım sadece biraz eğlendik." Başlarım sizin eğlenmenize şimdi ha! İlerde ki binayı gösterdi." Lütfen buyrun." En tersinden bir bakış attıp yanından geçip binaya yöneldim.

Binadan içine girdiğimde Murat ellerini arkada birleştirmiş karşısında sandalyeye bağlanmış adama bakıyordu. " Murat."

Bakışları bana döndü. " Deniz üç kişi ile mağara basmak ne oluyor Allah adına?"

Şuna bak bir de bana kızıyor." Ya senin yaptığın ne ? Bir kişi ile kırk kişiye dalmak ne lan? Kürşat mısın sen?" Sinirli bakışlarımız birbirini buldu.

" Bu konuyu daha sonra konuşalım." Öldürücü bakışları karşısında duran adama döndü. O nasıl bakış lan? Ölüm bakışı olsa kesin bu bakış olurdu. Ben bile korkmuştum bu bakıştan karşıda ki adam nasıl korkmasın. O ne lan? Adamın pantolonu ıslanmıştı. Anlaşılan korkmak ile kalmamıştı , altına da yapmıştı. " Gelelim sana piç kurusu."

Adam korku ile etrafına baktı." Senden kurtuluş yok mu Karasu?" Adam korkusunu bir kenara bırakmaya çalıştı." Bizim tarafımızda olmalıydın Karasu. Yirmi adama bedelsin."

Murat'an bu zamana kadar duymadığım yaratıcı küfürler çıktı. " Zamanında bunun sana cevabını çok net verdiğimi hatırlıyorum ama yetmemiş anlaşılan uygulamalı olarak göstermem gerekecek." Tanıyormuydu bu adamı?

Yavuz abinin yanına yaklaştım." Tanıyor mu bu adamı?"

Başını salladı Yavuz abi." Zamanında ele geçirmiştik sonra bir şekilde kaçtı amın oğlu. Akla hayale gelmeyecek işkenceler yapıyordu askerlere. Şimdi intikam vakti. " Sesindeki öfkeyi duyuyordum.

Kenara geçip Murat'ı izlemeye koyuldum. Elline aldığı kerpeten ile adama yaklaştı.

Sercan ağzına attığı leblebi ile homurdandı." Komutanım ve sevgi dolu saatleri başlamış bulunuyor."

Alparslan anında Sercanın ellinde ki çoğu leblebiyi alıp ağzına attı." Şunu izlemeyi sevdiğim kadar hiç bir haltı izlemeyi sevmiyorum gardaşlıklar." Sercan ters bir bakış attı ama bir şey demedi.

Murat'a baktım. Ellindeki kerpeten ile adamın tüm tırnaklarını tek tek yerinden çıkarıyordu. Adamın acı çığlığı binayı doldurdu. Murat'a bugüne kadar görmediğim bir öfke ile konuştu." Dökül bakalım piç kurusu."

İçinden ne çıktı adamın. Sabah yanımda çocuk olan adam ile şu adam arasında dağlar kadar fark vardı ne dağı be dünyalar kadar fark vardı, dünya bile az evren kesinlikle evren. Şu halini ilk defa görüyorum. Öfkenin vücut bulmuş hali gibiydi. Yüzünde merhametin zeresi yoktu.

Adam hala can çekişirken Murat durmadı. Bıcağını çıkarıp adamın bacağını resmen derisini soydu. Lan bu bizim Murat olduğuna emin miyiz?

Adam can havliyle bağırdı." Dur asker." Durmadı derisini soymaya devam etti." Acı asker ne olur acı."

Yüzüne sert bir yumruk atması ile adamın çenesi kırıldı. Bakın burun demiyorum çenesi. Öyle bir vurdu ki adam sandalyeyle yere düştü. Yakasından tutup tekrar eski hâline getirdi sandalyeyi." Sen benim şehitlerime acıdın mı lan? Ben sana ne bok diye acıyım?" Bıçağı adamın kafasına dayayıp adamın kafa derisini soymaya koyuldu." Sizin hepinizi leş edip köpeklerin önüne atmak var." Bir an durdu iki alev topu arkaya döndü." Alparslan bana köpek bul lan." Alparslan anında dışarıya çıktı.

Ne? Ciddi ciddi adamı köpeklerin önüne atacak. Adamın derisini soymaya devam etti . Acıdan adam çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Murat'ın bu kadar nefretini kazandığına göre gerçekten piç kurusu biriydi. Tüm tim bu haline eğlenerek bakıyordu. Şuan bir kartal kadar keskin bakıyor, avına pençelerini gösteriyordu. Bu haliyle fazla acımasızdı. Bu halide hoşuma gitti. Ne yalan söyleyeyim hoşuma gitti.

Bana bakarken göz bebekleri parlayan, narin dokunan, güzel sözler söyleyen adam ile şu an karşımda duran Murat çok farklıydı. Zamanında onun hakkında duyduğum şeylere inanmazdım. Bu kadar acımasız olmaz diye düşünürdüm ama anlattıklarından daha fazlası vardı. O gerçekten kartal timinin en iyisiydi.

Adam ağlayışları arasında zorla konuşmaya çalıştı." Dur ne olur dur asker. Anlatacağım."

Kafa derisi tamamen soyulmuş adamın kafasını elleri ile kavrayıp sıktı." Anlat lan anlat!"

Acıdan bir çığlık daha attı adam." En başta Yakamoz var. Ondan alıyoruz emirleri. Şırnak bölgesinde bulunuyor." Bölgeyi ve yerini en ince ayrıntısına kadar söyledi.

Adamın kafasını daha da sıktı." Başka daha detaylı. "

Adamın gözleri acıdan kapanmak üzereydi." Onu üstü bir adam var. Üst söylüyor Yakamoz da bize söylüyor. Bu sayede iş yapıyoruz."

Adamın burnuna indirdiği yumruk ile adam tekrar düşmek üzere iken tutu." Başka lan! Konuş piç kurusu." Sesinde ki öfke beni bile korkutuyordu.

" Sınırda devriye atan arabanın altına bomba yerleştirdiler. Eğer durdurlmazsa yirmi dakika içinde patlayacak."

Murat'ın iki alev topu kapandı derin bir nefes alıp açtı." Hangi araba? Hangi bölge söyle lan!" Adam yutkundu. Murat'ın daha fazla sabrı kalmamış olacak ki belinden silahını çıkartıp adamın ağzına tutu." Konuş lan! Beş saniye içinde konuşmazsan aklın hayaline gelmeyecek yöntemler ile seni yok ederim." Ağzından silahı çıkartıp tam adamın erkeklik organına tuttu.

Can havliyle bağırdı adam." Dur asker söylüyorum." Hangi bölge ve araba olduğunu söyledikten sonra. Yavuz abi hemen telsiz ile durumu haber etti. Murat hala silahı adamın erkeklik organına tutarken bir anda ateş etti. Adam öyle bir acıyla bağırdı ki yüzümü buruşturmadan edemedim.

" Buda benden sana önceki kıydığın şehitlerimin intikamı olsun." Adamın kafasını yana savururken , bayılmıştı artık. Ellinde oluşan kanlara öfkeyle baktı. İçinde ki öfke benimkinden bile fazlaydı.

Derya ellinde ki havluyu Murat'a verdi. Ellerini nefretle silerken içeriye köpek ile Alparslan girdi. Yapacak mıydı? Bu kadar yapar mıydı? Bu halini gördükten sonra herşeyi yapardı.

Ellerini tamamen temizledikten sonra bıçağını adamın üzerine sürerek temizleyip bacağına taktı. " Köpeğin önüne at bu piçi Alparslan. Onunla işimiz kalmadı artık. Almamız gereken her bilgiyi aldık."

Bir adım geriledim. Alparslan köpeği salması ile adamın üzerine gitti köpek ve yıllardır aç kalmış gibi resmen adamı parçalara ayırdı.

" Ee neymiş? Sen bir köpek ile insanları parçalatırsan bir gün aynı köpek seni parçalar." Dedi nefretle Sercan.

Bu halleri ile aşırı korkutucu duruyorlardı. Boşuna onlara kartal timi demiyorlardı. Şuan sebebini daha iyi anlıyorum. Bir kartal gibi avlarını yakalıyorlar sonra ise parçalara ayırıyorlar. Onlar anlatılandan daha fazlasıydı ve ben onlar ile daha yeni yeni tanışıyordum sanki.

Köpek adamı tüm parçlara ayırdıktan sonra aldığı bir kemik ile kenara geçmiş kemiriyordu.

Şok ifadem ile buna bakarken. Derya yanıma yaklaştı." Komutunım asıl şimdi kartal timi ile tanışmış bulunuyorsunuz."

" Bomba imha edilmiş. Allah'a şükür şehit ve yaralı olmadan durdurduk." Dedi Yavuz abi.

Köpeğe hala bakarken bakışları bana döndü kocaman yutkundum. Bir adım geriledim. Bana doğru yürürken kaçamadım. Yanıma geldiğinde gözlerimi kapattım. Kafasını bacağımda hissedince daha büyük yutkunup gözlerimi açtım. Kafasını bacağıma sürtüp ağzında kan salyaları akarken en sevimli bakışını bana attı. İstemsiz olarak çıkıştım." Manyak mısınız lan siz? Biraz önce ikinizde bir adamı parçalara ayırdınız şimdi de bana sevimli sevimli bakıyorsunuz." Bacağıma daha çok sürtündü. Ellim kafasına gitti yavaş yavaş okşadım. Yanına diz çöktüğümde daha çok sokuldu dibime. Kafasını omzuma koydu. Sessizce mırıldandım." Murat ile bir köpeğin aynı olmasına inanamıyorum."

Murat'a yanıma çöküp köpeği sevdi." Kimi seveceğini iyi biliyor." Bakışları bana döndüğünde biraz önce ki halinden eser kalmamıştı." Korkma bu halimi sadece nefret ettiğim kişiler görüyor. "

" Murat benden hiç nefret etme olur mu?" İhtiyaç. Lütfen hata kamu spotu.

Gözleri daha da yumuşadı." Senden nefret edemem. İstesemde yapamam." Köpek daha çok sokulurken bir tık geriye kaçtım. Ağzında kan salyaları akıyordu. Piçin kanlarını üzerimde istemem. " Bir gün silahı alnıma dayasan, silaha değil gözlerinin güzeliğine bakarım. Öyle bir mevzusun bende."

En uysal bakışımı attım." Muraaat."

İçli bir nefes verdi." Hı."

" Ben sana baya baya düşüyorum." Gözlerinin içine baktım." Senin kadar afili laflar bilmem ben ."

" Deniz senin tek yapman gereken beni sevmen." Yerden kalkarken ellini bana uzattı ama öncesinde tekrar sildi. Ellini tutup kalktım. " Bu arada harbi benim hatunum olmanın hakkını veriyorsun. Üç kişi ile mağara basma olayına baya etkilenmiş olabilirim."

Güldüm." Eee kimin hatunuyuz."

Sercan arkamızdan boğazını temizledi." Komutanım çıkıyoruz." Murat ellimi bırakmadan beraber binadan çıktık. Görev ortasında bile romantik dakikalar yaşıyoruz resmen ta ki aramıza giren Sercana kadar. İkimize sevimli sevimli baktı." Bundan sonra ikinizin yanından kesinlikle ayrılmam görevlerde . Yanınızda yemin ederim aksiyona doyuyorum."

Murat ile aynı anda ters bir bakış attık. Aldırmadı tabi. En kocamanından gülümsedi. Bu haline istemsiz olarak bende güldüm ama Murat hala ters bakıyordu.

İnsan sevgisi dolu dolu olan bir sevgilim var kesinlikle.

Murat, Sercanın yakasından tutup öne savurdu. Bir an sendelsede hemen toparaladı Sercan. Tim önde giderken. Sessizce mırıldandım." Helva kavurmamız lazım."

Bakışları sorgulayıcı bir hal aldı." O niye?"

Yalandan bir üzüntüye büründüm." Mağarada sevgili anneciğim ile karşılaştım da. Kendi ellerim ile öldürmek zorunda kaldım." Daha üzüntülü baktım." Kader işte görüyorsun bir anda ölüm yakana yapışıyor."

İki kaşı havalandı." Anneni öldürdün mü? Hem de kendi ellerin ile."

" Aslında pek ben öldürmüş sayılmam içeceğine zehir attım." Gülümsedim sevimli sevimli." Zehir yaptı herşeyi benim suçum yok. Canı daha çok yanmasın diye boynunu kestim sadece." Ellerimi havaya kaldırdım." Yani masumum ben bütün suç zehirin."

Dudaklarından hayret nidası döküldü. " Bu kadar yapacağını düşünmezdim."

Sesim öfkeye bulandı." Söz konusu vatansa , ihanet eden kim olursa olsun öldürürüm Murat. " Ellerim inerken." İnsan vatansız yaşayamaz Murat ama annesiz, babasız yaşar. Ve o kadının ellinde kaç masum çocuğun canı var. Annem diye acıyamam. Onun yüzünden kaç çocuk annesiz , babasız kaldı. Daha fazla çocuklar annesiz, babasız kalmasın diye öldürdüm Murat." Askerim ben bir yemin ettim. Ne olursa olsun kişisel meselelerim vatan korumanın önüne geçemez. O kadının ellinde iki canın kanı var. Ellim karnımı buldu. O benim çocuklarıma acımadı ben neden ona acıyım ki? Annem madden kızına acımadı bende anneme acımam. Dünyada herşey karşılıklı.

" Deniz anneni hiç sevmedin mi?"

" Sevgi hak eden kişiye verilir Murat. O kadın sevgiyi hak etmedi. " Ellim hala karnımda dururken gözleri karnıma kaydı. Yutkundu." Biliyor musun Murat? Ben beni seven insanları severim sadece , sevmeyen insanlara öfkemi sunarım. "

Gözleri hala karnımda duruyordu. Farklı bir duygu vardı ne olduğunu anlamadığım buruk bir duygu . Elli karnımı buldu." En çok kendini sev." Karnımda ki acı azaldı.

" Seni daha çok sevesim var."

Alnıma uzanıp derin bir öpücük kondurdu." Önce kendini sonra beni." Helikopter gelince kulağıma yaklaştı." Acımasın karnın şu an öpemiyorum biraz dayan olur mu?"

Başımı usulca salladım. Beraber helikoptere bindik. Ovalar, vadiler aşağımızda kalırken tim yine yeni bir sohbetin içine dalmıştı. Başımı yanımda ki adamın omzuna koydum.

 

*******

Albay tüm çatık kaşları ile bize bakıyordu. Yakamoz itininde işini halledip öyle dönmüştük. Görev sırasında Murat ile biraz ortalığı fazla karıştırmış olabiliriz. Sadece adamın bir kulağını , gözünü ve parmaklarını kesmiştik beraber ve ikimiz ölmüş teröristleri ateşe atıp yakmıştık diri diri de yakmış olabiliriz. Ama sonuçta çok bir şey yapmadık. Masumuz hakim bey havasındayım şuan.

" Timde bir tane deli vardı bir tane de sen eklendin tam oldu." Ben ve Murat'ı kast ediyordu.

Murat ciddi ciddi cevap verdi." Komutanım adamlar sonuç olarak masum insanları ateşe atıp yakıyorlarmış empati kursunlar istedik."

" Katılıyorum komutanım. Sonuçta biz onlara sadece empatinin ne kadar güzel olduğunu anlatmaya çalıştık."

Albay kafasını yukarıya kaldırıp büyük bir sabır çekti." Hadi onu anladım o Yakamoz itini niye bu halde getirdiniz?"

Anında sevimli sevimli cevap verdim." Tarz değişikliği komutanım. Tarzı çok kötüydü biraz renk katalım dedik." Kulakları orantılı değildi bir kere. Tamamen iyi niyet yani, yoksa piç insanların kulağını, gözünü, ellerini kestiği için asla değil.

Albay yılmış bir bakış attı." İki deli tam birbirini bulmuş. Ne bekliyorsam Rahmi albayın yetiştirdiği çocuklarda deli olur. İki ateş olup ortalığın anasını belemişsiniz." Sevimli sevimli yüzüne bakarken bana döndü." Öyle sevimli sevimli bakma bana. Yaptığın işler hiçte sevimli değil." Anında ciddileştim. Tim bıyık altından gülüyordu.

Binbaşı araya girdi." İki ateş felan ama iyi iş çıkardılar komutanım. Biri iki kişi ile mağara yıkmış diğeri bir kişi ile kırk kişinin hakkından gelmiş ve bombayı öğrenmeselerdi şuan yirmiye yakın şehidimiz olacaktı." Hepimize gururla süzdü." İyi iş çıkardınız çocuklar."

Albay en sonunda sinirini zapt etmişti. " Allah'tan başarılı bitti görev yoksa görüşürdük hepinizle. " Murat ve bana ters bir bakış atmaya çalıştı." Özellikle siz ikinizle."

Murat ile başımızı salladık. Albay ellini başına koyup yerine oturdu. Bana ters bakmaya çalışıyordu hala. " Öyle sevimli bakacağına gel bir masaj yap evlat." Anında yerimden kalkıp arkasına geçtim. Yavaş yavaş masaj yapmaya başladım. " Buğra senin düğün ne zaman?"

" Bu ay komutanım." Dedi Buğra. Sonunda Nehir ile evleniyordu. Kaynanası hala sorun yapıyordu ama yapacak bir şey yok. İki gönül sevdikten sonra hiç bir engel önlerinde duramaz.

Albay , Poyraza baktı. "Sende neler var bakalım evlat?"

Poyraz anında ellini kalbine attı. Bu halinden bile ne olduğu anlaşılıyordu. Arkadaşımız çok pis aşık olmuştu." Biri var komutanım. Yanında içime bir şeyler oluyor."

Kazım kafasını başka yöne çevirip ters ters konuştu." Temizlik kokusu sarmıştır içini kardeş."

Derya küçük bir kahkaha attı." Komutanım Kazım arkadaşımız ağlıyor tuvalete gidebilir miyiz?"

Buna hepimiz gülerken tek gülmeyen Kazımdı." Ayıp be aldatılmışım , evimi temizlik kokusu sarmış üzerine evim inceleme altına alınmış siz gülüyorsunuz."

Albay zorla gülüşünü bastırmaya çalıştı." Şu haberlere kadar çıkan evin mi?"

Buğra ve Eren gülmekten sandalyeden düşerken. Harun abi cevap verdi." Evet komutanım tam o ev."

Albay sonunda gülüşünü bastırmayıp kocaman güldü." Anlıyorum Kazım çok zor bir durum olmuş." Ciddi ciddi konuştu." Acın büyük."

Kazım resmen ağlamaklı kıvama gelmişti." Sizde mi komutanım?" Hayat üzerine üzerine geliyor kardeş halinde şuan. Kıyamam ya." Bu tim beni anlamıyor yemin ederim." Ellini yüzüne kaldırıp yeledi." Hayat çok zor. Temizlik çok zor, aldatılmak çok zor." Dertli başını salladı." Ahh benim dertli başım ahh!" Dizlerini döve döve dövünmeye son on saniye felan.

Bu haline daha fazla dayanamadım." Rahat bırakın bakıyım benim Kazımımı." Anında umutla bana baktı." Sonuçta daha Poyraz evlenecek onun acısını yaşayacak." Neşeli bir kıkırtı kaçtı dudaklarımdan.

Kazım ise en triplisinden yerinden kalktı." Burayı terk etmeyi teklif ediyorum komutanım."

Albay ciddi ciddi cevap verdi." Kabul edildi." Sonra ise güldü." Git acını yaşa evlat."

Kazım daha ağlamaklı bakıp çıktı ve onu teselli etmek için Poyraz çıktı. Eren ve Buğra bunada kocaman güldüler.

Murat zorla gülüşünü bastırmaya çalıştı." Tövbe estağfurullah."

Binbaşı anlayışla baktı." Yazık çocuğa ne dertler ile uğraşıyor."

Derya masalara yatacak derecede gülüyordu." Yaa komutanım Allah başka dert vermesin."

Albay ellime uzanıp iki defa şefkatle vurdu." Sağol evlat." Yerinden kalkıp beresini aldı. " Gidip dinlenin çocuklar. Zor bir görev oldu." Albay çıkarken selamımızı verdik.

Binbaşı hepimize uzun uzun baktı. Gurur vardı gözlerinde." Bakmayın kızdığına gurur duydu hepiniz ile ama siz yinede ipin ucunu fazla kaçırmayın." Başımızı salladık. Binbaşı da çıktıktan sonra hepimiz ayaklandık.

" Eve gidip hanımı görüyüm özledim." Dedi Yavuz abi içli içli. Bu adamın aşkının önünde Ferhat halt etmiş. Adam özlemi ile everest dağını bile yarar .

" Bende kızları özledim. Söz vermiştim saçlarını yapacağım diye." Ve kızlarına aşırı düşkün olan Harun abi. Ayşe abla bazen bu durumu kıskandığı bile oluyormuş ama tatlı bir kıskançlık. Kızları böyle bir babaya sahip olduğu için çok şanslılar.

" Bende gidip düğün hazırlıkları ile ilgileniyim." Başını düğün hazırlıklarından kaldıramayan Buğra.

" Sercan komutanım bana bir yara açında Tülayın yanına gidiyim." Diyen Eren. Tülay ile yine kavga etmişti barışmak için bahane arıyordu büyük ihtimalle. Sercan hay hay diyerek yerindem kalktı.

Alparslan ise sabahtan beri aşağıda gömdüğü sarmalar ile ayaklandı." Gidip yemek yiyim açıktım be." Bu çocuk kesinlikle incelenmeli. Mide mide değil karadelik.

Derya kalmıştı en son." Bende bari gidip yeni dedikoduları öğreneyim." Bu kız ve dedikodu aşkı.

Murat ile ikimiz kalmıştık. Bakışları bana döndü." Biz ne yapsak acaba?" Yanıma gelip ellimden tutup odadan çıkardı. En yakında bulunan temizlik odasının kapısını açıp beni de içeriye çekti. Bedenimi kapıya yasladı." Piçin kulaklarını keserken aşırı güzeldin. "

Anında sırnaştım." Çok mu hoşuna gitti?"

Dudaklarını dişleyip, başını salladı." Görev ortasında öpmemek için çok zor durdum." Dudakları dudaklarıma kaydı. Daha fazla dayanamadım yakasında tutup kendime çekip öptüm. Anında karşılık verdi. Yumuşak ve yavaş öpüyordu. Dudaklarımı hafif çektim.

" Daha sert istiyorum."

" Yorulmadın mı?"

" Hayır." Kafası sağ omzuna düşerken tam istediğim gibi dudaklarıma en sertinden karşılık verdi. Bellimden tutup bedenimi bedenine yasladı. Her öpüşünde içimde ki ateş daha çok harlandı. Ellerimi tutup kapıya yasladı bedenlerimiz ayrılmadı. Her bir zerem onu istiyordu. Her saniye daha çok öpmek istiyordum. Doyamamak var ya . İşte tam bu adamda yaşıyorum. Dudakları daha sert davrandı. İşte bu sertliğe okeyim.

Dudakları dudaklarımdan nefesimiz yetmeyince ayrıldı, alnını alnıma yasladı. Sessizce mırıldandı." Sert mi seviyorsun sen?"

" Tek bu yönünü sert istiyorum."

Ellerimi bırakıp karnıma eğildi. Küçük ama bir o kadar da derin bir öpücük kondurup kalktı." Sen iste yeterki yavrum." Saçlarımda gezindi parmakları." Aklımı başımdan alıyorsun." Alnıma öpücük kondurdu." Ve bunu çok sevmeye başladım."

" Dikkat et o aklına, yoldan çıkmasın."

Başını boynuma sakladı." Sen istemediğin sürece hiç bir şey olmayacak Deniz. İstersen evlenelim dokunma bana Murat o işi yapmak istemiyorum de. Yine kabul ederim." Derin bir nefes çekti içine." Sen yanımda ol , gözümün önünde dur bu yeter bana. Dokunmadan , bakarakta severim ben seni." Dudakları usul usul boynumda gezindi." Tek boynuna kafamı gömüyüm. Bir ömür yaşarım boyun girintinde. Evimde burası , yuvamda , memleketimde , yaşamda her şey tam buranda atıyor." İki üç öpücük daha kondurdu." Şu hale bak eşek kadar adamım çocuk gibi boynuna muhtacım." Hallinden şikayetçi değildi.

Aklıma gelen soruyu sormadan duramadım." Dokunmadan sevmek olur mu?"

" Senden önce olmaz sanırdım ama senden sonra dokunmadan sevmenin de mümkün olduğunu gördüm." Başını boynumdan çekip gözlerime baktı." Sen gözümün önünde ol ben seni hep severim hemde her gün daha fazla severek."

Kalbim şaha kalktı. İçimi saran huzur büyüdü kocaman bir balon oldu. Böyle seven bir erkek. Hemde bana ait bir erkek. Nasıl sevilmesin ki?

" Muraaat."

" Efendim yavrum."

" Hayatımda ki en büyük şansımsın."

" Sende öyle yavrum sende öyle."

Açılan kapı ile tüm romantik an bozuldu. Bize bakan asker boş boş göz kırpıştırdı. " Şey komutanım ben bir şey görmedim, duymadım, hata yaşamak ne onu da bilmiyorum ben. "

Murat en ters haliyle askerin ensesinden kavradı." Şimdi koçum sen bir git tuvaletin tüm fayans aralarını beş tur sil o zaman çamaşır kokusu zihnini siler."

Asker korku dolu bakışıyla başını salladı." Emredersiniz komutanım. Hatta ben şimdiden bir kutu çamaşır suyu içip temizlerim zihnimi." Murat ensessini bıraktığında koşarak kaçtı.

" Sen bu askerlere ne yapıyorsun da bu kadar korkuyorlar senden?"

Masum masum yüzüme baktı." Bakışlarım yeterli diye düşünüyorum."

Kesin öyledir bakışımı attım. Bildiğim kadarıyla yani duyduklarım kadarıyla benimki askeriyede baya otoritesi olan bir beydi ve korkulan. Bu adamın hala benim yanımda böyle olduğuna inanamıyorum. Askeriyedekiler ilişkimizi öğrenince baya şaşırmıştı. Murat'ın ilişki yapacağına hiç biri inanamıyordu. Sürekli soru sorup duruyorlardı ve en sonunda sinirlenince koşarak kaçıyorlardı.

Kapıyı kapatıp tekrar yaklaştı." Adama iki dakika rahat vermiyorlar." Boynuma tekrar kafasını gömdü." Akşam yanında mı yatsam acaba?"

" Olmaz , Sabiha evde artık beraber yatma işleri yok."

Kafasını anında boynumdan çekti." Sabiha evde diye yatamayacak mıyım?" Hayır diyerek başımı salladım. Kaşları daha da çatıldı." Askeriyede zaten dokunamıyorum, evde de yanında yatamadıktan sonra ne halt yiyeceğim ben?"

" Sevgili beyim biraz önce dokunmadan da severim diyende sendin hatırlatırım."

Yüzüme yaklaştı." Ben dokunmadan dururumda sen beni her an yatağa atmaya hazır gibi duruyorsun onu ne yapacağız?" Yooo ne alaka? Çok alaka . Vala beni böyle sert öpmeye devam ederse her an yoldan çıkabilirim. Kimseyi istemediğim kadar onu istiyordum. Yetmiyordu. Her öpüşün de lekeler yok oluyordu. Bedenimin temiz olduğumu düşünmeme sebep oluyordu bu durum.

O arsız olmasa bile ben arsızdım. Ona arsızdım artık vala. Beni öyle öpmeden önce düşünmesi gerekiyordu. Bir kere tadına vardım. Bırakmam artık. " Yatağa atmam ama seni her an öpebilirim."

Güldü hem de en güzelinden. Dudaklarıma yaklaştı ama değdirmedi." Namusum yanında her an tehlikede." Burnuma küçük bir öpücük kondurup kapıyı açtı. Önden ogiderken arkasından ben çıktım.

Eve gidip kendimi acilen yatağa atmam gerek. Çok yorgundum.

 

*******

" Sabiha bu ev niye hastane kokuyor?" Niye yani? Hastaneden kaçalım derken hastane kokusu evimi sarmıştı. Karşımda duran iskelete en boş bakışımı attım. Evin tam ortasında iskelet vardı. Bildiğiniz iskelet, kemikleri sayılan iskelet. Sabiha daha ilk günden evimi hastaneye çevirmeye başlamıştı bile.

Ellinde ki iğne ile yanıma yaklaştı. Kollumu açıp iğneyi damarıma adeta soktu. Hemşire klasiği, damar gördümü dayanamıyor." Ne güzel işte mis gibi kokuyor. Barut kokusundan daha iyidir."

" Barut kokusunu her kokuya tercih ederim." Yüzümü buruşturdum." Hastane kokuyor evim ve neden evimin ortasında iskelet var?"

" İskelet değil."

Boş boş baktım." Ya ne?"

" Sıtkı onun adı." Tüm kanımı çektikten sonra iğneye aşık aşık baktı." İskelet deme üzülür yoksa." Te Allah'ım. Bir tane akılısı da beni bulmaz.

İç sesim lafı ağzıma yapıştırdı." Diyene bak sen çok normalsin sanki."

Hiç olmazsa iskelete isim takıp birde gerçek insan gibi davranmıyorum. Yerinden kalkıp iskeleti belinden tutup kendi etrafında iki tur döndürdü. Yaşayanlarla olmayınca ölüler ile aşk yaşıyordu resmen kız. Bu kadar yoklukta olması hiç iyi değildi. Güzelde kızdı aslında, ama ne yaparsın zevkler ve renkler tartışılmaz. İskelet yani Sıtkı arkadaş ile aşık aşık dans etmeye devam etti.

" Hemşire doğruyu söyle, O Sıtkı arkadaş ölü sevgilin felan değil."

Aşık bir bakış attı. Yüzü en ciddi haline geldi." Öyle aslında."

Ne? 

Baya ciddi duruyordu." Kızım manyak mısın sen? Ne diye adamı mezarında rahat bırakmıyorsun?"

" Kıyamadım hem kemik bile olsa gece ona sarılıp uyuyorum."

Tövbe estağfurullah. Bu aşk değil takıntılı başka hiç bir açıklaması olamaz. Kıza tatlı dedik içinden başka bir insan çıktı." Hemşire, kemikten bile olsa o bir erkek. Murat'ın pek onu kabul edeceğini düşünmüyorum."

Aşık bakışları durdu." Onun gözü benden başkasını görmez merak etme." Gözü yok ki neyde gözü olsun." Bir daha ki sefere Murat ile tanışırlar işte. Çok iyi anlaşacaklarına adım kadar eminim." Bende senin bir deli olduğuna adım kadar eminim. İskeletin dudağına öpücük kondurdu. Tövbe yarabbim bu gözler bunuda mı görecekti?

" Hemşire inşallah o iskelet ile sadece uyuyorsundur." Aklımdan şuan neler geçtiğini tahmin dahi edemezsiniz. Tövbe tövbe aklına mukayyet ol Deniz. Önüme gelen görüntüler ile yüzümü daha da buruşturdum.

" Çok istiyorda ben pek istemiyorum." İskeletin kulaklarını kapatıp sessizce mırıldandı." Kemik olunca zevk vermiyor biliyor musun?" Nereden biliyim kızım? Bu nasıl bir yokluk Allah adına? İskeletin kulaklarını açıp." Senin hakkında konuşmuyorduk, özel bir konuyu söyledim aşkım."

" Hemşire gidip bir terapi ol bence sen." Bu kafa ile yaşanmaz. İskeletin ellini tutup bana uzattı.

" Seninle tanışmak istiyor."

" Onu nereden çıkardın?"

" Gözlerinden anlıyorum." Haa o kadar iyi tanıyor yani iskelet arkadaşı. Ellini tutum. " Deniz , Sıtkı , Sıtkı Deniz."

" Hiç memnun olmadım Sıtkı arkadaş." Sabiha anında en ters bakışını attınca sevimsiz gülüşümü takındım." Çok memnun oldum ama evimin içinde böyle kemikli durmanız hiç hoş değil. Kıyafetini giydir şunun sevgilinin kemiklerini görmek zorunda mıyım?" Ellini bıraktım. Bir iskelet ile tanışmadığım kalmıştı. Sabiha kıvırta kıvırta iskelet arkadaşı yerine koydu. İçeri odaya gitti. İskelet arkadaşın olmayan gözleri ile boş boş bakıştım. Çalan telefonumu yandan alıp açtım." Murat."

" Ne yapıyorsun Deniz?"

" Sıtkı arkadaş ile oturuyoruz öyle sen ne yapıyorsun?"

Anında yükseldi." Sıtkı kim lan? Evde değil misin sen?"

" Evdeyim, Sabihanın erkek arkadaşı kendileri ama kemikli."

" Sabihanın erkek arkadaşının senin evinde işi ne Deniz? O eve benden başka nefes alan erkek niye giriyor?" Kıskançlığın vücut bulmuş hali.

" Murat bu arkadaş nefes almıyor."

" Ne? Adamı öldürdünüz mü?"

" Yoo zaten ölü arkadaş."

" Ne saçmalıyorsun sen Deniz?"

" Murat , Sıtkı arkadaş kendileri bir iskelet."

Bir kaç saniye konuşmadı." Deniz ne halt yediniz siz? Sakın bana adamın derisini yüzüp kemikleri ile bıraktığını söyleme." Öyle ciddi konuşuyordu ki böyle bir şey gerçekten yapsam şaşırmayacak gibi.

" Ben bir şey yapmadım ki adam zaten öyleymiş." Sıtkı arkadaşa yandan bir bakış attım. Gülüyordu." Halinden de gayet mutlu duruyor."

Derin bir nefes verdi." Deniz cidden ne saçmalıyorsun sen?"

" Diyorum ya iskelet kendisi, Sabiha ile de sevgili. Öyle salonun ortasında duruyor." Sabiha girdi içeriye ellinde siyah bir tişört ve pantolon vardı." Ha Sabiha şimdi giydirecek onu."

Daha çok yükseldi." Lan adam senin karşında çıplak mı duruyor?" Burnundan soludu." Kapat şu telefonu geliyorum. O Sıtkı denilen piç ile yüz yüze görüşeceğim. Sende odana geç milleti ne diye çıplak görüyorsun?" Cevap verememi beklemeden yüzüme telefon kapandı. Neye yüksekli bu şimdi? Anaa iskeleti gerçek insan sandı bu manyak.

Sabiha ne oldu bakışını attı bana." Murat geliyor Sıtkı arkadaş ile tanışmak istiyor." Gelince yüz ifadesini aşırı merak ediyorum. Yerimden kalkıp mutfağa geçip çay koydum. Sonuçta tanışacaklar karşılıklı bir çay içerler artık.

 

Yarım saat sonra...

Kırılmak ister gibi çalan kapıyı açmaya yöneldim. Kapıyı açtığımda sinirden yüzü kıpkırmızı olmuş bir adet Murat vardı. Ellinde ki silah ile adeta beni kenara itip içeriye daldı." Nerede lan o?"

Sabiha korkuyla bize bakıyordu." Ne oldu Murat?"

" Sabiha senin bu erkek arkadaşın olan piçi diyorum. Sevgilimin karşısında çıplak duran erkek varya nerede o?"

Sabiha boş boş göz kırpıştırdı. Murat delirmiş gibi tüm odalara bakmaya koyuldu, kollarımı önümde bağlayıp beklemeye koyuldum. Tüm odalara bakma işi bitince yanıma geldi. Aşırı sinirliydi." Nerede lan ?"

Ellim ile tam ortada duran Sıtkıyı gösterdim." Tanıştırıyım Sıtkı Murat , Murat Sıtkı."

Yüzünde adeta mal bir ifade kuruldu. " Senin Sıtkı dediğin bir iskelet miydi?"

Sabiha anında araya girdi." İskelet deme Murat alınır yoksa. Sıtkı onun adı." Evet iskelet bile olsa onunda duyguları vardı. Sanırım vardı.

Mal mal bakmaya devam etti Murat. Silahı beline taktı." Sıtkı bu yani?" Bakışları bana döndü." Deniz doğru söyle adamı öldürüp bu hale siz getirmediniz dimi?"

Kocaman gülümsedim." Dedim ya Sabihanın sevgilisi diye. Ben hiç bir şey yapmadım." Masumum hakim bey." Geç otur çay getiriyim size daha yakından tanışmış olursunuz."

Mal mal bakmaya devam etti. Şuan aşırı tatlı duruyordu. Koltuğa geçip oturdu Sıtkının olmayan gözlerine ters ters baktı. Bu haline hafifçe gülüp , mutfağa geçip dört bardak çay doldurup içeriye tekrar geçtim. Sabiha, Sıtkı arkadaşı koltuğa oturtmuştu. Çayları hepsinin önüne koydum ve tabi ki Sıtkı arkadaşında. Eğlenerek konuştum." Eee nasıl kaynaştınız mı?"

En tersinden bir bakış attı bana." Yaaa nasıl kayanaştık anlatamam. Haftaya halı sahaya bile gidelim dedik."

Sabiha ciddi ciddi araya girdi." Sıtkı futbol sevmez ki." Ha sevse gidebilecek sanki? Murat ise bu duruma küçük bir ya sabır çekmek ile yetindi. Bu haline baya eğleniyordum şuan.

" Ne sever Sıtkı ? Onu yaparlar Murat ile."

Sabiha ise ciddi ciddi bunuda düşündü." Aslında dövüş sporları yapmaya bayılır."

Çayımdan sesli bir yudum aldım." Ne güzel işte Murat ile bir gün ringe çıksınlar izleriz."

Sabiha korkuyla baktı." Aman kalsın. Murat'ın bir yumruğu ile ölür Sıtkım." Sabiha kızım sen salak mısın? Yoksa salak ayağına mı yatıyorsun? Ölü biri daha nasıl ölsün? Murat da aynı düşüncede olacak ki sen salak mısın Cemile bakışını atıyordu şuan.

İç sesim girdi araya." Demek hala öldüğünü kabul etmiyor."

Vah vah! Gencecik kız aslında. Bu yaşında yazık olmuş.

Murat çayı kafasına dikti." Biz en iyisi seni sevgilin ile yalnız bırakalım Sabiha." Ellimden tutup yerimden kalırdı. Benimle beraber odama yürüdü." Bir insanın etrafında bir tane akılı olmaz mı?" Odaya girince ellimi bıraktı. " Olaya bak . Bu kızın devrelerinin sağlam olduğuna emin miyiz?"

" Hiç bir fikrim yok." Daha fazla kendimi tutamayıp kocaman güldüm." Bir iskeleti gerçek insan sanman. Birde iskeleti kıskandın. "Dizlerimi döve döve gülmeme sadece en ciddi ifadesi ile baktı. Ben daha fazla gülerken en büyükğünden bir sabır çekti. Bir hamlede tişörtünü çıkardı." Ne yapıyorsun sen?"

Yatağa geçip yattı." Uyuyacağım."

" Onu görüyorum zaten. Sabiha evde şuan."

Kollumu tutup kendine doğru çekti. Belimden kavrayıp yanına yatırdı." Sabiha erkek arkadaşını senin evine getiriyorsa benimde senin yanında uyumam pek sorun olmaz." Kafası anında boynuma saklandı." Şaka gibi olay."

" Katılıyorum." Tam kolları arasına daha çok sokuluyordum ki çalan kapı ile durdum.

" Kim geldi bu saate?"

" Bilmiyorum ki." Yerimden kalktım, söylene söylene benimkide kalktı tişörtünü giyinip arkamdan geldi. Kapıyı çoktan Sabiha açmıştı. Karşımızda gözleri kaymış, üstü başı birbirine girmiş bir adet Sercan vardı. Kollarını iki yana açıp yere doğru düşüyordu ki hemen tuttum." Sercan bu halin ne?" Leş gibi içki kokusu geliyordu. Kollarım arasından Murat aldı.

" Senin burada işin ne lan?" Ensesinden tutuğu gibi içeriye çekti . Adım atacak bile hali yoktu. Bellinden zorla tutup içeriye sürükledi Murat. Koltuğa oturttu. " Bu halin ne oğlum?"

Sercan etrafına baktı." Evden atıldım." Tam tepesinde yanan ışığa gülerek baktı." Kirayı ödemeyince tüm eşyaları dışarıya atmış ev sahibi."

Burnundan soludu benim ki." Buraya niye geldin o zaman?"

Ellerini gözlerine atıp ovuşturdu çok kötü duruyordu." Gidecek başka yer aklıma gelmedi." Gözlerini kapattıp geriye attı kafasını." Kazımın evine gidemem leş gibi kokuyor. Eren ve Buğra sevgilileri yanında. Yavuz ve Harun abinin evinede bu halde gidemezdim. Derya'nın evide uzak üşendim. Diğerleri zaten askeriyede kalıyor."

En tersinden bir bakış attı Murat." Bana niye gelmedin?"

" Evde yoktun, hem ne olacak ki komutanım? Deniz benim ablam gibi." Gözlerini açıp bana baktı." Değil misin? Ben seni abla olarak görüyorum. Benim ablam yok , ablam olmaz mısın?" Sonlara doğru ağlayacak gibiydi.

" Öyleyim ya." Gözleri içinde adeta bir hüzün oturdu. Niye böyle oldu bu çocuk?" Sen niye içtin bu kadar?"

Başı bir anda omzuma düştü." Bugün ablamın ölüm yıl dönümü." Yutkundum. Bir damla yaşı omzuma düştü. Murata baktım biraz önce ki sinirli hali darmaduman olmuştu. Böyle baktığına göre bu sözün altında çok acı bir hikaye vardı.

Ellerim saçlarına gitti yavaş yavaş okşadım." Ne oldu ablana?"

Bir damla daha yaşı omzuma düştü. " Babam öldürdü."

Ne? 

Yüzümde şok ve acı arasında bir ifade kuruldu." Neden ?"

" Ablamı sevmezdi, kız çocuğu diye. " Derin bir nefes almaya çalıştı." Bizim oralarda kız çocuğu sevilmez Deniz. Babam , ablamı zorla evlendirmek istedi ama ablamın başka sevdiği adam vardı. Onunla kaçmaya çalıştı ." Alayla güldü." Namusumu kirletin diye tam tamına on beş kurşun sıktı." Bu nasıl bir zihniyeti? Sercan daha fazla ağladı. Bu halide canımı yaktı. Neler yaşamıştı bu adam? Önce ablası sonra sevdiği kız." Yaşım küçüktü altı yaşında ya vardım ya yoktu durduramadım. Durdurmak istedim ama tuttular."

Donup kaldım." Sercan ne diyeceğimi bilemedim." Kollarımı omzuna dolayıp kendime çektim. Murat bu hareketime hiç tepki vermedi. Biliyordu büyük ihtimalle olayı.

Ağlayışları daha da artı." Biliyor musun Deniz? Ablama çok benziyorsun." Ah be Sercan. Yaktın ciğerimi. Dışardan o kadar sakin duruyordu ki sanki hiç bir acı yaşamamış gibi ama içine girince öyle değildi. İlk geldiğim günden beri bana sımsıcak bakan kişilerden biride Sercandı. Görevlerde her daim beni koruyanda oydu. Görevden döndükten sonra da yaram var mı diye ilk soran kişide Sercandı. Demek sebebi ablasına benzememden dolayıydı. " Aynı ablam gibisin. Kızma bana ablan için mi beni seviyorsun deme. Özledim Deniz , ablamı çok özledim. Şuan ablam gibi sıcacık sarılıyorsun bunu bile o kadar özlemişim ki."

Gözlerimi kapattıp derin bir nefes aldım. Ne diyeceğim şimdi ben bu adama?" Kızmam maddem sen beni abla olarak gördün." Kafasını tutup yüzüne baktım." Bundan sonra sende benim erkek kardeşimsin."

Buruk bir tebessüm oluştu dudaklarında." Vala mı?"

" Vala lan." Kafasını tutup kollumun altına sıkıştırıp saçlarını karıştırdım." Hem fena mı? Benimde bir erkek kardeşim yoktu. Artık var."

Kollumun altından çıkıp sımsıkı sarıldı. Karşılık verdim sarılışına. Murat bu halimize hafif bir tebessüm ile bakıyordu. Sırtını abla gibi sıvazladım. Saçlarını şefkatle okşadım.

" Hadi gel şu üzerini değiştirelim." Kolları arasından çıktım." Murat benim odamda alta beşinci çekmecede Sercana uyan kıyafetler vardı. Üzerini sen bir değiştir bende bir kahve yapıp getiriyim."

Murat'ın kaşları hafif çatıldı." Senin odanda niye erkek kıyafetleri var?"

Bu noktada durdum." Şehit arkadaşlarımın kıyafetleri atmaya ellim varmadı işte. Öyle sakladım, kimseye de veremedim." Vermek istemiştim ama yüreğim el vermedi . Hepsi de yetim asker kıyafetleriydi. Annesi , babası olmayan şehit arkadaşlarımın kıyafetleri. Kimsesiz Şehitlerin eşyalarını toplamaya kimse pek kalpleri dayanmıyordu , ben toplardım işte benimde atmaya yüreğim yetmedi." Benim gibi onlarda kimsesizdi, verecek kimseleri yoktu. Hiç olmazsa eşyaları kimsesiz kalmasın diye atamadım işte."

Gözleri içinde merhamet oluştu. Konu şehitler olunca gözleri içinde buruk bir duygu geçiyordu. " İyi yapmışsın." Sercanı yerinden kaldırdı. Kulağıma yaklaştı." Teşekkürler şehitlerimin emanetini koruduğun için ve senin o iyi kalbine kurban olurum." Alnıma öpücük kondurup , Sercanı belinden tutup odama götürdü.

Sabiha ise Sıtkıya sarılmış dolu dolu gözlerle bana bakıyordu. Gülümsemeye çalıştım ama olmadı. Yerimden kalkıp mutfağa geçtim. En acısından bir Türk kahvesi yaptım. Odaya geçtiğimde Sercan çoktan yatakta sızıp kalmıştı. Murat ise ellinde ki şehit düşmüş bir askerin kıyafetini tutuyordu. Kahveyi kenara koyup yanına çöktüm. " Adı Kerimdi çok sevecen bir çocuktu ve başarılı. Asker arkadaşını korumak için önüne atlamıştı, sırtı ile arkadaşına öyle bir kalkan oldu ki. Bir tane kurşun bile arkadaşına isabet etmedi. Dimdik durup arkadaşını korudu yıkılsaydı arkadaşı şehit olacaktı." Göğsüme vuran acı büyüdü." Töreni o kadar kalabalıktı ki. Kimsesizdi ama töreninde binlerce insan vardı ama kimsenin yüreği kıyafetlerini toplamaya el vermedi. Ben aldım. Her gün bakarım bu kıyafetlere."

Sessi kısık çıktı." Neden?"

" Unutmamak için onlar vatan için şehit oldu. Onları unuttuğumuz gün asıl öldükleri gün Murat. Ve kimsesizler daha çabuk unutulur." Ellindeki kıyafeti aldım." Bu kıyafetlere her baktığımda onlar aklıma geliyor. Unutmuyorum. Onları hala hatırlayan birileri olduğunu bilmeliler. Onlar için hala savaşan , vatanı koruyan birileri olduğunu bilmeliler."

Ellerini dizine koyup , buruk baktı bana. Onunda canı yanıyordu. Şehit demek bir askerin en büyük acısıdır. Ve ikimizin ortak bir acısı vardı. " Onlar unutulmadı Deniz." Ellini kafasına koydu." Hepsi burada. Hepsi bu kafamda duruyor. Onlar bu vatan için şehit olmuşken bazen gülmek saçma geliyor. O yüzden ya askeriyede hep ciddi ve kaşlarım çatık durur. Onlar vatan için şehit olmuşken ben gülüp eğlenemem. Şehit aileler beni gördüğünde vatan için çalışıyor. İntikamımız için ciddi duruyor demeliler." Demek o yüzden hep çatık kaş ve sinirli durduruyordu. Şehitler onunda aklından çıkmıyordu. " Şu kafamın içinde her gece bir şehidin ölümü önüme geliyor. Uykular bazı geceler haram oluyor Deniz. Sabah uyandığımda içimde biriken öfke daha da harlanıyor." Saçlarını elliyle karıştırdı." Her sabah Murat oğlum diyorum. Onlar acı içinde öldü sen oturup gülecekmisin. Gidip goy goymu yapacaksın. Ciddi dur Murat diyorum ne için savaştığını unutma . Onlar senin için savaştı hemde en ciddi haliyle o zaman sende öyle duracaksın."

Elline uzanıp tuttum." Beraber savaşıcağız onlar için elimizden ne gelirse yapacağız." Alnını alnıma yasladı." Sen ve ben iki ateş olup üzerilerine yağacağız."

Aynı anda konuştuk." Şehitlerimiz için."

Arkadan gelen horlama sessiyle kafamı arkaya çevirdim. Ellini yanağının altına koymuş en masum hâliyle uyuyordu.

" Biz nerede yatacağız?" Diye soran Murat'ın sorusu ile kıyafeti çekmeceye koyup yatağa geçtim.

" Erkek kardeşim ile beraber yatmamızda sıkıntı olmaz diye düşünüyorum."

Yerinden kalkıp yanıma geldi. En köşede Sercan , ortada Murat ve onun yanında ise ben yatım. Murat, yorganı Sercanın üzerine örtü. " Geceleri üstü açık yatmayı sevmez. Bu gece yorganın ben olurum." Yanına yaklaşıp başımı göğsüne yasladım. Kolları ile tüm bedenimi sardı. Yorğandan bile sıcaktı bu kollar. Kollarım ile de ben onu sarmaya çalıştım ama malum benimki baya büyüktü pek saramıyordum. Yerimden kalkıp battaniye aldım. İkimizi battaniye ile örtmeye çalıştım ama pek ikimizi örtmedi. Battaniyenin çoğunu benim üzerime örtü.

Başını boynuma sakladı. Beş dakika bile geçmeden uyuya kaldı. Açık kalan üzerine battaniyeyi örtüm. Soğugu sevmezdim ama onunda üşümesini istemezdim. Bende sevgimi böyle gösterebiliyordum işte. O üşümesin diye üşümeye razıyım. Yeterki o üşümesin. Yandan uzanıp üzeri açılan Sercanında üzerini örtüp saçları arasına abla gibi öpücük kondurdum. Bundan sonra bu iki erkeğe sonsuz sevgimi sunardım.

Bundan sonra beni seveni ben daha çok severim.

 

                         🌊

Çok tatlı değiller mi?

Bölümü nasıl buldunuz?

Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. 🤍

Kocaman öpüldünüz ❤️

 

 

Loading...
0%