Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@daisy_x06

Bu ne be dosya dağı felan mı? En üsten bir dosya alıp sisteme girmeye başladım. İlk günden nöbete kalmıştım. Kimin yüzünden canıma okuyan adam yüzünden. Daha milletle doğru düzgün tanışmadan nöbet yazmıştı.

Can sıkıntısından patlamamak için her işi yapıyordum. Bu can sıkıntısı yüzünden tüm askeriyeyi bile temizleme şansım çok yüksek. Boş durmayı sevmiyordum ama iş yapmayıda sevmiyordum. Böyle saçma bir huy işte.

Bir dosyayı daha sisteme girerken kendisinin çaycı Hüseyin olarak yeni tanıştığım abi içeriye girdi. Kocaman gülümsedi." Kolay gelsin komutan." Bir fincan kahveyi önüme bıraktı. " Ne yapıyorsun yav?"

Sence çayçı abi." Dosyaları sisteme giriyorum abi." Kahveden bir yudum aldım. Bu ne kahve değil sanki acı bir zehir içiyorum." Bu ne abi?"

Kahveye baktı boş boş." Kaçak kahvedir biraz acıdır."

Biraz mı? Ve o bir askere kaçak kahve mi getir mişti?" Abi sen bana kaçak kahve mi getirdin?" Ciddi ciddi kafasını salladı." Abi kaçak mal ülkeye sokmak suç biliyorsun dimi?" Yine ciddi ciddi kafasını salladı. Lan o zaman bana niye getiriyorsun." Abi ben askerim farkında mısın? Ve bu bir suç . Sana şimdi işlem yapsam ne olur sence?"

Yüzüne korku oturdu." Yapma yav komutan . Bir kahve ne kadar olmuş." Yüzüme doğru yaklaştı." Ekonomi bize de vuruyor be komutan."

Kusura bakma Hüseyin abi ama mesleğime uygun davranmalıyım." Bir daha kaçak mal alma abi . Bu sefer işlem yapmıyorum ama yarın birgün başka biri fark ederse acımaz haberin olsun."

Korku ifadesi daha da büyürken ellerini ovuşturdu." Olur mu yav?"

Olur tabi ölmeyi bayılmak sanıyor galiba. Adamda ki cesarete bak askeriyenin içine kaçak mal getiriyor." Olur tabi abi. Hem ülkemin güzelim kahvesi dururken kaçak nereden çıkıyor Allah aşkına?"

Kahveyi önümden aldı hemen. Sağı solu kontrol edip bana döndü." Kimseye söyleme komutan yav."

" Bir daha kaçak mal görürsem söylerim."

Hemen aceleyle konuştu." Valah yok . Tövbe yapmam."

Gülümsedim. " Tamam abi." Yeni bir dosya alırken çaycı Hüseyin sağını solunu bir daha kontrol etti. Maddem bu kadar korkuyorsun niye yapıyorsun be adam ? Kimsenin olmadığına emin olunca koşarak çıktı. Te Allah'ım.

Bir yığın dosyayı sisteme girdikten sonra. Ağrıyan bedenimi gevşetmek için bir kaç esnetme hareketi yaptım. Şu masa işlerini hiç sevmiyorum. Her gün göreve gitsem zoruma gitmez ama şu masa işi harbi sıkıcı.

Yeni asker olduğu belli olan asker . Sessizce odaya girip selamını verip karşıdaki boş masaya oturdu. Genç bir çocuktu ve sıska . Biraz daha gelişmesi gerekiyordu bu şekilde zorlanırdı.

Askerlik zordu. Hayatını , canını ortaya koyduğun bir meslekti. Diğer meslekler gibi güle oynaya gitmiyordun. Her an ölüm ile burun buruna kalıyordun. Ölümden korkmaman gerekiyordu. Sevdiklerini her an bırakmayı göze alman gerekiyordu. Tabi bu kural benim için geçerli değildi. Sevdiğim kimse yoktu. Ne bir ailem nede arkadaşlarım. Tek tabancaydım her zaman . Şikayetçi değildim fazla sammimeyete gerek yoktu kimseyle herkes ile beli bir mesafe olmalıydı. Fazlası zarardı.

Bir dosya daha girdim. Az kalmıştı az yani bir dağı bittirmiştim. Ulan canım sıkılmasa asla ellimi bile sürmemde işte can sıkıntısı. Karşımda ki asker ellinde tuttuğu fotoğrafa uzun uzun bakıyordu. Sevgilisi felandı her halde. Bu halini bölmek istemedim ama bir anda kafasını kaldırmasıyla gözünden akan bir damla yaşın süzüldüğünü gördüm.

Anında yerimden kalkıp yanına yaklaştım." Ne oldu?" Ellinde tutuğu fotoğraf bacağına düştü. Siyah gür saçlı , esmer tenli , mavi gözlü bir kız gülerek ekrana bakıyordu.

Asker kendini toparlamaya çalıştı." Kusura bakmayın komutanım bir anda öyle şey oldu."

Fotoğrafı bacağından aldım." Sevgilin felan mı?"

Burnunu çekti." Artık değil."

Kaşlarım çatıldı." Nasıl değil?" Yandan bir sandalye çekip oturdum. Dert dinlenir bir tl.

Gözünden akan bir damla yaşı usulca sildi ama arkasına yenisi eklendi. " Bugün evleniyor." Burnunu bir kez daha çekti. Masadan mendil kutusunu alıp bacağıma koydum bir tane içinden çekip verdim. Parmaklarım arasından alıp hönkürerek sildi burnunu. " Hem de kimle biliyor musunuz komutanım? "

Söylemezsen nereden bile bilirim asker. Sonuçta vahi gelmiyor." Kimle?" Burnunu bir kez daha silerken mahçup bakışları bana döndü." Rahat ol benden sır çıkmaz." Sanki anlatacak birim varmış gibi. " Adın ne senin?"

Burnunu bir kez daha sildi." İbrahim komutanım." Resme uzun uzun bir kez daha baktı. Ay içim dağlandı. O nasıl aşık bakış be İbrahim. " Evleniyor komutanım. Hem de kuzeni ile."

" Neden yani siz birbirinizi sevmiyor musunuz?"

Derin bir iç çekti. Hıçkırıkları artı omuzları yavaş yavaş sarsıldı." Size anlatsam olur mu komutanım?" Yeni bir mendil çıkartıp uzatım onu da aldı diğer mendili yere attı." İçimde tutarsam patlayacağım."

Ah be İbrahim! Anlat be oğlum." Anlat. Dök içini bakalım dinlerim ben seni." En iyi yaptığım iş . Asker olmasaydım kesinlikle bir psikolog olurdum. Dinlemeyi severdim, insanlar ile çok konuşmazdım. Ama dinle deseler saatlerce en saçma şeyi bile dinlerdim.

Omuzları daha da sarsılırken yaşlı gözleri resimde kaldı." Adı Meraldi. İki yıldır çok güzel bir ilişkimiz vardı ama sonra asker olduktan sonra herşey değişti." Avucu ile yaşlarını silmeye çalıştı. Ah Meral ne hale getirdin çocuğu. " Aramamaya başladı, mesajlara geç cevap vermeler, sürekli kuzenimin yanındayım deyip telefonu açmamalar. Kızdım ama belli etmedim çok seviyordum be komutanım." Ellini kalbine koydu." Burası onun adından başka isim bilmez be komutanım. "

Bir mendil daha uzattım . Aldı diğer mendili yere attı. Anlaşılan burası depresyon yerine dönecekti. Çikolata felan yok mu ? Bir de iki battaniye. Merakla sordum." Sonra ne oldu?"

Hıçkırıkları büyürken bir damla yaş fotoğrafa tam kızın kalbinin üzerine düştü." Sonra komutanım bu durum bir ay devam etti. Umursamadım , seviyordum komutanım. Anlıyor musunuz?"

Gram anlamıyorum İbrahim be ama empati kurabiliyorum. Zor bir durum . Bu aşk işlerini zaten bir ben anlamıyorum. Ne boktan bir işti bu . Koca adamı hıçkıra hıçkıra ağlatacak kadar boktan. Gözlerimin içine umutla bakan çocuğun hevesini kırmamak için başımı salladım.

Gözleri tekrar fotoğrafa döndü." İzin günümdü komutanım yanına geleceğim diye mesaj attım ama o ' gelme İbrahim sen ve ben diye bir şey kalmadı.' Neden dedim.' askersin İbrahim ben aylarca yollarını gözleyemem tek başıma hayatın yükünü omuzlayamam kusura bakma.' dedi sonra ise her yerden engelledi ve bugün öğreniyorum ki kuzeni ile evleniyor hem de en zengin kuzeni ile ."

İşte bunu harbi anlıyordum. Asker sevmek zordu. Cefasını , derdini çekmek zordu. Herkesin yüklenemeyeceği bir yüktü. Seversin ama zor anında yanında olmazsın . Hasta olduğunda koşarak gidemezsin. Her an izin kullanamazsın. Aylarca ayrı kalırsın. Özlem içinde beklersin sonra bir gelir iki gün ya durur ya durmaz tekrar görev için yollara düşer. O yüzden ya askerler kadar aileleride bu yükün altına giriyordu. Tek zorluk bir taraflı değildi.

Bilgisayardan İbrahim Erkal sevme şarksını açıp kısık sesle başladı İbrahim baba. Bu ana bu şarkı giderdi.

Bir mendili daha yere atarken yeni bir tane uzattım." Herşey para içindi be komutanım. Sırt askerim diye sırf o piç kadar para kazanmıyorum diye beni bırakıp gitti." Ulan Meral seni bir bulursam. Bu çocuğu bu hale düşürmeye ne hakkın vardı." Komutanım düğün yaptıkları yer ise önceden ikimizin seçtiği yerdi." Devamı gelmedi göz yaşları konuşmasını engelliyordu.

Derin bir nefes verdim. Şimdi nasıl teseli edecektim ben bu çocuğu. Kıza sövsem çocuk daha seviyor. Bırak sevme desem öyle kolay olmuyordu galiba bu işler . Üzülme desem buna üzülmeyecekte neye üzülecek. Ulan İbrahim harbi en zor konuda girdin damarıma. Dinleme işi tamamda teseli ksımı çalışmıyor bende. Yine de zorladım kendimi." Bak İbrahim ben bu işlerden hiç anlamam ama böyle yapan bir kız için kendini yıpratma." Fotoğrafı gözünün önünden çekip masaya koyup ters çevirdim." Hem ne diyorlar seven her türlü sever. Bu işin parası olmaz yada mesleğin bir önemi bunlar boş bahane."

Ters duran fotoğrafa içli içli baktı . Yaktın ciğerimi İbrahim. Avuç içlerini gözlerine basıp akan yaşalarını sildi." Zoruma gidiyor be komutanım. Bir günden bir güne ellini bile tutmadım sevmiyor diye. O ne derse yaptım ama sadece mesleğimi seçerken onu dinlemedim. " Üniforması üzerinde gezindi parmakları." Hayalimdi be komutanım. Çocukluğumdan beri asker olmak istiyordum. Sadece bir dediğini yapmadım diye bu revamı insana ?"

Değil be. Beter ol Meral yüce rabbim seni bir elime düşürsün sen gör o zaman. Tabi bunları söylemedim." Değil İbrahim." Şefkatle konuştum." Bundan sonra aşk olarak vatanı , sevda olarak bayrağı ve sevgi olarak ise Türklüğü seveceksin. Seni sen olduğu için seven insanları sev İbrahim. İnsan insanı her haliyle sever." Bir an durdum." Öyle yani galiba." Telefonu çıkartıp böyle bir söz var mı diye aradım." Varmış İbrahim."

Ağlayan haline rağmen güldü." Seven sevdiğini her haliyle sevecek olacaktı komutanım." Ha ondan diyerek onayladım. Ağlayışı azalırken hafif bir tebessüm ile baktı yüzüme." Berbat bir teselliniz var komutanım ama harika dinliyorsunuz."

" Eh elden bu geliyor." Yerimden kalkarken yerde duran mendilleri çöpe attım. Masama doğru giderken arkama dönüp yüzüne baktım." Her daim derdin olursa gelecek yeri biliyorsun."

Derin bir tebessüm belirdi dudaklarında." Sağolun komutanım." Fotoğrafı çevirip baktı." Ve galiba haklısınız komutanım insan her türlü sever demeki o beni sevmedi ben de ." Fotoğrafı yırtıp çöpe attı ." Sizin dediğiniz gibi vatanıma daha çok severim hem vatan insana ihanet etmez."

" He işte böyle ama sen yine de sevmekten vazgeçme." Anında eklememi de yaptım." O kızı değil tabi. Kusura bakma ama beter olsun o kız."

Hafif sırıtı." Bencede komutanım ama çokta vermesin." Aşk böyle bir şey işte . Her ne olursa olsun kıyamamak. Bir tane şöyle adam bize denk gelmiyor ki. Acaba bozuk felan mıyım ? Büyük ihtimalle.

Bir dosyayı çekip aldım. " Hadi hadi iş yap o zaman aklına gelmez." Dosyayı sisteme girerken oda artık işlere bakmaya başlamıştı ama benim içim bu halde olmasına el vermiyordu. Aklıma gelen fikir ile yerimden anında kalktım. " İbrahim."

" Emredin komutanım."

Güldüm." Seninle küçük bir olay çıkaralım ne dersin?" Nasıl bakışı attı." Şöyle ki sen bu düğün salonunu biliyorsun ya ihbar edelim düğünleri rezil olsun ."

İki kaşı usulca havalandı bir an durdu sonra ise anında yanımda bitti." Yapalım be komutanım. Zehir zıkım olsun düğünleri."

Koşarak kapıyı kapattım. Ne olur olmaz biri duymasın diye önlem almak lazım. Telefonumu çıkardım." Bak bu aramızda."

İkazı hava da kaptı." Mezara kadar komutanım." Kağıt çıkartıp adresi kağıda yazdı." Burası komutanım."

" Güzel." Yaşasın kötülük. Polisin numarasını tıklayıp aradım. Bir kaç saniye sonra açıldı. " Merhaba bir ihbarda bulunacaktım ." Adresi söyledim." Kaçak içki içiliyor ve ruhsatsız silah taşıyan kişiler var . Adım geçmezse sevinirim." Telefonu kapattıktan sonra geriye yaslandım. Bu çocuk burada ne üzülecek gitsin onlar üzülsün. Oh olsun! Canıma değsin!

İbrahim bana adeta hayran hayran baktı. " Vala sağolun komutanım ya içimin yağları eridi." Az bile yaptık be İbrahim. Bunların başına ev bark yıkmak lazımda işte mesleğim malum. Sakin durmalıyım.

" İbrahim koş iki çay kap gel. Keyfim çok yerine geldi şuan." Ellini gülerek alnına götürüp selamını verip koşarak çıktı. Ulan bazen harbi zehir gibi kafam var he . Dudaklarımı öpüp başıma görürdüm. Ama bazen işte .

İbrahim çayları getirince keyifle höpürdete höpürdete içtik. Bir yandan da dosyaları bittirdim. Kalan bir iki iş daha yaptıktan sonra yapılacak başka işim kalmamıştı.

İbrahim bir anda tepemde bitti. " Komutanım şuna bakın." Telefonu ellime tutuşturdu. Düğün salonundan polisler on beş kişiye yakın tutuklamıştı ve içlerinde damatta vardı." Şerefsizde harbi ruhsatsız silah varmış komutanım." Çüş farkında olmadan suç üstü adam yakalatmıştım. Aferin be bana.

" Ulan İbrahim harbi şimdi içimin yağları eridi." İbrahimin telefonu çalınca ekranda gördüğüm isim ile gülüşüm büyüdü. İntikam vakti. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

İnce ağlamaklı bir ses doldurdu kulaklarımı." İbrahim ben özür dilerim. Lütfen affet beni. Yasini polis götürdü birçok suçu varmış bu kadar şerefsiz olduğunu bilmiyordum lütfen affet beni."

O nasıl ağlamak be öyle daha fazla dayanamadım." Sen kimsin tatlım? Ben İbrahim'in sevgilisiyim ne cüretle arıyorsun?"

Ses gelmedi. İnme indi galiba. Kesik kesik dolan nefes seslerine bakılırsa yaşıyordu. Kekeledi." Yalan söylüyorsun."

" Yoo bir daha sevgilimi aramazsan sevinirim. " Telefonu yüzüne kapatıp kızıda engelledim. Telefonu İbrahim'in elleri arasına bıraktım." Aha böyle intikam alınır."

İbrahim sevimli sevimli yüzüme baktı." Komutanım varya sizi Allah gönderdi bana ." Keşke benim gibi birini Allah herkese nasip etse ne güzel olur.

İçimde ki ses anında araya girdi." Abartma istersen."

Susar mısın? Azda olsun bazen kendimi övmekten zarar gelmez. İbrahim gülerek kendi masasına geçerken ben ise kendime yeni bir iş bulmak için odadan çıktım.

Bin tane iş yaptıktan sonra bizim tim için ayrılan binaya geldim. Etrafı temizleyip , düzenledim. Bu işte bittince yapacak başka bir halt kalmamıştı. Bir odaya geçtim. Yusuf Has Hacip, kutadgu bilig kitabını okumaya koyuldum. Hayatımda belki de sıkılmadan okuduğum tek kitap bu olabilirdi. Her bir sayfasında altını çizdiğim bir cümle vardı.

Benim yol arkadaşım. Yanımdan asla ayırmazdım. İçinde ki her bilgi zorda kaldığımda kullanıyordum.

Arkadaşım olmaya bilir ama harika bir kitabım var .

 

******

 

Binanın içi yavaş yavaş dolmaya başladı. Ocakta kaynadığını beli eden çayın altını kıstı Sercan. Tüm tim yavaş yavaş gelmişti bir iki kişi eksikti. Herkese çay doldurup orta sehpaya bıraktı.

" Kim demledi lan çayı?" Diyerek ortaya soru yöneltti Eren .

Omuzlarını indirip kaldırdı Sercan." Bilmiyorum sabah geldiğimde çay ocağın üzerinde idi."

Derya çayından kocaman bir yudum aldı." Deniz komutanım demledi galiba nöbeti vardı bugün."

Kazım sağını solunu kontrol etti ." Lan ben hala Murat komutanın, Deniz komutanıma neden böyle yaptığını anlamadım." Herkese göz gezdirdi." Siz anladınız mı?"

Poyrazda , Kazıma uydu anında. Zaten bu ikili birbirinin kopyası gibiydi biri ne yaparsa öbürüde onu yapardı. Ayrı kalmazlardı." Harbi niye böyle yaptı ki?"

Harun ikisinin de ensesine şamar çekti." Sizene oğlum ne dedikodu yapıyorsunuz."

Kafalarını tutarak ovuşturdular. Ağırdı Harunun elli timin en yaşlı kişisiydi ama hala on tane genci cebinden çıkarırdı timin dediği gibi eski topraktı. Kazım öfkeyle mırıldandı." Ne vuruyorsun be abi ?"

Poyrazda uydu hemen." He be abi senin o ellin demirden olmadığına emin misin?" Başını daha çok ovuşturdu.

Alparslan daha başka yerdeydi." O değilde bu komutanım bir hafta ortalıklarda yoktu . Nerede olduğunu hala söylemedi sevgilisi felan mı var ?"

Gözler Yavuz yüzbaşıya döndü. Murat ile en yakın olan isim oydu . İkisi de birbirinin her haltını bilirdi. Bakışların kendisine döndüğünü görünce boş boş baktı." Ne? Ne bakıyorsunuz?"

Derya hemen sırnaştı." Siz bilirsiniz komutanım. Bizide aydınlatsanız biraz."

Anlamıştı dertlerini." Vala bunu bende bilmiyorum." İnanmaz gözlerle baktılar." Vala bilmiyorum konuşmadık hiç bu konuyu."

Umutsuzlukla önlerine döndüler. Buğra ortaya yeni bir kuram attı." Acaba diyorum bu komutanım. Deniz komutanı kurtardıktan sonra başında beklemiş olabilir mi?"

" Ne alaka oğlum?" Dedi Eren.

Poyraz cevap verdi." Çok alaka. Deniz komutanı kurtardığımız zaman hatırlamıyor musun? Bir dakika bile kucağından indirmedi hele baktığı bakışlar normal miydi sizce ?"

Herkes bunu düşünürken Alparslan girdi araya." Bunu sorduk. Ve hatırlarsınız ki?"

Poyraz ve Kazım aynı anda cevap verdi ." Sik sik konuşup durmayın lan. Demişti."

Umutsuzlukla tekrar başlarını salladılar. Ellerinde bir bilgi dahi yoktu . Murat zaten hiç bir halt anlatmıyordu. Yavuza bile anlatmamıştı bu durum daha da şüphe çekici oluyordu. İki ihtimal vardı ya sevgili yaptı yada Denizin başında bekledi. Birinci ihtimal daha yüksek geldi. Ama bu Murat'ı hiç bir kızla muhatap olmayan sadece işine gücüne bakardı. Ne ara bir kız bulacaktı ki . Askeriyeden bir kız olsa gözlerinden kaçmazdı. İkinci ihtimallde ellerinde bilgi yoktu.

Bunları düşünürken kapıdan tüm heybeti ile Murat girdi. Tüm bakışları üzerine döndü. Boş boş göz kırpıştı." Ne bakıyorsunuz?" Hayırdır yaptı.

Derya gülümsedi." Hiç komutanım çay içer misiniz?" Cevap beklemeden bir bardak çay doldurmaya gitti.

Murat boş koltuğa bıraktı bedenini kafasını geriye doğru yasladı.

" Komutanım." Dedi Alparslan en sevecen tonu ile .

Tüm siniri ile konuştu Murat ." Sus Alparslan sabah sabah ağzına sıçmayım." Derya çayı önüne koyunca kafasını düz konuma getirdi. Bardağa uzanırken tüm timi göz ucuyla baktı. Hepsi buradaydı ama bir kişi hariç.

Sercan çayından bir yudum alırken altan altan baktı." Komutanım siz bu Deniz komutana niye ceza verdiniz?"

Dünden beri ikiyüzüncü soru oluyordu. Ters bir bakış attı Murat." Ben size ne zamandar beri hesap veriyorum?"

Yavuz araya girdi." Harbi lan söyle artık."

Yok bu timde rahat yoktu. Harbi yoktu. Dedikoducu kadınları bile geçiyorlardı bazen. Anlatmadan çenelerinden kurtulamayacağını anlayınca dün olanları en sonunda anlatı." Oldu mu ? İçiniz rahatladı mı?"

Alparslan kocaman sırıtı." Rahatladı komutanım da siz hala kayıp olduğunuz bir hafta nerede olduğunuzu söylemediniz."

En sonunda patladı Murat çok bile dayanmıştı." Sanane lan sanane. Yediğim her boku size anlatmak zorunda mıyım ben?" Sağına soluna baktı." Deniz nerede hem?" Yerinden kalktı." Nereye kayıp oldu bu kız?"

Derya odalardan birini gösterince tüm siniri ile odaya daldı tam kızmaya hazırlanıyordu ki karşısında ki manzara ile kaldı. Kahve saçları yüzüne dağılmış ellinde tuttuğu kitap ile koltuğun en ucunda cenin pozisyonunda yatıyordu. Kapıyı yavaşça kapatıp yaklaştı. Kızmaya gelmişti şu hale bak.

Ellinden yavaşça kitabı aldı. Koltuğun başında duran battaniyeyi üzerine örtü. Yavaş ama bir o kadar tüy kadar bir dokunuş ile önüne gelen saçları yüzünden çekti. Uyanınca nasıl olsa kızardı şimdi biraz uyuyabilir.

Kapıyı yavaşça açıp çıktı. Tim yine bir sohbete dalmışken aynı yerine oturdu. Çayını büyük iki yudum ile bitirdi.

"Kardeş ya can sıkıntısından patlayacağım ya." Dedi Poyraz.

Kazımda katıldı." Harbi ya bir görev olsa da gitsek."

İçeriye başka bir asker girdi. Selimdi her sabah poğaça ve simit getirirdi. Babasının büyük bir pastanesi vardı ve her gün simit , poğaça artıyordu. Çöpe gitmektense kartal timine getiriyordu. Poşeti sehpaya koyarken boş bir yere oturdu." Günaydın."

Diğerleri de günaydın derken. Alparslan poğaçaların iki tanesini ağzına tıktı. Açtı her zaman olduğu gibi hep açtı. Bir dünya yese yine açtı ama buna rağmen hala pek bir kilo almıyordu. Tüm tim buna her daim şaşırırdı.

Poyraz bir poğaça alırken, Alparslana uyarıda bulundu." Yavaş lan boğulacaksın şimdi."

Alparslan tabi ki uyarıyı dikkate almadan iki poğaça daha tepti ağzına . " Bir şey olmaz ." Büyük iki lokmada poğaçaları mideye gönderdi. İki poğaça daha tepti ağzına bütün arkadaşlarının rızkını tek başına yiyordu resmen.

Herkes daha bir poğaçayı yerken. Alparslan üç tane daha yedi. Son iki tane kalan poğaçaya uzanıyordu ki Murat poşeti önünden çekip aldı." Bırak lan bunlarda Denize kalsın." Poşetin ağzını bağlayıp yanına koydu.

Derya altan sırıtı." Hayırdır komutanım?"

Boş bir bakış attı Murat." Ne hayırdır?"

Derya sırıtışını hiç bozmadı." Yani yemek felan ayırmak."

Mesajı anlamıştı Murat sinirleri harbi tepesine geliyordu. Diğerleri de imalı imalı bakınca oturduğu yerden kalktı." Sizle harbi uğraşılmaz benim sisteme girmem gereken dosyalar var."

" Komutanım , dün akşam tüm dosyaları Deniz komutanım halleti." Dedi Selim.

Kalktığı yere tekrar oturdu Murat." Hepsini mi?"

Başını salladı Selim." Hepsini , hatta can sıkıntısından yapılacak ne kadar iş varsa hepsini de bittirdi. "

Yavuz etrafına baktı. Bugün burası bile ter temizdi." Demek burayıda Deniz temizledi."

Sercan ekleme yaptı." Ben de diyorum burası niye bu kadar temiz." Burnuna yastığı götürüp kokladı." Şuna bak yıllar sonra şu yastık bile temiz kokuyor."

Kazım korku dolu gözlerle baktı." Bu komutan temizlik hastası felan değildir inşallah."

Eren güldü." Merak etme kardeşim kimsenin senin pis hayatına dokunacağını düşünmüyorum."

Kınayıcı bir bakış attı Kazım." Ben pis değilim biraz dağınığım." Yerse.

Kimse yememişti zaten . Kazımın evine girmek için özel bir maske takmak lazım. Maskenin bile pek kurtaracağını düşünmüyorlardı. O ev toptan imha edilmesi gerekiyordu. İnsanlık için...

İçeriye heyecan ile bağrış çağrış İbrahim daldı." Deniz komutanım nerede?" Bu bağırışa hepsi ters bir bakış attınca sesi yavaş yavaş alçaldı." Deniz komutanım neredeydi acaba?"

Ters ters konuştu Murat." Selama ne oldu İbrahim." İbrahim anında ellini alnına koyup selamını verdi.

Ellini indirirken etrafına göz gezdirdi." Deniz komutanım nerede acaba komutanım?"

Odanın kapısı açıldı. Kıpkırmızı gözleri ile Deniz çıktı. Gözlerini ovuşturarak ortaya geldi." Ne oldu İbrahim ne bağırıyorsun?" Dağılan saçlarını biraz daha dağıtı. Kollarını açıp esnetmeye çalıştı ama bir anda İbrahim'in sıkı sıkı sarılmasıyla olduğu yere adeta çivilendi. Bedeninden titreme geçti. Zorla konuştu." Ne oluyor İbrahim?" Sarılamadı. Deniz zaten kimseye kolay kolay temas etmezdi kendisine temas edilmesinide hiç sevmezdi. Bir adım attıp uzaklaştı İbrahimden .

İbrahim en sevgi dolu bakışını attı." Komutanım Allah sizin ne muradınız varsa versin." Telefonunu Denize doğru gösterdi. Meralden bir ton arama mesaj vardı. " Benim yapamadığımı bir gece de yaptınız. Allah sizden çok razı olsun vala ."

Deniz daha sarılmanın şokunu atamadan İbrahim bir kez daha sarılmaya yöneldiği anda geri adım attı." Teşekkür etmene gerek yok İbrahim." Ellerini öne doğru kaldırdı. Aralarında belli bir mesafe bıraktı." Bu anın tadını çıkart."

" Ne oldu ki komutanım?" Dedi Eren .

Timde bir cevap beklerken. İbrahim dün verdiği sözü unutup dün gece olan herşeyi anllatı. Hani mezara kadar gidecekti bu sır İbrahim? Daha yirmi dört saat geçmeden konuştun.

İbrahim herşeyi anlattıktan sonra sevgi dolu bakışları tekrar Denize döndü." Komutanım varya artık öl deyin ölürüm vala ."

Mahçup bir şekilde kafasını karıştırdı Deniz." Yok canım akılı olda kızı bir daha affetme bu bana yeter." Şuan Murat ona mı bakıyordu? Evet bakıyordu hem de en derinden çatılmış kaşları ile . Deniz yutkundu daha fazla ceza alamazdı." Çocuk zor durumdaydı vala komutanım yoksa şey etmezdim. Vala bakın."

Çatık kaşları dağılmadı." Deniz gerçekten polisi arayıp yalan ihbar mı verdin?"

Yapmıştı öyle bir halt. En sevimli bakışını kuşandı." Ama doğru çıktı sonuçta yani yalan ihbara girmez." İbrahimi yanına çekti." Dimi İbrahim?" İbrahim boş boş baktı yandan karnına dürtüp. İkaz dolu konuştu." Dimi İbrahim?"

İbrahim anında başını salladı." Doğru vala komutanım."

Derya kocaman bir kahkaha attı." İyi yapmışsınız vala ."

Diğerleri de gülerken tek gülmeyen Murat'ı. Adamın bakışları altına sıçırtan cinstendi bir tık Denizde altına sıçmış olabilirdi. Biliyordu başına geleceğini." Ben en iyisi iki saat talim alanında koşup geliyim." Yandan İbrahimin kolunu tuttu." Tek başıma boka batamam İbrahim sende geliyorsun." Sinirle döndü İbrahime ." Hani mezara kadar giderdi bu sır seninle? Yirmi dört saat bile geçmedi."

İbrahim mahçupla başını öne eğdi." Ben heyecan ile bir anda konuştum komutanım ya. Vala özür dilerim."

" Ulan İbrahim şu Merali bi buluyum asıl ona yapacağı biliyorum. Kadına bak başımıza neler açtı." Sinirle bağırdı." Başka aşık olacak kadın mı bulamadın?"

İbrahim masum masum cevap verdi." Ama güzel."

" Eyy o zaman her güzeli götümüze takıp gezelim." Dişlerini sıktı." Ulan Meral kızım nefret listesinde birinci sıra senin."

Tim buna da gülerken Murat'a mimik dahi oynamadı. Kafasını yukarıya kaldırıp sabır çekti." Otur şuraya Deniz." Yanında ki boş yeri gösterince korka korka daha doğrusu altına sıça sıça yanına oturdu. Ters bakışları İbrahime döndü." Sende o dilini tut lan. Kartal timinde polise yalan ihbar haberi yaptı diye kulağıma bir halt gelirse yakarım o çıranı haberin olsun."

Kendisine bakan iki ateşe daha fazla bakmamak için kafasını öne eğip asker selamını verdi." Emredersiniz komutanım." Çıkışa yöneldi.

Deniz arkasından bağırdı." Bir durum olursa yanıma gel İbrahim çözeriz."

İbrahim kafasını hafif çevirip minnetle gülümseyip kafası ile onaylayıp hızla uzaklaştı.

" Te Allah'ım. Şu time bir tane akılı adam gelmez zaten." Ellerini saçına atıp karıştırdı." Yok anlamıyorum her gün daha manyağı geliyor." Tüm sinirini Denize patladı." Yalan ihbar vermek ne Deniz? Allah adına söyle ya ."

Altan altan en uysal bakışını attı. Şuan bu sinire kendi siniri bile yetmezdi bir de kendini sinirli bilirdi bu sinirin üzerine kendi siniri iğne ucu kalıyordu." Komutanım vala zor durumdaydı yoksa asla yapmazdım yani."

İçeriye koşarak çaycı Hüseyin girdi." Deniz komutan Allah adını verdim kurtar beni." He bir sen eksiktin zaten.

Murat'ın sinirli bakışları Denize döndü ama Deniz bakamadı. Tim bu kaostan aşırı keyif alırken Çaycı Hüseyin, Denizin yanına oturdu. " Binbaşı Zekeriya benim kaçak kahveleri gördü sen bir konuşsan ."

Deniz yutkundu." Hangi kaçak kahve?" Salağa yatacaktı başka yapacak bir haltı yoktu.

" Dün sana kaçak kahve verdim sende bana kızdın ya." Yetersiz olduğunu anlayınca konuşmaya devam etti çaycı Hüseyin." Hata bu sefer görmezlikten geliyorum dedin. Ocağına düştüm ya kurtar beni."

Başka kurtaracak adam kalmamış gibi. Yani ilk ona mı gelmişti? Masumdu bunda ama bela geliyordu ona bağıra bağıra geliyordu." Abi ben ne yapabilirim? Dedim ben sans yakalarlarsa sıkıntı olur dedim." Buna sinirlenir işte." Dedim ama ben vala dedim."

Çaycı Hüseyin yalvaran bakışlarla baktı." Hadi be bir konuş ne olur ?"

Murat girdi araya." Deniz kaçak kahveye izin mi verdin ?"

İşte buna kafa tutabilirdi masumdu." Benim bunda suçum yok. Dedim ben sana abi ." Ellerini saçlarına attıp karıştırdı." Görürlerse sıkıntı olur dedim."

Hüseyin daha da masum ve yalvaran bakışlarla baktı. Böyle bakmamalı şuan her an Deniz ikna olabilirdi. Allah kahretsin ki ikna olmuştu." Tamam abi ben bir konuşuyum."

Hüseyin tam seviniyordu ki araya Murat girdi." Yok öyle bir şey otur oturduğun yerde Deniz." Ateş saçan gözleri Hüseyin'e döndü." Sende git yalvar yakar ikna et binbaşıyı bu işler bize düşmez . Haydi."

Deniz , Murat'a döndü." Ama komutanım ya işinden atarlarsa yazık değil mi adama ?" Gözlerini daha fazla sevimli tutamaya çalıştı." Hı komutanım?"

Kafasını yukarıya kaldırıp elli ile yüzünü sıvazladı Murat." Sabır ya sabır ." Kafasını tekrar önüne eğdiğinde hala aynı bakışlar vardı. Burnundan soludu bugün eksira zor bir gün oluyordu." Sen karışmıyorsun ben konuşurum binbaşı ile ." Deniz kocaman gülümsedi. Çaycı Hüseyine döndü gözleri." Seninde bir daha kaçak bir şey yaptığını görürsem kendi ellerim ile atarım dışarıya."

Çaycı Hüseyin yerlere kapanacak seviyede teşekkürler ettikten sonra ellerini ovuşturarak çıktı.

Poyraz ve Kazım katıla katıla güldüler. " İyi ki geldin be Deniz komutanım bir ayda alacağımız kaosu bir günde aldık vala."

Bir de bunu Deniz ve Murat'a sormak lazımdı. Yandan poğaça poşetini Denizin kucağına bıraktı." Yemek ye yemek." Poşeti açıp baktı iki poğaça vardı ve ikisi de zeytinliydi aynı şekilde tekrar Murat'ın kucağına bıraktı.

" Zeytinli poğaça sevmem."

Ters bakışları devam etti. Oturduğu yerden kalktı Deniz. Gözlerini biraz daha ovuşturdu. İki saatlik uyku ile duruyordu. Sehpanın kenarına vurduğu serçe parmağı ile patladı." Ulan vuracak başka yer mi kalmadı." Acıyan parmağı ile iki üç defa kendi etrafında döndü. Harbi bu kadar sakinlik yeterdi." Ulan mal sehpa çarpacak başka adamı kalmadı?"

Alparslan kocaman bir kahkaha attı." Gerçekten sehpa ile kavga ediyor olmazsınız komutanım."

Ters bakışları Alparslana döndü." Bu hayata beni sinir eden herşeye bulaşırım." Tehditkar konuştu." Anlata biliyor muyum Alparslan?" Anlamıştı oturduğu yere sindi Alparslan." Ulan vala keseceğim kendimi koca asker olduk başımıza gelene bak." Ayağını bırakıp sinirle biraz önceki çıktığı odaya tekrar girdi.

Geride ise yüzünde hafif bir gülüş ile Murat kaldı.

 

*******

" Baba pamuk şeker alalım. "

" Alırız kızım."

Önümde geçen asker ve kız çocuğuna anlamasızca baktım. Güzelerdi. İçimin bir tarafı buruktu ama belli etmedim. Bilmediğim bir manzaraydı bu. Hayatım boyunca hiç yaşamadığım bir manzara.

İç sesim araya girdi." Daha büyük dertlerimiz var şuan ."

Doğruydu. Mesela önümde duran bu kıyafet daha doğrusu ekranda duran kıyafet. Biraz açığa benziyordu. Bunu alamazdım. Her daim en kapalı kıyafetleri giyinirdim bu yüzden bu kıyafeti eledim. Başka kıyafete geçtim bu kıyafet değil ki bez parçası. Eledim.

Karşıma oturan kişi ile kafamı karşıya çevirdim. Derya ellinde tutuğu bardağın birini önüme bıraktı." Nasılsınız komutanım?"

Bardağı aldım ." İyiyim sen ?" Karşı tarafa baktığında kahveyi burnuma götürüp kokladım. Normal kahve kokuyordu. İçmeli mi ?

İç sesim cevap verdi." Hayır tabiki."

Haklı o yüzden kahveyi kenara bıraktım. Bakışları tekrar bana dönerken kocaman gülümsedi." Alıştınız mı time?" Ben kimseye alışmazdım. Sadece görevimi yapar kenara çekilirdim. Ama bunu onun bilmesine gerek yoktu başımı salladım sadece. " Harika , bizim tim biraz konuşkandır ama alışırsınız ona da zamanla." Gram umrumda değil biliyor musun Derya. Ben işimi yapıyım da hiç bir halt umrumda değil. " Ee burada olmak nasıl bir duygu?"

" Güzel." Ne deyim ? Normal askeriye işte.

Gülüşü biraz çöktü. Benimle konuşmak zordu be Derya. Daha doğrusu şu lanet dilim hiç olmadık yerde konuşur, konuşulması gereken yerde tutulur. Berbat bir huy işte .

Yine de konuşmaya devam etti." Buralar kışın biraz soğuk olur ama buna da alışırsınız elbet." Buna da kafa salladım. Kahveme baktı." İçsenize?"

İçemem. Kimsenin ellinden olan bir şeyi içemem. Lanet güven problemi bende seviye atlamış durumdaydı. Gülümsemeye çalıştım." Şuan pek içesim gelmedi sağ ol."

Anlayışla salladı kafasını." Size timi tanıtmamı ister misiniz?" Konuşmayı çok seven bir arkadaşımızdı anlaşılan. Kafam ile onayladım. " Yavuz yüzbaşı var en yüksek rütbe onda içimizde. Sakin bir kişidir , soğukkanlı, evli bir tane oğlu var. Murat komutanım ikinci en yüksek rütbe onda ileride Yavuz komutanım yerine kartal timinin başına geçme olasılığı çok yüksek." Sır verir gibi öne eğildinde bende ona uyup eğildim. " Biraz sinirlidir Murat komutanım ama iyi kalplidir sadece sinirli." Bumu sır olan bunu anlamak için yanında yarım saat durmak yeterli. Adam ben sinirim diye bağırıyor resmen. " Sonra zaten siz geliyorsunuz. Sizden sonra Harun komutanım var içimizde ki en yaşlı o ama bakma bu halline hepimizden daha sağlamdır. " Belliydi gerçekten baba yiğit bir abimizdi. "Evli iki tane kızı var."

Evet Deniz hepsini tut bakalım aklında tutabilirsen. Zamanla zaten tanırdık ama alt yapı olması da pek kötü olmaz.

" Sonra işte Sercan gelir. En iyi nişancımız manyak tek atışta vuruyor öyle bir nişancılık. Poyraz ve Kazım var ayrılmaz ikili birbirlerinden asla kopmazlar. Birinin kuyruğu diğerine bağlıdır." Hafif tebessüm ederek devam etti." Alparslan var bu arkadaşımız hep açtır asla doymaz. Yemeklerinizi korumanızı tavsiye ederim. Buğra nişanlı, evlenecek inşallah. Erenin ise sevgilisi var ."

Yüzüme bakınca konuşma sırası bendeydi. Boş boş göz kırpıştırdım. Anlamsız bakışmayı soru ile bölmeye çalıştım." Ya sen evli misin?" Asla umrumda değilde işte şu bakışma işini bölmek için.

" Ben ? " Yok ben tabi sen ." Yok evli felan değilim ." Güzel kızdı aslında neden yoktu ki. Evlidir diye düşünmüştüm.

İç sesim cevabı anında yapıştırdı." Sanane acaba."

Sus ya ! Şurada normal insan evladı gibi düşünmeye çalışıyorum. Her halta burnunu sokmasan olmuyor. İç sesimin bile garazi olduğu dünyada , hayatın bana garazi olması gayet normal.

Derya bardağından bir yudum alırken meraklı gözleri bendeydi." Ya siz?"

Anlamsızca baktım." Ne ben?"

" Sevgili falan?"

Ha o konu. " Yok , kullanmıyorum." Ne bu siğara , alkol sanki. Önümde duran bardağı anlamsızca çevirdim parmaklarım arasında.

Bardağından bir yudum daha alırken üsten bir bakış attı bana. Biraz daha böyle bakarsa gözlerinin içinde iki tane soru işareti çıkma ihtimali çok yüksek." Eee hayatınız nasıl? Nasıl bir hayatınız var?"

Bu nasıl soru ?

İç sesim verdi cevabı." Seni tamımaya çalışıyor kız."

Tanımasa olmuyor mu? Olmuyordu. Omuzlarımı indirip kaldırdım." Normal işte evden işe , işten eve öyle çok bir olayım yok benim."

Anladım der gibi bir bakış attı. Kusura bakma Derya ben öyle bir anda tanıştığı insana hayatımı masaya yatıranlardan değilim. Anlamış olacak ki sesli dile getirdi." Çok konuşmayı sevmiyorsunuz galiba?"

Ha ondan işte." Evet , dinlemek daha cazip ." Tabi bu lanet dilim olmadık yerde bülbül gibi şakır bir de sinir tepemde olduğunda onda da zaten kendime söverim. Kendisine benim kadar söven var mıdır? Sanmam.

Gülümsedi. Fazla gülen bir kızdı." Olsun zaten bende çok konuşurum dengelemiş oluruz." Belli zaten Derya . Bardağından bir yudum daha alırken konuşmaya devam etti." Biliyor musunuz? " Neyi? Şu cevaplar bana vahiy yoluyla gelmiyor arkadaşlar lütfen konuşun. Sağ olsun konuştu." Bende sizin gibi esir düşmüştüm daha sonra ise hastane de kalırken Mustafa Albay gelmişti." Gözlerinin içi parladı." Kartal timine giriyorsun dediğinde." Küçük bir kahkaha attı." Koca albayın yüzüne yüzüne şaka yapıyorsun demiştim."

İç sesim anında cevap verdi." Tek rezil olan biz değil mişiz."

Buna şükür. Hayata bazen tek salak ben olmadığım için seviniyorum. Şu aklım bazen zehir gibi de bazen de tık yok. Bir insanın bir ortası olur ama o bende çalışmıyordu.

Kahvesinden bir yudum daha alırken. " Koca kartal timi. İlk geldiğim gün yabancılık çekerim sandım ama hiç öyle olmadı hatta ikinci ailem oldular." Ne güzel işte. Biz de ise daha gerçek bir aile dahi yok. " Hepsi çok sıcak kanlıdır sadece Murat komutanım soğuktu ama sonrada anladım ki yapısı bu." Bardağı kenara koyarken gözleri gözlerimi buldu." Şuan ise timde belki de sorgusuz kendimi bırakacağım tek insan Murat komutanım. Soğuktu ama onun soğukluğu kendinden dolayıydı sevgisini pek söyleyemez ama davranışları ile sevdiğini her daim belli eder."

Bu durumda beni sevmemişti galiba .

İç sesim susmadı yine." Geleli daha iki gün oldu." Şüpheyle konuştu." Hem seni sevip sevmediği neden bu kadar umrunda?"

Saçmalama istersen bana ne ha sevmiş ha sevmemiş. İşime bakarım. Hem baksana galiba bu Derya ve Murat arasında tim arkadaşlığı dışında başka bir ilişki var .

İç sesim durmadı." Aşk mı acaba?"

Öyleyse bile bizi ilgilendirmez. Herkesin özel hayatı sonuçta. Ama baktığında yakışıyorlardı. Bir tane sinir yumağı ve diğeri her daim gülen, yapboz parçası gibi tamamlıyorlardı birbirlerini.

Ben ayrı düşünceler içindeyken Derya başka konulara geçiş bile yapmıştı. Tüm askeriyenin dedikodusu bana dökerken ben sadece dinledim. Dedikodu yapmak günahtı sonuçta.

" He yav he ." Bu iç sesin harbi garezi var bana. " Ne ? dedikodu bir kızın nimettidir."

Yani? Dedikodu yapmam ama dinlemek işte bu zevkli bir iş. Eski timim pek dedikodu yapmazdı ama bu tim baya dedikodu sevdikleri belli oluyordu. Her iyinin içinde biraz kötülük vardır sonuçta. Dünya kuralı felan işte .

Derya aralıksız iki saat konuşurken kafama artık yavaştan bir ağrı giriyordu. Kız nefes bile almadan konuşuyordu. Tövbe bismillah bu kız nefesi başka yerlerinden alıyor olabilir mi? Çaktırmadan sağına soluna baktım. Pek gözükmüyordu. Hayatımda bu kadar konuşan bir kişiyi ilk defa görüyordum. Dedikoduyu fazla seviyordu ama kötü kalpli bir kıza benzemiyordu. Hani şu dilinde olanlardan sadece söz söyleyen . Anladınız siz beni işte. Anlamadınız ise anlamış gibi yapın lütfen.

Bir saat daha konuştuktan sonra artık sonunda sustu. Saattine baktı." Biraz fazla konuşmuşum."

Biraz mı? Milletin bir senede kuracağı cümle sayısını üç saat içinde kurdun be kızım. Bu performansın kesinlikle incelenmesi şart.

Ağrıyan kafamı şakaklarımı ovuşturarak rahatlatmaya çalıştım. Harbi fazla konuşuyordu hem de baya fazla konuşuyordu. En sonunda yanımdan kalkıp gittiğinde sanki konuşan benmişim gibi nefes nefese kaldım. Tamam dinlemeyi severim dedim de bu kadar da demedim be .

Yerimden usulca kalktım. Bugün çok boş bir gün oluyordu. Nerdeyse üç aya yakındır göreve çıkmıyordum. Bu ne demek biliyor musunuz? Çölün ortasında sussuz kalmak ile eş değer . Silahıma kavuşmak istiyorum artık. Tüm sinirimi , hayata öfkemi şerefsizler üzerinde kusmak istiyorum. Ama bugünde tık yoktu.

Akşama kadar boş boş dolanıp yapılacak ne kadar iş varsa hepsini bittirdim. Ey TSK acilen beni göreve gönder yoksa bu can sıkıntısı içinde binayı yıkıp tekrar yapmama çok az kaldı.

Ve bu günde böyle bitterken kendimi canım evime atmış bulunmuştum.

 

Loading...
0%