Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22. Bölüm

@daisy_x06

Eveeet yeni bir bölüm ile karşınızdayım.

İyi okumalar dilerim 🤍

                         🌊

Önümde duran filme boş boş baktım. Yabancı filmdi Fransızca, adam takır takır konuşurken zihnim bir yandan da çevirmesini yaptı. Kaç gündür evin içinde duruyordum. Tabi kide boş boş oturacak değildim. Sansar itini her yerden araştırıyordum. İşe yarayacak bilgilerde bulmuştum ama hala tam zamanı değildi. İçimde biriken öfkenin her saniye daha da harlanmasına izin veriyorum. Tamamen bir yangın olduğu anda adım atacaktım.

Yandan çalan telefona baktım. Murat arıyordu en sonunda dayanamayıp telefonu yandan alıp Murat'ı her yerden engelledim. Bu savaşta işi yoktu. Bu iş artık Sansar ve benim aramdaydı. Maddem o benim mesleğimden uzaklaştırdı. Ateşime odun attı artık bundan sonra o ve ben kalmıştık. Ne Murat ne Rahmi albay nede başkası artık bu savaşın içinde yerleri yoktu. Bir kez daha sevdiğim insanların zarar görmesine izin vermeyecektim. Yanan ateş sadece beni ve Sansarı yakacaktı.

" Deniz." Diyerek mırıldanan Sabiha ya baktım. Sıtkı arkadaşa sıkı sıkı sarılmış dolu dolu gözlerle bana bakıyordu. Biraz önce Son Yaz izlemişti ve Canan tam şah damarından öldürülmüştü. O kadar ölüm görüp bu kadar duygusal olması garipti.

" Sen gerçek hemşire olduğuna emin misin? Bu kadar duygusallık biraz fazla ha sanki? Kadın altı üstü oyuncu ve şah damarından öldü. Normal hayata bunların daha beterini gördüğüne eminim."

Sıtkıya daha sıkı sarıldı. Sabiha ne kadar duygusal ise Sıtkı arkadaş da otuz iki diş gülüyordu." Öyle deme ya. Şah damarına gelmeseydi belki ölmeyecekti." Avuç içini gözüne bastırıp akan bir damlayı durdurdu." İnsanın belki de en kötü ölüm anı şah damarı. Öleceğini biliyorsun ama bir umut kapısı aramak istiyorsun olmayacağını bile bile."

Sıtkı arkadaşı gösterdim." Şaka gibisin hemşire. Yani yanında ölü bir iskelet var adamı bu halde yanında tutmaya üzülmüyorsun ama gerçek hayata ölmeyen bir oyuncuya ağlıyorsun."

Sıtkıya aşık bir bakış attı." Hiç üzülmüyorum hem ne var sevdiğimi yanımda tutuyorum."

Hasbinallah." Bu durumdan kesinlikle memnun değilim. Evimde iskelet durması yetmiyor birde ölü bir iskelet var."

Anında ağlama modunu bırakıp ayağında ki terliği bana attı ama işe yaramadı tabi asker kadınım sonuçta. Kurşunlar ile dans ediyordum anında gelen terliği havada kapıp imha ettim. Ters ters çıkıştı bana." İskelet deme dedim sana kaç defa. Hem kabul et sende seviyorsun." Tövbeler olsun." Bana bir şey olursa ona sen bakacaksın."

" Anında mezara gömeceğim." En sevimli ses tonumla devam ettim." Merak etme mezarında kesinlikle iyi bakarım."

Sağol ya bakışını attı. Sıtkının kollunu tutup omzuna attı." Deniz." Ben olduğumun işaretini mırıldanarak verdim." Sen kaç dil biliyorsun?"

" Dört."

" Hangi diller?"

Biten filmi kapattım. Sıkıcıydı zaten. Sırf zaman geçsin diye açmıştım. " Niye soruyorsun?" Ayağımda sıyrılmış çorabı ayak parmaklarım ile çıkartıp kenara attım.

" Merak ettim. Hem sen bordo bereli değil misin?" Onayladım." Anlatsana biraz bordo bereli olmayı nasıl bir şey."

Koltukta yayılırken tavana baktım." Ben sana hemşirelik hakkında soru soruyormuyum hemşire. Sen niye soruyorsun?"

Anında Sıtkı arkadaş ile tepemde bitti." Merak ettim ya. Hem insanın kaç defa bordo bereli arkadaşı oluyor." Sağımı solumu dürtüp Sıtkı arkadaş ile yanıma yatıp tavanı izlemeye koyuldu." Hadi anlat ya merak ettim."

Tavanda oluşan kan lekesine baktım bunu ben mi yaptım be? Nasıl yapmıştım? Yandan merakla bana bakan Sabihaya büyük bir of çektim. Hala merakla bakıyordu. Kurtuluş yoktu anlaşılan en sonunda başımı salladım." Tamam sen sor ben cevaplayım."

Anında heyecan ile göz kırpıştırdı. Buna niye bu kadar heyecan yapmıştı? Normal askerdim işte ama pek onun gözünde değildim galiba helede hastaneye onu almaya geldiğimde. Canım hemşire arkadaşımın üzerine yürüyen bir tane dangalagı tutup cama attıp tüm camı tuzla buz ettikten sonra hayran hayran bakıyordu bana. Hemşire mi kimseye yedirecek değildim.

İç ses tüm çirkefliği ile araya girdi." Camın parasını da aldılar ama ."

Evet, oysa hemşiremin elliden tutup havalı havalı hastaneden çıkmak gibi film sahneleri vardı aklımda. Onun yerine koca bir fiş fatura çıkmıştı. Pişman mıyım peki? Asla. Ben yetişmeseydim adam ellinde ki bıçağı hemşireme geçirecekti. Çok tatlı bir dil ile uyarmak istemiştim ama adam odun kafalı çıkınca camı tuzla buz etmek zorunda kalmıştım. Adamda nasıl kafa varsa camı bütün parçalara ayırdı. Nefret sırası birde dangalak. Önüme çıkan fişin acısını da dangalagı köşede sıkıştırıp bir tur daha nefret kusmuştum.

Bu olaydan sonra hemşireminde hastanede saygısı baya artmıştı. Resmen film aktirisiti oldum hastanede diye diye peşimden koşmuştu hemşirem. Artık kimsenin götü yiyipte hemşireme bulaşacağını zannetmiyorum. Olursa da önüme daha çok fiş çıkacağa benziyordu.

Sıtkının kollarını boynuna dolayıp sevimli sevimli yüzüme baktı." Hangi dilleri biliyorsun?"

" Fransızca, İngilizce, Arapça, Rusça." Lise hayatımda yalnız kaldığım için kendimi dillere sarmıştım. Yalnızlık hiç olmazsa burada bir halta yaramıştı." Ve eksira olarak Kürtçe de buna dahil."

Kolluma yapıştı." Vay be." Ne sandın be hemşirem." Peki aynı anda kaç adam dövebiliyorsun?"

" Kişiden kişiye değişir. Adam güçsüz ise bir dakika bile almaz ama güçlüyse zor olsada hakkından gelirim." Eksira bilgimi de verdim." En son yedi adama aynı anda gücüm yetmişti."

" Peki peki aynı anda iki silah kullanabiliyor musun?"

" Değişir silahtan silaha göre."

" Ya sizin çok uzun süre aç ve uykusuz kalabildiğiniz söyleniyor. Sen ne kadar durabiliyorsun?"

" Uykusuzluk rekorum dört gün. Aç kalma ise beş yada altı gün sadece su ile durmuşluğum var." Esir düştüğüm zaman baya deneyim yaşatmıştı piçler. Gözlerimin önüne iki tane ucu sivri demir koymuşlardı. Gözlerim biraz kapansa demir gözüme girme ihtimali vardı. Dört gün iyi dayanmıştım en sonunda piçler bu kadar inat olduğumu görünce bundan da vazgeçmişlerdi. Aç bırakmayı denemişlerdi ama buna çocukluktan alışkın olduğum için işe yaramadı. Verdikleri çamurlu su ile baya bir idare etmek zorunda kalmıştım.

" Haraketsiz saatlerce yerinizde durabiliyor musunuz? Hiç çişiniz gelmiyor mu?"

Bu sorusuna hafif tebessüm ettim." Durabiliyoruz ve evet çişimiz geliyor ama sonuçta bununda eğitimini aldık her şekilde hallediyoruz."Çocuk gibi altımıza yapmıyorduk. Hareketsiz ne kadar durulacaksa o kadar durmak gerekir. Gerekirse görev için yapardık da altımıza.

Sesi kısıldı." Gözününüz önünde o kadar arkadaşınız ölüyor nasıl hala güçlü duruyorsunuz?" Sesi biraz daha kısıldı." Ölüme gidiyorsunuz hiç korkmuyor musunuz? "

Derin bir nefes verdim." Tabi ki üzülüyoruz ama onlar için güçlü kalmaya devam etmeliyiz biz yıkılırsak vatanda yıkılır. Ağlarız, üzülürüz ama konu vatan olunca duygusallığı kenara bırakırız." Olması gereken buydu. Ben de çok ağlardım ama görev olduğu anda tekrar eski Deniz olurdum. Alınması gereken bir intikam vardı, orda burada çocuk gibi ağlamaya devam edemezdik." Diğer soruna gelecek olursak. Korkmuyorum. Asker ölümden korkmamalı. Tam tersine ölümü sevendir. Vatanın için ölüyorsun bundan güzelimi var." Kafamı yana çevirdim ilgiyle bana bakan gözlere sımsıcak baktım." Düşünsene vatan için şehit olmuşsun. Cennette peygamber efendimizin yanında olacaksın. Bu ölüm olsa olsa bana hediye olur."

Kolları bellime dolandı bu sıralar her fırsata bana sarılıyordu." Sen yine de hemen ölme Deniz. Evde seni bekleyen biri var sonuçta."

Küçük bir kahkaha atarken kollum boynuna dolandı. Kendime çekip sıkıca sarıldım." Hemşire, evde kocasını bekleyen kadınlar gibisin." Sesimi düz çıkardım." Hem fena mı benden kurtulursun işte . Sıtkı arkadaş ile aşk dolu yuvada yaşar gidersin."

Anında kollumu cimcikledi." Allah korusun be." Başını göğsüme yasladı." Senden başka kimsem yok benim."

Durdum bir an." Nasıl yok?"

Omzunu indirip kaldırdı." Yok işte annem ve babamı trafik kazasında kayıp ettim. Başka da kimsem kalmadı dünyada." Hafif kalkıp sevimli sevimli yüzüme baktı." O gün beni korudun ya kimsesiz olmadığımı hissetim." Başını tekrar göğsüme koydu." Hem baksana eve bir geliyorum. Eskiden olsa her işimi kendim yapardım ama şuan eve bir geliyorum. Yemek hazır, ayaklarım için krem getiriyorsun, gece üzerimi örtüyorsun, odamı topluyorsun. Anne gibi sarıp sarmalıyorsun tabi birde anne gibi dırdır etmesen daha iyi olacak ya."

Alnına hafif vurdum." Sus kız. Ben uyarmasam eve gecenin bir vakti giriyorsun hele o odan zaten baştan aşağıya kadar hastane kokusu." Saçları arasına kocaman öpücük kondurdum." Yakında imha edeceğim o odayı haberin olsun."

Biraz önce ki sevgi dolu hâlini bırakıp anında çirkef modunu açtı." Sakın vala gebertirim seni. Öyle bir şey yaparsan vala çökerim odana ve Sıtkı ile yan yana yatmak zorunda kalırsın." Sözleri ile anında yüzüm buruştu. Bir iskelet ile yatma fikri, düşüncesi bile berbat geliyordu helede gece yatarken yanımda olan şeyleri beynim kaldırmazdı. Canım beynime bir travma daha bırakmaya asla niyetim yok." Deniz senin şu kırmızı elbiseni yarın alsam olur mu? Hastanede yemek varda."

Anında kabul ettim. Tabi edeceğim boğa olayından sonra kırmızı gördüğüm herşeye önce sövüyor sonra ise anıda uzaklaşıyorum." Al hemşire hatta dolapta kırmızı ne kadar şey varsa senin olsun. Sütyenler bile dahil buna."

" Kırmızı ile bu kadar ne yaşadın? Kırmızı ne görüyorsan anında kaçıyorsun ve evde kırmızı bir tane bile bir şey bırakmadın." Doğruydu geçen evimize aldığı onun tabiri ile tatlı ve sevimli tuzluğu anında çöpe basmıştım. Kırmızı benden uzak Allah'a yakın olsun. O derece.

" Boş ver hemşire. Kırmızı ile aramızda kan davası var." Kırmızı yüzünden boğa kovalamış ve yetmemiş Murat'ın kollarına atladığımda kırmızı dantelli sütyenim kopmuştu. Kan davalı olmam için yeterli bir sebep. Sadece bayrakta ki kırmızıyı severim onun dışında kırmızı uzak dursun benden.

Küçük bir kıkırtı çıktı dudakları arasından. Artık pek şaşırmıyordu az bucuk öğrenmişti beni başımı çok belaya sokuyordum. Başıma ne gelirse gelsin şaşırmayacak gibiydi. Başka sıkıcı bir konuya giriş yaptı." Murat'ın neden evde olduğunu bilmesini istemiyorsun?" Evet birde bu konu vardı. Murat kaç defa kapıya gelmişti Sabihayı , Sıtkı ile tehdit edip Murat'a evde olmadığımı söyletmiştim. Sıtkı için bunu kabul etmek zorunda kalmıştı. Yoksa Sıtkı arkadaş bir defa daha öbür dünyaya gidecekti. Kafasını kaldırıp meraklı gözlerle baktı." Kavga mı ettiniz? Kaç gündür işede gitmiyorsun."

Olanları hemşire bilmiyordu anlatacak da değildim. Anlatırsam korkardı. Helede onu korumak için peşinde olan adamları öğrense. Silah ile kafama sıkma ihtimali çok yüksek. Sabiha yanımda olduğu için korumak zorundaydım bu yüzden peşine adamlar salmıştım her saniye Sabihayı izliyorlardı. Onun canına zarar gelmesine izin veremezdim. Evden git de diyemezdim gidecek bir yeri yoktu. Bu ekonomi ile tek başına bir eve de çıkamazdı. O yüzden ellimden geldiği kadar bu yöntemler ile onu korumak zorundayım.

Yerimden kalktım saçlarımı karıştırdım." Boş ver ya öyle bir kaç şey oldu. Gereksiz ayrıntılar. İşede izin aldım biraz evde durmak istiyorum." Ben ve işten izin almak. İzin günümde bile askeriyeye gitmek için can atardım ama işte şimdi elden bir halt gelmiyordu. Kayan pijamamı daha çok dağıtım." Ben bir duş alıyım. Sende git yat sabah erken uyanacaksın. Dolapta ağrı kesici var iç." Karnı ağrıyordu daha doğrusu adeti ve aşırı duygusal, ağrılı, sancılı bir haldeydi.

Kafasını anında salladı. Hemşire olan oydu ama ona bakan bendim. Değişik bir ikili olmaya başlıyorduk. Arada bana sinirlenip silahımı kapıp evin içinde kovaladığı da oluyordu yada askeri film ve dizileri benden daha çok seviyordu. Sanki o asker ben hemşire gibiydim.

Sıtkıyı kucaklayıp odadan çıktı. Sıtkı arkadaş her zaman olduğu gibi gülüyordu. Bu hali can sıkıcı evimin içinde sürekli otuz iki diş sırıtan biri görmek zorunda mıyım yani?

İç ses girdi araya." Hiç olmazsa biri mutlu."

O ölü farkında mısın? Adamda dert yok tasa yok. Tek yapması gereken Sabiha hasteneden döndükten sonra ona anlatığı dedikoduları dinlemek. Bir zahmet onuda yapsın. Ben ne diyorum ya? İyice Sıtkıyı gerçek insan olarak algılamaya başlamıştım. Benim de devreler yanıyor artık.

Saçımı karıştırıp banyoya geçtim. Üzerimi çıkartıp kaynar suyun altına geçtim. Şu duş başlığı ile kendimi öldürsem ne olur?

Ve iç ses." Saçmalama Allah'ın adını verdim saçmalama."

Off dertliyim be. Kekolar gibi iki dizimin üzerine çöküp kafamın içinde Müslüm Gürses şarkısı açtım. Şuan elimde bir sigara eksik. Ahh yalan dünya be.

Kaynar su başımdan dökülürken kafamda düşüneceler peşimi bırakmıyordu. Ne zaman bıraktı ki.

Çocukluğum ise yine bambaşka alemdeydi." Keşke Murat'a şuan yanımızda olsaydı."

Seni sapık diye şikayet edeceğim bak gör. Bu nasıl çocuk Allah rızası için ya? Az iman, az edep ,az haya. Ama yok aklı fikri başka yerde.

Şampuana uzanmak için dertli halimi bırakıp yerden kalktım yönümü duvara döndüm. Depresyon buraya kadardı. Şampuanı ellime sıkıp saçlarıma yaydım. Kapı açıldı." Sabiha kızım tamam aynı cinsiz ama az özele saygı be." Ses gelmedi. Yönüm duvara dönük olduğu için kapı arkamda kalıyordu. Kapı kapandı ve kilitlendi." Kızım ne yapıyorsun? Sıtkı olmayınca bana mı sardın? Bak ben erkek cinsinden hoşlanıyorum." Kıyafet sesleri geldi. Harbi yoldan çıkıyor bu kız. İnşallah sadece tuvaletini yapmaya gelmiştir. Niye ses vermiyor bu kız?

Duşun kapısı iki yana açıldı. Siktir. Bu Sabiha değildi. Üzerime baktım çırılçıplaktım anlıyor musunuz anadan doğma. Tam arkamda hissettiğim beden ile dondum kaldım. Zorla yutkundum." Ne yapıyorsun sen şuan? Kafayı mı yedin? Duş alıyorum görmüyor musun? Ne diye izinsiz dalıyorsun içeriye?" Ellerimi göğsüme atıp yavaş yavaş döndüm. İki top ateş bana bakıyordu. Üzerinde sadece baksır vardı. Ateş basıyor basmakla kalmıyor evim yanıyor şuan.

Yaklaştı. Gözlerimin içine baktı." Nereye kadar kaçacağını düşündün? Ve anca kapıları kilitleyince kaçamıyorsun başka çare bırakmıyorsun bana." Biraz daha yaklaştı. Arsız yemin ederim.

Utanç ile başımı öne eğdim." Nasıl girdin sen içeriye? Ve bakma bana." Ellerim ile her yerimi kapatmaya çalıştım. Zordu. İki el ile koca bedeni kapatamıyoruz.

" Sabihayı, biraz Sıtkı arkadaş ile tehdit etmek zorunda kalınca içeriye almak zorunda kaldı." Ulan Sabiha! Ulan Sabiha! Bitin kızım sen. " Şimdi de kaçta görüyüm. Engellemek ne be Deniz? Çocuk musun sen?"

Adamın karşısında anadan doğma duruyoruz onun dediğine bak. " Bakma." Kirli bedenimi görmesini istemiyordum." Kirli bedenim bakma." Yutkundum." İğrenirsin."

Çocukluğum ise yine sapık düşünceler içindeydi." Ateş basıyor şuan bana."

Kız sus sende. Beni hep sen yoldan çıkarıyorsun. Biraz daha yaklaştı geriye kaçtım daha doğrusu kaçmadım. Küçücük duşta kaçacak yer yoktu. Bıkkın bir nefes verdi." Başamı dönüyoruz yine." Elleri bir anda kadınlığıma değince titredim. Bedenim gerildi. Ne yapıyordu bu şuan? Kadınlığım üzerinde yavaş yavaş hareket etti parmakları. Ateş basıyordu." Sana temiz olduğunu kanıtlamak için iğrenmediğimi kanıtlamak için bunu yapmak zorunda bırakıyorsun." Kadınlığım yanmaya başlıyordu. Kafam geriye doğru düştü.

Kesik kesik nefesler verdim." Mur..at , Murat."

Daha da yaklaştı. Tam dibime girdi. Parmakları hareket etmeye devam etti. Kadınlığım zonkluyordu. Allah kahretsin zevke geliyordum. Buda ilkti her bir zerem o diye bağırıyordu resmen. Dudaklarım arasından kesik bir inilti döküldü. Elli bedenimde gezindi." Anla şunu artık. Sok şu kafana iğrenmiyorum senden." Parmakları, yavaş yavaş kadınlığıma girdi. Dudaklarım arasından çıkan inilti ile dudakları dudaklarıma yapıştı. Hayır diyemiyordum. Öyle bir etkisi vardı ki şuan. Bedenim daha çok gerildi. Dudakları sert ve hoyratça davrandı. Ellinin izin verdiği kadarıyla bedenini bedenime yasladı." Bunu yapmaya beni zorladığına inanamıyorum."

Allah'ım yanıyorum. Kadınlığım resmen onun her dokunuşunda daha da yanıyordu." Murat." Parmakları kadınlığımın içinde hareket etti. Allah kahretsin ilkti bu. Kimsede yanmayan bu kadınlığım, zonklamayan şuan onda böyle bir etki yapıyordu. Üsten baktı. Kafam geriye daha çok düştü. Dudaklarım arasından inlemelerim artı.

" Sessiz ol."

Durmak zorunda. Son kalan iradem ile itim." Ne yapıyorsun sen? Ben sana git diyorum. Hayatımda çık diyorum sen ne yapıyorsun?" İçeride Sabiha olduğu için sessiz konuşmaya çalışıyordum ve bir tarafta hala zonklayan kadınlığım işimi çok zorlaştırıyordu. Kafasına iki defa vurdum." Salak mısın? Seni hayatımda istemiyorum. Sevme diyorum, uzak dur diyorum sen ne yapıyorsun?" Kafasına bir kez daha yavaşça vurdum." Kıtmı senin buran anlamıyor musun beni?"

Gözlerini kapattıp derin bir nefes almaya çalıştı. Sinirleri depesine geliyordu yine." Deniz asıl senin şu kafan anlamıyor mu ? Kaçıncı defa ben sana bunu söylemek zorundayım." Bellimden tutup bedenini bedenime yasladı. Siktir. Şuan erkekliğini hissediyordum. Kadınlığımdan alarmlar çalıyordu. " Değiştir artık şu fikirlerini."

İrademe hakim olmaya çalıştım. Olmalıydım. Yoksa her an yoldan çıkacaktım." Sen harbi salaksın. Hayatına aldığın kadına bak. Bedeni kirli hemde o senin savaştığın insanların izleri var ruhumda bunu bile bile nasıl dokunuyorsun?"

Gözleri içinde ateş adeta harlanmakla kalmadı dışarı çıktı sanki. Dişlerini sıka sıka konuştu." Böyle konuşmaya devam etde her an yoldan çıkıyım . Şu bedenin kirli olmadığını kanıtlamak zorunda bırak beni." Gözleri içinde vahşi bir ilkelik vardı." Hadi Deniz."

Durmalı. İradem kırılma noktasına geliyordu. Başka konuya giriş yapmaya çalıştım." Murat saçmalama git artık ya. Sevmek istemiyorum seni. Hayatımda istemiyorum. Tek başıma ateş olup yanmak istiyorum ya." Dokunan ellerini umursamamaya çalıştım." Kendini göz göre göre ateşe atacak kadar salak olma. Senin bir ailen var. Yazık o insanlara , seni seven bir timin var. Sevgiyi hak etmeyen bir insana sevgi vermek saçmalık anladın mı? Yanımda durduğun her an nefret sanada buluşacak. Geçmişim sanada zarar verecek."

Gözleri içinde ki ateşe ben bile bakamadım. " Deniz, artık bir saçmalama. Ha güzelim! Boşuna o çeneni yorma. Yanacaksam ben yanacağım , zarar göreceksem ben zarar göreceğim. Sanane." Ne demek sanane ya? Benim hayatımdan bahsediyoruz adam sanane diyor bana." Şu laflardan bir an önce vazgeç. Geçmiyor musun? O zaman oturur saatlerce sana tekrar tekrar anlatmaktan geri durmam."

Göğsünü itmeye çalıştım. İşlerimi zorlaştırıyordu azda olsa gardımı indirmiştim artık." Murat dur artık ne olur dur artık. Ölmeni istemiyorum anlamıyor musun? Uzak durmalısın benden. Dur ki sen yaşa. Bırak bu savaş Sansar ve benim aramda."

" Deniz, senin canın benim canıma bağlanalı uzun zaman oluyor. İstersen dünyanın bir ucuna git yine geleceğim peşinden." Derin bir nefes aldı. Zordum hemde çok zordum. Yıllardır Rahmi albay düşüncelerimi değiştirmeye çalışıyordu şimdi ise o ama işe yaramayacaktı." Sevmek niye suç olsun? Sevmeyeceksek ne diye yaşıyoruz? Bizim hayatımızın her anı öfke , nefret, kin bırak. Bırak hiç olmazsa birbirimiz yanında o dünyayı kenara bırakıp sevelim."

Sevemezdim. Deniz için sevmek yasaktı. Deniz severse toprak alıyordu. Almamalıydı. Artık olmamalıydı. Yanımda yok oalcağına uzağımda kalıp yok olması daha iyiydi. Elbet toparlardı ama benim hayatım toparlanmazdı. Bu savaşta Sansar yada benden biri ölmediği sürece bu savaş bitmezdi.

Dudaklarıma ilerlediği anda yüzüne sert attığım tokat ile kafası yana döndü. Çene hatları kasıldı. Göğsünden itip çıktım duştan. İzin vermeyecektim. Bu ateşin onunda yakmasına izin vermeyecektim. Sevdiğim için koruyacaktım gerekirse kendimden bile koruyacaktım.

Bornozu alıp vücuduma sardım. Arkama bakmadım. Genzime acı sızı doldu. Kendimi sıkarak tuttum. Sertmi vurmuştum? Acımış mıydı canı? Öfkeli miydi? Bakmak istedim bakamadım. Bir kez daha kapılamam. Odama geçerken koridorun başında Sabiha endişe ile bana bakıyordu. Gülümsedim." Sorun yok. İçtin mi ilaç?"

Kafasını usulca salladı." Kavga ediyordunuz. Almak istemedim ama biliyor.."

" Sorun değil Sabiha. Hadi yat yerine uykusuz kalma. Dolapta en sevdiğin sütten var. İstersen yatmadan iç." Artık bazı şeylerini öğrenmiştim. Bir tarafım kıyamıyordu Sabihaya oda kimsesizdi. Anne ve babası yoktu benden başka sığınacak limanı yoktu. Kimsesizi en iyi kimsesiz anlardı ve kimsesiz korurdu.

Sıtkı ile salana salana kendi odasına geçti. Hala çıkmamıştı banyodan. Bir tarafım git diyordu ama bir tarafım ise geçmiş Deniz diyordu. Odama geçip kıyafetlerimi çıkardım. Bornozu sıyırıp üzerimi giyinmeye başladım. Bu sırada odama girdi. Artık çıplakta gördüğüne göre saklanacak pek bir şey kalmamıştı. Yatağa oturup izledi sadece. Üzerimi giyindim. Saçlarımı tepeden dağınık bir topuz yaptım. İşim bittiğinde bakışlarım ona döndü.

Ayy adamın yanağında beş parmağın izi duruyordu şuan ve kızarmıştı.

İç sesim girdi araya." Ellin kırılsın Deniz."

Vala kırılsın. Daha hafif vursam olmuyordu sanki. Bakışları üzerimdeydi. Sinirli durmuyordu biri bana böyle vursa başına yıkardım bu evi. Ama o sakin sakin bana bakıyordu. Harbi büyük sabır var adamda. Boş boş bakıştık en sonunda dayanamadım." Ne? Ne bakıyorsun?"

" Ellin harbi ağır." Yerinden kalkıp yatağa gitmeye çalıştığı an durdurdum. Bakışları bana döndü. Kapıdan dışarıya tüm gücümü kullanarak ilerletmeye çalıştım sadece çalıştım ama bu nasıl güç ya? Küçükken ne yedirmişler buna böyle?

" Git ya."

Derin bir nefes verdi." Seninle yatmak istiyorum." Masum masum söylediği söze büyük bir sabır çekmekle yetindim.

Oldu paşam. Başka istek arzu." Çok yatmak istiyorsan salonda kanepe seni bekliyor."

" Kovuyor musun beni?" Yani tokada değilde buna şaşırmasıda ayrı garip.

" Aynen ondan."

Ellerini iki yana açtı." Ooo şimdiden başladın koltuk tepelerinde yatırmaya beni." İtirmeme uyum sağladı ve sonunda odamın kapısının önüne geldik." Sen şimdiden böyle yapacaksan evlenince işimiz var seninle." Evlenmek derken? Ben adama hayatımdan çık diyorum, sevme diyorum onun aklı hala nerede. Bunla harbi işim var benim.

Sinirle bağırdım." Git zıbar Murat."

Sanki evini barkını yaktık öyle bir bakış vardı şuan yüzünde." Sıtkı bile yolunu bulmuş birde bana bak." Şuan gerçekten Sıtkıyı mı kıskanıyor? Kapıyı tam yüzüne kapatıyordum ki ayağını araya koydu." Rahmi albay yarın bir saatliğine yanıma uğrasın dedi." Attığım bakışı görünce eklemede yaptı." Gelmezse zorla getitiririm dedi." Yapar mıydı? Yapardı. Evimin önüne polis bile yığar yinede yanına getitirir beni bu yüzden başımı salladım. Tekrar kapatıyordum ki durdurdu.

Patladım en sonunda." Ne Murat ne ?"

Masum bir bakış attı." Yarın akşam Buğranın düğünü var gelecek misin?"

Tabi ki de hayır. Son olaylardan sonra uzun bir süre kimse ile muhatap olmak istemiyorum. Revirde yatarken Buğranın benim hakkımda dediklerini duymuştum ve Ereninde. Acıya saygı duyuyorlar ama terörist çocuğuna saygı duyacak değillerdi. Haklılardı bu yüzden kızamadım." Hayır, akşam Sabihaya söz verdim." Şimdi ayağının olup olmamasına bakmadan sertçe kapıyı kapatıp kilitledim.

Masanın üzerinde duran bilgisayarımı aldım. Bir iki iş ile uğraştıktan sonra bulmak istediğim kişiyi bulmuştum. İlk adım İnci Talan olacaktı.

Canım amcamın canını yakmak için ilk hedef.

 

*******

Sert ve kendinden emin adımlarla yürüdü Rahmi albay. Yanından geçen her asker önce duruyor sonra ise selamını veriyordu. Emekli olsada Rahmi albay hala büyük saygı duyulan bir isimdi. Hayatını, canını ortaya koymuştu yıllar boyunca. Yıllar boyunca yaptığı işler ile teröre aman vermemişti. Eskilerin dediği gibi deli rüzgardı o. Vatanı için esmişti yıllar boyunca şimdi ise artık rüzgar durulmaya başlamıştı ama bugün o rüzgâr tekrar esmeye başlamıştı.

Geçtiği koridordan gelmek istediği kapının önüne gelince çalma gereği bile duymadan kapıyı açıp içeriye girdi. En sertinden de kapıyı kapatı.

Mustafa albay camın önünde durmuş atış talimleri yapan askerleri izliyordu. Bedenini hafif çevirip gelen kişiye baktı. Gördüğü sima ile anında ellini alnına götürüp selamını verdi." Rahmi albay hoşgeldin."

Rahmi albay hiç hoş gelmemişti. Kaşları en derinden çatıktı." Lan Mustafa sen benim yetiştirdiğim çocuktan şüphe duyup soruşturma açacak kadar aklını mı yittirdin?"

Böyle bir tepki vereceğini biliyordu Mustafa hafif bir nefes verdi. " Albayım işleri sizde biliyorsunuz. Yakında bağlantısı olan her as.."

Rahmi ellini kaldırıp susturdu." Mustafa, benim yetiştirdiğim çocuklardan bir tanesi bile bugüne bugün bir kere hata yapmadı hele de kızım dediğim evladım hata yapacak." Ellini göğsüne koyup iki kere vurdu." Sen o soruşturmayı açarak bana hakaret ettin lan!"

Mustafa Albay ılımlı olmaya çalıştı. " Bakın tabi kide sizin yetiştirdiğiniz çocuğun böyle bir şey yapamayacağını bende biliyorum ama.."

Rahmi yine böldü. Sinirliydi hemde çok sinirliydi. O soruşturma açılarak Rahmiye hakaretti. Resmen bir teröristi yetiştirdiğini ima ediyordu söylemeye gerek yoktu." Aması yok Mustafa. O soruşturmayı durdur. Durdur ki ateşi zapt edebiliyim. Bir tane sik kırığı video atı diye ne diye benim kızımın adını lekeliyorsun lan sen?"

Şaşırmadı Mustafa , Rahmi albay artık işlerin içinde olmasa bile herşeyi bilirdi. Bir elli hala vatanı üzerinde durmaya devam ediyordu. Askerler, emekli olması vatanı korumalarına engel değildi. Bir asker son nefesine kadar vatanı için mücadele etmeye devam edendir." Rahmi albay bunu yapmak zorundayım." Usuller böyleydi bunu ikiside çok iyi biliyordu.

Rahmi albay yakınına gelip yakasından tuttu." Başlarım lan senin zorundana. Anlamıyor musun sen? O piçin istediği buydu zaten. Denizi mesleğinden uzaklaştırmak , mutsuz etmek." Mustafa'nın yakasını sertçe bıraktı." Bir sik kırığını ne diye sevindiriyorsun lan?!"

" Albayım bakın adam kızı istiyor. İki tane askerimizi şehit etti ve daha kim bilir daha can yakmaya devam edecek. Böyle bir durumda nasıl Denizi burada tutuyum?"

" Mustafa tepemin tası attıyor. O can yakıyorsa sende onun canını yak ulan!" Üzerinde duran armaları gösterdi." Bu kadar armayı ne boka aldın? Ben sana ne dedim lan? O kızı ilk time aldığında ne dedim? Emanetim benim sana. Böylemi sahip çıktın lan emanetime?"

Yutkundu Mustafa. Murat'ın gelip Denize time istediğinde almayacaktı ta ki Rahmi albayın gelip o kız benim emanetim ona sahip çık al time diyene kadar. Murat istemişti ama Rahmi albayın isteğini kırmak istemediği için almıştı." Siz bana o kızın bir ateş olduğunu da söylemiştiniz albayım. Ve şimdi o ateş hepimizi yakabilir en çokta Murat'ı yakacak."

Kafasını dik konuma getirdi Rahmi rüzğarlar geziyordu gözlerinde." Ben sana o kızın ateşinin sadece teröre olduğunu da söylemiştim. Murat kendi isteği ile atladı o ateşe."

" Siz izin verdiniz o ateşe atlamasına ama Denizi time almamış olsaydım Murat'a ateşe atlamak zorunda kalmazdı." Diyerek yükseldi Mustafa.

Doğruydu. Rahmi , Murat'ın Denizi anlatması sonucunda Mustafaya rica etmiş ve Denizi time aldırmıştı. Murat'ın bu ateşte yanacağını biliyordu en büyük kumarı burada oynamıştı Rahmi. Ateşi söndürmek için Murat'ı ateşin içine atmıştı. Belki bencil davrandı yada kötü ama bir kere bu kumarı oynadı ve istediği oldu. Murat , Denize aşık oldu. Şimdi o ateşin içinden ya çıkacaktı Murat yada kül olacaktı yada ikiside kül olacaktı. Oynadığı kumarın sonuçlarını ilerleyen zamanlarda görecekti ya pişman olacaktı yada kazanacaktı. " Ben Murat'ı ateşin içine attım şimdi ya o ateşi harlar yada kül olur seçim onun artık." Bir evladı kurtarmak için başka bir evladı öne sürmüştü Rahmi.

Kafasını umutsuzluk içinde iki yana salladı Mustafa." Yazık edeceksin Murat'a albayım." En iyi askerlerindendi Murat ve ileride kartal timinin başına geçecek isimdi. Bir hiç uğruna yok olup gitmesini istemiyordu ama artık geç kaldığının farkındaydı. Şu anlık tek istediği Denizin soruşturmasının temiz çıkmasıydı.

" Evlat benim, yazık edip etmeyeceğim bırakta bana kalsın Mustafa." Çeketinin yakasını ters bakışlar eşliğinde düzelti." O soruşturmanı cabuk bittir Mustafa. Yoksa bir daha kine bu kadar sakin geleceğimi düşünmüyorum."

İki kaşı havalandı Mustafa'nın bu sakin halimiydi ? Bir dövmediği kalmıştı. Eğer bir soruşturmayı çabuk bitirmezse dayak yeme ihtimali fazlaydı hatta neti. O yüzden en hızlısından başını salladı. Ne kadar albay olmuş olursa olsun Mustafa hala Rahmi albaydan korkuyordu. Eskilerin en çok korktuğu, karşısında tir tir titrediği akla hayale gelmeyecek ceza yöntemleri vardı. Mustafa hala o cezalar aklına gelince bir korkuyla yutkunurdu. Murat'ın ve Denizin bulduğu ceza yöntemlerinin kimden geldiği de buradan belli oluyordu. Yıllarca aynı adam tarafından yetiştikleri için üzüm üzüme baka baka hesabı olmuştu ikisinde de.

Ters bakışlar eşliğinde kapıya yöneldi." O yakanı da düzelt lan." Mustafa anında yakasını düzelti. Rahmi ters bir bakış daha atmasıyla odadan çıktı geride ise büyük bir oh çeken Mustafa kalmıştı. Hala Rahmi albaydan korktuğuna inanamıyordu.

Rahmi albaydı bu sevdimi tam seven , sevmezse ise öfke kusardı aynı Deniz ve Murat gibi.

Deniz ve Murat aynı adam tarafından yıllar boyunca yetiştirilip sonra ise aynı adam tarafından sevdalarının ilk temelini atan kişiydi.

Deniz ve Murat'ın sevdasına ilk yön veren Rahmi olmuştu.

 

******

Karşımda duran hedefe ardı ardına ateş ettim. Canım sıkılıyor ulan. Yanda ellinde kitap okuyan adama ters bir bakış attım. Yıllardır Rahmi albayın yanında bu adam vardı ve asla konuşmuyordu bir tek Rahmi albaya. Resmen robot gibiydi yüzünde bir mimik dahi oynamıyordu. Adı gibi Suskundu. Suskun diye isimi olur ya? Adama Suskun ismini verirsen böyle susar işte. Gerçekten adı Suskun kimliğini görmüştüm bir kere. Kos kocaman Suskun Konuşkan yazıyordu. Ne kadar uyumlu isim ve soy isim.

Diğer tarafta oturan adama değdi bakışlarım buda Suskunun aksine çok konuşkandı biraz da kafadan çatlak bir tipti. Ne zaman görsem hep konuşuyordu ve kendi kendine de. Küçüklükten beri bir tık beni korkutuyordu. Adı ise Latif Uzun. Dilinin neden bu kadar uzun olduğunun sebebi soy ismi ile alakalı.

Çocuğuna isim verirken dikkatli olacaksın işte. İsmin kaderin olur diye boşuna dememişler.

Bir şarjör daha boşaltım. Rahmi albayın yanına gelmiştim ama kendisi yoktu ortalarda kim bilir nerelerde yine. Hem beni çağırıyor hemde yok oluyor.

Sıkıntıyla boş bir sandalyeye oturdum. Latif anında bana döndü. Ve o kutsal konuşma süreci başladı. Deryaya laf ettiğim için özür dilerim. Latifin konuşmasını unutmuştum kesinlikle. Buraya gelmeyeli de uzun yıllar oluyordu ve bir çok şeyi unutmuştum. Sağ olsun Latif en ince ayrıntısına kadar anlatıyordu hatta çitlerin kaç defa boyandığını , çimlerin budandığını , kaç at geldiğini, Rahmi albayın kaç at bindiğini hepsini en detaylı şekilde anlatıyordu. Büyük bir ihtimalle bu anlatma süreci bir seneye yakın süreceğe benziyordu.

Arkamda hissettiğim hareketlilik ile anında döndüm. Murat ve Sercandı. Bir bunlar eksikti zaten adamdan uzak dur dedikçe dibimde bittiyordu ve gece kapımın killidini nasıl açtıysa yanıma gelip yatmıştı. Yataktan atmak istediğim anda ise bir güzel ikimizi birirbirmize kelepçelemişti. Sonuç olarak yine yanımda yattı. Adamda harika bir azim vardı. Laneti.

Yanıma otururken yandan süzdü beni. Sercan ise Latifin yeni kurbanı olmuştu. Dinlesin dursun artık çitlerin renginin değişmesini ve daha nice şeyi.

Yerimden kalkıp şarjörü değiştirip hedefe yöneldim aklıma gelen detay ile beni izleyen Murata döndüm. Dudaklarım arasından hafif bir gülüş oluştu anında anladı bir haltlar yiyeceğimi." Murat güven atışı yapalım mı?" Bu sayede beyninden vururum.

Bir kaşı usulca havalandı." Nedense bunu beni öldürmek için yapmak istiyormuşsun gibi geldi." Yerinden kalktı yinede masada duran iki tane boş şişeyi alıp yanıma geldi." İlk ben başlarım ama." Dudakları arasında keskin bir gülüş oluştu." Bakalım ne kadar güveniyorsun bana."

Anında çocuklar gibi mızmızlandım." İlk ben atacağım banane."

Keskin gülüşü büyüdü." İlk ben ha yok dersen." Kulağıma yaklaştı." Şu öpüşme mevuzusunu Rahmi albaya zevkle anlatırım."

Şuna bak ya. Kolluna en sertinden yumruk geçirdim." Senin bu yaptığına hile derler be." Burnumdan soluyarak elliden şişeyi alıp tam hedefin önünde durdum. Şişeyi kafama koydum.

Silahını çıkartıp en rahat haliyle kollunu uzattı." Güveniyor musun bana?"

Gözleri içine baktım. Gözlerimiz birbirine kenetlendi. Yeterli bir cevaptı. Anlamıştı dudakları yukarıya doğru kıvrıldı. Hala ona güveniyordum. Güven zor kazanılan bir duyguydu ama kazandığım andan itibaren zor kırılırdı.

Aşırı rahatı. Gözleri bir saniyeliğine gözlerimden kopup hedefe odaklandı silahı ayarladı ve tekrar gözlerime baktı. Ve tetiğe basması ile gözlerim kapandı. Başımın üzerinde şişe paramparça oldu. Kafamı öne eğerek saçlarımı karıştırıp cam parçalarını saçlarım arasından temizledim. Tekrar eski halime geldiğimde artık benim dudaklarım arasında keskin bir gülüş vardı.

Sercan endişeyle araya girdi." Komutanım bence yapmayın derim bu gülüş hiç hayra alamet değil." Nasıl da iyi biliyordu beni.

Murat ise fazla rahatı. Karşıya ben geçerken hedefin önüne geçip şişeyi kafasına koyup, ellerini de cebine attı. Bu kadar rahatlıkta biraz fazla sanki.

Onun yerine Sercan aşrır stresli ve endişeli duruyordu." Sen o kadar operasyonda ölme ölme gel burada bir güven atışında öl." Ellini kalbine attıp bu manzarayı izliyordu hatta Latif bile susmuş bize bakıyordu.

" Sercan şöyle bol helva hazırlayalım." Silahımı doğrultum. Murat ise hala rahatı. "Fazla rahatsın sanki." Ee yani bakışını attı. Sevimli sevimli yüzüne baktım hiç sevimli olmadan." Murat bugün ayın kaçı?"

Onun yerine korkuyla Sercan ve Latif cevap verdi." Ayın on beşi." Suskun bile ayağa kalkmış bana korkuyla bakıyordu. Nasıl da biliyorlar ama bugünü.

" Ve sen dün akşam beni sinir ettin ve ben öfkemi kusamadım." Ayın on beşi demek nefret sırası birde günüydü ve bugün regl günümdü herşeyi yapabileceğim gündü. Hormonlar malum tavan. Korkun lan benden şimdi." Şimdi öfkemi kusmam gerekiyor."

Sercan koluma yapıştı." Komutanım yapmayın Allah adına. O bir eşeklik etmiş siz etmeyin."

Murat ise hala rahatı." Hatırlıyor musun sana ne demiştim? Alnıma silah dayasan gözlerinin güzelliğine bakarım. O yüzden az silahı indirde gözlerine doya doya bakıyım." Kaldım. Her defasında bu kadar güzel sözcükler bulmayı nasıl beceriyordu. Adam bazen kitap yutmuş gibiydi. O kadar kitap okudum , aşk filmi izlemiş biri olarak dilim tutuluyordu.

" İyi bak o zaman bu gözler son gördüğün gözler." Silahı kalbine doğrultum." Uzak dur diyorum yok. Yaklaşma diyorum.Yok. Sevme diyorum. Yok. Hayatımdan çık diyorum. Yok. Ateşim ile yalnız bırak diyorum. Yok. Kül olma diyorum. Yok. Yaşa diyorum. Yok. Senin bu kalbin nasıl bir kalpte böyle seviyor?"

Gözleri kısıldı." İçinde senin olduğun herşey güzel." Ellini kalbine koydu. " Sende en büyük buradasın o yüzden burası sevmesinde ne yapsın? Suçlumu seni sevmek ile?"

" Suçlu. Sevmemesi gereken bir insanı seviyor. O yüzden senin kalbini imha etmek lazım ki aklı başına gelsin kalbinin."

Güldü hem de en güzelinden. Diğerleri korkuyla bana bakarken hatta Sercan ağıt yakma moduna geçmişti bile. Bana ayın on beşinde güvenleri işte bu kadardı. Ben bile kendime güvenmem. Hormonlar nereye çekerse ben oraya giderim.

Silahı kalbine tutmaya devam ettim. Gözleri gözlerimden kopmadı. Ellim tetiğe gitti ve ateşledim . Sercan iki gözünü kapatıp, kocaman bir çığlık atıp dizlerini dövmeye geçerken bir anda durdu. Bakışları korkuyla Murat'a döndü.

Murat hala elleri cebinde gözleri gözlerime kenetli duruyordu. Tek ellini cebinden çıkarıp cam parçalarını kafasından temizledi. Son anda yukarıya kaldırdım silahı aslında amacım korkutmaktı ama adamda tık bile oynamamıştı. Buna da sinir oldum.

Başka kocaman bir kahkaha geldi." Kesinlikle vurman gerekirdi evlat." Ve tüm neşesi içinde bahçeye giren Rahmi albay. Katılıyorum ama ne yapalım seviyoruz adamı hemde öyle böyle değil. Aşk saçma gelen bir duyguydu ondan önce ama şimdi öyle değildi. İçimde kelebekler uçuşmuyor belki ama içimi kocaman sıcacık bir ayı sarılmış gibi bir his oluşuyordu.

Yavaş adımlarla sandalyeye kuruldu. Boş bir sandalyeye oturdum yanıma Murat oturunca kalkıp ondan uzak bir yana oturdum. Rahmi albay bu halime aferin kız bakışını atarken , Murat ise ne saçmalıyorsun Deniz bakışını attıyordu. Ve ikimiz arasında gözleri gidip gelen Latif ve Sercan. Suskun her zaman ki haline bürünmüştü bile.

İç ses araya girmeyi ihmal etmedi." Bu adam acaba gerçekten robot olabilir mi?"

Yıllardır benimde aklımda olan tek soru bu biliyor musun? Bazen sağına soluna bakıyordum ama pek robota benzer bir yanı yoktu. Bugünde bir kontrol ettim ama hala robot değil. Yıllar bir insanı hiç mi değiştirmez? Hala aynı. Suskun otuz beş , otuz altı yaşında vardı ve kendisi eskiden mit' e çalışıyordu. Şuan ne iş yapıyor bilmiyordum ama pek boş durduğunu da zannetmiyorum. Rahmi albayın sağ kolu gibiydi.

Latif ise kırk yaşına yanaşmıştı oda eski askerdi. Eski askerdi ne yaşadığını bilmiyordum. Bu hale gelmesinin bir sebebi olmalıydı. Kafadan hafif çatlat olduğunu söylemiştim. Rahmi albay severdi saatlerce oturup sohbet ettiği arkadaşıydı.

Bir tane hep konuşan bir yandan da hiç konuşmayan biri Rahmi albayın arkadaş seçimleri gerçekten harika.

Rahmi albay bakışları bir bana de bir de Murat'a değdi." Kavga mı ettiniz siz?"

Murat anında şikayet etti beni." Kızın bu sıralar benle kavga etmeye bayılıyor. Saçma sapan sebeplerden."

Çirkef modunu aktif hale getirdim." O zaman sende dediğimi yapta kavga etmek zorunda kalma."

Beni gösterdi." Bak hala saçmalıyor."

Suskunun ellinde ki kitabı alıp kafasına attım. Yemedi tabi havada kitabı kapıp Suskuna geri verdi. " Sensin asıl saçma."

Kaşları çatılırken yani bula bula bu lafımı buldun bakışı buram buram kokuyordu." Hala saçmalıyor."

Suskunun ellinden kitabı çekip tekrar kafasına attım. Tutup tekrar Suskuna verdi." Delirtme lan beni! Senden rahat yok mu bana ? Götle don bile bu kadar dip dibe gezmiyor."

Rahmi albaya baktı."Senin bu kızın harbi salak. Anlamıyor yemin ederim anlamıyor."

Suskun ellindeki kitabı yavaşça bana uzattı aldığım gibi kafasına attım ve yine tutup Suskuna uzatı aradan Sercan uzanıp aldı.

" Kendi kendinize kavga edin güzelim kitabın cılkını çıkardınız."Şefkatle kitabı okşayıp bağrına bastı.

Arkamdan yastığı alıp onu attım." Sensin be salak. Anlatıyorum anlatıyorum hala." Yükseldim." Yok. Ne inatsın be sen."

Biraz önce tuttuğu yastığı bana atarak iade etti. "Bana diyene bak çocuk gibi bir inat peşine düşmüşsün."

Yastığı kafasına attım." Sen dediğimi yapsan bende inat olmam. O kadar film izliyorum senin kadar hayal kurmuyorum. Salaksın işte koca salak."

Yastığı iade etti." Hayal kurmuyorum umut ediyorum."

Sinirler tepeme geliyordu. Yastığı tekrar atarken havada Sercan yakaladı. Boş boş baktık aynı şekilde oda bize." Belim ağrıyor sırtıma koyacağım." Arkasına koydu yastığı bir güzelde yaslandı. Ellini öne açtı." Lütfen devam edin siz."

Suskun baktığım yere kafasını çevirince anında yerinden kalkıp taşı aldı. Başka bir şey aradım bu sefer Latif kalkıp baltayı aldı. Eee başlarım ama sinirimi nasıl kusacağım şimdi? Yandan da silahımı Rahmi albay aldı. " Ne yapıyorsun be siz? "

Rahmi albay başını hafif sola yatırdı." Malum bugün ayın on beşi her an ellini kana bulayacak günündesin." Yumruklarımı sıktım hafif güldü." Ama dövebilirsin." Bu adamı nasıl döveyim ben be? Hayvan gibi güç var herifte.

Sinirle bağırdım." Bok umut et emi. Bok umut et." Hayatımda bunun kadar salağını görmedim göz göre göre kendini ateşe atıyor." Salaksın işte koca salak."

Ellini öne açıp büyük bir sabır eşliğinde konuştu." Deniz bak adam gibi oturup konuşa..."

Kollarımı önde bağladım." Sercan söyle şu komutanına küstüm ona."

" Lan niye? Niye?" Diyerek yükseldi." Çocuk muyuz biz?"

Sercana baktım." Söyle şuna çocuğum ve onunla muhatap olmak istemiyorum."

Sercanda aynen iletti." Çocukmuş komutanım."

Murat en tersinden bir bakış attı Sercana ." Salak mısın lan? Bende burdayım ya. Duyuyorum."

Yerimden kalktım. Hormonlarım malum duygu durumum her an değişiyor." Seni varya vurmadığım ana lanet gelsin. Allah seninde belanı versin."

Ellini yüzüne attıp sıvazladı." Vermiş vereceği kadar. Otur şuraya konuşacağız."

" Küstüm sana. Bunudamı anlamıyorsun? Bir git kulak doktoruna bence. Yaşlı huysuzlardan farkın yok."

Büyük bir sabır çekti." Başıma harbi belasın. İşim var benim seninle."

Yükseldim anında." Sen git Ceren ile işin olsun. O gün birde kızın getirdiği böreği yiyorsun. Ölüp kalsaydın keşke."

Sen salak mısın Cemile bakışını attı." Şuan o konuyla bunun ne alakası var? Ayın on beşinde devrelerin yanıyor."

Kollarımı daha çok sardım kendime." Ha ben salağım, aptalım , işe yaramazım, çekilmez, lanet , kötü bir insanım."

Ağzı şok içinde açıldı." Lan ben bunu mu dedim?" Yardım bakışlar attı etrafına havada kaptı bakışı Rahmi albay.

" Bugün malum gününde. Saçmalama kotası her dakika artar."

Rahmi albayada küskün baktım." Sana da küstüm. Saçma bir insan mıyım ben?" Hepsine sinirle göz gezdirdim." Saçma insan mıyım ha?" Saçlarımı geriye attım." Terk ediyorum burayı." Bir an durdum." Sanada küstüm Suskun." Buram buram ben ne yaptım bakışı attı." On yıl önce çikolatamı yemiştin. Yeterli sebep küsmek için." Diyorum ayın on beşi hormonlar nereye ben oraya.

Murat iki ellini açıp yüzünü bıkkınlıkla sıvazladı." Bir insanın bir tane bir şeyimi normal olmaz?" Elli ile de bir yapmayı ihmal etmedi." Bir tane ya. Her gün şaşıracak yeni bir şey buluyorum yemin ederim."

" Bakın diyor işte, sana nereden bulaştım. Çekilmezsin, anormal insansın diyorsun." Küskün küskün uzaklara baktım ." Sen beni sevmiyorsun artık."

" Deniz sevme diyen sen değil miydin?"

" Aptal her dediğimi yapıyorsun maddem önce ki dediklerimi de yapsana." Aşırı saçmalıyorum farkındayım ama durduramıyorum yemin ederim durmuyor hormonlar.

Yerinden kalkıp yanıma yaklaştı." Güzel Denizim. Canım sevgilim, kaşını gözünü sevdiğim kızı. Benim güzel yarenim."

" Yaren kim lan? "

Boş boş göz kırpıştırdı." Şaka gibisin Deniz yemin ederim şaka gibisin." Anında durdu." Demedim vala bir şey demedim. Dilimi eşek arıları soksun demedim." Dibime daha da sokuldu." Seni çok seviyorum biliyor musun? Her halin ile şu haline bile ayrı düşüyorum." Elli belime dolanacağı anda arkadan kızgın ses geldi.

" Höst lan adam gibi dur." Elli ile sandalyeyi gösterdi." Oturun şuraya."

Kollarımı çözmeden oturdum. Hepsinden büyük bir nefes sesi geldi. Zaten zordum bugün eksira zordum. Diyorum benim bir tane normal bir şeyim yok. İç sesim ve çocukluğum bile normal değilki ben normal oluyum.

İç ses aradan kafayı uzattı." Biz ne yaptık şuan?"

Ne yapmıyorsunuz ki? Sizinde Allah belanızı versin.

Ve iç ses." Senin iç sesin olarak yeterince verdiğini düşünüyorum."

Dertli başımı salladım. Tek dizimi kendime çekip kafamı da dizime vurdum. Ağlamaklı baktım Suskuna." Suskun çikolata var mı?" Durdum bir kaç saniye." Yada vazgeçtim sen beni direkt çikolatanın içine at. Bu daha makul."

Yüzünde mimik oynamadı ama gözlerinden artık anlıyordum bazı şeyleri. Bugün işimiz var seninle diyordu. Yerinden usulca kalkıp bahçeden çıktı.

" Nereye gidiyor?" Dedi Sercan

Latif ile aynı anda konuştuk." Markete"

" Nereden anladınız?" Dedi Sercan.

Ve yine aynı anda konuştuk." Gözlerinden." Adamın yanında yıllar boyunca kalınca anlıyordun artık. Ne yapalım o konuşmazsa beden dili ile anlaşacaktık.

Sercan göz kırpıştırdı." Adamın gözleri donuk o gözlerden nasıl anladınız?" Senin için öyle ama yıllar boyunca yanında duran bizler için değildi.

" Alışırsın zamanla." Dedi Murat.

Rahmi albay biraz önce ki halini kenara bırakıp ciddi haline büründü." Neyin var senin bugün? Normalde de agresif olursun bugün daha da agresifsin."

" Daha ne olacak? Soruşturma açıldı . Mesleğimden uzağım." Hormonlar yine darmaduman etti. Bir damla yaş süzüldü kafamı dizimden çekmedim." Hayatımda bir tane haltı becerdim onuda ellimden alıyorlar. Ne için geçmiş yüzünden. Ne suçum var benim?" Dizlerimi kollarım ile sardım." Yoruldum anlıyor musunuz? Yoruldum. Günah keçisi olmaktan, suçlanmaktan, nefreten her şeyden çok yoruldum. Bıktım artık." Burnumu çektim. Patlıyordum artık." Yakmak istiyorum beni bu hâle getiren herkesi yok etmek istiyorum. Canım yandığı kadar can yakmak istiyorum hemde öyle bir yakmak istiyorum ki. " Ellerimi saçlarıma geçirip karıştırdım." Güçlü Deniz olmak istiyorum şuan mal gibi her boka ağlayan Deniz değil. Ağlamaktan da nefret ediyorum. Her boktan nefret ediyorum. En çokta kendimden nefret ediyorum."

Sessizlik oluştu. Murat konuştu." Devam et dök içini." İlgiyle ve hüzünle bakıyordu bana. Tek elli sıkı sıkıya yumruk olmuştu.

Ellim karnımı buldu." Biliyor musun baba? Dumana ilk hamile olduğumda anlamadım ama bir gece öyle bir ağrı girdi ki karnıma sonra bacaklarım arasında bir çocuk. Aldım kapalıydı gözleri." İlk defa evlatlarımı anlatmak istedim. Nefesim kesiliyordu. Sesimle beraber dudaklarımda titredi. " Uyuyor sandım kollarım arasına alıp yatım. Adı Duman olsun dedim. Sansar bir askerden bahsediyordu soy adı dumandı galiba. Duman olsun ilerde bakın benim adım asker ismi desin istedim ama olmadı. Sabah bir uyandım mezara koyuyorlar. Durduramadım. Çocuktum. Sevmiştim baba bir güncük yanımda durdu ama sevdim."

Karnıma daha çok ellimi bastırdım. Acı artıyordu. "Yıllar geçti Derin oldu. Mutlu oldum baba çok sevdim. Evlat ya baba insan kaç yaşında olursa olsun seviyor evladını." Yaşlar bir bir süzüldü. Göğsüme vuran acı büyüdü büyüdü büyüdü. Koca bir yumru oldu." Sarıp sarmaladım o kadar pisliğin içinde gonca gül gibi bitti kalbimde. Korumak istedim." Olmadı. Sevdiğim için yok edildi." Mutlu etti baba hemde çok mutlu etti. Derine her baktığımda acı yok oldu, soğuk gitti, huzur kuruldu ama çok gördüler baba. " Kafamı usulca kaldırıp baktım babama." Yaşasalardı sana dede derlerdi. Kocaman olacaklardı baba. Her gece baba acaba dedim. Yaşasalardı nasıl bir Deniz olurum diye o kadar çok düşündüm ki." Göz yaşlarım artı acı fazlaydı. Devam etmeye çalıştım.

"Hiç bir anne bu kadar ağır sınavı hak etmez. Ne istediler benden baba? " Hepsinin bakışları darmaduman oldu. Murat'ın gözünde acıyı gördüm. Her daim dik duran omuzları hafif çökmüştü. Sanki benim yükümü o yüklenmişti şimdi." Çocuk olamadım, ergen olamadım, genç olamadım, yetişkin olamadım. Ne diye varım ben baba? Herkesin yaşama sebebi var bu hayatta. Benim yaşama sebebim ne baba? Acı çekmek mi? Yazık değil mi bana baba? Çok mu baba ? Biraz mutlu olmam çok mu?" Çoktu. Hayat bana hep azını verdi. Azla yettin dedi. Herkese bonkür davranan hayat bana gelince cimri oldu.

Omuzlarım sarsıldı, hıçkırıklar artı." Ne istiyorlar baba? Hep güçlü durdum ama yok baba değilim artık. Gücüm çekildi. Son gücüm olan mesleğimi ellimden aldılar. Bir işe yarıyor hissetim hep kendimi, içimde ki öfkeyi kendime kusmamak için asker olup onlara kustum." Ellerimi açtım ." Yine bana öfke kaldı. Ateş kaldı. Şu göğsümde yıllardır evlat ateşi ile yandı tutuştu. Sönmedi o ateş sönemedi. Ateş kimseye zarar vermesin diye uzak durdum insanlardan ama bakıyorum da ateş beni yakmış. Evlatlarımı yaktı ateş." Zorlu bir nefes aldım. Göğsüm hızla inip kalktı. Rahmi babanın ellini tutum. Ağlıyordu." Baba çocuklarımı getir artık. Ne olur getir çocuklarımı. Kalmasınlar orada baba. Bana bir şey olursa sahip çık onlara. Onlarda kimsesiz kalmasın baba." Başımı tutup göğsüne yasladı." Baba , çocuklarımı özledim. Hiç bir çocuk annesinden ayrı kalmamalı." Devam edemedim. Yetmedi gücüm. Ateşim büyüdü, büyüdükçe daha da yaktı içimi. Küçük bir feryat çıktı dudaklarım arasından." Çocuklarımı getir."

Göz yaşları saçlarım arasına düştü. Zor konuştu." Getireceğim evlat. Torunlarımı getireceğim."

Ellim karnıma gitti. Çocuk olamadım, ergen olamadım, genç olamadım, yetişkin olamadım. Bir anda anne oldum. Hayatımda ilk defa iki can sevdim. Hayat onuda bana çok gördü. Anne olmayı bile çok gördü bana. Asker oldum onuda çok gördü. Aşık oldum onuda öldürmek ile tehdit ettiler. Ne anlamım var benim o zaman yaşamanın? Bir tane bile güzel duygu yaşamayacaksam ne diye vardım?

İnsanlar acı çeker, sınanır. Yetmedi mi? Bu kadar acı , sınav yetmedi mi? Bu yaşıma kadar herşeyi yaşadım. Yetmedi mi? Ölünce mi bitecek bu acı? İçimde yanan ateş? Sansar yada ben ölünce mi bitecek? O zaman ya o yada ben ölüyüm artık bitsin bu acı. Gidiyim artık. Evlatlarımın yanına gidiyim. Giderken de başka kimsenin canı yanmasın. Başka sevdiğim bir insan zarar görmesin.

Ben mutsuz oluyum ama artık sevdiğim insanlar mutlu olsun. Ben ölüyüm ama sevdiğim insanlar ölmesin.

Deniz her türlü bu hikayede kül olacak kişiydi...

                        🌊   

Bölümü nasıl buldunuz?

Canlarım bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın destekleriniz benim için önemli.

Kocaman öpüldünüz ❤️

 

Loading...
0%