Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. Bölüm

@daisy_x06

Merhabaaa yeni bir bölüm ile karşınızdayım.

İyi okumalar dilerim 🤍

 

                          🌊

Zaman herkes için akıp giderken. Kimileri için hızlı, kimlerin için ise yavaş ve birileri için ise ızdırap gibi geçiyordu.

Buğra ve Nehir için ise önce ızdırap sonra yavaş ve şimdi de hızlı geçecek ana gelmişlerdi. Evleniyorlardı. O gün gelip çatmıştı. Bütün zorluklara rağmen el ele tutuşup yeni bir yuva kurma telaşına girmişlerdi.

Dışarıdan insan sesleri gelirken. Buğranın gözü sadece Nehiri görüyordu. Turuncu saçları belline kadar açık bırakılmış, yeşil gözleri en güzelinden parlıyordu dolunay ışığı gibi , kabarık gelinliği üzerinde çiçek desenleri süzülüyordu. Narin bir su gibi duruyordu karşısında. Ellini kalbine atmadan duramadı Buğra zira biraz daha böyle atarsa yerinden çıkacaktı. Gözleri erimeye yakın bir şekilde biraz sonra karım diyeceği kadına baktı.

Nehir son kez aynada kendine bakıp aşk dolu bakan adama döndü, dönmesi ile Buğranın gözünden bir damla yaş süzüldü. " Buğra ne oldu?" Endişeyle yanına varıp yüzünü kavradı.

Derin bir iç çekti Buğra." Çok güzel oldun. Şuanın hayalini o kadar kurdum ki şuan gerçek mi ? Hayal mi ayıramıyorum? " Nehir tam konuşacaken ellini dudağına götürüp susuturdu." Sus hayalse bile bu anı yaşamaya devam ediyim."

Dudağına dokunan parmağa küçük bir öpücük kondurdu Nehir. " Gerçek. Bana da hayal gibi geliyor ama gerçek." Ellini tutup sıkı sıkıya kavradı." Başardık Buğra bugün bizim en mutlu günümüz." Yıllarca süren zorlu günleri atlatıp bugünlere gelmişlerdi. Buğra daha Nehir liseye giderken aşık olmuş bir yıl boyunca peşinde koşmuştu sonunda hedefine ulaşmıştı ama bitmemişti aileler bu evliliği istemedi. Yıllardır gizli saklı görüştüler. Bunu da aştılar. En zor kısım Nehirin annesi idi ve en zor aşamayıda başarılı şekilde el ele verip halletmişlerdi.

İki aşk bir araya gelip. Her aşamayı birbirlerine destek olarak aştılar ve şimdi o kadar cefanın bittiği gün gelmişti. Düğünleri vardı onların düğünleri.

Birbirlerine minnetle baktılar. Buğra sessizce mırıldandı." Teşekkürler ellimi bırakmadığın için teşekkürler hayatımın kadını olduğun için."

Alnını Buğranın alnına yasladı Nehir. Sessizce mırıldandı." Teşekkürler hayatımın adamı olduğun için." Gözleri biririni buldu. Buğranın dudakları , Nehirin dudaklarına kayarken kapı gürültü şekilde açıldı.

" Gardaş şuna bir şey de ya ! Şuna bak hiç uyumlu olmamışız." Kazım en triplisinden içeriye girdi zira şuan Poyraza trip atıyordu. Çünkü Kazım,Poyraza siyah takım giymesini söylemişti ama Poyraz , Sılayı dinleyip gri bir takım giymişti ve şuan Kazım ile asla uyumlu değillerdi.

Poyraz en büyüğünden nefes verdi." Lan ne fark ediyor ha siyah ha gri?"

Kazım kocaman açtı gözlerini." Ne demek ne fark ediyor? Yanımda uyumlu durmak zorundasın."

Aradan kafayı Alparslan uzattı bambaşka konudan girdi." Lan yemekler ne zaman dağıtılacak? Açım oğlum ya." Ellinde ki kuru pastadan iki tane alıp ağzına attı.

Üçünü yarıp en neşelisinden içeriye girdi Derya." Ne dedikodu öğrendim inanamazsın." Hepsine göz ucuyla süzdü.

Hepsi aynı anda." Anlat çabuk anlat."

Düğün yokmuş gibi Nehir, Derya'nın kollunu tutup sandalyeye oturtu ve hepsi başına dikildi. Dedikodu vardı sonuçta düğün bekleyebilirdi.

Derya heyecanı artırmak için bekledi. Hepsi heyecan ile bakıyordu.

Nehir patladı." Anlatsana be Derya. Patlayacağım şimdi."

Derya ağzını kocaman açtı. Hepsi neredeyse ağzına girecekti. "Şimdi Tülay ve Eren."

Hepsi aynı anda." Eeeee."

" Dün gece sokakta."

Hepsi aynı anda." Eeee."

" Altıma sıçacağım şimdi." Dedi Alparslan sağa sola kıvranarak.

" Öpüşürken Tülayın babası basmış bunları."

Kazım ellini alnına götürüp vurdu." Erenin namusu gitmiş."

Poyrazda katıldı." Ter temiz çocuktu oysa yazık oldu."

Derya sinirle çıkıştı." Lan babası basmış diyorum siz ne diyorsunuz?"

Nehir şoklar içindeki ağzını elliyle kapatı.

Buğra gözleri kocaman açıldı." Eren yaşıyor de bana Derya."

Gülerek başını salladı Derya." Yaşıyor merak etmeyin ama malum yerinde biraz hasar olmuş olabilir."

Bu sırada içeriye toplayarak Eren girdi. Tüm bakışlar bir anda ona döndü. Önce boş boş göz kırpıştırdı sonra ise yüzlerinde ki imalı gülüşü görünce yüzü yavaş yavaş düştü. Deryaya anlatmak ile büyük hata yapmıştı kesinlikle." Sakın gülmeyin lan." Kimse bu uyarıya ciddiye almadan kocaman bir kahkaha attı. Acıyan yerine ellini götürüp ovuşturdu. Koca asker ol gel terörist kurşunu ile değilde kayınpeder kurşunu ile vurul.

Kazım yavaşça yanaştı." Kardeşim sen büyüdünde verdin mi?"

Poyraz gülüşleri arasında zorla konuştu." Nasıl vermişse topalıyor şuna bak." Yaptığı saçma espriye bir tur daha güldü Poyraz.

Eren en tersinden bir bakış attı ama işe yaramadı tabi. Kartal timinin en küçüğü olunca ciddiye bile alınmıyordun.

Alparslan ağzına iki tane daha kurabiye atarken aklında ki soruyu sordu." Doğru söyle Eren , Tülay dikiş atsın diye orandan vuruldun dimi?"

Kazım, Erenin malum bölgesine sağlam bir şaplak attı ve atması ile acı bir çığlık yükseldi Erenden." Sağlam dikiş atılmış gardaş." Hepsi buna güldüler. Dalga geçecek konu bulmuşken çılkını çıkarmadan bırakmaya niyetleri yoktu.

Eren ise acılı haliyle hepsine ters ters baktı." Gidiyorum ben be nerede benim canım Murat komutanım? O anlar insan derdinden."

Buğra anında ciddileşti." Murat komutanım daha kendi dertlerini anlamıyor seni mi anlayacak?"

Hepsinin gülüşü anında durdu. Tim içinde büyük bir gerginlik vardı. Murat ise hepsinden gergindi. Denize soruşturma açıldığı günden beri adeta alev topu gibi geziyordu askeriyede. Herkes köşe bucak Murat'an kaçıyordu. Yakalanan ise gazabına uğruyordu. Murat'ın siniri önceden de çekilmezdi şimdi ise hiç çekilmiyordu. Deniz geldiğinde azda olsa durulmuştu ama şimdi daha beter olmuştu. Önceki haline şükreder olmuştu askerler.

Derya derin bir nefes verdi." Zor bir durum içinde. Bildiğim kadarıyla Deniz komutanım yüz vermiyormuş." Murat ile konuşmaya çalışmıştı Derya ama pek bir bilgi alamamıştı.

Nehir gelinliğinin kenarlarını düzeltirken konuştu." Denizin böyle bir hayatı olacağını düşünmezdim. Dışarıdan hiç öyle bir hava vermiyordu."

Buğra ters ters cevap verdi." Ne olduğunu önemi yok. Murat komutanımın aklı varsa bırakır artık o kızı. Hata timden bile atılması gerekiyor." Buğranın nefretine hepsi yılmış bir bakış attı. Ortada daha bir bilgi olmadan Buğra nefret kusuyordu.

Erende katıldı." Doğru söylüyor. Terörist çocuğu ile aynı timde duracak halimiz yok."

Derya kaç gündür susuyordu en sonunda patladı." Boş boş konuşup durmayın artık. Kadın iki tane evlat kayıp etmiş. Yıllarca işkence görmüş siz burada ona nefret kusuyorsunuz." İkisine en ters bakışını attı. Derya genelde sinirli olmazdı ama bu konuşma üzerine sinirlenmişti." Bir tane piç iki üç laf söyledi sizde hemen Denize nefret kusuyorsunuz." Hem cinsini yedirecek değildi. Kadın kadının hem kurdu hem de yurdudur.

Buğra durmadı." Senin o piç dediğin amcası. Neler yaşamış olursa olsun o bir terörist çocuğu onlar arasında büyümüş birinden gerçekten vatan aşkı mı olacağını düşünüyorsun?"

Poyraz ve Kazım yine sessiz kaldı. Kavgaya katılmaları demek kavganın daha da büyümesine sebep olacaktı. Alparslan sindiği yerden tabağı bal dök yaptı. Dinlemek daha iyiydi. Soruşturma sonuç vermeden yorum yapmak istemiyorlardı.

Derya sinirle yerinden kalktı." O bir askerden önce anne Buğra. Bir annenin gözünün önünde diri diri çocuğunu toprağa gömüşler. Gerçekten onların tarafında mı olacağını düşünüyorsun?"

Ortama Yavuz girdi." Kendi elleriyle annesini öldürmüş bir kadın hain olmasını beklemeyin." Ellerini cebine atmış rahat rahat içeriye giriş yaptı. Anında hepsi ayağa kalktı.

Hepsinin ağzı kocaman açıldı." Ne ?"

Yavuz normalde bu durumu anlatma taraftarı değildi ama kavgaya bakılırsa anlatmak zorunda kalıyordu." En son operasyonda." Derya ve Poyraza baktı." İmha ettiğiniz mağara içinde Denizin annesi de çıkarıldı. Kendi elleriyle annesini öldürmüş. O kız vatanına ihanet etmez."

Buğra,Yavuz'a sitem etti." Annesini zaten sevmiyor. Öldürmesi gayet normal. Görmüyor musunuz? O kadının yanında duran herkesin canı yanacak. En başta da Murat komutanın. Bir terörist çocuğu için şehit mi olacağız?" Ellerini öne doğru açıldı." Kusura bakmayın benim terörist çocuğu için ne dökecek kanım nede ortaya canını atacağım gardaşım var."

Yavuz derin bir nefes verdi. Böyle olacağını biliyordu." O terörist çocuğu olabilir ama şimdi kim olduğuna bakacaksın." Yavuz kimseyi anne ve babasına göre yargılamazdı. Hele de Murat'ın sevdiği bir kızı böyle yargılamak istemiyordu. Murat onun için değerliydi sevdiği kızda Yavuz için değerliydi.

Buğra bunu da ciddiye almadı." Yarın bir gün o kadın yüzünden birimizden birine zarar gelirse o zaman konuşalım komutanım." Herkes derin bir nefes verdi. Üç gündür Buğra nefret kusuyordu. Sakin çocuğun içinde canavar çıkmıştı adeta. Birde Erende onu destekleyince ortalık daha da karışıyordu.

İçeriden Buğra ve Nehiri çağıran anons gelince kavgayı kenara bıraktılar. Buğra içine tekrar heyecan oturdu sevdiği kadının ellini sıkı sıkıya kavradı. Kazım ve Poyraz aynı anda sırtına sert bir yumruk geçirip öne doğru ittiler.

Önde Buğra ve Nehir yürüdü arkasından ise kartal timi. Büyük bir alkış tufanı koparken. Nehir tutuğu elli daha sıkı kavradı. Artık bu elli kolay kolay bırakmazdı, bırakamazdı. İçlerinde oluşan mutluluk yüzlerine vurdu. En ortaya geldikleri anda şarkıları çaldı. Buğranın elleri Nehirin bellini buldu, Nehirin elleri Buğranın omuzlarını. Şarkı devam ederken başarmanın gurur ile baktılar birbirlerine.

Kartal timi kenara geçmiş. En büyük tebessüm ile arkadaşlarına bakıyorlardı. Kartal timinden bir kişi daha yuvadan uçmuştu. Bir kişi daha sevdasına kavuşmuştu. Onlara ise büyük tebessüm ile izlemek kalıyordu.

En köşede Murat ellinde ki telefon ile Denizin resmine bakıyordu. Kucağında Berak yüzünde bu zamana kadar gördüğü en güzel gülüş , saçları savruluyordu. Derin bir iç çekmeden yapamadı Murat. Şuan yanında Denizin olmasını ne kadar çok isterdi oysa ama yoktu. Ellinden tutup aşkla gözlerine bakmayı, arada kafasını boynuna gömüp kokusunu içine çekmeyi ne isterdi. Lakin yoktu şuan tek özlemini giderecek bir tane fotoğraftı. Omuzları çöküktü hafif. Sevdiği kızın acılarını kendi acısı saymış omzuna yük yapmıştı. Rahatsız değildi Murat. Yük olacaksa sevdiği kızın yükü omuzlarında olsun. Of bile demezdi. Ömrünün sonuna kadar alacağı en güzel yük bu yüktü.

Fotoğrafı yaklaştırıp gülen yüzüne uzun uzun baktı. Daha çok gülmeliydi yakışıyordu. Yeni doğan güneşin ışıltısı kadar güzel geldi Murat'a. Hele saçları memleketinin dalgalı Denizi gibiydi. Yüzü sert ama dağların üzerinde bitten güler ve çiçekler kadar güzeldi ya gözleri Murat o elaya çalan gözleri ilk gördüğünde memleketine bakıyorum sanmıştı. Serti Deniz Karadeniz gibi ama içine girdiği zaman binlerce güzellik çıkıyordu. Karadeniz güzel olduğu kadar acısı ve derdi çok bir yerdi aynı Deniz gibi. Rahatsız değildi Murat. Yine olsa yine Denizi severdi. Huzur Denizin gözleriydi.

Düğün devam etti Murat fotoğrafa bakmaya devam etti. İki tane fotoğrafı vardı. İki resim arasında gitti elli. Bir tanesine baksa diğer resmini özledi diğerine kaydı elli. Bileğinde duran tokayı arada kimseye fark ettirmeden kokladı. Kokusu bile memleketiydi. Yetmedi Murat'a bu koku. İlk defa az ile yetinmek istemedi. Ruhu ilk defa daha fazlasını istiyordu. Oysa Rahmi albayın ona ilk öğrettiği az ile yetinmeyi öğren evlat olmuştu. Yetmiyordu. Doyamıyordu. Bin yıl yanında dursa bir saniye ayrılsa yine özlem ve hasret ile yanardı yüreği.

Başına gelen belaydı ve Murat ilk defa bir belayı bu kadar sevdi , benimsedi.

Düğün devam etti. Nikah kıyıldı, oyunlar oynandı, pasta kesildi Murat ise tek bir fotoğrafta takılı kaldı.

Sona gelindi artık düğünde takı merasiminden sonra bitecekti. Kartal timi tek tek altın taktı. Derya gösterişini yapmayı ihmal etmedi. Herkese önce havaya kaldırıp gösterdi sonra ise zevkle taktı. Sıra Murat'a geldi cebinden tam altını çıkarıp taktı. Buğra ile arasında kavga olsada en mutlu gününde kenara bırakıp sıkı sıkıya sarıldılar. Kardeşler arasında küslük olmazdı. Birbirlerine en içten şekilde dileklerini dileyip ayrıldılar.

Sona Yavuz kaldı. Altını çıkarıp Nehirin önünde durdu." Hep mutlu olun. Bir ömür boyu aynı yastıkta kocatsın rabbim sizi." Altını taktı. Hareket edemedi yüreğine acı bir sızı doldu. Kafasını hafif çevirip aşkla bakan karısına uzun baktı. Oğluna uzun baktı. Yüreğinde oluşan acı büyüdü. Yasemininin gülen yüzü yavaş yavaş soldu acı bir çığlık bıraktı geriye.

" Yavuz!"

Sırtında ve ensesinde hissettiği acı büyüdü kocaman bir bulut oldu. Bir an sendeledi. Süzülen kanları hisseti. Acı bağrışları hisseti. Hareket etmedi tam tamına üç kurşun daha sırtını deldi.

" Yavuz!"

Silahlar ortaya çıktı. Çığlıklar, bağırışlar, acı, göz yaşı sardı etrafı. Panik ile insanlar kaçarken. Kartal silahlarına sarıldı. Yavuz dimdik durdu karısına aşkla baktı. Dudakları arasında kocaman bir gülümseme oluştu. Yarın evlilik yıl dönümleri olacaktı. On bir seneye gireceklerdi ama ışık vardı beyaz bir ışık. İçine çeken bir ışık.

Bedeni yere düşerken, acı yoktu gözünün önünde Yasemin ve oğlunun yüzü belirdi. Sona gelmişti hissediyordu. Sesler karıştı tek bir ses kaldı karısının su gibi ince sesi kaldı kulaklarında. Dudakları sessizce mırıldandı."Eşhedü en lâ ilâhe illâllâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh." Gözleri kapandı beyaz ışık sardı her tarafını. Gözünden bir damla yaş süzüldü. Koca bir ömür gözleri önünden geçti. Karısı ve oğlunun yerlerinde dudakları yukarıya kıvrıldı. Son bir kelime daha döküldü dudaklarından." Vatan sağolsun."

Yasemin acı attığı çığlık arasından sıkı sıkıya sarıldı Yavuza." Yavuz aç gözlerini Yavuz!"

İnsanlar kaçıştı. Kartal timi vuran kişiyi bulamadı. Keskin nişancı vurmuştu. Nereden atıldığı belli olmuyordu. Ortalık hengameye dönerken vuran kişiyi bulmaya zamanları yoktu.

Hepsi Yavuzun etrafına toplandı. Murat ve Sercan kollarından kavrayıp Murat sırtına alıp arabaya yürüdü.

Geçti artık herşey için. Yavuz Demiral vatan uğruna şehit düşmüştü. Arkasında bir tane kadın bir tane evlat bırakıp göçüp gitmişti dünyadan. Vatanı, karısı, evladı için yaşamıştı. Hepsi için canını ortaya koymuştu. Vatanı için şehit olmuştu. Arkasında ona deliler gibi aşık bir kadın, beş yaşında oğul bırakmıştı.

Önce Allah'a sonra Vatana en son ise kartal timine emanet etti Yavuz.

Sevdası büyüktü Yasemine ama vatan aşkı hepsinden büyüktü.

 

*******

Ellimde poşetler ile ağır ağır yürüdüm. Bugün Buğra evleniyordu ama gitmemiştim. Gidecek değildim. Gitsem ne olacaktı ki? Nefret bakışlar kurulacaktı bunun yerine evde Sabiha ile film izlemek daha cazip geliyordu.

Evden zorla beni gönderip markete ne kadar abur cubur varsa almamı istemişti. Bu kızın gerçek hemşire olduğuna dair kesinlikle şüphelerim var. Hemşiresin sen az sağlıklı beslenmen gerek ama bu kız tam tersiydi. Abur cubur yemeden duramıyordu.

Merdivenleri hızla çıkıp kapının önüne geldim. Poşetleri yere koyup anahtar ile kapıyı açıp içeriye girdim. Mutfağa yöneldim." Sabiha bu gidişle senin yüzünden markete borcumuz olacak." Ses gelmedi. Sıtkı ile aşk yaşıyordu büyük ihtimalle. Abur cuburları poşetinden çıkarıp açtım. Hepsini tabaklara böldüm." Hemşire bak hastane film yada dizi açarsan izlemem baştan söyleyim helede asker dizisi açarsan hiç izlemem." Ses yine gelmedi.

Bu kadar sessiz kalması normal değildi. Helede abur cubur poşetin sesini duyunca anında başımda bitmesi lazımdı. Poşetleri kenara bırakıp salona yöneldim." Sabiha bak giriyorum. Giyin üzerinizi." Yaptığım şakaya gülüp kapıyı açıp içeriye girdim. Girmem ile gülüşüm bıçak gibi kesildi. Yutkundum. Kalbime ağır bir balyoz indi adeta. Kelimeler benden bağımsız döküldü dudaklarımdan" Sabiha." Ellim silahıma gitti. Duvarda kanlar içinde.

Sevmenin bedeli.

Koşarak yere çöktüm." Sabiha aç gözlerini." Ellim anında şah damarına gitti. Bekledim... Bekledim... Bekledim. Atıyordu ama çok yavaştı. Sağıma soluma baktım. Kenarda duran tişörtü alıp karnına bastırıp kanı durdurmaya çalıştım. Sesim titredi." Sabiha." Kollarını tutup bedenini kendime çektim. Karnında üç yerinde bıçak darbesi vardı. Yaralamışlardı. Ta evimin içine kadar girip zarar vermişlerdi.

Yaraya daha sıkı bastırdım anında kana bulandı. Duygularımı kontrol altına almaya çalıştım. Yüzüne gelen saçları ellerim ile kenara çektim." Dayan hemşirem dayan ." Kollumu bacağın altına geçirip, tek ellim ile beline destek verdim. Usulca yerden kaldırdım. Saçlarına ardı ardına öpücükler kondurdum." Dayan ne olur dayan. Sende zarar görme." Kalbime inen ağır darbelere rağmen soğuk kanlı kalmaya çalıştım.

Hızla ilerleyip masada duran arabanın anahtarını alıp evden çıktım. Ayağım ile kapıyı kapatım. Hızlı adımlarla indim merdivenleri. Kollarım arasında yatan kızı sıkı sıkıya göğsüme yasladım. Araba Allah'tan binanın önünde duruyordu. Arabayı açıp arka koltuğa yavaşça bıraktım bedenini yanda duran çeket ile üzerini örtüm. Koşarak sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdım. Gazı sonuna kadar kökledim.

Hayır ... Hayır... Hayır...

Bir kişi daha kayıp edemem. Bir kişinin daha benim yüzümden ölmesine izin veremem. Sevgim bir kişiye daha zarar vermesine izin veremezdim.

Arada kafamı arkaya çevirmeye çalıştım." Sabiha yaşa bana bir nefret daha bırakma." Acıyla bağırdım." Yaşa ne olur yaşa." Çalınan korno seslerini umursamadım, kırmızı ışıkları umursamadım. Kayıp edemem bir kişiyi daha kayıp edemem.

Önümde oluşan trafiğe sövdüm. Kornaya ardı ardına bastım." Açın su siktiğimin yolunu. Açın!" Açılmıyordu tek bir çarem vardı. Direksiyonu kırıp kaldırıma çıktım. Kayıp edemem bir kişiyi daha kayıp edemem. Dayanamaz yüreğim bir nefret daha yük edemezdim. Yaşamalıydı.

Kenara kaçan insanları umursamadan son gaz sürdüm. Trafiği geçip ana yola tekrardan çıktım. Yarım saat uzaktı hastane. Daha hızlı olmalıydım. Sanki son hızda değilmişim gibi daha çok bastım gaza. Güçlü durmaya çalıştım. Soğuk kanlı olmak zorundayım. Ağlamanın sırası değildi.

Araba son hız giderken kafamı bir saniye arkaya çevirdim. Çeket bile kana bulanmıştı. Zaman algımı kayıp ettim. Ne ara hastanenin önüne geldim bilmiyorum. Kapıyı açıp arka kapıya ulaşıp açtım. Bağırdım." Sedye getirin cabuk!" Kanlar içindeki bedenini kollarım arasına aldım." Sabiha yapma bana bunu. Yakma yüreğimi kız kardeşim." Gözler bana dönerken öfkeyle tekrar bağırdım ." Getirin şu siktiğimin sedyesini!"

Koşarak sedye getirdiler. Kollarım arasından sedyeye bıraktım bedenini bir yandan hızla giderken ellini tuttum. Doktorlara yarasının nerede olduğunu söyledim.

" Ameliyathaneye alıyoruz cabuk cabuk."

Bir damla yaş süzüldü yanağımdan aşağıya. Ellini sıkı sıkıya kavramaya devam ettim. " Kız kardeşim yapma bana bunu . Hadi kızım. Daha film izleyeceğiz söz senin istediğini izleyeceğim yaşa Sabiha." Bir damla daha süzülüp aktı gitti. Sedye ile koridorlardan geçtik.

Kafamı sola çevirmem ile kartal timini gördüm ve sevgilileri. Sabihanın ellinden ellim sıyrılıp giderken , hızla devam ettiler ama ben kaldım. Nehirin gelinliği kanlar içindeydi. Murat'ın beyaz gömleği kanlar içindeydi, Yasemin ablanın elleri kanlar içindeydi. Yutkundum. Kalbime ağır bir darbe daha indi. Gözlerim hepsini hızla taradı. Tek bir kişi yoktu.

Yavuz abi.

Gözler bana döndü. Buğranın ve Erenin gözleri içinde nefret vardı. Murat ise ellerime bakıyordu kanlar içinde olan ellerime. Ameliyahanenin kapısı açıldı. Doktor başı önde çıktı. Herkes ayaklandı sorular sordu. Umutla baktılar. Sessi kısık çıktığı halde duydum söylediğini doktorun." Başınız sağolsun."

Yasemin abladan öyle bir feryat yükseldi ki duvarlara çarpıp tüm hastaneye yayıldı. Bedeni acıyla yere düşerken, göz yaşları ardı ardına aktı. Ellini yumruk yapıp kalbine ağır darbeler indirdi." Yavuz!"

Yavuz abi...

Göz yaşlar tutulamadı. Dondum kaldım. Tepki veremedim. Ölmüştü. Yüzbaşı Yavuz Demiral şehit düşmüştü. Kartal timi yıkıldı. Murat olduğu yere çökmüştü. Koridorda acı feryatlar yükseldi acı çığlıklar duvarlara çarptı.

Buğranın öfke dolu bakışları beni buldu." Senin yüzünden."

Senin yüzünden.

" Senin yüzünden oldu. Dedim ben. Onun yüzünden canımız yanacak dedim." Öfkeyle üzerime yürüdüğünde Murat önüne geçip tuttu." Öldü Yavuz abi onun yüzünden öldü. Yavuz abi , Nehirin önünde olmasaydı Nehir ölecekti yada ben. Onun yüzünden öldü." Kustuğu nefrete baka kaldım sadece.

Yasemin abla yerinden kalkıp yanıma yaklaştı. Yüzüme kalkan ellini durdurmadım. Yüzüme inen tokatla kafam hafif yana döndü. Acıyla yakama yapışıp sarstı bedenimi." Senin yüzünden mi öldü kocam? Söyle bana senin yüzünden mi öldü Yavuz?!" Daha çok sarstı bedenimi. Durdurmadım.

Buğra ağlasada öfkesini kusmaya devam etti." O piç amcası yüzünden öldü abim. O hayatımızda olmasaydı olmayacaktı. Canımızı yakacak dedim size."

Gözlerim kapandı. Yasemin abla daha çok sarstı bedenimi. Ses etmedim. Sevgim zarar demiştim, geçmişim zarar demiştim. Ateşime yaklaşan herkes yanıyordu. Yavuz abide yanmıştı. Bir nefret daha bıraktım kendime. Geçmişin bir yükü daha yüklendi omuzlarıma.

Yasemin abla yüzüme sert bir tokat daha indirdi yine ses etmedim. Düşmek üzere olan bedenini tutttum." Yarın evlilik yıl dönümüzdü. On birinci yıllımıza girecektik ama senin yüzünden olmadı. Yavuz sevmişti seni." Bedenimi itmesi ile iki adım geriledim." Senin yüzünden kocam gitti. Bu hayattaki tek sığınağım gitti. Evladım babasız kaldı."

Yutkundum. Benim yüzümden bir çocuk babasız bir kadın kocasız, vatan askerini kayıp etmişti. Gözlerim Murat'a döndü. Ben demiştim bakışımı attım. Daha fazla duramadım adımlarım geriledi. Sabihanın gittiği yöne doğru zorla yürüdüm. Acı çığlıklar hala geldi kulağıma. Koridorun sonunda ameliyathanenin önüne gelip duvarın dibine çöktüm. Kanlar içinde duran ellerime baktım. Benim yanımda duran herkes kana bulanıyordu.

Dizlerimi kendime çektim. Kollarım ile sardım. Onlar orada ağladı ben ise burada. Yavuz abi gerekirse senin için canımızı ortaya koyarız demişti. Koymuştu ve toprak onuda almıştı. Sevmemeliydim. Timden ayrılmak istediğimde Murat'ı dinlemeyip ayrılmalıyıdm. O zaman Yavuz abi yaşayacaktı. Sabiha yaralanmayacaktı. Kendime bir nefret daha bırakmayacaktım. Deniz sadece zaradı. Sevgisi zarardı.

Göz yaşlarım ardı ardına aktı. Canım yandı yine canım yandı. Kimin yüzünden amcam yüzünden. Ateşim yaktı.

Yavuz abi ölmemeliydi. Onun mutlu bir yuvası ona deliler gibi aşık karısı, babasına düşkün oğlu vardı. Yavuz abi ölmeyi hak etmedi. Benim ölmem gerekirdi. Yavuz abinin değil. O mutluydu, mutsuz olan benim ölmem gerekti. Yavuz abinin hayata kalıp koruması gereken iki can vardı. Benim ise beni diğer tarafta bekleyen iki canın yanına gitmem gerekirdi. Adaletsizlik bu. Hem de çok büyük adaletsizlik.

Cebimden zorla telefonumu çıkartım. Aramak istediğim numarayı bulup üzerine bastım. Kulağıma götürdüm. Sesimi düz tutmaya özen gösterdim." Merhaba komutanım soruşturma sonuca vardı mı?"

" Temizsin Deniz." Artık önemi yoktu.

" Komutanım tayini mi istiyorum."

Bir kaç saniye durdu." Bu olmaz Deniz ama istersen timini değiştiririm."

" Olur komutanım ve izniniz olursa bir süre daha dinlenmek istiyorum."

" İyi olana kadar gelme Deniz."

" Sağ olun komutanım iyi akşamlar." Telefonu kapattım. Artık o timde duramazdım. Yavuz abinin bıraktığı hatıralara bakamazdım. Kimsenin yüzüne bakacak yüzüm yoktu. Haklılardı. İnsanlar bana nefret kusmakla hep haklıydı. Kan olan telefona zorla basıp diğer aramak istediğim numaraya basıp aradım. Telefon açılınca kulağıma götürdüm." Suskun biraz sonra sana konum atacağım yanıma gel. Kimsenin haberi olmayacak. Rahmi albayın bile." Telefonu kapattım. Adresi attım. Telefon ellerim arasından kayıp yerle buluştu.

Göz yaşlarım daha çok artı. Kafamı geriye yaslayıp üç defa duvara vurdum. İçimde büyüyen acı her dakika daha da büyüdü. Kan olan ellerim. Kimi seversem bu ellere o kişinin kanı bulaşıyordu.

Yasakladım kendime sevgiyi.

Ağladım... Ağladım.... Ve ağladım...

Denizin payına ağlamak düşerdi.

 

*******

Geçmişin izinden kurtulamadım . O zaman o izleri ben yok ederim. Karşımda kanlar içinde yalvararak bakan kadınan öfkeli bakışlarımı sundum sadece.

Zor aldığı nefesler arasında konuşmaya çalıştı." Yapma Deniz amcan yaşatmaz seni." Umrumda değildi. Artık ateşim,öfkem dışında canımı yakan kim varsa onlarda bu ateşte yanacaktı. İlk kişi ise amcamın canı sevgilisi İnci Taşkın.

Sesim donuk çıktı." O gün Derini diri diri gömerken sende vardın. O gün sen beni düşündün mü?" Saçlarını kavrayıp yüzünü yüzüme yaklaştırıp nefretle konuştum. " Kenarda güldün sadece. Bir annenin canı yanarken sen ise bu manzayı gülerek izledin. Seni unuttuğumu zannettin?" Saçlarını daha çok çektim. Acıyla inledi. " Asla. Hepiniz aklımın bir köşesinde durdunuz hep." Yüzünde ki acı daha da artı. " Tecavüz edildim. Gülerek izledin. Dövüldüm, gülerek izledin, işkence ettiler, gülerek izledin. Sıra bende gülme sırası bende." Saçlarını geriye doğru savurdum.

" Deniz ellimden hiç bir şey gelmezdi." Boş laf. Amcam kadar onunda elli güçlüydü istese çokta güzel gelirdi. İşine gelmemişti sadece. Küçük Deniz bu laflara kanardı ama büyük Deniz kanmazdı artık.

Kafamı iki yana salladım. İlerleyip masaya oturdum. Son kalan dokunuşlarım ile makyajımı bittirdim. " Bana boş laf anlatma İnci. Yeri geldiğinde amcamdan bile güçlü bir kadındın. İşime gelmedi desene sen şuna." Yandan peruğu aldım, kafama taktım." Bana hep ne derdin hatırlıyor musun?"

Göz yaşları arasında konuştu." Ateş."

Başımı salladım." Evet, şimdi o ateş hepinizi yakacak."

" Deniz biliyorum canın yandı. Bak ben sana hep çok üzüldüm." Evet üzülmüştü ama gülerek üzülmüştü. Yemek vermediklerinde köpeklerin önüne atılan kemik parçalarını önüme atmıştı. Ne kadar üzülmüş ama dimi?

" Maddem üzüldün tam üzül o zaman İnci. Benimle aynı acıyı yaşada üzüldüğüne inanıyım." Peruğu tamamen kafama takınca yandan ayakkabıları alıp içine boyumu uzatmak için topuklar koyup giydim." Canım yandı sizinde canınız yansın!" Yerimden kalktım. Başıma şapkayı çektim. Kapşonun önünü daha çok çektim.

" Yapma Deniz. Amcan bana bu yaptıklarını öğrenirse yaşatmaz seni." Çırpınmaya çalıştı. Boşa çaba .

Alayla güldüm." Benim olduğumu düşünmeyecek ki." Kollarımı iki yana açıp etrafımda döndüm." Bak bakalım kime benziyorum şuan?"

Korkuyla yutkundu." Asya'ya." Onayladım. Amcamın sağ kolu ve yıllarca yanında duran o kadın. Çocuğum ölürken gülenlerden biride oydu. Onu ben öldürmeyecektim. Canım amcam kendi elleriyle en güçlü adamını öldürecekti. Bir taşla iki kuş vuracaktım. Bir gecede iki can alacaktım. Ateşim iki kişiyi aynı anda yakacatı. Yavaş adımlarla yanına yaklaştım. Korkuyla geri kaçmaya çalıştı. Boşa çaba hemde çok boş." Yapma Deniz. Ne istersen veririm. Ne olur ne istersen önüne sererim."

Çenesinden tutup öfkeyle ve iğrenerek baktım." Tamam ver." Umut kuruldu gözlerine." İki evladımı geri ver bana." Yüksek çıkan sesimle irkildi." Hadi!"

Korkuyla başını salladı. İstediğim buydu korku iliklerine kadar korku. Acı istiyorum. Benim kadar yansın canları. Kollundan tutup yerinden kaldırdım. Çırpınmaya çalıştı işe yaramadı, yalvardı işe yaramadı, yardım istedi işe yaramadı, bağırdı işe yaramadı. Burada kimse onu bulamaz. Kimse sesini duyamazdı.

Kollunu çekiştirerek dışarıya çıkardım. Bir saat önce kazdığım mezarın önünde durdum. İleriye uzanıp kamerayı açtım. Bu anı amcamın kaçırmasına asla izin veremezdim. İncinin ağzını sıkı sıkıya bağladım. Asya'nın başına taktığı örtü ile.

Evde kaldığımda boş durmadığımı söylemiştim. Önce Asya'nın saklandığı yeri bulmuştum. Gizlice evine girip uyurken örtüsünü ve kıyafetlerini almıştım. Yüzünü beynime kazımıştım. Daha sonra İnciyi bulmuş ve saklandığı yerden gidip almıştım. Şimdi ise makyaj ile yüzümü Asya'ya benzetmiştim. Karanlık olduğu için ben olduğumu anlamayıp Asya sanacak canım amcam. Ve bu örtü bir tek Asya'da vardı. Kıyafetlerini de giyinmiş ve ayakkabının içine koyduğum topuklular ile Asya ile aynı boya gelmiştim.

Kameraya bakmadım. İnci çırpındı umrumda olmadı. Ayaklarına uzanıp bağladım. Elleri zaten arkadan bağlıydı. Yüzüne attığım sert yumruk ile mezarın içine düştü çıkma şansı asla yoktu. Çırpındı, korkuyla baktı, ağladı. Hiç biri umrumda olmadı. Yandan aldığım kürek ile yavaş yavaş üzerine toprak attım. Yavaş yavaş nefesi kesilsin istiyordum. Önce korksun sonra ise acımı anlasın ve gerçekten benimle üzülsün.

Maddem benim evladım diri diri gömüldü. Canım amcamın sevgilisi de öyle ölmeli. Empati değerli bir duygu sonuçta. Canı yansın hepsinin canı parmak uçlarına kadar yansın.

Toprak atmaya devam ettim. Her toprakta Derin gözlerim önüne geldi, acı ağlayışı kulaklarımı doldurdu. Bir intikamın daha alınıyor anneciğim. Az kaldı yavaş yavaş hepsi bu sonu görecek. Rahat uyu anneciğim. Annen sizi unutmadı, acınızı , size gülen insanları unutmadı. Hepsine tek tek sıra gelecek.

Toprak atmaya devam ettikçe önce bedeninin aşağısına sonra ise yüzüne doğru attım. Gözleri içindeki korku işte istediğim duygu buydu. Ve acı. İkisi bir arada olunca içimdeki bir ateş sönmeye başlıyordu.

Tüm yüzü kapandı. Çırpınışları durdu. İstediğim olmuştu. Hızlı attım toprağı artık , bir süre sonra ise koca bir mezar oldu. Bacağımda ki bıcağı çıkartıp mezarın başında duran tahtaya çarpı işareti attım. Buda Asya'nın işaretiydi. Tüm işim bitince kamerayı kapatım. Onlar beni ne kadar tanıyorsa bende onları tanıyordum. Yıllar onları tanımak için çok büyük tecrübe vermişti ellerime.

Yanda duran benzin dolu şişeyi aldım. Tüm mezarın üzerine döktüm. Cebimden çakmağı çıkarıp mezarın üzerine attım. Ateş önce yavaş sonra ise harlanarak mezarı sardı. Kenara geçip izledim. Demiştim ateşim sadece beni değil canımı yakan herkesi yakacak diye.

Ateş yandı ben izledim. İçimde böyle yanıyordu. İçimde ki bir parça ateşi buraya bıraktım. İçimde acıma olmadı, yüzümde merhamet olmadı.

Yavaş yavaş ateş söndü ve kül oldu. Size mezarınızda bile rahat yok.

Etraftan tüm izleri yok ettim. Almam gereken her eşyamı aldım. Binanın içinde yoğun kan kaldı ve Asya'nın boynunda duran kolyesi. Amcamın sana çok güzel bir ölüm seçeneğine adım kadar eminim Asyacığım. Bol kanlı.

Arabaya bindiğimde videoyu bilgisayara taşıyıp canım amcama attım. Video uzaktan çekilmiş gibi duruyordu alta dip notumu düştüm. Yıllardır Asya ve İnci arasında rekabet vardı. İkiside amcamı elde etmeye çalışıyordu. Amcam, Asya'nın kendisini sevdiğini biliyordu buna rağmen yanından ayırmıyordu.

Ve dip not." Artık kavga bitti."

Savaşı onun kurallarına göre oynayacağım demiştim. İlk adımı atmıştı. O benden iki can aldı sıra bende. İki canda ondan eksilsin.

Biri sevdiği kadın diğeri en güçlü adamı. İki büyük acı aynı anda . Nasıl üzüldüm anlatamam.

Savaş şimdi başladı amca.

 

       

******

Al bayraklar içinde duruyordu Yavuz. Kafalar dikti ama gözler yaşlıydı. Bir gün içinde iki mezar vardı. Birinin başı kalabalık diğerinin başında ise sadece Deniz vardı.

Kartal timi dik durmaya çalışıyordu. Ağlayamazlardı. Düşmanları sevindiremezlerdi. Genizlerine dolan acıyı yutmaya çalıştılar olmadı. Çenelerini sıkarak tuttular kendilerini. Bir intikam daha bıraktılar kendilerine.

Yavuzun oğlu al bayraklar içinde duran babasını gösterdi." Bakın benim babam bu." Küçüktü beş yaşında. Babasının öldüğünü bile anlamamıştı. Tabut içinde yatan babasını gururla arkadaşlarına göstermeye çalışıyordu. Babası hep ona şakalar yapardı. Yine şaka yapıyor zannetti. Al bayraklar içinde ki tabuta yaklaşıp kollarını sardı." Hadi baba kalkta oyun oynayalım. Akşam maç var bana forma alacağına söz vermiştin." Dudaklarını büzdü." Baba , annem ağlıyor kalkta her zaman olduğu gibi sil göz yaşlarını ben siliyorum ama yenisi akıyor."

Yasemin daha çok ağladı. Kollarını tutan ellerin bile bu yanan yüreği taşımaya güçleri yetmedi. Yere çöktüler. Ellini kalbine koyup ardı ardına vurdu Yasemin. "Çiğerimi yaktın Yavuz! Ateş düştü evime!" Feryatları yankılandı alanın içinde. " Ocağıma ateş düştü! Yaktın yüreğimi Yavuz!"

Bir eve daha ateş düştü. Bir ev daha vatan için can ortaya koydu. Haberlerde otuz saniye gösterilen acı, evin duvarlarına bir ömür hapis oldu.

Murat gözüne dolan yaşlara rağmen dimdik durdu. Tabutun önüne geldi. Al bayrak üzerinde gezindi parmakları. Yavuz timde ki en yakın olduğu isimdi. Askeriyeye ilk geldiği andan beri yanında olan. Yediği içtiği ayrı gitmediği. Her şeylerini birbirlerine anlattığı arkadaşı. Onlar sadece arkadaş değil; abi kardeşti. Murat toprağa abisini veriyordu. Komutan değil, devre değil, silah arkadaşı değil abisini veriyordu toprağa. Yeri geldiğinde Hakan ve Buraktan bile ileri olan abisini. Al bayrağı üç defa öpüp alnını yasladı. Gözleri içinde intikam vardı. Cebinden çıkardığı Yavuz'a isabet eden kanlar içindeki kurşunu al bayraklar içinde ki tabutun üzerine koyup kenara çekildi.

Alanın içinde gür bir ses yankı yaptı." İleri adım!"

Askerler anında ileri adıma geçti. Tabutun yanlarında durdular.

Yasemin durdurmak istedi. Sevdası gidiyordu. Yılların aşkı, beraber yaşlanırız dediği adam gidiyordu. İleride oğulları ile hayaller kurduğu adam gidiyordu. Evinin direği, ilk aşkı gidiyordu." Götürmeyin. Yavuz toprak yakışmadı sana." Ardı ardına kalbine darbeler indirmeye devam etti." Yaktın ciğerimi Yavuz!" Yasemin canı ilk defa bu kadar yandı. En acı çığlığı, feryadını burada bıraktı. Göz yaşlarını ilk defa Yavuz silemedi.

Gür ses tekrar bağırdı." Şehit al!" Omuzlara alındı al bayraklar içinde ki tabut." İleri adım marş!" Atılan sert adımlar eşliğinde ilerlendi. Ağlayamadılar ama acılarını her vuruşlarında bir damla göz yaşına eş değer geldi. Yer gök ayak sesleri ile inledi.

Yavuz vatanı için ölen asker. Evinin içinde dayanak. Karısı için mutluluk, oğlu için kahraman, tim için abi . Bir kişi toprağa karıştı ama arkasında kaç kişide onunla beraber toprağa karıştı. Belki ölmediler ama yüreklerinde bir ömür boyu yanan bir ateş bıraktılar.

Dillerde tek bir teselli cümlesi oldu.

Vatan sağolsun.

Uzaktan izledi Deniz bu manzarayı. Abi olarak gördüğü abisinin törenine bile katılamadı. Katılsa bile izin vermezlerdi. Deniz dik duramadı. Burada kimse onu görmüyordu. Yine gizli saklı ağladı kimse bilemedi. Bir gün içinde iki mezar kazıldı. Biri kalabalık oldu diğeri ise sadece Deniz oldu başında.

Başında ki örtü saçlarından hafif kaydı. Mezarın içine Yavuz kondu. Kartal timi aldı kürekleri yavaş atılar toprağı. Toprak bile incitmesin istediler şehitlerini. Kazım göz yaşlarını daha fazla tutamadı. Küreği kenara koyup uzaklaştı. Elliyle yüzünü gizledi. Hepsi zor duruyordu ama son görevlerini kendi elleriyle yapmak zorundaydılar.

Her bir toprakta. İçlerine biraz daha intikam tohumu ektiler. Bir gün bu tohumlar büyüyecek ve sarmaşık gibi saracak düşmanların boğazını.

Murat küreği kenara koydu. Gözleri tam Denizin olduğu tarafa kalktı. Ağaçlar vardı sadece ama biliyordu Murat. En baştan beri Deniz buradaydı. Gelememişti. Kendini suçluyordu. Yavuzun ölümünün kendisi yüzünden olduğunu düşünüyordu.

Yine kendine bir nefret bırakmış yine günah keçisi kendisini ilan etmişti. Artık Denize ulaşmanın daha zor olduğunun farkındaydı Murat. Bundan sonra daha da zor olacaktı herşey.

Bir yanda abisini diğer yanda sevdiği kızı kayıp ediyordu Murat.

 

*******

Buraya geldiğim için kendime daha sonra sövecektim. Murat'ın evinin kapısının önünde duruyordum. Ellim kalkmıyordu yanında olmak istiyordum ama gitmiyordu ellim. Ne diye gelmiştim ki ben buraya? Ne diyecektim? Abisi gibi gördüğü adam benim yüzümden ölmüştü. Hangi yüzle karşısına çıkacaktım.

Boşuna gelmiştim. Sırtımı dönüp merdivenlere yöneldiğim an kapı açıldı. Çatalaşmış ve kısık geldi sesi." Deniz."

Yavaş yavaş döndüm. Darmaduman haldeydi. Gözleri içi kan çanağına dönmüştü, saçları dağılmış, göz altları morarmıştı. İlk defa onu bu halde gördüm. Kalbime ağır bir darbe indi. Yüzüne bakamadım. Bakacak halde değildim. Konuşamadım. Mahçuptum hemde çok. Yavaş adımlarla yanıma yaklaştı. Elli yüzüme kalktı, önüme düşen saçları geriye doğru taradı. Bir elli belime dolandı. Yerden kaldırdı aynı adımlarla evin içine soktu. Kapıyı ayağı ile kapattı. Kanepeye oturduğumuzda başı boynuma gitti. Ve ardından gelen hıçkırık sesi. İçim acıdı bu haline. Oysa o hep dimdik dururdu şimdi ise yaralı bir çocuktan farkı yoktu.

Ellim kalkamadı. Başı boynumda dururken bir bir göz yaşları süzüldü boynuma. Murat Karasu ağlıyordu hemde hıçkıra hıçkıra. Törende dimdik durmuştu, şimdi ise darmaduman haldeydi. Sessizce mırıldandım." Özür dilerim."

Cevap vermedi ağladı sadece ağladı. Kollarım boynuna dolandı kendime çekip sıkı sıkıya sarıldım. Bugün sadece bugün yanında olacak acımızı beraber yaşayacağız. Son bir gece sonra ise vedalaşacaktık. O bilmese de.

Başını boynumdan çekip göğsüme yasladı. Murat'a sinir yakışırdı, öfke, huzur, mutluluk, neşe yakışırdı ama acı yakışmamıştı. Ağlamak yakışmamıştı. Hep dimdik duran bakışları ile insanı korkutan Murat'a göz yaşı yakışmamıştı. Bu hali canımı yaktı. Ağlayışları artı, omuzları sarsıldı onu ilk defa ağlarken gördüm. Mahvolmama yetti.

Çatalamış sesi boğuk geldi." Sen bana geldin bu sefer sen bana geldin." Derin bir iç çekti." Gitme Deniz sende benden gitme." Gitmeliydim. Yanımda durduğu her an daha çok böyle olacaktı. Mahvolacaktı. Sevdiğim adamın kül olmasını istemiyordu yüreğim. Kendi sevgimden bile korumak zorundaydım onu.

Bir damla yaş süzüldü yanağımdan." Özür dilerim Murat." Mahçup çıktı sesim, üzgün çıktı.

Kafasını iki yana salladı ağlayarak." Özür dileme yanımda ol sadece ellimi bırakma." Ellime uzanıp tutu önce kokladı avuç içimi sonra ise kocaman derin bir öpücük kondurdu tam kalbime giden damardan. Bedenimi koltuğa bırakıp, dizime yattı. Küçüldü. Küçük bir çocuk gibi küçücük kaldı dizimde. Koca heybetli adam çocuk gibi oldu. Acı insanı küçültürürmüş. Küçülmüştü. Ağladı, heybetli Murat Karasu dizlerimde çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağladı.

Benim yüzümden bu hale geldi. Benim yüzümden abisini kayıp etti. Benim yüzümden tim ile kavga etti. Benim yüzümden acı çekti. Benim yüzümden canı yandı.

O sevgisi ile beni iyileştirdi ben ise sevgim ile canını yaktım.

Sevgi hani iyileştirirdi? Neden benim sevgim sadece zarar veriyordu? Can yakıyordu? Can alıyordu?

Sevgim zehirdi bu sevgiyi her tadan insanı öldürüyordu. Dumanı sevdim . Öldü. Derini sevdim. Öldü. Yavuz abiyi sevdim. Öldü ve kim bilir daha kaç sevdiğim insan benim sevgim yüzünden ölecekti.

Ateş sadece kendini yakmazmış etrafını da yakarmış. Ateşe çok yaklaşırsan yakar, yıkardı. Uzak durursan ise sadece sıcak tutardı. Uzak durmalıydım ki Murat sıcak kalsın. Yakmasın ateşim daha fazla onu. Bugün ilk defa ateşim onu yaktı ve ağladı. Bir daha ağlamasına yüreğim el vermezdi. Ağlamasını sevmedim, gülmesini severdim. Gülüşünü öpmeyi severdim.

Sessiz ağladım, o hıçkıra hıçkıra ağlarken ben sessiz ağladım. Bilmedi ağladığımı , duymadı. Yine eski Deniz oldum. Kendi içimde yaşadım acımı. Sessiz ve sakin.

Saatlerce dizimde hıçkıra hıçkıra ağladı. Murat Karasu hep dimdik duran o adam dizlerimde Yavuz abi için hıçkıra hıçkıra ağladı.

Bir süre sonra ağlayışları durdu. Elli ellimi tutup bırakmadı. Konuşmasa bile anladım. Gitme diyordu. Bırakma ellimi diyordu. Önceden ben onun limanına sığınırdım şimdi de o benim limanıma sığınmak istiyordu. Bilmiyor ki benim limanım dalgalı, çetin. Ayakta duramazdı. Kollarım onu saracak kadar uzun ama kalbim onu koruyacak kadar büyük değildi.

Kalbimde ona büyük bir yer vardı. Kalbim onu her şekilde kabul ediyordu ama geçmişin içindeki karanlık onu istemiyordu.

Özür dilerim Murat. Başka bir hayata başka güzel bir hayatımız olabilirdi. Belki evlenirdik bile sen bilmesen bile senden bir çocuğum bile olmasını isterdim. Aynı senin gibi siyah saçlar, kahve gözler , sert çene hatları, geniş omuzları olan bir erkek çocuğum olmasını o kadar çok isterdim ki. Buda ilkti bir erkekle evlenmek istememde ilkti. Ondan çocuğum olmasını istememde ilkti. Ama bazı hayaler sadece kurulmak için vardır . Her hayal gerçek olmazdı. Bazı hayaler sadece hayal olarak kalmalıydı.

Seviyorum seni Murat Karasu.

Yerinden yavaşça doğruldu. Bacaklarımdan tutup kucağına çekti bedenimi. Ellim yüzüne kalktı yavaş yavaş sevdim, okşadım. Yüzünün her noktasına öpücük kondurdum. Her öpüşümde rahatladı. Gözleri kenarında uzun uzun gezindi dudaklarım. Sakin sevdim , yavaş sevdim.

" Murat." Yanağına öpücük." Murat." Boynuna öpücük." Murat." Alnına öpücük." Murat." Burnuna öpücük." Murat." Dudağına öpücük. Her bir zeresinde gezindi dudaklarım. İsmini aşkla zikir ettim. Ellim yüzünden ayrılmadı. Yumuşak yanaklarından ensesine oradan saçları arasına daldı parmaklarım. Genzim yandı belli etmedim. Gözümden bir damla yaş süzülüp dudağıma geldi. Dudağını dudağıma yasladım. Hoyrat değil sert değil yavaş ve yumuşak öptüm veda eder gibi öptüm. Tadını çıkarmak ister gibi öptüm. Dudakları arasında vuran nefesi hayat oldu.

Dudaklarımız ayrılırken kahvenin en güzel tonuna baktım. Gözleri içi kıpkırmızıydı. Buna rağmen kahveleri hala en koyu haliyle parlıyordu.

Buruk ve üzgün baktı." Deniz senin suçun değ..."

Ellimi dudağına koyup susturdum." Seni nasıl seviyorum biliyor musun?"

" Nasıl?"

"Seni Atatürk gibi seviyorum Murat." Öpücükler kondurmaya devam ettim.

"Yeni doğan güneşin umudu ile seviyorum." Kokusunu derince içime hapis ettim.

"Yeni doğan bebeğin masumluğu ile seviyorum." Yüzünü zihnime kazımaya çalıştım.

"Son nefesini verirken son nefes kadar kıymetli seviyorum." Parmaklarım özlemle gezindi saçları arasından.

" Kendi sevgimden bile koruyacak kadar sevdim." Alnımı alnına yasladım. Vedalar bu kadar zormu oluyordu? Bu kadar can mı yakıyordu?" Senden bir şey isteyeceğim."

" İste ne istersen. Emrindeyim huzurum."

" Şuan istemem doğru değil hemde bu halde ama bir kere hafifte olsa güler misin?" Gözleri kısıldı , çenesi kasıldı. Anlamaya çalışıyordu ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu. Zorladı yine de kendini dudakları zorla yana kıvrıldı. Gülüşünü öptüm uzun uzun. Bir damla daha süzülüp dudaklarıma geldi. Gülüşüne, göz yaşı bulaştı. Sakin öptüm, uzun öptüm." Gülüşünü öpmeyi çok sevdim."

Alnını alnıma yaslarken ağlamaktan dolayı sesi hem kısık hemde normale göre daha kalın çıktı." Sanki veda ediyorsun." Veda etmek en çok bize yakışmadı Murat. Ses etmedim. Sadece uzun uzun yüzünde gezindi gözlerim. Göz yaşlarım bir bir süzüldü. Ağlamaktan yorulmuştu artık gözlerim ama yaşlar akmaktan yorulmamıştı.

" Murat sen hep mutlu ol olur mu? Hep gül. Hayatı hep doya doya yaşa olur mu?"

" Sen yoksan bunların bir tanesini bile olmaz Deniz." Parmakları yüzümde yavaş yavaş gezindi." Sen yoksan mutlulukta yok , huzurda yok , neşede yok, hayata yok ,yaşamda yok." Dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu." Tek başıma yanarım ama sen yanımda olursan hayat olurum." Boynuma kafasını gömüp derin bir nefes aldı içine. Sesi öyle bir çıktı ki sanki yalvarıyordu bana." Gitme Deniz , kül etme beni. Yanımda dur beraber kül olalım ama gitme." Derin bir öpücük kondurdu." Hani bana diyorsun ya benim limanım sensin diye benimde bir tek limanım sensin. Sen benim pusulamsın sen olmazsan kayıp olurum."

Kalbim deli gibi attı. Çok önceden olsa erir bitterdim ama şimdi durmak zorundayım. " Beraber yatalımı?" Cevap vermeden benimle kucağında kalktı. Odasına yöneldi. Bedenimi yere bıraktığında dolabından tişört verdi. Aldım, utanmadan yanında değiştirdim üzerimi. Tişörtünü giyinip yatakta yanına yattım. Kafasını boynuma sakladı. Kollu belime dolandı sıkı sıkıya sarıldı bu sarılma daha farklıydı. Önceden bu kadar sıkı sarılmazdı ama şimdi sanki her an kaçıp gideceğim sanar gibi sıkı sıkıya sarılıyordu. Son kez güvenli limanıma başımı koydum.

Nefesi yavaş yavaş düzene girdi. Çok ağlamıştı uykusunun gelmesi normaldi ama ben uyumadım yüzüne baktım. Sıcacık kolların sıcaklığını hissetmek için sokuldum ne kadar sokulabilirsem o kadar sokuldum.

Zaman akıp gitti , tek bir anda takılı kaldım. Gözlerim bir saniye bile yüzünden ayrılmadı. Karanlık oldu sonra aydınlık ve sonunda odanın içini güneş ışıkları sardı. İnsan sesleri geldi dışardan, kuş öttü, korna çaldı ve daha nice şey. Ama duymadım, kafamı çevirip bakmadım. Yanımda yatan adamı izledim sadece. Arada öpücükler kondurdum uyandırmamaya dikkat ederek.

Sessizce mırıldandım." Maybe in another life..."

Belki başka bir hayata...

Sessizce tekrar mırıldandım.

"Dün seni sevdim .

Bugün de seviyorum.

Öbür gün borcum olsun.

Yaşarsam söz, yine seni seveceğim. "

Hayatımda ilk sevdiğim erkek sendin, son sevdiğimde sen olarak kalacaksın Murat Karasu.

Söz sana..

Bir kadının kalbinde ilk ve son kalan erkek sen olacaksın.

Ve sona geldik.

Veda vakti...

 

                           🌊

Evet bölümü nasıl buldunuz?

Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim 🤍

Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen canlarım destekleriniz benim için çok önemli.

Kocaman öpüldünüz ❤️

 

Loading...
0%