Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. Bölüm

@daisy_x06

Merhabalaaaar yeni ve uzun bir bölüm ile karşınızdayım.

İyi okumalar dilerim 🤍

​​​​

                       🌊

Sevmek yada sevilmek her daim benim için uzak olan iki kelime oldu. Sevdim yok oldu. Sevilme duygusu ise hep yabancı ve saçma geldi. Sevilebileceğimi düşünmedim. Seven her insanın bir çıkar uğruna beni sevdiğine kendimi ikna etmiştim. İnsanları koruyordum bu yüzden sevdiler. Vatan için çabaladım bu yüzden sevdiler. Çocuklara ilgi ve şefkat gösterdim bu yüzden sevdiler. İnsanlara faydam dokundu bu yüzden sevdiler. İnsanlar hiç bir zaman beni ben olduğum için sevmedi. Her daim yaptığım işlerden dolayı beni sevdiler. Bir tek kişi beni ben olduğum için sevdi oda Murat.

Tim iyi bir asker olduğum için sevdi. Rahmi albay iyi bir asker olduğum için sevdi. Mustafa albay mesleğimi iyi yaptığım için sevdi. Sabiha onu koruyup,sahip çıktığım için sevdi. Ama bir tek Murat beni ben olduğum için sevdi. Belaya bulaştım. Belamı sevdi. Geçmişim ortaya çıktı. Geçmişimi sevdi. Çocuklarımı öğrendi. Çocuklarım diyerek benimsedi. Karnım acıyor dedim. En çok karnımı sevdi. Bedenim kirli dedim. Bedenimde gezindi elleri. Güçsüz düştüm. Ellimden tutup kaldırdı. Güçlü durdum bir adım arkamda durup gücüme hayran kaldı. Ben bile kendimi sevmezken o beni sevdi. Ben bile kendimden vazgeçerken o benden bir an olsun vazgeçmiyor.

Bu kadar sevilecek ne yaptım bilmiyorum. Sadece Deniz oldum. Ama o sadece halimi bile çok sevdi. Çok aşk kitabı, filmi izledim ama hiç biri Murat'ın sevgisine, aşkına denk düşmedi.

Daha ilk anda gözlerini gördüğüm ilk anda kalbimde oluşan hafif çarpıntıdan beliydi. Hastanede başımda durduğunda ben fark etmesem bile zihnim onu zararsız, güvenli olarak algılamıştı. O güvendi, limandı. Ve Denizin en büyük şansıydı. Hayatım boyunca hep şansız olduğumu düşünürdüm taki Murat'a kadar. Onu tanıyıp görene kadar. Şanslıydım hem de çok.

Hayat belki de bana ilk defa cimri davranmamıştı ama yetmedi hayatın bonkör davrandığı anda geçmiş saklı olduğu yerden çıkıp yine yapıştı yakama. Sevme, aşık olma ,hayal kurma , mutlu olma, çocuk olma , neşeli olma ve daha nicesi...

Geçmiş bıraktığı izler tekrar kanadı. Tekrar küçük Denizin korkuları yüreğimi sardı. Büyüdüm sandım ama ben hala sekiz yaşında soğuk odaya kapatılan Denizdim. Hala o yaralı kız çocuğuydum. Ve tek başına kimsesiz.

Bazı şeyler değişti mi ? Değişti tabi . Mesela amcam artık onun karşısında durup ona meydan okuyacak kadar güçlü bir kadınım. Yeri geldiğinde göz yaşlarını yutup öfkeme sıkı sıkıya bağlanabiliyordum. Karşısında durduğumda duygularımı kontrol altına alabilirim. Eskiden ateşim ile nasıl baş edeceğimi bilmezdim. Kendi ateşim ile yanar dururdum ama şimdi o ateş ile yakmayı öğrenmiştim. Ateşim can yaktığı kadar canımı yakmıştı ama maddem bu ateş beni buldu. Deniz ismine ateş dediler o zaman. Deniz gibi önce ateşin gelmesine izin verecek daha sonra ise bu ateşi yakan herkesi önce ateş ile yakacak daha sonra ise su ile söndürecektim.

Askerdim. Her daim kendim ile gurur duyacağım tek nokta buydu. Onun dışında hiç bir zaman kendimi sevemedim. Sevgiyi kendime layık göremedim. İnsanlar bana bunu öğreti. Deniz sevilmez. Denizin sevgisi zehir ,acı , zarar. Haklılardı. İnsanlar hep haklıydı ben ise hep haksız.

Sevgiyi bilemeyen birine sevgiyi anlatmak. Kar görmeyen insana karı anlatmak kadar anlamsızdı. Sevmeyi bilirdim lakin sevmemin bile karşılığı kan olarak bana geri dönmüştü. Bunu yapan ise amcamdı.

İyi tanırım onu. Duygusuz, gadar ve kötü bir adamdı. Acıması yoktu hiç bir zaman da olmadı. Yok etmeden durmazdı. Kafaya bir şeyi taktıysa onu elde edip yok etmeden durmazdı. Onu durducak tek bir şey vardı oda sevmemem, mutsuz olmam. Sevmezsem dokunmazdı çünkü benim mutsuz olmam onu mutlu ederdi. Bu hep böyle olmuştu. Çiçek mi sevdim. Çiçeği ezerdi. Balon mu sevdim. Patlatırdı. Yemek mi sevdim. Bir daha o yemek yapılmazdı. Ne sevdiysem onu yok ederdi taki sevmediğimi anlayınca dururdu.

Bu yüzden ya Murat seni sevdim ama bu sevgi artık içimde dört duvar arasında saklı kalacak. Sen bilmeyeceksin, anlamayacaksın ama ben seni hep bir köşede gizli saklı sevmeye devam edeceğim ömrümün sonuna kadar. İçimde bir sarmaşık gibi büyüyecek ve içimi saracaksın ama bu hiç bir zaman dışarıya taşmayacak.

Uyuyan yüzüne son kez uzun uzun baktım. Bir daha onu uyurken izleyemeyecektim. Yanından usulca kalktım. Huzurlu ifadesi aniden dağılıp kaşları çatıldı, sert yüz hatları geri geldi. Benim yanımda huzurlu Murat, yanıda yokken yine sert Murat. Garipti. Bu kadar sert , öfkeli ve sinirli bir adamın benim yanımda bu kadar sakin , huzurlu, mutlu durması garipti. İnsanlar üç kısma ayrılır derler. Bir ailesinin yanında, iki arkadaşlarının yanında, üç ise kendisi içinde. Peki ben hangisine giriyordum? Ailesi değilim. Arkadaşı değilim. Kendisine benziyorum ama o benim kadar yaralı, acılı ve en önemlisi nefrete alışkın değil. Sevilme duygusu biliyordu. Şanslıydı. Hepte şanslı olsun.

Tişörtü çıkartıp kıyafetlerimi giyindim. Yanına yaklaştım, huzurlu ifadesi tekrar kuruldu. Saçları arasına derin ve hafif bir öpücük kondurup çekildim. Uzaklaştığım an yine çatıldı kaşları, yüzü sert halini aldı. Kapıya yanaştıp , kapı kollunu tutuğumda son kez dönüp baktım.

İç sesim üzgün konuştu." Gitmesek."

Çocukluğum kırgın çıktı." Kalsak biraz daha."

Sessiz kaldım. Sussun demedim. Diyemedim. Yüzümde buruk bir duygu ile baktım sadece. Kapı kollunu açıp yavaşça çıktım. Yıllar sonra parmak uçlarıma kadar acıyı yaşadım. Ağlamak istedim ama yeterdi bu kadar ağlamak. Artık eski Deniz olmanın zamanı gelmişti. Daha güçlü ve umursamaz halime bürünmem gerekiyordu.

Evin kapısına yanaştığımda kapı kırılacak derecede vuruluyordu. Bellimde ki silahı çıkartmam ile odadan ellinde ki silah ile çıktı Murat. Bakışlarımız bir an birbirimize değdi. Hızla yanıma gelip ellimden tutup arkasına çekti bedenimi. Kalkan gibi önümde durdu. Kapıya yaklaşıp deliğinden baktı. Kimi gördüyse sessi şaşkın çıktı." Bunların ne işi var burada?" Belline silahı takıp kapıyı açtı.

Ve ailesi.

Ellimi ellinin içinden çekmeye çalıştım daha sıkı tuttu. Annesinin gözleri içinde iki alev topu dönüyordu. Gözleri bana dönünce daha da öfkelendi. Ellini hızla kaldırıp Murat'ın yüzüne öyle sert tokat attı ki. Sessi evin içinde yankı yaptı.

Abileri ve babası bu duruma şaşkın bakmadı. Hatta annesi kadar hepsi öfkeli duruyordu.

Murat'ın kafası hafif yana döndü. Çenesi kasıldı yüzü kırmızı bir hal almaya başladı. Dişlerini sıktı." Ne oluyor anne?"

Annesi göğsüne sert bir darbe indirdi. Öyle bir bağırdı ki sesi binanın içinde yankı yaptı." Asıl sen ne yaptın? Terörist çocuğunu evimin içine kadar sokacak kadar aklını nereye kayıp ettin?" Annesi ellini kaldırıp ikimizin elline sert vurması ile ellerimiz ayrıldı." Ne yaptın Murat sen? Terörist çocuğunu nasıl seversin? Nasıl ellinden tutarsın? Birde evime kadar sokarsın? Söyle!"

Nasıl öğrenmişlerdi? Timi söylemişti? Olabilirdi. Ama neden? Bu kadar mı nefret etmişlerdi benden? Bu kadar mı kötüydüm gözlerinde?

Karşı komşunun kapısı açıldı merakla bize bakıyordu. Murat'ın yüzü biraz daha kasıldı. Dudakları arasından bir şeyler mırıldandı. Kapıyı tamamen açtı." Girin şu içeriye." Sesinde ki sinir annesi ile yarışacak dereceydi. Hepsi dinleyip içeriye girdiler. Kapı sert şekilde kapandı." Nereden öğrendiniz siz?"

Hakan abisi hayal kırıklığı içinde baktı." Demek doğru."

Annesi durmadı. Öfkeyle Murat'a bir tokat daha indirdi." Sansar denilen adam video attı." Bakışları bana döndü. Tiksinerek baktı , nefretle konuştu." Bu kızın tüm hayatını anlattı ve senin tam kalbine dayanan kırmızı noktalı olan resmini gösterdi. Bu kız yüzünden seni öldürecekmiş."

Gözlerimi kapattım. Kocaman yutkunup açtım gözlerimi. Nefret dağılmadı. Her zaman olduğu gibi nefret kaldı bana sadece. Bir gün beni seven her insanın yüzünde nefret kalacaktı. Yine öyle olmuştu.

Murat kafasını yukarıya kaldırıp büyük bir sabır çekti." Saçmalama anne. Size ne bok anlatıysa inanmayın."

Annesi dinlemedi." Sen canını sokakta mı buldun? Ben seni bir terörist çocuğu için öl diyemi büyüttüm? Söyle bana! Bu kız için kendini heba mı edeceksin?" Ellini göğsüne götürüp iki defa sert vurdu." İzin vermem. Benim terörist çocuğu için ortaya canını atacak evladım yok. Anladın mı beni!?"

Murat yandan ellimi tutup sıkı sıkıya kavradı." Ona terörist çocuğu diyip durmayın! Geçmişi onun suçu mu? Omu seçti bu hayatı? Ellinde olmayan sebeplerden dolayı ne diye ona nefret kusuyorsunuz?" Ellimi ellinin içinden çekmeye çalıştım daha sıkı kavradı." Sevdiğim kıza böyle konuşma hakkını nereden buluyorsunuz?"

Annesi önce afaldı sonra ise sinirli haline tekrar büründü." Seve seve bu kızımı sevdin? Sen kim olduğunu unutun mu? Karasu soy ismine lekemi bulaştıracaksın ha! Bu kızın ellini tutarak dedelerinin mezarlarında kemikleri sızlar." Ellerimize nefretle baktı. Yüzü Murat gibi kızardı." Sen kim olduğunu unutun mu? Senin soyundaki herkes asker. Asker soyundan geliyorsun. Evime terörist çocuğumu getireceksin? Karım deyip koynuna mı alacaksın? Ne oldu senin vatan aşkına?"

Murat gözlerini kapattıp derin bir nefes almaya çalıştı." Onu geçmişi ile yargılamak kimseye düşmez. Vatanımı satacak kadar gözüm kör olmadı." Gözleri hepsinin üzerinde gezindi." Sevdim ve sevdiğim kızıda tanıyorum. Geçmişi değil şuan ki hâline bakarım." Gözleri tekrar annesi üzerinde durdu." Ve evet anne, bu kızı karım yapacağım. Çünkü ben terörist çocuğunun değil vatanına sıkı sıkıya bağlı kadını karım yapacağım." Ben adama veda ederken o hala karım yapacağım diyordu. Kafayımı yemişti?

Hepsi öyle bir afaladı ki. Burak abisi sakin konuşmaya çalıştı." Murat, bir kız için kendini ölüme atacak kadar salak olma. Bu işin olmayacağını hepimiz biliyoruz." Bir kız. Onlar için basit bir kızdan farkım yoktu. Yanlarında olduğum halde benden bir kız olarak bahsediyorlardı.

Murat anında cevap verdi." Gerekirse uğrunda ölürüz ama bu elli bırakmam. Ne zaman ölürüm o zaman bırakırım." Uğrumda ölecek kadar mı sevmişti beni? Bu kadar mı gözü kararmıştı?

Annesi yüzüne sert bir tokat daha indirdi." Aptal olmayı kes. İki tane şerefsizin çocuğunu benim evime gelin diye sokamazsın. " Kafasını dik konuma getirdi." Ha sokacağım diye diretirsen. Sütüm sana haram zıkkım olsun." Bir annenin en büyük bedduası buydu ve son söylediğini çok ciddi söylüyordu. Bende bir anneydim ve anlıyordum annesini. Hiç bir anne çocuğunun bir kadın için yok olmasını istemezdi. Evlatlarım yaşasaydı böyle bir durum yaşamasını bende istemezdim. Evlat değerliydi.

Babası ilk defa araya girdi." Bu kızı evime getirirsen evini unut. Eve artık tabutun girer ancak." Murat'ı bu kadar silecek kadar mı öfkelilerdi? Benden bu kadar mı nefret etmişlerdi?

Benim yüzümden ailesi ile arası açılacaktı. İzin veremezdim. Onun ailesi vardı. Benim bir ailem yoktu ama onun vardı. Ailesini benim yüzümden kayıp etmesine izin veremezdim. Ellimi sert şekilde ellinden çektim. Kafamı dik konuma getirdim." Merak etmeyin öyle bir durum olmayacak. Haklısınız terörist çocuğuyum ama asla Murat'ın zarar görmesine izin vermeyeceğim. Ben oğlunuzdan , oğlunuz benden vazgeçti zaten. Buraya ayrılmaya geldim."

Bakışları bendeydi ama bakmadım. Ellimi tekrar kavradı adeta kükredi." Ben senden vazgeçmiyorum kızım. Ne dedim yedi cihan beni sikse senden vaz geçmem." Sesi kendinden emin ve kararlı çıktı." Sizde ya sevdiğim kızı sever, kabulenirsiniz yada kabulenirsiniz seçim sizin." Gerçekten kafayı yemişti? Ailesini karşısına alacak kadar kafayı yemişti?

Annesi yüzünü buruşturarak kafasını iki yana salladı." Bu kız senin gözünü kör etmiş. Aileni silecek hale gelmişsin."

Ellimi elinde kurtarmak için çok çabaladım. Benim için ailesine bile karşı geliyordu. Parmaklarını parmaklarıma kenetleyip ellimi kurtarmamı engelledi." Benim kimseyi sildiğim yok anne. Sevdama sahip çıkıyorum sadece."

Babası öfkeyle bağırdı." Senin sevda dediğin kız terörist." Kalbime ağır bir darbe indi. Terörist. Yıllardır kurtulmadığım o damga. Ne olursam oluyum insanlar gözünde hep o insanlardan biri olacaktım. Nefret ettiğim insanlar ile bir olacağım.

Murat öfkeyle bağırdı." Terörist değil o! Asker anladınız mı? Annesi ve babasının günahını ona yüklemeye hiç birinizin haddine düşmez." Ellimizi havaya kaldırdı." Terörist çocuğunun değil asker kadının ellini tutuyorum. Asker kadını seviyorum. Sizde buna saygı duyacaksınız."

Hakan abisi hayal kırıklığı içinde bir kez daha kafasını salladı." Ya duymazsak?"

Murat durdu bir kaç saniye." O zaman beni hayatınızdan silin." Kendinden çok emin konuşuyordu. Benim için ailesini bile karşısına alıyordu. Yedi cihan karşıma geçse ellini bırakmam diyordu. Sözünün arkasında durması can sıkıcıydı.

Ellini sert şekilde tekrar bıraktım. İki adım geriledim." Ailen haklı Murat. Ben sana layık değilim. Aileni dinle. Benden sana yar olmaz. Ailene yakışmam."

Annesi araya girdi." En kısa sürede Ceren ile evleneceksin." Kalbime ağır bir darbe daha indi. Göz bebeklerim titredi. Ellerimi yumruk yapıp sıktım.

Murat elliyle yüzünü sıvazladı." Anne! Benim evleneceğim tek bir kız var." Beni gösterdi." Ondan başkası bana haram. Sende yanıma gel Deniz! Ellimi bırakıp durma!" Bana doğru uzandı geri adım attım. " Deniz! Gel şuraya." Gözlerimin içine baktı." Sen ellimi bırakmaya devam ettikçe her seferinde daha sıkı kavrarım o elli."

Kafamı iki yana salladım." Vazgeç Murat. "

Resmen kükredi." Vazgeçmem amına koyum vazgeçmem! İlk engelde ellini bırakacaksam ne diye sevdim seni?"

Akmak için direnen yaşları tuttum. Sessimi düz tutmaya özen gösterdim." Umut etme Murat." Umut boştu. Umut aramayı bırakalı seneler oluyordu.

Gözlerini kapattıp derin bir nefes verdi. Zordum ve artık yavaş yavaş zorlanıyordu." Deniz . Karadeniz'in umudu bittince inadı başlar. Ve emin ol benim inadım kötüdür." Gözlerini açtığında. Yıkılmaz iradeyi gördüm. Ne dersem deyim vazgeçmeyecek gibiydi. Gerçekten inattı." Tut şu ellimi , bırakma. Geçmişin senin hatan değil. Yaşadıkların senin hatan değil. Bu halde olman senin hatan değil. Anla artık şunu bunların hiç biri senin hatan değil. Seni bu hale getiren orospu çocuklarının hatası." Gözlerinde ilk defa bu kadar vahşi bir duygu gördüm." Ve seni bu hale getiren herkesin son nefesi ellerim arasında olacak."

Annesi, Murat'ın kollunu tutup kenara çekmeye çalıştı." Kafayı mı yedin sen? Kız bile seni istemiyor ne inat ediyorsun?"

Burak abisi de katıldı." Kız seni sevmiyor bile. Seni sevmeyen bir kız için kendini heba etmene izin vermem." Ben mi sevmiyordum? Galiba sevmeyi bile beceremiyordum.

Murat yerinden bile kıpırdamadı. Gözlerime baktı." Seviyor abi hemde öyle bir seviyor ki." Gözlerimin içinde uzun uzun gezindi kahveleri." Korkuyor sevgisini göstermekten korkuyor. Hayatım boyunca ilk defa bir kişi beni bu kadar güzel sevdi."

Babası sitem etti." Biz sevmedik mi lan seni?"

Murat'ın çenesi hafif kasıldı." Sevdin mi baba? Ne zaman unuttun sırtımda kaç demir büktüğünü. Ya sen anne ne zaman bana güzel bir söz söyledin? On yaşında başınıza bela oluyorum diye Rahmi albayın önüne attıp yıllarca arayıp sormayan da siz değil miydiniz? Siz abi ? Babam beni döverken kenarda durup izleyende siz değil miydiniz?" Ne? Bunları yaşamış mıydı gerçekten? Dışarıdan hiç öyle durmuyorlardı." Şimdi adam olduk tam istediğiniz gibi evlat olduğum için sevdiniz önceden sizin istediğiniz gibi olmadığım için sizde beni sevmediniz ya. Şimdi ailemi olduk? Siz sadece kendinize aileydiniz ben ise hep dışarda kalan, dışlanan kişiydim. Ne zaman sizin istediğiniz gibi oldum o zaman aileye kabul ettiniz." Durdu bir kaç saniye. Kendini toplamaya çalıştı." Sizden çok Rahmi albay bana aile oldu. Sahip çıktı. Şimdi mi aklınıza sahip çıkmak geldi?"

Annesinin sinirli hali dağılmış yerine üzgün bir hal kuruldu." Geçmişte hatalar yaptık şimdi ise o hataları yapmamak için uğraşıyoruz."

Murat kafasını iki yana salladı." Ne o anne? Denizi geçmişi ile yargılıyorsun ama kendini yargılamıyorsun. Önce bir dönüp kendinize bakın ben geçmişte neyim diye." Gözleri bana döndü." Geçmişi ile yargıladığınız kız hepinizden masum. Onun da canını ailesi yakmış aynı benim canımı yaktığınız gibi. Belki ben onun kadar çekmedim ama onu anlıyorum çünkü onun canı benim canım."

Donup kaldım. Onunda mı canını yakmışlardı? Hiç anlatmamıştı. Hiç öyle bir havası da yoktu. Demek gizlemişti. Fark ettirmemişti benim gibi içinde yaşamıştı acısını. O bendi ben o. Bu kadar benzememiz normal değildi. Demek o yüzden beni hep anlamış yanımda durmuştu. Acımın yanına onun acısıda eklendi. Yinede benim yüzümden ailesini kayıp etmesine izin veremem. Ne olursa olsun onun ailesi vardı.

Ailesini geçip kapıya ulaştım." Murat , ellerim sana zarar. Ellim ellini tutarsa kan olur ellerim. Kan olmasın diye gidiyorum." Arkamı dönüp merdivenlere yöneldim. Murat'a bana doğru geldi ama ailesi onu tuttu. Binadan hızla çıkıp arabaya bindim. Binanın kapısı açıldı bana doğru geldi. Arabayı hızla çalıştırıp gaza bastım. Aynadan baktım sinirle ellerini saçlarına geçirip duvara sert bir yumruk geçirdi.

Sen yaşa diye Murat. Senin için ellerimde senin kanın olmasına dayanamam. Sana bir şey olursa kendime bırakacağım nefret sonum olur. Sen yaşa ki nefret kalmasın bana.

Sen yaşa...

 

*******

Önünde biriken kan gölüne boş baktı Sansar. Gözünün önünde can çekişen kadın Asya. Ellini karnına atmış acıyla inliyordu. Umursamadı Sansar. Dün gece elline geçen video ile büyük bir ihanet öğrenmiş ve ilk işi Asya'yı buldurmak olmuştu. Aşık olduğu kadın gözünün önünde diri diri öldürülmüştü hem de en sağlam adamı tarafından.

Yerinden yavaşça kalkıp can çekişen kadının etrafında döndü." Neden yaptın? Bunca sene yapmayıp neden şimdi yaptın?" Yıllardır aralarında çekişme vardı ama bu kavgadan ileriye gitmemişti. Bir günden bir güne birbirlerini öldürmeyi düşünmemişlerdi.

Aldığı zorlu nefesler arasında konuşmaya çalıştı Asya." Ben yapmadım. Üzerime oyun kurmuşlar sevgilini öldüren ben değilim."

Damarlarında öfkenin her bir zeresi dolaştı. Videoda o olduğu açık saçık belliydi ama Asya hala inkar ediyordu bu durum canını sıkıyordu. Her kabul etmediğinde bir parçası bedeninden kopuyordu. " Örtü senin örtün ve bir tek sende var. Yüzü sen , boyu aynı, senin kıyafetlerin ve hatta atığı işarete kadar senken. Hala başka biri diyorsun." Yerde can çekişen kadının saçlarını kavradı." Ve yıllardır İnci ile olan çekişmeniz. Videonun altına gelen dip not." Elli yüzü kanlar içinde olan kadının çenesi sert bir şekilde kavrayıp parmakları arasında sıktı." Kavga bitti artık." Kızgın bir boğa gibi burnundan soludu." Binadan kolyen çıkıyor bu kadar şeye rağmen hala ben değilim diyorsun."

Dudakları arasından kesik bir nefes çıktı ve ardından gelen acı bir inilti." Belkide Deniz yaptı. Bizi tanıyor sonuçta."

Alayla güldü Sansar." Denizin bunu yapacak hali yoktu. Ondan iki can aldım. Sevgili komutanı Yavuz ve canı ev arkadaşı Sabiha." Sansar her adımını özenle izlemişti. Bir gün içinde iki mezar kazıldı. İki can yok oldu. Uzaktan Denizi izlemişti. Ne kadar canının yandığı görmüştü. Mutlu etmeye de yetmişti. Sırada ki hedefi Murat'ı ilk işide Murat'ın ailesine video atmıştı. Deniz ve Murat'ın arasını açmak istemişti. Başarmıştıda. Deniz mutsuz olduğu sürece Sansar mutlu olacaktı. Denizin hafif bir tebessümüne bile tahammülü yoktu.

Asya son gücü ile dayanmaya çalıştı." Deniz bu intikam için her şeyi yapar. Seni bile vurdu." Kesik bir nefes daha verdi. Gücü git gide azalmıştı." Onun neler yapabileceğini ikimizde biliyoruz. Acımasız yönü sana benziyor." Ellini karnına daha çok bastırıp kanı durdurmaya çalıştı. Alnına biriken soğuk terler bedenine soğuk dalgalar yayıyordu. Asker kurşunu ile ölse zoruna gitmezdi ama sevdiği adam tarafından öldürülmek zoruna gidiyordu. Ve askerin acıması vardı ama Sansarın acıması yoktu." Deniz artık küçük değil. Eskiden zapt edebiliyorduk ama şimdi onu durdurmak zor."

Asya'nın saçlarını daha çok çekti." Duracak. Ait olduğu yere dönene kadar bu iş bitmeyecek." Asya'nın yüzünden akan kanı ellinin tersiyle sildi. " Yazık ettin kendine Asya oysa seninle yatmak büyük bir zevkti benim için." Dudaklarını Asya'nın alnına yaslayıp şefkatle öptü." İnciden daha çok tatmin ediyordun beni yatakta ama sen onu öldürerek beni de kayıp ettin." Sansar'ın aşkı takıntıdan başka bir şey değildi. Acı çektirmek her zaman zevk vermiştir ona. Deniz varken ona acı çektirip bunu zevkle izliyordu ama on üç yaşında ellinden alındıktan sonra tek zevki bu iki kadını kullanarak acı çekmelerini izlemek zevk veriyordu. Ve İnci öldükten sonra o zevkide kalmamıştı artık. Başka eğlenceler bulması gerekiyordu kendine.

Asya zorlu bir nefes daha verdi." Ben yapmadım. Yıllardır İnci ile beni aynı anda idare etmene ses çıkarmadım." Gözleri yavaş yavaş kayıyordu artık. Çok bile dayanmıştı." Onu öldürmek istesem önceden yapardım."

Sansar saçlarını şefkatle önce okşadı sonra ise sert bir şekilde çekti." Demek ki öfkene yenik düşmüşsün." Bellinden silahını çıkartıp tam çenesine dayadı. Alnına küçük bir öpücük kondurdu." Seni kayıp etmek benim için çok büyük eksi olacak Asya." Asya'nın konuşmasına izin vermedi. Tetiğe basması ile Asya'nın yüzü darmaduman oldu. Elleri arasında ölen kadının boynuna narin bir öpücük kondurdu." Seni severdim Asya, yazık ettin kendine." Tuttuğu saçları bırakıp kalktı. Sansar'ın sevgiside buydu işte. Sevgisi bile zaradı ve acı verirdi.

İçeriye giren adamlar Asya'nın ölü bedenini saçlarından kavrayıp sürükleyerek götürdüler. Onlar için bir insanın değeri işte bu kadardı. Ne kadar önemli adam olursan ol, ihanet ettiği anda köpekten bile az değeri vardı gözlerinde.

Sansara ihanetin bedeli daha ağırdı. Deniz ona ihanet etmişti. Türklerin tarafına geçerek onlar için savaşarak ihanet etmişti. Bunun bir bedeli olacaktı Sansar tarafından ama önce kendi tarafına çekecek ondan sonra ihanetin bedelini uzun uzun çıkaracaktı. Çocukken yaşattığının daha ağırını yaşatacaktı. Sansar, Denizi severdi ve Sansarın sevgisini sadece acı çektirerek gösterirdi. Deniz onun tarafına geçtiğinde önce sevecek sonra ise ellinde ki güçlü koz ile yapmak istediği bütün işleri yaptıracaktı.

Sansar bekliyordu şimdilik Deniz kimi severse onu yok etmek için bekleyecek.

Denizi kendi tarafına geçireceğine adı kadar emindi. Küçükken Denizi ikna edememişti ama şimdi edeceğini düşünüyordu. Çünkü artık Sansara göre Denizin çok kayıp edeceği insan vardı.

Deniz sevgiyi tatmıştı.

 

   

*******

Müziğin gelen yüksek sesiyle Murat yüzünü buruşturmadan edemedi. Boşta kalan bir masaya geçerken gözleri etrafı hızla taradı. Bir otelin barında bulunuyordu tim ile beraber. Almaları gereken bir intikam vardı. Yavuzun daha bedeni soğumadan bu iş bitmeliydi.

Yavuz'u vuran piçi bulmuşlardı şimdi ise önce o adamı bulacaklar sonra ise en acılı şekilde öldüreceklerdi.

Murat sessizce mırıldandı." Önce adamı bulun sonra ise ne yapacağımıza bakarız." Önünde cilveli bakan kadınlara en ters bakışını attı.

Kazım memnuniyetsiz şekilde homurdandı." Derya bu ne ya? Bu nasıl parfüm? Deterjanların içine atılan kokuya benziyor." Şuan hiç memnun değildi. Üzerinde çamaşır kokusu varmış gibi hissediyordu. Üzerini parçalamasına son on saniye felan kalmıştı." Üzerimi yırtacağım şimdi."

Derya önünde dans eden çifte hayran baktı. Uzun zamandır hayatında kimse yoktu. Her çift gördüğünde içi hafif gidiyordu. Kazımın lafları ile hafif gözlerini devirdi." Saçmalama çok güzel bir koku işte. Hem belki azda olsa bir kız sana düşer."

Kazım bu laflara kocaman göz devirdi." Ne zamandar beri kızlar deterjan kokusuna düşüyor?"

Poyraz girdi araya." Ben sana her halin ile düşüyorum kardeşim." Araları hala bozuk gibiydi. Poyraz ise her dakika gönlünü almaya çalışıyordu.

Bu gönül almaya makul bir cevap verdi Kazım." Siktir git lan. Sen git evimi temizlik kokusuna bulayan kadına düş."

Saçma muhabbete Murat daldı." Alparslan nerede?"

Eren soruya cevap verdi." Kim bilir nerede ne tıkınıyor yine."

Anında sitem etti Alparslan." Ayıp ediyorsun gardaşlık. Biz burada hem yiyip hemde etrafa bakıyoruz." Bir yandan da yemenin derdindeydi. Hem işini yapar hemde karnını düşünürdü. İkisini aynı anda idare etmek onun için zor değildi.

Murat , Alparslandan fayda gelmeyeceğini anlayınca en güvendiği kişiyi öne sürdü." Harun abi kameraları haletmen gerek."

Harun zaten bu anı bekliyordu. Ortam hiç ona göre değildi. Üzerine içki kokusu sinmeden buradan çıkmak istiyordu eğer sinerse evde Ayşe'nin bol dırdırlı şarkısını dinlemek zorunda kalacaktı. " Emredersiniz komutanım o iş bende." Hızla ortamdan sıyrılıp, kamera odasını aramaya koyuldu.

Sercan yanına yaklaşan kadını tavuk kovalar gibi ellini salladı." Kış kış bacım. Git başkasını bul." Kadın mal bir ifade ile baktı." Namusumu seninle kirletmeye niyetim yok. Git başkasını bul." Ellini bir kez daha git diyerek salladı. Kadın gözlerini kocaman devirip uzaklaştı.

Murat dans eden çiftlerin arasından geçti. Bedenine sürtünmeye çalışan kadın ve erkeklere ters bir bakış attı. Anında uzaklaştılar. Askeriye bu bakışa alışkındı ama dışarıda gören insanlar için altlarını sıçırtan cinsten olduğu için anında uzaklaştılar. Gözleri etrafında gezindi. Çok kalabalıktı. Piç , Yavuz'u öldürüp resmen eğlenmeye gelmişti. Son eğlencesi olacaktı.

Eren önünde duran bardaktan dertli bir yudum içti." Şu işi haletseydik. Tülayın yanına gideceğim."

Buğra merakla sordu." Bu saate Tülayın yanında işin ne ?"

" Bilmiyor musunuz? Deniz komutanımın ev arkadaşı hemde Tülayın hastanede çalıştığı arkadaşı Sabiha ölmüş." Bir yudum daha aldı Eren." Tülay çok üzgün. Daha bugün haberi gelmiş Sabihanın öldüğünün. Deniz komutanım kimseye haber vermeden defin etmiş cenazesini."

Hepsi bir an afalasada hemen yüz ifadelerini topladılar. Murat ise derin bir nefes verdi. Deniz kendine bir nefret daha bırakmıştı. Git gide Denize ulaşmak zorlaşıyordu Murat için. Murat ,Denize sevgiyi öğretmeye çalıştıkça geçmişi önüne sadece nefret sunuyordu. Murat , Sabihanın öldüğünü bilmiyordu. Yavuz ile ilgilenmekten o konuya bakmaya fırsatı olmamıştı. Murat tek Yavuzun acısını yaşarken demek Deniz iki acı yaşamıştı diye düşündü Murat. Kendine sövdü. O gece bile Murat'ı teseli etmek için gelmişti. Yine acısını kendi içinde yaşamıştı.

Derya sesini düz çıkarmaya çalıştı." Deniz ne kadar üzülmüştür ya. Biz bir acı yaşarken o iki acı aynı anda yaşamış."

Alparslan ağzına yemeği tepip zorla yutup konuştu." Demek o yüzden Yavuz abinin törenine gelmedi."

Derya sağını solunu kontrol ederken konuştu." Daha geçen Sabiha hemşirelikten , doktorluğa yükselmek istiyormuş. Bu yüzden sınava çalışması gerekiyormuş. Deniz, Sabiha için kurs araştırıyordu hatta bulmuştu ilk taksidinide kendi ödemişti." İnsanların içine girip çaktırmadan her masaya göz gezdirirken konuşmaya devam etti." Deniz belli etmesede Sabihayı çok seviyordu. Kötü olmuş."

Buğra öfkeyle burnundan soludu." Onun yanında duran herkesin sonu bu oluyor işte. Sansar piçi öldürmüştür kızı."

Murat en sinirli haliyle çıkıştı." Buğra bir daha Deniz hakkında böyle konuşursan silah arkadaşı demeyeceğim kafa göz dalacağım sana." Ortam zaten Murat'ı geriyordu ve üzerine sabah ailesi ile büyük bir kavga etmişti. Şimdi de Buğranın lafları canını baya sıkıyordu. Her şey üst üste geliyordu. " O çenenin bağını siktirme bana adam gibi dur durduğun yerde. Denizi yargılamak hiç birinizin haddine düşmez. Bu dakikadan sonra Deniz hakkında bir tek kötü laf duyarsam. Dünyayı zindar ederim. Hepiniz için geçerli kural. "

Buğra sadece derin bir nefes vermekle yetindi. Biraz daha konuşursa Murat'ın bir yerlerini kurşuna bulama ihtimali yüksekti. Hatta netti. Bu yüzden sustu.

Sercan kafasını geriye attı. Biraz önce bankadan mesaj gelmişti. Yine borcu vardı. Bu borçlar nasıl oluyor anlamıyordu zaten. Para su gibi akıp gidiyordu. Kafasını sıkıntıyla öne eğdiğinde tam karşı masaya o piç , bir erkek ve üç kadın gelmişti. Anında ciddi haline büründü." Adam geldi. Saat altı yönü beş kişiler. İki erkek, üç kız."

Hepsi anında hazır konuma geçtiler. Murat bar kısmına yaklaşıp denilen bölgeye baktı. Gözleri içinde iki alev topu yandı. Bedenini intikam ateşi sardı. Elleri kaşınıyordu , gözleri ile sesside kısıldı. " Derya adamı bir şekilde boş odaya çek. "

Derya anında saçma bir isyan ile karşılık verdi." Ben niye yapıyorum? Kazım yapsın."

Hepsi bu sözlere boş boş göz kırpıştırdı. Kazım makul cevabı verdi." Ben kız mıyım kızım? Adamı ne ile odaya çekiyim?"

Eren hafif tebessüm etti." Poyraza attığın cileveler yüz kıza bin basar."

Alparslan ise Murat'ın sinirlerini tepesine getirecek cevabı verdi." Deniz komutanım olsaydı o hallederdi ama o olmadığına göre iş sana düşüyor."

Murat burnundan soludu. Sercan hafif tebessüm etti." Alparslan kardeşim bence sen kaçacak delik ara."

Poyraz anlamaz şekilde araya girdi." Ne alaka ki? Deniz sinirli de olsa seksi bir tarafı var. İki dakika da adamı paket yapardı."

Sercan en sonunda çıkıştı." Lan susanıza canınızamı susadınız siz?"

Alparslan ve Poyraza jeton yeni düştü. Önce boş boş göz kırpıştırdılar sonra ise kocaman yutkundular ve en sonunda göt korkusu sardı her bir yanlarını. Murat cevap vermiyordu bu daha kötüydü kim bilir aklında nasıl ceza yöntemleri geçiyordu. Hepsi büyük bir sessizliğe büründü. Murat, kasılan çene hatlarını açtı." Buradan çıktıktan sonra askeriyeye gidiyoruz. Bakalım Denize seksi dediğiniz kadar sizde seksi misiniz?"

Alparslan ve Poyraz aynı anda önlerinde duran soğuk suyu kafalarına diktiler. Bu olayın üzerine götlerine soğuk damaca soksa yine kurtarmazdı.

Harun bu hengamenin arasına girdi." Kameralar tamam."

İşte beklediği buydu Murat'ın." Derya haddi." Sinirle eklemesinide yaptı. " Ellin kollum çok oynamasın o piçin de sana dokunmasına izin verme. Yoksa sen biliyorsun."

Derya kocaman bir of çekti." Allah'tan abim yok diye seviniyordum ta ki sizi görene kadar." Timin tek kızı olmak güzel olsada bazı anlarda çekilmez oluyordu. Babası yada abisi yoktu zaten bu sekiz erkekten sonra onlara da pek gerek kalmıyordu. Sağ olsunlar baba ve abi kavramalarını çok güzel dolduruyorlardı. Bunlar yüzünden sevgili bile yapamıyordu. İlerde sevgili olacağı adamın baya çekeceği vardı. Helede Murat tarafından.

Murat yeni bir emir verdi." Kazım yanlarında duran kadınlardan birini de sen çek masadan."

Derya küçük bir kahkaha attı." Hadi bakalım Kazım parfümün gücünü göster ."

Kazım ise asla memnun değildi yinede emir demiri keserdi. Derya en seksisinden bir bakış atıp adamın yanına oturdu. Adamın anında bakışları Deryayı buldu. Derya yaklaştı, ellini adamın bacaklarında tahrik edecek derecede hareket ettirdi.

" Kız Derya o ellin rahat dursun." Diye çıkıştı Poyraz.

Dinlemedi Derya. Adamın kulağına yaklaşarak gülerek bir şeyler anlatı. Tüm tim bunu sinirle izlediler. Bu kız bazen gerçekten çok seksi oluyordu. Erkeklere atığı güzel bakışlar ve tahrik edici dokunuşlar ile anında ağına düşürüyordu. Ve bu durum tim için can sıkıcıydı.

Masadan iki kadın ve bir adam kalkarken. Adam iki kadını kolluna takıp çıkışa yöneldi. Alparslan yüzünü buruşturdu." Biz daha bir tane bulamıyoruz adam iki tane kolluna takmış gidiyor." Ağzına bir tane daha yemek tepti. En büyük aşkı yemekler.

Kazım bıkkın bakışlar ile kadına yaklaştı. Kadın ile konuşma gereği bile duymadan kadını bellinden kavrayıp kendine çekip kullağına fısıldadı. Ve kadın anında kafasını salladı. Kazım kadını poşet taşır gibi tek elliyle tutup uzaklaştı.

Poyraz kocaman açılan ağzını elliyle hafif çenesini dürtüp kapatı." Lan biraz önce ne oldu öyle?"

Sercan hafifçe tebessüm etti." Kazım seni aldatı kardeşim."

Poyrazın kalbine ağır bir darbe indi. Demek Sıla yanında iken Kazımda böyle hissediyordu. Trip sırası Poyraza geçmişti. Acısını çıkarmadan da tribi asla bitmeyecekti.

Derya adama biraz daha yaklaştı. Elleri adamın malum bölgesine hafif daireler şeklinde gezindi. Tam o bölge olmasada adamın çok fazla tahrik olduğu belli oluyordu. Derya dudaklarını adamın gözünün içine baka baka dilini dudakları üzerinde gezdirdi sonra ise ısırdı. Adamın yakasından tutup kendine doğru çekip kulağına yaklaştı. Adam için bu yeterli oldu. Derya kazandığı zafer ile adamın sarkan kolyesinden tutup çekiştirerek ayağa kaldırdı ve adamı bu şekilde sürükleyerek bardan çıkartı. Tasması tutulan köpekten farkı yoktu.

Murat etrafı hızla kontrol etti." Eren ve Buğra siz burada kalın ters bir durum olursa haber edin. Sercan , Poyraz sizde benimle gelin." İnsan sellini yarıp çıkışa yöneldi." Alparslan, sende otelin içinde gez bak bakalım ters bir durum var mı diye."

Hepsi aynı anda onayladılar. Bugün alınması gereken bir intikam vardı. Alınmadan içleri rahat etmeyecek gece huzurla başlarını yastığa koyamazlardı. Yasemininin yüzüne bakamazlardı. Azda olsa Yaseminin içinde ki ateşi intikamını aldıklarını söyleyerek soğuturlardı.

Bundan sonra artık Yavuzun emanetleri onlara emaneti. Ömürlerinin sonuna kadar bir elleri Demiral ailesinin üzerinde olacaktı.

Derya çektiği adamı boş bir odaya çekti. Adam mal mal sırıtırken adamın malum bölgesine sert bir tekme atması ile adam anında iki büklüm olurken korkuyla baktı." Sen kimsin?"

Derya biraz önce ki halini çoktan bırakmıştı. Onda nadir görülen bir öfke ile bakıyordu. Adamın saçlarını kavrayıp elli ile de ağzını kapatı." Tanışacağız ama az beklemen gerekecek." Tam bu sırada içeriye Murat girdi. Poyraz ve Sercan kapının önünde nöbet tutuyordu.

Murat atığı öfkeli bakışlar eşliğinde gömleğinin kollarını yavaş yavaş yukarıya doğru katladı. Adam korku dolu bakarken çırpınmaya çalıştı. Derya silahını çıkartıp tam alnına dayadı anında çırpınmaları durdu. Korku vardı iliklerine kadar saran korku . Hele de şuan kendisine ölüm gibi bakan adamı görünce hafifçe yutkunmadan yapamadı. Murat ağır hareketler ile bellindeki kemeri çıkardı. Sessi buz gibi çıktı." Çık dışarı Derya. Kimseyi de buraya yaklaştırmayın."

(Burada küçük bir ara giriyorum. Bu kısımdan sonra vahşet, şiddet, kan kısımları olacak. Bu kısımları sevmeyenler atlayabilir. Bittiği zaman belli edeceğim.)

 

​​Derya anında denileni yapıp adamı bırakıp kapıya yöneldi. Adam korku ile bağırmaya hazırlanıyordu ki Murat bellinde ki silahı çıkartıp adamın ağzının içine soktu. Boğuk boğuk sesler geldi adamdan. Kemerini alıp adamın iki ellini sıkıca kavrayıp kemer ile bağladı.

Kafasını arkaya çevirip Derya'nın gittiğinde emin olunca tekrar adama döndü bakışları." Demek benim abimi öldürecek kadar götü olan piç sensin." Adam boğuk boğuk sesler çıkardı. Murat silahı ağzından çekerken ayakkabısının içinde saklı olan bıçağı çıkardı.

Adam korku ile bağırdı ." Dur ne olur dur." Korkuyla geriye kaçmaya çalıştı sadece çalıştı. Murat sert şekilde ensesinden kavrayıp ateş saçan gözlerini adama dikti.

Sessi sinirin her bir tonuna bulandı. İçinde kabaran öfkeyi kusması gerekiyordu." Kim adına çalışıyorsun?" Adam bağırmaya hazırlanıyordu ki ağzına tekrar silah sokuldu." Aklından bile geçirme. Kimse seni kurtarmaya gelemez. O yüzden adam gibi sorularıma cevap ver." Sesindeki öfkeden adam hafif tırstı. Çok adam tanımıştı ama karşısında duran adam farklıydı sesi ve gözleri ben adeta ölümün ta kendisiyim diyordu." Şimdi soruma cevap ver." Ağzından silahı çekti.

Adam korkuyla bir daha yutkundu." Sansar adına çalışıyorum." Korkuyla etrafına bakıp kendini kurtaracak bir eşya aradı. Murat'ın arkasında bir vazo vardı sadece. Önünde duran adam dağ gibiydi. Murat'ı geçip oraya ulaşması imkansızdı. Korkuyla bir kez daha yutkundu. Ter basıyordu vücudunu.

İçinde kabaran öfkeyi derin bir nefes alarak sakin tutmaya çalıştı." Nerede Sansar şimdi?"

Murat'ın kısık çıkan sessi ile irkildi. Bağırsa daha iyiydi bu ses tonu dahada korkmasına sebep oluyordu." Bilmiyorum kimse bilmez onun yerini." Korku ile başını salladı." O öğrenilmesi isterse söyler."

Murat adamın ensesini parmakları ile sıka bildiği kadar sıktı. Acı bir inilti döküldü dudaklarından adamın. Ensesini tuttan eller kızgın bir demirden farkı yoktu." Deniz Özal'ı tanıyor musun?" Adamın gözleri hafif açıldı. Yüz ifadesine nefretle baktı Murat. Bu haline bakılırsa tanıyordu. Bedeni gerildi Murat'ın ." Ona dokunanlardan biri de sen miydin? Bedeninde oluşan lekelerden biri de sanamı ait?" Sesindeki sinir ve nefret her sözünde daha artı. Daha sıkı kavradı adamın ensesini.

Adam geriye kaçmaya çalıştı Murat izin vermedi." Sansar istedi ona dokunmamızı. Zorla yaptırdı."Murat için bu yeterli oldu. Ellini adamın ağzına atıp dilini çıkardı. Adam ağzını kapatmaya çalıştı. Bir elli ile adamın üst damğını tutup diğer eliyle dilini kavradı. Adamın gözleri korkuyla açıldı. Üst damağını bırakırken , yandan bıcağına uzanıp , adamın dilini kökten kesti. Adam ellini ağzına attmaya çalıştı olmadı aynı anda gözünden iri bir damla yaş süzüldü. Ağzına oluk oluk kan doluyordu. Adamın yüzüne indirdiği demir yumruk ile adamın kafası geriye düştü. Hayatında çok kişi ile kavga etmiş dayak yemişti adam ama bu yumruk hepsinden daha ağır ve acıydı. Adamın bedenini iki bacağı arasına alıp üzerine çıktı Murat.

" Bu siktiğimin dili ile mi dokundun o ter temiz narin bedene?!" Ellinde tutuğu dili adamın ağzına sokup adamın ağzını kapatı. Murat için kontrol buraya kadardı. Adamın parmaklarına uzandı." Bu parmaklar ile mi dokundun benim dokunmaya kıyamadığım bedene?" Adamın parmağını geriye doğru büküp kırdı aynı anda adam adeta altında debelendi. Durmadı Murat tüm parmakları tek tek kırdı. Her kırışından adam adeta yerinden debelendi. Acıyla bağıramadı istesede yapamazdı artık. Gözlerinden bir bir yaşlar süzüldü. Silahının ucuna susturucu taktı Murat. Adamın üzerinden kalkıp tam erkeklik organına tuttu silahı." Bu siktiğimin organı ile mi hayatını mahvettiniz?" Durdu bir an Murat. Bu kadar kolay ölmesine izin veremezdi. Can yaktıkları kadar can yakmalıydı.

Adam acı içinde kırılmış parmaklarına bakmaya çalıştı yine olmadı. Ağzından oluk oluk akan kanlar önce çenesine oradan da boynuna ve yavaş yavaş kıyafeti içerisine süzüldü. Gözünden bir bir yaşlar süzülürken geriye kaçmaya çalıştı ama yüzüne yediği yumrukla ile çenesi yana döndü. Çenesi kırılmıştı. Durmadı Murat. Bıcağını elline alıp adamın gözleri içine soktu. Bu gözlermi Denizi çıplak görmüştü? Bu gözler mi Yavuzun sırtına, ensesine ateş etmişti? O zaman gözlerini oyacaktı. Acımadı. Maddem bu piç sevdiklerine zarar vermişti o daha çok zarar verecekti. Bıçağı adamın gözünün içinde çevirdi. Bir tane gözünü tamamen oyup çıkardı. Diğer gözünü aynı şekilde oyup çıkardı. Adam altında acı ile daha çok debelendi.

Adam başına bunların geleceğini bilseydi. Bir metre dahi olsun Denize yaklaşmaz. Yavuz'u öldürme işini almazdı. Yakalansa bile içeriye girer yatarım diye düşünmüştü ama hesaba katmadığı çok şey vardı. Bir Murat'ın sevdiği kadının canını yakmıştı. İki Yavuz'u öldürmüştü ve Kartal timi şehit olan hiç bir arkadaşının katline merhamet göstermezdi. Hele de öldürdüğü kişi Murat'ın en sevdiği arkadaşı ise merhametin zeresi olmazdı ve üzerine sevdiği kızada ucu dokunuyorsa ateş olur yakardı , yıkardı , darmaduman ederdi. Murat'ın acıması yoktu. Söz konusu sevdikleri ise işte o zaman acıma ne onun adını bile bilmezdi.

Durmadı Murat. Duramazdı. Adamın yüzüne bıçağı geçirip derisini soydu baştan aşağıya kadar adam artık bayılmıştı. Yetmedi Murat'a. Yetemedi. İçinde ki ateş sönmedi. Adamın tüm yüzünü soyduktan sonra ardı ardına yumruklar indirdi. İçi soğumuyordu. Silahı adamın erkeklik organına tuttu ve ateşledi. Yine yetmedi Murat'a. Bu adamın çektiği acı Denizin acısının yanında toz tanesi kadar kalıyordu Murat için. Tüm şarjörü adamın üzerine boşalttı. Söz vermişti Denize onun canını kim yakarsa son nefesi elleri arasında verecekti buda ilkiydi devamı da gelecekti.

Bir gün içinde hem Denizin hemde Yavuzun intikamını almıştı.

( Devam edebilirsiniz gönül rahatlığıyla.)

Kapı yavaşça açıldı. İçeriye Sercan girdi. Gördüğü manzaraya kocaman gülümsedi. İçi soğumuştu. Sessiz mırıldandı." Yavuz abi artık mezarında rahat yatabilir."

Murat karşısında kanlar içinde duran adama nefretle bakmaya devam etti. Can bu kadar tatlı olmamalıydı bu kadar cabuk ölmemeliydi. Şehitlerinin canı bir yandıysa bu piçin canını on yakmak istemişlerdi ama adam hemen ölmüştü.

Derya kafasını içeriye uzatıp baktı. Yüzünü hafif buruşturdu. Bu piçlerin kan kokusu bile dayanılmazdı." Gitmemiz gerek hadi."

Sercan hala nefret ile ölen adama bakan Murat'ın kollunu tutup çekiştirdi. Beraber çıktılar.

Bir şehidin daha kanı yerde kalmamıştı. Kimse kartal timinin yaptığından şüphe duymayacaktı. Irak bölgesinde bulunuyorlardı ve Mustafa albay onları Suriye bölgesinde göreve çıktı diye göstermişti. Murat'ın silahı bir teröristin silahıydı ve adamın kaldığı otelin çevresinde polis yoktu. Kimse bu ölümün arkasını araştırma gereği bile duymayacaktı.

Rahat uyu Yavuz Demiral. Kanın yerde kalmadı. Kartal timi izin vermedi.

Ve vatan sağolsun.

 

********

" Daha kıvrak görelim seksiliği beyler." Dedi Murat

Ortada dansöz kıyafetleri içinde ki Poyraz ve Alparslan verilen yeni emirle. Dilerine söve söve daha da kıvırtmaya başladılar. Askeriyenin koğuşu içinde tam tamına elli erkeğin içinde dansöz kıyafetleri içinde dans ediyorlardı. Denize dediklerinden sonra bidon götlerine girse daha iyiydi, elli tane neredeyse çoğu bekar erkeğin içinde namuslarına kara lekeler sürülmüştü.

" Offf anam off analar neler doğuruyor." Dedi biri.

" Üff senin o kalçalar şaka mı Alparslan."

En tersinden bir bakış attı Alparslan. Dillini eşek arıları soksaydı, çöllerde susuz kalsaydı, bir saat aç karnı ile dursa canına minneti. Murat'ın böyle ceza vereceğini öğrenseydi söyler miydi hiç o lafları? Tövbeler olsun.

Led bir' vele diştiri

Vela di seau diftiri

Led bir' vele diştiri

Vela di seau diftiri

Dil esvuayyini murra (murra)

İl esvuayyeni (murra)

Alparslan kalçasını sağa sola salaya salaya ortada en kıvrağından şarkıya uyum sağladı. Kilolar gidiyordu kilolar. Yılların emeği gidiyordu.

Poyrazın hali daha kötüydü. Karizma yerlerdeydi. İki elli ile göğsüne bakan erkeklerden namusunu korumaya çalışıyordu. Bu dakikadan sonra karizmanın dibine batsa alnında ki kara lekeden kurtulamazdı.

Kazım , Poyraza yaklaştı çektiği video ile." Aman Allah'ım senin o memeler şaka mı gardaş?" Kocaman kahkaha attı. " Gardaş gel biz seninle bunu ticarete dökelim. Amcaların göz bebeği olursun."

" Poyraz bir geceliğin ne kadar gardaş?" Dedi bir asker.

" Gözlerim şenlendi." Dedi diğeri.

" Yasaklı porno filmi." Başka biri.

En ağlamaklı ve ters bakışını attı Poyraz." Sikerim lan sizi!" Video çeken Kazıma çıkıştı." Çekme lan sende!"

Ciddiye aldımı Kazım? Tabi ki hayır. Poyrazın göğüslerini zoomladı." Offf anam offff seksiliğe bak be." Poyrazın etrafında telefonla döndü." Sen benim evim temizlik kokusuna bulanırken video çekmiştin. Gülme komşuna gelir başına demişler."

Dişlerini olabildiğince sıktı Poyraz." Lan komşuna gülsen bu bile başına gelmez." Göğüslerine bakan erkekleri gördükçe can havliyle saklamaya çalıştı. " Namus gitti lan namus! Yirmi altı senelik namus hiç oldu gitti."

Ya el yelil (li li lil)

Lili li lilil (li li lil)

Ya el yelil (li li lil)

Ye lil yelil (li li lil)

Ya el yelil (li li lil)

Ye lil ye'lil

Ağzının içinde homurdandı Poyraz." Deniz komutanıma seksi diyen dillimi sikiyim." Murat'ın attığı ters bakışları görünce peçenenin altında gülümsemeye çalıştı. Kollarını iki yana açıp yere doğru eğildi. Namus gitmişti.

Terin suyun içinde kalmış Alparslan can havliyle bağırdı." Komutanım Allah tepe taklak etse daha iyiydi." Yüce rabbinin bile bir acıması olduğunu biliyordu da Murat'ın acıması olmadığını unutmuştu. Namusu elden gide gide öğrenmişti. Kalçasına inen şapakla kafası anında arkaya döndü." Ne yapıyorsun lan?"

Güldü asker." Gardaş senin kasayı kaçırırsam Allah çarpar dümdüz eder adamı."

" Ben seni bir çarpacağım göreceksin gardaş!" Dedi Alparslan.

Merakla yandan bir asker soru sordu." Murat komutanım bu ikisi ne yaptı da böyle yaptınız?"

Soruya kocaman kahkaha attan Kazım cevap verdi." Gardaş çok büyük sıçtılar. Dilline hakim olmazsan dansöz olursun böyle." Bir yandan da Poyrazı çekmekle meşguldü. Kaçırmaya asla niyeti yoktu. Kaç yıllık arkadaşını en açık şekilde görmüş kaçıracak tabi değil.

Harun bile kenarda bu manzarayı izliyordu. Eve geç gittiği için Ayşe'nin bol dırdırını dinleyecekti ama bu anı kaçıramazdı.

" Harbi ne yaptılar komutanım?" Dedi biri.

" Gardaş, Deniz komutanıma seksi demek gibi büyük bir sıçış hikayesi yaptılar." Dedi Kazım.

Alparslan göğsüne sıkışan paralar ile ters ters baktı." Şuna bak lan! Namusun ellden gittiği yetmiyor birde üç kuruşluk adam olduk." En ağlamaklı bakışını attı Murat'a." Komutanım Allah adına be siz bu kadar kıskançmıydınız?"

Kollarını önde bağlamış en ciddi haliyle bakıyordu Murat." Bende bilmiyordum Alparslan ama Allah'ın işi ya o laflarınızı duyunca kıskanç olduğumu öğrendim."

" Keşke komutanım öncede bize bir haber etseydiniz." Dedi Alparslan.

" Alnımıza kara lekeler sürüldü Alparslan." Dedi Poyraz bir yandan da kalçasının sağa sola savurmakla meşguldü.

" Poyraz diğer akşam da bize bekleriz." Dedi biri.

" Gelek gardaş namus gitti." Alparslan ile yan yana gelince kalçalarını birbirine vurdular." Anam bile beni bu kadar açık seçik görmemiştir."

" Askeriye oldu sana genel ev." Dedi biri.

Başka biri de katıldı." Lan siz boka batmaya devam edin. Ömrü hayatımda gözlerim böyle şenlik görmedi."

" Offf çok pis libidom tavan yaptı be ."

" Alparslan bacağını biraz daha açsana."

" Lan iki kıllı dansöz ilk defa görüyorum."

" Dansözler daha narin olmaz mı? Şuna bak iki goril de dansöz oluyormuş."

Şarkı bitince kapatı Murat. Poyraz ve Alparslan koşa koşa kaçtılar. İlklerini elli erkeğe yeteri kadar göstermişlerdi. Bu günden sonra insan içine nasıl çıkarlar? Ağızlarına boydan sıçılsaydı Denize o lafları etmeselerdi. Namusları üç kuruşluk olmuştu.

Ağır adımlarla ortaya geldi Murat." Bundan sonra Deniz hakkında bir tane kötü laf duyarsam neler yapacağımı çok iyi biliyorsunuz." Çatık kaşları altından herkesi süzdü. " Deniz'in ne adı ne de konusu bir tane yerde geçmeyecek. Kulağıma bir tane kötü laf gelirse yakarım çıranızı. Deniz askeriyeye geldiği anda canını sıkacak, kalbini kıracak, üzecek tek kelime duyarsam. Bende canınızı sıkmaktan hiç geri kalmam. Yeteri kadar açık konuştuğumu düşünüyorum."

Çok iyi anlamışlardı. Deniz soruşturma açıldığı günden beri kulaktan kulağa Deniz hakkında büyük dedikodular dönüyordu. Kimseye laf dedirtecek değildi Murat.

Ağır adımlarla çıktı koğuştan. Kapının önünde durunca ileride oturan Buğra ve Ereni gördü. Sessiz adımlarla yaklaştı.

" Şu hale bak Deniz geldiğinden beri ne huzur kaldı ne başka halt." Dedi Buğra.

Erende onayladı." Yavuz abi ölümü onun yüzünden oldu. Murat komutanım hala nasıl seviyor o kadını anlamıyorum."

" Aşkı gözünü kör etmiş. O kadın teröristin çocuğu ne zaman teröristen fayda gördün? Dedim ben canımızı yakacak dedim."

Murat için artık son noktaydı." Buğra en son ne demiştim ben sana?" Buğra ve Erenin bakışları birbirini buldu. Hafif yayılan bok kokusu eşliğinde ayağa kalktılar. Kalkar kalmazda yüzüne yediği yumruğun etkisi ile yere kapaklandı ikiside." Ne dedim lan ben size! Sikerim dedi mi ? Demedimi?"

Buğra patlayan dudağına elline bastırıp zorla ayağa kalktı." Komutanım neden anlamıyorsunuz."

Yakasından tutup kendine çekip kafasını kafasına geçirdi Murat." Buğra bak benimde bir sabrım var. Anlıyor musun? Doldum taşıyorum. Sikinizin ucunu ilgilendirmeyen konularda bir kez daha yorum yaparsanız ellimi kana bularım."

Eren başını öne eğdi. Sessi en kısğından çıktı." Komu..."

" Kes lan! Size mi kaldı lan Denizi yargılamak? Ha! Sizi görende ak kaşıktan çıkmış sanır. " Buğranın gözlerine ateş saçan gözlerini sabitledi. " Son uyarı Buğra son! Deniz'in adını dahi ağzınızda duyarsam yarağınız ile sike sike öldürürüm sizi." Geriye savurudu Buğrayı." Şimdi yıkılın karşımdan yoksa kardeş demeyeceğim ellim kana bulanacak."

Düştüğü yerden hızla kalktı Buğra. Ellini oluk oluk kan akan burnuna götürüp tuttu. Murat'ın ilk defa yumruğunu yiyordu. Demirden farkı yoktu. Murat bir laf diyorsa yapardı. Bunu ikiside çok iyi bildiği için koşarak kaçtılar. Bu günden sonra Deniz'in adını dahi ağzına alamazdı. Murat her an öfkesine yenik düşerse hiç iyi olmazdı. En küçük ihtimal tahatalı köyü boylarlardı.

Boş banka bedenini bıraktı yanına anında Sercan geldi." Bu sıralar çok sinirlisin."

Kafasını geriye atıp sakinleşmeye çalıştı." Denizi nefreten uzak tutmaya çalıştıkça önüne sadece nefret geliyor. Sinirli olmayım da ne yapıyım? Bir yandan Yavuz abinin acısı diğer yanda Denize kusulan nefret. Sinirli olmayıp ne yapıyım? "

" Deniz yüz vermiyor mu?"

" Uzak tutuyor. Ona da kızamam ki. Hayat hep önüne nefret sunmuş Sercan. Bir insanı nefrete alıştır alıştır sonra bir anda gel sev diyemezsin ya. Bilmiyor o duyguyu. Ne yapacağını bilmiyor. " Cebinden Deniz'in tokasını çıkardı. " Uzak durmasının sebebi bile beni düşündüğü için. Canıma zarar gelmesin diye yoksa seviyor beni Sercan. Dilli söylemese bile gözleri yeteri kadar anlatıyor sevgisini."

" Ne yapacaksın peki? Görünen o ki Deniz senden uzak duracak."

" İstediği kadar uzak dursun." Kafasını gökyüzüne kaldırıp en parlak yıldıza baktı Murat. Denize benzeti Murat. Denizde aynı böyle parlıyordu gözlerinde. Bakmaya doyamıyordu. Saatlerce oturup izleme şansı olsa izler. Ela gözleri yıldız gibi ışıl ışıl parlıyordu. " Uzak dur diyor ama gözleri sev diyor Sercan. Kimse sevmedi sen sev. Git diyor ama gözleri kal diyor herkes gitti sen kal. Dilli farklı söylüyor Sercan ama o gözleri varya kıyma Murat bana diyor. Herkes nefret sundu, öfke , kin sen bana öyle yapma." Derin bir nefes aldı." Herkes ellini bırakmış Sercan bende ellini bırakırsam ne yapacak? Herkes nefret kusmuş birde ben nefret kussam nasıl dayansın yüreği Sercan?"

Sercan her sözü dikkatle dinledi." Deniz çok zor bir kız Murat komutanım."

" Sercan, Deniz herşeyi mükemmel olsaydı sevmezdim ki. Her dediğimi yapsa , tam benim istediğim gibi olsa sevmezdim."

" Niye?"

" Mükemmel olanı herkes sever Sercan önemli olan zoru sevmek, zoru başarmak. Deniz'in yanlışları, hataları, kusurları olacaki onları bile seveceğim. Ellerim arasına mücadele etmek için sebep vereceki daha çok Denizi seviyim." Tokayı elleri arasında çevirdi. Özlemişti çok özlemişti. "Herkes Denize kıymış ailesi bile ben kıyamam Sercan. Gözünden akan bir damla yaşa tahammülüm yok artık. Onun hakkında bir tane kötü lafatahammülüm yok. Canının biraz daha yanmasına tahammülüm yok."

" O kadar mı aşık oldunuz be komutanım?"

" O kadar Sercan."

​​​​​​Aralarına sessizlik kuruldu.

Sercan aklında olan soruyu sormadan duramadı." Neyine aşık oldunuz bu kadar komutanım? Herkesi karşınıza alacak kadar neyine aşık oldunuz?"

" Deniz, Deniz olduğu için bile sevilir Sercan. Ha neyine aşık oldun dersen. Gözlerine, kokusuna, gülüşüne, bakışına, ellerine, boynuna , kalbine, yüzüne aşık olunacak o kadar çok sebep var ki. Memleketim Sercan. Yanında memleket özlemim olmuyor. Yargılamıyor. Beni tanıyan herkes sinirimden, öfkemden yakınır ama o yakınmıyor. Sinirinde , öfkende başım gözüm üstüne diyor. Rahatım yanında Sercan." Kimsenin yanında bir kez olsun ağlamamıştı. Hayatı boyunca Murat'ı ağlarken kimse görmemişti ama Deniz'in dizinde saatlerce ağlamıştı. Her zaman olduğu gibi yargılamamıştı Deniz. Rahatı Murat , Deniz'in yanında çok rahatı.

" Ne deyim komutanım inşallah bu savaştan sağ salim çıkarız."

" İnşallah."

******

 

Yerde oluşan kan gölüne boş gözlerle baktım. Karşımda tam tamına üç tane adamın tüm organları dışarıya çıkmıştı. Ben yapmıştım. Sabihayı yaralayanlar kişiler bunlardı. Akıllarınca kamera kayıtlarını, yüzlerini ve parmak izlerini bırakmayarak benden kurtulacaklarını sandılar. Ne büyük hayaller ama dimi? Unutukaları o kadar çok detay vardı ki. Silinen kamera kayıtlarına ulaşmak zor değildi benim için. Bir telefonda Şahini aramam yeterli olmuştu. Manyak teknoloji işlerinden aşırı iyi anlıyordu.

Ellerim arasında ki bıçağı bez ile temizlemeye koyuldum. Gözlerim tam karşımda duran adamda kaldı." Eeee anlatsana biraz hep siz insan öldürüyorsunuz bugün ben nasıl bir duygu? Empati gerçekten harika bir duygu değil mi?" Buz gibi güldüm." Bir kişiye zarar vermeden önce iki defa düşünmelisin. Helede o zarar verdiğin benim en değerlim ise beş defa."

Korkuyla yutkundu." Acı yalvarırım acı Deniz." Etrafına baktı tüm organları dışarıya çıkmış adamlardan başka hiç bir şey yoktu. İki dizinin üzerine çökük halde duruyordu. Resmen yerlere kadar yatıyordu." Bilmiyorduk. Emir geldi bize sadece. Böyle olacağını bilseydik arkadaşına asla dokunmazdık. Yalvarırım Deniz." Hıçkıra hıçkıra ağladı." Yalvarırım Deniz yalvarırım."

" Sansar nerede?"

" Sansarı tanımıyorum. Bize Asya'dan emir geldi sadece. " Ayaklarım ucuna gelip ayaklarıma ağlayarak kapandı." Yalvarırım Deniz yapma. Bize emir gelir biz yaparız. İşlerin daha fazla içeriğini bilmeyiz. Zaten biz tek Asya'yı biliriz Sansarın yüzünü dahi görmedik." Doğru söylüyordu. Doğru söylemesi ise canlar sıkıcı. Onlar azaplardı. Para hesaplarına yatar onlar ise öldürür. Kimse adına çalışmazlar kim para gönderirse onun işini yaparlardı. İşi yaptıran adamları dahi tanımazlardı." Yapma ne olur yapma."

Bıkkın bir nefes vermeden duramadım. Sabahtan beri çocuk gibi ağlıyordu karşımda." Siz Sabihaya acıdınız mı?" Kafamı iki yana salladım." Hayır. Söylesene ben niye size acıyım?"

Ayaklarıma daha çok kapandı." Başımıza senin geleceğini bilseydik asla yapmazdık. Yemin olsun yapmazdık." Gözleri korkuyla ateş saçan gözlerime döndü." Sen..." Kocaman yutkundu." Hayatımda gördüğüm en acımasız insanlardansın." Öldürdüğüm adamlara korkuyla baktı. Sözde birde azap olacaklar. Hayatlarında bir kez bile böyle işkence ederek öldürmemişlerdir kimseyi. Ben yaşadığını yaşamadan bırakmam. Daha fazlasını yaparım ki boş beyinlerine kazınsın.

Kana bullanmış ellerim daha yarım saat önce tüm kafa derisini soyduğum kafasını kavradım." Size acırsam yüzüme tükürürler." Yere çömelip çenesini kavradım. Ateşe değmiş gibi adeta depindi. Daha doğrusu yüzünü cayır cayır yakmıştım. Berbat bir haldeydi. " Bana teşekkür etmelisin sana empati duygusunu öğretiyorum."

Geriye kaçmaya çalıştı. Aaa kaçamaz bacağının yarısı yerinden kopmuştu. Ne acı ya! Hayat işte daha bir saat önce bacağın var yarım saat sonra yok. İnsan bedenin değerini bilmeli. Kamu spotum olsun buda size. " Sansarı tanıyor musun?"

" Yemin olsun tanımıyorum. Sadece Asya onuda bir iki iş yaptık oradan biliyorum onun dışında bilmiyorum." Ellerime uzandığında havada tutup, bileklerini geriye doğru büküp kırdım. Adeta çığlık çığlığa bağırdı. " Dur! Yalvarırım dur artık!"

" Ne zayıf adamlarsınız siz be!"

Hıçkırıkları daha çok artı." Ne yapacaksın bana ?" Sessinde öyle bir korku vardı ki. En sevdiğim iliklerine kadar korku ve acı. Bu ikisi harmanlanınca öfkem diniyordu. " Yalvarırım sık alnıma bittir bu işi. Silah ile öldür ama yalvarırım artık işkence etme."

" Bu kadar iyi kalpli olduğumu düşünmüyorum." Silah ile öldürmek bu itte hediyeden başka bir halt olmaz. " Biliyor musun? Bazı anlar acımasız olmamı o kadar çok seviyorum ki." Çenesini nefretle geriye savurdum.

İçeriye beş tane maskeli adam girdi. Hepsinin yüzüde kar maskesi ile gizliydi sadece gözleri gözüküyordu." Emrin nedir?" Dedi bir tanesi.

Rahatça tam karşıda duran sandalyeye oturdum." Hepsini parçalara ayırın. Daha sonra ise kıyma makinesine attın ve kıyma gibi ezilsin tüm parçaları." Alayla güldüm." Gerisini söylememe gerek yok diye düşünüyorum beyler."

Başlarını sallayıp adamlara yaklaştılar. Gözlerimi kapatıp, kafamı geriye attıp durdum. İlk önce testere sesi geldi ve ardından çığlık çığlığa acı bağrışlar. Dudaklarım yukarıya kıvrıldı. Acı çekişlerini zevkle dinledim. Hayat gerçekten çok kısa bir yer. Para mutluluk getiriyor diyen kişiye de cevap olsun. Para her zaman mutluluk getirmez. Hele de o paranın ucu sevdiğim bir kişinin canına uzanıyorsa işte o zaman sadece ölüm getirir.

Yandan içki şişesine uzanıp kafama diktim. Dizilerdeki o psikopat kadınlardan farkım yoktu. Bazen gerçekten başka bir evrende suçlu olabileceğimi çok düşündürüyor hayat bana.

Askerdim lakin bazı anlarda askerlerin de acımaması olması gerekiyor. Daha görevim başına dönmediğime göre şuanlık asker değilim. O yüzden masumum hakim bey havalarındayım.

Sansar aklınca yerini bulmamam için kiralık katil tutturmuştu resmen. Kaç bakalım amcacığım. Her zaman yaptığın gibi saklan deliklerine. Küçükken de böyleydi. Sessiz kalır kalır bir anda ortaya çıkardı. Canını yakmak istediği insanlara peşindeyim havasını verir. Uzun süre dokunmaz bazen aylarca, yıllarca bu sayede pençesi altına aldığı kişi kıvranır her dakika tetikte gezer. Zevk verir bu Sansara. Kıvranışlar , bekleyişler zevk verir. Avıyla adeta kedinin fareyle oynadığı gibi oynardı. Peşindeyim der ama dokunmaz. Bıraktı sanarsın peşini ama öyle bir an gelir ki hiç beklenmedik. Yine öyle yapıyordu. Aylarca dokunmayacak bana ama öyle bir an geleceki karşıma çıkacak.

Ondan önce ben adımlar atmaya çalışacağım. Zor olacak hemde çok zor olacak. Hasta herifin gücü fazla ona ulaşmam öldürmem çok zor olacak. Kendini ele verecek her türlü önlemi almıştır. Her gün yer değiştirmesi ve özel seçtiği adamları da yanına cabası. Sansarın yanında kimse yıllar boyunca kalamaz. Tek Asya ve İnci kalmıştı. Aaa İnci ölmüştü dimi hemde diri diri. Ne acı ölümdü o öyle ya. Mezarın yanması da yanına cabası. İşte ne yaparsın ölüm bir anda yakana yapışıyor. O İnci dahi amcamın yerini bilmiyordu. Berbat bir ilişki kesinlikle. Diğer yandan da hakkında kimsenin bilgi bilmesini istemez. Her seferinde elden kaçmasının sebebide bu. Asla sabit bir hat kullanmaz.

Savaş zor aşırı zor.

Ya yaşayacak yada kül olacaktım.

 

 

*******

Evin her bir köşesinde gözlerim gezindi. Bomboştu evin içi taşınıyordum. Bu evde artık duramazdım. Burayı öğrendi ise rahat bırakmazdı o yüzden iki gün önce tüm eşyaları toplayıp başka bir eve taşınmıştım. Sabihanın eşyalarını da almıştım. Yeni evim iki artı bir olsada bir odasını Sabiha ya ayırdım. Her ne olursa olsun onun eşyalarını atamazdım. Hemşiremin odası aynı düzen içinde duracaktı.

Salonun ortasında duran Sıtkıya buruk baktım. Sanki o bile üzgün gibi geldi gözüme. Zorla yutkundum." Bak görüyor musun? Ellerime düştün." Saçma olsada şaka yapmaya çalıştım." Merak etme seni mezara koymayacağım Sabihanın emanetine sahip çıkacağım." Yanına yaklaşıp belinden kavradım. " Dokunuyorum ama Allah var dünya ahiret kardeşimsin."

Düştüğüm hallere bak. Bir iskelet ile sohbet etmediğim kalmıştı. Pardon iskelet değil Sıtkı. Ne diyorum ben ya? İyice Sabihaya benzemeye başladım.

Kemiklerine dokunmamaya çalışarak yerden kaldırıp kapıya yöneldim. Son kez eve göz gezdirdim." Buraya kadarmış ha Sıtkı?" Yandan baktım her zaman olduğu gibi gülüyordu. " Hayata aslında senin gibi olmak lazım. Dert yok tasa yok. Hep gülüyorsun." Hala güldü." Galiba Sabihada bununa aşık oldu. Benimki mesela sinirli, kaşları hep çatık tabi benim yanımda gülüyor orası ayrı."

İç sesim girdi araya." Sen harbi kafayı yedin."

Bu kadar olaydan sonra bu halde olduğuma şükret bence iç ses. Sıtkı ile eve bakıp çıktık beraber. İskelet ile yani Sıtkı arkadaş ile kapının önüne çıkınca kadınlar garip garip bana baktı. Eh haklılar. İskelet ile kaç insanı gezerken görüyorlar. Ellerini ağızlarına atıp kocaman açtıkları gözlerle bakmaya devam ederken yanlarından geçip gittim.

Arabanın ön koltuğuna Sıtkıyı oturttum kemerini bağladım. Ölmesini istemem sonuçta. Harbi diyorum beni bir deli hastanesine yatırmaları gerek. Kendi tarafıma geçip arabayı çalıştırdım.

Yol akıp gitti yeni evim biraz uzaktı ama yapacak bir şey yoktu. Bu sırada ise Sıktı arkadaş ile boş boş konuştum. Bu gidişle daha çok boş konuşacağa benziyordum. Belki de Sabiha eskiden kendini yalnız hissettiği için Sıtkı ile konuşuyordu. Hem Sıtkıdan iyi dinleyicimi var? Adamın ağzı var dili yok. Tam istenilen erkek. Harbi diyorum boş verin evi hastaneye yatıyım ben. Sıtkı da yanımda dursun.

Çevirmede polisler durdurdu yanımda duran Sıtkı arkadaşa boş boş baktılar. Ehliyet ve ruhsatı verirken polis, Sıtkıyı gösterdi." Arabanızda neden iskelet var?"

" İskelet değil."

Mal bir ifade ile baktı polis abi." Ya ne?"

" Sıtkı onun adı ve iskelet deyince üzülüyormuş." Öyle dedi Sabiha ben ne yapıyım?

Polis hafif tebessüm etti. Deli olduğumu düşünüyor büyük ihtimalle. Bende öyle düşünürdüm. Bakma işi bittince geri uzattı ehliyet ve ruhsatı." İyi yolculuklar Deniz hanım ve Sıtkı..." Polis bir an durdu." Erkek mi ? Kadın mı?"

Hafifçe güldüm." Erkek."

" Sıtkı bey."

Buna karşılık Sıtkı yine güldü." Oda iyi işler diyor komiserim. Kolay gelsin." Ellini kalırdı Polis abi aynı şekilde elimi kaldırıp selam verip yola devam ettik.

Geçen on beş dakikalık yolculuk sonunda evimize gelmiş bulunuyorduk. Sıtkıyı salonda koltuğa yatırdım." Sen burada yat uyu dinlen Sıtkı bende işe gideyim. Sonuçta birimizin çalışması gerek yoksa ev nasıl dönecek." Sıtkı güldü sen zaten hep gül. Bir somurt yok. " Senin yüzünden kafayı yedim Sıtkı." Yerimden kalkıp odama geçtim. Üniformamı giydim, üzerime başıma çeki düzen verdim. Asker dediğin her daim düzenli olmalı. Sonuçta aslan yattığı yerden beli olur. İşlerim bitince tekrar salona gelip kapıya yöneldim. Sıtkıyada bağırdım." Ev sana emanet." Salak şakamı da yapmayı ihmal etmedim." Kimseye kapıyı açma Sıtkı arkadaş." Gerçekten berbat bir hayat.

Evden çıkıp arabama binip askeriyenin yolunu tuttum. Özlemiştim artık mesleğimi. Acil göreve çıkıp şu öfkemi bir günlüğe olsada kusmak istiyordum ama ondan önce gitmem gereken bir yer daha vardı. O yüzden arabayı o yöne sürdüm.

Bir saat sonra...

 

Arabayı durdurdum. Kenardan şalı alıp saçlarımı kapatıp yandan bir bidon suyu alıp çıktım arabadan. Yavaş adımlarla şehitlik içinde yürüdüm her isme uzun uzun baktım. Genzime acı bir sızı doldu. Bazı isimler tanıdık bazılarının ismini kırk saniye süslü püslü bir kadının üzgün bir şekilde söylediğinden biliyordum. Bazılarını ise bilmiyordum.

İleride bir anne evladının başında oturmuş konuşuyordu kendi kendine. Başka bir tarafta adamın biri yasin okuyordu ağlayarak. Başka bir mezarın başında bir anne ve kız çocuğu vardı. Babasının mezar taşına sıkı sıkıya sarılıp ardı ardına öpücükler konduruyordu kız çocuğu. İşte bu insanlar için asıl ev burasıydı. Acıları , mutlulukları, hüzünleri , dört duvarı burasıydı. Belki çatısı yok ama burası onlar için evdi. Çünkü Murat'ın dediği gibi huzur neredeyse evde orasıdır. Acıda buraydı, huzurda, mutlulukta , hüzünde ,gururda. Tüm duygular nerede yaşanır diye sorsalar bana şehitlik derim.

Gelmek istediğim şehitliğe gelince önce suyu döktüm. Toprağına hemen çiçekler ekilmişti. Su bittince mezar taşına oturdum ellimi açıp bildiğim tüm duaları okudum. Ellimi yüzüme sürerken usulca bir yaş süzüldü. Parmaklarım mezar taşında uzun uzun gezindi .

Şehit: Yavuz Demiral.

Sessizce mırıldandım." Özür dilerim abi. Senin yerine burada benim yatmam gerekirdi. Karını dul, evladını babasız bıraktığım için özür dilerim." Sessim daha da kısıldı. Mahçuptum , üzgündüm." Törenine katılamadım ama uzaktan izledim hem bundan sonra her daim yanına gelirim." Bir damla süzülüp toprağa düştü." Affet beni abi olur mu? Söz sana emanetlerin emanetim. Onlar bilmese bile bir ellim hep üzerlerinde olacak."

Ağaçtan bir kuş süzülüp mezarın üzerine kondu. Bembeyazdı hayatımda böyle bembeyaz bir kuş gördüğümü sanmıyordum. Buralarda böyle kuşta olmazdı. Gözleri Yavuz abinin gözlerine benziyordu. Gözlerimin içine neşeyle baktı ardı ardına öttü. Sessi o kadar güzeldi ki saatlerce dinleyebilirdim.

" Abi seni seviyordum ama sevgim sanada zarar verdi. Özür dilerim abi." Bir yaş daha süzüldü. Kuş uçup kafama kondu. Güzel bir koku yayıldı etrafa böyle bir kokuda ilkti. Tarif etmek istesem edemem ama hayatım boyunca kokladığım en güzel koku buydu kesinlikle. Kuş kafasını eğip yüzüme baktı. Gagası tam düşen göz yaşına geldi ve hafif bir dokunuş ile göz yaşını içti." Hala beni teselli ettiğine inanamıyorum abi. Bu arada Murat ile ayrıldık." Kuş gagasını öyle bir geçirdi ki hafif acıyla yüzümü buruşturdum." Anlaşılan hala Murat'a kıyamıyorsun." Cevap olarak kafam yine gagasının gazabına uğradı." Tamam tamam ama ne yapıyım ailesi ile arası açılmasın diye be abi yoksa seviyorum hala." Yine kafama sert bir darbe indi." Abi tamam özür dilerim." Durdu bu sefer kuş.

Yerimden kalkarken kuşta uçup mezara kondu bana uzun uzun baktı. Bende ona. Kafasını sağa yatırdı.

Sessizce mırıldandım." Afetin mi beni?"

Kuş durdu kafasını iki defa salladı. Kanatlarını açıp iki defa ardı ardına çırptı. Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu.

" Benim gitmem gerek abi ama geleceğim yine." Yandan boş bidonu aldım arkamı döndüğümde kuş ardı ardına öttü kafamı çevirip baktım ama kuş yoktu. Hayal mi gördüm biraz önce? Harbi hasteneye yatmam gereken konular var. Kafamı ağaca çevirdiğimde yatmama gerek kalmadı. Beyaz kuşun yanında bir tane mavi bir tanede yeşil kuş vardı. Derin ve Duman' ın mezarında gördüğüm kuşlardı bunlar. Gülüşüm daha büyüdü. Demek birbirlerini bulup sahip çıkıyorlardı. Sessizce bir cümle daha döküldü dudaklarımdan." İyi bakın birbirinize." Kuşlar ardı ardına ötüp uçarak gittiler.

Şehitliğe yavaş adımlarla girdim hızlı adımlarla çıktım. Arabaya binip çalıştırdım şimdi asıl gitmem gereken yere gidebilirdim. Mesleğimin başına dönme zamanı gelmişti. Cebimde çalan telefonu çıkartıp açtım. Suskun arıyordu görüntülü. Arabayı kenara çekip durdurdum. " Suskun ne yaptın halletin mi?"

Gözlerinin içine baktım. Gözlerini kapattıp açtı. Hallettim diyordu. Arkasında uçsuz bucaksız bir orman manzarası vardı. Yüksek bir yerdeydi.

" Suskun ben diyene kadar onu saklaman gerekiyor. Kimsenin haberi olmayacak."

Gözlerini hafif devirdi. Bu işin onu çok mutlu etmediği belliydi yine de tamam diyerek gözlerini kırptı.

Hafif tebessüm ettim." Bak kimse bilmeyecek hatta yerinizi bana bile söyleme ben sorana kadar." Durdum bir kaç saniye." Hesabını bana at. Para göndereceğim."

Kaşları hafif çatıldı. Gözlerine baktım. Boş boş konuşup canımı sıkma diyordu. Cebinden kartını çıkardı. Fakir değilim diyordu.

" Biliyorum fakir olmadığını ama para gönder..." Devamını getiremedim yüzüme telefonu kapatı. Cevap belliydi çok boş konuşuyorsun diyordu. Kesinlikle ne konuşmayı seviyor nede konuşanı. Yıllarca Latife nasıl dayandı muama. Zaten pek dayandığı da söylenemez. İki defa adamın dilini koparmak için hamlelerde bulunmuştu. Suskun konuşmasa bile sevdiği ve sevmediği insanları ayırt edebiliyordum. Latifi seviyordu ama konuşmasını sevmiyordu. Yakışıklı adamdı Suskun itiraf etmeliyim ki Murat'an sonra dehşet yakışıklı diye bileceğim bir adamdı. Bir konuşsa her kızı anında düşürür kendine. Hoş konuşmadan bile kızların ilgisini çeken bir tarafı var. Adamın bakışları yeter o derece. Her girdiği ortamda anında dikkatleri üzerine çekiyordu. Keşke biraz da konuşsa o zaman neler olur neler.

Telefonu cebime atıp yola devam ettim. Radyoda çalan Sezen Aksu şarkısına sessizce mırıldanarak eşlik ettim.

Bir saatlik yolculuk sonunda askeriyeye giriş yapmış bulunmaktayım. Tören vardı bugün o yüzden ilk iş olarak tören odasına geçtim. Çoğu kişi buradaydı. En arkada boş koltuğa oturdum. Kartal timi ortalarda oturuyordu. Hepsinin yüzü ciddiydi ve üzgün duruyorlardı. Murat'ın yanında bir koltuk boştu. Yavuz abinin yeri orasıydı büyük ihtimalle. Hala sanki aralarında gibi davranıyorlardı. Uzun bir sürede bu acıyı yaşayacağa benziyorlardı.

En ön tarafa baktım. Mustafa albay , yarbay, binbaşı , tuğgeneral bile vardı. En önde tanıdık bir isim daha vardı. Emekli Albay Rahmi Katar. Törenin ne için yapıldığını bilmiyordum sadece tören olduğunu biliyordum.

Tüm salon dolunca Binbaşı Zekeriya ayağa kalkıp kürsüye çıktı. Mikrofonu ayarladı, boğazını temizledi." Biliyorsunuz ki şehidimiz var. Yavuz Demiral bu yüzden töreni açmadan önce şehitlerimiz için bir dakika saygı duruşu ve İstiklal marşımızı okuduktan sonra tören başlayacak." Hepimiz ayaklandık. Binbaşı Zekeriya arkasında duran bayrağa dönüp ellerini iki yanında sabitledi.

Kafam dik, kaşlarım çatık, yüzüm cidddi. Bayrağın her zeresine hayran hayran baktım. Hayatım boyunca uğruna savaşacağım, canımı hiç korkmadan ortaya koyacağım anlı şanlı bayrağım. Beyazı ve kırmızısı ile dosta güven , düşmana korku veren bayrağım. Gökyüzünün en güzel süsü ve en şanlısı bayrağım. Her dalgalanışında içimi kıpır kıpır yapan bayrağım.

Bir dakika dolduktan sonra. İstiklal marşı başladı. Salonu aşıp dışarıya çıkacak şekilde gür sessimiz ile okuduk. Her bir satırında her bir sözünde bir destan, acı, vatan , millet olan marşım. Son nefesimi verirken bile okuyacağım marşım. Korkma diyordu. Korkmuyorum. Vatan söz konusu ise korku son ihtimal. Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce yatan kefensiz yatanı. Düşünüyordum bir an olsun aklımdan çıkmıyordu. Her biri zihnimde. Unuttuğumuz gün vatanı elden bıraktığımız gündür. Tüm hafızam silinse tek bir şey kalmaya devam edecek. Önce vatan sonra ise şehitlerim.

İstiklal marşı biterken herkes yerlerine oturdu. Binbaşı Zekeriya tekrar kürsüye yaklaştı. Boğazını tekrar temizledi." Bugün burada toplanma amacımız bazı askerlerin rütbesinde değişimler olacak ve ödüller verilecek." Gözleri kartal timinin oraya döndü. Boş koltukta bir hayli gezindi gözleri." Kartal timinin baş komutanı şehit düştü. Vatan sağolsun. Şehitler veriyoruz acıları hep taze kalacak lakin vatan korumayada devam etmeliyiz. Biz askerler acıyı yaşarız lakin söz konusu vatansa devam etmeliyiz. Düşman durmuyor, durmayacakta bu yüzden kan yutup kızılcık şerbeti içtik diyeceğiz." Durdu. Konuşmak zor olsa gerek . Hala taze bir şehidimiz vardı. Ateş düşmüş ve bir ömür boyu yanmaya devam edecekti." Bu yüzden askeriyenin en önemli timlerinden olan kartal timinin yeni komutanını size tanıtmak isterim."

Kartal timinin bakışları birbirine döndü. Daha Yavuz abinin acısını yaşarken yeni bir komutan hemde bu kadar hızlı. Yavuz abi yerine kim gelirse gelsin yeri asla dolmazdı ,dolamazdı. Yavuz abi komutandan daha fazlasıydı. O öncelikle kartal timinin abisiydi. Komutandan önce abi. Ben bile o kadar çok benimsemiştim ki. Ben bile bu kadar kötü olduysam kartal timini düşünemiyorum.

Hepsinin yüzünde gezindi gözlerim. Önce öfke sonra ise yerini büyük bir üzüntüye bıraktı. Kafaları hafif öne eğildi hepsinin.

Binbaşı Zekeriya boğazını bir kez daha temizledi. Cümleleri toparlamaya çalışıyordu büyük ihtimalle." Kartal timinin yeni komutanı Murat Karasu." Ellini havaya kaldırdı." Gel buraya evlat."

Gözler Murat'a döndü. Yerinden tüm heybeti ile kalktı. Adımları sert , kafası dikti. Tüm gözler ona dönerken o tek bir noktaya bakıyordu bayrağa. Çenesini sıkıyordu. İçinde yanan ateşi belli etmemek için yapıyordu büyük ihtimalle. Kürsünün tam ortasına geldi. Ellini alnına götürüp selamını verdi ve tüm gür sesiyle bağırdı." Kıdemli üsteğmen Murat Karasu Trabzon. Emredin komutanım."

Binbaşı ellinde tutuğu plak ile yaklaştı." Yanlış tarif ettin asker kendini." Murat'ın kaşları daha da çatılırken boş bir bakış atmakla yettindi. Binbaşı hafif tebessüm etti." Artık Yüzbaşı Murat Karasu Trabzon emret komutanım demen gerekiyor. Şimdi tekrar tanıt kendini."

Murat'ın bakışları bir anlığına dağılıp şaşkınlık kuruldu ama bu bir saniyeden kısa sürdü hemen eski yüz ifadesine geri döndü, omuzları dik konuma daha çok geldi. Üzerine yeni bir yük gelmişte yükünü belli etmemek için daha dik tutmaya çalışıyordu omuzlarını. Ellini alnına götürüp selamını verdi. Sesi daha da gür çıktı." Yüzbaşı Murat Karasu Trabzon. Emret komutanım." Gururla baktım. Sanki çocuğu başarmış anne gurur vardı şuan üzerimde. Kartal timide benim gibi düşünüyor olacak ki hepsinin gözünde gurur belli oluyordu. Harika bir askerdi ve harika olmaya devam edecekti.

Binbaşı hafifçe kafasını salladı." Hak ettin bunu evlat. Daha da iyi yerlere geleceğini biliyorum. Yaptığın işler ile uzun zamandır yüzbaşı rütbesine layık görülüyordun ama bugüne kısmetmiş." Murat'ın omzunda duran kıdemli üsteğmen rütbesini çıkarıp yerine yüzbaşı rütbesini taktı. İki defa da sert bir şekilde omzuna babacan bir tavır ile vurdu. Ellinde duran plaketi gururla verdi. Murat plaketi alırken kameralara dönüp tek bir kare fotoğraf çekildiler ciddiydiler. Kameraya bakarken bile gülmedi Murat. Binbaşı Zekeriya ve Murat aynı anda birbirlerine selâm verip sonrada el sıkıştılar." Dur bakalım şurada evlat. Bir kaç kişinin daha rütbesinde değişim olacak."

Gözler merakla birbirine baktı. O şanslı kişiler kim olacaktı? Nefesler tutuldu, gözler birbirini taradı. Herkes heyecan ile rütbesi değişecek yeni ismi bekliyordu.

Binbaşı Zekeriya mikrofonun önüne tekrar geldi. Heyecanlı gözlere kısaca taradı. Bu heyecan hoşuna gitmiş olacak ki yavaş davranıyordu." Kaplan timine yeni bir baş komutan atanacak. Uzun zamandır bir çok isim düşünüldü uzun zamandır üst rütbe de bulunan bütün askerleri inceledik ve bir isimde karar kıldık." Durdu kesinlikle heyecandan keyif alıyordu. Biraz daha bekletirse ortadan ikiye çatlama ihtimalimiz çok yüksek." Kendisi buraya beş ay önce geldi. Çoğunuz onu tanıyorsunuz özellikle çömezler az kök söktürmüyor size ve birde tabi sinirli halleri ile. Eski çalıştığı yerde ki tüm komutanları ile konuştuk ve hepsi o kişiden daha iyisini bulamayacağımızı söyledi." Vay be kimse artık ben bile hayran kaldım. Herkese baktım kimdi o şanslı kişi.

Binbaşı yine durdu. Kesinlikle çatlayacağız biraz sonra." Askerlik hayatında yaptığı tüm işleri kademesi kademesine inceledik ve buraya geldikten sonra ki işlerinide." Eee hadi ama binbaşım. Söyle artıkta kurtulalım. Heyecandan tırnaklarımı kemirmeme on beş saniye falan. O dereceye geldim artık. Gözleri bir daha taradı. Harbi hoşuna gidiyor bu heyecan. Derin bir nefes aldı." Ötüken timinin en iyisi. Kartal timinin ikinci en iyi askeri. Atığını vuran, vurduğunun canına okuyon. Kadın asker olarak düşmanların korktuğu. Düşmanların hafızasından silinmeyen o isim. Düşmana ama vermeyen." Durdu ve büyük bir nefes aldı." Kurdun dişiside kurtur. Emekli Albay Rahmi Katar'ın kızı Deniz Özal burada mısın?"

Ne? Ne ? Ne?

Kalbime inme inmiş olabilir. İndi hatta. Tüm bakışlar bir anda bana döndü. Murat'ın yüzünde garip bir ifade oldu. Kızgınlık gibi ama gururda vardı ve şaşkınlık hepsi bir anda yüzünde duruyordu.Bakmayın be. Kocaman yutkunup zorla ayağa kalktım. Benmi komutan olacaktım? Benmi kaplan timinin baş komutanı olarak görev yapacaktım? Hatta kaplan timinin komutanı en yüksek komutan. Rüyaysa cimcikleyin beni. Lütfen. İhtiyaç şuan.

" Gel evlat."

Yürümek neydi? Bacaklarım heyecan ile yerinden zorla hareket etti. Belli etmedim. Yüzümü ciddi , kaşlarımı hafif çatım. Sert ve kendinden emin adımlarla kürsiye çıktım. Rezil olmadan inmem gerek en acilinden. Allah'ım sen yardımcım ol. Lan çatışma sırasında bu kadar heyecan yapmadım en son askeri kara harp okuluna girdiğim zaman bu heyecan olmuştu ve tüm öğrencilerin önünde yere kapaklanmam ise rezilliğim ile kaldım.

Ortaya geldiğimde ellimi alnıma götürüp selamımı verdim ve bu zaman kadar bağırmadığım kadar gür sesimle bağırdım." Üsteğmen Deniz Özal Bursa. Emret komutanım."

Binbaşı kafasını iki yana salladı." Yanlış tekbir Üsteğmenim." Yanıma yaklaşıp üsteğmen rütbemi çıkardı. Kıdemli üsteğmen rütbesini taktı." Doğru tekbir getir asker."

Kollumda ki rütbeye uzun uzun baktım sonra ise yutkunup Rahmi albaya gözünde gurur vardı. Ellinde ki peçete ile dolan gözlerini sildi. Gözlerimi kapattım açtım. Kızın başardı baba.

Ellimi alnıma götürüp selamımı verdim ve en gür sesimle." Kıdemli üsteğmen Deniz Özal Bursa. Emret komutanım." Ellim inerken omzumda ki rütbede gezindi parmaklarım. Başardım. Vatana millete hayırlı evlat oldum. Başardım bir damla yaş benden bağımsız süzüldü. Başardım. Rahmi albaya döndüm." Kanımın son damlasına kadar vatanım ve milletim için savaşacağıma ant içerim. Rütbeme ve mesleğime uygun davranacağıma ant içerim." Ellimi alnıma götürüp Rahmi albaya selamımı verdim. Anında yerinden kalkıp selamını verdi. Dudakları hareket etti ama anladım.

Aferin evlat.

Aynı şekilde cevap verdim." Senin sayende baba."

Binbaşı plaketi uzattı elleri arasından alıp kameraya döndük bir kareye sıkıştı bu an. Ellini uzatan binbaşının ellini sıktım." Aferin Deniz. Murat gibi sende uzun zamandır rütbeye layık görülüyordun. Yaşanılan olaylar felan derken bugüne kısmet oldu." Boşta kalan ellini omzuma koydu." İlk geldiği günden beri harika bir asker olacağını biliyordum. Yanıltmadın beni. Kaplan timinin başına deneyimli biri olarak senin gelmen daha iyi olacağını düşündük. Yüzümü karaya çıkartmayacağına eminim. Önceki görev yaptığın yerden bilgi aldım. Senin yetiştirdiğin çömezler şimdi en iyi askerlerden. Kaplan timi genç bir tim aynı şekilde önceki yetiştirdiğin yerde ki askerler gibi yetiştir kızım."

" Merak etmeyin komutanım en iyi şekilde hepsini yetiştireceğim." Gözlerim bir an Rahmi albaya değdi." Beni yetiştiren adam harika bir eğitmendi. Ondan aldığım bilgiler, tecrübeler ve eğitimleri aynı şekilde Kaplan timine aktaracağım."

Ellimi bir kez daha sallayıp çekti." Eminim Deniz yapacağından."

Selamımı verip , Murat'ın yanına geçtim. Kalbim öyle bir atıyordu ki yerinden çıkmasına az kalmıştı.

Sessi geldi yandan." Gurur duyuyorum seninle." Gözlerim ona döndü. Öyle gururla bakıyordu ki bana. Başarmama benden çok sevinmiş gibi duruyordu." Demek artık kartal timinde değilsin?"

" Değilim artık kendi timim var." Timim var benim. Ay benim timim var. Bir dakika bir dakika benim timim var. Bildiğiniz timim var.

Halimi anlamış olacak ki dudakları yukarıya kıvrıldı. "Sakin ol yapabilirsin ama keşke timden çıkmasaydın ve bu konuyu konuşacağız." Konuşmasak ne olur ki?

" Murat."

" Efendim güzelim."

" Gurur duydum seninle. Eminim ailende gurur duyacak."

Gözleri gözlerimin içine daldı." Tüm dünya gurur duysa işe yaramaz. Sen gurur duy yeter bana." Kullağıma yaklaştı." Deniz her geçen gün gücün ile kendine hayran bırakıyorsun beni. "

Hafif tebessüm ettim." Çok mu etkilendin?"

" İlk günden beri gücüne hayranım. Beni en çok etkilediğin nokta bu. İçinde ki inanılmaz güç."

Cevap vermedim. Tatlı bir tebessüm göndermeye çalıştım.

Binbaşı diğer kişilerin de rütbe atlayan isimlerini tek tek sayıyordu bu sırada. Kartal timinde bulunan çoğu kişinin rütbesinde değişimler olmuştu. Hepside bunu hak ediyorlardı.

Onlar Kartal timiydi.

Yüzbaşı Murat Karasu .

Üsteğmen Harun Koç.

Teğmen Sercan Yılmaz.

Astsubay başçavuş Derya Hazar.

Astsubay başçavuş Kazım Deli.

Astsubay başçavuş Poyraz Şahit.

Astsubay kıdemli Üstçavuş Alparslan Korkusuz.

Astsubay kıdemli Üstçavuş Buğra Gürsoy.

Astsubay kıdemli çavuş Eren Toyoğlu.

Ve aralarında olsaydım Kıdemli üsteğmen Deniz Özal olacaktım.

Kartal timi dokuz kişi kalmıştı artık.

Ben ise artık kaplan timinin komutanı Kıdemli üsteğmen Deniz Özal olmuştum.

Allah yardımcım olsun.

Acil. Rüya ise cimcikleyin beni. Acil.

Gururla omuzlarım kalktı. Terörist çocuğu olup vatana millete hayırlı evlat oldum. Başardım. Çığlık atmamak için zor tutuyorum kendimi. Başardım ulan başardım. Ben başardım.

Bakın ben başardım. Bundan sonra durursam namerdim. Yüzbaşı, yarbay, binbaşı,albay ne varsa olmazsam şerefsizim. Artık korksun tüm teröristler benden. Başardım ben başardım.

Rahmi Katarın kızı başardı.

Derin ve Duman'ın annesi başardı.

Çocuk Deniz başardı. O kadar işkenceye, acıya değdi.

Genç Deniz başardı. Yalnız kalmalar, dışlanmalar , nefretlere değdi.

Yetişkin Deniz başardı.

Olgun Deniz başardı.

Asker Deniz başardı.

Ben Kıdemli üsteğmen Deniz Özal.

Başardım...

 

                        🌊

Çocukları başarmış anne gururu var üzerimde.

Evet bölümü nasıl buldunuz?

Bölümle ilgili düşünceleriniz nedir?

Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen destekleriniz benim için çok önemli 🤍

Kocaman öpüldünüz 🤍

 

​​​​​

 

Loading...
0%