@daisy_x06
|
Merhabalar yeni bir bölüm ile karşınızdayım. İyi okumalar dilerim 🤍
🌊 Vadiler, dağlar , ormanlar altımızda kalıyordu. Taşıyla , toprağıyla benim vatanım. Doğusundan batısına , kuzeyinden güneyine kadar her bir köşesinde güzelikleri saklı olan vatanım. Böyle bir vatanı olunca insan nasıl düşman olur. Anlamıyorum. Anlamayacağım. Dağıyla taşıyla hazine olan Vatanım. Başka bir ülkede dünyaya gelsem yine hayran olurdum Türkiye'ye. Farklıydı. Her rengin bir araya gelip gökkuşağı gibi duruyordu. İnsanı, doğası, manzarası, mimarisi, eserleri ile hayran bırakacak cinsten. Asırlardır insanların neden Anadoluyu ele geçirmek istediklerinin en büyük örneği. Haklılardı. Lakin artık Malazgirt savaşından sonra Anadolu Türklerin memleketi. Kimseye de vermeye niyetimiz yok. Deneyip dursunlar. Bizim gücümüzün yetmediği yerde halkımız , milletimiz ortaya çıkardı. On beş Temmuzda olduğu gibi. Bizde verecek bir parça toprak bile yok. " Komutanım bir şey soracağım size?" Dedi İbrahim çekinerek. Gözlerim ona döndü." Hudut namustur ne demek?" Dedi. " Bilmiyor musun?" Hayır diyerek başını salladı." Okuduğum bir kitapta hudut namustur diyordu aklıma takıldı öyle." Silahımı önümde tuttum. " O zaman sana bunu önce bir örnek ile anlatayım İbrahim daha iyi anlarsın." Kafamı yokladım. İstediğim bilgiyi bulunca kelimeleri toparladım." Mete Han'ın tahta yeni geçtiği zamanlar. Ülke kötü durumda o zamanın Çin hükümdarı , elçi gönderiyor Mete Hana." " Ne için komutanım?" Diyerek merakla sordu Davut. " At istiyor. Ülke kötü durumda olduğu için veriyor Mete han. Sonra yine elçi gönderiyor Çin hükümdarı bu sefer Mete Han'ın hatunlarından birini ister. Mete han yine vermek zorunda kalıyor. Ülkenin durumu iyi değil sonuçta. Savaş çıkmasını engellemek için. " " Çin hükümdarı ırz düşmanıymış komutanım." Dedi Mahmut hafif bir sinirle. Katılıyorum Mahmut. Can' ın ağzı hayretle açıldı." Ülkesi için karısını bile gönderemiş ha komutanım?" Başımla onayladım." Sonra bundan yüz alan Çin hükümdarı bu sefer bir toprak parçası ister. Toprağı da göreceksiniz çölden farkı yok." Salim merakla sordu." Vermiş mi komutanım?" " Hayır. Gidip savaş açmış Çin hükümdarına. Kazanmışta savaşı." " Eee komutanım önceden iki isteğini yapmış bunu neden yapmamış ki?" Dedi Davut. " Cevabı şöyle vermiş Mete han." Sözünü aklıma getirmeye çalıştım. Tamamı aklıma gelince konuştum." At ve kadın benim şahsi malımdı, verdim. Ancak toprak benim şahsi malım değildir. O, milletin malıdır. Bu yüzdendir ki yarın Tung-hularla savaşa gireceğim.” Bulut ellini dizine vurdu." Vay be Atama bak." " Yumruğunu koymuş ortaya be." Dedi hayran hayran Davut. " Hudut ; vatan sevgisi, toprak sevgisi anlamına gelir İbrahim. O yüzden namusunu korumak zorundasın." Hepsini gösterdim." Hudutu korumak da bize düşer." Gururla kaldırdım omuzlarımı." Mete handa çok güzel korumuş vatanı." " Mete Han'ın korkusundan adamlar Çin setti yaptılar komutanım. Büyük adamış vesselam." Dedi Alişan. " Ben Fatih Sultan Mehmete de bayılıyorum. Gemileri karada yürütmek baya havalı." Gözleri uzaklara daldı Davutun." Orada olmak çok isterdim." Can küçük bir kahkaha attı." Düşünsene gardaş camı bir açıyorlar gemiler karadan yürüyor. Apışıp kalmışlardır." Yüz ifadesi yapmaya çalıştı. Elli ile de gösterdi." Aynen böyle." Hepimiz güldük buna. " Ben şeyi de merak ediyorum. Yavuz Sultan Selim geçilmez denilen çölü geçmiş ya." Hepimize baktıktan sonra devam etti Salim." Adamlar geçemez, gelemez dedikten sonra Osmanlı ordusunu karşılarında durunca ne hissettiler?" Kesinlikle manyak olduğunu düşünmüşlerdir. Ve baya korkmuşlardır. " Eee Türk ile kafa tutuşmayacaksın gardaş. Manyak bir milletiz." Dedi Davut. Katılıyorum. Altına imzamı da atıyorum. Boşuna Türkler çıldırmış demiyorlar bize. Kafamız atarsa yaparız. Hele birde imkansız de , koy Türk'ün önüne nasıl imkansızı imkanlı kılıyor görürüz. Türk için imkansız yoktur. Zaman vardır sadece. Zaman alsada yaparız. " Türk için imkansız yoktur Beyler. Seyit onbaşı vatanı için kaç kiloluk mermiyi kaldırmış. Nene hatun vatanı için erkek kılığına girip vatan için savaşmış. Onlarca asker, vatan için bir kuru ekmek, üzüm hoşafı ile savaşmış. Milletimizin kadınları kıyafetlerini söküp asker için kıyafet dikmiş. Analar, babalar evlatlarını hiç düşünmeden vatan için cepheye göndermiş. Bu vatan kolay kazanılmadı kolayda verilmez." Derin bir nefes aldım." Ne demişler Ya Devlet başa ya kuzgun leşe." Aynı anda bağırdılar." Ya Devlet başa ya kuzgun leşe." Yol boyunca Mahmut'un omzunda uyuyan öğretmen sıçrayarak uyandı. Gaza gelip kadını uyandırdık. Neyse yaklaşmıştık zaten. Davut gülerek bana baktı." Bu hikâye anlatma işini çok sevdim komutanım. Arada anlatsanıza bize böyle hikayeler." " Anlatırım Davut. Bana böyle konularla gelin canımı yiyin." Tarih bilgim iyiydi. Lise hayatım Tarih kitapları okumakla geçti. Tarihini bilmeyen, geleceğinede yön veremez. Tarihini, atanı , milletinin, bayrağını bileceksin. Her Türk evladının vazifesidir. Tarihini iyi bileceksin. Adın ve soy adından bile iyi bileceksin. İşte o zaman hem düşmanın kim dostun kim bilirsin hemde geleceğine yön verirsin. Ahmet Ümit ne demiş bir kitabında; Tarihini bilmeyen, kendini bilmez derdi. Kendini bilmek istiyorsan önce bu toprakların tarihini öğren. Çünkü kendini bilmeyen sorumluluklarını da bilmez. Kendini bilmek istiyorsan tarihini bileceksin. İnsanoğlu asırlardır ben kimim sorusunu tartışır. İnsan Tarihtir bana göre. Tarihini bilirsen ben kimim? Neyim? Ne için yaşıyorum? Ne için var oldum? Sorularınada cevap bulur. Ben Türküm. Asırlardır atalarım kızıl elma için uğraşmışlar. Tek cihan düşüncesi ile yola çıkmışlar. Müslüman olduktan sonra İslam'ı yaymak için cihat etmişler. Bana da atalarım yolunda yürümek düşer. Mazlumu koru , zalimin ise başını ez. Vatan topraklarını koru. Vatan bölünmez, parçalanamaz. Gerekirse canını ver ama vatanını asla. Vatan herşeyden önemli. İnsan annesiz yaşar , babasız yaşar ama Vatansız asla. Helikopter yaklaştığımıza dair işaret verdi. Telefonumu cebimden çıkartıp açtım. Banka mesajları, sosyal medya, Şahinden bir video ve mesaj. Bakta hormonların az harekete geçsin Özal. Kısa ve net bir cevap yazdım. Siktir git Şahin. Murat'an mesaj vardı. Mesaja girdim. Haber edemedim görev çıktı. Dikkat et kendine. Başını belaya sokma. Sokacaksan beni bekle. Ben gelene kadar rahat dur. Bir mesaj daha atmıştı. Ne zaman biter görev bilmiyorum. En kısa sürede dönmeye çalışırım. Kremleri, şampuan ve spreyi askeriyeye gelecek kargo. Aslı sana verecek. Kullan saçlarına uzasın hemen. Aslı mı? Askeriyede bir kızdı. Yemekhane böllümünde çalışıyordu annesi ile beraber. Biraz gıcık bir tipti kendileri. Ne zaman görsem bir asker ile baya baya flört ede ede konuşuyordu. Bekar, evli fark etmeden. Göndere göndere o kızla mı gönderiyor yani? Ve bir mesaj daha atmıştı. Ben dünya'nın en bahtiyar insanıyım ki , seni seviyorum ve senin tarafından seviliyorun. Altında bir mesaj daha. Doğru demiş Nazım Hikmet. Aşkından şiirleri sevdim kadın. Dudaklarım arasında oluşan gülümsememi durdurmak zordu. Ergen aşıklar gibi telefona bakıp sırıtıyordum şuan. Yanağımın içini ısırıp gülümsememi engellemeye çalıştım. Şiir sevmeye başlamasıda bir tık daha aşık olmama sebep oldu. Şiirler bir satırda bir dünya düşünceyi barındırır. Severdim şiirleri. Bir cümle içinde hayat görmeyi severdim. Bir adam sevdim içinden hayat çıktı. Telefonu kapatıyordum ki bilinmedik bir numaradan mesaj vardı. Fotoğraf attılmıştı. Mesaja girdim. Murat ve ben vardım. Dilek fenerini yaktığımız güne aiti. Murat ile birbirimize bakıyorduk. Alta bir mesaj vardı. Dileklerin yok olacak. Seni mutlu eden her detay ölümü tadacak. Sansar. Mutlu ifadem darma duman oldu. Hayatın bana biçtiği mutluluk bu kadardı. Gerçekler Deniz gerçekler. Senin mutlu olmaya hakkın yok. Sevmeye hakkın yok. Sevgin zarar , acı , zehir. Hayallere dalmayı bırak. Murat ve ben diye bir şey olamazdı. Oldurmaya çalışsak bile çok insan zarar görürdü. Önce Murat'ın ailesi sonra Kartal timi ve diğer sevdiğimiz insanlar. Murat'a bir şey yapmasa bile Murat'ı benden uzaklaştırmak için sevdiği insanlara zarar vermekten uzak durmazdı. Kendi mutluluğum için bencil davranamam. Mutsuzluğa alışkın yüreğim. Sevgisizliğe alışkın. Bu günden sonra da alışırdım. Galiba. Helikopter inince düşüncelerim arasından sıyrıldım. Çantamı ve silahımı alıp indim helikopterden. Uzakta ambulans bekliyordu Aybüke öğretmen için. Yarasına bakılması lazımdı. " Mahmut, Aybüke hanım ile sende git." Sanki küfür etmişim gibi baktı yüzüme." Tek kalmasın." Diğerlerini gösterdi." Onlar gitsin komutanım." " Onlarla işim var." " Ama..." Ellimi kaldırdım." Emire itiraz mı ediyorsun Mahmut?" Başını eğdi." Hayır komutanım." Eşyalarını Alişana verdi. Aybüke öğretmeni çoktan sedyeye yatırmış ambulansa götürüyorlardı. " Öğretmen ile yakından ilgilen Mahmut. Durumunu haber et bana ve nereliymiş? Nerede yaşıyormuş öğren bakalım." Ellini alnına götürüp selamını verdi." Emredersiniz komutanım." Adımları geriledi ambulansa doğru yürüdü. Asla memnun değildi. Yapacak bir şey yok. Öğretmen hanım ile biraz vakit geçirsin bakalım. " Komutanım bizimle ne işiniz var?" Dedi Selim merakla. Gülerek omuzlarımı indirip kaldırdım." Hiççç." " Eeee Mahmuta var dediniz?" Dedi Selim. Alişan kafasına hafif vurdu Selim'in." Anlamadın mı oğlum?" Boş boş göz kırpıştırdı Selim." Komutanım ikisini yalnız bıraktı." Selim tekrar boş boş göz kırpıştırdı sonra ise yüz ifadesi aydınlandı." Anaaaaa." Ana ya. Jeton geç düşüyor tabi." O nereli felan öğrenme de.." Açıklamak zorunda kaldım." Aralarında sohbet olsun diye. Yoksa banane kadının nereli olduğundan." Ben görevimi yapmış mıyım? Yapmışım. Gerisi beni ilgilendirmez. Selim parmağını bana doğru salladı." Komutanım sizde az değilsiniz ha." Ne sandın Selim. Aybüke hanıma bakılırsa Mahmutan hoşlanmıştı. Tabi bizim öküz Mahmut anlamamıştı. Anlardı artık. " Gidip dinlenin sizde." İçlerinden bir kurban seçmek zorundaydım en uygun kişiyi seçip , gözlerim ona döndü." Alişan sen benimle kalda şu görevin raporunu yazalım." İçlerinde en az konuşan ve saygılı olanı Alişandı. Şuan konuşacak bir adam çekecek halde değildim. Ne kadar az konuşan o kadar iyi.
Başıyla onayladı." Emredersiniz komutanım." Diğerleri selamını verip uzaklaştılar. Bir gün daha sorunsuz.
******** " Bir." Dedim. " Allahu Ekber." Dediler aynı anda. " İki." Dedim. " Allahu Ekber." Dediler aynı anda. " Üç." Dedim. " Allahu Ekber." Dediler aynı anda. " Dört." Dedim . " Allahu Ekber." Dediler aynı anda. " Beş." Dedim . " Allahu Ekber." Dediler aynı anda. " Kaç oldu kaplan timi?" Dedim. " Sıfır." Dediler yüzüncü defa. Şınav çekiyorduk hep beraber. Atış talimleri , koşu, mekik, yaralı taşıma, ilk yardım, takbitatan sonra şınav çekmeye koyulmuştuk. Alnımda boncuk boncuk terler birikmişti. Tişörtümün önü sırılsıklam olmuştu. Yerimden usulca kalktım. Toz toprak içinde ki ellerimi çırptım." Bugünlük bu kadar yeterli." Hepsi bu anı bekliyormuş gibi yere bıraktı bedenlerini. Çömezler bir , Kaplan timi iki benden fazlası ile nasiplerini alıyorlardı. Çömezler ile çalışmasamda Kaplan timi ile beraber çalışıyordum. Onlar artık çömez olma kısmını çoktan atlatmışlardı. Kenara geçip kana kana su içtim. Telefonumu kontrol ettim. Mesaj yoktu. Kartal timi bir haftadır dönmemişti görevden. Kim bilir neredeler. Ne aksiyonlar yaşıyorlar. Kaplan timi de iyi hoştu ama bana göre basit görevler geliyordu. Mesela en sonki görev saha taramasıydı. Ondan önce ki önemli bir terörist adlileyeye götürmüştük. Can sıkıcı görevler benim için. Dağ taş yıkmak varken bunlar basit kalıyordu. Hemde çok basit. Telefonu cebime attım. Tişörtü değiştirmem gerek. Terden leş gibi kokuyordum. Talim alanından çıktım. Üzerimi değiştirmem gereken binaya girip dolabımı açtım. Yedek tişörtümü alıp üzerime geçirdim. Ter kokusunu önlemek içinde parfüm sıktım. Kötü kokmaktan nefret ediyorum. Nefret yani. Telefonum çalınca cebimden çıkartım. Suskun görüntülü arıyordu. Etrafı kontrol ettim kimse yoktu. Açtım telefonu. " Nasıl?" Gözlerine baktım. Ellini dudağına götürüp bıkmış şekilde vurdu. Çok konuşacak kadar iyi. Hala memnun değildi. Konuşan insana gerçekten tahammülü yoktu. " Bir şeye ihtiyacı var mı?" Gözlerini devirdi. Gözlerine baktım yine buram buram ne diye başıma bu belayı verdin kokuyordu. Yapacak bir şey yoktu. Ondan daha iyi kimse saklayamazdı. Ne kadar az konuşsada yanlış tabir hiç konuşmuyor olsada işinde en iyisi oydu. Saklama , saklanma işini de en iyi o yapardı. Ve canı pahasına bile olsa onu koruyacak tek isim Suskun. Konuşmaması da işime geliyordu. Suskunu yakalasalar bile asla konuşturamazlardı. Onun yerini asla söylemeyecek isimde Suskun. Bu yolda kayıp edecek kimsesi olmayan da Suskun. Ne bir ailesi , sevdiği, arkadaşı kimsesi yoktu sadece Rahmi albay ve Latif. Bu yaptığım belki kötülük ama saklamam gerekiyor onu. Canına zarar gelmemesi için. Siyah kaşları havalandı. Yok. Hallediyorum. Gözlerine uzun uzun baktım. Farklı bir duygu vardı sanki göz bebekleri içinde. Saçlarıma uzun baktı. Acını saçlarından çıkarmayı bırakmalısın. Saçlarıma dokundu parmaklarım." Boş ver şimdi bunu. Bir durum olursa haber et ve paraya ihtiya...." Yüzüme telefon kapandı. Mesaj netti yine çok ve boş konuşuyorsun diyordu. Bu adama para nereden geliyor anlamıyorum ki. Miten de atıldı. Bir mesleği de yoktu. Önceden tek yaptığı Rahmi albayın yanında durmaktı. Ara ara ortalıklardan kayıp olduğu zamanlar olurdu. Bazen beş altı ay gelmediği bile olurdu. Nereye gittiğini Rahmi albay bile bilmezdi. Adam resmen kara kaplı kutu gibiydi. Rahmi albayı tanıdığım günden beri Suskunu tanıyordum. Hakkında bildiğim bilgiler ise beş parmağı ya geçer ya geçmez. Gerçekten gizemli adam. Telefona mesaj geldi Şahin tarafından. Adam ırak içerisinde. Yerini daha tam tesbit edemedim. Mesaj yazdım. Haber et bulunca bende araştırıyorum. Anında mesaj geldi. Okey bebeğim. Mesjını beğendim. Ve yine boş dururmu? Durmaz. Özal günün berbat geçsin. İnsan büyüdükçe olgunlaşır derler bunda tık yok. Daha da çocuksu oluyor. Sanki önce yetişkin sonra çocuk oluyordu. Tersten işliyordu kafası. Mesaj yazdım. Seninle mesajlaştığım an kötü geçiyor Şahin. Ve anında mesaj. O kadar erkeğe aynı anda yazmaktan parmaklar artık makineye dönmüştü. Özal daha da artırıyorum daha da kötü geçsin. Ardından fotoğraf geldi. Korka korka açtım . Malum ne atacağı belli olmuyordu. Mavi ve beyaz iki gülün resmini atmıştı. Çiçekler bugün çok güzel Özal. Dudaklarım arasında hafif bir tebessüm oluştu. Çiçekler bugün çok kötü Şahin. Aramızda bir kodtu bu. Çiçekler bahaneydi. Şahin ile yurtan tanışıyorduk. Aramızda olan ilişki hem nefrete hemde sevgiye dayanıyordu ama en çok nefret. Yıllardır beraber büyümüştük. Beni en iyi tanıyanda oydu. En iyi tanımayanda yine oydu. Aramızda oluşan ilişki farklıydı. Birbirimiz ile çok iyi anlaşırdık ve yine en kötü anlaşanda biziz. Birbirimizi öldürecek kadar kötü. Garip saçma sapan bir şey işte. Hem dost hemde düşman olacak kadar saçma. Şahin de benim gibi Rahmi albayın ellinde yetişmiş bir kadındı. Rahmi albaya rica edip Şahini de eğitmesini istemiştim. Rahmi albay hep kimsesiz kalan çocukları eğitirdi , büyütürdü. Benim dışımda tam dokuz çocuk daha egitmişti. Ben sadece Şahini , Çeliki bilirdim. Murat'ı sonradan öğrenmiştim. Sekiz çocuk bir arada büyümüştü. Şahin ve ben yurta kalıyorduk. Bu sekiz çocuk ise beraber yaşamıştı. Aynı evin içinde sekiz çocuk . Şahin de aralarına girerdi eğitimlerden sonra. Akşam ise yurda geri dönerdi.Anlatığından biliyordum. Ben ise asla aralarına girmemiştim. Rahmi albay çok ısrar etmişti ama ben hiçbir şekilde o ailenin bir parçası olmak istemedim. Aile kavramını bilmeyen ben için o zamanlar aile içinde olmak saçma geliyordu. Şahin ise aile ortamını seven bir kadındı. Rahmi albaya ben baba diyemezken Şahin bağıra bağıra söylerdi. Sevgi görmek istediğinde Rahmi albaya sırnaşmaktan geri kalmazdı. Sevgiyi seviyordu Şahin. Sevgi görmeyide çok severdi. Benim aksime. Şahin temas etmeyide, temasıda severdi. İnsanlar içine karışmayıda severdi. Sevgi gördüğü yerde kalmak için herşeyi de yapardı. Çoğu zaman bencildi. Rahmi albayın bir tek onu sevmesini isterdi. Bu yüzden beni çok kıskanırdı. Bir yerde bana olan nefreti bu yüzden ve Rahmi albayın hep onun ile övünmesini isterdi. En büyük rakibide bendim bir parça bana karşı nefreti bu yüzdendi. Benim sevgiden kaçmam Şahin'e göre şımarıklık. Şahin'e göre Rahmi albay beni daha çok seviyordu. Rahmi albay beni sevsin diye hiç bir şey yapmadım. Verdiği sevgiyi kabul etmedim. Şahin'e göre bu şımarıklık. Şahin , Rahmi albayın sevgisini almak için herşeyi yapardı. Rahmi albay onu sevsin diye tam onun istediği gibi olmaya çalışırdı. Ben ise Rahmi albay ile sürekli ters düşerdim. Ele avuca sığmazdım. Söz dinlemezdim. Mesafeler koyardım büyük mesafeler. Şahin her yıl albayın yanına gittiğine adım kadar eminim ben ise mesleğe adım attığım anda Rahmi albay ile görüşmeyi kesmiştim. Sevgimin Rahmi albaya zarar vermesini istememiştim. Rahmi albay pes etmemişti ama sürekli bana mesaj atmıştı. Aklımda evlat diyerek. Görev yaptığım şehre gelmişti görüşmek için ama ben görüşmedim. Sürekli biriler tarafından benim hakkımda bilgi almaya çalışmıştı. Zor bir çocuktum hala zordum ama adam inat bırakmıyordu hiç bir şekilde beni. Galiba gerçekten kötü bir insan olmuşum. Bu halde olmak istemezdim ama ortada bir geçmiş vardı. Beni bu hale getiren bir geçmiş. İnsan neyden korkarsa ona benzer derler. Ben Sansara benziyorum. Acımasız tarafım onunla aynı. Öfkem aynı, nefretim aynı , sinirim aynı. Boşuna demiyor insanlar üzüm üzüme baka baka kararır diye. Yıllar boyunca yanında kalınca o adama benzemişti bazı huylarım. Hiç istemesem bile. Kendimi bir yerde sevmeme nedenim de bu yüzdendi. O adama benziyorum. Nefret ettiğim insana benziyorum. Deniz ne sevsin nede sevilsin.
******** Yavaş adımlarla talim alanına girdim. Çömezlere eğitim vermem gerekiyordu. Gördüğüm sima ile kalbim hızlandı içimi heyecan sardı. Dönmüştü demek. Ellerini cebine atmış çömezlere talimatlar veriyordu. Hızla vücudunu taradım yarası yoka benziyordu. İçimi huzur kapladı ta ki agacın yanında on tane kadını görene kadar. Şuan on tane kadın asker, talim alanında benimkini resmen eriyen bakışlar ile süzüyorlardı hemde baya baya eriye eriye süzüyorlardı. Kan beynime sıçrıyor şuan sıçramak ile kalmıyor fışkırıyor adeta. Kıskançlık damarlarımda gezindi. İç ses durur mu? Durmaz." Ne o? Hani eski sevgilin olduydu." Kes be sesini. Başlarım eski sevgilisine şimdi. Ne diye öyle süzüyorlar? Ayrıldık diye böyle bakmaya ne hakları var? Öldürürüm vala hepsini. İç ses durmadı. Dursa şaşarım." Murat'ın ayrıldığınızdan haberi var mı?" Yoktu ama tüm askeriyeye ayrılmış olduğumuzu söylemiştim. Askerlerden öğrenirdi artık ayrıldığımızı. Belki bu sayede uzak durur benden. Yüzüme sinirin her tonu oturdu. Gözlerim içinde ateş yakmak ile kalmadı dışarıya taştı. Hızlı adımlarla yanlarına yürüdüm.Yanlarına geldiğimde beni fark bile etmediler. Allah'ım katil olmak için çok gencim. Tüm sinirim ile konuştum." Ne yapıyorsunuz siz!?" Hepsi korku ile sıçrayıp bana baktılar. Defne ellini kalbine koyup tek elli ile de üst damağını yukarıya kaldırdı." Siz miydiniz Deniz komutanım?" Yok eben." Talim yapan askerleri izliyorduk." Yalana bak yalana. Resmen benimkini izliyorlardı. Bok izlesinler. " Yalan ne diye söylüyorsun? Murat'ı izliyorsunuz." Kübra konuştu galiba Kübraydı adı." Siz ayrılmadınız mı komutanım? Sonuçta adam boşta şuan." Ne boşu lan? Sıçarım ağzınıza. Ayrıldık diye hemen böyle yapmalarımı gerekir? Sakin Deniz sakin. Ellini kana bulama kızım. Defne merakla bana baktı." Komutanım yanlış anlamayın ama böyle dağ gibi adamı niye bıraktınız?" Sen sor diye. O birde dağ mı dedi? İç ses yapıştırdı cevabı." Adamı bırakırsan dağda derler gökdelende , Yunan tanrısı da derler." Yavaş adımlarla talim alanına girdim. Çömezlere eğitim vermem gerekiyordu. Gördüğüm sima ile kalbim hızlandı içimi heyecan sardı. Dönmüştü demek. Ellerini cebine atmış çömezlere talimatlar veriyordu. Hızla vücudunu taradım yarası yoka benziyordu. İçimi huzur kapladı ta ki agacın yanında on tane kadını görene kadar. Şuan on tane kadın asker, talim alanında benimkini resmen eriyen bakışlar ile süzüyorlardı hemde baya baya eriye eriye süzüyorlardı. Kan beynime sıçrıyor şuan sıçramak ile kalmıyor fışkırıyor adeta. Kıskançlık damarlarımda gezindi. İç ses durur mu? Durmaz." Ne o? Hani eski sevgilin olduydu." Kes be sesini. Başlarım eski sevgilisine şimdi. Ne diye öyle süzüyorlar? Ayrıldık diye böyle bakmaya ne hakları var? Öldürürüm vala hepsini. İç ses durmadı. Dursa şaşarım." Murat'ın ayrıldığınızdan haberi var mı?" Yoktu ama tüm askeriyeye ayrılmış olduğumuzu söylemiştim. Askerlerden öğrenirdi artık ayrıldığımızı. Belki bu sayede uzak durur benden. Yüzüme sinirin her tonu oturdu. Gözlerim içinde ateş yakmak ile kalmadı dışarıya taştı. Hızlı adımlarla yanlarına yürüdüm. Hepsi korku ile sıçrayıp bana baktılar. Defne ellini kalbine koyup tek elli ile de üst damağını yukarıya kaldırdı." Siz miydiniz Deniz komutanım?" Yok eben." Talim yapan askerleri izliyorduk." Yalana bak yalana. Resmen benimkini izliyorlardı. Bok izlesinler. " Yalan ne diye söylüyorsun? Murat'ı izliyorsunuz." Kübra konuştu galiba Kübraydı adı." Siz ayrılmadınız mı komutanım? Sonuçta adam boşta şuan." Ne boşu lan? Sıçarım ağzınıza. Ayrıldık diye hemen böyle yapmalarımı gerekir? Sakin Deniz sakin. Ellini kana bulama kızım. Defne merakla bana baktı." Komutanım yanlış anlamayın ama böyle dağ gibi adamı niye bıraktınız?" Sen sor diye. O birde dağ mı dedi? İç ses yapıştırdı cevabı." Adamı bırakırsan dağda derler gökdelende , Yunan tanrısı da derler." İç ses boğarım seni. Kes lan sesini kes! İçlerinde en rahat olanı Ece cevap verdi." Niye olacak kızım? Adamı görmüyor musun? Hep sinirli , öfkeli, sert ve konuşmuyor. Böyle bir adamı kim çeker? Tamam Allah var adam harbi yakışıklı." Bakışlarımı görünce durdu bir an." Yani komutanım yakışıklı adama da yakışıklı demek lazım. Allah çarpar sonra." Ben sana bir çarparım görürsün şimdi. Derin bir nefes aldım. Almak ile kalmadım bir senelik yetecek oksijeni içime hapis ettim yoksa başka türlü sakin kalamam." Bu saydıklarının hiç biri benim yanımda olmuyor Ece." " Eee hiç gülmüyor ki." Dedi Defne. " Bana gülüyor." Kübra olan yeni bir şey bulmaya çalıştı." Eee hep sert." " Bana değil." " Öfkeli ve asla yumuşak bir adam değil ve doğru düzgün konuşmuyor bile." Dedi Defne. " Bana değil , yumuşak ve konuşuyor." Kübra yeni bir bahane buldu." İşten başını kaldırmıyor." " Bana zaman ayırıyor." " Sevgisini belli etmiyor. Adamın ağzından bir kere bile sevgi cümlesi duymadık." Dedi Ece. Gülümsedim." Bana ediyor ve yanımda bülbül gibi şakıyıp sevgisini her dakika belli ediyor." Ağızları beş karış açıldı. Kübra küçük bir kahkaha attı." Asla inanmam." Murat'ı gösterdi." Bu adamı yıllardır tanıyoruz hiç te öyle olduğunu görmedik." Kollarımı önümde bağladım." Demek ki sadece bana özel öyle davranıyor." Başkasına öyle davranırsa benimkinide öldürürüm. Ece rahat tavrını bir kenara bıraktı." Görmeden asla inanmam." Bak sen şuna bak. Kendinden emin bir gülüş oldu yüzümde." Gösterelim o zaman Ece." Cevap vermelerini beklemeden talim alanına yürüdüm. Murat ellerini cebine atmış mekik çeken askerleri izliyordu. Saçıma başıma özen verdim. En tatlı gülüşümü ve bakışımı kondurdum yüzüme." Murat." Kafası hafif arkaya döndü sonra ise tüm bedeni." Deniz." Arkaya bağırdı. "Siz devam edin." Tam önünde durdum tatlı tatlı baktım yüzüne." Nasılsın? Günün nasıl geçiyor?" Gözleri yüzümü taradı. Dudakları yukarıya kıvrıldı." Seni gördüğüm an muhteşem oldu." Bir adım atıp yaklaştı. Gözleri özlemle yüzümde gezindi. Her bir zereme uzun uzun baktı. Sessi kısık ve hasret dolu çıktı." Özledim seni." Bende bende hemde çok özledim. Çocukluğum girdi araya." Geberdik özleminden." Katılıyorum. İmzamı da altına atıyorum. Nazlı nazlı baktım. Tişörtü sırılsıklam ter olmuştu. Geleli daha ne kadar olmuştu da bu kadar ter içinde kalmıştı." Yoruldun mu?" Gülümsedi hem de en güzelinden. Tam öpülmelik gülümseme ama askeriye işte." Yok. Tatlı yorgunluk birşey olmaz bundan." " Sen hiç yorulmaz mısın? Ne zaman görsem hep bir iş yapıyorsun." Adam makine gibi asla durmuyordu. Rahmi albay gibi aynı. " Yorulmam." Dudaklarımı dişledim." Hiç mi yorulmaz mısın? Yorulduğun hiç mi bir şey yok?" Yani insanız sonuçta illaki yorulur. Görevden dönmüş üzerine çömezleri çalıştırıyordu. Yorulmama imkanı yoktu ter olmuş tişörtü de bu düşüncemi kanıtlar nitelikte. Gözleri dudaklarıma kaydı." Yok tatlı yorgunluk olur ama onun dışında yorulmam." Kullağıma yaklaşıp sessizce mırıldandı." Hele seninle öpüşürken o zaman hiç yorulmuyorum asıl merak ettiğin buysa." Aaa arsıza bak. Kullağımdan uzaklaştı gülüşü büyüdü. Şerefsiz çok güzel gülüyordu son dediğine kızamıyordum. Maddem kızlardan sinirimi çıkaramıyorum o zaman biraz da seni sinir edelim bakalım Murat bey. Nazlı nazlı baktım." Hiçç." Ellim ile az yaptım." Azıcık eski sevgilimi özlemiş olabilirim." Kulağına yaklaştım." Sonuçta senin o sert ve hoyratça öpüşünü özlüyor insan." Yavaşça uzaklaştım. Ve tam istediğim gibi sinir vardı her bir zeresinde. Kaşları çatıldı." Ne eski sevgilisi kızım?" Omuzlarımı indirip kaldırdım." Ayrıldık ya biz." " Deniz." Ben olduğumun işaretini verdim." Güzelim ben ayrılmadım. Sen kendi kendine ayrıl , barış , trip at. Benim tarafımdan hala sevgiliyiz." Tek taraflı ilişkimi olur be? Adama ayrıldık diyorum hala sevgiliyiz diyor. Bu konuyu uzun uzun konuşurdum ama şuan on tane kız merakla bana bakıyordu o yüzden onu konuşturmak ve güldürmek zorundaydım. Hemde uzun uzun konuşturmak zorundaydım. O yüzden aklıma gelen fikri söyledim. " Murat bana masal anlatsana." Gözleri kısıldı , yüzü sorgular bir hal aldı."Masal?" Başımı en sevimli halimle salladım." Masal . İnşallah Pamuk prenses felan anlatmazsın?" " Saçmalama. Hem o ne saçma masal öyle." " Niye?" Kollarını önünde bağladı. Kafamı biraz geriye attım yüzünü görmek için bunu yapmak zorunda kalıyordum. Adamın başı tepelerde dolaşıyor sonuçta." Niye olacak? O prens olan ırz düşmanı prensesin izni olmadan kadını öpüyor." Eklemede yaptı." Bak Rapunzel masalı da çok saçma." Güldüm." Eee ama aşık oldu sonunda." " Ya olmasaydı? Kadının izni olmadan ne diye öpüyor." Diye sinirle soludu. Buna bu kadar sinirlenmesi garipti. Merakla sordum." Ne varki bunda?" " Deniz bir kadının bedeni kendine özeldir. Delikanlı adam kadının izni olmadan bedenine dokunamaz." İki kaşım usulca havalandı." Eee sen beni öptün ama onu ne yapacağız?" Cevap ver bakiyim şimdi. Ellini çenesine atıp masum bir bakış eşliğinde kaşıdı." O iş şöyle ki." Ne bakışımı attım." Orda risk aldım. Birinci ihtimal karşılık verirdin. Oldu da zaten iyi ki de oldu. İkinci ihtimal ise seni öptüğüm an beynimi kurşuna dizerdin. Yani ölümü göze ala ala öptüm kızım seni." Beni bilmesi ne kadarda güzel. Gülmeden edemedim aynı şekilde gülümsedi." Eee peki Rapunzel masalı niye saçma?" " Niye olacak? O kadar uzun saçları var bağlasın bir yere insin aşağıya. Kadının bir erkeğe ihtiyacı yoktur. Kadın kendisi güçlü bir varlık zaten. Hayatını kurtarmak için erkeğin yardımına muhtaç değildir. Kendi gücü ile dünyayı bile parmağında oynatır." Vay vay Murat bey. Ne laflar varmış sizde gözüme girdin bak şuan. Bir tık daha etkilendim. Çocukluğum eridi anında." Ben bu adamın herşeyinden etkileniyorum." Bugün yine haklılık fışkırıyor çocukluğum senden. Bazen doğru konuşuyorsun. Gülümsemem daha da büyüdü." Eee bende bazen güçsüz düşüyorum." " O farklı Deniz. Sen güçlü bir kadınsın ve beni etkilediğin en büyük nokta bu." Rüzgârdan savrulan bir tutamı kullağımın arkasına verdi. Gözleri saçlarıma bir an üzgün baktı bir saniye gibi bir süre ama fark ettim bakışını. Konuşmaya devam etti." Güçsüz düştüğün an kaldırırım ama onun dışında sen bir erkeğin yardımına muhtaç bir kadın değilsin. Ve hiç bir kadın bu dünyada bir erkeğin yardımına muhtaç olmasın. Bütün kadınlar güçlü olsun." Etkilenmedim dersem yalan olur. Kadınlar hakkında bu şekilde düşünmesi kalbimi bir kez daha fetih etti. " Peki ya hiç güçlü olmazsam?" Gözleri biraz daha kısıldı. Ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu büyük ihtimalle." O zaman gücüme güç katar. Gücümü sana veririm." Gözleri içine daldı gözlerim. Harika bir adam seviyorum kesinlikle. Başka bir konuya girdim. Nazlı nazlı konuştum." Murrraaat." İçli bir nefes verdi." Emret yavrum. Söyle güzelim , huzurum, hayatım, herşeyim." Her bir kelime aşk dolu döküldü dudaklarından. Eriyorum arkadaşlar. Nazlı nazlı boynunda çıkmış künyeye uzanıp oynadım." Bir gün benim yerime başkasını getirir misin? Yani ayrıyız ya şimdi başka biri ile sevgili olur musun?" " Bugün sen niye böyle garip sorular soruyorsun?" Niye olacak senin yüzünden. Bu kadar yakışıklı olmasan kızlarda seni kesmezdi. Ne var az yakışıklı olsaydın. " Hiçç merak ettim sadece. Söyle hadi." Künyeyi tutarken kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Dil yalan söylese bile gözler yalan söyleyemez. Kalbin aynası gözler diye boşuna demezler. " Deniz." Gözleri gözlerime daldı. Huzur vardı yüzünde kocaman bir huzur. Yakışıyor." Ben senin yokluğuna bile ihanet etmem. Kaldı ki varlığına ihanet edeceğim." Gözleri yoğun baktı. Yalan söylemiyordu. Devam etti." Sevda sözlüğümde tek bir isim yazılı." Kalbim şaha kalktı." Ne o isim?" " Deniz benim Denizim." Onun Denizi. Kalbim yerinden çıkacak şuan. Kalbim dur bir lafa bu kadar heyecan yapman hiç normal değil. Aşık aşık sırıtım." Murat." Tatlı bir gülüş oluştu dudaklarında." Söyle yavrum." " Hani bana diyorsun ya seni karım yapa bilirim diye... " Anında durdurdu beni." Bilirim değil yapacağım zaten." Kendinden baya emin. Fazlası ile emin. " Ne biliyorsun? Belki başka biri ile evleneceksin." Annesi, Ceren ile evleneceğini söylemişti. Belki ileride ailesini dinleyecek ve o kızla evlenecek. O zaman yıkım olurdu benim için. Evlenmesin kimse ile. Bencillik yaptığım biliyorum ama benim tek bencilliğim o. Hayır anlamında salladı kafasını." Yok ya sen ya sen. Senden başka ihtimal yok huzurum." " Neden peki? Neden ben?" Gayet makul bir soru. O kadar kız arasından ne diye benimle evlenmek istiyor? Helede onu sürekli git diye iten ben. Doğru düzgün sevgisini bile belli etmeyen birini neden bu kadar karısı yapmak istiyordu? Elli yüzüme kalktı ama askeriyede olduğumuzu anlayınca söve söve indirdi." Çünkü huzurumsun, hayatımın kadınısın. Ömrümün sonuna kadar yanımda olmasını istediğim tek kişi sensin." Gözleri uzaklara daldı." Hani yaralandığım zaman bana bakmıştın ya." Kafamı salladım." O gün seninle sanki evliymişiz gibi hissettim. Elma soyup ağzıma verdiğinde aha dedim Murat bu kız ile evlenilir." " Elma mı?" Gözleri bana döndü." Elma deyip geçme. İnsanın dizine yatıp hem film izleyip hemde elma yemesi bile huzur veriyormuş. Önceden biri bunun huzur olduğunu söylese söverdim ama yaşayınca anladım ki asıl huzur elma yemek değil elmayı veren kişiymiş." Bir elmanın bu kadar etki edeceğini bilmezdim. Elma sen nelere kadirsin. En sevdiğim meyve artık elma.Bir yandan bunu düşünürken bir yandan da çaktırmadan da kızlara bakmaya çalıştım. Resmen şok bir ifade ile bize bakıyorlardı. Dudaklarım arasında kazanmanın zaferi vardı." Murat." Tatlı gülüşü daha da büyüdü." Söyle güzelim." Bunu kızların da duyması lazımdı. O yüzden koluna girip yavaş yavaş kızların duyabileceği noktaya doğru ilerletim. İtiraz etmeden götürmek istediğim noktaya yürüdü. Harika. Buradan duyarlardı. Adımlarım durdu. En tatlı bakışımı attım hadi Murat yüzümü karaya çıkartma." Ben senin neyinim?" Ne yapmaya çalışıyorsun bakışı buram buram kokuyordu şuan yine de cevap verdi." Huzurum, herşeyim, hayatım, yavrum, bebeğim, canımın sahibi, umudum, hatunum, başımın tacı, sultanım, kalbimin sahibi, gözümün nuru, sevda ateşim , ilkim, sonum daha sayıyı mı?" Sayıyım derken? Ben bu kadar sevgi dolu sözcüğü bir arada duydumu be adam? Bir dakika içinde ömrümde duymadığım tüm sevgi sözcüklerini sıralamıştı. Kızlara yandan baktım. Duymuşlardı ağızları şuan bir seksen açılmıştı. İşte bu be. Adam olsun hepsi. Ayrıldık diye ortada bırakacak halim yoktu hepsi ayağını denk alsın. Kelimeler benden bağımsız dökülü verdi." Murat seni çok seviyorum." Kilit nerede? Getirin hemen. En büyüğünden asmalı olan hemde. Acil. İhtiyaç. " Deniz çok kelimesi bile sevgimi anlatmakta az kalır. Yavrum be öyle bir mevzu oldun bende."Dondum kaldım. Bu adam harbi kalbime zarar. Şuan dillimin tutulmasının başka açıklaması olamaz. Gülüşü öyle güzel oldu ki kalbim yerinden çıkacak şimdi. Durumumu benim yerime cevap verdi." Kalp iptal şuan galiba." Başımı usulca salladım. Yandan vuran gün ışığı gülüşüne yansıdı. Manzaram mükemmeldi şuan. İzledim hemde uzun uzun gözümü bile kırpmadan izledim. Özlemiştim onu izlemeyi bile özlemişim." Deniz." Hareket edeceği anda ellimi kaldırdım. " Dur yerinde hareket etme." Manzaranın bozulmaması lazım. Cebimden telefonu çıkartıp anında fotoğrafını çektim. " Gülümse." Gülüşüne güneş vurmalı. O zaman ortaya öyle bir manzara çıkıyor ki hiç bir ressam bu kadar güzel resim çizemez. Hiç bir şair bu güzel manzarayı kelimelere dökemez. Saatlerce oturup izlenecek türden. Anlatılmaz yaşanır cinsten. Kolluma uzanıp yanına çekti bedenimi. Kollu belime dolandı başını başıma yasladı. Güneş ışığı ikimizin yüzüne vurdu.Telefonu ellimden alıp ikimizi kadraja soktu anında gülümsedim arka arkaya üç defa fotoğraf çekti. Fotoğrafa uzun uzun baktı. Paylaş kısmına girip WhatsAppa girdi." Ne diye kayıt ettin beni?" " Şey diye kayıt ettim..." Liseli ergenlerden kesinlikle farkım yoktu şuan. Kendime uzun bir sövme seansı yapmalıyım kesinlikle. Hem de en acilinden. " Ne diye? Murat yazdım çıkmıyor." Diyerek merakla sordu. Meraklı bakışları bende dururken mırıldandım." Limanım." Ne diye böyle kayıt ettim ben bu adamı? Adı ile kayıt et geç işte ama yok. O saçma ergen aşk filmini izlemeyecektim. Adamın yüzünden tüm ergen hormonalarım geri dönüyordu. Allah'ım yeri yarar mısın? Girmem gerek. Kendimden utanıyorum şuan. Bir an afaladı gözleri telefona döndü. Parmakları hareket etti yavaş yavaş sexsi bir gülüş kuruldu yüzüne." Limanım mavi kalp , bak sen şuna." Fotoğrafı kendine attı. Kendi telefonunu çıkardı anında tepesinde bittim. Gördüğüm şey ile yine dondum kaldım. Kilit ekranında benim fotoğrafım vardı. Hemde Berrak ile gülerken bir fotoğrafım. Saçlarım savrulmuş, yüzümde kocaman gülümsemem , kucağımda Berrak, arkamda Karadeniz'in en güzel manzarası. Şifresini girdi. Şok ifadem daha da büyüdü. Doğum günümüm tarihi. Ana ekran açıldı ve yine fotoğraf ama bu sefer ikimiz vardık. Burak abisinin düğününde dans ederken birbirimize bakarken bir fotoğraftı. WhatsAppa girdi en yukarda Huzurum 🩵 olarak kayıt etmişti beni. Ve yine WhatsApp arka planında fotoğrafım vardı. Onun evinde yemek yaparken çekilmiş bir fotoğraf. Bunları ne ara çekmişti bu adam? Beraber çekildiğimiz fotoğrafa baktı. Parmağı gülen yüzüm üzerinde gezindi. Şok ifademi yavaş yavaş attım üzerimde." Neden her yerde fotoğrafım var?" Gözleri bana döndü. Yoğun duyguyla baktı gözleri." Özlüyorum. Ne yapıyım liseli ergenler gibi fotoğrafına bakmak zorunda kalıyoruz." İki kaşım usulca havalandı." Her yerde mi fotoğrafım var?" Cebinden cüzdanını çıkardı. Ve burada da küçük bir vesikalık fotoğrafım vardı. Vesikalık fotoğrafımı nereden buldu bu adam?" Her yerde arabada , cüzdanda, telefonda." Cebine ellini atıp küçük bir fotoğrafımı daha çıkardı." Sana aşkımı daha nasıl anlatıyım be huzurum. Kalbime resmini asma şansım olsa oraya bile asarım." " Murat..." Ne diyeceğimi bilemedim. Bu kadar yapacağını tahmin etmezdim. Ergenlerin neden böyle şeyler ile mutlu olduğunu anladığım noktadayım şuan. Değerli hissettiriyor. Önemlisin benim için der gibi. " Sen nasıl bir adam oldun böyle. Kimseye sevgini doğru düzgün göstermezken bana önüme seriyorsun." " Deniz askeriz be kızım biz. Yarının garantisi yok. Ben sana bugün sevgimi göstermezsem ne zaman göstereceğim. Ölüm her an kapıda dururken son nefesime kadar seni sevdiğimi göstermeliyim." Derin bir nefes aldı." Bırak şu inadı tut şu ellimi de bu sevgiyi içimde yaşamayım. Tüm sevgimi sana veriyim." Bu vermemiş halimi. Birde vermiş hali ile ölürüm her halde. Kalbim öyle bir hızlandı ki. Konuşmak istedim. Ellim usulca kalkıyordu ki geçmişin bir bir görüntüleri önüme geldi. Derin ve Duman sevgim yüzünden ölen evlatlarım. Murat'ın kalbine tutulan kırmızı ışık. Yavuz abi... Tutamam. Adımlarım geriledi kafamı iki yana salladım." Tutamam." Sevgim yüzünden ölemez. Yaşamalı. Koşarak kaçtım resmen. Uzak durmalıyım. Vedama sadık kalmalıyım. Geçmiş hani geçmişte kaldırdı? Kalmıyordu. Kalmayacak. Geçmişim zarar. ******* Kartal timi binasında sakin bir gün geçiyordu. Alparslan her zaman olduğu gibi yemek yiyordu. Eren , Tülay ile kavga etmiş gönlünü almaya çalışıyordu. Buğra sürekli ellindeki yüzüğe bakıp aşık aşık sırıtıyordu. Derya telefonda milletin dedikodusunu yapıyordu arkadaşları ile. Sercan bankadan gelen borç mesajına dertli bakışlar atıyordu. Harun kızlarının doğum günü için hediye bakıyordu yana yakıla. Kız babası olmak zordu. Ne hediye alsa kızlarına yetmeyeceğini düşünüyordu. Kızlarının değerine yakışır hediye yoktu Haruna göre. Murat nefret ettiği görev dosyasını hazırlıyordu. Tüm sakin ortamın içine en triplisinden girdi Poyraz." Siktir git lan! Sen git o kadına sarıl." Trip atmadan bırakmayacaktı. Sıralar değişmişti artık. Poyraz trip atıyor Kazım gönlünü almaya çalışıyor. " Lan patates çuvalı taşımadan konuyu nasıl tribe bağladın?" Dedi Kazım bıkınlıkla. Trip atmak güzeldi de trip çekmek hiç güzel değildi." Ben sana evimi temizlik kokusuna bulayan kadına sarılıyorsun diye laf sokuyor muyun?" Poyraz bu laflara boş boş göz kırpıştırdı." Lan Sılaya sarıldım diye üzerime asit attın." Yapmıştı bunu. Poyrazın parfüm kokması baya canını sıkmıştı Kazımın. " Eeee laf sokmamışım asit atmışım. İkisi farklı konular." Diyerek en masumundan savundu kendini Kazım. Alta kalmazdı Poyraz ." İyi o zaman bende o kadını bellinden tutup kaldırdığın için parmağını kesiyim." O an önüne gelince daha da triplendi Poyraz." Adam gözümün önünde kadının bellinden kavrayıp götürdü." Kazım da durmadı." İlk sen aldattın beni." " Beni dinlemiyorsun bile." Dedi Poyraz yılmış şekilde. Kazım kollarını önünde bağlayıp en uzak noktaya gözlerini dikti." Seni bizim yatağımızda başka kadınla gördüm daha nasıl aldatmadın?" Doğruydu. Poyrazın evine gittiğinde Kazım. Poyraz ve Sıla yan yana yatmış uyurken bulmuştu. Gerekeni de fazlası ile yapmıştı. İkisinin arasına yatıp Poyrazı sıkı sıkıya sarılmıştı. Sılaya da götünü dönmüş yetmemiş yataktan düşürmüştü. " Siz niye aynı yatakta yatıyorsunuz lan?" Dedi Eren. Aklından şuan neler neler geçiyordu. Tövbeler olsun. Poyrazın sinirleri yavaş yavaş tepesine geliyordu." Lan Kazım delirtme beni." Aklına gelen bilgi ile daha da sinirlendi. Kumral kaşları çatıldı." Sılaya da dansöz kıyafetleri giyinip dans ettiğim videoyu atmışsın. " Kazımın yaksına yapışıp ayaklarını yerden kesti." Senin yüzünden tüm karizma gitti." Kazım ise kocaman gülümsedi." Ne o ? Ben seni her halin ile kabul ederken o evimi temizlik kokusuna bulayan kadın kabul etmedi mi?" Kazımın yakasını sarstı." Oğlum gebertirim seni vala." Buğra kocaman kahkaha attıp konuşmaya çalıştı ." Poyraz kardeşim bu arada müşterin var." Poyrazın korku dolu bakışları Buğraya döndü." Ne müşterisi lan?" Durdu bir an kaşı seğirdi, çenesi kasıldı." Kazım o videoyu sadece Sılaya attın dimi kardeşim?" Kazım kocaman gülümsedi." Tüm yasaklı sitelerin göz bebeği oldun kardeşim." Yakasına tutan ellerden sıyrıldı ayaklarını malum yerine vura vura koştu. Poyraz silahını kaptığı gibi Kazımın peşinden koştu. Buğra ve Eren buna bir tur koltuktan düşecek seviyede güldüler. Murat küçük bir ya sabır çekmek ile yetindi. Alparslan kendine bir tabak yemek daha koydu. Derya öğrendiği yeni dedikodu için Sercanın koluna yapışıp anlatmaya başladı. Harun iki tane pasta sipariş etti. Aradan on dakika geçtikten sonra Kazım ve Poyraz tekrar geldiler. Kazım sağlamdı. Poyraz zaten Kazımına kıyamazdı. Onlar kavga ederler ama asla birbirlerine kıyamazlardı. Kartal timine girdikleri günden beri et ve tırnaktan daha samimi olmuşlardı. Onlar kurufasulye- pilav , tahin - pekmez , kola - çekirdek gibilerdi. Kazım ellini kalbine koyup ağlamaklı bir sesle konuştu." Ayrılıyoruz artık aşkımız buraya kadar." Poyrazın göğsüne iki yumruğunu yavaş yavaş geçirdi." Hep senin yüzünden." Poyraz afaladı kaldı." Ayrılıyor musun benden?" " Poyraz benim bu ilişkiye olan inancım bitti. " Doktorlar Leventin yeni vücut bulmuş hali. Yalandan olmayan göz yaşlarını sildi." Bizi sen bittirdin." Poyraz derin bir nefes verdi." Kazım konuşup anlaşalım kardeşim ha?" Kazım uzaklara baktı." Sen bana bunu nasıl yaptın?" Poyraz da çıkıştı." Lan sende beni aldattın bir şey diyor muyum?" " Sen aldattın." Dedi Kazım. " Hayır sen aldattın." Dedi Poyraz. " Sen aldattın." Dedi Kazım. " Sen aldattın." Dedi Poyraz. Bu hengameden sıkılmış olan Sercan girdi araya." Tamam ben aldattım. Susun lan artık." " Karı koca gibiler." Dedi Eren. " Ben bile karıyla bu kadar kavga etmiyorum." Dedi Harun. Buğra da katıldı." Şu Kazımın atığı cilveyi Nehir bile bana atamıyor." Derya'da onayladı." Kız halimle ben bile hayran kalıyorum Kazımın cilvesine." Kazım ve Poyraz tam konuşmaya hazırlanıyordu ki tüm siniri ile Murat girdi araya." Kesin sessiniz oturun şuraya." Elli ile koltuğu gösterdi. Kazım olmayan saçlarını savurup koltuğa oturdu yanına da Poyraz geçti. Sercan bu hallerine hafif bir tebessüm ile bakarken Derya'nın anlattığı dedikoduyu da bir yandan dinlemeye çalıştı. Derya'nın alt sokağında bir kız kocaya kaçmıştı. En ince ayrıntısına kadar Sercana anlatmaktan geri kalmıyordu. On beş dakika sürecek konu Derya sayesinde iki saat süreceğe benziyordu. Bu sırada kapının önünde bir motor belirdi. Gözler kapıya döndü. Ateş kırmızısı saçları, sarıdan hafif kırmızıya çalan gözler , siyah topuklu ayakkabıları, kırmızı ruju, siyah deri kıyafetleri. Kaskını motorun üzerine bıraktı. Tüm seksiliği ve güzelliği ile salana sallana binaya doğru yürüdü. " Bu kim ?" Dedi Eren. Derya bile dedikodu anlatmayı bırakmış karşıdan gelen kadına baktı. Murat gördüğü sima ile biraz şaşırdı. Yerinden yavaşça kalktı. Ellerini arkada birleştirdi. " Murat Karasu." Dedi tüm sexsi hali ile. Murat'ın dudakları kenarında hafif bir tebessüm oluştu." Alev Şahin. Nerelerdeydin sen?" Şahin sıcacık bir gülümseme oluştu dudaklarında." Ben her yerdeyim Karasu bilirsin ya." Göz kırpmayı da ihmal etmedi. Kollarını iki yana açtı." Eee sarılmayacak mısın?" Kırmızı dudaklarını büzdü." Özlemedin mi beni?" Tim şaşkınlıkla baktılar. Denizden sonra bir kadını Murat'ın yanında gördüler. Murat kollarını iki yana açtı. Alev anında açılan kolların arasına sığındı. Sıkı sıkıya sarıldılar birbirlerine. Sercanın ağzı o şekline geldi. Alparslanın kaşığı havada kaldı. Harun telefonu kapatı. Kazım ve Poyraz gözleri kocaman açıldı. Derya'da nadir görülen sinirle konuştu " Komutanım siz Deniz komutanımı aldatıyor musunuz?" Alev ve Murat kolları çözüldü. Murat'ın elli Alevin sırtında kaldı. Alevin elli Murat'ın göğsünde. Murat'ın kaşları hafif çatıldı." Saçmalama Derya." Alev , Deryayı baştan aşağıya kadar süzdü." Demek o Derya Hazar sensin." Murat'an uzaklaşıp ellini uzattı." Tanışmaya fırsatımız olmamıştı." Derya uzatılan ele ters bir bakış attı." Siz nereden tanışıyorsunuz ve beni nereden biliyorsun?" Alev tutulmayan ellini geri çekti. Boş bir yere oturdu yanına da Murat. Elli anında Murat'ın serçe parmağını kavradı. Ses etmedi Murat. Alev temas bağımlısıydı. İyi bilirdi Alevi. Çocuklukları beraber geçmişti. Aynı yemeği bölüşmüş, beraber eğitim almış , sohbetler edip dertleştikleri anlar çoktu. Birbirlerine hem abi-kardeş hemde arkadaş olmuşlardı. Murat'ın hayatında olan kızlardan biriydi. İlk Derya sonra Alev en son ise Deniz. İçlerinde kalbinde ve yüreğinde en büyük yeri kaplayan Deniz olmuştu. Alev ve Derya nasıl arkadaş, kardeş gibi görmüş olsada Denizi aile bilmişti Murat. Deniz'in yerine kimseyi koyamadı, kimseyi o köşeye kayık göremedi. Kalbinde ki Denize ayırdığı yerde tek Deniz kaldı. Kimseyi de o kısma yaklaştırmadı. Deniz ona özel kaldı. Derya'nın gözleri Alevin tutuğu serçe parmağa kaydı. Sinirleri biraz daha tepesine geldi. Hemen yeni bir kız mı bulmuştu Deniz yerine? Deniz komutanını yar edecek değildi." Kim bu kadın komutanım?" Murat sakin baktı." Derya aklında ne geçiyorsa öyle değil. Alevde , Rahmi albayın elleri arasında büyüyüp, eğitim görenlerden." Meraklı bakan gözleri bir an taradı." Yani beraber büyüdük. Kız kardeşimden farkı yok Alevin." Alev şuh bir kahkaha attı." Merak etme canım abim dediğim insanlara yan gözle bakmıyorum." Ellini Murat'ın kolluna sarıp yanağınıda Murat'ın kolluna yasladı. Benim abim der gibi." Tek kız kardeşi de benim." Derya'nın gözü hafif seğirdi." Bende varım. " Alevin sarıdan kırmızıya çalan gözleri tamamen kırmızı renge döndü." Dağdan gelip bağdakini mi kovuyorsun sen? Senden önce ben vardım." Elli ile de kendini göstermeyi ihmal etmedi. Murat ikazda bulundu." Alev." Hala değişmemişti Alev . Sevdiği insanların tek ona özel olmasını istiyordu. Sevdiği insanları ne paylaşırdı nede paylaşılmasına izin verirdi. Sevgi sadece Aleve özel olmalıydı. Başka kimseye değil. Alev bu ikazı umursamadı her zaman olduğu gibi. Omuzlarını indirip kaldırdı." Banane senin kız kardeşin benim. Bir tek kız kardeş olarak beni sevebilirsin." Derya'nın yüzü biraz daha kızardı sinirden. Tüm gözler Deryaya döndü. Sercan durumu özetledi." Eyvah!" Derya göğsü aldığı nefes ile hızla inip kalktı." Demek ki değilsin canım." Sondaki harflerin üzerine basa basa konuştu." Bunca yıl yanındayım seni hiç görmedim." Alev , Deryayı takmadı. Murat'a döndü." Çelik geliyormuş." " Çelik mi?" Dedi Murat. Başını usulca salladı Alev." Bir buçuk senelik gizli görevi bittmiş artık. Akşam burada olurmuş." Murat'ın yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Çelik en yakın arkadaşıydı. Rahmi albayın yetiştirdiği çocuklardan bir isimde Çelikti. Yıllarca Murat ve Çelik aynı evde beraber büyümüşlerdi. Altı erkek içinde Murat'a en yakın olan isim Çelikti. Bir buçuk sene önce gizli göreve gittiği için hiç bir şekilde görüşememiş , konuşamamışlardı. " Yemek şimdi tam oluyor desene?" Dedi Murat. " Ne yemeği komutanım?" Dedi Eren merakla. Soruya Alev cevap verdi." Rahmi albay her üç senede bir tüm aileyi toplayıp yemek yeriz. Aile yemeği gibi bir şey işte." Dudaklarını karşısında duran Sercana bakarak yaladı." Latif harika yemekler yapacağına adım kadar eminim." Latif' in elli lezzetliydi. Küçükken de yemekleri hep Latif yapardı. Anne elli değimiş kadar olurdu yemekler. Dokuz çocuğa anne gibi bakmıştı. Çok konuşsada Latifin hakkını yiyemezlerdi. Kimsesiz dokuz çocuğa anne olmuştu erkek hali ile. Her gün bıkmadan usanmadan sekiz erkeğe yemek yapmıştı. Okulları için beslenme hazırlamıştı. Tek tek hepsi ile anne şefkati ile ilgilenmişti. Rahmi albayın olmadığı zamanlarda Suskun ile dokuz çocuğa sahip çıkmışlardı. Başlarında durmuşlardı. Velli toplantılarına katılmış. Rahmi albayın yetişemediği anlarda çocukları eğitmişlerdi. Alev konuşmaya devam etti." Suskun ortalıklardan kayıp olmuş yine. Bu sene yemeğe belki gelmez." " Suskun aile yemeklerini kaçırmaz. Ne kadar konuşmamızı sevmiyor olsa bile." Dedi Murat. Suskun , Murat'an sadece beş yaş büyüktü. Rahmi albaydan sonra Murat'ın en saygı duyduğu isim de Suskundu. Suskun ne dese , ne yapsa sorgusuz sualsiz güvenirdi Murat. On yaşında Rahmi albayın elline bırakıldığında Suskun on beş yaşındaydı. Şimdi Murat otuz, Suskun otuz beş yaşındaydı. Suskunun farklı bir ağırlığı vardı konuşmadan bakışları ile insanı korkutacak seviyede idi. Murat her daim Suskunu kendine rol model olarak seçmişti. Suskun gibi olmak için çok çabalamıştı. Başarmıştıda. Yüzbaşı Murat Karasu oldu. Suskun ise yıllar önce görevinden atılmıştı. Sebebini kimse tarafından bilinmiyordu. Kara kaplı kutudan farkı yoktu. Murat'ın son dediğine hafifçe kıkırdadı Alev." Hatırlıyor musun? Bundan üç seneki önceki yemekte çok konuşuyor diye Latif ve Çelik'in ağzını bantlamıştı." Murat'a güldü." Haklıydı adam. Çelik bir yandan Latif bir yandan konuşunca adamın sinirleri tepesine geldi." Durdu bir kaç saniye sonra ise eklemesini yaptı." Bu senede aynı olacağına adım kadar eminim." Sercan merakla araya girdi." Komutanım siz kaç çocuktunuz?" Yetersiz geleceğini düşünerek eklemesini de yaptı." Yani Rahmi albay kaç çocuk yetiştirdi?" " Rahmi albay kimsesiz kalan çocukları eğitirdi, büyütürdü Sercan. Tam tamına on çocuk. Biz sekiz erkek bir evde yaşardık. Alev ise yurta kalırdı. Akşama kadar yanımızda dururdu akşam sadece yurda giderdi." " Şimdi altı kişi kaldık." Dedi hafif bir üzgün ses ile Alev." Dört kişi şehit düştü. İkisi başka yerlerde görev yapıyor. Çelik bir buçuk senedir gizli görevde, Murat burada çalışıyor ben ise istihbarat içinde görev yapıyorum." Geriye tek bir isim kalıyordu Deniz. Derya merakla sordu." Peki Deniz komutanım? Siz dokuzunuz hep berabermişsiniz. Deniz komutanım neredeydi?" Onayadı Sercan." O kadar yıl aynı adam tarafından büyütülmüşsünüz hiç mi Deniz komutanımı görmediniz?" Harunda yeni bir soru yöneltti." Üç senede bir aile yemeği için buluştuğunuzu söylüyorsunuz Deniz neden hiç katılmadı bu yemeklere?" Murat derin bir nefes aldı." Denizi biliyorduk hepimiz ama adını değil. Rahmi albayın bizden bağımsız bir kız daha yetiştirdiğiden haberimiz vardı ama sadece hayalet kız olarak geçti aramızda." Durdu Murat bir anı önüne geldi. Parça parçaydı ama net olarak bazı kısımları seçti zihni. Bu anın zihninde olduğunu bile bilmiyordu." Bir kez gördüm Denizi." Derya heyecan ile sordu." Nasıl?" O anı önüne getirmeye çalıştı. Zihni görüntüyü gözleri önünde canlandırdı. Bahçede tüm çocuklar bir arada toplanmıştı. Rahmi albay ilgiyle bakan çocuklara masal anlatıyordu. Murat daha on altı yaşının içindeydi. Masal sevmezdi ama Rahmi albay anlattığı için dinlemek zorunda kalıyordu. Çelikte onun gibi düşünüyor olacakki gökyüzünde ki bulutlardan şekil bulmaya çalışıyordu. Tam bu sırada bahçeye Suskun girdi. Kolları arasında bir kız vardı. Okul üniforması kanlar içindeydi. Kafası Suskunun göğsüne gömülmüştü , kısa kahve saçları yüzünü gizliyordu. Tek kolu aşağıya doğru sarkmıştı. Kollarından kanlar süzülüyordu. Suskun tek bir cümle söyledi." Dövmüşler." Rahmi albayın elleri arasında bardak yere düştü. Acı bir feryat yükseldi dudaklarından." Evlat!" Latif korku ile bahçeye girdi. " Dövmüşler.... Nefret kusmuşlar." Ellerini saçlarına atıp sağa sola sallandı." Çocuklar nefret kusmuş." Korku ile kendi etrafında döndü. Aynı cümleyi tekrar etti." Nefret kusmuşlar..." Çocuklar merakla ayağa kalktı." Bu hayalet kız mı?" " O galiba baksanıza Rahmi baba evlat dedi." Dedi Arda. " Neden nefret kusmuşlar o kıza?" Dedi merakla Fatih. Alev ise olduğu yerde donup kalmıştı. İçinde bir nokta pişmanlık ile yandı tutuştu. Denizi dayak yerken görmüş ama durdurmamıştı. Rahmi albaya haber etmiş olsaydı Deniz dayak yemeyecekti. İçinde oluşan Denize karşı kıskançlık duygusu doğru düşünmesine engel oldu. Deniz dayak yemişti hemde öldüresiye. Suskun kolları arasında kanlar içinde duran Denizi daha sıkı tuttu. Rahmi yerinden hızla kalktı." Kim dövmüş? Kaç kişi dövmüş?" Latif cevap verdi." Okul çıkışında otuz kişi dövmüş. Nefret kusmuşlar... Nefret kusmuşlar..." Bağırdı Rahmi." Gizli hasteneye götür hemen Suskun." Latife döndü." Yusuf doktoru çağır gelsin hemen." Koşar adımlarla Denizin yanına geldi. Terörist çocuğu olmanın acısını çıkarmışlardı Denizden. Okulda sevilmezdi. Bu ilk dayak yiyişi değildi. Terörist çocuğu olduğu için okulda vatan haini olarak anılırdı. Rahmi ne kadar korumaya çalışsada nefret Denizin yakasını bırakmıyordu. " Evlat yine mi koruyamadım seni? Güzel kızım." Suskun ile yürürken bir yandan da saçlarına kadar kan olmuş başını okşadı Denizin." Sana yine nefret mi bıraktılar evlat?" Suskun, Latif ve Rahmi albay uzaklaşırken geride kalan çocuklar hala merak ile bakıyordu. Arda dizine hafif vurdu." Hayalet kızın yüzünü yine göremedik ya." Murat anıyı anlatıktan sonra bir kaç saniye durdu." Sadece o gün gördük Denizi ama yüzünü göremedik. Aramıza hiç katılmadı. Yemeklere gelmedi. Deniz bizim için hep hayalet kız olarak kaldı." Kalbine acı oturdu. O günü zihni daha iyi hatırladı. Kanlar içinde kalmıştı Deniz. " Denizi sadece Çelik gördü. Oda zaten Rahmi albayın peşine gizlice takılıp öyle görmüş. Çelik dışında hiç birimiz Denizi görmedik, bilmedik." Alev sustu. Denizi , Alevde tanıyordu ama hiç bir zaman bunu söylememişti. Deniz ile aynı odada kalmıştı. Rahmi albay ile tanıştıranda Denizdi . Küçüklüğünden beri Denizi hep kıskanmıştı. Rahmi albay kendisini sevsin diye herşeyi yaparken Deniz hiç bir şey yapmadığı halde Rahminin , Denizi sevmesine sinir olurdu. Alev sevgi görmek için Rahmi albayın istediği gibi çocuk olurken Denizin gösterilen sevgiyi her daim ellinin tersiyle itmesine gıcık olurdu. Alev , Denizi anlatsa diğer çocukların da Denizi sevmesini istemedi. Yedi erkeğin tek kız kardeşi olmak istedi. Lakin Çelik bilirdi sadece Alevin , Denizi tanıdığını. Çelikte bunu hiç bir zaman söylememişti. Hayalet kızı Çelik ve Alev dışında yedi diğer çocuk bilmedi, bilemedi. Tam bu sırada binanın karşısında Deniz gözüktü. Yavaş adımlarla bu tarafa doğru yürüyordu. Artık saklamanın bir manası olmadığının farkına vardı Alev.
******** Yapılacak ne kadar iş varsa yapmıştım. Şimdi ise Kartal timinin binasına gidiyordum. Hiç istemesem bile. Selim ellime simit ve poğaça poşetini bırakıp kaçmıştı işlerim var komutanım siz bırakın kartal timine diyerek. Başka adam kalmamış gibi. Laneti. Buğra ve Erenin nefret bakışlarını görmek istemiyordum ama Alparslan poğaça ve simiti çok seviyordu onun için bırakacaktım. Hemen çıkarım zaten. Binaya girdiğimde tanıdık bir isim vardı. Kolları Murat'a dolanmış yanağını da kolluna yaslamıştı. Ne yapıyor bu? Kan beynime sıçradı. Beni görünce ayağa kalktı. Kollarını iki yana açtı." Vayyy Özal seni görmeden gitmek büyük kayıp olacaktı benim için." Boş baktım." Eminim olurdu Şahin." Poşeti sehpaya koydum. Murat'ın kaşları havalana bildiği kadar havalandı." Alev sen Denizi tanıyor musun?" Sorusuna ben cevap verdim." Tanıyor tabiki." Şahin'e nefret dolu bir bakış attım." Ne o Şahin? Söylemedin mi ona? Biz aynı yurta kalıyorduk hatta aynı odada . Rahmi albayın yetiştirdiği çocuklardan biri de Şahin" Gözlerim kısıldı." Ama zaten siz birbirinizi çok yakından tanıyorsunuzdur." Tanımama ihtimaleri yoktu. Sonuçta onlar bir aileydi. . Murat'ın kaşları çatıldı. Şahin'e baktı." Doğru mu bu?" Başını salladı Şahin." Neden bize hiç söylemedin o zaman?" Demek beni onlara anlatmamıştı bile. Kafamı hayal kırıklığı içinde salladım." Neden olacak sevgi görmem hoşuna gitmezdi. Sekiz erkek içinde tek kız olmak varken beni neden anlatsın ki?" Yerinden çıkıp anında dibimde bitti. Her zaman olduğu gibi. Sarıdan resmen kırmızıya çalan gözleri beni buldu." Seni gördüğüm anda günüm daha da berbat oldu Özal biliyor musun?" " Aynı şekilde Şahin." Üzerini süzdüm deriler içindeydi." Hala mı deri aşkı Şahin?" Sessim iğrenmenin her bir tonu çıktı." Gerçekten bok gibi oluyorsun deriler içinde." Nefret saçan gözlerimiz birbirini buldu. Alayla süzdü bedenimi." Hala aynı olman can skkıcı Özal." Başını iki yana umutsuzluk içinde salladı. " Biraz değişmeyi dene bu hallin canlar sıkıcısı." Güldüm alayla." Senden daha iyi olduğum kesin Şahin." Gülüşü bozulmadı." Taklitler aslını yüceltir Özal." Göz devirdim." Kamyon arkası sözlerden devam ha? Motor sürmeyi bırakmalısın Şahin. Beynine fazla rüzgar gidiyor anlaşılan. Azıcık olan beynini de yok ediyor." Kafasına koydum ellerimi iki defa da vurdum." Bak boş ses." Gülüşü daha da büyüdü." Kesinlikle özlemişim bu hallerini Özal." Boş baktım." Benim için geçerli değil bu kural Şahin." " Hala aynı nefret." Yanıma yaklaştı çenemi kavrayıp yüzüme yaklaştı." Bayılıyorum bu nefrete." Çenemi geriye çekmeye çalıştım daha sıkı kavradı." Nefret sana yakışıyor Özal." "Seni kesinlikle öldürmem gerekirdi Şahin." Kafamı geriye çektim hızla. Nefretle dökülen sözcüklerime kocaman gülümsedi. Manyak bir kadın kesinlikle. Araya Sercan girdi." Siz birbirinizi seviyor musunuz? Yoksa nefret mi ediyor sunuz?" Yıllardır bende bu soruya cevap bulamadım Sercan. Cevap vermedik. " Öldürmeyi yüz defa denedin Özal ama görüyorsun hala yaşıyorum." Maalesef ki. Kollarını iki yana açıp uzaklaştı. Alev gibi kızıl saçlarını savurdu." İşkence ederek öldürmen gerekirdi beni Özal." Katılıyorum. Bunu kesinlikle yapmalıydım. " Denedim onu ama öldürme işini bırakmaya pek niyetim yok." Rahmi albay bazen ikimizi aynı anda eğitirdi. İşkenceye maruz kalsak nasıl dayanacağımızı öğretmek için Şahin ve beni kullanmıştı. İkimizinde birbirine olan nefretini biliyordu. Düşmanın işkencesine gerek kalmıyordu. Aylarca acımasız şekilde birbirimize işkenceler etmiştik. Herkesin ağzı şoklar içinde açıldı. Onlar için şuan ki halimiz şaşırılmayacak gibi değildi. Nefretle burnundan soludu. " Senden önce ben öldürmezsem iyidir Özal." Arkasını dönüp etrafa göz gezdirdi. Bacağımdan bıcağı çıkartıp attığım anda kafasını eğdi. Kocaman kahkaha attı. Manyak demiştim." Hala zayıfsın Özal. Senden daha iyi performans beklerdim." Bana dönmesi ile bıçağını attı kafamı eğip kurtuldum. Kartal timi resmen ağızları bir seksen açıldı. Murat'ın ise hızla yerinden kalkıp burnundan soludu adeta." Bu haliniz ne sizin? Ne diye birbirinizi öldürmeye çalışıyorsunuz?" Deryada korkuyla ayağa kalktı." Ne yapıyorsunuz siz?" Aynı anda konuştuk." Karışmayın sakın." Arkada duvara çarpıp düşen bıçağa gülerek baktım." Hala yavaşsın Şahin senden daha iyisini beklerdim." Başımı umutsuzluk içinde salladım. Kazım korkuyla Poyraza yapıştı." Lan şuan ne oluyor?" Şahin ile bakışlarımız kesişti. İkimizinde gözünde nefret dudaklarımızda ise keskin bir gülüş vardı. Yerden bıçakları alıp birbirimize yürüdük. Yüzüme doğru bıçağı savurması ile kolundan tutup sehpaya yatırdım bedenini. Bacaklarım arasına sıkıştırdım bedenini. Ellimin bir tanesini sehpaya sabitledim. Bıçağı boynunda ağır ağır gezdirdim. Bedeni altımda kasıldı." Hala çok yavaş kalıyorsun Şahin." Yakamdan tutup kendine çekti." Özal bu kadar seksi kalıp nasıl kimse ile yatmazsın anlamıyorum?" Yıllardır aynı laf. Asla sıkılmıyor. " Lan ne yapıyorsunuz siz?" Diyerek daldı ana Alparslan. Güldüm keskin şekilde. Bıçağı dudağına sürtüm daha da yaklaştım. Biraz daha yaklaşsam kesinlikle dudaklarımız buluşacaktı." Belki de ilgimi erkekler çekmiyordur Şahin." Dudağını ısırdı. Baş döndürücü bir kadındı. Kesinlikle." Seni yatağa atmalıydım Özal." " Öpüşürlerse kusarım." Dedi iğrenen bir sesle Eren. Dudağına yaklaştım, dudakları dudağıma uzandığı anda kafamı çevirdim. Derin bir nefes verip dudaklarımı dişledim." Erkekleri nasıl yatağa attığın belli oluyor Şahin." Üzerinden çekildiğim anda yerinden doğruldu. Kızıl saçlarını savurup ayağa kalkıp baştan aşağıya süzdü bedenimi. " Kesinlikle sevişmen gerekiyor Özal. Bu sexsilik ile kuruyup kalacaksın." Bedenimi arsızca süzmeye devam etti. Bakışlarım ona döndü, diğerleri gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. " Öldürmek daha cazip Şahin." Yanıma yaklaştı." Özal Seni zincirleyip saatlerce dövdüğümde aşırı sexsiydin. Devamını getirmeliydik." Bir kaşım tehditkar şekilde kalktı." Ondan sonra hatırlarsın ki. Seni saatlerce buz gibi suda bedenini morana kadar daha çok işkence etmeliydim." Yapmalıydım bunu kesinlikle. Gülümsedi en sexsi şekilde." Özal karanlık ormanda bir ay daha tutmalıydım seni. Kurtlar, ayılar leşini yemeliydi." Yapmadığı için şuan aşırı pişman olmalıydı. Anında cevap verdim." Yatağa zincirlediğim an daha çok aç bırakmalıydım seni." Sexsi gülüşü büyüdü. Yanıma yaklaştı." O zaman karşında sexsi iç çamaşırım ile kalmıştım o an beni becermen gerekirdi." " Lan!" Dedi Poyraz ve Kazım aynı anda. Belinden kavradığım gibi duvara yasladım. Bıçağın ucu ile tişörtünün yakasını çekip içine baktım. Keskin gülüşüm kuruldu dudaklarıma." Hala ip askılı iç çamaşır. Seçimlerin berbat Şahin." Belimden kavradığı gibi duvara yasladı bedenimi. Bıçağı ile içime baktı." Hala dantel seçimlerin berbat Özal." Yüzüme yaklaştı kafamı yana çevirdim. Zorlu bir nefes aldım. Murat kocaman açtığı gözlerle bana bakıyordu. İnme inmiş olabilir. Bu halimi ilk defa görüyordu." Özal kesinlikle yatmalıydık." Belinden tuttuğum gibi yer değiştirdim." Lezbiyen değilim Şahin. Sen öyle misin yoksa?" Yüzüme yaklaştı burnu burnuma sürtündü." Senin için olabilirdim Özal." Bedenini bedenime sürtmesi ile hafif uzaklaştım. Bıçağın ucu ile bandanayı kaldırdım. Mos mordu boynu. Her zaman olduğu gibi." Anlaşılan sevişmeden dönüyoruz." Dönmese şaşardım. Daha da yaklaştı. Bıçağı boynumda gezindi. Bedenim kasıldı." Anlaşılan hala sevişmedin Özal. Bu sexsilik ile kuruyup gideceksin." Bedeninden uzaklaştım." Senin gibi olmaya niyetim yok Şahin." Aynı anda bıçakları bacağımıza taktık. Sexsi gülüşü devam etti. Kesinlikle adamı yoldan çıkaracak bir kadındı." Söylesene Özal sertmi? Yavaş mı?" Anlamamam gerekeni fazlası ile anladım. Gözlerim Murat'a döndü bir an yutkundum." Sert Şahin. Sexs hayatımı seninle konuşacak değilim." " Sizin nasıl bir ilişkiniz var lan?" Dedi Poyraz. Şahin ile birbirimize bakıp gülümsedik." Nefreten doğan aşk." " Gitmeliyim Özal." Yüzümü buruşturdum." Sakın bana sevişmeye gidiyorum deme." Kafasını salladı." Aynen onu yapmaya gidiyorum. Senin gibi kurumak istemem." Göz devirdim." O adam mı?" Cebinden çıkardığı kırmızı ruju gözlerimin içine bakarak sürdü." Hayır yeni birini buldum ve ilk adımı atmasını sağlamam lazım. Senin anlamadığın işler." Sen anlıyorsun da ne oluyor sanki. Derin bir nefes aldım." Hiç olmazsa ben senin gibi ilk adımı karşı tarafın atmasını beklemem Şahin." Kollarımı önümde bağlayıp gülümsedim. Ruju sürdükten sonra gözlerim içine bakarak yaladı dili ile." Sen mi atarsın Özal?" Kafamı salladım." Her daim. İstersem elde etmeden bırakmam." Göz kırptım." Bilirsin ya beni. Bu zamana kadar istediğim her şeyi elde ettim." Yanıma yaklaştı boynuma uzanıp küçük bir öpücük kondurdu. Gözlerim kapandı. Kollumdan tuttuğu gibi Murat'ın kucağında buldum kendimi." At o zaman ilk adımı." Kollarını önünde bağladı. Keskin gülüş kuruldu dudaklarına." Görelim bakalım. Zevkle sevişmeni izlerim Özal." Murat'ın bakışları bana döndü Adem elması hareketlendi. Şahin küçük bir kahkaha attı." Ellin çok yanlış yerde Özal." Gözlerim anında ellime döndü. Siktir. Murat'ın erkekliği üzerinde duruyordu. Kocaman yutkunup kalkmaya çalıştım ama olmadı daha çok yayıldım kucağına. Harun abinin sesi geldi." Tövbe estağfurullah." Katılıyorum abi. Zorla kalktım." Ulan Şahin!" Silahımı çıkarttım." Seni öldürmem gerekti." Güldü ardından ise kocaman bir kahkaha attı." Bunu zaten yüz iki defa denedin şimdi ise yüz üç olacak Özal." Dikkat etde son olmasın Şahin. Kollundan tutup kendime çektim silahı tam çenesine dayadım. Gözlerimin içine baktı." Özal kesinlikle özlemişim seni. Şu sinirli hallerin, öfke saçan gözlerini ve seksi hallerini." Elli kadınlığıma uzandığı anda ellini tuttum. " Ellin kollun rahat dursun Şahin." Derin bir nefes verdim. Hayatımda böyle bir kadın görmedim. Yanında can güvenliğim kesinlikle yoktu. " Akşam diyorum ortalığın anasını sikelim. Uzun zaman oldu beraber yapmayalı." İşte bana bunlarla gel be Şahin. Kazım korku ile konuştu." İnşallah o düşündüğüm şey değildir." Silahı çektim." Saat kaç?" " Dokuz ve lütfen daha sexsi giyin." Dedi arsız şekilde. Göz devirdim." Bana sakın o tangayı giyeceğini söyleme Şahin. Kusarım orta yere." Murat'ın korku dolu sesi geldi." Deniz bana sakın o işi yapacağınızı söylemeyin?" Gözleri bir bende bir de Şahin arasında gidip geldi. Parmağını ikimiz arasında kaldırdı." Sakın!" Şahin ile birbirimize bakıp gülümsedik." Hayır tabi ki Şahin ilgi mi çekmiyor." Şahin , Murat'a baktı." Özalı hala yatağa atmaman büyük aptallık Karasu." Bu kadar açık sözlü olması can sıkıcı. Alparslan ağzı kocaman açıldı. Harun abi tövbe çekti. Sercan bir bana birde Şahin'e baktı. Derya açık olan ağzını elliyle kapatmaya çalıştı. Dişlerimi sıktım." Şahin! Sabrımı zorlama." Takmadı bile beni." Söylesene Özal yoksa Karasu sert değil mi ? Yada hoyrat?" Gözleri Murat'a döndü." Sana tavsiyem Özal sert ve hoyratça sevişmeyi sever. Canını acıtmaktan geri kalma derim. " Timin ağzı daha da açıldı. Böyle bir konuşma benimde yanımda geçse bende böyle olurdum. Murat'ın kaşları daha da havalandı. Şahin fazla açık sözlü bir kadındı." Sen seviştin mi önceden?" Sinirle ekleme de yaptı." Bana yapamadığını söylemiştin. Şahin cevap verdi benim yerime." Hayır, çok denedim ama maalesef zevke gelsin diye sevişirken kollunu bacağını zincirleyip karşımda bile izletim ama tık olmadı." Parmağı ile beni gösterdi." Özal'ın dediği gibi yurtan beri tanırım. Her daim sert bir kadındı. Sevişmeside sert olur. Bir gün sevişmeye karar verirseniz." Ellini telefon şeklinde kulağına götürdü." Ara zevkle izlemek isterim." Öfkem baş köşeye kuruldu. " Şahin siktir git! Git kırbaç mı atıyorsun yada kelepçemi ne takıyorsan onu yap." Gülerek bana baktı. Arsızdı kesinlikle." Def olup git." " Bu kadar kibar olman beni aşırı etkiliyor Özal. Hele sehpaya yatırdığında aşırı sexsiydin." Dudaklarını dişleyip bıraktı." Beni her daim hayran bırakıyorsun kesinlikle." Sercan şaşkınlıkla konuştu." Aranızda ki ilişkiyi hiç anlamadım." Bende yılardır anlamıyorum Sercan. Derin bir nefes aldım." Sırada ki adamın kim?" " Harika bir doktor, istersen..." Ellimi kalırdım." Sakın Şahin ! Midemin bulanmasını istemiyorum." Video atıyım demek istiyordu.Bıkkın bir nefes verdim." Doktoru nasıl yoldan çıkardığını asla sormayacağım." "Çok basit Özal. Yaram vardı baktı ve sonra karşısında teleskopi ile biraz..." " Sus Şahin midem şimdiden bulandı." Ellimi mideme koydum. Karşımda oluşan görüntüler hiç iyi değildi şuan. Güldü. Gerçekten arsız bir kadın." Görüşürüz Özal." " Görüşmemek üzere Şahin." Bir an durdu. Buruk baktı konuşma boyunca ilk defa." Çiçekler bugün çok güzel Özal." Anladım ne demek istediğini." Çiçekler bugün berbat Şahin." Yanıma yaklaştı kulağıma eğildi. Her bir kelimesinde bedenim kasıldı, terler bastı vücudumu, gözlerim Murat'a döndü yutkundum. Şahin hala kulağıma fısıldarken daha çok terledim. Bir kez daha yutkundum. Murat'ın meraklı bakışları bende duruyordu. Derin derin aldığım nefesler ile göğsüm inip kalktı. Tamamen konuşması bitince uzaklaştı. Bedenimi süzüp Murat'a seksi şekilde göz kırptı." Devamı sende artık Karasu." İki adım gülerek uzaklaştı. Gözlerimi kapattıp sakinleşmeye çalıştım." Nereye gidiyorsun şuan?" Siktirler olsun. Gülen sessi geldi." Pavyona tabi ki. Doktorum biraz çapkın bebeğim. Akşam yetişmiş olurum sana her zaman ki yerde." Gözlerim hala kapalıydı." Def ol Şahin. Namaz kılmaya gitmeliyim." Gözlerimi açtığımda çoktan motorun yanına gelmişti. Kaskını takmadan önce göz kırptı bana. Kaskını takıp motoru çalıştırıp uzaklaştı. Başıma harbi belaydı. " Ne oldu lan biraz önce öyle?" Dedi Kazım şoklar içinde. Poyrazda katıldı." Bu nasıl ilişki gardaş?" Eren, Poyraz ve Kazımı gösterdi." Sizin yöneliminizi sorguladığım için özür dilerim." Derya da katıldı." Komutanım siz lezbiyen misiniz?" Harun abi büyük bir estağfurullah çekti. Katılıyorum abi. " Komutanım siz ne oluyorsunuz?" Dedi Sercan. Baldız Sercan. Alparslan elinde tuttuğu sarma ile boş boş göz kırpıştırdı." Resmen gözümün önünde neler oldu." Bakışlarım Murat'a döndü. Sakın Deniz. Aman kızım. Çıkışa yöneldim durdum Murat'a tekrar döndüm. Yutkundum. Terden yüzüme yapışan saçlarımı geriye çektim. İşaret parmağımı yüzüne kaldırdım." Sakın bugün bana temas etme." Derin bir nefes aldım. İki kaşı havalandı." Hatta gözüme bile gözükme. Siksinler seni Şahin." Gözlerim istemsiz aşağıya kayıyordu." Gidip namaz kılmalıyım kesinlikle." Murat yerinden kalktı." Deniz neler oluyor Allah adına?" Ellimi kalırdım." Dur Murat sakın yaklaşma." Geri adım attım." Sakın dokunma Murat sakın. Siktirler olsun büyük siktirler olsun. Durmalıyım. Siktir." Kocaman yutkundum." Murat." " Deniz." " Sikiyim Murat bugün sakın hiç bir şekilde gözüme gözükme." Bir adım attı bana." Ne dedi o senin kullağına?" Sinirle bağırdım." Yaklaşma be adam! Hiç iyi değilim şuan. Siksinler seni Şahin. Yıllardır yapamadığını bir anda yaptı." Bir kez daha yutkundum. Murat'ın sinirli geldi sesi." Nasıl bir ilişkiniz var sizin?" Gözlerimi kapattım. " Arkadaşız ama normal arkadaşlık başka bir şey değil. Off sikiyim." Ellerim ile yüzümü sıvazladım. Gözümün önüne gelen görüntü hiç hoş değildi. " Deniz siz ne bok yiyorsunuz? Nasıl bir ilişki be bu!" Diyerek kükredi resmen. Sikerler daha fazla dayanamam. Yakasından tutup yürüttüm ." Gel benimle." Uyum sağladı bana. Başlarım durmasına da uzak kalmasına da. Binadan çıkınca nereye baktığıma bakmadan yürütüm. En yakında bulunan bahçıvan binası vardı. Oraya yürüdüm. Adımlarım hızlıydı. İçeriye girdiğim anda kapıyı en sertinden kapattım. Kilitledim. Murat'ın şok ifadesi beni buldu. Harika camlarda perde vardı. Kimse görmezdi içeriyi. (Bu kısımda araya giriyorum. Aramızda çok küçükler varsa onları şöyle dışarıya alalım lütfen. Küçük bir büyük işlerimiz var.) Sinirle bağırdı." Neler oluyo..." Devamını getirmesine izin vermedim. Dudaklarına yapıştım iki adım atım , iki adım geriledi. Bir adım daha attım. Arkasında duran sandalyeye oturdu . Dudaklarından ayrılmadan kucağına çıktım. Sert ve hoyratça öpen bendim bu sefer. Öpüşüme karşılık verdi. Şuan yangının ta kendisi durumundaydım. Ensesinden kavrayıp daha çok kendime çektim. Ellerim omuzlarında gezindi. En sevdiğim omuzları. Daha da sert davrandım. Dudaklarım zonkluyordu umrumda değil. Ne Sansar ne geçmiş ne sevgimin zarar olması hiçbiri şuan sikimde değil. Yanmak istiyorum cayır cayır dudaklarında yanmak istiyorum. Ben değil o yaksın istiyorum. Dillerimiz birbirine dolandı. Dudakları kızgın demirden farkı yoktu , daha da sert oldum. Üzerine daha çok eğildim. Yaksın cayır cayır yanıyım. Bacaklarımı kavradı daha çok kendine çekti. Tam vücut olduk. Özledim çok pis özledim. Bu sadece Şahin'in sözleri değildi. Bir haftalık ayrı kalmanın acısını , özlemini çıkarmaydı. Murat'a benim gibi düşünüyor olacakki dil darbeleri, dudakları asla durmuyordu. Yüzümü kavrayıp dudaklarıma daha çok yaslandı. Dudakları arasında sızan nefesi, nefesim oldu. Dudakları üzerinde soluklandım. Yaşam buldum. Yaşadığımı hissettim. Ateşim harlandı ama bu ateş acı için değil zevk için yandı, şehvet için yandı. Dudaklarım dudaklarının her zeresinde gezindi. Dudaklarını dişleyip tekrar en sertinden sardım. Dudakları arasında yandım, tutuştum , alevler arasında kaldım. Teni tenine her daim hasreti. Ne kadar uzak duruyum desemde tenim tenini istiyordu. Aramızda ayrı bir çekim vardı. Yakmak istiyorduk ikimizde birbirimizi. Sızım sızım sızladı dudaklarım. Sikimde mi? Asla. Hoşuma gidiyor çok hoşuma gidiyor. Davranışları naif olsada öpüşünü sert istiyorum. Yanıyım, kavruluyum. Kavurdu cayır cayır kavurdu. Dudakları dudaklarımdan nefesimiz yetmeyince ayrıldı. Nefes nefese konuştu." Deniz neler oluyor?" " Şuan duramazsın Murat. Devam et. Gerekirse seviş benimle. " " Ne ? " " Sikiyim Murat şuan her bir zerem seni istiyor." Telefonuma bildirim geldi çıkartıp açtım. Aynı anda Murat'a da bildirim geldi. Anın tadını çıkart Özal. Murat'a telefonu çıkartı ve mesaj. Bana teşekkür etmelisin Karasu. Özal'ın ateşine odunu attım harlamakta sana kalsın. Telefonu ellinden alıp kenara bıraktım. Dudaklarına tekrar yapıştım. Zevkle kabul etti. Daha da sert olduk. Ateş olup harladı yangın büyüdü. Ensesinden kavrayıp daha da yapıştım dudaklarına. Öpüştük uzun uzun öpüştük. Nefesimiz yetmedi bir saniye ayrılıp nefes alıp tekrar öpüştük. Tekrar tekrar tekrar. Doyamadım. Dillerimiz dans etti. Dudaklarımız bir haftalık özlemi , acıyı en sert haliyle çıkardı. Nefes al , öpüş , nefes al , öpüş. Doyamıyorum, yetmiyor. Bu kadar iyi öpemez dedikçe adam her gün daha iyi öpüyor. Nefesim yetmeyince ayrıldık. Alnını alnıma yasladı." Ne dedi sana da bu kadar da askeriyede yoldan çıkaracak hale getirdi?" " Neler demedi ki adi kadın ilk defa yoldan çıkarmayı başardı beni." Ellerim saçları arasında gezindi." Seninle ilgili öyle hayaller kurdurdu ki. Öpmezsem duramazdım." Gözleri içine baktım." Murat." Nefes nefese konuştu." Deniz." Baş parmağım dudağı üzerinde gezindi." Senin tek öpüşün mü sert?" Yüzü keyifli haline geldi ama sesi baya çapkın çıktı." Başka yönlerimde sert Deniz ama bunu askeriyede gösteremem." " Harika, hep sert öp beni. " Dudaklarına tekrar yaklaştım. Dudakları arasında sızan nefesi dudaklarıma vurdu. Güldü en sexsi şekilde." Bu haline bayıldım." Arada kalan mesafeyi sıfırladı. Dudakları dudaklarıma öyle sert yapıştı ki dişlerimizin çarpma sesi geldi. Elleri bedenimde gezindi. Pantolonum içinde sıkışan tişörtü yukarıya çekip pantolondan kurtardı. Tişörtüm altında parmakları sızıp tenimde gezindi. Altımda hissettiğim erkekliği vücudumda alarmlar çalmasına neden oluyordu. Geri durmadım. Özledim hemde çok özledim. Aleti üzerine kadınlığımı bastırdım. Dudaklarıma hırladı resmen. Geri durmadı belimi tutup daha da bastırdı kadınlığımı aletine. Kalçalarımı hareket ettirdim. Dudaklarım arasına inledi. Dillerimiz içerde dans ederken, dudaklarımız durmadı. Sertim hiç olmadığı kadar. Ellerim bir an olsun durmuyordu. Çeketin önünü açıp hızlı bir hamleyle üzerinden çıkarttım. Pantolununun içine sıkıştırdığı tişörtü çıkartım ellerim tişörtü içine sızdı. Dehşet kaslarında gezindi. Birinci kat , ikinci kat , üçüncü kat , dördüncü kat , beşinci kat. Hepsini tek tek okşadım. Bu şekilde olmayınca bir an dudaklarından kopup tişörtünü çıkartıp attım kenara. Nefes nefese baktık birbirimize. Dehşet kasları üzerinde ellerim gezindi. İzledi büyük bir zevkle izledi. İçimde yanıp tutuşan bir nokta tenini istiyordu. Tenlerimiz arasında ayrı bir çekim vardı. Ten çekimine inanmazdım taki Murat'a kadar. Her an dokunma , dudaklarına yapışıp saatlerce öpüşme isteği her bir zerremi kaplıyordu. Aynı şekilde onuda. Elleri bedenimde gezinirken kaçlarımdan kavrayıp kendine bastırdı. Başı boynuma giderken anında yer açtım. Dudakları uzun uzun gezindi her bir noktada yetmedi emdi. Boş duracak halim yok. Altımda vücudumda alarmlar çaldıran erkekliğini kıyafetin üzerinde okşadım. Ses etmedi lakin nefesleri öyle sık hale gelmişti ki. Boynumu emişleri her saniye daha sert hale gelirken, erkekliğini okşamaya devam ettim. Dişlerimi zevkin etkisi ile dudağıma geçirmeden yapamadım. Kıyafeti altında dahi ellerim arasına alacak kadar sertleşmişti. Ellim zevkle daha çok okşarken fazlası ile tetiklediğim belli oluyordu. Tenimin içinde elleri gezinirken tişörtü yukarıya kaldırdı." İzninle." Tişörtün yakalarından tutup üzerimden çıkartıp kenara attım. Siyah dantelli sütyenim ile karşısında kalınca kocaman yutkundu. Uzun uzun baktı danteli sütyenime. Daha doğrusu sütyenden dışarıya taşmış olan memelerime. Dillini dudağının üzerinde gezdirdi. Lezzetli yemeğe bakıyor gibiydi. Elleri çıplakta kalan bedenimde gezindi. Parmakları o kadar sıkıydı ki kendini kontrol edemiyor gibiydi altımda büyüyen erkekliğide bu düşüncemi kanıtlar nitelikteydi. Bir kez daha kocaman yutkundu. " Deniz izin var mı?" Gözleri öyle zevk içinde bakıyordu ki. Aldığım sık sık nefesler arasında başımla onayladım. Dudakları dudaklarımı tekrardan en sertinden sarmaladı. Parmakları sütyenimin üzerinde durdu. Memelerimi kavradı büyük elli . Mememi sıkması ile dudakları arasına inlemeden duramadım. Sütyenin kolçasına uzanıp tek bir hamlede çözüp kollarım arasından çıkartıp kenara attı. Dudakları dudaklarımdan koparken. Gözleri memelerime kaydı. Tek bir elli ile mememi kavrayıp ağzının içine götürüp sesli öptü." Aklım gitti şuan aklım." Bedenimi geriye yaslayıp, göğüslerime eğildi. Mememi ağzına aldığı an inledim. Öyle bir öpüyordu ki gelde karşı koy der gibi. Parmak uçlarıma kadar zevke geliyordum. Vücudum alev alev yanıyordu. Diğer elli boşta kalan mememi sıktı. Tüm vücudum alarma geçti. İç çamaşırım ıslandı, göğüs uçlarım sert hale geldi, kasıklarım sızladı. Altımda büyüyen aleti işlerimi daha da zora sokuyordu. Bedenim düşmek üzereydi. Tutunmak zorundaydım can havliyle omzuna tutundum. Bir ellim saçları arasına daldı. Meme uçlarımı ısırdı , emdi , öptü. Bir kaç kez tekrar etti bunu. Diğer meme geçti aynı işlemi ona da uyguladı. Gözlerim zevkle kapandı. Vahşi ilkelik içinde davranıyordu memelerime. Kontrol edemediği bir dürtü vardı. Memelerim ile vakit geçirirken kalçamı sağa sola hareket ederek cayır cayır yanan kadınlığımın , varlığını hissetmesini sağladım. Her geçen saniye kıyafet olduğu halde kadınlığım yanıyordu. Bir de ten tene olsak kim bilir neler yaşayacaktı. Bunun düşüncesi dahi parmak uçlarıma kadar yayılan zevki üç , dört katına çıkarıyordu. Yanıyordum hemde her bir zerrem ile. Mememi öyle bir emdi ki. İnledim. İnlememek imkânsızdı. Şuan bir bahçıvan binası içinde etrafımızda kazmalar, kürekler, el arabaları içinde bir sandalye üzerinde sevişiyorduk. Bedenimi daha da geriye yasladı bu şekilde olamayacağını anlayınca kucağında en yakında bulunan masaya ilerledi. Üzerinde bulunan eşyaları kenara itip masaya yatırdı bedenimi. Üsten bir bakış attı. Ellerini bedenimin iki yanına sabitledi. Dudakları en sexsi gülüşü vardı." Aleve teşekkür etmem gerek kesinlikle." Benimde çekip vurmam gerek. Zor durumdaydım. Ellerim tutunacak yer arıyordu. Tek elli ile iki bileğimi kavrayıp başımın üzerine sabitledi. Sabitlemek yetmedi bileğimdeki tokayı alıp iki bileğime takıp başımın üzerinde sabit tuttu bileklerimi. Alnımdan oluk oluk terler süzülüyordu. Allah kahretsinki zevke gelmiştim çok pis zevke gelmiştim. Kendi ellerimle yapmıştım bunu. Tekrar pişman mıyım diye sorarsanız? Olursam şerefsizim. O yapmaz ise ben yapardım. Yaptımda kendimi zevke getiridiğim yetmediği gibi onuda zevke getirdim. Kesik nefesler verdim. Sessim kısık çıktı. " Murat." Bedenime hala bakarken en erkeksi tonda çıktı sesi ." Emret yavrum." Her bir zeremi ezberlemek istiyor gibiydi kahveleri. Gözleri içinde ki vahşilik kahvelerini en koyu renge getirmişti. Yada zevkin etkisi ile bana öyle geliyor. Bilemiyorum. Yutkunmadan edemedim. Aşağıya eğildi. Karnıma naif öpücükler kondurdu. Ardı ardına. Ağır ağır öptü , emdi. Tüm öpüşleri derin ve baştan çıkaracak şekildeydi. Bedenim her öpüşünde kasıldı. Kasıklarıma vuran sızı daha da büyüdü. İnledim . Kafam geriye düştü. Bacaklarımı açıp bedenim arasına girdi. Bacaklarımı belline dolayıp kendime doğru çektim. Kadınlığım tekrardan varlığına yaslandı. Dudakları karnımdan yukarıya doğru çıktı. Göğüslerim arasına kondurduğu öpücükler ateş gibiydi. Bedenim daha da kasıldı. Terlemem artı. Alevler sardı bedenimi. Kafası yüzüme kalktı. Dudaklarıma yaklaştı ama öpmedi. " Ateş gibi yanıyorsun." Ellerimi bıraktı. Gözleri yüzümde gezinirken. Elli bedenimde gezindi. Yavaştı işi olabildiğince ağırdan alıyordu. Parmakları her bir zereme doymak istiyor gibiydi. Aşağıya doğru indi yavaş yavaş." Kesinlikle teşekkür etmeliyim Aleve." Dayanacak gücüm yoktu ama o işi öyle ağırdan alıyordu ki. Kıvranmam hoşuna gidiyordu. Elli yasladığım varlığı üzerinde duran pantolonumun tam kadınlığım üzerinde durdu elliyle kavrayıp sıktı. İnledim. Dudakları daha da kıvrıldı. Elli pantolomun içine sızdı varlığı ile arama elli girdi. Koşmuş gibi nefes nefese kaldım." Murat." Bu halim kesinlikle hoşuna gidiyordu. Konuşamıyordum çok zor durumdayım. Lanet gelsin. Şuan ona çok ihtiyacım var. Hayatımda böyle bir zevk ilk defa yaşıyordum. Her bir zerem o diye bağırıyordu. Çamaşırımı kenara itti. Parmakları kadınlığıma değdiği anda ilkel bir dürtü ile bacaklarımı kapatmaya çalıştım ama olmadı. Bacaklarım arasında bedeni vardı. Daha çok kendime yaslamama sebep olmuştu. " Islanmışsın. Bu kadar çok mu istiyorsun beni Deniz Özal?" Parmakları kadınlığımın en hassas bölgesini ağır ağır okşadı. Şişiyor, zonkluyordu, alev gibi yanıyordu kadınlığım. Kasıklarıma vuran sızı devasa boyuta geldi. İçimde bir noktada balon büyüdü. Kafamı düz konuma getirmeye çalıştım. " Ne o ? Sen beni istemiyor musun?" Artık geri duracak halde değildim. Bildeğimden tokayı hızla çıkartım. Ensesinden tutup kendime çektim. Dudakları üzerinde durdu dudaklarım." İstemiyor musun beni? Senin olmamı istemez misin? " Her konuşmamda dudaklarım dudaklarına sürtündü. Yutkunma sesini duydum. Parmakları hareket ederken İnledim dudaklarına doğru. Yüzünden uzaklaştım. Boynunda ki damarlar belli olmuştu. Biraz daha şişse kesinlikle patlar damarları. Başını boynuma sakladı ardı ardına naif öpücükler kondurdu. Sesi öyle zevk dolu çıkmıştı ki. İlkti bu sesi her an canımdan can alacak bir ses tonu. " İstiyorum hemde her bir zereni." Boynumu emesi ile kafam daha da geriye düştü." Ben seni hep istiyorum Deniz ama sen ne zaman tamam Murat senin olmaya hazırım dersen o zaman olacak bu iş. O zamana kadar verdiğin bu iltimazları kullanacağım." Boynuma narin bir öpücük daha kondurdu ardından emdi. Uzun uzun emdi. Şah damarım üzerinde daha çok gezindi dudakları." Yaşıyorsun. Yaşatıyorum." Can havliyle onayladım." Yaşatıyorsun." Tırnaklarımı sırtına geçirdim. Dayanamıyordum. Kıvranıyordum. Şah damarıma narin bir öpücük kondurup başını kaldırdı. Gözleri yüzümü taradı. Çeneme öpücük kondurdu." Huzurum." Yanağımı öptü." Yavrum." Burnumu öptü." Bebeğim." Alnımı öptü." Herşeyim." Gözlerimi öptü." Kalbim." Saçlarımı öptü." Nefesim." Yüzümün her bir zeresine öpücükler kondurdu. Her öpüşte sevgi sözcükleri döküldü. Dayanacak halde değildim. Ensesinden tutup dudaklarına sert ve kısa bir öpücük kondurdum." Yap şunu. Dayanacak durumda değilim." Parmakları kadınlığım içine bir anda girmesi ile inlemem büyüdü. " Emin misin? Bu işin geri dönüşü yok." Parmakları kadınlığım içinde ileri geri hareket etti. Gözlerim içine baktı kahveleri. Zevk vardı oda benim kadar istiyordu. Yüzü kırmızı bir hale gelmişti. " Askeriyede yoldan çıkaracaksın beni." Şuan ne askeriye umrumda nede başka bir şey. Kasıklarım sızım sızım sızlıyor. Yapmak zorunda. Kesik kesik nefesler verdim." Murat yap şunu dayanamıyorum." Bir inleme daha kaçtı dudaklarımdan. Dişlerimi dudaklarıma geçirip inlememi durduramaya çalıştım. Zordu. Parmakları işkence etmeye devam ederken kocaman inledim. Parmakları daha da hızlandı. Pantolondan rahat ileri geri gidemediği için pantolonunun kemerini o kadar kısa sürede çözüp fermuarını aşağıya indirdi. Tek elliyle pantolonu aşağıya çekip hafif popomdan sıyrılmasına izin verdi. Parmakları artık daha rahatı iki parmağı içimde dururken bir parmak daha soktu kadınlığım içine hızlandı hızlandı. Siktir. Çok iyiydi. Fazla iyiydi. Parmakları dahi canımdan can alıyorken varlığını gram düşünemiyorum. Kıvrandım adeta kıvrandım aynı şekilde inledim hemde öyle bir inledim ki. Gülme sesi geldi." Askeriyede benimle sevişecek kadar zor durumdasın ha?" Eğleniyor bildiğiniz benimle. " Sen benden her uzak durduğunda bende böyle kıvranıyorum işte." Yükseldim." İntikamı alıyorsun lan sen benden?" İntikam alınacak durumu bu? Can çekişiyoruz burada. Hem böyle intikamı olur? Gülüşü daha da büyüdü." Gibi gibi diyelim biz buna." Parmakları en dibe gitiği anda belim yay gibi gerildi. Dudaklarımı dişleyerek inlememi bastırmaya çalıştım. Ensemden tutup dudaklarım üzerinde durdu dudakları." Devam et inlemeye." Aşırı hoşuna gitmiş olmalı inlemem. Dilede getirdi. " Aşırı hoşuma gitti inlemen." Daha fazla inlememi istiyor gibi sanki yavaş değilmiş gibi daha da hızlandı parmakları. " Deniz her dakika daha çok ıslanıyorsun. Beni bu kadar istediğini bilmiyordum be yavrum." Parmakları kadınlığım içinden çıktı. Gözlerim içine baka baka karnıma eğilip dillini karnımda gezdirdi oradan yukarıya çıkıp memelerimi ağzının içine aldı. Bellimden doğrultup, bacaklarımı kavrayıp kendine öyle bir bastırdı ki. İnledim. Ardı ardına sık sık nefesler alıp verdim. Boynuma geldi kafası. Anında geriye attım kafamı. Adeta az yanmıyormuşum gibi uzun uzun baştan çıkaracak şekilde emdi. Her emişinde kafam daha da geriye düştü. En sonunda tekrar masaya yatarken buldum kendimi. " Murat yap diyorum artık şunu!" " Şşş sakinleş benim kıvrandığım kadar biraz da sen kıvranda nasıl olduğunu öğren." Bellimden tutup daha da bastırdı kendine. İstiyordu hemde ne istiyordu lakin adi herif aklınca bana ceza vermeye çalışıyordu. Şahin seni siksinler. Senin yüzünden adama muhtaç kaldığıma inanamıyorum. " Kıvran Deniz Özal biraz da sen kıvran benim kadar." Yeter bu kadar sakin kalmak. Dirseklerimden güç alarak doğruldum masadan. Ellim titredi. Aşırı derecede zevk ve heyecan vardı. Ellerim pantolonuna uzanıyordum ki kilitli kapı zorlandı. Ardı ardına iki üç defa tekme atıldı. Murat ile aynı anda konuştuk." Siktir." " Bu kapı yine mi kilitlenmiş." Dedi biri. Kilit sağlam değildi her an kırılabilirdi. Söve söve doğruldum. Üzerimi başımı toparladım. Hızla sütyenimi alıp geçirip tişörtümü giyindim. Pantolonu yukarıya çekip kemeri taktım. Murat da tişörtünü giyinmişti çoktan. Bu sırada kapıya ardı ardına tekmeler inmeye devam etti. Kasıklarım sızım sızım sızlıyordu. Avuç içimle alnımda biriken terleri sildim. Gele gele bu anımı buldunuz yani? Kapıya sert bir tekme daha atılması ile kilit kırıldı. İçeriye bir asker girdi. Murat yüzüne kadar varan sinir ve sessinde ki öldürücü tınıyı duydum." Lan siz bu kapıları kontrol etmiyor musunuz? Kapının kilidi açılmadı." Şuan sinirinin buna değildi. Benim kadar oda sevişmemiz yarım kaldığı için kötü. " Ne diye sağlam yapmıyorsunuz lan bu kilitleri?" Asker Murat'ı görünce bir adım geriledi. Kafasını önüne eğdi." Kusura bakmayın komutanım hallederim şimdi ben." Askerin ensesinden kavradı." Koçum senin belanı büyük sikeceğim haberin olsun. " Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı." Adın ne senin?" Asker kocaman yutkundu. Sessi öyle kısık çıktı ki." Erdem komutanım." " Erdem?" Başını hızla salladı asker." Erdem şimdi koşu alanına geç beni bekle. Ben burada nerelere koşacaktım senin yüzünden koşamadım." Çocuğu resmen çuval gibi dışarıya attı." Öfkemi atmam lazım. Koşmamı englemeyecektin." Gözleri bana döndü bedenime öyle bir baktı ki. Zevkle dönüyordu kahveleri." Sikerim ha nelere koşacaktım. Sonucunda neler görecektim neler." Gözleri tam kadınlığımın olduğu kısımda duruyordu. O göreceği şey kadınlığım olmalıydı büyük ihtimalle. Bedenimi baştan aşağıya kadar tekrar süzdü. " Sikerim lan! Ne diye koşmamı engeliyorsunuz! Amına koyum zaten zor oluyor koşmam birde kilidi sağlam yapmıyorsunuz!" Erdem kardeş Allah yar ve yardımcın olsun. Erdem de benim gibi düşünüyor olacak ki alnında anında terler süzüldü, bacakları korkuyla titredi. Ardı ardına adem elması hareketlendi. Murat resmen sesinde seni bitirdim, öldürdüm tonunu duydum." Koş Erdem koş!" Asker bir saniye içinde ortadan puf oldu. Murat'ın dertli bakışları aşağıya döndü. O ne lan öyle? Erkekliği resmen kocaman yumruk olmuştu." Başka sefere artık birader." Kapıya yandan sert bir yumruk geçirdi. Kapı yerinden çıkıp yerle buluştu." Sikerim böyle işin gelmişini geçmişini tüm sülalesini." Ağzının içinde küfürler savura savura çıktı. Erdem kardeşim sessi duyuyor musun? Essella diyor hoca senin için. Kasıklarım sızım sızım sızlamaya devam etti. Asıl bana siktirler olsun asıl bana geçmiş olsun. Bütün gün bu sızı ile nasıl duracağım. Kadınlığım hala cayır cayır yanıyordu. Siksinler Şahin seni. Hep senin yüzünden akşam seni öldüreceğim. İşkence ede ede öldüreceğim hemde. Onun yüzünden bu hallere geldim. Çocuğum girdi araya." Biz bu gidişle adamı yatağa atarız." Bu gidişle çok yakın duruyor çocukluğum. Adamı harbi yatağa atarım bu gidişle. Adam dehşet bir şey bir dokunuş ile inleyecek duruma geliyorum hele birde tam vücut olup sevişsek neler olur neler. Ne diyorum ben ya? Gidip tövbe namazı kılmam gereken konular var. Şahin akşam öldün sen. Bu sefer ellimden alana aşk olsun. Onun yüzünden adam ile ne hallere düşüyorum. Eskiden böyle değildim. Askeriyede yoldan çıkacak hale gelmezdim. Resmen adam ile askeriyenin bahçıvan binasında işi pişirecektim asker gelmeseydi. Ne diye geldin be Erdem kardeş? Aşağıya dertli bir bakış attım. Burnumdan soludum. " Dur sende ya ! Adamdan uzak durmamız gerek senin yüzünden ne halere düştük." Ciddi ciddi durup cevap bekledim. Gelmedi tâbi." Bir adamın dokunuşu ile nasıl bu hale geldin anlamıyorum? Kimsede olmayan şey adamda oldu." Garip olan geçmişin hiç bir anı önüme gelmedi. Korkmadım , çekinmedim tek bir duygu vardı . Zevk. Koca bir zevk. Onun olmak isteği vardı. Hayatımda ilk defa bir erkeğe her şeyimi göstermek istedim. Erdem kardeş Allah belanı versin. Durdum bir an. Murat'a buluşarak yeterince vermişti. Beduamı geri alıyorum. Allah'ım yanıyorum. Ciddi ciddi yanıyorum. Zorlu bir adım attım. Atmaz olaydım. Tam köşede duran kırık ayndan yansımama baktım. Siktir. Büyük siktir . Daha büyük siktir. Boynum mosmor hemde morun en koyu tonu. Lan bu nasıl oldu? Nasıl emdin be adam ? Cebimden hızla bandajımı çıkartıp boynuma sarıp boynumu gizledim. Kırık aynaya yaklaştım. Lan bu ne böyle? Dudaklarım kızarmıştı. Hafifte şişmişti. Sana da siktirler olsun Murat.
🌊 Öhöm öhöm vala tutamıyorum ben bunları. Kalem benim ellimde ama ikisinide tutamıyorum. Sonlara doğru biraz alev aldık sanki. Bölümü nasıl buldunuz? Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen destekleriniz benim için çok önemli 🤍 Kocaman öpüldünüz ❤️
|
0% |