Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3 bölüm

@daisy_x06

Yavaş adımlarla binaya geçerken telefonu kulağımdan çekmeden içeriye girdim. Tüm tim buradaydı.

" Beni anlıyorsun demi kızım?"

Gram anlamıyorum amca. Sabah yabancı bir numara aramış ben de açmıştım ve yaşlı amcamız iki saattir yanlış numara olduğunu söylediğim halde derdini anlatıyordu. Yaşlı olduğu içinde yüzüne de kapayamıyordum. Yaşlıya hürmet gerek sonuçta.

Kırk birinci daha aynı lafı tekrar ettim ." Amcam ben seni anlıyorum." Hiç bir bok anlamıyorum." Ama yanlış numarayı aradınız."

Adam beni dinlemedi bile . Niye beni takmıyor bu adam Allah rızası için. Boş bir yere otururken amca konuşmaya devam etti." Yavrum ben sana daha açık anlatıyım. Kaçak elektirik çektim devlet elektriği kesti bir şey yap ne olur."

Kaçak elektirik mi? Bu kaçak işler neden hep beni buluyordu ya ." Amca kurban oluyum git o zaman bir avukata danış." Derin bir nefes verdim." Hem haklı devlet kesmekle kaçak elektirik çekmek suç bilmiyor musun?"

Beni dinler mi hiç? Asla ." Herşey pahalı be evladım bir şeyler yap ne olur." Kırkıncı defa aynı lafı tekrar etti." Çocuklar ders çalışamıyor."

Ben ne yapabilirim acaba? " Amca kurban oluyum ya askerim ben asker. Avukat değil bak asker ve şuan yaptığın şuçu bir askere anlatıyorsun."

Durmadı. Dur be adama artık." Eyy ne fark ediyor? " Çok şey fark ediyor." Sonuçta sende devletin bir görevlisin bu işlerden anlarsın."

Başlarım şimdi böyle hayata telefonu masaya attıp derin bir nefes aldım. Yaşlıya saygıda bir yere kadardı yani. Sakinleşince telefonu kullağıma tekrar götürdüm." Amca senin evin nerede?"

Ciddi ciddi gülerek cevap verdi." Diyarbakır."

" Amca şimdi en yakın adliyeye gidiyorsun bir dilekçe veriyorsun işini çözecekler." Kapat artık lütfen şu telefonu benimde bir sabrım var.

Yok durur mu? Tim merakla bana bakarken Murat yine en çatık kaşları ile bana bakıyordu yine ağzıma edecekti büyük ihtimalle.

İç sesim yapıştırdı cevabı." Normal iki gündür her suçun içinde olduğun için olabilir mi?"

Bu sefer haklıydı. Lafta söyleyemedim. Amca da bir yandan konuşuyordu." Beni uğraştırma be evladım sen yap bir şeyler." Hasbinallah.

" Amca ,güzel amca ,canım amca . Askerim ben ya asker anlamıyor musun beni?" Anla artık be amca ne olur anla." Bana şuan yaptığın suçu anlatıyorsun. Şimdi sana ceza kesme yetkim var ."

Takmadı." Yok yav yapmazsın sen ." Nereden vardın acaba bu kanatta.

Sinir başımdan aşağıya boşalıyordu." Amca beni neden takmıyorsun ? Tak artık be amca . Ne olur? Ben asker değilimde haberimi yok acaba?"

Güldü bildiğiniz güldü." He yav askersindir de bir konuş şu devletlede elektiriğimi geri açsınlar."

Tövbe yarabbim bir de suçuna ortak ediyor beni." Amca kurban olduğum amca ben sana nasıl yardım edeyim ha ? Hem koca devlet ile ne konuşuyum ha? Bu bildiğin beni suçuna ortak yapmaya çalışıyorsun."

Durmadı." Yav olmaz bir şey. Konuş sen ."

" Amca ben suçlu kovalıyorum, suç işlemiyorum."

Derin bir nefes aldı ilk defa sesi öfkeyle çıktı." Çöz şu işi be kızım. Koca asker olmuşsun hiç bir boka yaramamış." Hop oarada dur amca mesleğime laf ettirmem.

" Ha? Harika dur ben senin işini şimdi çözüyorum." Masada duran telefonlardan birini alıp polisin numarasını girdim. " Adresini söyle bakıyım amcam." Ciddi ciddi söyledi. Te Allah'ım. Polisi aradım hemen açıldı iki telefonu da kulağımda tuttum." Merhaba bir ihbarda bulunacaktım." Adresi söyledim." Kaçak elektirik çekilmiş ama ceza kesilmemiş ilgilenirseniz sevinirim." Kendi telefonum anında kapandı. Polis ile konuşmam bittince telefonları masaya bıraktım." Oh be ! Biraz da polisler uğraşsın." Time döndüm hepsi merakla bana bakıyordu." Yok anlamıyorum vala anlamıyorum. Adama askerim diyorum takmıyor . Ben asker değilim de haberimi yok?"

Yerimden kalkarken tim hunharca gülüyordu. Olayı anlamışlardı zaten. Aynaya geçip kendime baktım askerdim işte .

Eren gülüşünü zorla bastırıp konuştu." Komutanım yanlış anlamayın ama bu işler neden hep sizin başınıza geliyor?"

Bir bilsem ah bir bilsem. Aynanın önünde bir tur döndüm. Öfkeyle bağırdım." Askerim işte. Paralel evrende acaba bir suçlu felan mıyım ben?" Dertli başımı salladım. " Ulan Eren bir anlasam ama anlamıyorum."

Koltuğa tekrar kendimi attım. Kafamı da koltuğa gömdüm. Tim hala gülerken bu sefer Poyraz konuştu." Komutanım polis boşuna suçlu peşinde koşuyor sizin yanınızda bir saat dursa tüm suçluları bulur."

Kafamı kaldırmadım." Haklı olman çok can sıkıcı Poyraz." Tabi bakışını attı. " TSK vala ben bir halt yapmıyorum onlar beni buluyor."

Yandan o sert ses geldi." Sen sanki onları buluyorsun gibi?"

Kafamı anında kaldırdım." Vala sinirliyim bak." Dertli başımı salladım yanda duran örtüyü alıp ağrıyan başıma sardım." Ulan hayat ne olur bana da şöyle aksiyonlu olaylar göndersen . Nerede kaçak işler varsa bana veriyorsun." Ciddi ciddi cevap bekledim gelmedi tabi." Tüm garezin bana yemin ederim. " Yerimden kalkarken serçe parmağıma giren acıyla yerimden zıpladım. Yani bu sehpanın derdi ne benle." Ulan senin iki gündür garezin ne bana ?"

Sert ses bu sefer eğlenerek geldi." Hayatın cevabı işte." Ters bakışlarım ona dönünce hafif tebessüm etti." Sinirlisin."

Ha bunu anlaman ne güzel. Parmağımı bıraktım. Harika iki gündür rezilik üzerine rezillik.

Ama Murat eğlenen ifadesi ile konuşmaya devam etti." Sen bu sakarlık ile nasıl asker oldun?"

Ters ters baktım." Ben sakar değilim." Sehpayı kenara ittim." Bu salağın bir derdi var benimle." Kimse inanmışa benzemiyordu. Haklılardı ne deyim çok haklılar.

Sercan sehpaya baktı." Yani tüm suç sehpada?"

Kafamı salladım." Tabi onda attın bunu bence." Sehpaya dik dik baktım." Nefret sırası birdesin koçum haberin olsun."

" Sehpadan nefret eden de ilk sizi görüyorum komutanım." Diyerek baya eğlendi Kazım. Hata şuan hepsi baya eğleniyordu. Harika.

Derya kocaman bir kahkaha daha atarken konuştu." Maşallah sinirli olunca bülbül gibi şakıyorsunuz."

Yavuz yüzbaşı yandan Murat'a bakış atıp bana döndü." Murat ile kardeş olma ihtimaliniz?"

" Sıfır." Sehpaya ters bir bakış daha attım. Bir gece ansızın gelebilirim sehpa kardeş hazır ol. Neye kalktım ben ? Salak sehpa yüzünden ne yapacağımı da unutmuştum. " Ne halt yapacaktım ben?"

Derya biraz daha gülerken yerinden kalkıp yanıma geldi." Komutanım yanlış anlamayın ama bu sinir biraz fazla değil mi?"

Derya sen sinir görmemişsin." Bu benim sakin halimin bir tık sinirli hali yani şuan gayet sakinim." Değilim. Asla değilim ellimden gelse şu sehpaya her türlü işkenceyi yaparım öyle bir sinir.

Araya ilk defa Harun abi girdi." Bu sakin halinse sinirli halini düşünemiyorum." Bende düşünemiyorum Harun abim.

" Komutanım siz bir terapi felan mı alsanız acaba ?" Diyerek fikrini ortaya sürdü Buğra.

" Niye ? Neyim var benim? Gayet sakinim." Kesin öylesindir. Zaten onlarda inanmadılar. Derin bir nefes aldım, verdim , aldım, verdim." Evet gayet sakinim harikayım." Yüzüme gülümsememi kondurdum başımda ki örtüyü çıkartıp kenara attım." Sakinim çok iyiyim böyle devam kızım."

Sercan geriye doğru yaslanırken en keyifli haline büründü." Bu haliniz kaç dakika sürere komutanım?"

Az yardımcı olursan uzun sürer Sercan." Ben gayet sakin bir bireyim Sercan." Tabi öyle diyerek başını salladı." Vala öyleyim ya."

" Vala komutanım bu timde zaten." Eren , Murat'a yandan baktı ." Bir tane sinir yumağı var bir de siz oldunuz tam oldu ha."

Alparslan da katıldı." Harbi lan yüce rabbim yardımcımız olsun." Ben sana bir yardımcı olurum da neyse.

Sağ olsun Murat benim yerime cevap verdi." Sizin başka konuşacak konunuz yok mu lan ?" Evet başka bir konu konuşun be artık." Göreve çıkmadıkça ağzınız iyice gevşiyor."

Sakin sakin yerime tekrar kuruldum. Ne yapacaktım ben ya? Gerçekten bu sinir beynimi durduruyordu.

Alparslan en tatlı haliyle gülümsedi." Var komutanım mesela o bir hafta ortalıklarda yokken neredeydiniz?" Derya bir , Alparslan iki soru işareti gözünde çıkmasına çok az kaldı.

Murat kafasını yukarıya kaldırıp büyük bir sabır çekti. " Alparslan canımı çok sıkıyorsun haberin olsun." Ters bakışları Alparslanı bulunca anında yerine sindi. Hem korkuyor hem de bokla oynamaya devam ediyor. Fazla merak götte patlama ihtimali çok yüksek.

İçeriye adının Selim olduğunu öğrendiğim asker girdi. " Günaydın." Masaya poşeti koyunca Alparslan biraz önce ki korkulu halini bırakıp poşete dadandı resmen. Üç tane poğaçayı ağzına tepti. Hoy maşallah o nasıl bir ağız be.

Benim dışımda kimsenin şaşırdığı yoktu. Demek ki normal bir durumdu onlar için. Herkes bir tane poğaça alırken. Murat bir tanesini de bana uzattı ellinden aldım ama yemedim. Burnuma götürüp kokladım normal poğaça işte yesem ne olur ki?

İç sesim cevabı yapıştırdı." Saçmalama istersen."

Popaçayı ellimde tutmaya devam ettim. Murat ellimde tutuğum poğaçayı görünce." Patatesli sevmiyor musun?" Severdim ama güven problemi. Diyorum benim güven problemi arşa çıkmış durumda.

Gülümsemeye çalıştım." Yok severim de ben yemek yemiştim." Yalana bak. Dün akşamdan beri ağzıma bir lokma dahi koymamıştım. Poğaçayı ona uzattım." Siz yiyin isterseniz."Almaya uzandı ama ellimde ki poğaça resmen havada kocaman açılan bir ağız ile kapıldı. Şok dolu bakışlarım karşıma dönünce Alparslan çoktan mideye indirmişti. O nasıl bir hız be ? Bu çocuğun midesi normal olamazdı ve o karşı taraftan nasıl o hızla poğaçayı ağzı ile kapmıştı?

Karnını ovuşturdu." Komutanım patatesli poğaça sevmez komutanım."

Murat'ın ters bakışları yine kuruldu." Niye yiyorsun lan ? Belki yiyecekti." Poşete baktı bitmişti tüm poğaçalar ellini cebine attıp para çıkartıp Selime uzattı." Kantinden şu ambalajlı patatesli poğaçadan iki tane kap gel hemen."

" Gerek yok komutanım."

Selim parayı alıp koşarak çıktı. Alparslan ne yapmışım ki bakışını kuşandı. Kıtlık olsa ilk ölen kesinlikle Alparslan olurdu.

Derya önüme bir bardak çay koydu. Diğer timde sabah kahvaltısı olmazdı ama burada işler beni bir tık daha zorlayacağa benziyordu. Tim başka konulardan konuşurken çayıda burnuma götürüp kokladım. Kimsenin beni fark ettiği yoktu ta ki bakışlarımı yanımda duran Murat'a çevirene kadar. Anlamamıştır herhalde. Kısık bakan gözleri beni süzüyordu. Çayı aynı yerine koyarken sohbeti dinlemeye koyuldum.

Buğra dertli bir nefes verdi." Biz bu gidişle zor evleniriz."

" Niye ki?" Dedi Harun abi.

Dertli başını salladı Buğra." Kaynananın istekleri bitmiyor ki abi. On beş tane hurma bilezik aldım. Yetmedi. Evimi aldım , dizdim. Yetmedi. Araba aldım. Yetmedi. En güzel ve pahalı düğün salonunu tutum. Yetmedi. Kadın bir türlü memnun olmuyor. Her seferinde başka bir bahane öne sürüyor." Bence Buğra kardeş , kaynanan sana kızını vermek istemiyor.

Sercan ellini Buğranın omzuna koyup sıktı." Kızı vermemek için bahane bunlar kardeşim."

Eren de onayladı." Bence de abi. Anlamıyorum niye vermek istemiyor ki kızı sana ?"

Buğra dertli bir nefes daha verdi." Asker olduğum için." Dünyanın en saçma sebebi." Kızının yollarımı gözlemesini istemiyor."

Derya girdi araya ." Nehir ne diyor bu duruma?"

" Ne diyecek o herşeye kabul ama annesi işte." Ellinde ki nişan yüzüğünü parmakları ile çevirdi." Nehir zaten her şekilde kabul ediyor beni. En başta bu konuların hepsini konuştum. Yarın bir gün sorun çıkmasın diye." İki tarafta bu yükü kaldırmaya hazırken diğer insanlar ne diye karışır anlamıyorum. " Bu gidişle biz evlenemeyiz."

" Saçmalama. Evlendirmezse kaçırırız kızı sıkma sen o tatlı canını." Dedi Sercan.

Derya da şakıdı." He ya benim evde de saklarız. Benim orayı bilmiyorlar sonuçta."

Buğranın dertli ifadesi bir anda dağıldı." Vala mı lan?" Hepsi aynı anda kafasını sallayınca. Kocaman sırıtı." Vay benim canım kardeşlerim." Yanında oturan Sercan ve Erenin kafalarını kollunun altına alıp ikisininde kafasına kocaman bir öpücük kondurdu.

" Dur lan." Zorla kollu altından çıktı Sercan. Kızaran boynunu elli ile ovuşturdu.

Tatlı bir timdi. Biraz da manyak ama iyilerdi sadece fazla meraklılardı. Buna da zamanla alışırız her halde. İnşallah.

Kapıdan Selim girdi. İki poğaçayı önüme bıraktı. Hafif tebessüm edip teşekkür ettikten sonra açıp yedim. Açtım vala . Ambalajlı olduğu için yiyebiliyordum ama açıktan verilen şeyleri pek yiyemiyordum. Geçmişin bir travması işte. Küçüklükten kalan bir huy ama işte ileri ki hayatını da etkiliyordu.

Bir tanesini mideye indirdikten sonra diğerini de mideye indirdim. Vala açtım. Yandan bana bakan bakışları görünce kafamı çevirdim. İki koyu kahve bana dikkatle bakıyordu. Hani aç değildin sen bakışını kuşandı.

Zorla lokmamı yutup. Sessizce mırıldandım." Biraz açmışım galiba." Biraz mı? Köpek gibi açtım hata iki poğaça bile kesmemişti ama yapacak bir şey yok idare edeceğiz artık .

İç sesim girdi araya ." Bugünü atlatın yarın ne yapacaksın?"

Bilmiyorum. Her gün yalan uyduramazdık . Buna bir çözüm bulmak şart oldu. Ve gördüğüm kadar bu tim çay içmeyi çok seviyordu. Ben de bir bardak içerdim sadece ama burada olduğum sürece çayda içemiyeceğe benziyorduk. Lanet güven sorunu. Ne kadar durdurmaya çalışsam da olmuyordu. Çaycı Hüseyin abinin getirdiği kahveyi içmiştim ama o adam zararsız görünüyordu. İbrahimin getirdiği çayıda içmiştim çünkü o da üzgündü kötü bir şey yapmazdı ama onun dışında verilen her şeyde bir art niyet arıyordum işte .

Yavuz abi yerinden kalkarken diğerleri de kalktı." Boş boş oturacağımıza biraz talim yapalım. Haydi."

Allah senden razı olsun be abi. Çay içmekten kurtulmuştum. Tüm tim ayaklanırken talim alanına yöneldik.

Boş boş oturmaktan harbi sıkılmıştım. Can sıkıntısından nefret ediyorum. Nefret nefret nefret yani. İş olsun canımı yesin hiç önemli değil.

Talim alanına gelince önce koşu sonra mekik , şınav ile başladık. Günü ise atış talimleri yaparak bittirmiştik. Tim yine konuşacak yeni bir konu bulmuştu ben ise sessizce dinlemiştim. Zaten ben hep dinlerdim. Konuşmak zor geliyordu.

Çocukluğumun sesi geldi." Küçükken hep susturdukları için olabilir mi?"

Sen yıllar sonra yine nereden çıkıp geldin be? Gömüştüm ben seni en derin köşeye. Üzerine tahtalı kilitler vurmuştum. Neden şimdi tekrar ortaya çıkıyorsun?

Cevap verdi anında." Belki de daha tam gömemişsindir." Ne demekti bu ? "Sen gömdüğünü düşündün ama bak biri gelip beni yine en derin yerden bulup çıkardı." Ne demekti bu? Kim çıkarmıştı seni ? Aynı yerinde kalmak zorundasın. Sen beni güçsüz yapıyorsun. " Her insanın içinde çocukluğu yatar ve elbet bir gün yüzleşiyor."

Silahı ellimden bıraktım. Ne oluyordu? Kafamı karşıya çevirdim. Dağınık siyah saçları, terden sırılsıklam olmuş tişört, gözleri kısılmış önünde ki hedefe bakıyordu. Yakışıklı adamdı vesselam. Ne diyorum ben ya ? İyice kafayı yedim. Esir düşmek hiç iyi gelmedi bana hem de hiç iyi gelmedi.

Silahı tekrar alıp önümde duran hedefe iki el ateş ettim. Şu mermiler bir bana sıkılsa kendime gelirim aslında .

Yine konuştu." Çok zor ."

Sus be çocukluğum git yine aynı yerine. Zarar verirsin sen bana . Git ne olur .

 

******

 

Karşımda duran haritaya tüm dikkatim ile baktım. Daha on beş dakika önce görev gelmişti. Çok şükür yarabbim. Hadi gidip şunların başına yıkalım dağları.

Binbaşı Zekeriya ellinde tutuğu çubuğu. Hakkari sınır bölgesi üzerinde gezdirdi." Burada olduklarının haberini aldık. Sizin göreviniz başlarına o mağarayı yıkmak." Binbaşı ben seni çok sevdim. Benim kafada adam vesselam.

Tüm tim en ciddi haliyle dinliyorlardı. Her dakika goy goy yapan time bak. Demek o yüzden onlara kartal diyorlardı işler ciddiye bindiği anda kartal sessizliği içinde avına yaklaşıp kapıyorlardı.

Binbaşı değneği masaya koydu. Sandalyenin iki kenarını tutup hepimizin yüzünde gezindi sert bakışları." Allah yardımcınız olsun evlatlar." Sandalyeden ellerini çekip şapkasını düzelti." Helikopter dışarıda sizi bekliyor."

Hepimiz aynı anda ayaklanıp selamımızı verdik." Emredersiniz komutanım."

Binbaşı başını sallayıp çıkarken bizde hemen odadan çıkıp. Hazırlanmak için mühimmat odasına geçtik. İki tane tabancayı bacaklarıma taktım. Almam gereken her şeyi aldıktan sonra hazırdım artık. On dakika bile geçmeden tüm tim tam takır hazırdı. Hızlı adımlarla helikoptere geçiş yaptık. Cam kenarına geçtim.

Sıra sıra dizilen dağlarda gezindi gözlerim. Bu dağlarda kaç şehit vermiştik. Kaç can bu dağlarda yanmıştı. Adım gibi ezbere bilirdim bu dağları her karışında bir anım vardı. Bazıları acı , bazıları güzel ama en çok can yakıcı kollarım arasında ölen şehit arkadaşlarım.

Tim yine bir sohbet havasına girmişti. Bir saatir yoldaydık. Gözlerimi bir an olsun dağlardan çekmeden baktım. Bilindik bir yerden geçerken zihnimde bir bomba patladı.

" Deniz geriye kaç ."

Ve bir bomba daha geriye doğru savrulan bedenim. Başıma çarpan kaya ile alnımdan süzülen kan dudaklarıma geliyordu. Kanın tadını tekrar almış gibi yüzümü buruşturdum. Gözlerim yarı açık yerde tam tamına on iki arkadaşım yatıyor. Hepsinin kolu bacağı kopmuştu. Sürünerek yanlarına gitmek istiyordum ama zordu. Daha bedenimi hareket dahi edemeden gözlerim kapanıyordu. Sonrası ise büyük bir karanlık.

Yutkundum. Hepsi toprağın altındaydı şimdi. İçlerinden Tayfun abi baba olacaktı. Olamadı. Osman evlenecekti. Olmadı. Metin, annesi ve babasına ev alacaktı. Olmadı. Ve daha nice hayalleri vardı ama hepsi Vatan için toprağa karışıp gitmişti.

Sessizce mırıldandım." Hepinizin intikamı aklımda." Derin bir nefes aldım." Ölmeden hepinizin intikamını alacağım." Söz veriyorum Ötüken timi.

Helikopter yaklaştığımızda dair işaret verince yerimden toparlandım. Aşağıya ip sarkıtıldı. En önde Murat ve Yavuz komutanım inerken onların arkasından ben aşağıya indim. Ayağım altında ki toprak havalandı.

Etrafı taradım. Sakindi ve sessiz. Herkes indikten sonra daire oluşturduk. Allah'ım ne kadar özlemiştim ve ben kartal timi ile ilk görevime çıkıyordum.

Eren ortaya haritayı serdi hemen. Yavuz ve Murat başına geçti. Yavuz abinin elli mağaranın etrafında gezindi." Murat iki kısma ayrılıyoruz. Mağaranın sağ tarafını sen, sol tarafını ben tutuyorum." Büyük bir mağaraya benziyordu tek taraflı sarmamız zordu. " Sercan ön taraf sende bir hareket yada durum olursa haber ediyorsun."

Sercan silahını daha sıkı sarılıp başını salladı. Murat yerinden kalkarken, Eren haritayı topladı hemen. " Buğra , Poyraz , Eren ve Deniz siz bendesiniz."

" Derya , Kazım , Alparslan , Harun. Siz de bendesiniz ." Dedi Yavuz komutanım.

Hızla Murat'ın arkasına geçtim. İki koldan ayrıldık. Biz sağ tarafa yönelirken diğerleri sol tarafa yürüdü. Attığım adımlar yerde ki karıncalar bile zor duyuyordur. En hızlı ve temkinli adımlarla mağaranın sağ tarafına yerleştik. Saklandığım kayanın arkasından mağarayı gözetledim. Ön tarafta yirmi kişi rahat vardı. Emin olmak için saydım yirmi bir kişi. " Ön taraf yirmi bir kişi."

" İçeri de yirmi kişi rahat var ." Dedi Sercan.

" En uygun anda saldıracağız beklemede kalın." Dedi Yavuz komutan.

Sırtımı kayaya verdim. Silahımı kenara bırakıp ellerimi açıp duamı ettim. Allah'ım sen sağ salim çıkmayı nasip et. İntikamımı almadan ölümümü nasip etme. Ellimi yüzüme sürüp duamı bittirdim. Silahımı tekrar alıp mağaraya çevirdim namlunun ucunu.

Şerefsiz köpekler. Ellimde olsa hepinizin ölümünü kendi ellerim ile yapardım. İçimde biriken öfkeyi kusmanın en iyi yolu bu pislik heriflerdi. İçimde kabaran öfke bir nebze olsun bu itleri öldürünce geçiyordu ama sonra o öfkeyi geri kuşanıyordum. Bitmek bilmeyen bir oyun gibiydi.

Kulaklığa Kazımın sesi geldi." Poyraz ben seni çok özledim be gardaş." Ayrılalı on beş dakika anca olmuştu.

İçli bir nefes sesi geldi." Bende gardaşım ." Dedi Poyraz.

Tövbe haşa ama bu ikisi birbirine aşık olabilir mi? Sadece merak yani.

" Gardaş şu operasyon bitsin sıkı sıkı sarılak be." Dedi kazım özlemle.

" Siz birbirinize mi halleniyorsunuz lan?" Diyerek sormak istediğim soruyu sordu Alparslan.

Hafif gülme sesi geldi." Ben bunların yönelimini harbi harbi sorgulamaya başladım." Dedi Eren.

Buğra ise çok ayrı bir konudan girdi." Harun komutanım, Ayşe yenge ile Nehir düğün alışverişine gidecek mi?"

" Bilmiyorum koçum ama sana tavsiyem kredi kartını iki kadının elline bırakmak pek akıllıca değil." Dedi Harun abi.

Dertli bir nefes verdi Yavuz abi." Katılıyorum. Kadına ömrünü ver ama kredi kartını asla." Hafif tebessüm ettim. Anlaşılan evli olmanın zorlu yanlarından biri de buydu.

Harun abi ekleme yaptı." Ve koçum sana tavsiyem. Kadın ne derse desin haklısın de yoksa başına çok büyük ağrılar girme ihtimali yüksek."

Alparslan araya girdi." Vala komutanım ilerde ki karım bana yemek yapsın da istediği kadar başımın ettini yesin hiç sıkıntı değil." Senin karnına yetişecek bir kadın olduğunu düşünmüyorum be Alparslan.

Sağ olsun düşüncelerimi Buğra dile getirdi." Gardaş sen ve Kazıma katlanacak bir kadın olduğunu düşünmüyorum."

Sitem etti hemen Kazım." Niye be ? " Gerçekten niye?

" Buda sorumu lan? Evin içinde yeni bir yaşam var resmen." Dedi Eren.

" Haklı geçen gün bir evine girdim yeni bir canlı türü türemiş." İğrenerek konuşmasına devam etti Sercan." Hele o koku bir ay üzerimden çıkmadı. Senin yüzünden hiç bir toplu alana giremedim."

" Abartmayın kardeşim. Sadece biraz dağınığım ben." Söylediklerine bakılırsa sen harbi pissin be Kazım.

Mağaranın önü bir azalıp bir çoğalıyordu. Hava buz gibiydi. Ellerime sıcak hava üfledim.

" Lan Eren senin şu kızla ne oldu?" Dedi Alparslan.

İçli bir nefes çıktı Erenden." Şuanlık iyi gidiyoruz. Allah izin verirde böyle giderse evlenirim ben bu kızla." Hadi bakalım.

İlk defa Derya konuştu." Şu hastanede ki hemşire olan kız mı?" Bir iki saniye susstu sonra devam etti." Adı Tülaydı galiba."

Onayladı Eren." Evet o. Kız çok güzel be abi."

Tüm tim hafifçe güldü." Belli kızı görmek için zorla yaranın dikişlerini patlatın." Dedi Buğra. Ne ? Adama bak sırf sevdiği kızı görmek için yarasına zarar vermiş.

İç sesim cevabı verdi." Senin anlamayacağın işler işte ."

Nereden anlayım be? İşin içinde olmayan bilmezdi. Bizim tek anladığımız vatan aşkı onun dışındakiler hepsi kapı dışında bekleyebilir.

" Ne yapıyım be gardaş kızı görmek için aklıma başka bahane gelmedi." Dedi Eren.

Kıkırdadı Derya." Eee elli hafif mi bari?"

Eren eriyen bir ses tonuyla konuştu." Çokkk gözlerine bakmaktan zaten yarayı unuttum."

Mağaranın önünde iki üç piç mağaranın etrafından uzaklaşıyordu." Komutanım üç terörist mağaradan uzaklaşıyor. Kontrol yapacaklar." Dürbün ile gittikleri yöne baktım." Saat yönü dokuza doğru gidiyorlar."

Yavuz abi konuştu." Derya , Alparslan şu itlerin işini sessizce haledin."

Zaman git gide akıyordu. On adım ileride Murat vardı pür dikkat mağaraya bakıyordu. Kafası bir anda bana döndü gözlerimiz kesişti gözlerini açıp kapatı. Yaklaş diyordu. Sessiz adımlarla yerimden çıkıp yanına ulaştım.

Kullağıma uzanıp kulaklığı çıkartıp telsizimi kapatı. Kendisinin kinede aynı şekilde kapatı. Ne yapıyorsun bakışımı attım . Gecenin karanlığında bile belli olan koyu kahveleri yüzümde gezindi." İyi misin? Ağrın felan var mı?"

Bunu mu sormak için yanına çağırdı? " Evet iyiyim biraz belimde ağrı var ama çok sıkıntı değil." Bomba yüzünden geri savrulan bedenim kayalara çarpmıştı. Gözlerimi açtığım ilk bir haftada ağrıdan asla uyuyamamıştım. Aklıma gelen bir soru vardı ama sormalı mıyım bilmiyorum." Gözlerimi açtıktan sonra yanımda yoktunuz." Neden şuan bunu sordum ki ben? Allah belamı verse çok haklı.

Gözleri kısılırken bakışları derinleşti." Görev çıktı gitmek zorunda kaldım ."

Zorunda kaldım. Görev çıkmasaydı hala başımda duracaktı demek. Anlamsızca kalbimde bir sızı oluştu. " Keşke bir haftada başımda beklemeseydiniz işinizden ettim sizi kusura bakmayın."

Gözleri yüzümde bir hayli gezindi. " İşimden felan olduğum yoktu."

İçimde ki ses araya girdi." Acaba bizi time o istemiş olabilir mi?"

Sanmam. Neden sadece başında beklediği bir kızı timine istesin ki? Zorunluluktan başımda bekledi zaten yoksa koca adam tanımadığı bir kadının başında beklemesi saçma olur.

Devam eden bakışmamızı silahıma çevirerek böldüm." Teşekkürler yine de ." Mağaraya odaklanmaya çalıştım.

Yanıma kuruldu benim gibi mağaraya bakmaya devam etti." Benim olduğumu nereden anladın? Bilincin kapalıydı bir hafta."

Dürbün ile mağarayı yaklaştırdım." Sesinizden. Bilincim tam kapalı değildi. Sesleri az çok anlıyordum ama gözlerimi açamıyordum."

Ses tonu şaşkın çıktı." Her şeyi duydun mu yani?"

Teröristlerin yüzünde gezindi gözlerim." Hayır , sadece doktor ile konuşmaları net hatırlıyorum diğerleri kesik kesik." Ellerime bir kez daha ohladım. " Beni kurtaran siz miydiniz?"

" Evet, seni bulduğumuz da çok kötü haldeydin." Öyleydi. Lanet gelsin aklıma gelen detay ile yutkundum. Adam beni kinot ve sütyen ile bulmuştu. Yanaklarım alev alev yandı. Adamla ilk karşılaşmam bile rezillik .

Çocukluğum girdi araya." Ama üzerini örtmüştü hemen çok görmedi."

Sağol ya bu rezil olduğumu değiştirmiyor. Şerefsizler o kadar çok dövmüştü ki kıyafetlerim hep paramparça olmuştu.

Sesi kısık çıktı ." Seni bulduğumda çok normal bir halde değildin." Sesine öfke bulaştı." Bir şey yaptımı o şerefsizler?"

Basit bir soru ama bir o kadar da derin. Bana bakmıyordu. Doktorlar taciz yada tecavüze dair bir izle karşılaşmadıklarını söylemişlerdi. Sessizce mırıldandım." Hayır yapmadılar sadece işkence ettiler."

Derin bir nefes verdi. Daha fazla konuşmamak için kulaklığı takıp , telsizi açtım. Biraz daha konuşursak yerin dibine girme ihtimalim çok yüksek. Adamla ilk karşılaşma anıma bak Allah rızası için.

Yavuz abinin sesi geldi." Başlıyoruz."

Murat'a çoktan kulaklığını ve telsisizini açmıştı." Buğra saat üç yönü sende , Poyraz saat beş yönü sende , Eren saat altı yönü." Silahını sıkıca kavradı." Deniz ve ben önden yavaşça gidiyoruz." Yavaşça yerinden çıktı bende ona uydum." Sercan koruma ateşi altına al bizi. Canını seven bir tane bile ıskalamasın."

" Derya ve ben ilerliyoruz. Kazım saat yedi yönü sende, Alparslan saat dokuz yönü sende , Harun koru bizi ." Dedi Yavuz komutanım." Kartal timi atış serbest."

Önüme çıkan ilk teröristi vurdum. Adamlar daha ne olduğunu anlamadan tek tek yere düşüyordu. Murat önde ben arkasından yavaş adımlarla ilerledik. Mağaraya yaklaşana kadar beş kişi indirmiştim.

Başımın kenarından geçen kurşun ile kayanın arkasına saklandım. Bulduğum ilk fırsata yerimden çıkıp bana sıkan teröristin alnının tam ortasından vurdum.

Salak herifler panikle kaçmaya çalılıyorlardı. Maddem korkuyorsunuz ne diye kafa tutuyorsunuz it herifler. İki teröristi daha indirdim bu sırada .

Mağaranın önü temizlenince . Mağaranın ağzının kenarına saklandık. Bir tarafında Murat ve ben diğer tarafında Derya ve Yavuz abi vardı. Murat ve Yavuz abi birbirine baktılar. Yavuz abinin işareti ile ikisi önde girerken biz arkalarından girdik.

İki teröristi imha ederken. Murat dört tanesinin işini çoktan bittirmişti yavaş yavaş timin geri kalanı da destek için arkamızdan geliyorlardı.

Mağaranın aşağıya doğru giden koridor vardı. Temkinli adımlarla oraya geçtim. Karanlıktı gece gözlüğümü taktım. Ayağımın altında biriken sulara basa basa geçtim.

Dar ve leş gibi bir kokusu vardı. Esir düştüğüm yerden daha iyiydi lakin. O kokunun üzerine başka bir koku tanımam. Önüme çıkan teröristi imha ederken cesetin üzerine basarak ilerlemeye devam ettim. Koridor daha da darlaşırken ilerlemeye devam ettim.

Bu nasıl koridor be böyle. Önüme çıkan basamakları indikten sonra daha geniş bir alana geçtim. Sağı solu kontrol ettim. Duvarın en ucuna sinen terörist ellinde tuttuğu bıcağı sıkı sıkıya kavramış nefretle bana bakıyordu.

Güldüm." Ne o onunla benimi öldüreceksin?"

Nefret bakışları devam etti. Bir andan yerinden kalkıp bana doğru koşup bıçağı yüzüme doğru salladı. Hızlı bir hamle ile geriye kaçtım. Bir hamlede daha bulundu. Kollunu havada tutup bileğini sert bir şekilde büküp bıçağı ellinden düşürdüm. Yüzüne sert bir yumruk geçirmem ile mağaranın duvarına yapışıp kaldı.

Yerinden hızla kalkarken. Adeta öfke kustu." Öleceksiniz hepiniz öleceksiniz."

Ne anlatıyor bu mal ? Üzerime doğru bir hamlede daha bulundu. Yerimde zıplayıp karnına sert bir tekme attım. Bu sefer duvara sülük gibi yapıştı. Kafasını tutup kendime çevirdim." Ne boş adamsınız be siz." Arkamda hissettiğim hareketlilikle silahımı hemen arkama çevirip bana sıkmak için hazırlanan teröristi öldürdüm. Tekrar önüme döndüm. Sinir tüm bedenime yayıldı." Sizin sonunuz bu işte." Gözlerinin içine baktım." Göreceğin son yüz ise benim yüzüm olacak." Korku oturdu gözlerine tam konuşmaya hazırlanıyordu ki daha fazla dayanamadım. Boynunu tutup kırdım. Üzerine tükürdüm." İt herif."

Silahımı daha sıkı kavrayıp ilerlemeye devam ettim. Dar bir koridoru daha geçtim. İki teröristi daha imha ettim bu arada . Bitmiyor şerefsizler sanki yerin altından türüyorlar. Artık sona geldiğim beli oldu. Dar bir koridor daha geçtikten sonra geniş bir alana geldim. Burası daha karanlık ve leş koku daha baskındı.

Kontrol ettim. Hapishaneydi burası ve işkence yerleri. Demirli kapıya yaklaşıp içeriye baktım. İki kız çocuğu birbirine sığınmış korkuyla bana bakıyordu yanlarında ise on sekiz , on dokuz yaşlarında bir kız daha vardı. Yüzleri kirlik ve pislik içindeydi. Beni görünce daha da sindiler birbirlerine. Telsizi açtım." Burada üç kız var komutanım."

" Geliyoruz Deniz." Dedi Murat.

Kapının kilidine iki el ateş edip kapıyı açtım. Yavaş adımlarla yaklaştım." Korkmayın Türk askeri geldi."

En küçükleri bir anda ağlamaya başladı. Yerinden kalkıp bana doğru koştu. Bir dizimi yere koyup kollumu açtım. Kollarım arasına girip başını boynuma gömdü hıçkıra hıçkıra ağladı." Şşş sakin geçti geçti."

Tek kollumu küçük kıza dolayıp yerden kalktım. Diğer iki kıza yanaştım iyiye benziyorlardı taki yerde en büyük kızın bacağında süzülen kanı görene kadar. Diğer kızda bacağıma yapıştı ama o kalkmadı. Yutkundum. Olmamıştır...

Arkamda kestane kokusu burnuma doldu. Kucağımda ki en küçük kızı kolları arasına bırakıp kıza yanaştım. Yere çöküp saçlarını yüzünden çektim. Dolu dolu gözleri yüzümü buldu. Sessizce mırıldandım." Bacak arandan neden kan akıyor?"

Yutkundu. Kollarını açıp boynuma doladı anında. Allah'ım lütfen olmamış olsun. Lütfen. Bir daha bana böyle bir acı bırakma. Kollarım anında beline dolandı. Saçları arasında gezindi parmaklarım.

" Şşş buradayım sakinleş." En şefkat dolu haliyle çıktı ses tonum. " Neler oldu anlat bana."

Kolları boynuma daha sıkı dolanırken hıçkırıkları arasından konuştu." Köyden kaçırıp bizi buraya getirdiler." Başını omzuma gömdü." Çok korktum asker abla ."

" Buradayız. Geçti, korkma." Dudaklarımı dişime geçirdim." Bacak arandan neden kan akıyor?"

Gözlerimi kapattım." Regl oldum abla." Derin bir nefes aldım. Allah'ım sana şükürler olsun. Yavaşça uzaklaştım ellerim ile yüzünü kavradım. Akan her damla yaşı sildim.

Kafamı arkaya çevirdim. Murat aynı yerinde bana bakıyordu." Komutanım siz önden gidin biz geliyoruz." Başıyla onaylayıp çocukları uzaklaştırmaya başladı.

Sakladığım yerden pedi çıkartıp kıza uzattım. Minnetle yüzüme bakıp yerden kalktı. Sırtımı döndüm. İki dakika içinde işini halledince kolluma dolandı elli. Ben önde o ise arkamdan yavaş yavaş gelmeye başladı.

Tüm mağara temizlenmişti. Mağaradan dışarıya çıkınca. Murat ve diğer kızların yanına geçtik. Derya hepsine hemen su ve battaniye verdi. Kızların yanına oturdum. Saçlarını yavaş yavaş okşadım." Sizin isimleriniz ne bakalım?" En küçük olanı anında kucağıma geldi.

 

" Rojin benim adım." İnce tatlı bir ses tonu vardı. Siyah gür saçlarını geriye doğru tarayıp alnına kocaman bir öpücük kondurdum.

" Ne güzel adın varmış?"

Rojin tatlı bir tebessüm ile yüzüme baktı. Göğsüme daha çok sokuldu. Kollum ile sardım bedenini." Senin adın ne asker abla?"

Gülümsedim." Deniz."

Diğer küçük olan konuştu." Benim adımda Havva ama senin adın erkek adı değil mi abla?"

" Hem erkeğe hem kadına konulan bir isim benim ki."

Tatlı tatlı baktı yüzüme. Gözlerimi en büyüğe çevirdim." Cennet abla adım."

Önüne gelen saçları hafif bir dokunuş ile kulağının arkasına verdim." Hepinizin ismi çok güzel." Kucağımda uyudu uyucak olan Rojinin saçları arasına derin bir öpücük daha kondurdum.

Uykulu haliyle konuştu." Abla kucağında uyusam olur mu?" Yerim ama ben bu kızı. Başımı salladım gözleri anında kapandı. Havva başını omzuma yasladı. Çocuklar ile aram iyiydi. Cennet daha çok sokuldu dibime. Şuan üç çocuklu anne gibi hissetmem normal mi?

Tam karşımda duran Murat. Gözleri üzerimde hayran hayran gezindi. Dudağının kenarında hafif bir tebessüm vardı.

Tim tam takır etrafımıza toplandılar. " Her yer temiz komutanım. "Dedi Sercan.

Başını salladı Yavuz abi." Kızları köylerine bırakalım oradan geçelim karargaha."

Alparslan, Havvanın ellinden tutup kaldırdı. Cennet , Derya'nın yanına yaklaştı. Kucağımda ki Rojin ile de ben kalktım.

Telsizi eline aldı Yavuz abi. Kartal 1 , Şimşek 3."

" Şimşek 3 dinlemede."

" Operasyon tamamdır. Üç tane kız çocuğu var köylerine bırakmamız gerek ."

" Tamam kartal 1 , on dakika içinde araba intikal edecek."

Telsizi kapatı Yavuz abi. Bir yandan silahımı tutarken bir yandan da Rojini daha sıkı tutmaya çalıştım. Hafifti ama bir ellimde silah diğer ellimde Rojin olunca dağdan inmek daha zor oluyordu.

Yavaş yavaş mağarayı terk etmeye başladık. Burnuma dolan kestane kokusu ile kafamı sağa çevirdim. Kollarını bana uzattı." Bana ver." Uyandırmamaya çalışarak Murat'ın kolları arasına bıraktım. Şuna bak Rojin kolları arasında küçücük kalıyordu.

Silahımı kavrayıp yürümeye devam ettim . On beş dakika sonra gelen araba ile hepimiz içine bindik. Rojini tekrar kendi kucağıma aldım. Battaniyeyi üzerine daha sıkı örtüm. Elli ve ayakları buz gibiydi. Şerefsizler çocuklardan ne halt istediniz.

Ellerim arasına ayaklarını alıp sıcak tutmaya çalıştım. Güzel bir kız çocuğuydu. Hayatınında güzel olacağına emindim. Kafamı geriye atıp gözlerimi kapattım.

 

                       *****

 

" Komutan yiyesun yav."

Önüme bırakılan kocaman tavuğa göz kırpıştırdım ve daha bir ton yemeğe. Allah'ım bu sınav mı?

Kızları ailesine teslim etmiştik. Babaları aşiretin ağası çıkınca yemek yemeye davet etmişti. Yavuz komutan yok demeye kalmadan Alparslan içeriye dalmıştı bile. Şuan ise herkes yemek yerken boş boş bakan bendim sadece.

Ağanın karısı utana sıkıla benimle konuştu." Sevmedin her halde yemekleri komtan kızım?"

Senlik değil be canım ablam. Hafif tebessüm ettim." Yok ben aç değildim."

" Komutanım sabahki poğaça ile duru..." Kolum ile yanımda duran Kazımın karnına dirseğim ile dürttüm.

Tebessümüm daha da büyüdü." Gerçekten aç değilim. Ellerinize sağlık hepsi çok güzel duruyor." Açtım. Hem de çok aç ama olmazdı. Dışarıdan yemek yiyemem. Yerimden kalkıp köy evlerinde olan sekiye hanım hanım kuruldum. Karnımdan gelen karın gurultusu ile anında kollarımı karnıma sardım. Kimse duymamıştır her halde? İnşallah duymamıştır. Etrafa göz gezdirdiğimde Murat bana bakıyordu. Önce kollarımı sardığım karnıma sonra ise yüzüme baktı. Ben ise hiç karnı guruldayan ben değil mişim gibi tatlı tatlı gülümsedim.

İç sesim girdi araya." Harika adama bir kez daha rezil olduk."

Susar mısın? Şuan zaten zor durumdayım sen daha zor duruma sokuyorsun olayları. Yemeğini bitirip yanıma oturdu tek bacağını kırıp kendine doğru çekip sessizce kulağıma yaklaştı." Arabada ambalajlı yemekler var buradan çıkınca yersin."

Ha çok güzel. Duymuştu. Ve o ambalajlı yemekler yediğimi nasıl anlamıştı? Adam zehir.

" Yok komutanım aç değilim gerçekten." Yalana bak yalana.

Herkes sekilere otururken masada en son Alparslan kaldı. Nefes dahi almadan ağzına yeni bir kaşığı soktu. Bu çocuğu kesinlikle incelemeleri şart.

Ağanın karısı daha sofra toplanmadan çayları dağıtmaya başlamıştı bu sırada. Ha çok güzel. Bundan nasıl kurtulacağım acaba? Önüme uzatılan tepsiden istemeye istemeye çayı alıp ellerim arasında tuttum.

Ağa yüzüncü defa teşekkür konuşmasını yapmaya başladı. Terörden yakındı. Anladığım kadarıyla Ramazan Ağa buralarda sözü en geçen kişilerden biriydi ve devlet için herşeyi yapıyordu. Buralarda devlete yardım edenleri sevmezler. Ağaya ders vermek için çocuklarını kaçırmışlardı. Akılları sıra Ağayı kendi taraflarına çekmek istediler ama bu planlarıda suya düştü.

Yavuz komutan ve Ağa derin bir sohbet içindeyken ben boş boş çaya baktım.

Ağanın karısı yazmasını gözlerini açıkta şekilde kapatmış. En koyu kahve gözler ile yine utana sıkıla konuştu." Kaçak değildir komutan çay." Anlamaz gözlerle baktım." Yani kaçak çay sevmiyorsanız kaçak değil." İç diyordu yani kızım.

İçeriden kızların sesi gelmesiyle hemen ayaklanıp içeriye geçti. Elimde tuttuğum çay nasırlı bir o kadar da sıcak eller tarafından alındı. Ellinde tutuğu çayı bana uzattı. " Sen bunu iç ." Çaydan iki üç yudum aldığı belli oluyordu. İçsemi?

İç sesim konuştu." Kızım adam içmiş zaten. Bir şey olsa ona olurdu."

Doğruydu. Kimsenin bardağı ile içmezdim ama yinede çaydan bir yudum aldım. Ellimden aldığı çaya bir şeker attıp iki büyük yudum içti.

Alparslan sonunda masayı bal dök yala yapınca bir köşeye attı kendini. Hamile kadınlar gibi göbeğini şefkatle okşadı. Bu çocuğun midesinde harbi bir karadelik olabilir.

Çayımdan bir yudum daha aldım. Ağanın karısıda tekrar hemen ağanın yanına kuruldu. Çayı içtiğimi görünce gözleri mutluluk ile kısıldı. Bir çay içmek insanı bu kadar mutlu ediyormu ya ? Ediyor demek.

Sohbet sohbeti açtı ve en sonunda kalkamaya karar verdik. Kapının önünde ağa bir kez daha teşekkür ettikten sonra arabaya doğru yöneldik. Arkamdan gelen ses ile durdum.

" Deniz abla." Yönümü arkama döndüm. Rojin koşarak bana doğru geliyordu yere eğildim. Kolları boynuma dolandı. En sıkısından sarıldı. Karşılık verdim.

Kollarını hafifçe çözüp yüzüme baktı . Elleri üniformamın üzerinde gezindi. " Deniz abla büyüyünce ben de senin gibi asker olacağım." Küçük parmağı bayrağın üzerinde durdu." Aynı sana benzeyeceğim."

İki kaşım havalanırken şaşkınca güldüm. Yanağına en kocamanından bir öpücük kondurdum." Benden daha iyi asker olacağına eminim." Yerden usulca kalkarken başımda ki bereyi kafasına takıp asker selamını verdim." Üst Teğmen Deniz Özal emret komutanım."

Dudakları arasından küçük kıkırtı kaçtı. Küçük ellini alnına götürüp benim gibi selam vermeye çalıştı." Yüzbaşı Rojin Akkat emret komutanım."

Güldüm hem de en kocamanından. Uzanıp yanaklarına kocaman bir öpücük daha kondurdum. Tatlıydı sıpa ama ileride çok iyi işler yapacağına adım kadar emindim. Son kez sıkıca sarılıp ayrıldık. Ben arabaya geçerken o beresini sıkı sıkı tutmuş tek eliyle de bana el sallıyordu. Aynı şekilde el salladım.

Araba çalışınca artık geride kalmışlardı. Bir çocuğun idolü olduğuma inanamıyorum.

Çocukluğum konuştu." Kaderi benzemesin."

Amin. Burnuma dolan kestane kokusu uykumu getiriyordu. Herkes çok yorulmuş olacak ki hepsi sessizdi. Gözlerim kapanmak üzereydi. Geceleri uyku uyuyamıyordum. Kabuslar malum. Geçmiş yakamı rüyalarda bırakmıyordu her gözümü kapattığımda aynı sahneler önüme geliyordu. Zordu geçmiş ile yaşamak.

Gözlerim kapanırken. Kestane kokusu daha çok doldu burnuma. Huzurlu hissettiriyordu geçmişten tanıdık bir huzura benziyordu. Kafam sağa sola sallanırken. Rahat bir omza yaslandı. Sıcaktı ve ben bu sıcaklığa daha çok sokulmak istiyordum. Garipti bunu hissetmem.

Ellerim kolluna dolandı. Şuan gerçekten bu sıcaklığa sokulduğuma inanamıyorum. Sabah kendime iyi bir sövme seansı yapmam gerekecek ama şuan bu sıcaklıkta biraz kalsam ne olur ki? Birazcık sadece.

Araya içimde ki ses girdi." Kaldırsana kızım kafanı."

Cevabı hiç beklenmedik bir kişi verdi." Biraz duralım bir şey olmaz ." O mu söylüyordu bunu? " Azıcık sadece."

Bencede azıcık. Birazcık sadece. Kafam yavaşça tutuldu kafamın arkasından bir kol geçti biraz sonra ise kafam sıcacık bir göğse yaslandı. Üzerime bir şey örtüldü ama ne olduğunu anlamadım.

Bilincim yavaş yavaş giderken. Çocukluğum en içli şekilde konuştu." Kötü kabuslar yok bu sıcaklıkta."

Sonrası ise karanlık.

 

 

🌊🤍

 

Merhaba bol bol yorum ve beğeni yaparsanız çok sevinirim. Öpüldünüz ❤️

 

 

 

Loading...
0%