@dalgapanda
|
Hızlıca kamp alanına geri döndü. Eşyalarını toplayıp yola çıkmak üzere yola koyuldu. Uzun bir yürüyüş ve bol zahmetli bir yoldan sonra evine ulaşacaktı. Aracının yakıtı bittiği için nasıl eve gideceğine karar vermesi gerekiyordu. Arabasına kadar yürüyebilir, otostop çekebilir veya yakıt isteyebilirdi. Son seçenek daha mantıklı geldi. Eşyalarını arabaya yerleştirdikten sonra yola koyuldu. Yol uzun olduğu için çok yorulmuştu. Şansına, yarım saattir tek bir araba bile geçmemişti. Tam umudunu kesip yürüyerek şansını denemeye karar verdiği sırada, karşıdan bir araba sesi geldi. Maya'nın arabasını görünce durup yardım isteyip istemediğini sordu. Maya’ ya yakındaki benzinliğe idare edecek kadar yakıt verdi. Maya yola devam etti. Benzinlikte depoyu doldurduktan sonra su ve yiyecek aldı. Çok susamış olduğu için iki şişe suyu hızla bitirdi ve eve doğru yola çıktı. Yapması gereken bir veda vardı. Başta bir veda konuşması hazırlamayı düşünse de, ister konuşma hazırlasın ister doğaçlama yapsın bu işin sonunda büyük bir tartışmaya yol açacağını tahmin ettiği için vazgeçti. Evine vardığında hava iyice kararmıştı. Arabadan inip evine doğru ilerledi. Evine yaklaşırken evinin önünde birinin onu beklediğini fark etti. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin Cedric olduğunu gördü. -Hey, bir ara hiç gelemeyeceksin sanmıştım. Sarıldılar. -Selam. Keşke arayıp geleceğini haber verseydin. Daha erken gelirdim. -Aradım ama telefonum kapalıydı. -Ahh. Telefonum kırıktı, unuttum. Affedersin. -Sorun değil. O kadar uzun bir yoldan geldim ki seni görmeden dönmek istemedim. Sanırım gelmeseydin sabaha kadar burada beklemeye devam edecektim. Maya kapının kilidini açtı. -Gel, içeri konuşalım. Bugün benim için zor bir gündü. Daha fazla kapının önünde ayakta durmak istemiyorum. Cedric salona girerken etrafı dikkatle inceledi. Bu ev ona her zaman yabancı gelmişti ve bu duygu hiç değişmemişti. Maya'yı Brendon'a çok benzetiyordu. İkisi de inatçı keçilerdi, bir karar alırlarsa ne söylenirse söylensin değişmezlerdi. Bu durum, Brendon ile aralarında sık sık tartışmalara neden oluyordu. Ancak evin düzensizliği, onların sadelik anlayışlarına tamamen zıttıydı. Ev, çok renkliydi ve bir sürü gereksiz eşyalarla doluydu. Bu kadar sadeliği seven insanlar için bu durum oldukça garipti. Salonda, üzeri küçük yastıklarla dolu koltuğa oturdu. Maya 2 bardak içinde buz ve nane yaprakları olan limonata getirdi.Cedriç büyük bir yudum limonatadan içti. -İyi görünüyorsun. Son konuşmamızda sesin kötü gelmişti. -Bir süredir kafam karışıktı, ama şimdi iyiyim. -İyi olmana sevindim. Cedric derin bir nefes aldı. Elini ensesine götürerek bir süre oyalandı. Konuşmaya nereden başlayacağını düşünüyormuş gibiydi. Maya, durumu bozmak istemedi. Cedric her zaman akıllı ve doğru kararlar veren biriydi. Konuşmak için zamana ihtiyacı varsa, onu acele ettirmeyecekti. Birkaç dakika böyle geçti. Başını kaldırıp evi incelemeye başladı ve birkaç sahte iltifat etti. Sonunda ensesiyle oynamayı bırakıp dik oturdu ve Mayaya baktı. -Aslında buraya sana bunu vermek için geldim diyerek elindeki zarfı Mayaya uzattı. Maya zarfı aldı. Kaşlarını çattı. Aslında zarfı hemen açacaktı. Ama Cedric’in ne kadar utandığını görünce biraz kafası karıştı ve birkaç dakika zarfa baktı. Maya zarfı alıp açmaya başlarken başını eğdi ve kısık sesle bir şeyler mırıldandı. Sanki özür diler gibiydi. Zarfı açtığında içinde babasının öldüğü dağın fotoğrafı vardı ve fotoğraftaki kayaların üzerinde mavi renkle "BRENDON ARTMAN BURADAYDI" yazıyordu. Maya şaşkınlıkla Cedric'e baktı. Cedric derin bir nefes aldı ve acı çekiyormuş gibi bir ifadeyle Mayaya baktı. Ağzını açıp bir şeyler söylemeye çalıştı, sonra vazgeçti. Gözlerini kapattı ve bir süre öyle kaldı. Maya sabırla bekledi. Cedric onun için çok önemliydi ve onu üzmek istemiyordu. Sonunda Cedric gözlerini açtı ve Mayanın yanına oturdu. Gözleri tekrar dolmuştu. -Özür dilerim. Çok özür dilerim. Nasıl bu kadar aptal olabildim bilmiyorum. Çok özür dilerim. Mayaya sarıldı. Maya, Cedric'in ağladığını fark etti. Konunun ne olduğunu tam olarak anlamasa da, Cedric için ne kadar zor bir durum olduğunu anlıyordu. -Artık neler olduğunu anlatacak mısın?" diye sordu. Cedric sarılmayı bıraktı ve gözyaşlarını sildi. -Brendon ya da benim bir gün sonumuzun böyle olacağını biliyorduk. Ama o gün kriz geçirince onun ne kadar kötü olduğunu görünce sanırım panikledim. Tırmanışa devam etmekte ısrar edince onu geri dönmeye ikna edemedim. Zirveye ulaştığımızda çok bitkin görünüyordu ve ben de çok korkuyordum. Her gezi tamamlandığında boynunda bağladığı o komik kutu gibi kolyesini açar, içindeki boyayı çıkarır ve gördüğü ilk havalı yere 'BURADAYDIM' yazıp fotoğrafını çekerdi. Ama o gün tırmanışı tamamladığımızda çok yorgundu. Zirveye çıktığımızda bir süre uzandı ve hiç kıpırdamadan yattı. Sonra rengi daha da soldu. Elini kalbine götürüp oturdu. Sonra karşıda bir kayaya doğru emekleyerek gitmeye çalıştı. Ben bir çeşit halüsinasyon görüyor sandım. Onu tutup durmasını sağladım. Uzanmasına yardım ettim. Ama o ısrarla kalkmaya çalıştı. Kalkamayacağını fark edince kolyesini çıkardı ve elime verdi. O an o kadar kötü görünüyordu ki, sanki öleceğini anlamıştı. Ama ben ona veda etmenin bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim. Verdiği kolyeyi refleks olarak cebime koydum ve onu sakinleştirmeye çalıştım. Yemin ederim krizi atlatması için elimden geleni yaptım ama olmadı. Yüzünü ellerinin arasına aldı ve ağlamaya devam etti. Birkaç dakika sonra ellerini yüzünden çekip gözyaşlarını sildi ve konuşmaya devam etti. -Sonrasına her şey bitmişti. Onun için yapabileceğim tek şey bedenini size geri getirmekti. Cenazeden sonra çok sarsılmıştım. Kendime gelmem zaman aldı. Brendon'ın verdiği kolyeyi bulmam kendime gelemi ve ne kadar aptal olduğumu anlamamı sağladı. O gün emekleyip gitmeye çalışırken sana veda etmeye çalışıyordu ve ben engel oldum. Yapamayacağını anlayınca işi tamamlamam için kolyeyi bana verdi ama ben o kadar korkmuştum ki hiç bir şey anlamadım. Kolyeyi bulunca gittim ve Brendon'ın başladığı işi bitirdim. Çok özür dilerim Maya. Gerçekten çok üzgünüm. Maya duyduklarını sindirmek için biraz bekledi. Kendini iyi hissetti. Sonra iyi hissettiği için kötü hissetti. İyi hissetmişti çünkü babasının son anında onu unutmamasına mutlu olmuştu. Kötü hissetmişti çünkü ölen birinin son hatırladığı kişi olmaktan mutlu olacak kadar bencil olmak doğru değildi. -Sorun değil. Böyle bir şeyi asla bilerek engel olmazdın ve böyle bir durumda kimse kusursuz kararlar veremez. Cedric çok şaşırmıştı. Gözlerini şaşkınlıktan kocaman açmış Mayaya bakıyordu. -Gerçekten bana kızmadın mı? Ama nasıl? Kızman gerekirdi. Ben kendime çok kızdım. Nasıl bu kadar aptal olabilirim diye. Böyle bir hata yapmamalıydım. -Gerçekten sana kızgın değilim. Ayrıca sana kızmış olsaydım bile senin kendine kızdığın kadar asla kızamazdım. Artık her şeyi anlattığına göre kendini affetmelisin. Babamı ne kadar sevdiğini biliyorum. Ben senin yerinde olsaydım senden farklı davranamazdım sanırım. Cedric derin bir nefes aldı. Sırtını koltuğa yasladı ve gözlerini kapattı. Maya yüzüne baktı, ilk geldiğinde nasılda acı çekiyormuş gibi görünüyordu. Şimdi yavaş yavaş rahatlamaya başlıyordu. -Teşekkür ederim. Eğer sen beni affetmeseydin asla kendimi affedemezdim. Bir süre hiç konuşmadan oturdular. Maya da Cedric gibi arkasına yaslandı ve gözlerini kapattı. Düşünmeye başladı. Buraya gelirken verdiği kararı hatırladı. Babasının yarım kalan işini tamamlayacaktı. Ama şuan kalan yarım bir iş yoktu. Gözlerini açtı ve Cedric'e baktı. Yapacağı işi tamamlamıştı zaten. Sonra ev telefonu çaldı. Ses Cedric'i irkiltip gözlerini açmasını sağladı. Söylemesi gereken her şeyi söylemişti. Alacağını düşündüğü tepkinin tam tersini almıştı. Artık gidip nefes alması gerektiğini fark etti. Ayağa kalktı. -Artık gitsem iyi olacak. Maya da ayağa kalktı. Cedric'in bu zor konuşmadan sonra kapalı alanda kalmak istemediğini fark etti. Sarıldılar. -Seni tekrar gördüğüme sevindim. Belki bir gün tekrar karşılaşırız. Cedric konuşmadaki veda havasını fark etmişti. Normalde karşılaşmaları uzun aralıklarla olurdu. Aslında şaşırmaması gerekirdi. Ama sanki bu sefer ki konuşma giden ve ne zaman geleceği belli olmayan kişi kendisi değilmiş gibi hissetti. Ama kafası zaten karışıktı daha da karıştırmayacaktı. -Umarım tekrar karşılaşırız. Kapıya doğru yürüdüler. Maya kapıyı açtı ve Cedric'in geçmesi için yana kaydı. Cedric arabasına binerken son kez arkasına döndü ve baktı. Maya hala kapıda durmuş ona bakıyordu. El salladı. Karşılık olarak Maya da salladı. Daha sonra arabasına bindi ve gitti. Maya gözlerini kırpmadan yola bakıyordu. Aklına bir anısı gelmişti. GEÇMİŞ Maya, 10 yaşındaydı ve hala yüzemiyordu. Suya kendini bırakması gerektiğinde korkup cesaret edemiyordu. Annesi onu bir sürü kursa göndermişti, kendisi de öğretmeye çalışmıştı ama bir türlü olmuyordu. Bu sefer babasıyla denizdeydi. Ne zaman denize gitseler babası asla yüzmesi için ısrar etmemişti. Mayayı kucağına ya da sırtına alıp suya girmesini sağlardı. Ya da pembe yunuslu kolluklarını takar, onlarla suya girmesini sağlardı. Maya, yunuslu kolluklarıyla suda oynarken etraftaki insanlara baktı. -Baba, ben neden yüzemiyorum? -Yanlış söyledin. Neden yüzemiyorum? değil, neden yüzmüyorum? diyecektin sanırım. Maya için ikisi de aynıydı, babasına bakmaya devam etti. Brendon, konuşmaya devam etmesi gerektiğini fark etti. -Yüzmek sana bağlı prenses. Sen istersen, istediğin her şeyi yapabilirsin. Tek yapman gereken kendini suya bırakmak, sonra her şey kendiliğinden devam ediyor zaten. -Ya boğulursam? -Böyle bir şeye asla izin vermem. -Ya kötü bir şeyler olursa? -Her zaman kötü şeyler olur ve her zaman iyi şeyler olur. Önemli olan ne yapmak istediğine karar vermek, yüzmek istersen yüzersin istemezsen yüzmezsin. -Yüzmek istiyorum. -Yüz o zaman. Maya kolluklarını çıkarmaya başladı. Brendon, kızına cesaret verici bir konuşma yapmıştı ama tabii ki onu suda öylece bırakmayacaktı. Kızının kolluklarını çıkarmasına yardım etti. Diğer eliyle de suda batmasın diye tutuyordu. Kolluklar çıkınca Maya babasına baktı. -Tek yapman gereken kendini suya bırakman. Su batmana izin vermeyecek, bunu fark ettiğin zaman artık yüzmekten korkmayacaksın. Maya kollarını ve bacaklarını açtı. Gözlerini kapatıp nefesini tuttu ve başını geriye atıp suda sırt üstü yattı. Babası hala belinden tutuyordu. Bu onun korkmasına engel oluyordu. Başını geriye atıp suya sırt üstü yatınca birkaç santim suya battı ve sonra su onu hemen kaldırdı. Maya çok heyecanlandı. Başını kaldırıp babasına baktı ve -Batmıyorum! dedi. Brendon kızının heyecanına güldü. -Tekrar denemek ister misin? Maya başını aşağı yukarı sallayıp onaylayıp tekrar yattı ve tekrar su onu yukarı itti. Maya hala babasının kendisini tuttuğunu fark etti. -Bu sefer tek başıma yapmak istiyorum. Brendon yavaşça ellerini çekti ve Maya hala batmadan suda yatmaya devam etti. Kalktı ve bu sefer yüz üstü yattı. Su tekrar batmasına izin vermedi. Başını kaldırdı ve kulaç atmaya başladı. Birkaç kulaçtan sonra yoruldu, durdu, dinlendi. Tekrar suya daldı ve kulaç atmaya devam etti. Brendon gururla kızını izlemeye devam etti. Kızının istediği her şeyi yapabilecek kadar güçlü biri olduğunu izlemek çok güzeldi. Maya o günden sonra sudan asla korkmadı. Zor olan yapmak istemeye karar vermekti. Karar verdikten sonra her şey daha kolay oluyordu. ŞİMDİKİ ZAMAN Maya gözlerini yoldan çekti. Eve girip kapıyı kapattı. Önce araştırma yapması gerekiyordu. Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı. Daha sonra yapması gereken alışveriş ve toparlanma süreci vardı ve son olarak vedalaşması gerekiyordu. Önemli olan karar vermekti. Sonrası zaten her zaman gelirdi. |
0% |