Hayat, tıpkı bir ayna gibidir; herkes kendi yansımasını görür. Bu yansıma, genetik yapımızdan, yetiştirilme tarzımıza, yaşadığımız deneyimlere ve en önemlisi, kendi seçimlerimize göre şekillenir. Varoluşçuluk felsefesinin de vurguladığı gibi, her birimiz kendi hayatımızın yazarıyız ve bu yazıda kullandığımız kelimeler, yani yaptığımız seçimler, hayat hikayemizi oluşturur. Bazıları sakinliği, bazıları fırtınalı denizlerde yelken açmayı sever. Kimi için mutluluk, maddi başarıdır, kimi için ise sevdikleriyle vakit geçirmek. Bu farklılıklar, genetik yapımızdan kaynaklanan biyolojik farklılıkların yanı sıra, yaşadığımız toplumun kültürel yapısı ve kişisel deneyimlerimiz tarafından da şekillenir. Motivasyon teorileri de gösteriyor ki, insanlar farklı şeylerden motive olur ve bu farklılıklar, yaşam tarzlarını doğrudan etkiler. Peki, ne yaparsak yapalım, hepimiz mutlu olabilir miyiz? Mutluluk, gerçekten de tek bir formüle indirgenebilir mi? Cevap, her birey için farklı olacaktır. Çünkü mutluluk, kişisel bir deneyimdir ve herkes kendi mutluluğunu kendi içinde bulmak zorundadır. Hayatın tek tip olması beklentisi, bu nedenle hem gerçekçi değil hem de haksızdır. Her bireyin farklı ihtiyaçları, istekleri ve hayalleri olduğu sürece, hayat da bu çeşitliliği yansıtmaya devam edecektir.