21. Bölüm

21.Bölüm

Damla T.
damla___0

Bazı acılar sessizdir, Ölüm gibi...

 

Neşe Ağaoğlu

"Amca, amca!" Koşarak içeri giren Nihat'a döndü herkes "Ne oldu yeğenim, ne bu hâlin?" Nihat'ın bu denli telaşlı olmasına anlam verememiştim "Amca," O kadar hızlı nefes alıp veriyordu ki konuşamıyordu "Amca, kızın Zeynep abla, amca." Edip ağa korkuyla ayağa kalktı "Ne oldu kızıma?!" Nihat'ın gözlerinde ki doluluktan anlıyordum hiç iyi şeyler olmamıştı "Amca, Zeynep abla intihar etmiş," Yutkundu "Zeynep ablayı kaybettik amca." Edip ağa duyduğu cümleyle başından vurulmuşa döndü, hiç bir şey söylemeden gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı tek bir kelime çıktı ağzından "Kızım." Dedi, Hatice anne feryatla kendini yere attı "Kızım! Göndermeyecektik seni o eve tekrar, yavrum! Annem!" Zeynep ablayı o eve onlar göndermişti, kızlarını bilmeden ölüme yollamışlardı, Zeynep abla geldi gözümün önüne umutla parlayan gözleri, neşeyle gülen dudakları, nahif hareketleri, sürekli iyi şeyler olsun diye ettiği duaları, hayalleri. O her zaman iyi biri olmuştu, bu hikayenin en iyi karakterlerinin başında o geliyordu, o kadar güzel hayalleri vardı ki geleceğe dair, hayalini kurduğu günler gelecek fakat o olmayacaktı, bu acı kalbime bir ok gibi saplandı. Duyduklarıma, onun öldüğüne inanamıyordum Arslan duyduklarıyla şok etkisinde kalmıştı, gözlerinden akan yaşlarla yere bakıyordu, Baran hüngür hüngür ağlayarak başını duvara vurdu "Dedim size göndermeyin dedim!" Arslan yere çömeldi "Doğru değil dimi Nihat, nolur doğru olmasın?!" Nihat cevap bile veremedi, Nejla yenge ellerini dizlerine vurmaya başladı "Zeynep'im yazıktı, onun hayalleri vardı, Zeynep'im ölüm için küçüktü!" Daha fazla dayanamadım gözlerimden yaşlar fışkırmaya başladı, Arslan ağlayarak konuştu "Ben ablamı görmek istiyorum." Dedi, kederli sesiyle. Hatice anne acıdan yerinde duramıyordu, yalvarıyordu Allah'a onunda canını alsın diye "Arslan gidelim gel." Nihat ve Ferhat herkesi tek tek toplayıp arabalara bindirdi, biz hastaneye gidene kadar Zeynep ablayı morga kaldırmışlardı, merdivenlerden morga inerken bedenim kaskatı kesilmişti, gözlerim yaşlardan bulanık görüyordu, ellerim ve ayaklarım o kadar titriyordu ki hareket etmekte zorlanıyordum, aşağıya inince Edip ağa koşarak girdi içeri, içeri girince dayanamayıp hüngür hüngür ağlamaya başladı, sesi morgun dışındakiler bile duyuyordu, Zeynep ablayı morg da görünce tamamen ikna olmuştum öldüğüne, Zeynep abla ölmüştü, o ölmüştü, daha acı ne olabilirdi? Orada durmaya dayanamayıp morgtan çıktım, kapının dışında beklemeye başladım, biraz sonra Arslan çıktı morgdan, acıyla dayanamayıp kapının önüne yığıldı "Ölmüş Ayla, ablam ölmüş! Benim bu hayatta en sevdiğim kadın ölmüş, ablam ölmüş!" Hüngür hüngür ağlıyordu, yanına eğilip ona sarıldım ama benimde ondan pek farkım yoktu. Ferhat ikimizi de kaldırdı, çok geçmeden diğerleri de morgdan çıktı, hepsi teker teker son kez vedalaşmıştı Zeynep ablayla, hepsi sonsuzluğa uğurlamıştı onu.

Otopsinin ardından cenaze işlemlerinin hepsi gerçekleşti, cenazeyi defnederken, Arslan'ın ayakta duramadığını fark ettim, benim fark etmemle onun yere yığılıp toprağa sarılması bir oldu, o karşımda aslan gibi kükreyen, bir dağ gibi yıkılmaz olan Arslan Şanoğlu bugün darmaduman olmuştu, o bugün yıkılmıştı, o bugün ablasıyla birlikte o toprağa girmişti, o bugün ablasıyla birlikte ölmüştü. Memet amca Arslan'ı kaldırmaya çalıştı ama Arslan ablasından kopamıyordu, defnetme işlemi gerçekleştikten sonra herkes yavaş yavaş dağıldı, ailece kalmıştık "Amca nolur! Amca yalvarırım bir şey yapın, amca nolur bir şey yapın!" Memet amca Arslan'ın yalvarışlarına dayanamadı, gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı "Oğlum artık yapacak hiçbir şey yok, ablana dua etmekten başka." Arslan elini toprağa vurmaya başladı sonra vurduğu toprağı öptü "Özür dilerim abla, ben sana vurup senin canını acıtmak istemedim, abla ben senin canını acıtmak istemedim!" Edip ağa ellerini açmış dua ediyordu. Defnettikten sonra ellerini açmış duasını hiç sonlandırmamıştı "Amca yalvarırım gömün beni de, amca nolur sıkın benim kafama! Amca yalvarırım öldürün beni!" Ölüm ne acıydı "Oğlum Allah aşkına kendine gel." Arslan kendine gelemiyordu, Baran ablasının toprağını öptü "Çok canı yanmış mıdır baba?" Diye sordu ağlaya ağlaya, Edip ağanın dua ettiği ellerine göz yaşları düştü, ellerini fark etmeden indirdi, kızının toprağına bakamıyordu, o hâlâ kızının ölmediğine inanmak istiyordu "Naptın kızım sen, affet beni birtanem, affet beni kızım. Ben iyi bir baba olamadım sen beni affet, sana yalvarıyorum kızım sen beni affet." Zeynep abla yaşarken bir kez olsun onun istediğini yapsalardı şuan burada af dilemek zorunda kalmayacaktı. Bir araba durdu mezarlığın önünde, içinden Nedim indi, perişan gözüküyordu, koşarak geldi Zeynep ablanın başına, bizi görmüyordu bile "Zeynep nolur kalk, Zeynep! Zeynep bak bizim hayallerimiz vardı, seni kurtaracaktım o adamdan, evlenecektik biz!" Nedim o kadar kendinden geçmişti, kafayı yemiş gibi gözüküyordu "Zeynep!" Diye çığlık çıktı ağzından, canı çok yanıyordu, ölmek istiyordu çünkü uğruna yaşadığı tek şey gitmişti, ölmüştü. Arslan yavaşça kendini toparlayarak ayağa kalktı "Arslan?" Bana cevap vermeyip Nedim'e döndü "Kim sebep olmuşsa bedelini ödeyecek, toparlan gel benimle Nedim." Nedim gözyaşlarını her ne kadar başarısız olsa da durdurmaya çalıştı, toprağa öpüp ayağa kalktı "Abi," dedi titreyen sesiyle Baran "Bende geleyim." Arslan başını salladı "Sende gel." Onlar mezarlıktan çıkarken, Memet amca da herkesi topladı ve konağa götürdü

"Behçet dayı iyi misin sen?" Behçet dayı başını iki yana salladı "Değilim kızım, değilim. Nasıl iyi olayım? Arslan nerede, onu göremedim?" Hafifçe başımı eğdim "Onlar Samet'in peşine düştüler dayı." Behçet dayı bir hışımla ayağa kalktı "Ne dedin kızım sen!? Siz nasıl izin verdiniz buna?! Allah kahretsin!" Ne olduğunu anlamaya çalışarak kaşlarımı çattım "Dayı canları yanıyor, bırakalım onların içi soğusun, o şerefsiz de belasını bulsun." Behçet dayı elini masaya vurdu "Kızım bırakalım onun cezasını mahkeme versin, ara Arslan'ı durdur onu, onu sadece sen durdurabilirsin." O şerefsiz ölmeyi hak ediyordu "Ben duramam onları dayı, yapamam, vicdanım onları durdurmaya yetmiyor. Sanki Zeynep abla bir yerlerden bağırıyor onu da cezalandırın, ben yaşayamadım o da yaşamasın diye!" Behçet dayının gözlerinden yaşlar süzüldü "Zeynep yaşamayı o kadar çok severdi ki, o kadar umutluydu ki hayata karşı, düzelecek dayı derdi herşey bir gün düzelecek. Düzelmedi kızım düzelmedi, herşey tamamen altüst oldu." Boğazım düğümlendi cevap veremedim, Zeynep ablayla olan son konuşmamız geliyordu aklıma

3 gün önce

"Abla gidiyor musun?" Gülümseyip başını salladı "Ee misafirliğin kısası makbuldür." Sahte bir kızgınlıkla kaşlarımı çattım "Burası senin evin abla, insan hiç evinde misafir olur mu?"

"Olur Ayla, bu evden gelinlikle çıktın mı kefenle dönersin anca, ben bu eve kefenle döneceğim ama bakalım ne zaman?" Ellimi koluna attım "Tövbe de abla aaa."

"Burası bana yabancı Ayla, bu koca konağa herkesi sığdırdılar da bana bir odayı çok gördüler oysa ben eşikte yatmaya bile razıydım." Başımı salladım "Onlarda kendilerince senin iyiliğini düşünüyorlar abla işte güzel bir yuvan olsun, iyi bir ailen olsun istiyorlar." Burukça yutkundu "Bana buradan daha güzel bir yuva, bunlardan daha bir güzel aile olamaz, keşke başkasıyla bir yuva kurmamı isteyeceklerine burayı bana güzel bir yuva yapsalardı," o kadar çok kırgın gözüküyordu ki, o kadar üzgün ve yorgun "Keşke başkasıyla iyi bir aile kurmamı isteyeceklerine kendileri bana iyi bir aile olsaydı."

"Samet hâlâ aynı mı abla?" Gözleri ilk kez umutla, neşeyle parlamıyordu, ilk kez umutsuz kalmıştı "Eve döndüğümden beri daha beter olmuş hâlde, ara sıra buraya da gelemezsem öleceğim orada, dedim onlara beni tekrar göndermeyin dedim." Demişti ama Edip ağa Nuh demiş peygamber dememişti göndermişti kızını tekrar "Allah'tan umut kesilmez abla, hem sen hep demiyor musun herşey düzelecek, bu günler geride kalacak, hep birlikte güzel günler göreceğiz."

"Ben güzel günler göreceğime olan umudumu kaybettim. Acaba diyorum biliyor musun, beni Samet'le değilde Nedim'le evlendirselerdi ne olurdu, bir kere olsun babam parayı değil de beni düşünseydi ne olurdu?! Beni Nedim'le, sevdiğim adamla evlendirselerdi ne olurdu?!" Mutlu olurdu, sevdiği adamla evlense şuan bu hâlde olmazdı. Herkes avluya çıkınca sustu "Abla heskesle vedalaşıp beni unuttun mu?" Baran sitem ettikten sonra ablasına sarıldı "Unutmadım, bulamadım seni."

"Seviyorum kız seni, bir şey olmaz, bu seferlik affediyorum ama bir sonrakine affedemem." Zeynep abla gülümsedi "Baran hatırlarsan seni ilk affeden bendim, kevroşk. Şimdi sen beni affetmiyorsun?" Baran'a tavşan denmesi herkesi gülümsetti, Baran geri çekilip sahte bir kızgınlık ifadesine büründü "Tavşan demeseydin iyiydi, neyse tamam tamam hadi." Edip ağa boğazını temizleyip konuştu "Geç oluyor, hadi sen git kızım."

"Gidiyorum zaten baba," Avludan çıkarken arkasına dönüp hepimize el salladı "Allah'a emanet olun." Arslan dışarıya kadar geçirmek istedi ablasını "Sende mışko sende." Zeynep abla kaşlarını çattı "Vallahi bana bir daha fare dersen, döverim seni." Arslan gülerek ablasına sarıldı "Tamam lan kızma." İkisi de avludan çıkarken, Zeynep abla bana döndü "Bu seni çok seviyor Ayla." Gülümsedim "Biliyorum Abla, biraz daha kendini toparlasa çok daha iyi anlayacağım bunu." İkisi de gülerek kapıdan çıktı, Arslan onu dışarıya kadar geçirdikten sonra tekrar geri döndü.

Bugün

O gün sonkez konuşmuştu, bizimle. O gün sonkez sarılmışlardı ablalarına, o gün sonkez şakalaşmışlardı onunla, Edip ağa son kez onun yüzüne karşı kızım demişti. Sanki anlamıştı Zeynep abla öleceğini, ya da önceden kafasında kurmuştu intihar edeceğini, bilmiyorum ama umudu tükenmişti hayata karşı, o kadar çok isterdim ki şuan burada olmasını, gülümsemesini, bizi azarlamasını, bizimle şakalaşmasını. Keşke gönlünce yaşayabilseydi, keşke mutlu olabilseydi, keşke geri dönebilseydi.

Taziyesi çok kalabalıktı, o kalabalığın arasından gidip gelirken Edip ağa gözüme çarpıyordu, pişmanlığı onu yiyip bitiriyordu, vicdanı hesap soruyordu ondan, kızının acısı yüreğini yakıp kavuruyordu.

Bilmiyordu, bilseydi böyle bir şey olacak gönderir miydi hiç kızını?

Hatice anne feryatlarıyla ortalığı yıkıyordu, kahrolmuştu, perişandı.

Keşke Zeynep abla yaşarken bu kadar kıymetli olsaydı, bu kadar değer verselerdi ona.

Öldükten sonra mezara getirilen çiçeğin ölüye ne faydası var ki?

 

Yazarken çok duygulandığım bir bölümdü, Zeynep'e veda etmek zordu.

Nedim ve Zeynep'i yarım bırakmak, çok acıttı. Onlara özel bir hikaye yazmayı planlıyorum, her ne kadar sonu aynı olsa da, en azından onların hikayelerini,neler yaşadıklarını bileceğiz. Siz ne dersiniz?

Oy verip destek olmayı unutmayınnn ileriki bölümlerde görüşmek üzere, sizleri çooookkkk seeeviiiyoorummm<33

​​​​​

 

Bölüm : 21.12.2024 17:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...