@damla___0
|
Eve geldiğimde, babamla annem harıl harıl bir şeyler konuşuyordu, kardeşim Mert başını eğmiş oturuyordu "Öldürecekler beni! Ama baba vallahi o da bana vurdu." Babam kıpkırmızı kesilmiş adeta ecel terleri döküyormuş gibi de terlemişti "Belki bir şey yapmazlar." Babam sinirle fırladı "Ne demek bir şey yapmazlar Hanım, adamların yeğenini dövmüş senin ahmak oğlun!" Olayları anlamaya çalışıyordum ama bu çabam boşaydı "Baba tek taraflı saldırmamışki ikisi de birbirini dövmüş, emin ol bunlar genç, toylar daha diyip geçerler. Hem kimin oğlu ki bu çocuk da bu kadar telaş yarattı?" Babam çenesini ovuşturdu "İnşallah ama ben pek öyle olacağını düşünmüyorum, bu çocuk Şan-" Babam daha cümlesini bitirmeden, evin kapısı sertçe vurulmaya başlandı "İhsan Bey! İhsan Bey!" Pencereden dışarı baktığımda kalabalık bir grup bellerinde silahla aşağıda, bir gurupta kapının önünde bekliyordu "İhsan in lan aşağıya!" Babam kapıya yeltendiğinde onu tuttum "Baba dur, bunların ne yapacağı belli değil." Annem de araya girdi "İhsan çıkma Allah aşkına!" Annem babamı tutmaya çalışırken, ben çıktım kapının önüne "Buyrun?" Aşağıdan bir adam, merdivenlerden yavaş yavaş yanıma çıktı "Baban kendi çıkmaya cesaret edemedi de kızını mı gönderdi?" Adama doğru bir adım attım, o sırada da babam dışarı çıktı "Babamın cesaretini sorgulamak sana mı kaldı, kimsin sen?" Adam alaycı bir tavırla dudağının kenarından gülümsedi "Ben Şanoğlu ailesinden Edip Şanoğlu'nun ortancı oğlu Arslan Şanoğlu. Şimdi içeri gir bende babanla hesaplaşayım!" Duyduğum isim ve soyisimle kanım çekildi, tenim buz kesti "Sizlere saygım sonsuzdur, size saygım yıllardır anlatılan mertliğinizden adamlığınızdandır. Ağamışsınız, paşamışsınız, bu gram umrumda değil ama eğer anlatılan kadar adamsanız bir babayla karısının, kızının, çocuklarının önünde hesaplaşmazsınız." Arslan çatık kaşlarını biraz daha çattı "Adın ne senin?" Bir babama baktım, bir de Arslan'a "Ayla." Arslan başını salladı "Ayla babana söyle oğlunu iyi eğitsin." Babam bir şey söylememe izin vermeden araya girdi "Benim oğlan bilememiş sizin yeğeniniz olduğunu, rica ediyorum affedin sizde. Ağam bunlar daha çok gençler, hata etmişler işte." Arslan alaylı bir tavırla gülümsedi "Gidiyorum şimdi İhsan bey," başını bana çevirdi "Bir babayla karısının, kızının, çocuklarının önünde hesaplaşmam," tekrar babama döndü "Ama bir daha böyle bir şey olursa burada size ait tek bir toz tanesi bile bırakmam! Sizin bugün ki hareketinizde cezasız kalmayacak!" Arslan ve adamları kapıdan çıkarken, amcamın oğlu Yaman koşarak içeri girdi, Arslan ve adamları ona da ters bir bakış attıktan sonra arabalarına binip gittiler "Amca bunların burada ne işi var?!" Babam rahat bir nefes alarak gülümsedi "Hâl oldu boşver oğlum, sen hayırdır niye böyle geldin?" Yaman hepimizin suratına tek tek baktı "Haberiniz yok mu Amca?! Kıyamet koptu amca, haberiniz yok mu?" Babam kaşlarını çattı "Lan ne oldu?" Yaman başını iki yana salladı "Sorma amca Latif amcanın küçük oğlu Murat, Şanoğlu aşiretinin torunu Efsun ile kaçmışlar." Babam tekrar buz kesti "Ne demek kaçmışlar, nereye kaçmışlar?" Yaman daha cevap veremeden, kapı büyük bir gürültü ile açıldı, Arslan'lar tekrar gelmişti, belli ki Arslan'da yeni duymuştu. Hepsi silahını bizimkilere doğrulttu, Arslan silahıyla babama doğru yaklaştı "Siz akıllanmaz mısınız!?" Babamla Arslan'ın arasına girdim, babam beni omuzlarımdan tutup kenara çekti "Dur kızım." Annem beni arkaya yanına doğru çekti. Yaman kulağıma doğru eğildi ve fısıldadı "Ailenin tek evlilik çağındaki bekar kızı sensin." Yutkundum. Bu berdel demekti, bu kurban vermekti, bu hayallerimden kopuşumdu, bu kader ve keder arasında savaş demekti. Latif amcamın kızı yoktu, dört erkek evladı vardı, berdele kimseyi feda edemezdi. Başımı anneme çevirdim gözleri dolu dolu bana bakıyordu, bu gerçekten de berdel demekti, bu kurban sensin demekti. Ama berdel yapacaklar mıydı? Belki yapmazlardı, berdel yapmayıp da ne yapacaklardı can mı alacaklardı? O an Arslan'ın da bakışlarının üzerimde gezdiğini hissettim "Ağam inanın bana şuan yanlış kişinin kapısındasınız, bizim Yaman gelmeyene kadar haberimiz bile yoktu." Arslan'ın arkasında ki adam konuştu "Siktir lan, insanın kardeşinden haberi olmaz mı?! Söyle lan nereye götürmüş yeğenin bizim kızımızı?!" Babam başını iki yana salladı "Vallahi de billahi de bilmiyorum, bilsem söylemez miyim, canımı tehlikeye atar mıyım, Şanoğlu ailesinden bugüne kadar kim bir şey saklayabilmeye cesaret etmiş de ben edeyim?" Arslan sinirle silahını babama dayadı "Kes lan sesini. Size bu cesaret nereden geliyor lan!? Sizden tek bir adamı bile sağ bırakmayacağım, kimsiniz oğlum siz?" kapı tekrar ardına kadar açıldı, içeri kalabalık bir grup daha girdi. Allah'ım yalvarırım bu sefer bu kapı hayırlı birşey için açılsın "Abi indirin silahları, berdele karar verilmiş." Arslan'lar duydukları sözle silahlarını yavaş yavaş indirirken, babam kıpkırmızı kesildi "Yaman koş dedenin yanına! Berdel kimin kızıyla yapılacakmış diye sor." Yaman bir iki adım babama yaklaştı "Senin kızından başka kim olucak amca, başka evlilik çağında kimse yok ki?" Babam öfkeyle Yaman'a bağırdı "Git sor dedene?" Yaman koşarak bahçeden çıktı. Babam başını hafifçe geriye çevirip bana baktıktan sonra tekrar Arslan'a döndü "İndir ağam silahını ben canımdan daha ağır bir bedel ödeyecekmişim." Arslan silahını tekrar beline soktu "Latif iti karısını çocuklarını toplayıp kaçmış İhsan, onun için oraya gitmedim de tekrar buraya geldim!" Amcam kaçmış mıydı? Burada herkesi zorda bırakıp kaçmış mıydı? "Sizin kardeşinizden bile haberiniz yok oğlum!" Kaşlarımı çattım "Senin kuzeninin de pek haberi yokmuş galiba kardeşi yanından, aynı evden kaçıp gitmiş, en azından bizim evimiz barkımız, mahallemiz ayrı." Sertçe bana döndü "Sen kes kesisini." Mert derin bir iç çekti "Abla sen çok girme aralarına." Arslan, Mert'e doğru bir adım attı "Seninle de sonra görüşücem," Kapıdan çıkmak için arkasına döndü "Ayla sen gerçekten de çok girme aramıza bildiğim, duyduğum kadarıyla ailede başka evlilik çağında kız yok, Ee benimde amcamın oğlu yok. Sonuçta karım olacaksın, aramız şimdiden bozulmasın dimi?!" Sinirle kapıyı çarptı ve çıktı arkasından da adamları diye adlandırdıklarım. Babam yere çöktü, yanına eğildim "Baba benimle Arslan'ı mı berdel yapacaksınız?" Babam elini boynuma atıp bana sarıldı "Allah kahretsin, Allah kahretsin. Allah Latif'in de oğlunun da Efsun'unda belasını versin!" Bunu evet diye algılamıştım, öyleydi de zaten "Baba niye Murat'ın hatasının bedelini biz ödeyeceğiz? Niye ablam ödeyecek? Neden baba!?" Annem ağlamamak için direnen bir sesle konuştu "Berdel olmayacakta ne olacak, bizi yaşatırlar mı sanıyorsun, Şanoğlu bunlar Şanoğlu kimseyi bırakmazlar bizden!" Babam saçlarıma bir öpücük kondurup ayağa kalktı "Gönlünüzü ferah tutun bakalım deden ne demiş?" Babam beni elimden tutup dışarı çıkardı "Bin arabaya dedenlere gidelim." Babamı dinleyip hemen arabaya bindim, babamda ardımdan arabaya binip, dedemlerin konağına doğru sürmeye başladı "Baba onların umrumda mı benim berdelle evlenmem, evlendikten sonra cehennemi yaşayacak olmam! Değil!" Babam elini direksiyona vurdu "Sus! Ayla o kadar çaresizim ki, sus! Ya hepimizi öldürecekler ya da seni evlendirecem. Ayla kızım yemin ediyorum çok çaresizim!" Gözlerim doldu bir süre sustum sonra derin bir iç çektim "Baba başka bir şey yapamaz mısınız, baba nolur?" Babam gözlerini yoldan ayırmadı "Özür dilerim kızım, sadece özür dilerim." Bir günde herşey berbat olmuştu, bir günde tüm hayatım kararmıştı "Ne demek özür dilerim baba, baba ne demek özür dilerim!? Baba benim tüm geleceğim, hayatım, biter, baba!" Babam konağın önüne kadar tek kelime daha etmedi, konağın önüne geldiğimizde, hızla arabadan inip konağa girdik "Baba sana tek bir şey soracağım, berdel kimin kızı ile yapılacak?" Dedem gözleriyle beni işaret etti "Senin kızınla tabi, başka evlilik çağında kız mı var ailede?" Başımı eğdim "Dede ben istemiyorum." Dedem beni duymamazlıktan geldi "Oğlum kan döküleceğine berdel olsun, bu daha iyidir." Babam yumruğunu sıktı "Baba anlıyorum ancak Murat'ın yaptığı bir hatanın bedelini niye benim kızım ödüyor, niye Latif adam gibi yaptıkları hatanın arkasında durmayıp kaçıyor, hepimizi zorda bırakıyor? Bunun bir bedeli olamayacak mı?" Dedem başını iki yana salladı "Napayım, kendi oğlumu mu öldüreyim?" Babam öfkeyle bağırdı "Ben napayım, kendi kızımı mı feda edeyim?!" Babam o kadar üzgün ve çaresiz gözüküyordu, onu ilk kez bu kadar çaresiz görmüştüm "Sesini alçat! Bu kız Arslan Şanoğlu ile evlenecek, kan dökülmeyecek o kadar! Son sözümde budur!" Umarım ki bu senin Dünya'daki son sözündür, babam başını eğmekle yetindi. Babamın en büyük abisi söze girdi "İlk senin kapına geldiklerine göre ilk seni öldürecekler İhsan, sen ölmek istiyorsun? Haa eğer istemiyorsan bırak bu berdel olsun!" Babama birşey olmasının düşüncesi bile korkunçtu "Olsun amca, berdel olsun." Benim konuşmamla herkes bana döndü "Haa bak kızda kabul etti, afferin kızım, başka seçeneğin de yoktu zaten. Benim kızların hepsi evli, bekar olsaydı onlardan biri evlenecekti mesela." Başımı salladım "Öyledir amca." Dedem memnuniyetle gülümsedi "Aferin benim güzel torunum, öyle nişanla felanla da çok uğraşmayacaklarmış zaten hemen bir kına gecesi, hemen bir düğün," Tekrar başımı salladım, dedem rahat bir şekilde arkasına yaslandı "Eh yarın gelip istesinler o zaman." Babam kısık bir sesle "Tamam." dedi. Aklıma hemen Arslan geldi onun öfkeden deliye dönmüş hâli. Normalde de öyle öfkeli, ters bir yapıya mı sahipti acaba? Dilerim ki değildir. Okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum💐 Hızlı bir bölüm oldu çünkü gelecek bölümler için fazlasıyla sabırsız ve heyecanlıyım ✨ İleriki bölümlerde görüşmek üzere<3 |
0% |