Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@damladeniz.1903

 

Rüya, verandada oturmuş, sabah kahvesini yudumlarken kitabına dalmıştı. Ormanın serin sabah esintisi yüzüne vuruyor, kuşların cıvıltıları ruhuna huzur katıyordu. Son günlerde, şehir hayatının kaosundan kaçıp kendini bu dağ evinde bulmuştu. Her sabah aynı ritüelle uyanıyor, kahvesini alıp verandaya çıkıyor ve ormanın huzurunu içine çekiyordu. Ancak bu huzur dolu sabah, dışarıdan gelen ani bir gürültüyle kesildi.

İlk başta uzak bir yerden gelen köpek havlaması sandı, ancak sesler hızla yaklaştı. Havlamalar daha da gürültülü hale gelirken araya bir adamın neşeli bağırışları karıştı. Rüya, şaşkınlıkla başını kaldırdı ve evin yanına doğru baktı. Gözlerini kısarak dikkatle izledi. Yan komşusu Ateş büyük siyah bir köpekle bahçesinde koşuşturuyordu. Köpek, heyecanla topun peşinden koşuyor, her yakaladığında gururla havlıyordu.

Rüya bu manzarayı bir süre izledi, ama huzurunun bozulduğu her an öfkesi artmaya başladı. Burası, sessizlik ve huzur aradığı bir kaçış noktasıydı. Şehirdeki gürültüden kaçıp dağlara sığınmışken, şimdi yanındaki gürültücü komşusu yüzünden rahatsız oluyordu. Ateş ve köpeği, bu sabah ona beklediği sakinliği vermek yerine sinirlerini germişti.

Kahvesini masaya bıraktı, kitabını kapatıp derin bir nefes aldı. Birkaç dakikadır kafasındaki sorular dönüp duruyordu: Bu adam hep böyle mi olacak? İlk tanıştıklarından beri Ateş’in rahat ve umursamaz tavırlarına alışamamıştı. Her hareketinde bir alaycılık vardı, sanki çevresindekileri rahatsız etmekten keyif alıyormuş gibi. Ama bugün sabrı tükenmişti. Köpeğin sürekli havlaması ve Ateş’in bu durumu hafife alması, Rüya’yı daha da rahatsız etmişti.

Daha fazla dayanamayıp ayağa kalktı ve bahçenin kenarına doğru yürüdü. Ateş’in köpeği Noir, büyük, enerjik ve kontrol edilmesi zor görünen bir hayvandı. Her adımıyla toprağa büyük patileriyle basıyor, etraftaki dalları kırıyor ve çimenleri eziyordu. Rüya köpeği izlerken Ateş’in de onun kadar enerjik olduğunu fark etti. Adam sürekli koşturuyor, köpeğiyle neşeyle oynuyor, sanki başka kimse yokmuş gibi davranıyordu.

Rüya derin bir nefes aldı, kendini sakinleştirmeye çalıştı, ama sabahın bu huzur dolu saatinde böylesine rahatsız edilmek içindeki öfkeyi artırıyordu. Daha fazla dayanamayıp yüksek bir sesle seslendi:
“Ateş! Biraz daha sessiz olabilir misiniz?”

Ateş, Rüya’nın sesini duyduğunda bir an duraksadı. Elinde tuttuğu topu yere düşürdü ve şaşkınlıkla Rüya’ya döndü. Yüzündeki gülümseme, Rüya’nın kızgınlığını fark etmemiş gibi, hâlâ sıcak ve samimiydi. "Günaydın Rüya!" dedi, sesinde doğal bir neşe vardı. "Sana köpeğimi tanıştırayım, bu Noir. Biraz fazla enerjik ama dost canlısıdır."

Rüya, Ateş’in rahat tavırları karşısında içindeki öfkeyi kontrol etmekte zorlanıyordu. Sabah sabah rahatsız edilmenin yanı sıra, Ateş’in bu durumu hafife alması onu daha da sinirlendirmişti. Gözlerini Noir’e çevirdi. Köpek büyük ve güçlüydü, havlamaları yankılanıyor ve doğanın sessizliğini paramparça ediyordu. Rüya, Ateş’e geri döndü ve sert bir şekilde konuştu.

"Bu kadar gürültü yapmanız gerçekten gerekli mi?" diye sordu, sesi sabırsız ve sinirliydi. "Sabahları biraz sessizlik istiyorum, ama sizin köpeğinizin havlamalarından başka bir şey duyamıyorum."

Ateş, Rüya’nın bu çıkışı karşısında hafifçe kaşlarını kaldırdı ama gülümsemesini bozmadı. "Kusura bakma," dedi alaycı bir rahatlıkla. "Noir, enerjisini atması gereken bir köpek. Biraz gürültü yapabiliyor, ama merak etme, zararsızdır."

Rüya derin bir nefes aldı. Ateş’in umursamaz tavırları onu daha da öfkelendiriyordu. Sessizlik ve huzur aradığı bu dağ evinde, her geçen gün onunla uğraşmak zorunda kalıyor gibi hissediyordu. "Buraya huzur bulmak için geldim, gürültüyle baş etmek için değil," dedi sertçe. "Köpeğinizi kontrol altında tutamazsanız, bu duruma daha fazla katlanamayacağım."

Ateş, Rüya’nın bu kadar sert tepki vermesine şaşırmıştı. Gözlerinde hafif bir şaşkınlık belirdi ama kısa süre sonra omuz silkti. "Tamam, anladım," dedi, sesi yine aynı alaycı tondaydı. "Daha sessiz olmaya çalışırız, ama Kara hareket etmeyi seviyor. Doğanın tadını çıkarıyor sadece."

Rüya, Ateş’in bu tavrı karşısında kendini tutmakta zorlanıyordu. Onun bu kadar rahat ve umursamaz davranması, her kelimesinde alaycı bir gülümsemeyle konuşması, Rüya’nın sinirlerini zorluyordu. "Umarım gerçekten sessiz olursunuz," dedi sert bir sesle. "Bu huzuru daha fazla bozmaya hakkınız yok."

Ateş, Rüya’nın gözlerine baktı, bir an sessiz kaldı. Sonra tekrar gülümseyerek Noir’in başını okşadı. "Merak etme Rüya," dedi, sesindeki alaycı ton hâlâ hissediliyordu. "Huzurunu bozmamaya çalışacağım."

Rüya, onun bu sözlerinin ardında gizlenen alaycılığı açıkça hissetti. Daha fazla konuşmaya gerek olmadığını düşünerek ters bir bakış attı ve hızla verandasına geri döndü. Kahvesini eline aldı ama artık tadı kalmamıştı. İçindeki huzur tamamen yok olmuştu. Verandadaki koltuğuna tekrar oturduğunda, aklından geçen tek şey Ateş’in sinir bozucu rahat tavırlarıydı.

Bir süre sessizce oturup kitabına baksa da bir türlü odaklanamıyordu. İçinde biriken öfke, onun düşüncelerini bulandırıyordu. Ateş’in bu kadar umursamaz olması, köpeğinin sürekli havlaması ve her şeye rağmen gülümsemesi… Rüya, onun nasıl bu kadar rahat olabildiğini anlamıyordu. Kendi dünyasında her şeyin mükemmel olduğunu düşünmüş gibi davranıyordu.

Bir süre sonra derin bir nefes aldı ve kendine sakinleşmek için bir yol bulmaya çalıştı. Gözlerini kapattı, doğanın seslerine odaklanmaya çalıştı. Kuş cıvıltıları, hafif esen rüzgar, ağaçların hışırtısı... Ama Ateş ve Noir’in varlığı, bu huzurlu manzaranın üzerinde gölge gibi asılıydı. Bu adam hep böyle mi olacak? diye düşündü Rüya.

Aynı gürültü, aynı umursamazlık, aynı alaycı gülümseme. Daha şimdiden bu durumun bitmek bilmeyeceğini hissediyordu. Ateş’in Noir’le geçirdiği her sabah, Rüya’nın sabrını biraz daha zorluyordu. Onunla bu şekilde tartışmak istemiyordu, ama Ateş’in alaycı tavırları başka bir yolu bırakmıyordu.

Rüya, kitabını kapatıp verandadan kalktı. İçeriye girdiğinde aklındaki düşünceler onu daha da huzursuz ediyordu. Bu evde huzur bulmak için gelmişti, ama şimdi bir komşu yüzünden sabahlarının huzuru kaçmıştı. Belki başka bir yol bulabilirim diye düşündü. Ama o sabah, Ateş’le olan tartışmaları ve Noir’in havlamaları zihninde yankılanmaya devam etti.

Rüya, Ateş’le yaşadığı tartışmanın ardından içindeki öfkeyi yatıştırmakta zorlanıyordu. Onun rahat ve alaycı tavırları, sabahın huzurunu tamamen bozmuştu. Ateş’in gülümseyerek özür diler gibi yapması ama aslında hiç de ciddiye almadığını hissettirmesi, Rüya’nın sabrını taşırmıştı. İçeride bir köşede oturmuş, verandadan izlediği doğa manzarası bile ona huzur vermemeye başlamıştı. Bir şeyler yapmalı, bu sinirini yatıştırmalıydı.

Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Dağın serin havasını içine çekti, ama zihninde dönen düşünceler bu huzuru hissetmesine engel oluyordu. Neden böyle rahat olabilir ki? diye düşündü. Hiç kimseyi umursamıyor, her şeyi oyun gibi görüyor. Biraz daha anlayışlı olamaz mıydı?

Oturduğu yerde duramayacağını hissetti. Ayağa kalktı, masadaki anahtarlarını aldı ve hızlıca dışarı çıktı. Ormanda bir yürüyüş yapmanın onu sakinleştireceğini düşündü. Sessiz, huzur dolu patikaları, ağaçların arasında uzanan patikaları seviyordu. Orman, ona her zaman dinginlik verirdi. Zihnini boşaltabileceği, sadece doğanın seslerini dinleyebileceği bir yerdi. Şu an, tam da buna ihtiyacı vardı.

Rüya, adımlarını hızlandırarak patikaya doğru ilerledi. Evin arka tarafında başlayan bu dar yol, ormanın derinliklerine kadar uzanıyordu. Güneş ışınları ağaç dallarının arasından süzülüyor, yerdeki çam iğnelerinin üzerine yumuşak gölgeler düşüyordu. Rüya, doğanın bu sessizliğine doğru ilerledikçe biraz olsun rahatlamaya başladı. Kalbindeki sıkışıklık, Ateş’in rahatsız edici varlığı ve gürültücü köpeği Noir’in havlamaları uzaklaşmış gibiydi.

Yavaş adımlarla ilerlerken çevresine bakmaya başladı. Orman her zamanki gibi huzurluydu. Kuşların cıvıltıları ve rüzgarın ağaç dallarını sallaması, Rüya’nın içinde bir dinginlik yaratıyordu. Belki de fazla sert davrandım, diye düşündü bir an. Ama hemen ardından, Ateş’in alaycı gülümsemesi gözlerinin önüne geldi. O an tekrar sinirlendi. Hayır, onun tavrı gerçekten sinir bozucu!

Rüya, yavaşça derin bir nefes aldı ve yürümeye devam etti. Doğanın içinde olmak her zaman onun için bir kaçıştı. Şehirdeki hayatından, karmaşadan, insanlardan uzaklaşmak için bu dağ evine gelmişti. Ama şimdi, tam bu kaçış noktasında, Ateş gibi biriyle karşılaşmış olması ona büyük bir talihsizlik gibi geliyordu. Onun bu kadar gürültücü ve rahat olması, Rüya’nın istediği huzuru elinden alıyor gibiydi. İçinde biriken bu öfkeyi atmak için daha uzun süre yürümeye karar verdi.

Patika, biraz daha derinlere doğru kıvrılıyordu. Rüya, ormanın derinliklerine girdikçe içindeki öfke yerini biraz olsun dinginliğe bırakıyordu. Adımlarını yavaşlattı ve etrafındaki ağaçlara baktı. Ağaç gövdelerinin yüksekliği, ona her zaman bu dünyanın ne kadar büyük ve karmaşık olduğunu hatırlatırdı. Doğa, her şeyin üstündeydi ve insana küçüklüğünü hissettiriyordu.

Bir süre daha yürüdükten sonra, büyük bir ağacın gövdesine yaslanarak durdu. Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Kalp atışlarının yavaşladığını hissediyordu. Doğanın bu sessizliği, her zaman ona iyi gelirdi. Ateşle yaşadığı tartışmayı düşündü. Belki de onu bu kadar sinirlendiren, sadece Ateş’in rahatlığı değildi. Rüya, her zaman kontrolü elinde tutmayı seven biriydi. Kendi alanında, kendi dünyasında bir başkasının bu kadar rahatça var olması, onun dengelerini bozuyordu. Bu yüzden Ateş’in alaycı tavırları, onu düşündüğünden daha fazla etkilemişti.

Ama her ne olursa olsun, Rüya’nın en büyük isteği huzurdu. Ve Ateş, bu huzuru bozan bir unsur olarak hayatına girmişti. Köpeği Noir’in sürekli havlamaları, Ateş’in ona alaycı bir şekilde yanıt vermesi… Tüm bunlar, Rüya’nın yalnız kalma arzusuyla çelişiyordu. Oysa buraya kendi sesini dinlemeye, kendini bulmaya gelmişti.

Rüya, bu düşüncelerle bir süre daha ağacın dibinde oturdu. Yavaşça gözlerini açtı ve etrafına baktı. Ormanın içindeki bu sessizlik, ona gerçek huzuru hatırlatıyordu. Kendini bulmak için buraya gelmişti, ama Ateş’in varlığı, onun bu süreçte engel oluyordu gibi hissediyordu. Bir an için, bu durumu nasıl çözebileceğini düşündü. Ateş’le tekrar karşılaşırsa ona nasıl yaklaşacağını kafasında canlandırmaya çalıştı. Ama her düşündüğünde yine o alaycı tavırları hatırlıyor ve sinirleniyordu.

Bir süre sonra ayağa kalktı ve yürümeye devam etti. Patika onu daha derinlere götürdü, yolun sonunda küçük bir açıklığa çıktı. Burada durdu ve derin bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp ormanın kokusunu içine çekti. Çam ağaçlarının, toprağın, yaprakların kokusu ona kendini daha iyi hissettirdi. Burada, Ateş yoktu. Gürültü yoktu. Sadece doğa vardı.

Ancak içten içe, bu huzurun kalıcı olmadığını da biliyordu. Ateş, yan komşusuydu ve kaçamayacağı bir gerçeği temsil ediyordu. Onunla daha fazla yüzleşmek zorunda kalacaktı. Bu düşünce Rüya’nın içini sıkıştırdı. Ama belki de bu yüzleşmeyi daha sakin bir şekilde yapabilirdi. Ateş’in tavırları ne kadar sinir bozucu olursa olsun, Rüya kendini kaybetmemeliydi.

Ormandaki bu yürüyüş, Rüya’yı biraz sakinleştirmişti ama aklında hâlâ bir huzursuzluk vardı. Yine de geri dönmeye karar verdi. Patikadan eve doğru yürürken içindeki düşünceleri bir kenara bırakmaya çalıştı. Orman ona bir nebze olsun huzur vermişti, ama gerçek çözüm, belki de Ateş’le olan bu gergin ilişkiyi bir şekilde yönetmekten geçiyordu.

Eve vardığında, verandasına oturdu. Ateş’in bahçesinden hâlâ sesler geliyordu, ama bu sefer Rüya onları daha az umursamaya çalıştı. Kendi içine dönerek sakinleşmeyi öğrenmeliydi. Belki de Ateş’in alaycılığı, onun kendine güvenen yapısının bir parçasıydı. Bu süreçte, Rüya da kendine güvenmeli ve bu durumu en iyi şekilde yönetmeliydi.

Rüya, kahvesinden bir yudum aldı ve derin bir nefes çekti. Evet, Ateş zor bir komşu olabilirdi, ama bu ona huzurunu tamamen kaybettirecek kadar büyük bir sorun olmamalıydı.

 

 

güzel yorumlarınızı bekliyorum kuşlarım. oy vermeyi de unutmayalım. şu küçük yazarınızın biraz yazmak için teşvike ihtiyacı var da 😘😘🙏

Loading...
0%