@damladeniz.1903
|
Rüya, sabahın erken saatlerinde dağ evinin verandasında, çevredeki doğanın huzurunu içine çekiyordu. Ateş ve Noir’le yaşadığı son birkaç gün, ona beklenmedik bir keyif getirmişti. Yalnızlıkla dolu olan bu kaçış planı, Ateş’in enerjisi ve Noir'in neşesiyle renklenmişti. Ama bu sabah, Rüya biraz yalnız kalıp düşünmek istiyordu. Aklında bir süredir çiçek almak vardı. Evin havasını biraz canlandırmak, doğanın renklerini muhafaza etmek iyi bir fikir gibi gelmişti.En yakın kasabaya gitmeye karar verdi.Kahvesini bitirdikten sonra, arabasına bindi, motoru çalıştırdı ve yola koyuldu, dağ evinde yaklaşık yarım saatlik bir mesafeydi. Kasabaya doğru ilerlerken, geniş ormanlık alanlar ve dağ manzaralarının güzelliğine bir kez daha hayran kaldı. Ağaçların arasından süzülen güneş ışıkları,yol boyunca ona eşlik ediyordu. Arabanın radyosunda çalan hafif melodiler, keyfini daha da artırıyordu. Bugün kendini iyi hissediyordu. Dağ evinde taşındığından beri ilk defa, orada yaşayan güzellikleri daha derinden hissetmeye başlamıştı. Ancak aklında başka bir şey de vardı: Ateş. Son günlerde onunla daha fazla vakit geçiriyordu, kendini ona daha yakın hissediyordu. Ateş'in rahat tavrı, nazikliği ve enerjisi, Rüya'nın içindeki duvarları yavaş yavaş kırmıştı. Ama bu hislerini kabul etmemeye devam ediyor kaçıyordu. Belki de sadece iyi bir arkadaşlık diye düşündü kendi kendine. Hem yalnızlığı hem de Ateş ve Noir ile kurduğu dostluk, ona içsel bir huzur getirmişti.Onların varlığının onu mutlu ettiğini inkar edemezdi. Kasabaya vardığında Rüya, arabasını çiçekçi dükkânının önüne park etti. Küçük, sevimli bir dükkan olan çiçekçiye adım attığında, içerideki güzel kokular ve renkli çiçekler ona bakıyordu. Rengarenk çiçekler arasında dolaşırken, evine en uygun olanları seçmeye başladı. Rüya, mor lavantalar, pembe güller ve sarı papatyalarla dolu birkaç saksı aldı. Bu çiçekler, evin doğal havasına mükemmel uyum sağlayacaktı. Çiçekler bahçelerine renk katacaktı. Arabasının arka koltuğuna yerleştirip, eve dönmek için yola koyuldu. Geri dönüş yolunda güneş, ağaçların arasından salınıyor, hafif bir rüzgarın sesini işitiyordu. Rüya, keyifli bir şekilde yola devam ederken, bir anda arabadan tuhaf bir ses geldi. Motor bir süre sonra garip bir şekilde sarsıldı ve ardından durdu. Rüya, direksiyonu kavradı ve kenara çekti. Motor tamamen durmuştu. Rüya'nın kalbi hızla atmaya başladı. Ne yapacağını bilemedi. Rüya'nın içinde bir endişe belirdi. "Ne oluyor?" diye mırıldandı, direksiyonu tutarak. Yolun ortasında, bozulmuş bir araba ile kalakalmıştı. Telaşa kapılmak istemiyordu.Arabadan inip motor kaputunu açtı, ama araçtan pek anlamadığı için nereye bakacağını bilemiyordu.Telefonu çıkardı ama bu dağın başında sinyal çekmiyordu. Birkaç dakika boyunca motorun başında çaresizce durduktan sonra, bir ses duydu.Tam o sırada uzaktan gelen bir motor sesi duyuldu. Başını çevirip yola baktığında, bilinen bir kamyonetin yavaş yavaş ona doğru yaklaştığını gördü. Ateş'in kamyoneti! Rüya bir an rahatladı, ama aynı zamanda içinde bir heyecan da belirledi. Ne güzel bir tesadüf! diye düşündü. Ateş’in arabası durdu. "Rüya?" diye seslendi Ateş, hafif şaşkınlıkla. "Her şey yolunda mı?" Rüya, mahcup bir gülümsemeyle başını salladı. "Sanırım arabam bozuldu," dedi biraz çaresizlik bir ifadeyle. "Motor garip sesler çıkardı ve durdu.” Mert, gülümseyerek arabasından indi. Yüzünde her zamanki o rahat ve samimi ifadeyle Rüya'nın yanına geldi. "Merak etme, bakarız" dedi. "Belki küçük bir şeydir.” Rüya, Ateş'in bu rahat tavrına karşı biraz sakinleşti. Ateş, motoru incelemeye başladı. Birkaç dakika boyunca motorun farklı parçalarına göz attı, arada “ bir sorun yok gibi duruyor ” dedi Ateş, Rüya'ya bakarak. “Ama merak etme. Eğer istersen, kasabaya geri döneriz veya bir tamirci çağırırız.” Normalde böyle paniğe kapılabileceği biriydi, ama Ateş'in sakin tavrı, her şeyi kontrol altında tutuyormuş gibi hissettiriyordu. “Tamirci iyi bir fikir gibi” dedi Rüya, hafif bir gülümsemeyle. “Ama sen gerçekten iyi misin bu işlerde?” Ateş, hafifçe güldürdü ve başını salladı. “Araba işlerine meraklıyımdır. Ama bir usta olduğum söylenemez.” Rüya, Ateş’in bu güven dağıtıcı karşısında biraz daha rahatladı. "Tamam" dedi. “yardım çağıralım. Bu arada, seni bu şekilde durdurmuş oldum. Kusura bakma.” Ateş, ona göz kırptı ve omuzuna dokundu. “ Sorun değil, aslında iyi oldu. Birlikte biraz vakit geçirmiş olacağız.” Rüya, bu sözlerin karşısında içten hafif bir heyecan hissediyordu. Ateş'in sıcaklığı ve nazik dokunuşu, içinde bir şeylerin çakmasına neden oldu. Gözlerini kaçırarak hafifçe yürüdü arabasına doğru. Ateş ise telefonunu çıkarıp en yakın tamirciyi aradı. Adam yakın olduğunu söyleyip en kısa sürede geleceğini söylemişti. Tamirci gelene kadar Ateş ve Rüya da araca yaslanarak onu beklemeye başladılar.Adam gelene kadar kendi aralarında sohpet etmeye başladılar. Adam söylediği gibi yirmi dakika sonra geldi, aracı kontrol edip işinin uzun sürecini söylemişti. Tek çare adamın aracını dükkanına götürmesi gerektiğiydi. Tüm bu konuşma boyunca Rüya sadece dinleyiciydi. Adam ve Ateş kendi aralarında nasıl halledeceklerini konuşuyorlardı. En son Ateş bana dönerek “adam arabayı götürsün. Sen de benimle eve gelirsin. Çıktığında da birlikte almaya gideriz . Zaten bir iki güne işi bitermiş.” Söyeleyebileceğim tek cevabı verdim ona. “Tamam” dedim.Zaten her şeyi halletmişti benim yerime. Anlamadığım içinde herseyi ona bırakmıştım. çiçekleri de eve götürmek istiyordu Rüya. "Çiçeklerim de arabada, onları da götürebilir miyiz?" Ateş, Rüya'nın arka koltuktaki çiçeklerine göz attı ve gözlerini parladı. "Tabii ki" dedi. "Bahçene çiçek ekmeye karar verdin demek? Harika bir fikir.” Ateş, Rüya'nın çiçeklerini arabadan alıp kendi kamyonetine yerleştirdi. Rüya Ateş'in arabasına doğru yürüdü. Ateş, arabasının kapısını Rüya'ya açtı ve hafif bir gülümsemeyle “Buyrun, hanımefendi,” dedi. Rüya, gülümseyerek arabaya bindi ve koltuğa yerleşti. Ancak emniyet kemerini takmaya devam ederken bir türlü beceremedi. Kemerin tokası bir yerde kilitlenmiyordu. Rüya her denemeden sonra başarısız oluyordu.Hafifçe sinirlenmeye başladı, kemerle uğraşırken sesli nefesini verdi ve kemerin tokasını biraz zorlamaya çalıştı, ama bir şekilde yerleştiremedi. Ateş, direksiyonda Rüya'yı izliyordu. Onun bu sevimli ve biraz da beceriksiz hali, Ateş'in yüzünü hafif bir gülümsemeyle oluşturdu. Rüya'nın sinirlenmeye başlaması fark edince, hafifçe gülümseyerek eğildi ve elini Rüya'nın koluna koydu. “İzin ver, ben halledeyim” dedi sakin bir sesle. Rüya, Ateş'in yaklaşmasıyla bir an afalladı. Onun bu kadar yakına gelmesiyle kalbi hızla atmaya başladı. Mesafeler bir anda yok olmuştu, Ateş'in nefesi şimdi yüzüne vuruyordu. Hafif bir heyecanla ne yapacağını bilmezken, Ateş’in sakin ve güven verici tavrı ona biraz daha rahatlık verdi. Ateş, eğilip Rüya'nın emniyet kemerini tutarak tokayı yerine yerleştirmeye çalıştı. Rüya'nın omzuna hafifçe dokunarak kemerine yerleştirdi. O anda aradaki mesafe iyice kapanmıştı; Ateş’in elleri Rüya'nın ellerinin hemen yanında, vücudu ona neredeyse dokunuyordu. Rüya, Ateş’in yakınlığından dolayı içindeki heyecan daha da arttı. Nefesi kesilmeye başladı, ama bu kez bunun nedeni sadece kemerle uğraşmak değildi. Ateş, kemeri yerine oturttuğunda, gözü Rüya'ya doğru kaldırıldı. aradaki mesafe o kadar azdı ki Rüya, Ateş'in gözlerindeki o derin bakışı hemen fark etti. Gözleri, Ela'nın gözlerine kilitlenmişti ve birkaç saniye boyunca hiç konuşmadılar. Sanki zaman durmuş gibiydi. Rüya, bu bakışın altında kalbinin daha da hızlandığını hissediyordu. Ateş, bakışlarını Rüya'nın gözlerinden ayırmadan hafifçe gülümsedi. O an Rüya, Ateş'in ne kadar yakın olduğunu fark etti. Aralarındaki o ince sınır bir anda ortadan kalkmış görünüyordu. "Sanırım artık kemerin güvenli" dedi Ateş, sesi yumuşak ve hafif bir alayla karışık. Ancak bu sıradan bir şaka değildi; sesinde Rüya'ya karşı olduğu yakınlığın sıcaklığı hissediliyordu. Rüya hafifçe gülümseyerek başını eğdi, ama gözlerini Ateş’ten ayırmadı. “Teşekkür ederim,” dedi, sesi neredeyse fısıltı halindeydi. İkiside aralarındaki o çekimin ağırlığını hissediyorlardı. Bir süre boyunca sessiz kaldılar. Aralarındaki çekim o kadar güçlüydü ki, Rüya bu hissinin nasıl karşılacağını bilemedi. Ateş'in gözlerindeki sıcaklık ve Rüya'ya olan ilgisi, açıkça ortadaydı. Ateş, Rüya’ya biraz daha yaklaştı, ama hala onu rahat bırakacak kadar mesafeli bırakarak. Rüya ise karmaşık duygularla başa çıkmaktayken, gözlerini Ateş'in gözlerinden ayıramadı. Sonunda Ateş, Rüya’nın yüzüne doğru eğildi. Rüya, kalbinin hızla atışını hissediyordu, her an yerinden çıkacakmış gibi. Ancak Ateş, Rüya'ya tam anlamıyla bir şey söylemeden hareket etmeyi geçmeyeceğini belli eden bir bakışla gözlerinden gözlerini ayırdı ve hafifçe geri çekildi. "Hazır mısın?" diye fısıldadı, sadece emniyet kemerini kastetmeyen bir tonda. Rüya, bu sorunun karşısında kalbinin kontrolünün kaybolduğunu hissetti. Kendi basit bu karmaşıklığına rağmen, Ateş'e olan çekim çok güçlüydü. Hafif bir gülümsemeyle başını salladı. “Evet,” diye mırıldandı, ve bu cevap sadece yolculuklar için değil, aynı zamanda aralarındaki duygusal yolculuklar için de bir işaretti. Ateş, geri çekilerek motoru çalıştırdı. Rüya, derin bir nefes aldı ve camdan dışarıya bakarak içindeki heyecanı hafifletmeye çalıştı. İçindeki bazı şeylerin alevlenmeye başladığını hissettiler. Ateş, direksiyonun başında rahat bir şekilde devam ederken Rüya, onun yanında garip bir şekilde güvende hissediyordu. İçinde hafif bir heyecan vardı, aynı zamanda bu değişimin getirdiği bir sıcaklık hissi de vardı. "Gerçekten çiçeklerle ilgileniyor musun?" diye sordu Ateş, Rüya'ya dönerek. "Bahçene ne tür çiçekleri ekmeyi düşündün?" Rüya, bu soruyla birlikte yüzünde bir gülümseme belirdi. "Evet, çiçeklerle aram iyi mi bilmiyorum ama sadece bahçeye biraz renk katmak istedim. Lavantalar, güller ve papatyalar aldım. Bakalım nasıl olacak." Ateş, Rüya'nın bu heyecanını fark ederek başını salladı. "Çiçekler bahçeye hayat verir" dedi. "Ben de küçükken annemle bahçemize çiçekleri ekerdik. Şimdi o anılar daha anlamlı geliyor. Bence harika bir fikir." Rüya, bu paylaşımından etkilenmişti. Ateş'in geçmişi hakkında daha fazla bilgi edinmek hoşuna gitmişti. Onun sadece gürültücü ve rahat davranışlarının arkasında daha derin bir insan olduğunu anlamıştı. İçinde Ateş'e karşı daha önce hissetmediği bir şeyler filizleniyordu. Bu yakınlık, bu paylaşımlar onun için derin anlamlar taşıyordu. Yol boyunca Ateş'le sohbet ederek devam ettiler. Konuşmaları doğal olarak akıyordu, sanki birbirlerini uzun süredir biliyorlarmış gibi. Rüya, Ateş'in samimiyetinden etkilenmişti. Onun yanında olmak, Rüya'ya iyi geliyordu Ateş. her zaman Rüya'ya güven veren bir şekilde hareket ediyordu ama bu sefer aralarındaki bağın daha da derinleştiğini hissetmişti. Bu sıcaklık, Rüya'nın içinde bir heyecana dönüşüyordu. Dağ evde vardıklarında, Ateş çiçeklerinin taşınmasına yardım etti. Rüya, çiçekler bahçeye yerleştirilirken Ateş de ona yardım ediyordu. İkisi birlikteyken, Rüya bir an için Ateş'in ona ne kadar yaklaştığını fark etti. Kalbi hızla atmaya başladı. Ateş'in gözlerinde bir sıcaklık ve samimiyet vardı. aralarındaki bu yakınlık, sadece arkadaşça değildi. Bir süre sonra Ateş hafifçe Rüya’ya döndü ve gözlerinin içine bakıldı. Rüya, bu bakışın altında bir bir şeyler hissediyordu. Ateş içten bir şekilde gülüyordu, ama bu gülüş farklıydı; sanki Rüya'ya daha derin bir şeyleri anlatıyordu. “Rüya, seninle bu zamanları geçirmek gerçekten güzel” dedi Ateş, sesinde bir sıcaklıkla. “Buraya taşındığımdan beri, böyle bir arkadaşlık kuracağımı hiç düşünmemiştim.” Rüya'nın kalbi hızla atmaya başladı. Rüya, bakışlarını kaçırmadan Ateş'e baktı. "Ben de aynı şeyi düşünüyorum" dedi hafifçe.
|
0% |