@darknessrise111
|
Merhaba Ballarım! Bu hikayeme bir sıkıntı olmadığı sürece bu platformdan devam edeceğim. İlahi bakış açısıyla yazıyorum. Umarım beğenirsiniz! Babasının yıllardır direttiği gitar eğitimini almak yeni okulunda işe yarayacaktı. Boşa eğitmemişsin baba, sağ ol diyerek içinden geçirdi. Kaç tane okul değiştirdiğini bilemiyordu. Uzun bir süre önce bunu saymayı bırakmıştı. Babasının işi nedeniyle oradan oraya sürükleniyordu ama Alya hiç bir şekilde itiraz etmiyordu. Baba aşığı bir kızdı. Annesi yıllar önce babasını aldatıp onları terk ettikten sonra baba kız hayatını yaşamaya başlamıştı. Alya hiç bir şekilde annesinin yokluğunu hissetmemişti, annesi yanındayken bile annelik yapmıyordu. Sürekli kızını aşağılayan, zorbalayan ve destek olmayan bir anneydi. Alya annesinin geri dönmesini istemiyordu. Babası onun her şeyiydi, ailesi, arkadaşı, gitar öğretmeniydi. Babası İlker Köseoğlu, üniversite hayatında adı duyulmuş bir müzik grubunun bas gitaristiydi. Kısa sürede ünlenen bir grup olsa da yıldızları daha parlayamadan dağılmışlardı. Bu yüzden İlker, yıldız ışığını kızı Alya'da gördüğü için onu gitarda eğitti. Lisenin son senesini geçireceği okuluna kayıt olmuş, ilk günü için hazırlanıyordu. Hiç ama hiç heyecanlı değildi. Bu onun için alışılagelmiş bir durumdu. Arabanın içinde babasının telkinleriyle okulun yolunu tuttu. '' Harikasın Alya, kesin bir sürü arkadaş edineceksin!'' '' Edinmesem de olur baba, sen varsın ya.'' Gülüşmeleri araba dışından yankılanırken Alya babasının yanağına bir öpücük kondurup arabadan indi. Okula girdiği gibi müdürün odasını tuttu. Babası onu dışadönük yetiştirdiği için hiç utanç ya da heyecan hissetmiyordu. Kapıyı tıklattıktan sonra içeriye girdi. '' Günaydın hocam, ben Alya Aden Köseoğlu.'' Müdürün genç bir kadın olmasına şaşırmıştı. Göbekli kel birini bekliyordu. '' Günaydın tatlım, sen yeni kayıt yaptıran öğrencimizsin. Hangi adını kullanıyorsun?'' '' Alya ismimi daha çok kullanıyorum hocam, ders başlamadan sınıfımı öğrenebilir miyim?'' dedi. Aden ismini annesi koyduğu için duymaya tahammül edemiyordu. '' 12-A sınıfındasın, bu bloğun üçüncü katında. Şimdiki dersine girecek öğretmeninin senden haberi var. Baban İlker beyin büyük hayranıyım, selamımı söyler misin?'' Babasının hala seveni olmasına mutlu olmuştu. Demek ki müdüre hanım babasıyla aynı yaşlarda olmalıydı. '' Tabi ki, söylerim. Teşekkür ederim hocam.'' Dedi Alya. Asansör korkusu olduğundan asansöre binmeyi pas geçerek merdivenlere doğru ilerledi. Tam üçüncü kata gelmişti ki üst kattan müzik sesleri geliyordu. Alya seslere kulak verdiğinde Kolpa'nın beni aşka inandır şarkısının notaları olduğunu anlamıştı. Gitar ve bateri sesleri ilgisini çekse de okulun ilk gününden derse geç kalmak istemediği için sınıfının kapısında hocasını beklemeye başladı. '' Sen yeni öğrenci olmalısın, gel sınıfa girelim.'' Elindeki matematik kitaplarına bakılırsa ilk ders matematikti, diye düşündü. Alya hocasının arkasından sınıfa girdi. '' Arkadaşlar hoca geldi, bilmem farkında mısınız?'' diyerekten hoca sınıfı susturmuştu. '' Yeni kayıt bir öğrencimiz var, Alya kendini tanıtabilirsin canım.'' '' Adım Alya Aden Köseoğlu. Alya ismimi daha çok kullanıyorum.'' Kısa ve öz bir şekilde kendini tanıttıktan sonra arkada boş olduğunu düşündüğü sıraya geçmişti. Oturduğu sıranın bir köşesinde bir tane çanta vardı. Çantanın sahibiyle daha sonra tanışırım diyerekten yerleşti. Hoca derse başlamıştı, Alya defterini açmış göstermelik bir şekilde not tutuyordu. Matematik dersinden oldu olası nefret ederdi. Pür dikkat işlenen dersin son dakikalarında kapı tıklatılıp, ani bir şekilde açılmıştı. '' Ah Duman, ders bitti nerdeyse siz yeni geliyorsunuz çocuğum. Olur mu böyle?'' diye sordu hoca. Üç tane erkek kapının önünde içeri geçmek için onay bekliyordu. Bir tanesi öne atıldı. '' Hocam liseler arası müzik yarışmasına hazırlanıyoruz. Müdireden izimiz var.'' Dedi, uzun boylu, beyaz tenli çocuk. '' Tamam, geçin yerlerinize. Diğer ders devam ederiz, zilin çalmasına beş dakika kalmış.'' Dedi hoca. Adının Duman olduğunu öğrendiği öğrenci Alya'nın gelip yanına oturdu. Çantanın sahibi Duman olmalıydı diye düşündü Alya. Müzikte yaptığı için ortak noktaları olmalıydı. Belki yarışma da onlara yardım edebilirdi. Hoca sınıfı serbest bıraktığı için mırıldanmalar yükselmişti. '' Merhaba ben Alya, yeni öğrenciyim. Adın Duman sanırım, burayı boş görüp oturdum. Bir sakıncası yoktur umarım.'' Dedi elini uzatarak. Karşılık görmezse baya bozulurdu ama Duman elini sıkarak karşılık verdi. '' Bir yanlışı düzelteyim, Duman benim soyadım. Hocalar bana soyadımla hitap etmeyi seviyorlar. Mert Erva Duman ben, memnun oldum. Yanım boş zaten bir sakıncası yok.'' '' Memnun oldum, Mert.'' Dedi Alya. Müzik enstrümanlarından anlayan biriyle tanıştığı için mutlu olmuştu. Dersler su gibi akıp geçmişti. Onu merak edip yanına gelen birkaç kişiyle tanışıp sohbet etmişti. İlk gününün bu kadar iyi geçeceğine hiç ihtimal vermemişti. Öğle arasına girdiklerinde Mert'in yanına iki arkadaşı daha gelmişti. Alya konuşmalarına istemeden kulak misafiri olmuştu. '' Abi bas gitaristimiz olmadan bok kazanırız bu yarışmayı.'' '' Alt sınıflardan Beyza diye bir kız var aslında, onu bir denesek mi?'' diye sorular yöneltiyorlardı Mert'e. Mert, uzun saçlarıyla oynayıp düşünceli bir şekilde dışarıyı izliyordu. Bir yarışma için bu kadar streslenmesi Alya'nın dikkatini çekmişti. '' Sizi dinlemiş gibi olmak istemem ama bende bas gitarı çalmayı biliyorum.'' Dedi Alya. Mert ve diğer iki erkeğin gözleri irileşmiş bir şekilde ona bakıyorlardı. '' Resmen iki saattir bunu konuşuyoruz ve sen bilmene rağmen sustun mu?'' dedi sarı saçlı çocuk. Alya kendini suçlu hissetmişti, açıklama yapmayı düşünürken diğer çocuk atıldı. ''Sen Efe'ye bakma, insanlarla uğraşmayı sever. Ben Ali Ziya, memnun oldum.'' Dedi Alya ile el sıkışarak. '' Ne duruyoruz o zaman, müzik odasına çıkalım.'' Dedi Mert. Dördü birlikte müzik odasına ilerlediler. Grubun eksiğini tamamlayacakları için Mert mutluydu. Grubun lideri olduğu için içlerinden en çok bunu dert eden oydu. Alya odanın büyüklüğüne şaşırmış bir şekilde içeriyi inceliyordu. Bir sürü müzik aleti vardı. Eski okulunda müzik odası bile yoktu. Belki babası bu yüzden bu okulu seçmiş olabilir diye düşündü. Mert ona bas gitarını uzattı, eline aldığı gibi gitar çalmayı özlediğini fark etti. Şarkıya uygun akorları yaptı. Mert mikrofonu kendi boyuna göre ayarlayıp boynuna akustik gitarın ipini boynuna geçirdi. Ali Ziya bateriye yerleşti. Alya onları izleyerek kimin hangi rolde olduğunu anlamıştı. Mert solist ve akustik gitaristiydi, Efe arka vokal ve elektro gitaristiydi, Ali Ziya ise bateristti. Şarkıya Ali'nin ritmiyle başlamışlardı. Alya, Mert'in sesini duyar duymaz büyülenmiş gibi ona bakmaya başlamıştı. Mert kalın sesini oldukça iyi kullanıyordu. Ayrıca Efe'nin arka vokali de gayet iyiydi. Alya ilk kez grupça çalıyordu. Daha önce sadece babasıyla çalmıştı. Genç kız gözlerini Mert'ten alamıyordu. Gitardaki tellerde dans eden ellerini izliyordu. Bir yandan gözleri kapalı şarkıyı söylüyordu. 'Şimdi bana öyle bi' şeyler Söyle ki durup dururken Tam hayattan vazgeçerken Beni aşka inandır' Şarkının sonlarına geldiğinde Mert gözlerini açtığı gibi Alya ile göz göze gelmişti. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak şarkıyı bitirdiler. Dördü de birbirinden yetenekliydi. Mert'in kalın sesini istediği tonda ayarlayabilmesi, Ali Ziya'nın davulda tutturduğu ritimler, Efe'nin elektro gitar çalarken Mert'in sesine uyumlu bir şekilde arka vokal yapması ve Alya'nın şarkının zeminini oluşturan bas gitarı... '' Lan Duman bulduk galiba.'' Dedi Efe. Hepsi Alya'ya bakıyordu. '' Alya, grubumuzun bas gitaristi olmak ister misin?'' dedi Mert. Elini uzatmış bir şekilde Alya'dan onay bekliyordu. Alya'nın mutluluğu yüzünden okunuyordu. Mert'in elini tutup, kafasını salladı. Efe mutluluktan zıplıyor, Ziya alkış tuttu. Üçü birbirine sarılmışken Mert, Alya'yı kolundan çekip sarılmaya dahil etti. Kafasını Mert'in göğüsüne yaslamıştı, Ziya ve Efe'de üsten birbirlerine sarılıyorlardı. Komik bir görüntü olsa da önemli bir eksikliği tamamladıkları için mutlulardı. Alya'da hayatında bir ilki yaşadığı için çok heyecanlıydı. Hepsi hayatında yeni bir döneme giriyordu. Belki yaptıkları bu adım gelecekte adlarını duyuracaktı. Sadece liseler arası yarışma için kurulan bir gruptan fazlası olacaklardı. Bilinmeze girdiklerinin farkında olsalar da şu an onları nelerin beklediğinden bir haberlerdi. Şöhretin yoruculuğu, birbirlerine bağlılık, mutluluk, istenmeyen aşk, ayrılık... Alya'nın ilk okul günü bitmiş, onu almaya gelen babasına doğru ilerliyordu. Babası kızının mutluluğunu uzaktan anladı. Kollarını açıp kızının ona sarılmasını bekledi. Alya koşarak babasına sarıldı. '' Baba müzik grubuna dahil oldum!'' Babası onun için hiç büyümeyen kızına mutlulukla gülümsedi. Uzaktan onları izleyen Mert kızın mutluluğu ile gülümsüyordu. Eksiklik giderildiği için mutluydu ama o eksikliği Alya'nın giderdiğine daha bir mutlu olmuştu. O kızı sırasında otururken gördüğünde içinde bir kıvılcım olduğunu hissetmişti. Ortak noktalarının olması da onu daha çok Alya'ya çekecekti. Herkes evlerine dağıldığında Alya çok hevesliydi, akşam yemeğinden sonra babasıyla tekrar tekrar gitar çaldılar. Gitar basit bir müzik aleti gibi gözükse de Alya çok bağımlıydı. Annesinin terk etmesiyle babası onu gitar için eğitmişti. Gitar çalarken notalardan başka bir şey düşünemiyordu. Mert evine girdiğinde sessizlik yüzüne tokat gibi çarpmıştı. Anne ve babası o küçükken ayrılmışlardı. Mert hangisiyle yaşayacağını düşündüğünde ise ikisi de Mert'e bakmayı istememişti. Küçük çocuğu terk edip kendi hayatlarını kurmuşlardı. Babaannesi ona sahip çıkmıştı ama son zamanlarda babaannesi iyice yaşlandığından ev iyice sessizleşmişti. '' Ben geldim babaanne!'' diye seslense de geri cevap gelmedi. Salona girdiğinde televizyonda Müge Anlı açıktı ve babaannesi de koltukta örgü örerken uyuyakalmıştı. Bu hali çok tatlıydı, Mert'in tek bağımlılığı babaannesiydi. Mert'i terk ettiği için kendi evladından vazgeçmişti. Babaannesi Müge Anlı hastası olduğu için arkadaşı Efeyle de iyi anlaşıyordu. Ali Ziya ve Efe ile ortaokuldan beri arkadaşlardı. Yakın oldukları için lise tercihlerini de aynı yapmışlardı. Mert muhtemelen üniversiteyi de birlikte okuruz diye düşünüyordu. O derece seviyordu, iki arkadaşını. Dışarıdan soğuk ve serseri gibi gözükse de sadece tanıyanlar bilirdi Duman'ın minik bir kedi gibi olduğunu. Gitar çalmasını kendi kendine öğrenmiş, sesini kullanmak için henüz eğitim almamıştı. Hayatındaki imkansızlıklara karşı savaş açmıştı. ... Herkes okula geldikten sonra çalışmak için grupça müdürün yanına gittiler. Müdür grubun arasında Alya'yı görünce şaşırmıştı. Babasının gençliğinde yetenekli bir gitarist olduğunu biliyordu ama genç kızın babasının yolundan gideceğini düşünmemişti. '' Babamın da size selamı var hocam.'' Dedi Alya. Tüm gözler üzerindeydi. Erkeklerin kafası karışmış bir şekilde ona bakıyordu. Müdüre hanım ise saçlarıyla oynayıp gülümsüyordu. '' Babanı kahveye beklerim, teşekkür ederim tatlım.'' Mert, Alya'nın ne yapmaya çalıştığını anlamıştı, müdürü hoşnut kılıp izin almayı kolaylaştıracaktı. '' Hocam yarışmaya hazırlanmak için izin almaya geldik.'' Dedi Ali. '' Tamam çocuklar, hazırlanabilirsiniz. Herhangi bir hocanız sıkıntı çıkarırsa izin kağıdı yazarım. Şarkı seçiminizi yakın zamanda yapıp bana iletin, yarışma görevlilerine bildirmem gerekli.'' Dedi. Zaferle kafalarını sallayıp müzik odasına çıktılar. '' Alya baban kim ya senin? '' diye sordu Efe. Alya'yı içlerinde benimseyemediği için sesi biraz sert çıkmıştı. '' Tanımazsınız ya, eski bir müzik grubunun bas gitaristiydi. Müdürde babamın hayranıymış.'' Diye cevap verdi. '' Adı ne? Eski grupları dinlemeyi severim, belki biliyorumdur.'' Dedi Ali Ziya. '' İlker Köseoğlu.'' Ali şaşırmış bir şekilde Alya'ya bakıyordu, ciddi olup olmadığını ölçmeye çalışıyordu ama kız mimik bile yapmadan cevap vermişti. '' Batarock grubunun bas gitaristi mi?'' diye sordu. Alya Ali'nin bu kadar şaşırmasını beklemeyerek evet anlamında kafasını anlamında salladı. Mert ve Efe ikisini izliyordu. '' Kızım baban resmen bir efsane, bir ara tanışabilir miyim? Diye sordu Ali. '' Tanıştırırım sizi. İsterseniz şarkı bulduktan sonra ondan yardım alabiliriz.'' Dedi Alya. Babasının seve seve onlara yardım edeceğini biliyordu. Hem de grup arkadaşlarıyla tanıştırmayı çok istiyordu. Babasının müzik grubu üniversitede rastgele kurulmuş, çokta uzun ömürlü olmamış bir gruptu. Ali'nin onu tanımasına şaşırmıştı. İki tane albümü olan bir gruptu, hayranı olan kişilerin genel olarak babasının yaşında insanlar olabileceğini düşünürdü. Babasının efsane olarak anılması onu gururlandırmıştı. '' Hangi şarkıyı seçelim?'' diye bir soru yöneltti Mert. Yarışma konusunda aralarındaki en stresli oydu. Belli ki bir şeyler başarmak istiyordu. '' Anadolu Rock olabilir, bizim tarzımıza da uyar.'' Dedi Efe gitarının kablolarıyla oynarken. Mert düşünceliydi. '' Duman istersen Yüksek Sadakat grubundan bir şarkı seçebiliriz. Solistinin sesi senin ses tonuna yakın.'' Dedi Ziya. Alya bu konuda hiç söz almamıştı. Grubun bir üyesi olsa da bu duruma daha alışamamıştı. Gitarın ipini boyuna takarken Mert gelip ona yardım etti. '' Yüksek Sadakat'in en sevdiğin şarkısı ne?'' diye sordu. Alya Mert'e bakmak için kafasını kaldırdı. Gözleri buluştuğunda genç kız biraz heyecanlanmıştı. Grup içinde ona söz hakkı vermelerine mutlu oldu. '' Tüm şarkılarını seviyorum ama kafile şarkısı en sevdiğim.'' Dedi Alya. Mert kafasını salladı, bu cevap onu hoşnut etti. '' Jürilere Kafile şarkısını dinletelim öyleyse.'' Dedi Mert. Herkes o şarkıya göre ayarlarını yaparken Mert sözlerini mırıldanıyordu. Ezbere bildiği bir şarkı olması işine gelmişti ama yine de önlem amaçlı sözlerini telefondan açtı. Üçü de gitarlarının akorlarını yaptıktan sonra notalarını açıp çalışmaya başladılar. Önce Mert akustik gitarda hazırlık yaptı. Parmakları gitarın telinde güzelce kayıyordu. Efe ise şarkıyı çok bilmiyor olacak ki notalara bakıp çalışıyordu. En çok hazırlık yapması gereken Efe gibi gözüküyordu. Grup Efe'ye hazırlığı için yardım edip zaman ayırdı. Alya tüm gitar türlerine hakim olduğu için Efe'ye gösterdi. Mert'in şarkıyı mırıldanması Alya'ya ninni gibi geliyordu. Onun çok rahatlatıcı bir sesi olduğunu düşünüyordu. Herkesin hazırlığı bittiğinde mikrofon açıldı, grup yerlerini aldı. Ali Ziya'nın temposuyla şarkıyı çalmaya başladılar. 'Beni yanlış anlama şikayetim yok ama Ben aşkı böyle bildim gel merhem ol yarama Ben hem kalp hem bedenim Nefestir ruhum benim Aşk şarabı içerim Tez gelse de ecelim' Mert'in sesi bu şarkıya o kadar güzel uymuştu ki sıfır hata ile şarkıyı söyledi. Tam yerinde bir şarkı seçtiklerini düşünüyorlardı. Herkes ahenk içinde çalıyordu. Efe'nin arka vokali de tam yerindeydi. Onun mikrofonu da arka vokal olacak şekilde ayarlanmıştı. Ali Ziya ise davullarına tam zamanında vuruyordu. Alya'da şarkının özü olan bas gitarıyla eşli ediyordu. Güzel bir grup olduklarına hepsi emindi. Efe, Alya'nın gruba girmesine alışamasa bile onun yeteneğini göz ardı edemezdi. Gitar hakkında Alya'dan öğreneceği çok şey vardı. Şarkının ' ben aşkı böyle bildim gel merhem ol yarama ' kısmında Mert Alya'ya bakıyor, onun ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu. Tüm şarkıyı onu düşünerek söylemişti. Zihni ve kalbi ona oyunlar oynuyordu. Duyduğu, söylediği her şarkıda Alya ile ilgili anlamlar çıkartıyordu. Alya ise tam odak gitarını çalıyordu. Bu odada şarkıyı hissederek söyleyen kişi Mert'ten başkası olamazdı. Şarkı bittiğinde alkış tufanı koptu. Grupça birbirlerini alkışlıyordu. '' Hafta sonu da çalışalım, sonrasında çalışma saatlerini azaltıp derslerimize odaklanırız.'' Dedi grup lideri. '' Hafta sonu bana gelin, babamda evde olur. Gitarlarınızı getirin, bateri bizde var.'' Dedi Alya. Herkes kafasıyla onayladı. Babasının eski grubundan anı kalan bir baterisi vardı. En sevdiği grup arkadaşına ait bir bateriydi. Eski model olsa da işlerini göreceğini düşündü. Aletlerin fişlerini çekip müzik odasını kilitleyip çıktılar. Alya müzik grubundakiler dışında başka bir arkadaş bulamadığı için grup arkadaşlarının yanında ayrılınca kendini yalnız hissetti. Belki onlar dışında birini de bulurum umuduyla öğle teneffüsünü kantinde geçirdi. Zil sesiyle oturduğu yerden kalkarken bir kız ona çarpıp elindeki sıcak çayı üzerine döktü. Bilerek dökmüş gibi bir hali olduğu için Alya sinirlendi. Sıcak çayın etkisiyle yandığını hissederken okul gömleğini vücuduna yapışık bir şekilde tutmamaya özen gösteriyordu. Kantinde kalan meraklı gözler onları izliyordu. Turuncu saçlı, renkli gözlü kız, Alya'ya acıyan gözlerle bakıyordu. Sanki bilerek yapmamış gibi elini ağızına götürdü. Kız uzun boylu olduğu için Alya'ya doğru eğildi. '' Sen kaküllü, çilli basit bir kızsın. Sırf bir alet çalabiliyorsun diye Duman'ın etrafında dolanmana izin vermem, ondan uzak duracaksın.'' Diye fısıldadı. Basit bir kız demesi zoruna gitmişti. Alya çok güzel olduğunu düşünmüyordu ama hayatında böyle şeyler duyabileceğini tahmin etmezdi. '' Biz sadece grup arkadaşıyız. Ne düşündüğün umurumda değil.'' Dedi Alya. Olayın daha fazla uzamaması için kız eğilmişken omuzuna çarpıp kantinden çıktı. Dolu gözlerle kızlar tuvaletinin yolunu tuttu. Bir yandan duydukları, bir yandan sıcak çay canını acıttı. Sırf bir gruba dahil oldu diye birinin böyle ithamlarda bulunmasını hak etmiyordu. Derse de geç kaldı. Tuvaletin boş olmasını fırsat bilip sesli bir şekilde ağlarken tuvaletten sigara kokusu gelmeye başladı. Bir kız tuvaletten çıkarken Alya ile bakıştılar. Ona tanıdık gelen yüzü gördüğünde gülümsedi. Aynı sınıfta olduğu bir kızdı. '' Alya Aden değil mi adın? Niye ağlıyorsun?'' diyerek tatlı bir şekilde yaklaştı. Alya kafasını sallayıp yüzünü yıkadı. Beyaz gömleğindeki çay lekesini göz ardı etti. '' Malın teki bir şeyler söyleyip üzerime çay döktü.'' Diye açıkladı. '' Kimmiş o mal?'' diye gülerek sordu. '' Turuncu saçlı, renkli gözlü bir kız, adını bilmiyorum.'' '' Dediğin mal Deniz olmalı, ona dikkat etmende fayda var Alya. Duman'ın eski sevgili ama hala kafayı takmış durumda, ona acıyorum.'' Dedi. '' Senin adın ne, aynı sınıftayız ama adını bilmiyorum.'' Diye elini uzattı Alya. '' İnci ben. Tuvalette ben sigara içtim, aramızda kalsın olur mu?'' diyerekten elini uzattı. '' Merak etme, unuttum bile!'' dedi Alya samimi bir şekilde tebessüm ederek. Beraber sınıfa gittiklerinde hocadan biraz azar yiyerek ikisi de yerlerine oturdu. Mert, Ali ve Efe Alya'ya sorar gözlerle bakıyorlardı. Gömleğinde ki çay lekesinden dolayı içi belli olduğunu onların bakışlarından anladı. Kollarıyla belli olan yeri saklamaya çalışsa da beceremedi. Neyse ki arka sırada olduğu için sadece gruptaki kişilerin dikkatini çekmişti. '' Nasıl oldu bu?'' diye sordu Mert. Alya, eski sevgilin yaptı deyip olayı büyütmek istemiyordu. O yüzden bunu saklamaya karar verdi. '' Kendi sakarlığımdan oldu.'' Deyip gözlerini kaçırdı. Yalan söylemeyi beceremediğinden kendini ele vermek istemediği için gözlerini kaçırırdı. Mert bir şeylerin döndüğünden şüphelense de daha fazla üstelemek istemedi. Üzerindeki siyah ceketini çıkarıp Alya'nın omuzuna koydu. Alya ceketi giyince Mert fermuarını çekti böylece içindeki sütyeni artık belli olmuyordu. Mert'in bu nahif hareketi Alya'nın çok hoşuna gitmişti. Diğer grup üyelerinin de onu merak etmesine mutlu oldu. Teneffüs zili çaldığında Efe ve Ali yanlarına gelmişti. Ne olduğu konusunda onlara da yalan söylemek zorunda kaldığı için vicdan azabı çekiyordu. İnci ise hiç beklemediği bir anda yanlarına geldi. Alya onu görmeyi beklemediği için şaşırmıştı. '' Deniz'in gözüne fazla gözükmesen çok iyi olur, Alya.'' Dedi İnci. Böylelikle beceriksizce söylediği yalan gün yüzüne çıkmak üzereydi. Grup arkadaşları sorar gözlerle Alya'yı inceliyordu. '' Deniz denilen kız üstüme çay döktü. Sonrasında basit bir kız olduğumu ve Duman'dan uzak durmam gerektiğini söyledi. Olayı büyümesin diye size yalan söylemek zorunda kaldım.'' Diye açıklama yaptı Alya. Ali ve Efe şaşırmamış gibilerdi, Mert ise sinirle soluyordu. Elini yumruk yapmıştı, Alya ise Mert'in ona sinirlendiğini düşündü. Tam yalan söylediği için özür dileyecekken Mert konuştu. '' Denizle konuşacağım ama onun dedikleriyle kendini kandırma. Basit bir kız değilsin, hele benim için hiç değilsin.'' |
0% |