@darknessrise111
|
Kimse Mert'in o sinirle çıkıp gitmesine karşı çıkmadı. Ali ve Efe sanki bu olağan bir durummuş gibi normal davranıyorlardı. Alya bunu kendi içinden sorgulasa da dışarıya vurmadı. Dört kişi sessizce oturuyorlarken İnci, Alya'ya yaklaştı. '' Onlara söylemişsindir diye düşündüm, üzgünüm.'' Diye fısıldadı. '' Eninde sonunda öğreneceklerdi. Sorun yok.'' Ders zili çalmasına rağmen Mert hala ortalıkta yoktu. Diğerleri yerine geçmiş, Alya ise Mert'in boş bıraktığı sandalyesini izliyordu. Alya istemsiz bir şekilde Mert'in ceketini koklarken buldu kendini. Kokusu hoşuna gitmişti. Kendi kokusu olmalı diye düşündü. Üzerindeki ceketi koklarken Mert'in sınıfa girdiğini fark edememişti. Mert onu öyle gördüğünde gülümseyip kızın yanına oturdu. '' Ben hallettim. Yine bir sıkıntı çıkaracak olursa benden saklama, olur mu?'' diye sordu. Kız kafasını sallamakla yetindi. Daha yeni tanıştığı insanları uğraştırmak istemiyordu. Mert ise içten içe kendini suçluyordu. Denizle beş aylık bir ilişkisi olmuştu ama onun için hiçte sağlıklı bir ilişki değildi. Deniz'den ayrılarak resmen kendini kurtarmıştı. Okul bittiğinde Alya telefonunu eline aldı ve babasının bu gün onu almaya gelemeyeceğini öğrendi. Anlaşılan babasının iş günleri birkaç günlüğüne yoğun geçecekti. İnci ile vedalaştıktan sonra otobüs durağına yürüdü. Diğer grup arkadaşları ise Alya'nın arkasından ilerliyordu. Alya'yı yalnız gören Efe, ona sert yaklaştığı için kendini mahcup hissediyordu. Arkadaşlarını geride bırakarak Alya'nın omuzuna kolunu koydu. Alya bu hareketle irkilip kolun sahibine baktığında rahatlamıştı. Efe gülümseyerek bakıyordu. Alya içinden bu çocuğuna kafasına taş düşmüş olmalı diye düşündü. Çünkü Efe onu gruba ait hissettirmeyen tek kişiydi. '' Mert'in ceketi de yakıştı sana!'' dedi Ali Ziya. Alya ceketin hala üzerinde olduğunu unutmuştu. Utanarak ceketi çıkartıp Mert'e uzattı. '' Gerçekten sana daha çok yakıştı, sende kalsın.'' Dedi Mert. Eline aldığı ceketi tekrardan Alya'ya giydirdi. Bu küçük tatlı hareketleri Alya'nın hoşuna gidiyordu. '' Duman kanka sen hayırsever falan mısın? Yani bana da sürekli ceket veriyorsun da, bizden sakladığın ceket koleksiyonun falan mı var?'' dedi Ali Ziya gülerek. Alya erkek arkadaşlarının alaylı bir şekilde atışmasını sadece kıkırdayarak gülüyordu. '' Sen Ali Ziyagilsin, kendine gel!'' dedi Efe. Çevrelerindeki öğrencilerin varlığını unutmuşçasına kahkaha atıyorlardı. Gözlerin onların üzerindeydi ama hiç biri bunu umursamıyordu. Üç erkek Alya'yı otobüsüne bindirmiş, kendi otobüslerini bekliyorlardı. '' Baya tatlı kız ha, yavaş yavaş bize alışmaya başladı.'' Dedi Ali Ziya. Uzun saçlarını eliyle tarayıp topladı. '' Baya...'' Mert kendisini durağın panosuna yaslamış, gözlerini tek bir yere kenetlemişti. Mert sadece çok düşünmeye başladığında bir yere bakakalırdı. Efe elini sallayarak Mert'in toparlanmasını sağladı. '' Yani baya alışmaya başladı, o anlamda söyledim.'' '' Aynen kanka, at yalanı...'' dedi Efe. Beklediği otobüsleri gelince oradan ayrıldılar. ... Okulun ilk haftası Deniz faciası harici güzel geçmişti. Alya, Mert'in konuşmasından sonra Deniz'i görmemişti bile. Mert, Deniz'e ne demişti de karşısına çıkmamıştı. Merak etse de bunun konusunu ona açmadı. Alya okula bu kadar çabuk ısınmayı beklemiyordu. Müzik grubundakiler dışında tanıştığı İnciyle de gayet iyi anlaşıyordu. İnci teneffüslerde müzik odasına gidip alkışlarıyla destek oluyordu. Alya aynanın karşısına geçmiş hazırlanıyordu. Gruptakiler bugün onun evine gelecekti. Babası da uzun zaman sonra bir hayranıyla tanışacağı için heyecanlıydı. Alya üstüne bol siyah bir tişört altına da siyah kot şortunu giydi. Dışarısı soğuk olsa da evleri sıcacıktı. Kapı çaldığında babasıyla birlikte kapıya yöneldiler. İkisi de çok heyecanlıydı. Çocuklar sırayla içeri girecekken en öndeki Ali Ziya yüzünden soğukta kaldılar. '' Oha cidden İlker Köseoğlu! '' '' Lan Ali Ziyanolangillerden hadi yürü. Kıçımız dondu be!'' diye isyan etti Efe. Mert ile Efe, arkadan Ali Ziya'yı ittirip içeri girdiler. Ali Ziya üstünü düzeltip elini İlker'e uzattığında el sıkıştılar. Babasıyla arkadaşı salona giderken Mert ve Efe'nin montlarını alıp askılığa astı. '' Ali'nin kusuruna bakma, babanla tanışacağı için çok heyecanlıydı. Gerçi bende heyecanlıyım ama.'' Dedi Mert. Efe ise onları kapı girişinde bırakıp salon olduğunu düşündüğü odaya yöneldi. Duman'ın onlara katılan yeni kızdan hoşlandığını düşündüğü için yalnız bırakmak istemişti. '' Heyecanlı olmana gerek yok Duman. Babam samimi biridir, sizi seveceğine eminim.'' '' Duman mı dedin sen bana?'' Mert'in bu tepkisi genç kızı korkutmuştu. '' Evet, demese miydim?'' '' Yok hayır, senden ilk defa duyunca şaşırdım. Bana istediğin şekilde hitap edebilirsin Alya.'' Birbirlerine tebessüm ederek içeriye geçtiler. Alya garip bir an yaşadıklarını düşünse de Mert bu anı yaşadıkları için tanrıya minnettar olmuştu. Genç kızla yalnız kalıp konuşmak istediği o kadar konu olsa da bu bile onun için yeterliydi. Onun hakkında öğrenmek istediklerini başka zamana bıraktı. Salona geçtiklerinde İlker Köseoğlu, hayranı olan gence kendi grubunun dağılma sebebini anlatıyordu. Alya bunu daha önce babasından hiç duymamıştı. Babası kızı ve grup arkadaşlarına kendi yaptıkları hataya düşmemeleri için ibret olsun diye anlatıyordu. '' Solistimiz çok yetenekliydi, yani grup olmasak da o bir şekilde ünlenirdi. O potansiyele sahip biriydi. Üçüncü albüm için çalışmalar yaparken ortak nokta da buluşup karar veremiyorduk. Solistimiz bizi birbirine düşürdü, biz kendi aramızda tartışırken ilk ayrılan solistimiz oldu.'' Kahvesinden yudumlayıp devam etti. Dört gençte, adamı pür dikkat dinliyordu. '' Solist olmayınca biz süper de çalsak kaç yazardı ki. Öylelikle grup dağıldı. Bir sene geçmeden solistimizin ünlü bir ajanstan solo olarak çıkış yaptığını gördük. Büyük ihtimalle aldığı teklifi bize söyleseydi, gitmesini istemeyeceğimizi düşündüğü için böyle bir plan yaptı.'' '' Mert sende bizi böyle bırakmazsın değil mi?'' dedi Efe, Mert'e sırnaşarak. '' Çocuklar bu herhangi biri olabilirdi. Elektro gitaristimize de, bana da ya da bateristimize de teklif gelebilirdi. Sizi eski grup arkadaşlarımla karşılaştırmıyorum. Ne olursa olsun birbirinize bağlı olun. Bağlılık olduktan sonra böyle olayların olma ihtimali düşer, fikrimce.'' '' İlker abi, biz üçümüz beraber büyüdük. Kan bağı olmasa da Ali ve Efe benim kardeşim. Alya'yı da grubumuzda görmekten mutluluk duyuyoruz. Çok yetenekli bir basçı ve gitarlar hakkında çok bilgili. Büyük konuşmak istemem, para ya da şöhret bizi asla ayıramaz.'' Mert'in iltifatıyla hazırlıksız yakalanmış olan Alya utanmıştı. Yanaklarının kızardığını hissederek elini yanağına götürdü. '' Size güveniyorum çocuklar. Alya odandan bas gitarını, benim odamdan da akustik gitarı getirir misin?'' Alya babasının isteğine karşılık kafasını sallayıp odasına çıktı. Onun arkasından da Mert geliyordu. '' Yardım edeyim sana.'' '' Aslında iki gitarı da taşıyabilirim.'' '' Taşıyabileceğini biliyorum ama yardım etmek istiyorum.'' Alya, misafirini yormak istemese de daha fazla itiraz etmedi. Mert, Alya'nın odasını girer girmez incelemeye başlamıştı. Oda da yoğun bir siyah beyazlık hakimdi. Duvarında ki The Beatles ve Arctic Monkeys posterlerine baktı. Müzik zevklerinin benzediğini fark etti. '' Bir ara Arctic Monkeys'te çalalım.'' '' Söyleyebilir misin ki?'' '' Söylerim tabi, çoğu şarkısını ezbere biliyorum.'' Alya mutlulukla ellerini çırptı, en sevdiği gruptu. Şarkılarını çalmayı sevse de daha önce kimsenin ağızından o grubun şarkılarını duymamıştı. Mert'in sesinin de bu grubun şarkılarına yakışacağını düşündü. İki genç ellerinde gitarla salona indiler. Salonda elekto gitar ve bateri ayarlanmıştı. Deneme çalışları yapıyorlardı. Babasının yardımıyla hazırlıkları hızlıca halletmişlerdi. '' Hangi şarkıyı çalacaksınız? Alya bana sürpriz olsun diye söylemedi de.'' '' Yüksek Sadakatten Kafile'yi seçtik.'' Dedi Mert. '' Şarkı seçiminiz harika. Anadolu Rock çalan çok olmayabilir. Belki seçiminizle jürinin gözüne girebilirsiniz.'' Babasının beğenmesi bile Alya'yı mutlu etmişti. İlker'e eski grubundan anı kalan mikrofonları da Mert ve Efe'ye göre ayarladılar. Eski enstrümanları o kadar güzel saklamışlardı ki hala yeni gibilerdi. Ali Ziya bateriye çoktan alışmış, kendi halinde ritim tutturuyordu. Mikrofonlarda hazır olunca İlker'in hareketiyle şarkıyı çalmaya başladılar. Önce Ali baterisinde ritim tutturarak şarkıya girdiler. Arkasında Alya ve Efe gitarla hünerlerini göstermeye başladı. Mert ise sözleri söylemek için doğru ritmin gelmesini bekliyordu. Mert sözleri söylemeye başlayınca her şey tamamlanmıştı. Bazı yerlerde Mert'e Efe'nin sesi de eşlik ediyordu. İlker memnuniyetle onları izliyordu. Alya grup arkadaşlarını izlerken Mert gözleri kapalı şarkı söylüyordu. Adeta kendini kaptırmıştı. Onun bu hali Alya'yı büyülemişti. Sanki erkek idolünü izleyen genç kız gibi hayranlıkla bakıyordu. Nakarat geldiğinde Efe ile sesleri bütünleşmişti. Şarkı sona yaklaşırken Efe ile Alya sırt sırta vererek gitarlarını çalıyorlardı, onlar için öyle harika bir andı ki arkalarında bateri çalan Ali Ziya, önlerinde eline mikrofon almış Mert gülümseyerek onları izliyordu. Efe ve Alya ilk başta birbirini sevemese de sonradan birbirlerine çok ısınmışlardı. Alya ve Efe'nin birbirine yaslanmış bir şekilde gitar çalmaları İlker'i duygulandırmıştı. O da kızı gibi elektro gitarist olan arkadaşıyla aynı bu anları paylaşmıştı. Mert yüksek notaya çıktığında Efe ona destek olarak şarkıyı söylüyordu. Normal hayatta sesleri çok benzemese de şarkı söylerken sanki sesler tek bir insandan çıkıyor gibiydi. Şarkı sonlandığında babası ayağa kalkarak onları alkışladı. '' Çocuklar süperdiniz! Her birinizde ayrı bir yetenek var maşallah!'' Grupça sarılmaya bu sefer İlker'i de dahil ettiler. Adamı bir anlığına üniversite zamanlarına götürmüşlerdi. Onların heyecanını paylaşmak, grubun akıl hocası olmak İlker'in oldukça hoşuna gitmişti. Babası gençlere yemek hazırlamak için mutfağa girmişti. Alya yardım etmek istese de İlker bunu kabul etmemiş, çalmaya devam etmelerini söylemişti. '' Birazda yabancı çalalım mı?'' dedi Mert. '' Taylor Swift söyleyebilirsen çalabiliriz canım.'' Dedi Efe gülerek. '' Sen bu kadınla kafayı bozmuşsun Efe!'' '' Ziyagil o sadece bir kadın değil. O benim annem bak bende onun gibi sarışınım. Ondan çıktığımı göstermek için geçerli bir kanıt mı sunayım sana?'' Efe ile Ali tartışırken Mert mikrofonu ağızına yaklaştırıp Arctic Monkeys'ten R u Mine şarkısını söylüyordu. Hiç bir enstrüman sesi yoktu. Salonun içinde Mert'in sesi duyulurken Efe ve Ali Ziya tartışmayı bıraktı. Alya ve Efe hızlıca akor yaparak eşlik etmeye başladıklarında Ali Ziya'da bateriye yerleşti. Efe'nin ingilizcesi şarkıya yetmediği için sadece gitarını çalıyordu. Arka vokalin olmaması hiç bir şeyi değiştirmemişti. Mert'in sesi çok güçlüydü. Bir kere bile takılmadan şarkıyı söylüyordu. Alya, Mert'i hiç ingilizce şarkı söylerken duymadığı için şaşırarak onu izliyordu. Artic Monkeys sevdiğini daha yeni öğrenmesine rağmen direkt o grubun bir şarkısını söylüyordu. Bu jest Alya'nın hoşuna gitmişti. Sevdiği her şarkıyı Mert'in sesiyle dinlemek istiyordu. Genç adam onu dinleyen kızı büyülüyordu. Gitarını çalarken Mert'in önüne geçti ve onu izledi. Mert şarkı söylerken Alya'yı önünde görmeyi beklemiyordu. Alya etrafında dönerek basıyla şarkıya eşlik ediyordu. Mert mikrofonu tutacağından çıkartıp Alya'nın elini tuttu. Bas gitarını çalmayı bırakıp Mert'in uzattığı eli tuttu. Elini nazikçe tutup Alya'yı etrafında döndürdü. Şarkıyı Alya'nın gözlerinin içine bakarak sonlandırdı. Alya hala el ele tutuşuyor olduklarını fark edip öksürerek elini çekti. Mert biraz üzülse de bunu diğerlerine yansıtmamaya çalıştı. Alya'nın elini tutup onu dans ettirince kalbinin teklediğini hissetmişti. Genç adama bu bile yeterdi. Sohbet ederekten akşam yemeği için masaya oturdular. '' Ali Ziya, yarışmayı kazanırsanız sana baterimi hediye edeceğim. Biraz önce çaldığın baterinin sahibi benim en sevdiğim grup arkadaşımdı. Ondan bana bir hatıra ama bu güzel hatırayı senin gibi bir gence hediye etmek isterim. '' '' Ama İlker abi, sizinle tanışmak bile benim için harika bir hediyeydi. Bunu kabul edemem.'' '' İtiraz istemiyorum, kazanırsanız bateri senindir.'' '' İlker abiciğim peki ya bize hediye yok mu?'' dedi Efe. '' Sizlere de hediyem olur evlat. Kazanacağınızdan eminim o yüzden hediyelerinizi şimdiden hazırlamalıyım.'' Alya kasıklarında hissettiği ağrıyla izin isteyerek masadan kalkıp lavaboya gitti. '' İlker abi, Alya'nın annesi nerede? Gelmişken onunla da tanışsaydık.'' Dedi Efe. Adam bu soruyla karşı karşıya kalacağını hissetmişti. '' Eski eşim yani Alya'nın annesi bizi terk etti. Alya'ya hem annelik hem babalık yaptım. Annesinin olmamasına alışmış gibi davranır ama bu konuda onun içten içe hassas olduğunu biliyorum. Lütfen sizde buna dikkat edin, olur mu?'' dedi rica eder tonda. Konu daha fazla uzamadı. Üç genç kafalarını sallayıp yemeklerini yemeye devam ettiler. Efe ve Ali buna dikkat edecekti ama bu konu Mert'in kafasında epeyce yer edindi. Alya'nın herhangi bir yoksunluk çekmesini ve üzülmesini istemezdi. Mert'i de hem annesi hem babası terk edip gitmişti, bu duyguyu ondan iyi anlayan olmazdı. Alya ile tattığı acılar, geçtiği yollar ortaktı. Tahmin etmediği kadar ona benziyordu. Alya Mert'e kıyasla daha şanslı bir çocukluk geçirmişti, babası her daim yanındaydı. Ama bu Mert bunu düşünmemişti bile. Tek düşündüğü kendisinin derinden tattığı bu acıyı onunda hissetmesini elinden geldiğince engellemekti. Alya lavaboda tam zamanında gelen adetine küfürler savururken suyu açıp boynunu ıslattı. ' Umarım bu ay beni acıdan süründürmezsin!' diye kasıklarına şortunun üstünden masaj yaptı. Yumurtalık kisti olduğu için adeti çok düzensizdi. Bazı aylar hiç olmuyordu, olduğundaysa ya çok ağrılı geçiyor ya da ağrısız oluyordu. Onun deyimiyle vücudu dengesizlikler içerisindeydi. Bunun için doktora gitse de kistleri büyük olmadığı için bıçak altına yatmasına gerek olmadığını öğrenmişti. Bu küçük toplarla yaşamaya devam edecekti. Ağrısı olmadığı zamanlarda bununla ilgili bir şikayeti yoktu. Ayna da al al olmuş yanaklarına baktı. Acıdan kıvranırken bile aynadaki haline güldü. Yüzünde düzensiz dağılmış çillerine, gülünce tombullaşan yanaklarına... İçeriye geçtiğinde herkes ayaklanmıştı. '' Gidiyor musunuz?'' '' Çok bile kaldık. Her şey için teşekkür ederiz Alya.'' Dedi Efe. '' Sahip olabileceğim en iyi arkadaşsın, idolümle tanıştırdığın için teşekkür ederim.'' Dedi Ali, Alya'ya sarılarak. '' Ziyagil ben hala buradayım ve seni duyabiliyorum.'' Efe ve Ali Ziya atışarak kapıdan uzaklaştıklarında Alya Mert'in boynuna sarıldı. Mert şaşırsa da karşılık verdi, arkadaş oldukları için buna alışması gerekliydi. Mert, Alya ve babasına teşekkür edip arkadaşlarının arkasından ilerledi. Genç kız babasına yardım ederek masayı topladı. Babasının arkadaşları ile ilgili görüşlerini öğrenmek istiyordu. '' Onları sevdin mi?'' '' Sevdim kızım. Her biri birbirinden yetenekli hele ki solistiniz olan erkeğin sesi çok güçlü. Eğitim almış olmalı aksi taktirde hatasız yüksek notaya çıkması zor olurdu. Baterist ve elektro gitaristte çok yetenekli ve iyi çocuklar. Ayrıca senide keşfettikleri için şanslı olmalılar! '' '' Bende şimdiden alıştım onlara, umarım çalışmalarımızın karşılığını alırız.'' Babasını kızına sarılıp saçlarını okşadı. Kızının şu anki endişesini anlayabiliyordu. Kızı da onun bastığı adımlardan ilerleyecekti. '' Her şey olacağına varır güzel kızım. Hadi sen odana çık, ben kalanı hallederim.'' '' Teşekkür ederim baba.'' Alya odasına girdiğinde, gece lambasını yakıp üstüne rahat bir şeyler giydi. Ağrısının artmasından endişelendiği için ilaç içip yatağına girdi. Bugün yaşadıklarını düşündü, oldukça iyi geçmişti. Hatta hiç beklemediği kadar iyiydi. Yeni tanıştığı arkadaşlarıyla babası oldukça iyi anlaşmıştı. Babası onların uyumunu beğenmiş ve kazanabileceklerini söylemişti. Hiç beklemediği bir anda Mert'in yabancı bir şarkı söylemesi, hatta Alya'nın sevdiği bir grubun şarkısını söylemesi onu gülümsetmişti. Olan şeyleri düşünerek yatağın altında kendi kendine sırıtıyordu. Efe ve Ali Ziya'yı da önemsiyordu ama Mert'in sadece adı geçtiğinde kalp atışları hızlanıyordu. Alya bu hisse bir isim koyamıyordu ama Mert ile arkadaş olduğu için mutluydu. Mert evine girdiğinde babaannesinin yanı başına oturdu. Safiye sultan her zamanki gibi köşesinde çay içip örgü örüyordu. '' Bir haftadır sende bir haller var deli oğlan. Otur da anlat hele.'' Babaannesinin yanına oturdu, yaşlı kadın gözlüğünün üstünden torununu izledi. Kendi elinde büyüttüğü torunundaki değişiklikleri fark etmeyecek kadar kör değildi. '' Hayatıma bir kız girdi, babaanne.'' '' Girecek tabi, yakışıklı bir delikanlısın.'' '' Öyle değil babaanne. Hani biz gitar çalıyoruz ya okulda grubumuz var. Bu kızda okula bu sene geldi ve o da gitar çalabiliyormuş. Bizim grupta bir eksiklik vardı, öylelikle kız da bize dahil oldu.'' '' O da sen ve Efe çocuğum gibi gıygıy mı çalıyor?'' Babaannesinin tepkisine karşılık sesli gülümsedi. Yaşlı kadın ne anlardı gitardan, onun için notalar gürültüden ibaretti. '' Evet, o da gıygıy çalıyor. Şu an sadece arkadaşız ama onu görünce içim bir tuhaf oluyor. Bugün öğrendim ki, kızında annesi onu terk etmiş. Yaralarımız bile ortak babaanne!'' '' Benim güzel evladım, bazı ruhlar birbirine evvelden aşinadır. Efe Emir ve Ali Ziya ile nasıl arkadaşsan o kızımla da öyle kal. Zamanı akışına bırak, su akar yolunu bulur. Yakın zamanda beni de kız arkadaşınla tanıştır.'' '' Tanıştırırım babaanne.'' Dedi Mert. Nenesinin yanağından öpüp odasına gitti. Arkadaş kalırdı kalmasına ama kendi içinde hisleri büyürken arkadaş kalmaya nasıl devam edebileceğini düşündü. Zorlanacaktı, belki istemeden de olsa belli edecekti ya da dayanamayıp itiraf edecekti. Kendisinin derin bir duygu denizinde boğulacağını hissediyordu. Onu içine hapsedecek olan dalga gelmek üzereydi. Kaçmak elinde olsa da genç adam bunu istemiyordu. Kahverengi gözlerin esaretinde boğulmayı yeğlemişti. |
0% |