@davyjones
|
Kai , Alex'in tam önünde duruyordu ağzında ki şekerin son parçasını yutkunduktan sonra konuşmaya başladı. "Washington'a hoş geldin buraya neden geldiğimizi az çok tahmin edebiliyorsundur." Alex, geçişin oluşturduğu bilinçsel etki yüzünden yere düşmüştü. "Lanet olsun, Sen gerçekten varsın. Bu gördüklerimin gerçek olduğu anlamına mı geliyor?" Kai, umursamazca tavrıyla geldikleri yerin manzarasına bakarak cevap verdi. "Kendimi, kırmızı hap uzatan adam gibi hissettim. Yoksa mavi miydi?" Alex, ayağa kalkarak Washington'un ışıklarla süslenmiş gece manzarasına baktı. "Matrix, ha. Senin gibi bir moronun filmlerle arasının iyi olacağını beklemezdim." Kai, omuz silkerek karşılık verdi. "Eh, ne demişler, 'Geçmişte takılı kalanlar, geleceğin tozlu sayfalarında kalmaktan başka bir işe yaramaz.' Bir saniye, ah evet, onu ben demiştim." "Hala inanılır gibi değil," dedi Alex, başını sallayarak. "Senin varlığın, şu gizemli yeteneklerin ve lanet akademin... Bunların gerçek olması imkansız." Kai, alaycı bir gülümsemeyle cevap verdi. "Akademiyi mi gördün? Vay canına. Beğendin mi peki? Hepsini ben yaptım, biliyor musun?" Alex, gözlerini devirdi. "Akademiyi sen gösterdin zaten, lanet herif." Kai, durumu daha da komikleştirmek için kaşlarını kaldırdı. "Bak, seni ilk görüşüm değil ama sana kesinlikle Akademiyi göstermedim. Sanırım zamanla ilgili bir algı sıkıntın var. Tarihe baktın mı? Alex, telefonunu çıkarıp tarihe bir daha baktı. "2017... Lanet olsun, beş yıl önceye mi geldim?" dedi, gözleri genişleyerek. Kai, heyecanını gizleyemeyerek Alex’e bakıyordu. Sanki bir bebeğin ilk defa yürümeye başlamasını izliyormuş gibi, gözlerinde bir parıltı vardı. "Öğrencim yeteneklerini keşfediyor; ne heyecanlı ama!" Alex, Kai'yi umursamadan, kafasını yoğun bir şekilde çalıştırarak bu tarihte ne yaptığını hatırlamaya çalıştı. "Hatırlıyorum... Bu tarihte staj yapıyordum. Dur, bir saniye, bu günü de hatırlıyorum. Şef beni arayıp, 'Daha yeni yanımdan gittin, bir de telefon mu açıyorsun?' diyerek bağırmıştı." Alex'in aklına federallerle sorgu odasına girmeden önce Mark'ın telefondan kendi ismini sayıklaması geldi. "Bu ne demek biliyor musun? Bunlar zaten yaşanmıştı..." Kai, gözlüğünü çıkarıp Alex'e duygu dolu bir bakışla süzdü. "Ne çabuk büyüyorlar. Bir de öğrenci yetiştirme tekniğime laf atarlar." Alex, Kai'nin gözlerindeki çocuksu ifadeye bakarak konuştu. "Aslında pek haksız sayılmazlar. Dur bir dakika, neden burada olduğumuzu tahmin edeyim. İngiliz Ajan, üç saat önce Washington'da çalınan bir bilgiden söz etmişti." Kai, heyecanla onayladı. "Bu doğru, bunun için buradasın. Şimdi zamanda geri gidip yapmış olduğun bir şeyi tekrar yapacaksın." Fakat Alex, zamanı isteyerek kontrol etmemişti. Bu başlı başına bir sorundu. "Bunu kontrol ederek yapmadım. Bana gelecekte verdiğin bir cevaptan etkilendim; böylelikle kontrolümü kaybettim. Hayatımda ilk defa sanki böyle bir şey yaşadım." Kai, başını salladı. "Merak etme, seni karakolda gördüğüm andan itibaren zamanı hâlâ kontrol edemediğini anlamıştım. Bunun için sana Enderler'den bir arkadaş getirdim." Kai, cebinden tuhaf bir şekilde çıkardığı kapı kolunu düzlemsel bir yüzeye sabitleyerek bir köpeğin geçebileceği kadar kapı çerçevesi oluşturmasını sağladı. "Yaptığım şey, yakındaki arterlerin gücünden faydalanarak düzlemsel bir geçit oluşturmak. En usta Kaizen ustaları bile bunu günde en fazla bir kez yapabilir." Ardından, kapı kolunu çevirince ortaya büyükçe bir köpek çıkmıştı. Kai'nin yanına koşan Husky türü bu köpek, neşeli bir şekilde ikiliyi süzüyordu. Alex, Kai'nin bir kapı koluyla portal oluşturmasına mı yoksa arkadaş diye Husky türü bir köpek getirmesine mi şaşıracağına karar veremedi. "Gerçekten mi? Gezegenin dengesini sağlayan Enderlerin üyelerinden biri köpek mi yani?" |
0% |