@davyjones
|
Gördüğü ilk şey, devasa bir odanın derinliklerinde yer alan, eski ve yıpranmış taşlardan yapılmış, antik bir sunağa benzeyen devasa bir yapıydı. Sunağın her bir taş sanki başka bir dünyadan alınmış gibiydi Yüzeyleri karmaşık sembollerle doluydu; bu semboller, bir zamanlar güçle dolup taşmış bir ritüelin izlerini taşıyordu. Sunağın üzerinde, yeşilimsi bir ışık yayan bir küre duruyordu. Bu küre, çevresine gizemli bir aura yayıyordu; ışığı, odanın karanlık köşelerine sızarak her yeri esrarengiz bir şekilde aydınlatıyordu. Küreden yayılan enerji, bir yandan huzur verirken, diğer yandan kontrol edilemeyen bir tehlikenin habercisi gibiydi. Odanın tavanı ise devasa kemerli sütunlarla desteklenmişti, her bir sütunu eski çağların efsanelerini anlatan kabartmalarla doluydu. Odanın duvarlarında, zamana karşı koyan duvar halıları asılıydı; üzerlerinde kadim zamanların unutulmuş savaşları ve kaos anlarını gösteren sahneler vardı. Tavanın yüksekliği, insanı küçülten bir büyüklük hissi veriyordu. Üst katlardan sarkan zincirler, havada asılı duran eski lamba ve şamdanlara bağlıydı, fakat bu lambaların hiçbiri yanmıyordu. Sadece o yeşil küre, odanın derinliklerini aydınlatıyordu. Zeminde ise, büyüyle oyulmuş gibi duran bir daire vardı. Bu daire, güneşin ve ayın mistik sembollerini andırıyor, sanki kadim bir kapının açılışı için bekleniyormuş hissi veriyordu. Çevresindeki hava, derin ve ağırdı; her nefes alışta, sanki yüzyıllarca birikmiş anıların ağırlığını hissetmek mümkündü. Alex, odanın ortasına doğru yaklaştıkça yeşil küre yavaşça şekil almaya başladı. Küre, titreşen bir ışık huzmesi halinde parladı ve sonunda Alex'in karşısında beliren görüntü Jessy'nin ta kendisiydi. Ancak bu, hafızasındaki Jessy'den daha farklıydı; yüz hatları daha keskin, bakışları daha derin ve olgundu. Alex, bir ay bile geçmemesine rağmen onu ne kadar özlediğini fark etti. Ama karşısındaki Jessy, sanki zamanın derinliklerinden çıkıp gelmiş gibiydi; yılların yükünü taşıyan biri gibi görünüyordu. Jessy'nin görüntüsü etrafında dolaşan bir bakışla, sanki bir şeyleri kontrol edercesine dikkatle etrafını taradı. Gözlerinde beliren yaşları silmeye çalışıyormuş gibi hafifçe elini yüzüne götürdü. Her hareketi, bir anlam taşıyormuş gibi durgun ama yoğundu. Sonunda, gözleri Alex'e odaklandı. Bu bakış, Alex'in kalbine bir ok gibi saplanmıştı. Farkında bile varmadan konuşmaya başladı. "Daha önce ağladığını görmemiştim Bayan Dedektif." Jessy, Alex'e herhangi bir tepki vermeden konuşmaya başladı. "Bugün buradaki son günüm," dedi, sesi ince bir titremeyle yankılandı. "Bay Logan bana son bir ses kaydı yapmak isteyip istemediğimi sordu. Sanırım Alex'in bu yıl akademiye başladığını bildiği için ona bir not bırakmamı istiyor." Jessy derin bir nefes aldı, sanki duygularını kontrol altına almaya çalışıyormuş gibi. Ardından kelimeleri dikkatle seçerek devam etti. "Öncelikle, sen benim aradığım Alex değilsin. Aynı şekilde, ben de senin aradığın Jessy değilim. Sana ne söyleyebilirim, bilmiyorum... Ah, bu yaptığım delilik. Buraya girmene bile izin vermeyecektir..." Jessy'nin sesi kesildiğinde Alex, görüntüye daha fazla yaklaşma ihtiyacı hissetti. Onu yeniden kaybetmek istemiyormuş gibi... Elini Jessy'nin yüzüne doğru uzattı, içten bir istekle dokunmak istedi, biliyordu ki bu hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Ama yine de bu hareket, içindeki boşluğu az da olsa rahatlatmıştı. Jessy'ye uzanmak, onun anısıyla bir bağ kurmak gibiydi; geçici de olsa, o anın sıcaklığını hissetmek istiyordu. Jessy'nin sesi bir kez daha yankılandığında geri çekilmişti. Zaman ne kadar tuhaf... Kai sana söyledi mi? Beni neden seçtiğini?" Alex, Jessy'nin hologramındaki kelimeler yankılandıkça, Kai'nin ona söylediği sözlerin ağırlığını daha da fazla hissetmeye başladı. Kai'nin bahsettiği "Kaizen Değişim Süreci" ve gezegenin sonu geldiğinde bir aktarım yapılması gerektiği gerçeği kafasını kurcalıyordu. Jessy'nin de bir parçası olduğu bu devasa bilgi sistemini bir sonraki gezegen devrine taşımanın önemi, Alex'in zihninde koca bir soru işareti olarak kalmıştı. "Kısaca özetlemem gerekirse eğer bir aktarıcı olmazsa gezegenin yeni devri başladığında Kaizen ve tüm bu sistemi kuran biri olmayacak. Buda geçici dengemiz başlamadan biteceği anlamına geliyor." Jessy konuşmasının devamında ses düzeyini düşürmüştü. Sanki üzüntüsü sesine yansıyordu. "Peki sence bu kadar bilgi birikimi kaç yılda ezberlenebilir?" Jessy, gülümsedi. Bu gülümseme, acılarının bir ifadesi gibiydi; yıllar boyunca çektiği acılar yüzüne yansımıştı. "Belki de şuan onlarca yıl diye düşünüyorsun." dedi sessizce, "Ama cevabın on binlerce yıl olsa bile yaklaşamazdın." "Bu mümkün değil. Gezegenin en fazla elli yılı olduğunu duydu-" Alex duraksamıştı çünkü söylediği cümlelerin cevabı zaten onda mevcuttu. "Tabi zamanda geri gitmediysen..." "Yani sen..." Karşısında ki kadın belki de yüzbinlerce yıldır yaşayan birisiydi ama hala bu ona olanaksız geliyordu çünkü zamanda yolculuk yapan kişinin tek kendisi olduğunu zannediyordu ve kendisi dışında birini yanında götürmesi imkansızdı. "Bu nasıl mümkün olabilir?" diye sordu, kendi kendine. Jessy'nin hologramı sessizce duruyordu; ona cevap vermeyeceğini biliyordu ama yine de düşüncelerini yüksek sesle dile getirmekten kendini alamıyordu. "Seni zamanda geriye götürecek yeteneğe sahip değilim... Bu nasıl oldu?" Sofia, odadaki bir dizi tuşa benzer cismi dokunarak yeşilimsi şeklin değişmesini sağladı. Yeni görüntü, Alex ile Jessy'yi gösteriyordu. Ama bu bir düğün fotoğrafıydı. Fotoğraftaki detaylar Alex'in dikkatini çekmişti. Çevre bu zaman dilimine hiç benzemiyordu. Taş bir tapınak, devasa sütunlarla çevriliydi ve antik süslemeler duvarları kaplıyordu. Yerdeki kum ve taş mozaiklerin aralarında yeşilimsi yosunlar ve sarmaşıklar dolanmıştı. Fotoğrafta görülenler, güneşin altında parıldayan antik bir dünyanın sahneleri gibiydi. Büyük ihtimalle bu bir tapınaktı, etraflarında ise toprak yollar, el yapımı taş yapılar ve hatta atlı arabalar görülüyordu. Bu, tamamen başka bir çağa ait bir anıydı. Sofia'nın sesi Alex'i gerçekliğe geri çekti: "Şu an yeteneklerini yeni fark ettiğin için daha kendini keşfetme aşamasında olduğunu varsayıyorum. Ama zamanı gelince, benim genç halimle zamanda geriye yolculuk yapıp bana bu lanet kütüphaneyi kafama aktarmam için yeteri kadar zamanı kazandıracaksın." Alex söylenenleri sindirmeye çalışıyordu. Kai neden bundan söz etmemişti. Doğrusu Kai hiçbir şeyden bahsetmezdi. Kafasına daha fazla cevapsız soru işareti geliyordu. Alex'in bir aydır görmediği genç Jessy şuan neredeydi veya Yaşlı Jessy buradaysa Yaşlı Alex neredeydi? Alex, ağzından dökülen kelimeler bile zihnindeki karmaşayı dağıtamıyordu: "Jessy, bana ne oldu?" Jessy'nin holografik görüntüsü yeniden ona baktı, gözleri tekrar yaşla dolmuştu. "Keşke burada olsaydın. Her şey yolunda giderken, bir gün ansızın ortadan kayboldun. Beni ayakta tutan tek şey, bu gizem oldu. Bir gün geri geleceğin umudu..." Jessy'nin sesi titriyordu, duygu yüklü her kelimesi Alex'in içine işliyordu. "Beni bırakıp gideceğin o gün başına ne gelirse gelsin, seni tüm zamanlarda sevdiğimi unutma." Jessy'nin son sözleri odada yankılanırken, görüntü yavaşça soldu ve yeşilimsi küre tekrar eski haline döndü. Alex, sanki içindeki bir parçayı kaybetmiş gibi hissetti. Kafasındaki tüm soruların ağırlığı omuzlarına çökerken, bu son itiraf onun en büyük korkularından birine dokunmuştu. Babası gibi Jessy'yi de gerçekten kaybetmiş olabilir miydi? Acaba ne oldu da onu bırakıp gitmişti ki? Arkasını döndü ve çıkışa doğru yöneldi. Adımları sanki her seferinde daha da ağırlaşıyordu. Düşünceleri hala Jessy'deydi. Onu arkada bu şekilde bırakmak ona yanlış geliyordu fakat elinden gelen hiçbir şey yoktu. Zamanı geldiğinde onu geri götürecekti peki gezegen ve insanlık bu fedakarlığa değer miydi? Kurtuluş için gereken tek yol Değişim Süreci'miydi? Kai ona inansaydı farklı bir kurtuluş yolu bulabilirler miydi? Bu soruları düşünürken aklına babası gelmişti çünkü tanıdığı insan sevgisine en çok sahip olan kişi oydu. Bahçenin özel bitkileriyle dolu bir odasına geldiğinde aniden olduğu yere çöktü ve gözlerini kapattı. Alex artık hissediyordu onun Huzur Noktası şu anki çaresizlik anıydı ve buna ulaşmıştı. Alex'in kafasında bir türlü susmayan sorular yankılanıyordu: "Burası bir rüya mı yoksa sadece gerçeğin farklı bir yansıması mı? Kapılar neden hep başladığım yere çıkıyor? Ben sadece zamanda yetkim olduğunu sanan, fakat hiçbir şeyi değiştiremeyecek bir zavallıdan başka bir şey değil miyim? En önemlisi, ben kimim?" Her kapı, onun kafasında farklı bir soruya cevap ararken açılıyordu, fakat her defasında başladığı yere geri dönüyordu. Kafasındaki sonsuz döngü, onu umutsuzluğa sürüklüyordu. Tam da bu çıkmazın ortasında, tanıdık bir ses yankılandı. Bu ses, Alex'in zihninde durmaksızın yankı buldu ve onu bu döngüden çekip çıkardı. "Önemli olan kapıları açman değil evlat, önemli olan ne zaman açtığın." Bu babasının sesiydi. Alex, hızla arkasına döndü ama onu göremedi. Yalnızca sesi vardı, ama bu bile Alex için yeterliydi. "Bu sensin... Tek amacım seni bir kez daha görmek istemekti... Tek bir kez daha!" dedi Alex, boğazında düğümlenen kelimelerle. Babasını bir kez daha görebilme isteği, tüm bu karmaşanın ortasında onu duygusallaştırmıştı. Başına gelen bunca şeyin nedenini hatırladı: her şey babası içindi. Sesler yeniden her yandan yankılandı, sanki Alex'in geçmişinden geliyorlardı. "Düşüncelerini topla, Alex. Bizler önemli değiliz evlat. Unutma, bizler iyi insanlarız ve..." Alex, babasının söylediği sözleri hatırlıyordu. Cümleyi tamamlamak için yavaşça ağzını açtı, gözleri dolmuştu. "İyi insanların bu dünyada yeri olamaz; ancak arkamızda bıraktıklarımızla önem kazanırız." Bu sözler, Alex'in zihninde şimşek gibi çakmıştı. Babasının geride bıraktığı mektup... Belki de aradığı tüm cevaplar o mektuptaydı. Çünkü mektubun son satırlarını hiç unutmamıştı: "Yapacağım şey için umarım beni affedersin evlat. Unutma, başkalarını mutlu ettiğinde mutlu oluyorsan, hala insanlık için umut olacaktır..." "İnsanlık için bir umut... Bir şey yaptın, değil mi? Kendini bir şey için feda ettin? Her şeyi biliyordun baba... Her şeyden haberdardın..." Alex o an farkına varmıştı. Aradığı cevaplar gelecekte değil, geçmişin gölgeleri arasında gizliydi. IV. Bölüm Sonu |
0% |