48. Bölüm
Ömer Faruk Yardımcı / Kaizen :  Zamanın Varisi / Uyanış : Part 4

Uyanış : Part 4

Ömer Faruk Yardımcı
davyjones

Sofia, tapınağın içinde kaybolmuştu. İplerin labirent gibi birbirine dolandığı tünelde yönünü bulmak neredeyse imkansızdı. Her adımı bir öncekiyle aynı hissediyor, her dönüş onu başladığı yere geri getiriyor gibiydi. Gözleri, sabırsızca ipleri taramaya başladı. Kırmızı, beyaz, beyaz ve yine beyaz… Ama bir türlü mavi ipi bulamıyordu.

Thalia, kendi zaman çizgisinden gelen insanların yaydığı titreşimden dolayı aradığı ipin mavi renk olduğunu söylemişti. Sofia, onun bu sözlerine güvenmişti, ancak karşısındaki bu karmaşanın içinden doğru ipi bulmak, bir çölde su aramaya benziyordu. Her ip sanki aynı yere çıkıyor, her seçim bir çıkmaz gibi görünüyordu.

Adımları, onu labirentin giderek derinlerine sürüklerken, kendi kendine mırıldanıyordu. “Daha fazla ayrıntı istemeliydim. Neden gördüğüm her yaşlıya bu kadar kolay güveniyorum ki!” Sesi, tünelin soğuk duvarlarında yankılandı. Derin bir nefes aldı, ama bu nefes cesaretten çok bir umutsuzluğun habercisiydi.

Sonunda, kendisini labirentin en derin kısmında buldu. Karşısında, diğerlerinden farklı görünen bir ip duruyordu. Yarıya kadar kesilmiş ve simsiyah bir ip. Sofia’nın gözleri istemsizce bu ipe takıldı. Thalia’nın ona gösterdiği siyah ip parçası geldi aklına. Tüm bu kaosun bu parça yüzünden başladığını söylemişti.

Sofia, tereddüt içinde birkaç adım attı. İçinden bir ses ona durması gerektiğini fısıldıyordu, ama başka bir ses onu adeta ileri itiyordu. Kararmış bu zaman çizgisinin sırrını öğrenmek istiyordu. Ancak kalbinin çarpıntısı, kararsızlığını ele veriyordu.

Her adımıyla siyah ip, giderek daha belirgin hale geliyor, onun dokunuşunu bekliyormuş gibi genişliyordu. Sofia’nın gözleri, çevresindeki dünyanın değişmeye başladığını fark etti. Renkler kayboluyor, şekiller birbirine karışıyordu. İp, bir girdap gibi hareket ederken, Sofia artık bulunduğu yerde değilmiş gibi hissetti.

***

Edward ve Kai, yeni zaman çizgisine geçmişlerdi. İkisi de gözlerinin önündeki bu dünyaya daha alışkındı; burası, geldikleri zamana benziyordu ancak etraflarındaki kaos, her şeyin yerinde olmadığını gösteriyordu.

Gökyüzünde açılan çatlaklar, insanları korkuyla sağa sola kaçışmaya zorluyordu. Tarihi varlıklar ve robotik askerler çatlaklardan düşüyor, yeryüzüne dehşet saçıyordu. Kai, aceleyle bir binanın yanındaki duvara elini koydu. Bir geçit açmayı planlıyordu, ama hiçbir şey olmadı. "Neden tüm gücümü alev mekanizmasına kaptıran bir adamı alt etmek için harcadım ki!" diye hayıflandı.

Edward, kaotik manzarayı izlerken omuz silkti ve sakin bir şekilde yanıtladı: "Çünkü sen Kai’sin."

Bir süre sonra, havada yükselen bir varlık dikkatlerini çekti. Edward, gözlerini kısarak o tarafa baktı. Gökyüzündeki yüzlerce yarığın arasında, bu yabancı varlık adeta bir fırtınanın merkezinde duruyordu. Çeşitli elementlerden oluşan maddeleri etrafında toplayıp silahlara dönüştürüyor, onları çatlaklardan gelen tehditlere karşı kullanıyordu.

Edward, hayranlıkla mırıldandı. "Bu zamandaki Kai senden daha havalı görünüyor."
Kai, bu yoruma alınmış gibi sweatshirt’ünün kapüşonunu başına geçirip omuz silkti. "Taklitler, aslını yüceltir derler." dedi, aldırmaz bir tavırla. Ancak gözlerini gökyüzündeki görüntüden ayıramıyordu.

İkili bu manzaraya dalmışken, karşılarında beliren biri sessizliği bozdu. Adam, labaratuvar üniforması giymiş, gözlük takan ve karizmatik bir duruş sergileyen biriydi. Sakin ama keskin bir sesle konuştu: "Bak şu işe, bu karmaşanın ortasında Kader Dokumacısının misafirlerinin burayı ziyaret etmesi ne kadar... ilginç."

Edward ve Kai, anında bakışlarını adama çevirdiler. Şaşkınlıkları yüzlerinden okunuyordu. Edward ileri atılarak sert bir tonla sordu: "Sen de kimsin?"
Yabancı, bir an tereddütsüz bir şekilde gülümsedi ve kendini tanıttı: "İsmim Andrew Brown. Zamanın Varisiyim. Zaman çizgimize hoş geldiniz."

***

Sofia, dikkatlice çevresine bakındı. Geldiği bu yer, fizik kurallarını altüst edecek kadar tuhaftı. Gökyüzünden inen yoğun bir fırtına, etrafı kasıp kavuruyordu, ancak Sofia’nın tenine değen tanecikler ne kar kadar soğuk ne de gerçekti. Sanki çevredeki her şey parçalanarak havaya karışmış ve bu fırtınayı oluşturmuştu.

Etrafa baktığında, toprak parçalarının yerlerinden kopup gökyüzünde süzüldüğünü fark etti. Bazıları aniden yok oluyor, geriye yalnızca ince bir toz tabakası bırakıyordu. Yerin yüzeyinde ise kimi bölgeler tamamen boştu; içlerine bakıldığında yalnızca hiçlik hissi veriyordu.

Sofia, üzerinde durduğu toprak parçasının eğimli olduğunu fark etmişti. Her adım, onu yukarıya çıkmaya zorluyordu. Eğimin en tepesinde, tozla kaplanmış devasa bir ağaç duruyordu. Ağaç, çevresindeki kaosun aksine sabit ve sarsılmaz bir şekilde oradaydı. Geniş dalları, altında duran bir figürü fırtınadan koruyordu. Sofia, gözlerini kıstı ve dikkatle baktı. Kim olduğunu çıkaramasa da, orada birinin olduğundan emindi.

Ayaklarının altında ezilen toz tanecikleri, dizine kadar yükselmişti ve yürümeyi giderek zorlaştırıyordu. Ancak Sofia, bu zorluğu görmezden gelerek ağaca doğru ilerlemeye devam etti.

Sofia yaklaşırken, figür giderek daha belirgin hale geldi. Omuzlarına kadar dökülen siyah saçları, yorgunlukla uzamış sakalları ve Sofia’ya dikkatlice bakan derin yeşil gözleri vardı. Adamın duruşunda bir ağırlık, gözlerinde ise yılların getirdiği bir acı vardı.

Sofia, sessizliği bozarak ilk konuşan kişi oldu. “Sen de kimsin?”

Adam, gözlerini gökyüzüne çevirdi ve bir süre sessiz kaldı. Ardından derin, neredeyse yankılanan bir sesle konuştu. “Ben… İsmim Alex’ti, sanırım.” Omuzlarını hafifçe silkti. “Zaten artık bir önemi yok.”

Sofia’nın gözleri büyüdü, şaşkınlıkla fısıldadı. “Sen o’sun…” Sonra sesine bir kararlılık geldi. “Thalia, kırmızı kitabı senin bize gönderdiğini söyledi.”

Alex, bakışlarını gökyüzünden ayırmadan devam etti. “Kitap, ha…” Sesi uzak bir melodi gibi yankılandı. “Zaman, çoğu şeyi unutturdu. Hatıralar bir kum saati gibi akıp gidiyor; geriye yalnızca kırıntılar kalıyor.” Gözleri bir anlığına Sofia’ya döndü. “En son babamı durdurmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Eğer kitap size ulaştıysa… o zaman tüm gerçekleri öğrenmişsinizdir.”

Sofia, derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. “Bunu bilmek seni rahatlatacaksa, evet, başardın. Logan’ı henüz yenmedik… ama her şeyi değiştirdin.” Sesi kararlıydı, ama içinde bir gölge gibi dolaşan endişe de hissediliyordu.

Alex, hala gökyüzüne bakıyordu, ancak Sofia’nın sözleri dikkatini çekmiş gibiydi. Gözlerini hafifçe kısarak ona baktı. Sofia, konuşmaya devam etti. “Ama korkarım ki şu an başka bir sorunumuz var. Yaptığın değişiklikler yüzünden yeni zaman çizgileri oluştu. Zamanın köprüsü bozuldu ve her şey kaosa sürükleniyor.” Sesi biraz daha titredi ama kendini toparladı. “Yakında bizim zaman çizgimiz de bu hale gelecek. Engellemenin bir yolunu bulmamız gerek.”

Alex düşünceli bir şekilde duraksadı. Burada geçirdiği yıllar boyunca kaostan başka bir şey görmemişti. Derin bir nefes aldı ve Sofia’ya dönerek, "Sana nasıl yardım edebilirim bilmiyorum. Ama buraya geldiğin an gökyüzünde daha önce görmediğim bir yarık açıldı." dedi. Eliyle yukarıyı işaret etti. Sofia başını kaldırdığında, diğer zamansal yarıklardan farklı olarak mavi bir parıltı yayan bir geçit gördü.

Sofia, içgüdüsel bir şekilde bunun Kai ve Edward’a ulaşmak için gitmesi gereken yer olduğunu anladı. "Mavi ip…" diye fısıldadı. Kararlı bir ifadeyle Alex’e baktı ve "Oraya gitmem gerek," dedi.

Dönüşüm geçirip uçmaya hazırlanırken, Alex’in hâlâ yerinde durduğunu fark etti. Şaşkınlıkla durakladı. "Sen gelmiyor musun?" diye sordu.

Alex, ağır bir sesle cevap verdi. "Beni bekleyen biri var, Jessy'yi ne olursa olsun bulmalıyım. Ayrıca, başka bir zaman çizgisine geçmek kaosu daha da büyütmekten başka bir işe yaramaz. Yaptıklarımın boşa gitmesine izin veremem."

Bu sırada Alex’in bakışları, durduğu zeminin altındaki uçuruma kaydı. Aşağıdan beyaz saçlı, sakallı ve iri gövdeli bir adam yukarı tırmanıyordu. Adamın yüzünde hiçbir insani ifade kalmamıştı; sadece öfke ve iğrenme karışımı bir ifadeyle dişlerini gösteriyordu. Logan tamamen insanlığını kaybetmişti.

Bir an için gözlerini kapadı, sonra Sofia’ya dönerek ekledi: "Ah, bir de o var. Güvenli bir şekilde geçmen için onu durdurmam gerekecek. Zihnini artık tamamen kaybetti. Ona acıyorum… Keşke babam için yapabileceğim başka bir şey olsaydı."

Sofia, Alex’in içinde bulunduğu karmaşayı derin bir şekilde hissediyordu. Yavaşça birkaç adım attı ve nazik bir ses tonuyla konuştu: "Alex, neler yaşadığını tam olarak anlayamam, ama bu savaşta verdiğin mücadele çok şey ifade ediyor." Bir an için duraksadı, kelimelerini dikkatle seçerek devam etti: "Bazen en büyük mücadele, başkalarının asla göremeyeceği derinliklerde yaşanır. Senin yaptıkların ve burada verdiğin mücadele... Bunlar boşuna değil." Gözleri bir an Alex’in derin yeşil gözlerinde takıldı. İçten bir gülümseme eşliğinde ekledi: "Bunu bilmeni istiyorum. Seninle karşılaşmak, bu kaosun ortasında bana hala bir umudun olduğunu hatırlatıyor. Ve ne olursa olsun, burada yaptığın fedakârlığı asla unutmayacağım."

Alex, Sofia’nın sözlerinden etkilenmiş gibiydi, ancak yüzüne bunu yansıtmadı. Hafif bir baş selamıyla ona karşılık verdi ve gözlerini yeniden Logan’a çevirdi.

Bir an sonra, güçlü bir sıçrayışla havaya yükseldi. Rüzgar yüzüne çarparken içindeki eski bir kıvılcım yeniden canlanmış gibiydi. O an, kendini gerçek bir varlık gibi hissetti; yaşadığını, nefes aldığını. Ancak bu his, her zaman olduğu gibi sadece başkalarına yardım etmenin verdiği huzurla sınırlıydı. Hayatı boyunca kendi mutluluğunu bir kenara bırakmış, başkalarının ışığında yaşamıştı.

Logan’ın vahşi gözlerine bakarak soğukkanlı bir şekilde konuştu: “Tekrar merhaba, baba...”

Logan, insanlıktan uzaklaşmış çehresiyle, dişlerini göstererek hayvansı bir çığlık attı ve Alex’in üzerine atıldı. İki figür, kaosun ortasında birbirine kenetlenmiş şekilde düşmeye başladı. Derin ve karanlık bir boşluğun içine doğru süzülerek gözden kayboluyorlardı; bilinmeyene doğru sürükleniyorlardı; bir hikâyenin sonunu mühürleyen nihai bir adıma adım atar gibiydiler.

Bölüm : 15.01.2025 21:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Ömer Faruk Yardımcı / Kaizen :  Zamanın Varisi / Uyanış : Part 4
Ömer Faruk Yardımcı
Kaizen : Zamanın Varisi

4.08k Okunma

1.64k Oy

0 Takip
49
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...