@dawrosee
|
'Büyü' ³⁴ Deniz'den... "Görüyorum, görüyorum. Siz bir arkadaşınıza ihanet mi ettiniz?" dedim. Umut kahve fincanını elimden alıp göz devirdi. "Of Deniz ya yeter." dedi. Ee tabii ki onu pek takmadım. "Sen benim falıma bak güzelim." dedi Emre. Emre'nin elinden kahve fincanını aldım. Derin bir nefes alıp açtım. Fincanı açmam ile içimde bir karartı hissettim. İyi bir fal değildi. Başımı kaldırıp Emre'ye baktım. "Falın enerjisi çok kötü aşkısı." Emre gözlerini kısarak bana baktı. "Biri var. Bu bir kız ve eskiden hayatındaymış. Şimdi ise yeniden hayatında. Uzak bir yerden senin için gelmiş." Gözlerimi yeniden Emre'ye diktim. Derin bir nefes aldı. Biraz gerilmişti. Gözleri anlık Alya'ya gidip geri geldi. "Ee güzelim." "Bir kız daha var. Sen bu kızı üzeceksin. Ama aynı zamanda aydınlığa da itiyorsun. Sanki iki kişi arasında kalacaksın." Emre beni pür dikkat dinliyordu. "Falın çok negatif. Sen bu iki kızdan biri ile olacaksın. Bak oldun demiyorum olacaksın. Çünkü bir sürtüşme var. Kısa bir süre sonra senin içinde aydınlık olacak. Umut'un falında olduğu gibi senin de falında felâket var." "Topluca ölüyoruz." dedi Umut. "Emre aşkısı sen bunu iyice yıka." dedim. Emre kahve fincanını eline aldı. Birkaç saniye durdu. Sonra ise saçımdan öpüp mutfağa gitti. Uraz elindeki kahve fincanını bana doğru uzattı. Elime aldım. Derin bir nefes alıp açtım. Kalbim çok hızlı atıyordu. Falı açar açmaz gördüğüm şey ile kala kaldım. Çünkü belirgin şekilde bir D harfi vardı. Bir kız vardı. Mutluluk vardı. "Biri var. Bu kişiye ulaşmak istiyorsun. Zorlu bir yol var." "Peki başarıyor muyum?" Yanıt vermek istemedim. "D harfi var. Davut falan mı bu D." dedim. "Davut'tur kesin." dedi Uraz. "Bu kızı mutlu ediyorsun. Nasıl bilmiyorum ama o kadar mutlu ki ağlıyor." "Anladım." "Dilek dile." dedim. Bana bakıp gülümsedi. Gözlerini kapatıp bir şeyler mırıldandı. Tabağı çevirdim. "Olacak." Gülümsedi, gülümsedim.... Tabağı incelemeye başladım. Gözlerim kocaman açıldı. Yine aynı şey. Bir felaket. "Sende de var." "Ne?" "O felaket..." Uraz derin bir nefes aldı. Elimdeki fincanı hızla alıp mutfağa gitti. "Herkesteki felâket ne ya?" dedi Ali. "Fala inanma falsız da kalma." Asena falını bana uzattı. Hemen fincanı açtım. "Biri var ama bu biri Toprak değil. Başka biri. Seni göklere yükseltecek biri." Asena'nın gözü Umut'a kaydı. Umut'un ise ona. ''Bu Toprak bir tık bela olacak gibi.'' dedim. Umut tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Asena biri sana manifest yapmış." "Büyü mü?" "Ya öyle değil. Uraz'a yaptık ya o." Tüm gözler beni buldu. Sanki bilmiyorlar garip. "Ya bak bu felaket sende de var." "Ya Deniz sen büyücü falan mısın? Nasıl biliyorsun?" dedi Alya. "O büyücü evet." dedi Uraz. Büyücü... Büyülenen... ''Neyse falındaki kişi senin için doğru kişi.'' dedim. ''Gör kızım gör, nasıl doğruyum.'' dedi Umut. ''Ya bu felaket sende de var. Sanki çok kötü bir şey olacak ve hepimizi etkileyecek.'' Herkes sessiz kalmıştı. Genelde ne desem olurdu. Bu bize aile mirası. Eğer bir ailede kız çocuğu varsa böyle oluyordu. Mesela Annem her şeyi bilirdi... O yangını bile... Günler öncesinden babama söylerken duydum. Ailemiz yanıp kavrulacak. Belki de bu yüzden babam bizi babaanneme yolladı. ''Deniz böyle. Oldum olası her şeyi bilir tıpkı annesi gibi.'' ''O ne demek ya?'' dedi Asena. ''Ya bu miras gibi bir şey. Anne tarafında her ailede bir kız böyle her şeyi bilir. İleride olacak şeyi hisseder. Tıpkı annemin o günkü yangını hissetmesi gibi. Bazı şeyleri hissetsek bile kader değişmez. Belki de annem öleceğini hissetti ve babam da ona eşlik etti. Babam anneme çok aşıktı. Bizden vazgeçecek kadar.'' İçeriyi sessizlik kapladı. Herkese hüzün çöktü. ''Bisiklet almıştı dedem. Güya babam bize öğretecekti. Ama olmadı...'' Sözlerimin ardından gözlerim doldu. Üzerimde Uraz'ın gözlerini hissetim. ''Peki bisiklet sürmeyi öğrendin mi?'' Uraz'ın sorusu ile derin bir nefes aldım. ''Öğretmek istedim ama öğrenmek istemedi.'' dedi Umut. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. ''Bu kadar fal yeter.'' Salondan çıkıp odama doğru gittim. Uyumak belki iyi gelir. Kafam dinlenir. Son zamanlarda sürekli olay, kaos insanın nefes alacak vakti yok. Emre'den... ''Dert bizde, tasa bizde...'' Yunus bana garip garip bakmaya başladı. ''Kanka iyi misin?'' dedi. ''Yunus, Yunus ben ne yapacağım?'' ''Geri zekalı mal beyinsiz. Bence Alya ile ol boş ver Deniz'i.'' Koltuğun üstündeki yastığı Yunus'a fırlattım. ''Ya tamam Alya ilk aşkım olabilir ya da çok acı da çekmiş olabilirim ama ne bileyim Deniz var.'' Yunus gözlerini kısıp bana baktı. ''Emre sen Alya'ya hâlâ bir şeyler mi hissediyorsun?'' Yunus'un sorusu ile öylece kala kaldım. Yani bir şey hissetsem Deniz olmaz ki. ''Bilmiyorum, sanki hissetmiyorum gibi.'' ''Ne mal çocuksun kanka.'' Gözlerimi devirip kendimi koltuğa attım. Her gün bir olay, yoruldum. ''Yunus ben ne yapacağım?'' Yunus bana geri zekalı der gibi baktı. Ben onun bakışını bile biliyorum. Kapı sesi ile Yunus yerinden fırladı. Sanırım Seda geldi. ''Sorunun yanıtı geldi.'' Tek kaşımı kaldırıp kapıya doğru baktım. Alya... ''Emre konuşalım mı?'' Sessizce başım ile onu onayladım. Alya yanıma gelip oturdu. Yunus gözlerini kısıp bize baktı. Ardından ise arkasını dönüp odasına doğru gitti. ''Konu ne?'' Alya ateş kahvesi gözlerini bana dikti. Parlıyordu... Çok güzeldi... ''Sensin...'' ''Nasıl?'' ''Senin burada olduğunu bilip geldim. Bir nevi senin için.'' Bunu beklemiyordum. Üç sene önce bir anda gidip şimdi ise bunu demesi garip. Ama ikimiz de birbirimize çok değer veriyorduk. Hâlâ değer veriyor muyduk, bilmiyordum. ''Emre, gitmek zorunda olduğum için gittim. Seni sevmediğim için değil. Seni sevdiğim için geldim.'' Öylece kala kaldım. Bunu beklemiyordum. Kalbim onu ilk gördüğüm andan beri hızlı atıyordu. Şimdi bile... ''Emre...'' dedi. Bana doğru yaklaştı. Sağ elini yüzüme koydu. O yaklaşınca ben de yaklaştım. ''Çok özledim.'' dedi. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Yine yaklaştım. ''Sen özlemedin mi?'' ''Özledim...'' İstemsizce söylemiştim bunu. Ya da isteyerek, bilmiyorum özlemiş miydim? ''Uzak kalmayalım...'' dedi. Alya'yı belinden kavrayıp kendime doğru çektim. ''Çok güzelsin lan.'' Gülümsedi... Çok güzel gülüyordu. Aramızdaki mesafeyi kapatmak adına daha çok yaklaştım. Aklım yerinde değildi. Alya'nın dudağını dudaklarımda hissettim. Kalbim çok hızlı... İçimde kelebekler var... Dudaklarımı aralayıp Alya'ya karşılık verdim. Sanırım son zamanlarda yaşadığım en güzel duyguydu. Belki de Deniz'e hislerim bir hiçti. Alya benden ayrıldı. ''İyi ki varsın...'' dedi. Hızla bana sarıldı. Kafasını göğsüme gömdü. Sıkıca sarılıp karşılık verdim. Çok özlemiştim. ''Keşke önce Deniz'den ayrılsaydın.'' Duyduğum ses ile Alya'dan uzaklaştım. Yunus gözlerini dikmiş bize bakıyordu. Hint dizisi gibi dakikalarca bakıştık. Bizi bölen kapı sesi oldu. Yunus kapıya koştu. ''Aman Allah'ım, Deniz!'' ''Aman Allah'ım Yunus. Çekil sevgilime geldim.'' ''O sana gelemedi ama.'' Yunus'un sözleri ile kapıya fırladım. ''Deniz?'' ''Neye şaşırdın ya?'' ''Sen mi geldin?'' dedi Alya. Alya'nın sözleri ile Deniz tek kaşını kaldırıp bana baktı. ''Senin ne işin vardı?'' dedi Deniz. Alya bir şey demek için ağzını açmıştı ki Yunus bir anda eli ile Alya'nın ağzını kapadı. Deniz bize garipser şekilde baktı. ''Bu kızın burada ne işi var Emre?'' ''Şeker bitmişti. Onun için geldim.'' dedi Alya. Derin bir nefes aldım. ''Şeker yok.'' dedi Yunus. Alya gülümseyerek dışarı çıktı. ''Peki.'' diyip Deniz içeri geçti. ''Şimdi sen boku yemedin mi?'' dedi Yunus kulağıma. Yedim, yedim... Seda'dan... Yunus kahveyi önüme bırakıp sıkıntı ile yanıma oturdu. Bir şeyler vardı ama bunu bana söylemiyordu. ''Of ne oluyor?'' dedim. Yunus gözlerini bana dikti. Derin bir nefes aldı. ''Of Seda bir şey var ama sana söylemem gerekiyor mu bilmiyorum.'' O ne demek ya? ''Bence Deniz Emre'den ayrılmalı.'' Ne? Bu da nereden çıktı bir anda? ''O ne demek Yunus?'' ''Bilmiyorum Seda ama işte sanki uyumsuzlar.'' ''Yunus sen bunlar olsun istemiyor muydun?'' ''Ya evet istiyordum.'' Derin bir nefes aldım. ''Yunus ne oluyor?'' Yunus birkaç saniye düşündü. ''Fal işte kızım, fal. Deniz'in falı korkuttu beni.'' Gözlerimi devirdim. Sahiden buna mı takıldın? ''Yunus, sevgilim saçmalama ne alaka? Hem onu bunu boş ver. Ali'de bir şeyler var gibi.'' ''Bana da öyle geldi. Bir tek biz iyiyiz be.'' dedi Yunus. Sıkıntı ile önüme döndüm. ''Naber gençlik?'' Emre'nin sesi ile ona doğru döndüm. ''Biz iyi ama sen baya iyisin.'' Emre'nin yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti. ''Harika.'' ''Deniz ile güzel gidiyor o zaman.'' Emre'nin yüzü düştü. Ardından dudaklarına zoraki bir gülümseme yerleştirdi. ''Öyle.'' dedi. Bize son kez bakıp gitti. Gözlerimi hızlıca Yunus'a diktim. ''Ne oluyor Yunus?'' ''Emre ilk aşkı ile karşılaştı.'' Yunus'un sözleriyle kala kalmıştım çünkü bunu beklemiyordum. Eğer Emre ilk aşkı ile karşılaştı ise, bu gülümseme onun içinse.... Peki ya Deniz? |
0% |