Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2 Geçmiş

@daylight60

Türkiye/ Muğla

İclal Kandemir

 

6 ay önce...

 

Hayat insanı yıpratıyor sanır insan. Aslında insan yıpranmaz aksine insan gerçek dünya' ya her gün bir adım daha yaklaşır. İnsanları mutlu etmek hiçbir zaman mümkün olmaz. İlla ki içinde bir yerlerde bir burukluk kalır. İşte bende onlardan birindeyim şu anda. Adliye den çıkıp eve geldim. Fakat eve gelmemle telefonumun çalması bir olmuştu. Telefonun ekranına baktığım da Çiğdemin aradığını gördüm. Can dostum. Üniversite de iken en yakın arkadaşımdı. Şimdi ise hâlâ aynı ancak içimde bir burukluk var. Çiğdem genelde onun için arardı. Yani Tanura için. Ama yine de mutluydum en azından aramıştı. Telefonu açıp salondaki kanepelerden birisine oturdum.

 

"Selamün aleyküm Çiğdem. Nasılsın?"

 

"Aleykümselam İclal. İyiyim teşekkür ederim. Sen nasılsın?"

 

"Bende iyiyim. İşe gidip geliyorum."

 

"Canım nerede, nasıl olduğunu bilmiyorum ama belki bilmek istersin diye düşündüm."

 

" Neyi bilmem gerekiyor Çiğdem. Açık konuşur musun?"

 

"Tamam öncelikle sakin ol! Tamam mı?"

 

"Ben zaten sakinim. Ama biraz daha söylemez isen sinirlenebilirim."

 

"Peki ala! Tanura yarın nişanlanıyor. Haberin olsun istedim."

 

"Ne demek bu Çiğdem anlamadım. Nişanlanıyor öyle mi?"

 

"Evet İclal. Nişanlısı da Loya!"

 

"Anladım... Çiğdem teşekkür ederim. Bugün yoruldum da dinlenmeye ihtiyacım var. Hayırlı geceler."

 

" Yarın öğlen ikide nişan gelmek istersen gel. Kendine iyi bak. İyi geceler."

 

Telefonu kapattığım gibi koşar adımlarla üst kata çıktım. Sessiz olmaya gayret göstererek kendimi odama attım. Gece on iki olmuştu. Zaten geç geleceğimi bildiğimden kızları Elçin yatırmıştı. Bu yüzden onlar için endişelenmeme gerek yoktu. Kapıyı arkamdan kapatarak kapıdan aşağı kaymaya başladım. Bacaklarımın dermanı kalmamıştı. Başımdaki eşarbı çıkardıktan sonra saçlarımı açtım. Omuz hizamda ki gür kahverengi saçlarımın önüme düşen tutamlarını elimle arkaya attım. Gözyaşlarım yağmur misali yanaklarımdan süzülürken hıçkırmamak için kendimi tutuyordum. Onunla olan anılarım bir bir aklıma gelirken kalbimin sıkıştığını hissediyordum.

...

&

"Seni çok seviyorum kadın. Bu kalp attığı müddetçe İclal diye atacak. Bu kalp ölmediği , bu ruh ölmediği müddetçe başkasının yüzüğünü taşımayacak bu parmak. Sen Tanura' nın Guli' sin."

 

"Sende benim Şurimşinemsin. Ömrüm boyunca seni sevicem Tanura. Bu kalp daima senin için atacak. Bu kalp senden başkasını mesken edinmeyecek."

 

İki sevgili Karadeniz' in hırçın dalgalarının olduğu uçurumdan birbirlerine bu sözleri verdiler. Birbirine sarılan iki sevgili birbirlerini bırakmamak adına birbirlerine söz verdiler.

...

&

 

Aklıma verdiğimiz sözler gelirken kendime hakim olmakta güçlük çekiyordum. O bunu yapmış olamazdı. Asıl ondan ben ölesiye nefret ederken o bana bunu yapamazdı. Ben aşkımızdan vazgeçmemişken o gidip aşkımızı lanetleyen kadınla olamazdı.

 

Kendimi güç bela yatağa attığım da yorgunluktan uyuşan vücudum. Kendini çoktan karanlığa teslim etmişti.

 

Sabah gün doğumuna dakikalar kala günlük kurduğum alarmın sesine uyanmıştım. Alelacele lavoboya giderek ihtiyaçlarımı giderdim. Abdestimi de alıp namazımı eda ettim. Bugün o nişana gitmeye karar vermiştim. Bu yüzden ilk iş olarak adliye 'ye gitmek üzere üzerimi giyindim. Kahverengi bol kesim pantolon üzerine zum boğazlı gri kazağını giydim. Şal olarak ise kahverengi tafta şalımı yaparak aynanın karşısına geçtim. Dudak kremimi sürerek dudağıma yedirdim. Hızla aşağı inerek vestiyerden krem kabanımı aldım. Ayağıma da siyah topuklu botlarımı giydim. Kahverengi çantamı boynumdan geçirdikten sonra çantamda ki silahımı kontrol ettim. Hazır olduğuma kanaat getirince kendimi dışarıya attım. Her zaman olduğu gibi Muğla'nın havası Ocak ayın da da o kadar sert değildi. Fakat öğleden sonra Trabzon'a gideceğim için tedbirli olmakta fayda vardı.

 

Elçin'in kapısının önüne geldiğimde hiç beklemeden zili çaldım. Kapıyı bir adet uykulu Elçin açarken kendimi gülmemek için zor tutuyordum.

 

"Elçin canım benim Ankara da almam gereken belgeler var. O yüzden çocuklar sana emanet."

 

"Sana da günaydın İclal. Sabah şeriflerin hayır olsun."

 

Demesi ile göz devirmesi bir olmuştu.

 

"Kusura bakma Elçin. Acelem varda valla o yüzden gelince anlatırım okey?"

 

Koşar adımlarla evin bahçesinden çıkıp kendimi sokağa attım. O arada Elçin'in sesini de duymuştum.

 

"Tamam İclal kızlar bende. Dikkatli ol!

 

💃🏻💃🏻💃🏻...

 

Havalimanına gitmeme az kalmıştı. Bende odamda gelen dava dosyalarına bakıyordum. En son bir tane kalmıştı. Onu da elime alıp baktım. Yine her zamanki gibi benim ilgilendiğim yıldız katiliydi. Bu şahıs öldürdüğü insanların bileklerine yıldız şeklini çizip anlam veremediğimiz Osmanlıca kelimeler yazıyordu. Bu da yine kurbanlarından birisi olan benim evime yakın komşularımdan olan Hatun hanımın dosyası idi.

 

Bütün dosyaları bitirmenin rahatlığı ile gerindim. Saate baktığımda uçak saatime iki saat kaldığını gördüm. Etrafı toparlayarak çantamı ve kıyafetlerimi alarak üçüncü katta olan odamdan çıkarak asansörlere ilerledim. Düğmesine bastım ve beklemeye başladım. O sırada meslektaşım Ceyhun'un geldiğini gördüm. Birbirimize baş selamı vererek asansörün önünde bekledik. Asansörün gelmesi ile asansöre adımladım. Birinci kata inen asansörden inip güvenlikten geçtim. Adliye'nin otoparkına indim. Arabama bindiğim gibi gazı kökledim.

 

Trafik sıkısıklığından tam iki saatte ancak havalimanına gelmiştim. Güvenlik kontrollerinin ardından hızlı bir şekilde Trabzon uçağına bindim. Bakalım neler oluyordu?

 

Bindiğim taksiden ücreti ödeyerek indim. Yolda gelirken mağazadan üstüme fark edilmeyecek daha uygun bir elbise giymiştim. Pudra rengi geniş uzun bir elbise ve şal yüzüme de peçe almıştım. Bu sayede nişan yapılan yerde pek dikkat çekmezdim. Derin bir nefes alarak nişanın yapıldığı bahçeye girdim. Çiğdem den rica etmiştim ve oda bana nişanın yapılacağı yerin adresini atmıştı. Kendine sakin olmamla ilgili telkinler vererek adımlarımı büyük kır bahçesine attım. Atmamla birlikte karşımda dans eden çifte takıldı ela gözlerim. Elimde tuttuğum el çantamı sıkı sıkıya kavradım. Hiç böyle hayal etmemiştim. Bizim evliliğimiz ani idi. Bu yüzden bi nişanımız bile olmamıştı. Şimdi ise o benim en çok nefret ettiğim kadınla dans edip biraz sonra ona yüzük takacaktı.

 

Aradan geçen yedi senede daha da olgunlaşmıştı. Yeni tıraş olduğu her halinden belli olan sinek kaydı tıraşı ile hafif uzamış olan kahve saçları yeşil gözleri ile uyum içinde idi. Hâlâ aynı ve benim sevdiğim adamdı. Hemen ellerini beline sardığı kadın ise Loya benim en nefret ettiğim insan. Hâlâ değişmemiş olan kırmızı saçları ve mavi gözleri ile her zamanki gibi göz kamaştırıyordu. Özellikle giydiği koyu lacivert omuzdan açık balık elbise ile tam bir uyum yakalamıştı. Gözlerimin dolmasına daha fazla dayanamayarak gözlerimi onların üzerinden çektim. Etrafata göz gezdirdiğim de tanıdık birçok sima görmüştüm. Loya' nın ailesi; annesi, Sevda yengeyi, babası Cihan amcayı ve kardeşleri Miray ve Macit'i. Annesi tıpkı Loya gibi kızıldı. Gözleri ise kızından farklı olarak açık kahve tonları idi. Babası ise kahverengi saçlı ve mavi gözlü idi. Miray' un ise kızıl saçları turuncuya çalıyordu. Gözleri ise açık kahverengi idi. Kardeşi Macit ise açık kahverengi saçlı, koyu yeşil gözlere sahipti. Onlar bana karşı hep mesafeli kalmışlardı. Onlardan gözümü alarak adını ağzıma alamadığım adamın ailesine çevirdim bakışlarımı. Annesi Azade Atabey hâlâ aynı siyah saçlara sahipti. Koyu yeşil gözleri ise saçları ile uyum içerisinde iken koyu mor diz kapağında biten bir elbise seçmişti. Yüzünde zaferinin verdiği gülümsemesi vardı yine. Her zamanki gibi değişmemişti. Babası Alaz , her zamanki tarafsızlığı ile soğuk yüzü ile olayları seyretmekle meşguldü. Sarı saçları hafif uzamıştı. Gözleri ise yeşilin en güzel tonuna ev sahipliği yapıyordu. Ablası Loresima, uzun sarı saçlarına dalga şekli vermişti. Koyu yeşil gözleri ise bildiğin yosunları andırıyordu. Kardeşine o gözlerde hüzün ile bakıyordu. Evliydi Loresima. Bizim boşandığımız sene evlenmişlerdi. Eşi Batugay, siyah saçlı koyu kahverengi gözlere sahipti. Bir de yanlarında küçük bir erkek çocuğu vardı. Saçları tıpkı babası gibi gözleri ise aynı annesi idi. Dört yaşlarında görünüyordu. Gözlerimi onlardan çekerek ikiz kardeşlere çevirdim bakışlarımı Yalın ve Duru, Yalın babası gibi sarışın yeşil gözlü idi. Birebir babasının kopyası idi. Gözlerinde ise ablası ve Duru gibi sadece hüzün vardı. Duru ise birebir annesinin kopyası idi. Sadece huyları farklıydı. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

 

Dans müzikleri bitmiş iki nişanlı kendi yerlerine geçmişlerdi. Herkes de bir curcuna vardı. Birden müzik sesi kesilmiş herkes kendi arasında konuşmaya başlamıştı. Tedirgince oturduğum sandelyede kıpırdanarak etrafa baktım. Bu olayın sebebi anlaşılmıştı. O zamanlar benim en büyük destekçim. Canım babannem Nazik Atabey. Eşi Abbas Atabey gelmişlerdi. Arkalarında ise halkalar ve teyzeler. İşte kalabalık olan aileleri tamamlanmıştı. Canım babannem hiç değişmemişti. Başından hiç çıkarmadığı eşarbı yüzündeki kırışıklık ve hafif kamburluğu ile hâlâ aynı kadındı. Artık göreceğimi görmüş olmamın acısı ile hareketlendim. Zaten ortalık kalabalık olduğu için gittiğim fark edilmezdi bile. El çantamı alarak hareketlendim. Bahçe kapısına yaklaşınca son bir kez ona bakmak için arkamı döndüm. Arkamı dönmemle göz göze gelmemiz kaçınılmaz olmuştu. Hemen gözlerimi kaçırdım. Bahçe kapısından son hızla çıkarak bir taksi durdurdum ve bindim. Taksinin uzaklaşması ile gönül rahatlığıyla arkama baktım. Kapıda gördüğüm adamla o olduğunu anladım. Koşmaktan kesik kesik nefes alıyordu ama bana bakmayı da ihmal etmiyordu. Taksi köşeyi dönünce derin bir nefes aldım.

 

Karadeniz nedir bilir misiniz? Ben bilirim. Dertleri yasaları en iyi o dinler derler ama bence dertleri en iyi dinleyen Ege denizi. Karadeniz sadece hatıraları yok eder. Karadeniz kardeşim gibi hatıralarını alır götürür. İşte şimdi bende Karadeniz'de yim. Ona bana verdiği hatıraları geri vermeye geldim. Anılarımı yok etmesini istemek için geldim. Çantamdan çıkardığım Gül desenleri olan yüzüğü elimden sıkı sıkıya tutarken haykırdım. Gözyaşları içerisinde

 

" Hey gidi Karadeniz! Ben seni yenemedim. O gün buraya gelip söylediğim sözleri geri alıyorum. Artık yeni bir başlangıç yapacağım. Her şey için teşekkürler! Her şey burada başladı. Şimdi ise bu hikayeyi burada bitiriyorum. Allah yardımcımız olsun Karadeniz!"

 

Sözlerimi bitirir bitirmez yüzüğü fırlattım. Artık her şey bitmişti. Ne anılar ne de başka bir şey. Sadece senden bana kalan iki masum melek olmuştu. Onları ise canım pahasına koruyacağım. Çünkü onlar benim meleklerim. Bu yedi senede öğrendiğim en büyük şey sana değer verene vereceğin değerdi. Ben çocuklarım için yaşıyorum. Planlarında ne seni onlarla karşılaştırmak ne de seninle

karşılaşmam var. Adını ağzıma son kez alıyorum.

 

" Hoşçakal Tanura. Hoşçakal!"

 

Loading...
0%