@dazaydes
|
2 yıl önce ‘Bir gün olurdu elbet seni bana geri gösterecek. Bir gün olurdu elbet seni bana muhtaç edecek. Elbet bir gün olurdu...’ Evde otururken kapının çalmasıyla beraber oturduğum yerden kalkarak kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımda olan kişiyle sevindim. Sevgilim... “Hoşgeldin,” dedim heyecanla ona sarılarak. O kokumu içine çekerken ben hâlâ ona sarılıyordum. “Hoşbuldum.” Dedi tebessümünü eksitmeyerek. O salona geçerken bende arkasından geldim. “Bu gece bir yere gidelim mi? Önemli bir şey söylemem lazım.” Mutluluğum kulaklarımda çınlarken “Olur.” Dedim. Bana evlenme teklifi mi edicekti? Bunun için çok heyecanlıydım. 4 yıldır sevgiliyiz ve onunla evlenme hayelleri kuruyorduk. O hayalleri beraber kuruyorduk. Ben üniversitemin 4.yılındayken o ise şirket sahibiydi. Çoğu kişi beni ona uygun görmemişti. Belki de görememişti. Biz birbirimizi seviyorduk ve sevecektik. Bugün bana söylediği cümleler yarını değiştirmeyecekti. “Sen hazırlan birazdan çıkarız” dedi salonun köşesindeki koltuğa oturarak. Ben hızlıca odama girdiğimde heyecandan ellerimin titrediğini fark ettim. Fazla umursamayarak dolabımın kapağını açtım ve içinden bir kaç tane elbise çıkardım. Elemeler yapıp içlerinden iki tanesi kalınca telefonumu elime alıp Ecrin’i görüntülü aradım. Telefonu yüzüme doğru tutarken saçlarımdaki tutamı kulağımın arkasına yerleştirdim. Arama yanıtlanınca “Ecrin fazla vaktim yok. Sence hangisini giyinmeliyim?” dedim. Kamerayı çevirip iki elbiseyi gösterdim. Sağ tarafta kırmızı hafif göğüs dekoltesi olan bir elbise varken sol tarafta asilliği temsil eden siyah yine göğüs dekolteli ve dizimin biraz üstünde biten dar bir askılı elbiseydi. Ecrin elbiseleri incelerken “Ortam nasıl olacak?” diye sordu. Hafif tebessüm ederek “Ecrin Burak bana evlenme teklifi edecek!” dedim fısıltıyla. Bana “Ay kızım ciddi misin?” diye heyecanla sordu. Kafamı onaylı bir şekilde salladım. Yüzündeki şaşkınlık belli olurken kamerayı kendime doğru çevirerek “Sence hangisi?” dedim. “Siyah olanı giy asilliğin korusun her zaman.” Diyerek öpücük gönderdi. Tebessümüm eksik olmadan aramayı “Şimdi giyinmem gerekiyor geç kalacağız sonra sana anlatırım hadi kapatıyorum görüşürüz.” Diyerek görüntülü sonlandırdım. Derin bir nefes alarak verdim ve üstümdekileri çıkarıp yatağın diğer tarafına bıraktım. Siyah elbisemi askılıktan çıkararak üstüme geçirdim ve dolabın kapağında olan aynadan kendime baktım. Elbise kusursuz vücudumu belli ediyordu. Boyumun bir tık uzun olması vücuduma uyuyordu. Saçlarımı açık bırakarak makyaj malzemelerimle kahverengi tonlarında bir makyaj yaptım. Son dokunuş olarak acı kahve renginde olan mat ruju dudağımdaki çerçevenin üzerine sürerek makyajımı bitirdim. Son kez aynadan kendime baktım ve güzel gözüktüğümden emin olarak odadan çıktım. Salonda koltukta telefonuyla uğraşan Burak’ın bakışları bana döndü. Vücudumu süzdüğünde dudağımın sağ kısmı hafif yukarı kalktı. “Çok güzel olmuşsun her zamanki gibi. “ dediğinde Teşekkürler, sen de çok yakışıklı olmuşsun.” Dedim üzerindeki takım elbisesine bakarak. Hafif tebessümüyle koltuktan kalktı ve yanıma doğru yürüdü. “Hazırsan çıkalım” dedi. Kafamı olumlu anlamda sallayarak kapıya doğru yöneldim. Ayakkabılığımdan çıkardığım siyah stilettoları ayağıma geçirmeye çalışırken ayağıma uzanan bir el ayağımı dizine koydu ve canımı acıtmadan siyah stilettoyu ayağıma geçirdi. Diğerini de kolaylıkla geçirdiğinde “Teşekkürler” dedim. Ayağa kalktığında yüzüme doğru eğildi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Kapıyı açarak evden çıktık ve merdivenlerden inerek otoparka geçtik. Burak arabasına doğru ilerlerken ben de onun beşinden geliyordum. Sonunda durduğunda arabanın ön koltuğunun kapısını açtı ve ben içeri geçtim. Tekrar kapatarak diğer tarafa geçerek sürücü koltuğuna oturarak arabayı çalıştırdı. Biz mekana girdiğimizde garson bize yerimizi göstermişti ve oturmuştuk. Yemek sipariş etmek için kataloğa bakarken “Balık yiyelim mi?” diye sordum. Diğerleri ismini bile bilmediğim türden yemeklerdi ve yiyebileceğimden emin değildim. “Olur.” Dedi ve eliyle garsona masaya çağırdı. “Bize iki somon balığı ve ortaya salata.“ dedi. Garson kafasını sallayarak “Tabii efendim siparişiniz yarım saat içinde servis edilecektir.” Diyerek uzaklaştı. Neredeyse yarım saat sonra yemeğimiz servis edildiğinde mutlu bir şekilde yemeye başladım. Suyundan da yudum alırken Burak “Sana bir şey söylemem gerek” dedi. Suyumu başa ya koyarak “Söyle,” dedim tebessümü eksik etmeyerek. “Ayrılalım.” Dedi. Kalbim duraksayacak gibi oldu o an. Şehrin ışıkları sönmüş bomboş insanları izliyor gibiydim. “Neden?” dedim ona doğru kırgınlıkla bakarak. “Neden mi? Görmüyor musun Kamelya? Sen sıradan bir üniversite öğrencisisin ben ise zengin bir iş adamıyım. Aramızda çok fark var. Sen bana layık değilsin.” Demişti. Ben ona layık değil miydim? Kendime gelmeye çalışarak “anlamalıydım.” Dedim ve gözlerimi gözlerine kestim. “Kalbinin küçük olduğunu anlamalıydım.” Diyerek hızlıca sandalyeyi geriye doğru çektim ve koşarak mekandan çıktım. Arkamdan gelmiyordu. Beni bu kadar mı sevmiyordu? Oysa ben sadece sevgiye aç kalmış bir kız çocuğuydum. Bu gece ağladım. Sabaha kadar ağladım. Sabah ise kapımın önüne gelen ‘Evi boşalt’ uyarısıyla tekrar ağladım... |
0% |