Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@ddamlaakny


İkinci bölüm


"Asıl zehir, insanlardı"


Ölüler can yakmazdı, zararları olmazdı,kötü değillerdi. Asıl kötü,asıl zehirli insanlardı. İnsanlar,insanlara zarar verirdi


❀ 


Miraç'ın anlatımıyla;

Bir insan nasıl bu kadar güçsüz olabilirdi, Lina da çok güçsüzdü gözümde amacım onu kırmak değildi herhangi bir şekilde başka amaçlarla kullanmakta değildi soğuk bir yerde çaresizce yüzüme bakmıştı sadece hakkımda ne düşünüyordu bilmiyordum belki de bencil bir tipe sahiptim o kızı elde etmek isteyen onlarca yakışıklı erkekler var tamam dedim kendi kendime yeter bu kadar senaryo gecenin bir köründe ağrı kesici ve su alıp odaya girdiğimde sızıp kaldığını fark ettim yatakta onu rahatsız etmemek için kucağıma yavaşça alıp yatağa tam yatırdım başına yastığı koyup üstünü örtükten sonra Kendime uyumak için yer yatağı yaptım küçükken babam beni cezalandırdığında yer yatağına yatardım 1 gün boyunca yatakta uyuyamazdım.


22 Şubat 2005


Dışarıda harıl harıl yağmur yağıyor, gökler gürlüyor, fırtınalar kopuyordu. Babam içkili bir şekilde eve gelmişti her zamanki gibi içki onun hayattıydı, tüm hayatını içkiye yatırırdı bir çocuğun görmemesi gereken bir hayata büyümüştüm

Canı yakılan bir çocuktum,ayakta durmam gerekirdi dayım beni öyle yetiştirmişti. "Sen güçlü bir çocuk ol,sakın ağlama erkek adam sağlam durur,sende sağlam bir çocuksun bu hayatı kendin için ve ailen için yapmalısın" diye öğütlerde bulunurdu ama asıl annem için sağlam duruyordum benim için babam değersizdi bunuda büyüyünce öğrendim ama küçükken ona karşı çok öfkem vardı içip, içip annemi döverdi onu durdurmaya çalışınca da ben dayak yerdim.Kendim ve annem için ayakta kalmaya söz verdim her dayakta ve hiç ağlamadım Canim yandı ama belli etmedim

Tek başıma gecenin bir köründe ağlardım sessizce hıçkırıklarımı yastıklarla bastırırdım bir gün annemle yalnız kalmıştık evde sadece ben ve annem vardı tek başına oturmuş koltukta televizyon izlerdi yanına oturdum ve şöyle mırıldandım

"anne,ben senin için çabalıyorum ama artık buradan kaçmak istiyorum dayanamıyorum gel kaçalım seni de alayım gidelim!"

Annem istemezdi kocası her ne kadar onu dovsede bırakamıyordu resmen takıntılıydı seviyordu da tekrardan aynısını söyledim ikna olması için oturup koltuğa saatlerce laf anlattım ve sonunda ikna olmuştu kaçmak için kıyafetlerimizi hazırlayıp bavula koyduk sonunda gidiyorum bu cehennemden annemi alıp dedim çok sevindim ama o cehennemi ben yaşamışım annemi kanlar içinde meleklere emanet etmişim ben o gün sadece

Kaçmak icin kıyafetlerimizi koyduk annem yatakları toplayıp babama bahane uydurdu mesajda


Kime;Halit'e

- Canım biz halamlara gidiyoruz akşama döneriz


Mesajı attıktan sonra telefonu kapatmıştı oysaki numarayı yemişti diye sanıyorduk fakat yanılmıştık evden tam çıkacakken zil çaldı annem neye uğradığını şaşırmıştı birden bire babam kapıyı açtı annemi saçından sürükleyerek salona götürdü annem bagirislariyla "Miraç içeri gir, bakma git kaç kurtar kendini git! buradan hemen ben gidemedim sen git!" Bu ses beynimin içinden hiç gidemedi annemin yere kanlı bir mendil düşürdüğünü gördüm ve direk onu alıp evden çıktım koşarak evden gittiğimde tam kapının önünde silah patlaması sesi duydum bütün millet eve dolaşmıştı ben ise kaçmıştım, oradan annemi hiç kurtaramadım

Benim yüzümden ölmüştü,insan sevdiğine kıyar mıydı? Babam sevdiğine kendi elleriyle kıymıştı, yıllardır aşkından öldüğü kadını kendi öldürmüştü ben aşkı dehşet değil, aşkı aşk olarak bilmiştim ben yıllardır aşka küskündüm. Aşık olmaktan da çok korkuyorum.

Şimdi ise yanımda tanımadığım bir kızla geziyorum,ve teyzenin biri de çok yakışıyorsunuz diyordu.

Yerde uyuyakaldığım için belim ağrıyordu, hafif grip de başlamıştı yer sanırım fazlasıyla soğuktu yada ben şifayı kapmıştım yatağı toplayıp çarşafları dolabın içine yerleştirdim. Birşeyler hazırlamak için mutfağa doğru gittim evde en azından bir kaç şey vardı,yemekleri hazırlayıp sofrayı kurduğum anda merdivenlerden sesler duydum gelen muhtemelen livaydı, başımı sesin geldiği yöne çevirdim gelen gerçekten de livaydı uyku sersemi olduğu belliydi. Elleriyle başını ovaladıktan sonra yanıma doğru ilerledi "lavabo nerede?" Uykulu ve sersem hali çok tatlıydı,"sağ tarafta" mutfağa ilerleyip çatal kaşıkları aldığımda liva yanıma doğru yeniden geliyordu "sofrada eksik bir şey var mı? Yardım etmek istiyorum" çatal ve kaşıkları ellerine doğru uzattım "bunları götürmen yeterli herhangi bir eksik yok" ellerimle uzattığım çatal, kaşıkları alarak sofraya yerlestiriyordu,titiz ve temiz olduğunu anlayabiliyordum, yerleştirmesinden.

Yavaştan sofraya doğru oturdum ve oda oturmuştu tabağıma domates, salatalık ve yumurtayı koyarak yemeğe başladım lina'nın bana baktığını fark ettim "yesene ağzın yerine gözünü mü? Doyuruyorsun" sabah,sabah kaba bir söz söylediğimi fark etmiştim bundan utanç duyarak gözümü sağa ve sola kaydırdım,geri tabağıma bakarak yemeğe devam ettim

"hayır bişi soracaktım,akşam nerede yattın?" içeceğimden bir yudum aldım "merak etme yanında yatmadım,yer yatağı yapıp uyudum. Tanımadığım birinin yanında yatacak biri değilim" tabağına sonunda dokunmuştu, kaşını çattı çatalını salatalığa batırdı ve ağzına attı yemesi beni mutlu etmişti kim bilir kaç gündür bişi yemiyordu, dudakları bembeyaz yüzü ise bir ölü gibi beyazdı.

Yemeğim bittiğinde bardağımı ve catalımı tabağın içine koydum, toparlayıp mutfağa götürdüm hiç bir şey olmamış gibi salona geçerek oturdum bulunduğumuz yer şuanlık güvenli sayılırdı, gelmeleri an meselesiydi belki de bizi arıyorlardı şahsen bu benim umrumda değildi, çünkü benim kaybedecek bir şeyim yoktu ama karşımdaki birinin belki de kaybecegi bir şeyi vardı, yaşadıklarını bilemezdim ama empati kurmaya çalışıyordum.

Olduğumuz yere uzak sayılırdık ama kaldığımız yerde o morg'un tanıdık kişileri olabilirdi,sonuç olarak orası da temizleniyordu

Belki de bu şehirden uzaklara gitmemiz gerekiyordu.

Lina'nın morali bozuk gibi görünüyordu, muhtemelen söylediğim şeyler onu üzmüş olmalıydı. Kapısını çaldım içeriden gel! Bağırışlarını işitip içeriye girip kapıyı kapattım.

"Biraz konuşabilir miyiz? Lina!" Eliyle yatağı işaret ederek oturmami söyledi yanına oturup cümlelerimi toplamaya çalışıyordum.

"Buradan gidelim mi? Sen ve ben" yüzü anlamsız bir şekilde bakakaldı

"İyide nereye gideceğiz? burası güvenli diye geldik,yoksa değil mi? Kandırdın mı? Beni" ellerimi omuzuna koyarak sakinleştirmeye çalıştım,bir anda ayaklandı ellerini saçlarının arasına geçirip bir sağa, bir sola gidip,geliyordu.

Elimden hiç bir şey gelmezdi,tek çarem atağının geçmesini beklemekti onu orada çaresiz bir şekilde görmek sadece içimi acıtıyordu. Ayağa kalkıp ona sarıldım ani bir şekilde olmuştu başka bir şey sakinleştirmeye yaramazdı. Bu yüzden aniden sarıldım sessizce nefes alış verişleri enseme doğru eserken saçlarını okşamaya başladım.

"Bana güven, hayatında tek birine güvenmeyi dene. Emin ol! Kurtulacağız,buradan bana güven!"


Lina;


"Güvenmeyi ilk defa kalbimde hissetmeliydim, birine güven duymayı denemek güvensizliği yansıtmazdı herhalde "ilk defa birine güven" ne adilce güvenmek mi? Tek bir gecede tanıdığım bir insanın kalbini nasıl bilebilirdim ki,tek verdiği şeyi bana olan tesellisiydi eğer ona güvenmeseydim neden ona kollarımı sarabilirdim ki bedenine, nasıl ona kucak açabilirdim tek bile bileceğim şey ona güvenip buradan kurtulabileceğimize inanmak olurdu.

Aksi taktirde buradan geri dönüşümüz olmazdı ve burası bize cehennemi çoktan yaşatırdı.

En güvendiklerinden yara alırsın ve insanlar zehirdir. Ne kadar çok seversen sev senin sevgini alıp kırıp zehir saçacaktır."Güvenmek mi? Ne adilce, güvenliklerin zaten seni sırtından vurmaz mıydı?" Üstümuze alacak tek bir kıyafet bile yokken buradan gitmeyi planlıyorduk, hangi özgüvenle,hangi parayla bana sarıldığında kollarımla ittirdim. Tek teselli sarılmak mıydı? Yoksa aklımla oyun oynamak mıydı?

Kaçmak için çıkış yolu bulmak gerekirdi,bende onun gözlerinde aramak istiyordum. Ah! Hayır, tanımadığın birini bir anda sevemezsin zaten. Oturmuştum sadece gözlerine bakıyordum okyanus görse boğulurdu gözlerinde benim ise ormanda kaybolmaktan başka yolum yok gibiydi gözlerime bakan kaybolurdu, çıkış yolunu bulamazdı muhtemelen.


1 Mayıs 2005


Lina'nın hayatı nasıl mıydı? Karanlıktan korkup annesine sarılan,hayata istediği şey olmayınca bekletmeyi,sabretmeyi öğrenmeye çalışmak zorunda kalan bir kızdım.

Babam ben çok küçükken feci bir şekilde tırın çarpışması sonucu hayatını kaybedip yıllardır babasız büyüdüm.Düştüğümde beni kaldıran bir babam olmadı, yanlış yaptığımda doğrusunu gösteren bir babam olmadı,uçurtma istediğimde uçurtma yapıp uçurabildiğim bir babam olmadı.

Babama sarılamadan onu ben aylık iken toprağa vermiştik her babalar gününde mezarına gider, en sevdiği çiçek olan karanfilleri alır konuşur ağlardım. Ben onu görmesemde o beni gökyüzünden görebiliyordu. Ve ben bundan emindim. İlk mezun olduğumda mezuniyetimi göremeyen mutlu olduğumu göremeyen adamdı. Ama yukardan beni izliyordu,benimle birlikte oda gülüyordu.

Bir gün başaracaktım,ünlü bir iş kadını olduğumda babamı yattığı yerde mutlu edecektim annem beni salmıştı bir başıma eve yemek yapar, yaptığı yemekle akşama kadar idare ederdim. Tabiki belli bir yaşa kadar annem işi gereği sürekli evde olamazdı gecenin bir koru eve gelirdi. Bir kahve yudumlayıp yatağa yatar uyurdu sabahları ben uyanana kadar o çoktan evden çıkmış olurdu ne annem benim yüzümü görürdü, nede ben annemin yüzünü.

Haftanın bir günü izin alsa bile çok beni soramazdı. Kafasını o lanet içkiden ayırdığı yoktu. Babamı kaybettiğinden beridir hayatına kimseyi sokmamıştı hayatını sadece işe ve bana adıyordu. Belki de bana adamıyordu çünkü düzgün yüzüme baktığı da yoktu. Geceleri etrafın pencelerini kapattın mı? Diye mesaj atar, yemek yiyip yemediğimi kontrol etmek için mesaj yollardı.

İşleri yüzünden telefona bakmazdı yada keyfi olmadığı için bakmak istemezdi bile hayatımın bu kadar içler acısı olduğunu ve kimse tarafından umursanmadığımı anlamıştım. Çünkü annem babamı kaybettiğinden beridir sürekli içki tüketir o kafayla çoğu zaman işi yanlış yapıyordu. Patron oydu, işinin patronu oyunu kim ne diyebilirdi? Ki hiçbir şey yanında bir kaç çalışanı ile işi tamamlıyor gece sıcak bir duş alıp kahvesini yudumlayıp sıcacık yatağına girip uyuyordu. Lina buydu, Lina'nın hayatı buydu.


Loading...
0%