Yeni Üyelik
4.
Bölüm

☀️ SAR BU ŞEHRİ ~ CAN OZAN ☀️

@deaht_crowdet

Güneşli bir günde seni tanımak kısa bir anda uzun uzun kalmak gibiydi..."

 

********

 

" Oha, " Dedi Talya yatakta doğrulup bağdaj kurarken. Sıkıca topuz yaptığı kızıl saçlarını serbest bıraktı. " Nasıl biriydi, boyu uzun muydu, kaç yaşındaydı, adını sordun mu, yakışıklı mıydı yoksa çi-"

 

" Ay yeter! " Dedim pembe yastığı suratına fırlatırken. İçim şişti lan. "

 

" Tamam, tamam. " Diye kıkırdadı. Gerçekten yalnızca konuşmaya ayarlanmış bir robot gibi saatlerce durmadan konuşabilirdi. Talya'da o potansiyeli görüyordum. Zaten bu yüzden Avukatlık okuyordu. İyi laf yapan ağızıyla eminim ki birçok davayı kazanabilirdi.

 

" Ama.. " Diye yeninden başladı hülyalı bir ses tonu ile. " Aynı şey gibi olmuş..." Sanki doğru kelimeyi arıyor gibiydi.

 

Rezalet, absürt, utanç verici...

 

" Ney gibi olmuş?" Diye sordum tek kaşımı kaldırırken.

 

" Şey gibi işte... Yaz dizilerinde ana karakterlerin tanışması gibi. "

 

İster istemez yüzümü buruşturdum. O aptal dizilerde ki gibi bir aşk mı? Düşüncesi bile midemi bulandırmaya yetmişti.

 

Halimi görmüş olmalı ki yeniden güldü. " Yalnızca bir şakaydı. " Ardından daha da dik bir pozisyon aldı ve ciddileşip sordu, " Peki adı neydi? "

 

" Kayra. " Diye mırıldandım huysuzca. Artık bu konunun kapanmasını istiyordum çünkü olayın ardından tam iki gün geçmişti.

 

" Kayra mı? " Dedi, sanki bu ismi hatırlamaya çalışıyor gibiydi. Sonra kafasını iki yana salladı.

 

" Neyse ne, zaten büyük ihtimalle bir daha hiç görmeyeceğim biriydi. "

 

Onlaylarcasına başını salladı. " O zaman senin için hazırladığım sürprize geçebiliriz. " O hızla yerinden kalkıp yanıma gelirken ben, afallamış bir şekilde ona baktım. Geleli daha iki gün olmuştu ve beni şaşırtmayı her defasında başarıyordu.

 

" Ne sürprizi?" Diye sordum şaşkınca.

 

Yanıma iyice sokuldu ve bir anda pat diye bağırdı.

 

" Elif Alacaoğlu, bu sene doğum gününü Andrasan koyunda ki bir barda kutlayacak! "

 

" Ne?!" Diye bağırdım ama sevindiğim için değil, daha çok şoka girdiğim içindi. Büyük ihtimalle Çılgın Kuzenim kafayı sıyırmış olmalıydı. " Aklını mı kaçırdın Talya? Sence biz bir bar'a 'Damsız' şekilde nasıl girebiliriz? Ayrıca Bora Alaca oğlu faktörünü unutuyorsun sanırım. "

 

" Şaşkın, " Dedi tebessüm ederek. " Bu senin bildiğin bar'lara benzemez. Hem zaten burayı işletenler abimin yakından arkadaşı. Büyük doğum günü partin yalnızca gidip bir izin almaktan ibaret. "

 

Ben, gelirken doğum günümü bu evde küçük bir pastayla kutlayacağımızı sanarken, Talya tüm koy ve çevresini kapsayacak devasa bir doğum günü partisinden bahsediyordu.

 

" Peki bütçe?" Diye sordum kuşkuyla. Çünkü bu çok büyük bir meblağ idi ve açıkçası ne olursan olsun bu iş Babamdan aldığım tatil harçlıklarıyla olacak iş değildi.

 

" Eee, " Dedi Talya koluyla beni dürtükledi. " Abime boşuna Gorrot* demiyorum, değil mi?"

 

*(Gorrot; Cimri ve Zengin bir kitap karakteridir.)

 

*********

 

Talya'nın dahi doğum günü planı, Bora'nın parasını yemek için birkaç saatlik duygu sömürüsü yapmak ve bar'ı ayarlamak üzere iki plandan oluşuyordu. Kendisi Bora'yı ayarlama işini üstlenirken bende Bar'a gitme görevini kabul etmiştim çünkü bar, birkaç gün önce tadını çıkartmadığım sahilin Koy kısmında yer alıyordu. Anxiyete'si olan bir insan değildim o yüzden bu görevi fazla abartmıyordum. Sadece gidip, belli bir ücret karşısında bir geceliğine bar'ı tutmak istediğimizi söyleyecektim o kadar.

 

Tekrar otoyol'un bitip kumsalın bittiği o kısma geldiğimde birkaç gün önce yaşadığım anılar tekrar canlandı gözümde. Koy'u görmek için kayalıklara çıkışımız, ayağa kalkmam, ölüm tehlikesi geçirmem ve Kayra'nın beni yakalaması.

 

Kayra...

 

Acaba buralarda mı yaşıyordu? Gerçi o gün bana, Koy'dan bahsederken sanki yıllardır buralıymış gibi konuşmuştu. Evet, evet. Kesinlikle buralarda yaşıyor olmalıydı. Peki buralarda yaşıyor olması demek, eğer başarabilirsek onu doğum günümde tekrar göreceğim anlamına gelir miydi?

 

Birden bire Kayra'yı düşünmem'e bir anlam veremedim. Ve bu konuyu çok fazla kafaya takmamaya karar verdim. Zaten büyük ihtimalle partiye gelmezdi bile.

 

Ben tüm bunları düşünürken, Talya'nın tarif ettiği kafe Bar'a neredeyse yaklaşmıştım. Bu Bar, diğer işletmelerin aksine daha uzaktaydı ve biraz daha yüksekteydi. Sahile ve Sessiz Koy'a doğru uzanan iki geniş patikası vardı. Ve şanslıydım ki, Talya ona olanları anlattıktan sonra bana, sahilin arkasında olan kestirme yolu göstermişti. Böylece tekrar o kayalık faciasını yaşamak zorunda kalmayacaktım.

 

Toprağın aşınarak basamaklar haline gelen yüzeyinden tek tek çıkmaya başladım. Birkaç dakika sonra küçük kafe beyaz duvarları ve kırmızı tentesiyle karşıladı beni. Dışarıda sarı ve mavi oturma grupları vardı fakat aynı şekilde daha yukarı uzanan basamaklar müşterileri o gün Kayra ve benim oturduğum kayalıklara çıkartıyordu. O gün bu kafeyi farketmemem normaldi çünkü o günkü olduğumuz yere bakarsak koca kayalıklar kafeyi çok iyi kamufle ediyordu. O açıdan burayı görmemiz imkansızdı. Ortalıkta kimsenin olmayışı bugün Kafe'nin kapalı olduğunu düşündürdü ama içeriden gelen yüksek sesler bunun aksini ispatlıyordu.

 

" Herhalde fazla kalabalık değil.." diye mırıldandım. Ardından üzerime çeki düzen verip birkaç adım attım.

Kapıya yaklaştığımda derin bir nefes aldım ve kapıyı aralayıp içeri girdim.

 

Fakat...

Beklediğim manzara bu değildi.

 

İçerde iki kişi vardı ve öyle yüksek sesle kavga ediyorlardı ki beni farketmediler bile. Birisi sanırım benimle yaşıt olan, kumral ve kısa saçlı bir kızdı. Diğeri ise Uzattığı siyah saçlarının başının etrafında özgürce salınmasına izin veren, uzun boylu bir erkekti.

 

" O orosbu evladının yanına tekrar dönmek istiyorsan şimdi buradan git! " Diye bağırdı Kız. Bir yandan çocuğa bağırıyor, diğer yandan eline ne geçerse ona fırlatıyordu.

 

" Fatma... Bak beni biraz dinlesen sende hak vere..."

 

" Sus! " Diye bağırdı kız ve masanın üzerinde ki çiçek saksısını çocuğa fırlattı. Kiramit rengi saksı yerde parçalanırken Çocuk son anda kaçmayı başarmıştı.

 

" Delirmişsin sen! " Diye bağırdı Çocuk. Fatma denen kızın yanına yaklaşmaya çalışıyordu. Fakat Kızın tavırları bunu engelliyirdu.

 

" Git Eren. Kafeden, Koy'dan, hayatımdan defolup git! Hemde hemen. "

 

" Şimdi de suçlu ben mi oldum?! " Diye isyan etti çocuk çileden çıkmış bir sesle. Tam konuşup olaya müdahale olacakken Bir şey oldu.

 

En son hatırladığım şey, kafama doğru hızla gelen metal kepçeydi.

 

************

 

" Uyanıyor galiba. " Diye bir ses duydum belli belirsiz. Peki bu ses kime aitti? Sırtımın ve yeni hissettiğim anlımın acısıyla inledim. Bilincim yavaş yavaş yerine gelirken yaşananlar parça parça zihnimde şekillenmeye başladı.

 

Parti, sahil, kafe, kavga, kepçe.

Dur bir dakika.

Kepçe?!

 

Evet, Fatma'nın fırlattığı kepçe tam anlıma gelmişti ve bayılmıştım. Şimdi ise kafenin masalarından birinde boylu boyuna uzanıyordum.

 

" Nerdetim ben? " Diye mırıldandım doğrulurken. Fatma elindeki bardaktan bana suyu verirken, " Bayıldın. " Dedi mahçup bir sesle. " On dakikadır baygınsın. Kusura bakma. " Ardından arka tarafa seslendi. " Eren! Kolonya!"

 

" Hemen geliyor! " Dedi Uzun saçlı ve adının Eren olduğunu yeni öğrendiğim çocuk. Bana yaklaşırken bir anda suratımı görüp yüzünü buruşturdu. " Anlın kötü gözüküyor. "

 

" Ne? " Dedim anlamayarak. Ta ki Fatma'nın uzattığı aynadan kendime bakana dek. Anlımda koca bir morluk oluşmuş ve bu morluk şişmişti.

 

" Ah, neden bu kadar acıdığı şimdi anlaşıldı. " Diye homurdandım.

 

" Gerçekten çok üzgünüz. Dur sana buz getireyim. " Dedi Fatma ve az önce Erenin çıktığı kapıdan içeri girdi. Biraz sonra elinde bir buz torbası ile tekrar döndü.

 

" Buyur. "

 

" Teşekkürler. " Dedim ve buzu anlıma bastırırken yan yana duran ikiliyi izledim. Birbirlerine o kadar benziyorlardı ki...

 

" Siz kardeş misiniz? " Diye sordum aniden kendimi tutamayıp. İkiside birbirine bakıp aynı anda cevap verdi.

 

" Evet. "

" Hayır. " Ardından birbirlerini düzeltirlerini düşünüp tam tersini söylediler.

 

Fatma kaşlarını çattı ve Erene doğru döndü.

 

" Kardeş olmamız için Anne ve Babalarımızın aynı olması lazım geri zekalı. "

 

" Zaten Babalarımız aynı Salak. "

 

" Bana Salak deme! "

 

" Sen bana geri zekalı deyince iyi ama. "

 

" Seni varya!.." Diye cırlayıp Erenin üzerine yürüdü. Yeni bir tartışma'nın kurbanı olmamak için öksürerek varlığımı onlara hatırlattım.

 

" Ah, " Dedi Fatma Erene sert bir bakış atıp. " Kusura bakma. Bu arada adın neydi? "

 

" Elif." Dedim tekdüze tutmaya çalıştığım sesimle ve ekledim.

 

" Şey... Ben bir şey için gelmiştim. "

 

İkiside merakla bana dönüp dinliyoruz dercesine baktılar.

 

" Sizi bana bir arkadaşım tavsiye etti de. İki gün sonra bir doğum günü partisi düzenlemek istiyorum. Onun için burası iyi bir mekan olur diye düşünüyorum. Büyük bir etkinlik olacak ama merak etmeyin parası neyse-"

 

" Ah, hayır hayır. " Dedi Genç kız elini omzuma koyarken. " Parayı boşver. Tüm masraflar bizden. Bunu az önce yaşananların bir telafisi olarak düşün. Değil mi, Eren? "

 

Eren birkaç saniye düşündü. " Bu aralar kafede işler kesat. Aslında bu doğum günü işi kafe'nin de reklamı olur. Eğer Sahil ve çevresi katılacaksa bu, onlarca müşteri demek. Varım ben. " Uzattığı elini sıktım.

 

" O halde, " Dedim artık yavaşça heyecanlanmaya başlıyordum. " İki gün sonra görüşürüz.

" Kafeden çantamıda alıp çıkarken arkamdan seslendiler.

 

" Görüşürüz Doğum günü kızı! Salı gününe kadar, kendine iyi bak tamam mı? "

 

 

Loading...
0%