
"O öyle biri degil dediğiniz herkes, öyle biri çıkacak. "
*********
Hani insan bazen yalnızca gözlerini kapatıp kaybolduğunu hayal eder ya, hani yalnızca görünmez olup o bazenin yaşandığı ana tekrar ve tekrar geri dönmek ister. o an, o zaman, Kayra ile geçirdiğim o iki saat öyle bir andı işte. Sanki... Kısa bir anda uzun uzun kalmış gibiydik. O ve ben...
Kayraya aşık olduğumu fark ettiğim o ilk an.
Tüm zaman durmuştu. Tüm herşey yok olmuştu. Zaman dilimi bu sefer yalnızca bizim için akmaya başlamıştı...
" Elif! Hadi! "
Bif anda duyduğum sesle irkilerek doğruldum yerimden. Seslenenin Eren olduğunu anlamam ve ona doğru dönmem yaklaşık beş dakikamı aldı.
" Geliyorum! "
Askıda duran Ceketimi aldım ve hızlıca terlikleri ayağıma geçirdim. Kafenin kayalık kısmında oturmuş beni bekliyorlardı. Oldukça geç kaldığımı fark edince koşturarak kapıdan çıktım ve patikayı tırmanmaya başladım. İşte hepsi oradaydı. Fatma, Eren, Talya, Bora ve neden burada olduğunu bilmediğim Bora'nın sevgilisi Doğa...
Üzerimde ki turuncu ceketi çekştirirken çoktan Talya'nın yanında yer almıştım bile. Herkes kendi arasında bir şeyler konuşuyordu fakat sebebi ziyaretimiz malumdu. Bugün, benim Furkan'ın davetine gittikten sonra yaşadıklarımı birincil kişi ağzından dinleyeceklerdi.
" Nerede kaldın be kızım, " Diye huysuzca yerinde kımıldandı Fatma. " Ben Güneşi Beklerken'in yeni bölümünü bu kadar beklemedim. " Önünde duran paketten bir avuç çekirdek alıp çitlemeye başladı. Onu destekleyen homurtular yükselirken güldüm. "Tamam be, amma da sabırsızsınız sizde. "
Oturduğum yerde rahat bir pozisyon aldım. " Bilgin olsun Küçük Kuzen, bu Kayra Bayel meselesinden hiç hoşlanmadım. " Bu homurdanmanın sahibi tabi ki de sevgili kuzenim Bora idi. Ona göz devirip dil çıkardım ve anlatmaya başladım.
" Şimdi ben o gün Kayrayla oturdum ve Furkan beni bir yere davet etti ya, "
" Eeee..."
" Sonrada bende gittim hani, "
" Eeee.."
" Hani sonrada-"
" Ay, yeter! Düzgün anlat şunu! " Talyadan gelen uyarıyla birlikte ciddileştim. " Tamam tamam. "
" İşte o günden sonra, yani ertesi gün bildiğiniz üzere hazırlandım ve çıktım, metroya kadar yine bildiğiniz gibi Eren bana eşlik etti. Sonra yine bi-"
" Bu kızın ortası yok mu? " Dedi Eren. " Kızım mal mısın madem biliyoruz neden anlatıyorsun bu kısımları? Direk buluşma aşamasına geçsene? "
Başımı onaylarcasına salladım ve anlatacaklarımı dile getirmeden önce o günü tekrar zihnimde oynat tuşuna basarak canlandırdım...
| DOĞUM GÜNÜNÜN ERTESİ SABAHI, BULUŞMA ~|
Hızlı adımlarla mekanın önüne geldiğimde güneş gözlüğümü çıkarttım ve çantama yerleşturdim. Hasır şapkamı gözlerimin önüne çekerek gözümü alan güneş ışınlarına karşı tabelada ki isimi okumaya çalıştım.
" Mixed. "
Sarı kapıyı iterek açtım ve beni ilk karşılayan şey, abartılı ışıklandırma oldu. Zaten adı MİXED olan bir yerden ne bekliyordum ki? Ardından siyah - beyaz kare fayanslar, granit beyaz tezgah, ahşap raflar ve henüz hiçbirini denemediğim - Boranın partide zirla içirdiği ve Kayranın bana ikram ettiği hariç - İçki, bira ve viskiler, duvarlara monte edilmiş müzik kutuları, kalabalık ortam, üst kata çıkan kırmızı merdivenler ve bana bir köşeden el sallayan Furkan.
Ah, Furkan tabii...
İstemeyerek de olsa masaya doğru yürüdüm, şimdi düşünecek olursak dün Nilsuyu gıcık etmek için kabullendiğim davet, bugün karşıma büyük bir hata olarak çıkmıştı çünkü mekanın bana hitap etmediği oldukça açıktı.
" Sonunda bizim kızda geldi. " Furkanın tebessüm ederek söylediği şeyler bende kusma isteği uyandırdı.
Bizim kız ne ya?!
" Merhaba" Dedim zoraki bir tebessümle. Benim için ayırdıklarını düşündüğüm yere otururken Nilsu'nun manidar bakışları benim üzerimdeydi. Onu görmezden gelip çantamı herkesin yaptığı gibi masaya bıraktım. Toplamda beş kişiydik; Ben, Nilsu, Furkan, adını bilmediğim düz saçlı çocuk ve o...
Kayra...
" Emir, şu suyu uzatsana? "
Emir... Diye geçirdim içinden. Demek ki düz saçlı çocuğun adı Emir...
" Al Kanka, " Dedi Emir olduğunu öğrendiğim Çocuk. Hal, tavır ve mimikleri hiperaktif birisi olduğunu gösteriyordu. Eli ayağı adeta rahat durmuyordu. Kesinlikle kafadengi biriydi.
" Hoşgeldin. " Dedi Kayra kararsız bir sesle. O ses tonuyla evlenebilir, bir ömür yaşayabilirdim. Yinede ona ve onun siyah dağınık saçlarına, keskin yüz hatlarına veya çene kaslarına bakmamaya çalışarak başımı çevirdim.
" Sağol. "
" Geldi işte fazlalık. "
Duyduğum cümlelerle kaşlarımı çattım. Tamam, Nilsu beni sevmemişti ama bunu her fırsatta dile getirmesine gerek yoktu. Özellikle ortada benden nefret etmesi için bir sebep yokken.
" Fazlalık biri mi var? " Dedim aptalı oynayarak.
" Evet sen. "
Furkan Nilsuyu sertçe dürttü. " Çizgiyi geçme. "
" Seni ciddiye alacak kadar umursamamam ne güzel. "
Duyduğu sözler ile bir kahkaha attı. Çaresiz ve bana söylemek için laf arayan bur kahkaha.
" Yeter Hanımlar. " Dedi Emir. " Buraya ilkokul dalaşları yapmaya gelmedik değil mi? "
Sustuk.
" Ee, Elif, " Dedi Furkan. " Garson gelene kadar biraz kendinden bahset bize. Hangi bölümü okuyorsun? "
" Gastronomi. " Dedim. " Boğaziçi'ni tam bursla kazandım. " Maddi durumumuz gayet yerindeydi ama ben baba parası yemektense kendi çabalarımla ilerlemeyi daha çok seviyordum. Gururla gülümsedim.
" Bu gururun nereden geldiği belli oluyor şimdi..." Evet, sarı şeytan yine rahat durmamış ve laf atmıştı. O lafların odağında yine ben vardım.
Beni para ile vurabileceğini düşünüyorsa bok sanıyordu.
" Gurur..." Diye mırıldandım. " Sende olmaması ne acı...
Sen paranla ben zekamla okuyorum. Bence bu, aramızda ki farkı anlaman için yeterli olmuştur. "
" Oba... Kapak sesi marstan duyuldu. " Galiba bu Emire yavaş yavaş kanım ısınıyordu.
" Hoşgeldiniz. Siparişlerinizi alabilir miyim? " Masaya gelip kafamıza dikilen garson, hepimiz siparişlerini tek tek almaya başladı. Sıra Nilsuya geldiğinde bu sefer rahat duramayan bendim.
" O az önce ağzının payını aldı zaten. " Dedim Sarı şeytana kısa bir bakış atarak. " Ama sana tavsiyem bir soğuk su içmen olur. Malûm, ihtiyacın var. "
****
" Ooooooo !! " Diye sarstı beni Eren. " Lafı gediğine koymak tam olarak bu! " Havaya kaldırdığı eline çaktım.
" Ee sonra ne oldu? "
Herkes merakla beni beklerken birtek Doğa, farklı galaksidenmiş gibi bizle ilgilenmiyor, kenarda bacak bacak üstüne atmış bir şekilde otururken tırnaklarını törpülüyordu.
" Sonra yemek yedik, sohbet edip kalktık işte. Ne olsun. "
" Ay çekirdekten ağızım kurudu. Ben kafeye su içmeye gidiyorum. Gelmek isteyen? " Diye sordu Fatma. Hemen doğruldum çünkü birkaç saatir tuttuğum çişim artık mesanemi iyice zorlamaya başlamıştı. " Bekle beni. "
Biz ikimiz, onların yanından dar patikadan giderek uzaklaşırken Fatma, " Arka kapıdan gidelim. Daha kestirme olur. " Dedi. Başımı salladım ve oraya doğru ilerledik. Arka kapıya ulaştığımızda, Fatma mutfağa ilerlerken ben lavaboya girdim. İşimi hızlıca halledip tekrar Fatmayla kapıda buluşunca tam çıkmaya hazırlanırken bir kırılma sesi duyuldu.
" O ses neydi?! " Diye sordum panikle. " Ben gidip Bora ve Ereni çağıracağım. " Tam gidecekken Fatma kolumdan tuttu. " Saçmalama, alt tarafı bir ses. Amma da panik yaptın! "
Ona güvenmeyi seçtim. Ve geri döndüm. Zaten haklıydı. Alt tarafı bir kedi içeri girmiştir. Diye geçirdim içimden. Fakat bize doğru yaklaşan adım sesleri bunun aksini idda ediyordu.
" Birimi var?! " Diye bağırdım elimle masada ki vazoyu tutarken.
" Biri geliyor. Kolla kendini . " Dedi Fatma ve asıl şamata ondan sonra koptu.
Aniden karşımıza çıkan kişinin kafasına vazoyu geçirdim. Vazo yerde parçalara ayrılırken karşıma çıkan kişi küt diye yere yığıldı.Fatma büyük bir çığlık attı. Sıkıca kapattığım gözlerimi açıp talihsiz kurbanıma baktığımda büyük bir şaşkınlık nidası döküldü dudaklarımdan.
" Kayra? "
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |