
Kadınlar yanlış erkeğe aşık olur. Erkekler ise doğru kadına yanlış yapar..."
***
Antalya'nın nezih semtlerinde Bayel ailesi, sıradan olmayan bir sabaha uyanmak üzereydi. Öyle ki, yalıda ki sessizlik fırtına öncesi sukuneti andırıyordu.
Ama sessizlik kısa sürdü.
Aynı, Sevim Hanım ve Bahtiyar Beyin evliliği gibi.
Tam tamına yirmi beş yıldır devam eden geçimsizlik o gün patlak verdi.
22 Mayıs Cumartesi günü.
Çocuklar henüz evde değildi. Sevim Hanım ve Bahtiyar bey her zaman ki gibi ucu bucağı tükenmeyen bir kavgaya daha tutulmuştu.
" Yeter Bahtiyar!" Diye bağırdı kadın elinde ki tabağı yere fırlatırken. " Yerer, gerçek yeter! Çok yoruldum! Seni memnun edememekten, beni sürekli aşağılamadan yoruldum anlıyor musun!" dedi titrek sesiyle.
" Bana bağırma," Dedi Bahtiyar, kadına bir adım daha yaklaşırken. " bir dahaki sefere aynı hatayı yaparsan, bu evde bir dakika daha duramazsın."
Kadın, birkaç saniye durdu. Çaresizlik ve acıyla durdu birkaç saniye. Ardından sessiz ve aynı titrek sesle cevap verdi. " Boşayacağım seni.."
Aynı duraklamayı bu sefer adam yaşadı.
" Demek beni boşayacaksın."
" Evet."
Adam güldü. Fakat bir avın avına yaklaşmadan önce güldüğü gibi bir gülüştü bu. Ardından kadının kolunu sıkıca kavrayarak tısladı.
" Yaşadığın ev benim Sevim. Koluna taktığın saat, üstüne giydiğin elbise, oturduğun ev, bindiğin araba... Yaşadığın hayat benim Şevim. Sen benimsin."
Kadın kolunu Bahtiyardan kurtarmaya çalışırken nefesini tüketti. " Bırak Bahtiyar, canımı yakıyorsun."
" Canını mı yakıyorum Karıcığım?" Dedi Bahtiyar. " Demek canın yanıyor, yan-"
Lafını bitiremedi çünkü Sevim, Bahtiyar' dan kolunu kurtarıp itti adamı.
" Yeter, YETER, YETEEER! Yeter Bahtiyar artık burama kadar geldi. Biliyorum. Herşeyi biliyorum. Yediğin her haltın farkındayım. Neyi biliyorum biliyor musun? Mesela beni aldattığını biliyoru-"
Ve bir tokat sesi duyuldu.
Bahtiyar Bayel, Yirmi beş yıldır yegane evliliğinde Karısına ilk defa el kaldırdı.
" Oruspu evladı, nankör kadın!" Ardından bir tokat daha, bir diğeri takip etti onu. " Bakıyorum da dilin çok uzadı."
Sonra bir şey oldu.
Kayra Bayel.
Bu evliliğin ilk çocuğu, ilk erkek evladı olan on dokuz yaşında ki Kayra Bayel.
On dokuz yıldır her sorununa tanık olduğu ailesinde bir ilke daha şahit oldu.
Babasının annesini dövdüğüne.
Ve ardından öyle bir bağırdı ki, çantasını savurup, Bahtiyar'a saldırdı.
" Şerefsiz Köpek!" Diye bağırdı. Adamın yakasından tutup suratını kafasına gömerken. Ardından Babasının sırtını duvara yaslayıp ardarda yumruklar indirdi. " Orospu evladı!"
" Kayra.." Dedi annesi bir yandan ağlayıp bir yandanda oğluna engel olmaya çalışırken. " Yapma nolursun."
Ama ne var ki oğlu, gözü dönmüş bir avcı gibi onu duymadan yaptığı işe devam etti. Ardından suratını Bahtiyar'a yaklaştırdı.
" Geberteceğim seni."
" Oğlum.."
" Ben senin oğlun değilim Bahtiyar Bayel!" Diye kükredi ve adamı yere fırlattı. " Senin gibi bir şerefsizin artık bir oğlu yok!"
Ardından genç çocuk Annesine doğru döndü. Yüzünde ki morlukla karşılaştığında dişini sıktı. " O mu yapt?"
Kadın acı bir hıçkırıkla suskunluğuna devam etti. " O mu yaptı dedim?!"
Gelmeyen cevapla deliye dönen genç, öfkeyle yerinden doğrulup henüz yerde uzanıp kendine gelemeyen adamın vücuduna birkaç tekme savurdu.
" Ya...Yap..Yapma."
" Yeter,
" Dedi Sevim Hanım. "Oğlumu yeter hadi gidelim. Bak gerçekten yeter."
Annesinin uyarısıyla durdu Kayra. Derin derin birkaç nefes aldı.
Önce annesine , sonra yerde yatan şerefsiz'e baktı. Sonra, adamın yüzünü kavrayıp kenfi yüzünün doğrultusuna getirdi. " Bu. Eve. Artık. Ne. Bir. Oğlun. Nede. Bir. Karın. Gelecek !" Dedi heceleyerek.
Ardından arabasının anahtarlarını, ceketini ve gitar çantasını alıp Annesinin elini tuttu. "Hadi Anne. Gidelim. Geri gelmemek üzere."
İkili, evden az önce ki kargaşaya ziyanen sessizce ayrıldı evden.
" Nereye gidiyoruz oğlum," Diye sordu annesi oğlunun peşi sıra sürüklenirken.
" Merak etme Anne. Ben ne yaptığımı biliyorum."
İşte bu evliliğin ilk göz ağrısı, böylece ilk kalp ağrısına dönüştü.
Bir evlilik bitti.
Bir yuva dağıldı.
Ve yaz başladı...
******☀️*******
" Nerede kaldın Azra? " Diye mırıldandı Bahtiyar Bayel, oturduğu sandalyede gün batımının keyfini çıkarıyor gibi görünse de aslında kafasında kurduğu tilki çiftliğini düzene sokmakla meşguldü. Kim bilir, şimdi zihninin içinde ki cin şişeleri, ne karıştırıyordu?
Azra, Bahtiyarın ikinci çocuğu, tek kızı ve aynı zamanda son evladı. İki sene önce, okumak için Amerikaya gitmişti. Şimdi 17 yaşındaydı. İlk kez yurt dışına bu sayede 15 yaşındayken gitmişti.
" Bir sorun mu var Baba? " Dedi kız, kaygılı bir sesle. Ama bu soruyu öylesine sormuştu. Çünkü ortada bir şeyler olduğu belliydi. " Apar topar beni Türkiyeye çağırdın. Umarım iki ay izin almama değecek bir şeydir. "
" Otur. " Dedi adam buyurgan bir ses tonuyla. Azra, çantasını beyaz masaya koyarken bir sandalye çekip Babasının tam karşısına geçti. "Dinliyorum. "
" Aynı bana çekmişsin... " Diye mırıldandı yaşlı adam. "Abinin ve annenin aksine sende benim gibi sarışınsın. Gözlerin de benimkiler gibi ela rengi. Ama en önemlisi ney, biliyor musun? " Baş parmağı ile kızının yüzünü sanki incitmekten korkarmış gibi okşadı. " Sakinsin, abin gibi fevri hareketlerin yok, zekisin. Onun gibi anlık planlar yapmazsın. Sen hep herşeyi en önceden öngörür ve planlarsın. Dayanıklısın. Annen gibi yumuşak hu-"
" Dur bir dakika, " Dedi Azra yüzünü buruşturup.
" Yine kavga ettiniz değil mi? "
*********☀️********
" Ne?! " Diye bağırmıştı Azra dehşetle. Bahtiyar onu manipüle etmek için oldukça uğraşmıştı. Kızını kendi safına çekmesi tahmin ettiğinden daha zor olmuştu. Yaklaşık iki saatlik bir dil dökmenin ardından sonunda ikna olmuştu.
Hayır, birkaç saat önce söylediklerinde samimi değildi.
Azra, saftı. Ne kadar kurnaz gözükse de zaaflarını kolay belli ederdi.
Cesurdu ama aptal cesaretine sahipdi.
Evet, önceden planlar yapardı ama bu planlar çoğu zaman yetersiz kalırdı.
O, rasgele bir insan için yalnızca Azra Bayeldi. Bahtiyar Bayel içinse Karısını ve oğlunu tekrar eve getirmek için kullanacağı bir maşaydı sadece. Kızıydı yada değildi, bu kimin umrundaydı ki? Azra, babasına sadakate bağlı bir körlükle yaklaşıyordu.
" Peki ne yapmam gerek? " Diye sordu tereddütle.
" Onların kaldıkları yeri biliyorum, Kayranın ne yaptığını biliyorum, Sevimin her adımını biliyorum. Ne yediklerini, ne içtiklerini bile biliyorum. Her adımlarından haberim var. Onlarda sonsuza dek kaçamayacaklarını biliyorlar. " Gözlerini kıstı ve Azraya baktı.
" Yapman gereken tek şey, aptalı oynamak. Onlardanmış gibi görünüp bana ikisinide getirmek. "
Genç kız dudaklarını dişledi. Bir ikilemde kaldığı açıktı. Babasıda bunu fark etmiş olmalı ki yatıştırıcı bir ses tonuyla,
" Azra, " Dedi. " bana güveniyorsun ve inanıyorsun değil mi kızım? "
Azra, sessiz kalmayı tercih etti. Böylece Babası son kozunu oynadı. Kızının elini kavradı.
" Lütfen, " Dedi yapay bir üzüntü ile. " Ailemizi tekrar bir araya getirmek senin ellerinde... "
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |