Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@deareader

Görseli Ahu olarak düşünebilirsiniz, kafamda canlanan (yüz hatları ve saçları) Ahu'ya en yakın buydu.

Cigarettes After Sex - Flash

☆☆☆

Efe'nin ağzından.

Ablamın zoruyla, çok güzel olduğunu söylerek iki saat öve öve bitiremediği kafeye gelmiştik. Onu buraya ilk kez erkek arkadaşı getirdiği için tekrar tekrar etrafa bakıp onu görüyormuş sırıtıp duruyordu. Yaşadığımız yerden baya uzaktı, o yüzden daha önce hiç gelmemiştim.

Menüye bakarken ters ters bakışlar attım. "Tamam en mutlu, en aşık sensin, burayı da en çok sen beğendin. Anladık. Kes sırıtmayı."

Gözleri yüzümü delercesine bana çevrilince gülümsemesi bir anda kesildi. "Sen keserim çocuk. Kendine süt sipariş et ve biraz büyü."

Gözlerimi devirip tekrar önüme döndüm. Dikkatimi çeken hiç bir tatlı yoktu. "Aramızda sadece iki yaş olduğunu hatırlatırım. On beş yaş varmış gibi roller kesmeyi bırak."

Kendine çikolatalı kurabiye ve sıcak çikolata söylediğinde yüzümü ekşittim. "Hala nasıl şeker hastası olmadın, aklım almıyor."

"Senin aklın ne alıyor ki? Daha fazla uzatmada anlat, senin kızla durumlar nasıl?"

Sıkıntılı bir nefes verdim. "Kocaman yerde nasıl kabak tatlısı olmaz, anlamıyorum."

"Cheesecake'ler varken kabak tatlısını kim ne yapasın, hem sen niye konuyu değiştiriyorsun?"

"Daha yeni konuştuk bunu ablaaa... bir durum falan yok. Senin kız diyip durma şuna bir de."

"Ay varya anlatsan ölürsün, havandan alırlar havaya sıkarlar falan, aman sakın anlatma."

"Yine başladın saçmalamaya, şunu içte gidelim hadi."

"Daha yeni geldik, hiç bir yere gidemeyiz."

Ablam yeni geldik diyorsa rahat iki saat çıkamazdık buradan. Çocuk gibi beni peşinde gezdirip, eziyet etmeye bayılıyordu.

Bağrışma sesleri geldiğinde kaşlarım çatıldı. Böyle sessiz, sakin, insanlarının mülayim olduğu bir yer için absürt kaçacaktı ki, herkesin dikkati o tarafa dönmüştü.

"Sanırım bir çift kavga ediyor..." diye omuzumun üstünden meraklı meraklı bir yere bakmaya başladı.

"Yine de o kadar dikkatli bakman hoş değil."

"Büyümüşte ablasına ders veriyormuş. Sanki sen merak etmiyorsun."

"Etmiyorum, insanların özel hayatı beni ilgilendir-"

Yükselen kız sesi tanıdık gelince cümlem yarıda kesildi.

"-bana anlatman gerken yerde, pat diye ayrılmak istiyorum, seni sevmiyorum diyorsun, sonra sen ortalığı karıştırdın! Ya gelip sen bana evlenelim dedin, gelip bana yüzük tuttun! Ben alnına silah mı dayadım evlenelim diye, gerizekalı!"

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bir an elimi nereye koyacağımı bilemedim. Ablamın endişeli bakışları bana dönünce bir şey yok dercesine dinlemeye devam ettim.

"Ayrıca ayrılık konuşması için yer seçimin berbat, dokuzuncu sayfa haberi olursak utanan sen olursun, ben değil."

Gerçekten o olabilir miydi?

O olsa bile henüz görüşüp görüşmemek istediğini bilmiyordum. Bu yüzden kendi başıma hamle yapmak doğru gelmiyordu. Onun için her şeyini rahatça anlatabildiği yabancı biriydim ve bunu o artık istemeyinceye kadar korumak istiyordum.

Peşinden yükselen erkek sesi tüm şüphelerimi doğrulamıştı.

"Saçmalama Ahu, ne ayrılması, ne diyorsun?"

Ahu. O gerçekten Ahu'ydu.

"Of kızda aşırı güzelmiş, salak herif miss gibi kızı elinin tersiyle geriye itti resmen." İçeceğini yudumlarken bir yandan kısık bakışlarıyla baktığı yeri inceliyordu.

"Ne?"

"Kız diyorum, baksana nasıl güzel, ay çabuk bak gidiyor!"

Tekrar aynı erkek sesi geldi. "Ahu! Dur!"

Refleksle arkamı döndüğümde onu görmüştüm. Hızlıca kafeden çıkmıştı ama camekan olduğu için hala görebiliyordum.

O gerçekten... beklemediğim kadar güzeldi ve ben buna hazırlıksız yakalanmıştım.

Kendimi kaybettiğimi, tüm aklımın durduğunu ve nasıl deli gibi peşinden gitmek istediğimi kime nasıl anlatacaktım?

"Efe, ne oluyor, iyi misin?"

Ablamın sesiyle ona dönerken nasıl bir anda iki arada bir derede kaldığıma şaşırıyordum.

Tekrar onlara döndüğümde karşıya geçmişlerdi ama o herif Ahu'nun koluna yapışmıştı.

"Yavşak herif!"

"Kime diyosun onu sen? Hem sen yiyecekmiş gibi nereye bakıyorsun öyle?"

Baktığım yere bakmaya çalıştığında gözlerimi hızlıca çekip çoktan telefonumu elime almış, Ahu'yu arıyordum.

O herif onu öpmek üzereydi.

Dahası Ahu, hiç bir negatif harekette bulunmuyordu.

İçimde bir şeylerin fokurdadığını hissediyordum.

Ahu, sanki içinde bulunduğu durumu yeni kavrıyormuş gibi sıçradı. Onu ittirip çalan telefonuna yöneldiğinde, rahatlamış bir şekilde telefonu kapattım.

Açarsa eğer onunla konuşacak durumda değildim.

Sonunda çemkirdiğini anladığım, ama uzaktan oldukça şirin görünen yüzünü gördüğümde gözlerimi kapatıp rahatça yerimde yayıldım.

Onu görmüştüm ve bu kadarı yetmese bile yetinmek zorundaydım. Yapmamam gereken bir şeyi yapmış gibi hissediyordum, tamamen tesadüf olsada.

"İnanılmazdı..."

Gözlerimi açtığımda ablam gözlerini kısmış, şüpheli şüpheli bana bakıyordu.

"Hani kimsenin özel hayatı seni ilgilendirmiyordu, Efeciğim?"

Ayaklandım. "Şu an olmaz abla, gerçekten olmaz."

"Hayır efendim, hiç bir yere gidemezsin!"

Az önce oldukları yere baktım. Ahu gitmişti. O herifte olduğu yerde kök gibi duruyordu. Ağlıyor diye yorumlamak istiyordum.

Uzatmaması adına yanağını onun yaptığının aksine nazikçe öpüp, kabanımı üstüme geçirdim. Telefonumu cebime atarken, "Başka zaman yine geliriz, söz." Diyerek bir şey demesine izin vermeden oradan ayrıldım.

Arabayı ablama bırakıp, otobüs durağının olduğu tarafa yöneldiğimde ablamdan mesaj gelmişti.

Eva; çok aşık olduğum sevgilim birileri beni bıraktığı için aradım yanıma geliyor, arabana ihtiyacımız yok.

Efe; camı açayım deme, ısıtıcıyı kökle.

Gülümseyerek ekrana bakarken, üstten bir bildirim daha düştü.

Kiraz Çiçeği; Aramışsın. (15.35)

Kiraz Çiçeği; Bir şey mi oldu? (15.35)

Telaşla baş parmağımla dudağımın kenarını kaşırken aptallaştığımı insanlar görüyor mu diye etrafıma bir bakış attım.

Arabanın kilidini tuşlayıp, o tarafa doğru yürüdüm. Ne diyecektim ki? Seni gördüm, sonra o herif sana yılışıyordu, kıskandım aradım mı diyecektim? Saçmalıktı.

Kıskanmak mı? Arabaya binip kapıyı kapatacakken duraksadım, tüm soğuk içeriye giriyordu.

"Kıskanmak mı?" diye sesli tekrar ettim bu sefer. "Ciddi misin oğlum ya..."

Kapıyı kapatıp mesajına cevap verdim.

Yanlışlıkla oldu. (15.37)

Kızdın mı? (15.37)

Gerçekten beni aptallaştırıyordu.

Kiraz Çiçeği; Yanlışlıkla mı oldu? (15.37)

Evet. (15.38)

Sonra ekrana onun araması düştü. Aynı dakikalar içinde ikinci kez böyle afallıyordum.

"Sakin ol," diye ayar verdim kendime ilk, sonra beklemeden aramayı yanıtladım, ki bekletmiştim bile. Bir sürü kafasında kuracaktı şimdi, emindim.

Sadece nefesini duyuyordum.

Kafamı yasladım ve gözlerimi kapatıp onu gördüğümden beri aklımdan gitmeyen görüntüsüne, bu sefer daha detaylı baktım.

Uzak mesafeden gördüğüm için göz rengini algılayamamıştım ama büyük gözlere sahipti. Uzun, dalga dalga uçuşan açık kahve saçları, küçük burnu ve pembe dudakları-

"Ya sen gerizekalı mısın, ne demek yanlışlıkla aradım, ne oluyor, Efe?"

Tiz sesiyle gözlerim açılırken aklıma yanlışlıkla beni arayıp bağırması gelince gülümsemiştim.

İsmim ağzına çok yakışıyordu. Bana seslenirken onu canlı görmeyi ne kadar istediğimi farkettim.

"Niye gülüyorsun, komik bir şey mi söylüyorum ben?"

Sinirli sesi ve güzel görüntüsü kafamda birleşince... o kadar tatlı ve o kadar...

"Hayır yine bağırdın, ona güldüm."

Sanırım onu böyle düşünmek doğru değildi.

Ama elimde de değildi, sürekli görüntüsü karşımdaydı ve asla gitmiyordu.

Kıkırdadı. "Sanırım alışkanlık oldu." Birden sakinleşmişti.

İnanılmaz tatlı ve hoş bir sesti, o kadar yanında olmak istiyordum ki şu an hala nasıl burada oturabildiğimi bilmiyordum.

"Umarım bana özeldir."

"Yani. Öyle her gün yanlış numara çevirip birilerine bağırmıyorum tabi."

"Sevindim, herkes benim gibi hoş karşılamayabilir." dediğimde sinirlenmişti.

"Kapatıyorum ben!" Dediğinde ismini söyleyerek onu durdurmuştum.

"Ahu." İsmini sesli söylemek garip hissettiriyordu.

"Efendim?"

Nefesinin derinleştiğini hissettim.

"Biribirimizi daha çok arayalım."

"Neden? Zaten yazışıyo-"

Yine o yolu uzatıyordu ama ben kestirme için fazla heyecanlıydım.

"Sesini duymak güzel hissettiriyor çünkü."

"Olur, araşalım."

"Araşalım."

"Hoşçakal, Efe."

Derin bir nefes aldım. Kısa sürmesi üzücüydü.

"Hoşçakal, Ahu."

"You're the white swan in my photograph."* diye fısıldadım.

---------

*Fotoğrafımdaki beyaz kuğu sensin.

Selam selam selam! Ahhhh, insan duygularını ifade etmek benim için çok zorrr! Umarım size az da olsa geçmiştir.

Eee, şaşıran ya da böyle bir şey olacağını tahmin eden var mıydı?

Her gün bölüm yazmaya çalışıyorum, lütfen beğenip bolca yorum yapın. Ne düşündüğünüzü bilmek istiyorum.

Öpüldünüz :*

Loading...
0%