@deareader
|
Bugün Esin'le konuşacağım. (10.04) Bana şans dile. (10.05) Efe; şansa ihtiyacın yok. (10.09) Efe; sana güveniyorum. (10.09) Nedense ben de ona güveniyordum. Evet yaslanacak birine ihtiyacım yoktu, ama düşecek olsam beni tutacağını biliyordum sanki. Ya da düşmeme izin verirdi ama elimden tutarak kalkmama yardımcı olurdu. Ya da çok sevdiğim bir anime karakterinin dediği gibi 'iki sağlam bacağın var değil mi?' de diyebilirdi. Yine de ben gerektiğinde sırtımı yaslayabilmeyi ya da elimden tutmasını isterdim. Aklıma, "o zaman neden bu kadar yalnızsın?" Demesi geldi. Bu isteklerim onu haklı çıkarıyordu değil mi... "Yeter bu kadar," kafamı iki yana salladım. Düşünme işini azaltacağım derken yine düşünmekten kendime kafayı yedirtiyordum. Evet, Esin'le konuşacaktım. ☆☆☆ Esin'le aklımın içinde defalarca bu konuşmayı yapmıştım, ama şimdi ne konuşacağımı asla bilmiyordum. Karşımda bu kadar umursamaz ve rahat dururken iyice gerilmiştim. Ayağını ritmik hareketlerle oynatırken yine aklında bir şarkının döndüğünü ve ne kadar dans etmek istesede kendini tuttuğunu görebiliyordum. Ben şarkı söylemeyi çok severdim, onun da dans etmeye karşı bir zaafı vardı. "Nasılsın?" diye başladım yavaşça. Hiç konuşmadığımız zamanlarda bile bunu sorar en azından iyi mi, kötü mü onu bilmeyi isterdim. Kötü olsa 'kötüyüm' diyecekmiş gibi. Alışkanlıktı işte. "İyiyim, sen nasılsın?" diye ezber gittiğinde içimden alayla gülmek gelmişti. "Ben de iyiyim," dediğimde kafasını salladı. "Neler yapıyorsun, ne zamandır konuşmadık hiç." "Görüyorsun zaten, aynı okula gidip geliyoruz. Onun dışında kitap okumaya devam ediyorum, farklı yaptığım bir şey yok." "Ya görüyorum tabii..." nefes alıp verdim. "Görüştüğün birleri falan var mı?" Garip garip baktı, sonra elinde tuttuğu kitabı masaya koyup kapağıyla oynamaya başladı. "Bir kaç arkadaş edindim, ara ara takılıyoruz öyle..." Onun adına elbette sevinmiştim, yalnız olmayı sevdiğini biliyordum yine de arkadaş edinmiş olması güzel bir şeydi. Hafifçe gülümsedim. "İnsanlarla görüşüyor olmana sevindim." "Hep görüşüyordum zaten," dediğinde 'seninle görüşmüyorum' dediği açıktı. "Bunları mı konuşacağız-"dediğinde lafını kestim. "Neden bir anda uzaklaştın benden, Esin?" "Uzaklaşmadım-" "Hayır uzaklaştın. Arkadaş kalmak istememen çok normal, ömür boyu sürecek demiyorum asla, sadece ortada bir durum varsa; bunu bitirmek istiyorsan bana en başından söylemeliydin. Açık olmaya ne kadar önem verdiğimi, belirsiz durumlardan ne kadar korktuğumu en iyi sen biliyorsun, buna rağmen seni rahatsız etmemek adına kaç yıldır hiç bir şey demedim, ama artık ben rahatsız oluyorum, öyle havada kalmış gibi.. ne biçim bir şey bu ya!" Bir çırpıda konuşuvermiştim ve o gayet sakindi. Son dediğime gülümsedi. "Hava da kalmış gibi..." "Bir de o kadar vurdumduymaz, salak bir şeysin ki; ne desem aptal gibi hissediyorum." Daha çok gülümsedi. "Hep yanlış anlamaya meyillsin." "Aynen, hep ben yanlış anlıyorum değil mi? Siz hep doğrsunuz, ben yanlış anlıyorum! Ne kadar güzel ya, ağzınızdan cımbızla laf alayım, ben yanlış anlıyorum!" Farkında olmadan elimin tersiyle ağzı açık olan su şişesini devirdiğimde, tutmak için öne atılmıştı, ama şişe çoktan düşmüş içindeki su şişeden boşalmaya başlamıştı. "Aptal, ne bağırıyorsun?" "Siz bağırıttırıyorsunuz beni! Al işte döküldü su!" Birden kahkaha atmaya başladığında neredeyse sinirden çığlık atacaktım. "Gerizekalı, ne gülüyorsun?" Sonra birden durdu. Şişeyi boşverip arkasına yaslandı. "Sen çok cıvıl cıvılsın." Diye konuşmaya başladığında duraksadım. "Bir de 'psikolojik sıkıntılarım var kızım, seni üzerim' de tam olsun." Tebessüm edip devam etti konuşmasına. "Sosyalleşme konusunda sıkıntı çektiğini, ama bir o kadar da yaşamayı nasıl sevdiğini biliyorum. Biz çok iyi arkadaştık ama artık değiştik, Ahu. Farklı insanlar olduk, bizim arkadaşlığımız artık birbirimize iyi gelmez." Duraksadığında bir çok şey söylemek istesemde, araya karışmadan kendini açıklamaya devam etmesini bekledim. "Bizi kitaplar yakınlaştırdı, öyle arkadaş olduk. Ortak tek özelliğimiz kitaplardı, sadece onlardan konuşurduk, aşık olduğumuz karakterleri yarıştırırdık, çok sevdiğimiz kitapları birbirimize okutmaya çalışırdık. Bir araya geldiğimizde ben sana kitap anlatıyordum, sen de dinliyordun. Bizim arkadaşlığımız bundan ibaretti." "Sen öyle düşünüyor olabilirsin..." eğer gerçekten böyle hissediyorsa kırılmıştım. "Benim için öyle değildi. Sen sadece kitapları hatırlıyor olabilirsin. Biz her şeyi konuşuyorduk, Esin. Saçmalıyorduk, kötü dönemlerimizde gelip ağlıyorduk biribirimize. Sen benim tek arkadaşımdın." "Her neyse..." diyip tüm bunları bir kenara attı. "Ben birinin en iyi arkadaşı olmak istemiyorum. Sana karşı içimde hiç bir şey değişmedi, hâlâ eskisi gibi seviyorum seni. Cıvıl cıvıl olman hoşuma gidiyor, kendim için bir umut olarak görüyorum." Kaşlarım çatılmıştı. "O ne demek şimdi?" "Şu demek; ben iyi değilim ama bir şey olduğundan değil. Kendi içimde kendimle ilgili halledemediğim meselelerim var. Uzun süredir böyleyim ve bunu kendim halletmek istiyorum. Çok yakın olduğum birleri olursa eğer etrafımda, onlara yaslanmak isteyeceğimden uzak duruyorum." Bana baktı. "Anlıyor musun?" İnsanları her şekilde anlayabildiğimi düşünüyordum. Yine de kendimde bir süredir böyleydim; içimde kendimle tartışıp kavga ettiğim, zamam zaman yenildiğim bir duruma ben de sahiptim. Kim böyle değildi ki? Büyümeye başlayan, hayatın farkına varan herkes bu yoldan geçiyordu. Ama beni, insanı ayakta tutanda bu mücadeleydi işte. "Anlıyorum. Sen kendi doğrunla ilerlemek istiyorsun. Ama insanlardan, seni seven insanlardan uzaklaşman gerekmiyor bunun için, onlar etrafındaykende bunu kendi başına, yardım almadan başarabilirsin." Bir şey diyecek gibi olduğunda elimi kaldırarak onu durdurdum. "Sakın beni yanlış anlama, sana ve kararına saygı duyuyorum. Benden uzak kalmak isteme sebebinide, senin doğrularınla bağdaştırdığımda anlayabiliyorum. Ben sevdiği insanlar konusunda çok evhamlı ve endişeli biriyim. Sorgulamasamda dikkat dağıtıcı olabiliyorum yani bir şekilde seni engellerim, ya da yükünü paylaşmak konusunda seni zorlayabilirim. Bu yüzden anlıyorum ve sıkıntı etmiyorum." Tebessüm ettim. "Sadece iyi olacağın konusunda bana söz ver." O da tebssüm etti. "İyi olacağım." Ayaklandığımızda birbirimize sarıldık. "Bunu özlemişim." dediğimde, "Ben de." diye karşılık verdi. "Hala bahsettiğin konu dışında anlamadığım bir şey var, içim hatfiflediği için önemli gelmiyor şu an ama bir gün konuşuruz yine." "Biraz saçmalamıyor muyuz, zaten birbirimizi görmeye devam edeceğiz?" "Kes, durumu romantize ediyoruz şurada." Güldü. "Sustum." Eve doğru yürürken gerçekten içim rahatlamıştı, üzerimden nihayet bir yük kalkmış gibi hissediyordum. --------- Selammm! Bölüm kısa oldu farkındayım, ama sonraki bölümle arasını açamayacağım sözz Esin'nin neden böyle davrandığı konusu aklımda daha farklıydı ama yazarken buna dönüştü, umarım seversiniz. Araya bir arkadaş ilişkisi eklemek istedim, daha doğrusu böyle aktı, en başında hiç böyle bir planım yoktu. Ama fenamsı olmadı gibi. Sizce? Öpüldünüzzz :* |
0% |