@deareader
|
"Aşkım gelmiyor musun bugün?" Derin bir nefes alırken titremiştim. Evden çıkmak istemiyordum, onunla istemeden sürekli karşı karşıya gelecektik. Bunun olmasını istemiyordum. Öte yandan hayatımın önüne hiç bir şeyi, hiç kimseyi koymamam gerektiğinin farkındaydım ama kendime engel olamıyordum. Ona karşı o kadar dolduydum ki gördüğüm yerde üstüme atlayıp hesap sormak istiyordum. "Bilmiyorum," diye kararsız konuştum. "Öğleden sonraki derse yetişmeye çalışırım." Telefondan pufladığını duydum. "Hiç bir şey de anlatmıyorsun. Derse gelmemeler falan anlamıyorum ben sanki..." diye sitem etti. "Neyse, kendini toplamaya çalış. Hayatımızı hiç bir şey için kaydıramayız." "Biliyorum." "Öpüyorum hadi, derse gel mutlaka bekliyorum." "Tamam, öptüm bende." Telefonumu şarja takıp, kendime kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Tabağıma yeşillik koymaya özen gösterdim, sağlıklı olduğu için değil otçu olduğum için. *** Öğleden sonra derse gittim. Etrafıma bakmamaya özen göstererek amfiye girdim. Ders başlamıştı. sessizce Ece'nin yanına geçip oturdum. "Nerdesin kızım sen ya? Emre sor sor ömrümü yedi bitirdi, telefonlarına da cevap vermiyormuşsun. Git bir konuş çocukla." "Geri dönecektim ona, aklımdan çıkmış. Dersten sonra uğrarım yanına." Dik dik baktı. "Uğra. Sonrada birlikte bir yerlere gideceğiz, ne olduğunu anlatacaksın." Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirip ağrıyan başıma masaj yaptım. Bu aralar çok sık baş ağrısı çekiyordum. "Bilmiyorum, bakarız." "Bakarız falan anlamam ben. Anlatmak istemiyorsan adam gibi istemiyorum de, bende sormayı bırakayım." Önüne dönüp dersi dinliyormuş gibi hocayı izlemeye başladı. Tribine hafifçe gülümsedim. "Tamam kızma gideriz nereye istiyorsan, anlatırım." Hafif gülecek gibi oldu sonra tekrar ciddileşti. "İyi." Yarım saatin sonunda hala anlatılan derse odaklanmaya çalışıyordum. Olanlar inanılmazdı. Beş senedir unutmaya çalıştığım, ülkenin birbirine çok uzak yerlerinde yaşadığımız kişi birden karşıma çıkıyordu. Bu yüzden inanılmazdı işte, algılamakta güçlük çekiyordum. Bundan sonra hayatım nasıl olacak, diye düşündüm. Sürekli yakınımda olacaktı. Uzağımdayken ne kadar zorlandığımı anlatmamın imkanı yoktu. Şimdi nasıl onu görmezden gelerek devam edeceğimi bilmiyordum. Yıllardır beni aradığını söylemişti. Beni sevdiğini söylemişti. O yıllar boyunca ben onu düşünürken onun beni çoktan unuttuğunu düşünmüştün hep. Gerçi söylediği hiç bir şeye inanmıyordum. Elimden geldiğince düşünmeyecektim. Bana âşıksada aşkından geberebilirdi. Çıkmadan Emre'nin yanına uğradım. Emre, Ece'yle ikimizin ortak arkadaşıydı. Bizim durumumuz biraz farklıydı aslında. O beni seviyordu. Ona durumumu anlatıp henüz bir ilişki yaşayamayacağımı söylemiştim. Beni arkadaş olarak görmüyordu hala biliyordum ama ben ona değer verdiğim için arkadaşlığımızı devam ettirmeye çalışıyordum. Arkadaşlarıyla kahve içiyordu. Yanlarına yaklaşırken "Emre," diye seslendim. Diğerlerinede nezaketen selam vermiştim. Konuşmuzluğumuz olan insanlardı. Beni görünce kaşları kalktı. "Selam. Bugün gelmedin sanıyordum." Elimle rastgele arkayı gösterdim. "Biraz gelsene." Hafifçe kafa salladı. Arkadaşlarına dönüp, "Siz devam edin," diyerek masadan kalkıp yanıma geldi. "İyi misin?" Endişeliydi. Koluna girdim, dışarı doğru yürüdük. "İyiyim merak etme, sabah biraz kötü hissediyordum sadece." Kenara bir yere oturduk. Kaşları çatıldı. "Bir şey mi oldu yoksa hasta falan mısın?" Gözlerine baktım, gerçekten merak ediyordu. Sanırım ona söylemeliydim. "Emre," diye başladım söze. "Söyleyeceğim ama sinirlenme." İyice meraklandı. Daha önce, bana beni sevdiğini söyledi gün her şeyi ona anlatmıştım. Ne kadar zarar gördüğümü biliyordu, bir kaç yıldır arkadaştık ve bu sürede zaten şahit olmuştu. İlk söylediğimde ne kadar sinirlenip dağılmıştı, unutmamıştım. Kim olduğunu bilse ne olurdu düşünemiyordum. "O geldi," dediğimde ilk anlamadı. Sonra anlamak istemez gibi kafasını yana eğdi. İsmini söyledim. "Şahin." Birden ayaklandı. "Aslı... ne diyorsun sen? Ne demek geldi?" Anlayamıyordu. "Neden gelsin ki? Tatile falan mı gelmiş, akrabası falan varsa ona gelmiştir belki..." kendi kendine konuşuyordu sanki. "Yok, yok." dedi. Biriyle karıştırmışsındır sen..." "Konuştuk." Yerine oturdu. "Konuştunuz mu... O olduğuna eminsin yani?" "Evet. Bu üniversitede okuyor." "Ne diyorsun sen Aslı?" Tekrar ayaklandı, sinirden yerinde duramıyordu. "Ne demek burada okuyor?" "Neden o kadar yıl sonra burnunun dibine gelmiş? Ne istiyormuş senden?" "Benimle alakalı değil. Buraya taşınmış işte." "Nerede O?!" diye ileri atıldığında tuttum onu. "Bırak öldüreceğim onu, bırak, Aslı!" "Saçmalama otur şuraya, pişman etme beni." "Seni geri alacak..." diye fısıldadı. "Sana ulaşamadan seni benden alacak." "Kimsenin kimseyi aldığı yok, kimsenin değilim ben." "Keşke bana söylemeseydin." "Söylemesem bu sefer niye söylemedin diye yiğit bitirecektin beni." "Aslı..." diye yutkundu. "Ona gidecek misin?" Gözlerimiz birleşti. Beni kaybedeceği için korkuyordu. Keşke sana âşık olabilseydim, diye düşündüm o an. Yanıma bıraktığım çantayı sırtıma alırken konuştum. "Kimseye gittiğim yok, saçmalayıp durma." Ona döndüğümde bana bakmıyordu. Çenesinden tutup yüzünü kendime çevirdin. "Bak, gelecek ne getirir bilmiyorum ben tamam mı? O yüzden sana hiç bir şey söyleyemem. Benim yüzümden kendine zarar verirsen ikimizide boğarım." Sonra ona sıkıca sarıldım. O harika bir insandı. Keşke ondan kendimi söküp alabilseydim. Ya da bir gün gözümü açtığımda ona aşık olabilseydim. Emre'nin yanından uzaklaşırken uzaktan bizi izleyen kişi çarptı gözüme. Suratını incelemeden ne hissettiğini göremeden gözlerimi başka yöne çevirip ayrıldım oradan. |
0% |