Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@deareader

"Ay kızım tamam, geliyorum işte anlatacağım diyorum, çıktım şimdi."

"Çabuk gel, kafanı kıracağım senin."

"Kafamı bıraktın sanki kıracak, kapat telefonu, kapat!"

Ece beni deli ediyordı. O gün Emreyle konuştuktan sonra yanına gidememiştim. Bir kaç gündür de bir araya gelemiyorduk, ailesi şehir dışına çıktığı için ikiz kardeşlerine bakıyordu. Dersten çıkmıştım, metroya yürüyordum şimdi. Benim aksime onun evi buraya biraz uzakta kalıyordu.

Telefonum tekrar çaldı, Emre arıyordu.

"Efendim, Emre?" Hızlı yürüdüğüm için biraz nefes nefese kalmıştım.

"Kızım apar topar çıktın merak ettim, iyi misin? Bir durum yok değil mi?"

Sesi endişeli geliyordu. "Ay kıyamam, iyiyim merak etme. Ece'ye gidiyorum, tüm gün yedi bitirdi beni vallahi, koşa koşa gidiyorum, aradığında açmazsam bil ki ölüyüm."

Kahkaha attı. "Valla yapar mı yapar, bir durum yoksa kapatıyorum ben o zaman, bir şey olursa beni aramayın."

Telefonu suratıma kapattı.

"Şerefsiz ya," diyip güldüm telefonu çantama atarken. Bir de aşkından ölüyorum diye şiirler yazacaktı neredeyse.

Merdivenlerden inerken bineceğim metro gitmek üzereydi. Sanki beni bekleyecekmiş gibi ellerimi sallamam ise ayrı ironiydi. Neyse ki son anda yetişmiştim.

Aşırı kalabalıktı.

Önüme gelen kıvrık saçlarımı üflerken bir yandan insanların arasına sıkışan çantamı kurtarmayı çalışıyordum.

"Hay sizin ben... amca şu bacağını bir çek ya."

Sırtımı kapının yanındaki köşeye yaslayabilmiştim. Bir sonra ki durağa kadar iyice bunalmıştım artık. Biraz boşalır diye sevinirken daha fazla insanın binmesi beni çığlık atacak raddeye getirmişti. Daha altı durak vardı.

Oflayarak tutunduğum demire kafamı yasladığımda az önce geriye attığım saçım tekrar yüzüme düştü ama önemsemeden gözlerimi kapattım. İçimden 'ya uyuya kalırsan ve durağı kaçırırsan' diye saçma sapan kendimle konuşmaya başlamıştım. Yapmadığım şey değildi aslında. Gülümsedim.

"Neye gülüyorsun?" Diye fısıldadı biri.

İrkilip gözlerimi açtığımda karşımda onu bulmayı tabii ki beklemiyordum.

Yüzüme düşen saçı kulağımın arkasına ittirdi. "Yoksa dün sana anlattığım hayali mi devam ettiriyordun?"

Şaşkın şaşkın suratına bakarken gözlerimi sıkıca yumup tekrar açtım.

"Senin bu bir anda karşıma çıkma huylarını bırakman gerekiyor."

Kalabalık olması sebebiyle aramızda mesafe denilenen o şeyden eser yoktu. Ayrıca ne ara gelipte, bu kalabalıkta sütun gibi önüme dikilmişti, hiç bir fikrim yoktu.

Biri arkadan ittirdiğinde istemsiz iyice bana doğru gelmişti. Burnum köprücük kemiğine dokundu. Kalabalığa bakıp bir şeyler söyledi ama anlamadım, aklım uçup gitmişti.

"Binecek başka metro kalmadı sanki, herkes mi aynı durağa gider ya..."

Kıkırdadım. "Aptal, mahşere gider gibi aynı durağa mı gidiyoruz sanıyorsun.."

Sonra duraksadım. Yüzüne bakmaya çalıştım, sonra cesaret edemeyip olduğum yerde kalarak sapık gibi kokusunu solumaya sevam ettim. "Sen nereden çıktın bir anda, onu söyle."

Saç diplerime denk gelen çenesini oraya yasladı. Bir anda geldiğimiz şu durumlar hiç hoşuma gitmiyordu. Kalbim ağzımda atıyordu resmen.

"Bir yerden çıkmadım, evime gidiyorum."

"Evin nerede ki?"

"Gelmek istiyorsan direkt söyleyebilirsin." dediğinde mümkün olduğu kadar bacağını tekmeledim.

"Dua et, alan kısıtlı."

Saçlarımın dibine doğru güldüğünde tüylerim diken diken olmuştu.

"Alan kısıtlı olmasa ne yapacaksın?"

"Döveceğim."

Burnunu saçlarıma sürttü, sonra küçük bir öpücük kondurdu.

"Ne yapıyorsun?"

"Fırsattan istifade ediyorum..." Sesi halinden çok memnun geliyordu. Kafamı hafifçe arkaya yasladığımda, dudaklarım boynuna değmişti. Gerçekten hiç hoş şeyler olmuyordu.

"Seni hala dövebilirim, biliyorsun değil mi? Kalabalık beni durdurmaz."

"Aksini iddia etmedim."

Bedenim sinir ve heyecan içinde kıpırdandı. "Bence seni dövebileceğime inanmıyorsun."

Yine başlıyordum ve yine gereksiz yere sinirleniyordum.

Yer varmış gibi geri çekilmeye kalktığımda, hafifçe belimden tutup beni engelledi. "Bırak."

"Ne oldu?"

Gözlerim tekrar kapandı, bu hisler beni çok yoruyordu. Tek istediğim ona yaslanıp uyumaktı.

"Bana dokunmamalısın, bu kadar yakın olmamalıyız."

Bu sefer şakağımı öptü. Sonra etrafa rastgele bir bakış attı. "Gördüğün gibi, metrodayız ve gayet kalabalık."

"Bundan bahsetmediğimi biliyorsun. Beni hiç dinlemediğinin farkında mısın?"

Dudakları alnıma kaydığında duraksadı.

"Asıl sen beni dinlemiyorsun. Sana söyledim," sırtımdan tatlı bir ürperti geçirten sesinin hafif hafif çarptığı alnımı hafifçe öptü. "Bu dediğin imkansız."

Metro tekrar durduğunda inen insanlar sayesinde biraz boşalmıştı. Geri çekilip yüzüme baktı.

"Sana dokunmamam gerektiğini, uzak durmam gerektiğini söyleyip duruyorsun ama hiç istemiyorum demiyorsun. Oysa istemiyorum dediğin an sana bir adım dahi yaklaşmam, bunu biliyorsun. Gereklilikler arkasına saklanmak yerine neyi isteyip istemediğini iyice düşün ilk önce. İniyorum ben."

Bir şey dememi beklemeden inip gitti.

Tekrar hareketlendiğimizde yaslandığım yere dönüp alnımı yasladım bu sefer. Kafamın içine etmişti işte. Asıl haksız olan oyken beni haksız duruma düşürmesi canımı sıkıyordu. Alnımı geri çekip daha hızlı bir şekilde geri yasladım. Hep benim gerizekalılığım yüzündendi. En baştan onunla hiç konuşmayacaktım işte. Konuştukça daha çok yaklaşıyorduk birbirimize ve bunu kontrol edemiyordum.

Bunları düşünürken o kadar dalmıştım ki gelen anons sesi irkilmeme sebep olmuştu.

"...bu yöndeki son istasyonumuzdur. Sayın yolcularımız, ...istasyonumuzdan ...metrosuna aktarma yapabilirsiniz. This station is..."

"Hayır ya, yine mi..."

İneceğim durağı kaçırmıştım, Ece beni öldürecekti. Akın akın inen insanların arasına karışarak metrodan inip diğer metronun gelmesini beklerken saate bakmak için telefonumun ekranını açtım. Baya geç olmuştu, en kötü Ece'de kalır, eve dönmem diye düşünüyordum.

Hepsi o aptalın yüzündendi.

Loading...
0%