@defne_yazar
|
bu gün doğum günümdü yılın sadece bana değerli hissettiren tek gündü annemin beni canım kızım artık kocaman bir kız oldun dediği tek gündü babamın bana hediye verdiği tek gündü benimde tabikide tek prenses olduğum gündü doğum günüm için hazırlık yapmıştık hazırlıklar bittiğinde herkes gelmeye başlamıştı bile ama bir eksik vardı sanki hemen davet listeme baktım 36 arkadaşımdan sadece iki tanesimi geliyordu peki diğerleri neredeydi tatildelermiydi hasta mı olmuşlardı yoksa beni sevmedikleri içinmi gelmek istemiyorlardı bunu anlamıyordum hedm ayrıca diğer 16 neredeydi sadece iki arkadaşım mı beni seviyordu yani yüzüm düşmüştü içimde birşeyler parçalanmıştı bu parçalar ayna gibilerdi kırılmış ve onarılmayı bekleyen parçalar onarılmayıncada daha çok kırılan birer cam parçalarıydı kızım neden yüzün asık bakayım azıcık gülsene prensesim bak herkes geliyor sen neden üzgünsün birşeye mi kırıldın kafamı kaldırmak istemiyordum annemin suratına bakmak istemiyordum insana en acı veren şey her zaman en korktuğu şeyin gerçekleşmesidir benimde yle en çok kırıldığım şey önemsiz,değersiz ve beceriksiz bir insandım hayatımın en önemli günü önemsiz gibiydi beni en çok kırsan şeylerle devam etmezsem daha çok kırılacaktım sonuçta kendimi korumanın yollarını bulamasamda en azından korkularımı sevdiğim şeylerden koruyacaktım çünkü korktuğumuz şeyleri bazen korumamız gerekir yoksa sevdiğimiz şeyler korktuğumuz şeylere dönüşebilir sanırım benim hayatımda tek önemsediğim sevdiklerim ama bununda bir bedeli olduğunu biliyorum tabikide bende sevdiğim şeyleri kaybetmiştim çünkü büyükanneanemi vermiştim toprağa canımdan çok sevdiğim bir insanı bende kaybetmiştim acı'nın nasıl birşey olduğunu her zaman iyi bilirim insan sevdiği şeyleri kaybedince anlıyor asıl korkmamız gerekenin asıl korumamız gerekenin asıl acı'yı kalbimizde taşımamız gerektiğini ben acımı her zaman kalbimde taşıdım diye bir cümle kuramam tabikide ama buz gibi olmuş bir kalbi cam bir fanusa koymuştum ben artık istemsiz duygularım çalışıyordu kontrol edemiyordum bu benim elimde olan birşey değildi kızım sen iyimisin bir daldın gittin vallah beni bile duymuyorsun sen iyimisin tatlım bir sorun mu var ne a-şey bir sorun yok anne sadece dalmışım benden birşey mi isteyecektin aslında evet senden birşey isteyeceğim hani içkileri koyduğumuz yer varya işte oradan babanla bize içki getirirmisin tatlım birde koktyl bardak getir iki tane hadi tatlım peki anne hemen getiriyorum aferin benim kızıma valla arkadia hanım sizinde kızınız pek itaatkarmış maşallah öyledir benim kızım benim dert ortağım canım kızım annesini her zaman dinler o Aylin hanım siz psikolog değilmiydiniz evet öyleyim neden sordunuz ki ayşe hanım şey benim kızım var adı ayça biz eşimle kızımızda kişilik bozukluğu varda bir ara size uğrayalım seans yapalım olmaz mı acaba yani işiniz falan varsa orası ayrı tabiki yok hiç sorun olurmu tabikide buyrun gelin teşekkürler aylin hanım asıl ben teşekkür ederim ayşe hanım içkileri getirmiştim annemlerin bazı konuşmalarına da şahit olmuştum başkalarının çocuklarına benden daha iyi davranıyordu ama bana daha farklı davranıyordu beni sevmiyordu bir psikolog'tu bu doğru ama bana asla iyimisin nasılsın ruh halin nasıl yada ne bileyim bana hiç öyle şeyler sormadı yapmadı bana hep seni zaten doğurmakta istememiştim ama malesef'ki varsın diyordu hep artık kafamda yankılanmaya başlamış annemin dedikleri ona anne bile demek sanki küflenmiş bir peyniri yiyormuş gibi hissettiriyordu annemi seviyordum ama bana uyguladığı tarife hoş değildi bunu hakedecek ne yapmıştım ki ben bana bu kadar ağır davranıyordu ben bunları hakketmişmiydim ki o bakıyorumda içkide getirmeye başlamış sizinki aylin evet ya ne demezsin ayşe eee- güneş'cim sen alkol alıyormusun yani senin yaşıtların kaçak uyuşturucu alıyor ya hani belki sende alıyorsundur diye diyorum yok ayşe teyze ben uyuşturucu tüketmeyi sevmiyorum hem ayrıca uyuşturucu 18 yaş altına satılmaz ve verilmez peki siz çocuklarınıza veriyormusunuz? vallah nasıl söyleyim şimdi evet veriyorum isterlerse tüketirler umrumda bile değil benim ne kadar cani bir insansınız siz öyle hiçbir anne kızına uyuşturucu verirmi birde asıl sorun senin kızınla aynı yaşta olmamız azcık ana yüreyi varsa sende çocuğuna böyle zehir vermezsin ne alaka benim çocuğuma zehir vermemle ne mi alaka siz insansınız insan kızını gerçekten sevseydin onun tek psikolojisine bakmazdın psikoloji tek ortamlardan travmalardan bozulmuyor asıl travmayı siz yartıyorsunuz her suçu başka şeylerde aramanız gerekirken kimisi çocuğunda kimisi çcuğun okuduğu kitapları suçlamazdınız her suçu başka şeylerde arayacağınıza birazda kendinizde de arayın ebevynlik yok şunu suçlayayım yok çocuğum beni çok kızdırdı bağırayım demeyin birazda ben ne yapmış olabilirim ki bu çocuk böyle oldu diyin dünya sizin etrafınızda dönmüyor hayat tek size zor gelmiyor kendinizi çocuklarınızın yerine koyun onlar size böyle davransa çok mu hoş ama ben en doğrusunun bu olduğunu düşünüyordum ona eğitimli olması için yanlış mı davranıyormuşum yani evet suçu kendimizde aramakta bir çözümdür herşey kızarak şiddet uygulayarak ona ağır şeyler söyleyerek onu dış dünyayadan daha çok uzaklaştırıyoruz aslında haklısın sanırım güneş'cim ben her zaman kızım ayça'nın kitap okumasını değil hep derslerine dikkat etsin diye kitap okumasını istemiyordum hep ona ders çalışması için baskı yapıyordum en ufak şeyde ile onu sorumlu tutuyordum onu başka çocuklar hanımhanımcık bak diyerek kıyaslıyordum şimdi anladım ona bunların zarar verdiğini ona iyilik yaptığımı sanarken daha çok yaralıyormuşum meğerse herkes hata yapar ayşe teyze önemli olan yaptığın hatanın daha fazla ilerlemeden bittirmektir teşekkürler güneş'cim sen annenden daha iyi bir psikolog olursun anladığım kadarıyla annen bir para avcısı insanları da iyileştirmiyor ama sen ondan daha bir psikolog olursun teşekkürler ayşe teyze Ne teşekkürü tatlım sen en iyi şeyleri hakediyorsun sadece teşekkür edip masadan ayrıldığımda gözlerimle gelenleri süzüyordum ama hiç mutlu değildim çünkü iki arkadaşımıda göremiyordum bazen yanmamız için illah cehennemde olmamız gerekmez mutluluk hiç bitmeyecek diye birşey söyleyemem ama üzgünlük asla bitmez mutluluğun yanında hayatın bize gülmesi için ona bize gül diyemem doğum günüm sonunda bitmişti çok yorulmuştum ayaklarımda derman kalmamıştı odama geçtiğimde bilgisayarımı açtım açtığımda yazdığım yağmurda ıslanan kalpler diye bir kitap yazmıştım tabi asla okunmuyordu bu beni ne kadar kırsada önemsememiştim kitap yazarken evde bir anda bir gürültü kopunca otomatikman kapıya yöneldim sırada kapı aniden üzerime açılınca neye uğradığımı şaşırdım annem öfkeli bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu her zaman yaşadığım bir durum olsada asla alışamamıştım Güneş sen bizi mi ifşa ettin doğruyu söyle ne??!! diyorum ki sen bizimi ifşaladın ne alaka ben öyle yaparmıyım hiç dedim korkuyla annemden her zaman korkan biri olmuştum evimiz biraz şehre uzak bir yerdeydi burada deniz çok güzeldi ıssız bir ormanın yanındaydık evimizde o kadar küçük değildi bize yeterliydi hayatta başarılı olmaya değil hayatta ayakta durmaya her türlür şeylere rağmen ayakta durabilmişler her zaman daha güçlüdürler bazen ayağımıza bir çivi batar kanasada umurumuzda olmak ama bir cam parçası ayağımıza battığında acıyla çığlık atarız acılara ne kadar direndiğimizde bir gün illahiki o cam parçası senin canını daha çok yakıcak direnmek güçlülük demek değildir zayıflıkta değildir cam parçalarının üzerinde durmak bile ne çok acı veriyor insana ormanın en karanlık bölgesinde bile ışık bulunur sen ümit et yeterki o ışığı bulmak için hayat ne çok üzüyordu insanı yaşamak için bir neden bile bırakmıyordu insana benim hayatımın başlangıcı olabilirdi ama başkalarının bittişiydi ben ne kadar mutlu olursam olayım illaki birsürü acı çekeceğimi biliyorum annemle baya kavga etmiştik o beni dövmüştü bense hiç sesimi dahi çıkaramamıştım başkalarına yardım ediyor olabilirdim ama kendime bir hapishane yaratıyordum annem odadan çıkıp gitmişti geriye sadece değersiz hisseden ailesinin bile onun hangi hastalıkları taşıdığını bilmeyen bir ailesi vardı yazıktı bu kıza kimse acımamıştı haline hep ben iyiyim demişti kulaklığımı takıp güzel bir şarkı açtım şarkının sözleri sanki benim için yazılmıştı yollarım dikenli taşlar ellerimde fotoğrafın yüzünde aynı gülümseme sormadım neden sonumuz geldi böyle çok yazık kollarım yuvan sarardı gök yüzünde yıldızım ağlarsan düşer ellerine korkmadım karanlığınla yüzleşmeye parladım.... sanki benim için yazılmıştı bu şarkı şarkılarla insan huzurlu olurdu sonuçta camdan dışarıya bakarken birşey dikkatimi çekmişti ormanda bir ışık yanıyordu içimdeki merakla odamdan çıktım annemlere hiçbirşey söylemeden evdende çıktığımda bu soğuk havada üstüme hiç hırka almadan çıkmıştım ormana doğru ilerliyrdum karanlıkla bütünleşiyordum adeta ben buraya aittim bu ormana ben gerçek dünyadan habersiz bu ormana aittim ormanın dahada derinliklerine gittiğim sırada o parlak ışık tekrar göründü neydi o ışık beni içine çeken ışığıyla göz alan ışık ışığa yaklaştıkça görüş alanıma ağaçlar dışında birde sanki daha yeni gibi duran o binayla karşılaştım sessizlik bastırmıştı bu ormanı sessizlik korkuturdu beni her zaman. bazen öyle bir duygu karmaşası yaşarız ki bizi sadece gerçekten seven insanlar farkeder bu karmaşayı gerisi ise yoktur. hayattın bize gülmesi gökkuşağının siyaha bürünmesi kadar imkansızdır. her zaman mutluluk değildir iyi gelen mutluluk acı'dan başka hiçbirşey getirmez. karanlığın ışığa dönüşmesi için önce mutluluktan vazgeçmelisin.
önünde durduğum kırmızı duvarlarıyla yosun basmış duvarları olan bina'ya girecektim evet yanlış duymadınız girecektim çok merak etmiş ve aynı zamandada tırsmıştım bu koca binanın ormanın ortasında ne işi vardı ki merak her zaman iyidir tabi bir bedeli olmadığı sürece. binanın ön kısmında bir tane açık cam vardı girecek ve hemen çıkacaktım sonuçta başka ne olabilirdi ki içeri sessiz bir şekilde girince ses çıkarmamak için direniyordum burada her'an başıma birşey gelebilirdi peki başıma birşey gelseydi beni kim nasıl bulup kurtaracaktı burası baya ıssız gibi görünüyordu içerisinin duvarları yıkık döküktü ama dışından bakınca gayet yeni gibi duruyordu ama içi leş gibiydi berbat kokuyordu koridorda biraz daha ilerlediğimde ağlama ve çığlık atma sesleri duymaya başlamıştım burası bir tımarhanemiydi acaba peki neden ıssızdı çok saçmaydı seslerin geldiği yöne doğru ilerlediğimde artık ağlama sesleri gülme seslerine dönüşmüştü iyicene tedirgin olmuştum ama geri dönemezdim bir kere başlanan yol bittirilmeliydi sonuçta korkuyordum ama ilerlemeye devam da edecektim ağlama seslerinin olduğu odaya geldiğimde burada bir oda değil binlerce oda vardı belkide önünde durduğum odanın içerisinden anlayamadığım ama anladığım kadarıyla beni, bizi, burada,zincir,hap,iğne,ölüm,tutsak diye birşeyler söylüyordu yardım istiyordu muhtemelen ama ben nasıl yardım edebilirdim ki ona annemden öğrendiğim kadarıyla akıl sağlığını kaybeden insanların çocuğunluğu korkarmış kekelermiş nefes alamazmış burada yatan hastalar veya insanlar tutsaktı burada ve ben çaressizdim elimden hiçbirşey gelmiyordu. burada daha fazla duramayacağımı fark etmiştim hemen pencerenin olduğu yere doğru yürüdüm cam hala açıktı hemen dışarı çıktım daha sonra koşar adımlarla eve döndüm korkmuş çaressiz kalmış bir o kadar da üzülmüştüm kim niye bu insanları kapatmıştı oraya niye yapmıştı onları kapatanlar hiç mi vicdanları yoktu. düşüncelerimden sıyrılıp kulaklığımı taktım yazdığım kitabımın yazdığım blümünü açıp birşeyler yazmaya başladım kulaklığımda çalan şarkı: BİR DERDİM VAR bir derdim var artık tutamam içimde gitsem nereye kadar kalsama neye yarar hiç anlatamadım hiç anlamadılar herkes neden düşman herkes neden düşman unuttuk hepsini nuh'un nefesini gelme yanıma sen başkasın ben başka ............................ şarkı beni çok derinden etkilemişti aslında her duygusala şarkı benim zihnimde üzülmemem ve rahatlamam gerektiğini sağlardı ben şarkılarla mutlu bir insandım insanlar ne kadar kötü düşünsede hayatın bize kattı en önemli şey her zaman mutluluğu kendin bulmaktır hayat sana bu mutluluğu verseydi ona boşuna zalim dünya zalim hayat demezlerdi. melodilerin kafamda oluşturduğu orkestrayı hayatımda tanıştığım insanlardan daha önemli ve üstün tutarım. benim anlatamadıklarımı sen nasıl anlatabiliyorsun. okyanusun o serin dalgaları bile dalgalarıyla öfkeleniyor ben mi öfkelenmeyeceğim. yaşamak bir zehir içip kadere maruz kalmak gibidir kaderin kurbanı olursun aynı koyun gibi. ölümle yaşamı ayırt edemeyenlerdendim ben. ben bu hayatta en pis insandım ne kadar yıkansamda asla geçmeyen bir pisliğim vardı. ne kadar üzülürsen umutsuz olursun ne kadar mutlu olursan o kadar kazık yersin. ışığımın yanması için karanlığımın son bulması gerekiyor sonumun geldiğine asla inanmazdım ama sonumu getiren en sevdiklerimin bana attıkları kazıklar oldu. |
0% |