Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10) bölüm zindan

@defne_yazar

kimisi ölmeyi ister kimisi yaşamayı fakat ikiside aynı şeydi yaşamak,yaşarken ölmekti,ölmek ise ölürken yaşamaktı ben yaşarken ölenlerdendim asla mutluluğu görmemiş hayatında hep bir terslik,karmaşası olandım ben hayatım boyunca bir zindanda çürüsem ne olurdu ki ben zaten yaşarken çürümüş bir kızdım hayatımı karanlıklarda yaşıyordum asla ışık yoktu hayatımda ışığı aramış ama olmayıncada karanlığa alışmıştım o kızlar bana türlü türlü kötülükler yapmışlardı onlar yüzünden bütün vücudum yaralar içindeydi ama onlara doğruları söylememe rahmen bana inanmıyorlardı kimsenin inanmadığı gibi ben hatalı olabilirdim fakat doğruları söylememe rahmen bu kadar acı çektirmeleri iğrençti hem fiziksel hemde ruhsal acı çekiyordum bu bana çok fazlaydı sırtımda yeterince yük vardı zaten birde onlar bana yük bindiriyorlardı oysa ben onlara hiç birşey yapmamışken.bana böyle yapmaları pekte hoş sayılmazdı.

bana böyle davranmaları hiç'te hoş değildi işkencelere maruz kalmak iyi birşey değildi iki kız tarafından zorbalanmak berbat ötesi birşeydi ellerim zincirliydi kaçamazdım yardım isteyemezdim kaderimde ölmek vardı çürüyüp gitmek vardı beni kimse umursamıyordu ki her zaman bir mucizede olsa kaderimde ölmek vardı beni kimsenin kurtarmayacağını biliyordum ben neydim ki karamsarlıkta usta falan mıydım ben başkalarının gözünde kötü falanmıydım hayvanmıydım neydim ben manyak mıydım budala mıydım belki kendi ailem için tam anlamıyla öyleydim ama bazı arkadaşlarım özelliklede deniz benim hakkımda iyi ve saf temiz düşünen tek oydu malesef'ki hayatımda asla bir insan için yaşamayı seçmemiştim intihar etmeyede kalkışmamıştım zaten ölümle her zaman burun buruna gelen bir insandım ama hep'te ufak tefek yaralarla kurtulmuştum ölümden ben asla ölümü tam olarak yaşayamamıştım ben keşke lseydim demiştim fakat asla olmamıştı asla bana bunu layık görmemişlerdi belkide ölmek sandığımız kadar kötü değildir sonuçta ölüncede cennet veya cehenneme gidiyorduk yaptıklarımızdan dolayı oradada sorgulanıyorduk bizler ne zaman kendimiz olacaktık ki sonuçta.

çocukluğunda anne ve babalarının gözünde değer bulamayanlar ömür boyu değerini başkalarının gözünde ararlar.

(aras'tan)

ona karşı bazı hislerim vardı içinde yanıp tutuşan o hisler anlamdıramadığım o hisler içimde o ucubeye karşı birşeyler vardı fakat anlamdıramıyordum bu hisleri ben 117 yaşındaydım fakat o daha 16 yaşındaydı ben o ucubeye neden bazı şeyler hissediyordum ona karşı, asla aşık değildim ona fakat o benim içimde bazı kelebebekleri siyahtan beyaza dönmesini sağlamıştı ona acımaya başlamıştım o geceden beri ona karşı bir samimilik vardı içimde fakat ona aşık olmuş olamazdım olmamamlıydım da bir vampir bir lümlü sevemezdi sonuçta böyle aşk böyle sevgi olamazdı bu doğru olmazdı bir ucubeyi asla sevemezdim sevmemeliydimde o bir ucubeydi çirkindi budalaydı ağlaktı ezikti onu sevmek benim gibi bir adama yakışmazdı sonuçta o çirkindi deniz daha güzeldi o ucubeyi sevmek yerine deniz gibi güzel bir kızı severim daha iyiydi.

deniz:aras iki saattir ne diye orada duruyorsun gelsene nereye götürdü bunlar güneşi ya.

aras:tamam tamam geldim.

deniz zihin okuyamıyordu sadece kana susamışlar akademisinin öğrencileri zihin okuyabiliyordu birde ben okuyabiliyordum deniz sadece işitme yeteneği sayesinde ve koku alma yeteneği sayesinde her varlığın kokusunu alabiliyordu benim aksime daha güçsüz bir vampirdi benden daha güçsüzdü ama fakat şöyle bir sorun da vardı bizim şu ezik ölümlü ortadan kaybolunca neredeyse bütün okul çıkmış şu eziği arıyorduk ama ne bir bulan vardı nede bir ses veren vardı sadece o bir insan olduğu için telaşlanıyordum çünkü onun başına birşey gelmesi demek biz vampirlerin sonu demekti ama asıl korktuğum şey ise arda piçinin ona herşeyi yapabilecek düşüncesi bile korkunun asıl temeliydi en çokta deniz üzülürdü buna arkadaşının düşmanımızın okulunda zorla tutulduğunu düşünürsek eğer oraya hızlı bir şekilde gitmemiz gerekiyordu yoksa geç kalabilirdik bu gün dolunay vardı vampirlerin kendilerini kaybettikleri tek geceydi vampirlerin kana dayanamadıkları tek geceydi onu bulamazsak yüksek ihtimalle ölücekti bu yüzden en ufak bir vakit kaybı bile olmamalıydı eğer olurda vakit kaybedersek bu malesefki onun mezarına yapmamız demekti şuan bile onun canlı olup olmadığını bilmiyorduk herşey bize bağlıydı onu kurtarmak bize bağlıydı ondan sorumlu olmak onun koruması olmakla aynı şeydi biz onu koruyorduk korumak zorundaydık onun canı bizim yüzmüzden yanamazdı bunu kalbi hakketmiyordu onun kalbi daha temizdi bizimkinden daha temiz bir kalbi vardı daha saftı saf bir insan asla acıyı hakketmezdi oda hakketmiyordu bu kadar iyi kalpli birine ise asla ölüm yakışmıyordu.

deniz: okulun içinde olmalılar.

aras:haklısın.

deniz bir süre durup içeri girmek için plan yaparken bizde kapıları kontrol ediyorduk bu okul baya güvenlikli bir okuldu çünkü kolay kolay giremeyecektik bu okula nasıl girecektik hiç birimizde bilmiyorduk ben arka kapıyıda kontrol etmek için gittiğimde yanımda ege'de gelmişti benimle onunla arka kapıyı kontrol ederken kapının açık olduğunu farketmiştim diğerlerinide çağırıp içeri girdik hepimiz güvenli olsun diye herkesi tek olacak şekilde başka katlara ve odalara göndermiştim ben ise zemin katta onu arıyordum bütün odalara girip çıkmıştım yoktu diğerleride onu bulamamışlardı hepimiz zemin katta toplanmıştık birşeyler konuşuyorduk nasıl yapacağımız hakkında fakat tam olarak hiçbirimizde iyi fikirler üretemiyorduk çaresiz tükenmiştik hepimiz onu bulamayacağımıza inanmıştık bütün okulu dolaşmış fakat hiç birşey bulamamıştık ümitsizdik artık herşeyi kabullenmiştik onu bulamayacaktık bazı şeylerden vazgeçmek zorunda kalmak çok acınasıydı farkındaydım fakat zorunda olduğun zaman işler ölüme kadar gidebiliyordu sevdiği bir kadın veya adam için kendini ldüren çok fazla insan vardı ama ben o ezik kız için asla kendi canımdan bile vazgeçmezdim o ezik bir ölümlüyken ben vampir olduğum için ona istemedende olsa zarar verme olasılığım vardı hem ayrıca deniz beni haşlardı ona zarar versem zaten bir insandan nefret etmek kolaydı benim için sonuçta hepsi aptaldı biz vampirleri avlayan iğrenç yaratıklardı hepsi bizi yüz yıllardır avlamak isteyen canilerdi hepsi yüzyıl önce o iğrenç yaratıklar yüzünden sürümüz katledilmişti onların canilikleri asla değişmezlerdi bende o ölümlüye asla güvenmiyordum diğerleri ne kadar güvense bile umurumda bile değildi sadece o ölümlünün bizi öldürmeyeceğini tam olarak inanmıyordum saf olabilirdi ama onun soyu canidi.

(güneşten)

hiçbir şekilde beni kurtaracaklarına dahil bir umudum kalmamıştı beni kim nasıl ve neden kurtarsın ki umut etmek bazen birşeyi isteyip yapabilmekti fakat benim durumumda olanların ne umutları nede ümitleri yoktu bende diğer insanlar gibi karamsardım ve hayatımın her bir zamanını bu karamsarlıkla geçirmiş bir insandım ve aslada şikayetçi değildim sadece mutsuz bir hayatı olan bir kızdım sonuçta herşey travmalarla başlardı ve ölüme kadar giderdi bazen ailemiz ne yaptığını bile anlamadan çocuğuna travma yaşatabilirdi ve buda o çocuğun ileride intihara kalkışmasına neden olurdu çünkü onlar çocuklarını gerçekten umursasaydı çocuklarının gerçekten derslerin değilde hayatın onlara bir ders olacağını önceden anlatırdı iyi bir anne ve baba bunu yapardı.

gerçekten seni seven bir insan seni kurşunla vurmazdı seni ölmek uğuruna kendini feda eden insana bağlanmak gerekirdi çünkü gerçek sevgi seni karşısına alıp kurşun sıkan olmamalıydı senin için kendi canından vazgeçen kişi her zaman seni daha çok seven kişiydi kötü olan adam her zaman seni daha çok koruyan olurdu iyi adam ise senin için en fazla kendinden vazgeçerdi fakat kötü adam senin için dünyayı feda edebilirdi aras piçi gibi bir insandan bahsetmiyorum o tamamen bir kaltak o benim için hiçbir şey yapmayacağı gibi bende onun için hiçbir şey yapmayacaktım onun için ailemden bile vazgeçmezdim onun gibi bir kaltağın yeri köpek kulübesiydi oda benim hakkımda iğrenç şeyler söylediğine o kadar emindim ki hatta beni kurtarmamak için bunu kimseye söylememiştir bile beni neden kurtarsın ki o piç benden nefret eden biri neden beni kurtarmaya gelsin ki benden nefret etmiyormuydu ki tabikide ediyordu bende ondan nefret ediyordum ona öyle birşey yapacaktım ki kudurmaktan yerlere yatıp geberecekti hele o bir gelsin onun sülalesine kadar sövecektim bir kıza ezik demek helede onun gibi bir ineğe pekte yakışıyordu onu kudurtmak bana zevk verecekti çünkü o kanla beslenirken bende acıyla beslenirdim birinin acı çekmesi beni mutlu ederdi helede aras gibi bir kaltağın acı çekmesi beni eğlendirirdi onun acı çekmesi aç bir ayıyı doyurmak gibiydi biliyorum benim psikopat falan olduğumu düşünüyorsunuz fakat ben sadece hakkedene hakkettiğini veren ve verirkende eğlenen bir insanım yoksa asla birinin acı çekecek olması beni mutlu etmezdi tabikide fakat bu öküz kafalı arasın beni kurtarmayacağına o kadar emindim ki ahanda şuraya yazabilirdim kaç dakika oldu bilmiyordum fakat kapının zorlandığını farkettim yardım istemek için seslendim fakat sanırım kapının arkasındaki kişi beni duymuyordu yada duymazdan geliyordu bilmiyordum ama bu iki ihtimal bile burada tavuk gibi cıyaklayıp yardım istemekten daha mantıklı gelmişti burada arasın yüzünü görmektense burada çürüyüp ölmeyi tercih ederdim zaten o çocuğun yüzünü görmek cehennemden farksızdı insanı yaşarken yakarak öldüren cani bir insandı belkide değildi fakat umrumda bile değildi o cani o vicdansız kalbi asla başka bir kalbi hakketmiyordu kalpsiz biri için bir kalp ona yetmezdi o öküzdü sonuçta kalpsiz bir öküz başka birşey olamazdı asla.

 

he was a man whose heart never beat for another heart. it was a very strange feeling for an immortal whose heart started beating for only one person,but he had no choice but to hide these feelings because it was not easy to be attached to a heart that hated him.

(aras'tan)

kapıyı zorluyorduk fakat açılmıyordu en sonundada kırmaya karar vermiştik kapıya tekme atınca kapı kırılmıştı bizde içeri girmiştik onu grmemle oda beni gördü çok masum duruyordu çok çaresiz görünüyordu ona bakınca insanın hep bakası geliyordu o çirkin değildi dünyanın en güzel kızı olabilirdi masumluk ve saflık onun kalbine yansımıştı bu dünyada onun kadar güzel bir insan olamazdı ama genede ndan nefret ediyordum nefretim alevleniyordu çünkü ona güzel birşey söylemek içimde bazı anlamlıdıramadığım duygular oluşturuyordu biliyorum o kendini çirkin sanarken aslında ne kadar güzel olduğunun farkında bile değildi o çirkin değildi onun yüzüne güzel olduğunu söyleyemezdim bunu farklı anlayabilirdi insanlarda buna aşk diyorlardı biz vampirlerde ise aşk denilen şey asla olmamıştı çünkü bir vampirle bir vampir asla birbirlerini sevemezdi derken biz vampirler aşk neydir bilmezdik,bilemezdik onun o minicik elleri bana bakan ürkek suratı nefretle karışmış nefesi çok tatlıydı onu sinir etmek çok eğlenceliydi bir insanın sinirlenince bu kadar tatlı olduğunu bilmiyordum ama benim için tatlı masum bir melekti o benim için tatlı bir o kadarda boğaydı benim için o tatlılığı sinirine yansımış bir o kadarda masumdu benim için.

onun yanına gidip anahtarları masanın üstünden aldım daha sonra onun alnına dokunarak uyumasını sağladım onu zindandan çıkarıp okulun dışarısına çıktıp onu kendi okulumuza gelince yatağına yatırıp odadan çıktım.

she was sweet ,beatiful,more beatiful than a normal person could ever look at. she was his,his little angel.

(ege'den)

arasın güneşe nasıl baktığını görünce onun aşık olduğunu anlamıştım aşkın nasıl birşey olduğunu bilmiyordu fakat o ona aşıktı bunu anlamak zor değildi güneş tatlı bir kızdı inatçı ama bir o kadarda tatlı onun gibi bir kızın aras gibi bir dangalaktan hoşlanmayacağını biliyordum güneşin zihnine girip onun arasa karşı birşey hissedip hissetmediğine bakmıştım güneş arastan nefret ediyordu aras ise ona sırılsıklam aşık olmuştu

bana gre arasın aşkı imkansız aşktı asla birlikte olamayacak bir bir kıza aşık olmak pek mantıklı değildi elbette ama o aşık olduğunun farkında bile değildi arası çocukluğumdan beri iyi tanırdım o benim kadar tecrübeli değildiaşk konusunda hayatımda sadece birkaç tane insanla çıkmıştım o ise asla bir insan sevgilisi olmamıştı bu yüzden dangalak aşık olduğunun bile farkına varmamıştı aslında arasla güneş bir çift olsalardı bence çok uyumlu ve tatlı bir çift olurlardı ama asla olamayacak olmaları gurur kırıcıydı güneşi arastan uzak tutacaktım çünkü aras hiçbirşey bilmesede güneşe zarar verebilirdi istemeden de olsa bu ilişkiden güneşi kurtaracaktım ve güneşin arasa aşık olmasını engelleyecektim gerekirse güneşi bir iki yıl uyuturdum ama onların asla aşık olmalarına izin vermeyecektim bunu güneş gibi biri hakketmezdi aras aşırı derecede kız değiştirirdi ve güneşi aldatmasına da izin vermeyecektim güneş fazla saf ve temiz bir kızdı ona bunu izin vererek canını asla yakamazdım.

if he loved her, it would hurt, and such a pure person had committed no sin to deserve this.

(denizden)

güneş okula getirildiğinde arasın onu getirmesini beklemiyordum çok şaşırmıştım çünkü aras asla bir kıza dokunmazdı zorunda kalsa bile her zaman arkadaşlarına taşıtırdı normalde o kızı ve ilk defa güneşe dokunması ne kadar rahatsız edici olsada şaşırtmıştı beni odaya güneşin yanına gittiğimde ege'nin orada durduğunu gördüm kesin aras güneşin başına dikmişti egeyi adam acımıyordu bide ya valla bizim bu aras çok dangalaktı ve özelliklede güneşe ilk defa bu kadar yakın olduğunu görüyordum ona bakma şekli bir acayipti bu bizim aras olamazdı.

love was a war won by shedding blood.

(güneşten)

korkunç kabuslarım beni asla bırakmıyordu her zaman kabustan kabusa geçiş yapıyordum ve buda beni korkutuyordu palyaçolar katiller ebevynler insanlar bunlar beni korkutuyordu ve bundan asla ama asla kaçışım yoktu kaçamıyordum herşey sanki ben korkayım diye hazırlanmıştı gözlerimi açamıyordum sanki biri gözlerimi açmama izin vermiyormuş gibiydi korkutucuydu kabusların en karanlık evresiydi benim için kabuslar asla uyanamıyordum sanki zincirlenmiş gibiydim korkunç bir kabusun ortasındaydım ve uyanamıyordum ne kadar çabalasamda olmuyordu kabusuma bir anda aras girince sanki uykum dışındada donup kalmış gibi hissetmiştim kendimi belkide donmuştum veya da komaya girmişte olabilirdim kim bilebilirdi ki sonuç olarak ben bile anlayamamıştım uyuyormuydum yoksa komadamıydım.

the blood-curdling nights had begun again.this was his night. those blood-curdling days that killed even while alive had returned. but it could never be said that the old days would return.

to become a vampire,you didn't just need blood;anyone who loved blood was nothing more than a bloodthirsty vampire.

(deniz'den)

güneşe sesleniyordum fakat uyanmıyordu güneşi tokatlıyordum resmen ama gene uyanmadı resmen komaya girdiğini falan sanacaktım ama yle olmadığını herkes biliyordu bende öyle ege'ye soran gözlerimle baktım ege ise bylesinin onun iyiliği için olduğunu söylüyordu bu saçmaydı biliyordum çünkü o benim best friend'im di ve onu bu halde onu bu dünyadan uzak tutup uyutmak çok acımasızcaydı egeyi'de anlayabiliyordum fakat yaptığı birazda doğanın dengesini bozmaktı ve doğanın dengesi bir kez bozulursa bir daha asla eskisi gibi olmazdı sonuçta ve ege'nin yaptığıda buna giriyordu zaten arasla güneş neden aşık olsunlar ki birbirlerine hadi aras onu seviyor peki güneş,güneş ondan nefret ediyor ve asla ama asla onu sevmeyeceğinide biliyorum fakat aras dangalağı için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim tam bir oç köpek ya bir kızı önce tehlikeye at sonra gel kurtar ne bu can yaman falan mı ya adamda kas varya belkide ondan can yamanı andırıyor olabilirdi sonuçta.

ege: denizcim benzetmeni bozduğum için özür dilerim ama arası can yamana benzetmen çok saçma ve komik bence.

deniz: sen bir sus kahpe.

ege: sabır kızlara vurmaktan nefret ederim ama beni sınama deniz seni uyarıyorum.

deniz: ege sen bir git yemek ye bence yemeyince çok agresif oluyorsun.

ege: konuyu nasıl bu kadar hızlı değiştirebiliyorsun ya anlamıyorum.

when a person does evil another person,how can he forget the evil he did,but when another person does good, it is not the person who does it,but the person he does it to who forgets it. and thus, it could never be difficult to understand how he can be so cruel in this big world where we learn what inequality and injustice are like.

(aras'tan)

dışarı hava almaya çıkmıştım içimdeki duygular o kadar karmakarışıktı ki cebimden sigaramı çıkarıp yaktım o zehiri içime çekmek ne kadar öldürücüde olsa ben asla ölmezdim sonuçta azraille vs atsak azrail sıfır ben bir olurdum azraile kafa tutan bir varlıktım ben sonuçta hiçbirşey beni yıkamazdı ben asla yıkılmazdım kimseye boyun eymezdim kimsenin köpeği olmazdım o benim köpeğim olurdu.

şeytan bile benimle gurur duyardı bu hayatta. düşündüğüm şeylerle gülümsedim daha az önce moralim yerlerdeyken şimdi ise yükseklerdeydi ama aklıma onun masum yüzü gelince iyice sırıtmaya başladım gerçekten hem tatlı hemde salaktı ama ona kıyamamak bambaşka birşeydi

bir insan nasıl aşık olmadığı birinden etkilenebilirdi ki ne kadar da insanca birşey insanlar aşık olarak ne kadarda salakça şeyler yapıyorlardı aşık olup birkaç hafta sonra aldatmak yada ilişkiyi bitirmek ne kadarda saçmaydı eğer biri gerçekten sevseydi onu aldatırmıydı yada terkedermiydi hiç sanmıyorum.

kafama gelen topla arkamı döndüm topu atan ateşti allahın malı ya valla bu çocuk otizimli arkadaşım falan ama ben bile bu çocuktan korkuyom valla.

aras: lan it oğlu it ne diye kafama top atıyon lan sen.

ateş: dalmıştın bende uyandırayım dedim suçmu.

aras:ben seni şimdi bir uyandırıcam gel lan buraya.

ateş:yiyorsa yakala lan beni.

aras:yakalarım lan gel lan buraya.

hele ki bu iti bir yakalayım anın içine sıçtığı için onu kendi ellerimle dövücem ya düşüncelerime bile saygısı yok köpeğin ya iki saat süren koşuşturmanın ardından onu yakalayabilmiştim okulumuzun arkasında birde deniz olduğu için onu tutup denize atmıştım arkasından kahkahalara boğulduğum sırada arkamdan ege'nin geldiğini farketmemiştim bile kafama kremalı pasta yedikten sonra olayları sindirip bende onun yüzüne kum atmıştım gözlerini ovuşturunca ateş zaten denizden çıkmıştı bile beni denize atan ateşle aramızda kısa bir küfür sohbetti geçtikten sonra denizden tam çıkacağım sırada aklıma gelen kızlara şaka yapma fikri ile sırıttığımın farkında bile değildim.

ege:beyler keyfinizi bozduğum için özür dilerim ama......

ateş:dur tahmin edeyim daha 23dakika23 saniye önce yemek yedin ve tekrar acıktın değilmi.

ege:oha lan bildi.

ateş:bilmemek zor mu sen her zaman aç bir köpeksin ki.

ege:pek öyle denmez bence.

ateş:güldürme beni ege öyle aç bir köpeksin ki hemen acıkıyorsun eğer ilerde evlenirsen sana bakacak olan karına öyle bir acıyorum ki anlatamam.

ege: abartma lütfen ateş en fazla karımı ve çocuğumu yerim o kadar.

ateş ve aras aynı anda: oha çüş ayı köpek sen bu kadar midesiz miydin lan.

ege: beyler ben midemi düşünürüm sizin gibi kadınları düşünmem ben.

deniz: zaten adam olsaydınız kadınlarıda düşünmenize gerek kalmazdı beyler.

aras: kız lafı koydu beyler.

deniz: aras sende ege gibi haddini bilsen iyi olur kadın olabiliriz ama sizden daha çok işe yarıyoruz haberin olsun.

ateş: kız kimseye yedirtmiyor kendini ama ben onu öyle güzel yedirtirim ki.

deniz: hiç sanmıyorum.

heart were broken once, but it was impossible to break a broken heart because it was already a heart that was broken into pieces and it was not even possible to break it when it was not repaired.

(denizden)

bizim erkekleri çiğ çiğ yedikten sonra güneşin yanına çıkmaya karar vermiştim güneşin yanına çıktığımda aklıma gelen şeyle sevinmiştim çünkü benim iyileştirme gücüm vardı ve güneşi uyandırabilirdim güneşin yanına gelip elimi onun eline koydum enerjimi ona verdim elimi onun elinden çektiğimde soluk soluğa uyandığını farkettim bu beni çok mutlu etmişti çünkü onu uyandırabilmiştim ama bu onun için pekte iyi birşey değildi sanırım ve bu işin ege'nin pekte hoşuna gitmeyeceğini biliyordum fakat umrumda bile değildi o dangalağı kim takardı ki sonuçta güneşe sarıldığımda önce şok geçirip ardından oda bana sarıldı birkaç dakika yle sarılmıştık ardından dedikodu yapmaya başlamıştık ona nerdeyse bütün okulun dedikodusunu anlatmıştım oda beni bir şaşkınlıkla dinliyordu birde arada birde gülüyordu onun gülüşü gerçekten benim için çok önemliydi çünkü bana göre o benim kardeşim gibiydi ve onun başına asla birşeyin gelmesine izin vermeyecektim kardeşim gibi sevdiğim birinin asla kılına bile zarar gelmemeliydi benim için çünkü o herkeste çok özel bir etki bırakıyordu ben bile onu ilk gördüğümde soğukkanlı bir kız zanetmiştim ama tanıyınca aslında çokta sıcakkanlı olduğunu anlamıştım sonuçta elmanın dışı nasılsa içi öyle olmayabiliyordu ve benim içinde öyleydi.

bir anda odanın kapısı açılınca bizim dangalak salakları beklemiyordum onlar bize kızgın ama bir o kadarda şaşkın bakınca ne diyeceğimi bilememiştim sadece öylece onlarla bakışıyorduk bizi gören biri olsa zaten bunlar hint dizisinden fırlamış diyeceklerdi resmen bakışmayı kesen ben olmuştum direk lafa girince açıklama yapmaya başlamıştım bana kızgın kızgın bakan gözler şimdide alaycı bakıyorlardı onların bu bakışlarına alışık olduğum için devam etmiştim açıklamama açılamam bittince hepsi birden kahkaha atmaya başlamıştı ben anlara side eye atınca onlarda açıklama yapmışlardı hepimiz birden kahkahaha atmaya başlamıştık arasın güneşe bakışlarını görünce daha da bir gülesim geliyordu sırılsıklam tutulmuştu resmen kıza ve bunun farkında bile olmaması da gülünçtü.

the best part about falling in love was falling in love without even realizing it.it made you smile and drew you in even more.

Loading...
0%