@defne_yazar
|
aras'ın güneşe bakışlarını gördüğüm andan itibaren bizim dangalak beyfendinin güneş hanıma tutulduğunu anlamak pekte zor değildi tam bir aşıktı saf bir aşktı onun ki fakat güneş için aynı şeyleri söyleyemezdim kız baya arası yiyecekmiş gibi bakıyordu valla bu yakında benide yerdi okulumuzun yeni dedikodusunu yaymaya giderken o kadar mutluydum ki hatta elli tane falan afiş çıkartmıştım ve hepsinide okulun çeşitli yerlerine asmıştım o kadar heyecan içinde ve aynı zamandada mutluydum ki okul bu dedikoduyu öğrenince nelerin olacağını çok merak ediyordum fakat ben daha afişleri asmayı bitirmemişken kızgın bir boğa gibi gelen güneşe birde onun yanında öfkesinden alev topuna dönüşmüş arası görünce gerçekten bu ikilinin birbirlerini bir yapboz parçası gibi tamamladıklarını anlamıştım çok yakışıyorlardı aslında daha önceden onları yakıştırmamın nedeni öylesineydi fakat yakıştırma işinin bir yapboz parçasının birbirleriyle uyumu gibiydi onların ki herkes uymazdı birbirleriyle kim bilebilirdi ki bir ölümlüyle bir ölümsüzün bu kadar yakışacağını kim bilirdi kızgınken bile birbirlerini tamamlayabiliyorlardı gülerken ağlarken bile bir insan bir başka varlıkla bu kadar uyum içinde olması bile çok şirindi onlara bakarken daldığımın farketmemiştim bile hayatımda ilk defa bu kadar tatlı bir çift görmüştüm çünkü benim annemle babam bile onlar kadar iyi bir çift olamamışlardı ben daha çocukken boşanmışlardı ve bütün olan bir cam parçalara ayrılmıştı ben annemin yanında kalmayı seçmiştim çünkü babam bana asla kızım dememişti bir kere bile daha sonra yaklaşık iki yıl öncede avcılar tarafından babamın parçalanmış cesedi ile karşılaşmıştık daha çocuktum ve babam bana bir kere bile canım kızım demeden bu dünyadan göçmüştü evet biz vampirler ölmezdik fakat bizi de öldüren şeyler vardı bizleride acımasızca katleden avcılar vardı herşeyi insanlar yaşamıyordu sonuçta dünya üstündeki her varlık her canlı aynı şeyleri yaşıyordu her canlı aynı kaderi paylaşıyordu fakat farklı şeylerle aynı kaderi yaşıyorlardı belkide saçmaydı benim şuanda geçmişimi size açmam biliyorum geçmişimi duymaktan sıkıldınız farkındayım zaten kim beni dinledi ki bu zamana kadar kimse dinlemedi peki neden çok konuştuğum için mi kısmen çok suskun olduğum için mi bu da kısmen bunların ikiside kısmen olan şeylerdi asıl neden ise insanlar ve diğer bazı vampirler benim çok boş yaptığımı söylüyorlardı belki onlar için boş olabilirdim fakat kim böyle bir kaderi hakkederdi ki sonuçta. yüzüm düşmüştü belkide fakat şu halime kim acırdı ki bu okulda kimse takmazdı beni bir tek güneş benimle takılıyordu ve onunla çok iyi vakitler geçiriyorduk güneş bana hayatım boyunca bana gelen en güzel hediyeydi birinin kıymetini bilmek çok şey kazandırıyordu mesela herkesin flörtü varken senin olmaması gibi ne kadar gülersen gül bu hayat sana asla gülmeyecek bunu bilerek yaşamak acı verebilirdi evet bende bir zamanlar bir insandım bende insan olduğum zamanlarda bende aşkı yaşamıştım aslında benimki fazla güzel bir aşktı fakat her mükemmel olan aşk her zaman mükemmel olmuyordu malesef ki benim aşkım sevgilimin beni başka bir kızla aldatmasıyla bir de üstüne motor ile beni ezerek ölümüme neden olmuştu ama beni o gece bulan kırmızı gözlü bir adam ısırınca tekrar hayata dönmüştüm ama bu sefer farklıydı bir ölümsüz olarak yaşıyordum ve o geceden sonra sevgilimi ve onun benimle aldattığı kadının kanını içerek ölümlerine sebep olmuştum asla ama asla pişman değildim onları öldürmekten onların o zevk verici acı dolu sesleri hala kulaklarımda çınlıyordu intikam ve kırılmışlık hissi böyleydi bir gün bakmışsın aynı bedende farklı bir hayat sürüyorsun işte hayat bu acı dolu ve asla mutluluğa yer vermez insanlar mutlu olmayı hakkediyorlardı acı dolu kırgınlıkların olması gerekmiyordu onlar mutluluğu, mutlu sonlu bitmeliydi onlar için hayat masallardaki gibi mutlu bitmeliydi onların sonu mutsuz sonlu olmamalıydı bunu hakkedecek ne yapmışlardı ki onlar hangi günahı işlemişlerdi ki onlar yağmurun altında sevgilini başkası ile öpüşürken görmek zaten insanı kurutuyordu ve daha fazla susuzluğa dayanamayıp ölüyordu bizim onların sonu buydu işte bundan oluşuyordu onların hayatları. göz yaşları birbir damlıyordu o bu sonu hakketmemişti bu kızın içinde yatan bu küçük kız hala büyümemişti hala babasının onun saçlarını tarasın istiyordu hala babasıyla oyuncaklarla oynamak istiyordu fakat mümkün olamayacak birşeyi istemek ise kendimi kandırdığım bir yoldu göz yaşlarımı tuttum ağlamamalıydım güçlü bir vampirdim güçlü bir kız vampir olmalıydım ağlayacak kadar zavallı olmamalıydım çünkü bu hayatta kazanmanın tek yolu en güçlü olmaktı ne kadar dirençli olursan ne kadar güçlü olursan o kadar bu hayatta yaşayabilrdin ama bir zavallı olursan ruhsal çöküş yüzünden kendi yaşamına son vermemelisin çünkü güçlü olmak bu dünyadaki en büyük şeylerden biriydi. (güneşten) denizi belkide bu hayatta ne kadar yeni tanısamda sanki on yıllık arkadaşım gibi hissediyordum onun kendini tuttuğunu biliyordum benim gibi güçsüz,zavallı bir ukala değildi sonuçta onun hayatı benimkinden daha güzeldi ama onuda anladığım bir nokta vardı hepimizin hayatı boktan bir çöplüktü hepimizin travmaları vardı burada olan bu okulda olan herkesin bir travması vardı bu okulda olan herkes üzgündü herkes kırgındı neye güveneceklerine karşı şaşırmış varlıklardı hepsi onların insanlardan bir farkı yoktu hepsi zamanında bir insandı sonuçta onların hepsinin kalbi cam parçalara ayrılmış birer masumlardı peki onların kalbini kıranlar hiç mi düşünmemişti bir kalbi elli kerede kırsan o kalbin hala sana bağlı olduğunu. hiç mi düşünmediler hadi ben kendimi es geçiyorum peki sizler kalbiniz kırıldığı halde o kişiye bağlanmadınız mı? birini kırmak ne kadar da küçük birşeymiş gibi görünsede aslında o kişinin kalbini parçalıyor ardından da öldürüyordu. bir kalbi kırmak sigaradan daha çabuk öldürüyordu çünkü insan beyni ve vampirlerin beyni aynıydı bir fark yoktu onları ayıran tek özellik ise kan içmeleriydi onları ayıran tek şey buydu çünkü biz onları eşitsiz bir şekilde ayırıyorduk ama aslında onların bizden hiç farkı yoktu biz özel değildik onlarda değildi bize göre onlarda bir insan olmalıydı ama fakat bizler onları insanlığa layık göremediğimiz için onlara vampir diyorduk öyle olsalar bile onları her türlü bir insan gibi görmeliydik onlar hayvan olmadıkları sürece onları başka bir şekilde çağırmak ayrımcılıktı onlar normallerdi ve normal olacaklardı ne kadar doğa üstü yetenekleri olsalar bile insan bedenindeki bir çok canlı insan sayılırdı.
aras: pardon ama böyle boş boş birbirinize bakmaya devam ederseniz kendimi hint dizisinde gibi hissetmeye başlayacağım kesin artık şunu. ve güneş bize bir daha insan demessen sevinirim. güneş: bekle ben bunu içimden söylemiştim ama sen bunu nasıl duydun. aras:insanların aklını okuyabiliyorum ey yüce insan hayatında hiç mi vampir dizileri veya filmleri izlemedin. güneş: tabikide izledim ama ne bileyim insan hayatında bir kez edward ile karşılaşıyor oda %1,0lık bir ihtimal işte. aras: sana boşuna gerizekalı demiyormuşum ya öff gerçekten sen tam bir ahmaksın sürtüksün kızım sen aptal iğrenç budala manyak pislikten başka birşey olamazsın sen kıt beyinli. arasın aslında bu kadar ağır konuşması beni baya bir etkilemişti gözlerim dolmuştu hemen tuvalette koşmuştum ahmak denmezdi ama ya karşısında erkek adam yoktu ben ahmak yada sürtük değildim ezikte değildim peki ya gerçekten öyleysem düşüncelerimle savaşıyordum adeta ama umrumda bile değildi düşüncelerim asla umrumda olmamıştı bu güne kadar neden umrumda olsun ki zaten benim düşüncelerim bana çok hata yaptırmıştı çok hata yapmıştım asla düşüncelere inanmamaya yemin etmiştim kalbimede inanmamıştım asla neden inanayım ki kalpte beyinde yanlış yola sokuyordu beni her zaman bu yüzden hislerime güvenerek hareket ediyordum tuvalette göz yaşlarım damla damla akarken aklımdan geçen tek şey şuydu ya ben gerçektende bir ahmak gerizekalı bir sürtüksem olabilirdi sonuçta haklılardı ben onlar için bir ahmaktım iğrenç bir ahmaktan başka birşey olamazdım ondan korkamazdım neler oluyordu bana ben neden ondan korkuyordum ki bu çok saçmaydı ondan korkamazdım içimde biriken korkuyla kavga ediyordum resmen fakat o iğrenç korkunun ne gideceği vardı nede benim onu sorgulamam bitecekti bu savaşı o başlatmıştı ve bittirende ben olacaktım kendimi tuvaletlere atıp ağlamayacaktım bu sefer savaşıcaktım kan dökene kadar aras piçinin beni üzmesine izin vermeyecektim o bana saldırıyorsa bende ona saldırıcaktım intikam soğuk yenen bir yemekti sonuçta. tuvaletten çıktığımda lavabonun önüne geldim elimi yüzümü yıkadım aynaya baktığımda ben bile şaşırmıştım insanlara zarar vermeye dahi korkan kız şimdi intikam alacağı için gülüyordu intikam çok değiştirirdi insanı şeytan bile bir melekti insanlarsa bir şeytandı. yüzümdeki gülümsemeyi silip lavabodan çıktım bir sonraki dersimiz yüzmeydi ve planımı harekete geçirmek için mükemel bir zamanlamaydı aslında planım kısaca şuydu aras piçini havuza itecektim plan bu kadardı odama çıkıp mayomu giyip üstüme bir tane elbise geçirip yüzme salonuna indim ders başlamıştı havlumu şezlonglardan birine bıraktım telefonumu elime alıp instagramda gezinmeye başladım araslar daha gelmediği için bende planımı uygulayamıyordum beş on dakika sonra mayolarını giymiş gelenleri görünce sırıtmaya başladım ayağa kalkıp onun havlusunu yanımdaki şezlonga bırakmasını izledim havlusunu bıraktığı zaman yüzüme bakıp oda sırıtınca neden sırıttığını anlamaya çalışmıştım fakat anlayamamıştım gözlerini benim gözlerime odakladığı sırada korkunç düşüncelerim birbir tekrar canlanmaya başlamıştı geri geri giderken ayağım ne ara boşluğa geldide ben havuza düşmüştüm bilmiyordum fakat havuza düştüğüm sırada çırpınmaya başlamıştım çünkü ben yüzme bilmiyordum ve son gördüğüm ise aras ve şu gerizekalı arkadaşlarının bana bakıp gülmeleri olmuştu batmıştım aynı batık bir gemi gibi dibe batmıştım beni batırmışlardı derine asla yüzeye çıkamayacağım derinliklere batırmışlardı beni kimsede gelip bir yardım elide uzatmamıştı oysaki ben onlara çok fazla iyilik yapmıştım kime iyilik yaparsan yap asla ona yaranamazsın. gözlerim kapanmıştı artık yaşama umudumuda kaybetmeye başlamıştım nefes almıyordum artık belkide ölmek yaşamaktan daha tatlıydı ve ben şuanda onu yaşıyor olabilirdim havuzun en dibindeydim ve bilincimi yavaş yavaş kaybediyordum ve ölüme o kadar yakın hissediyordum ki bedenim uyuşmuştu hareket ettiremiyordum bağırmak istiyordum fakat elimden gelmiyordu bağırışlarım sessiz birer çığlıktı kimsenin duymadığı çığlıklara dönüşmüşlerdi kimsenin umursamadığı kız şimdi sevmediği insanlar yüzünden ölümle burun burunaydı yaptıkları en ufak bir şaka onun canından ediyordu şimdi ne kadar da acı birşeydi kimsenin umursamadığı garip garip baktığı erkeklerin iğrenerek baktığı bir kız olmak o kadar acıydı ki kimse ona acımıyordu bile. (aras'tan) benim ellerimde olsa ve elimde bir tabanca olsa ben onun kafasına sıkar öldürürdüm çünkü inanılmaz derecede çirkin birini sevecek kadar aptal biri değildim ben ona bakacak kadar gözü kör bir insan değildim ben ne kadar insan olmasamda bende o yollardan geçmiştim ve insanken ben sevgilim de vardı fakat o güneşten kat ve kat daha güzeldi fakat o zamanlar ona araba çarptığı için göçüp gitmişti bu dünyadan bende çok üzülmüştüm o öldüğü için fakat o adam sayesinde vampir olarak o kız arkadaşıma çarpan manyağı ısırarak öldürüp üstüne cesedinide yaktığım günleri hatırlıyordum güneş benim kız arkadışa baya bir benziyordu sanki ikiz gibilerdi sadece kişilikleri benzemiyordu ama onun dışında herşeyleri benziyordu onu ilk gördüğümde de baya bir şaşırmıştım zaten fakat güneş benim eski kız arkadaşımın aksine daha duygusal ve içine kapanık bir korkarktı kız arkadaşımın tam tersi özelliklerine sahipti ve bu şaşırtıcı derecede garipti. ama bana göre güneş çirkindi kız arkadıma ister benzesin ister benzemesin her türlü benim için budala bir kız olacaktı o ve deniz gibi biri varken ona bakmayacaktım asla tabikide bakılıcak gibi bir kızda değildi güneş zaten ölümün kıyısında olması bana yarar edecekti onun yüzünü görmek bana geçmişimi yani insan olduğum zamanları hatırlatıyordu ve bu iğrenç ve karanlık geçmişimi onu görerek tekrar yaşamak istemiyordum bu yüzden onu görmemem için onun ölmesi gerekiyordu çünkü bu oyun iki kişilikti ve kazanmak için birinin ölmesi gerekiyordu ve oda güneş olmalıydı. acımasızlıklar sadece kalpte mi olurdu içimizdeki kalbimizin bir bölümü ayna gibiyken diğer bölümü kapkaranlıktı ve bu karanlık kısım ise saf kötülüğü yansıtırdı iyi tarak ise her zaman daha küçük tarafta olurdu çünkü iyiliği büyütmek için kötülüğü yok etmek lazımdı.
(ege'den) aras'ın öylece boş boş ölüme terk ettiği güneşi izlerken gördüğümde içimdeki acıma duygusuyla havuza atlamıştım güneşi havuzun dibinden çekip çıkardığımda nefes almıyordu hemen suni teneffüs yapmaya başladım herkesin bizi izlemesi ne kadar rahatsızlık versede umursamadım suni teneffüs ve kalp masajı yapıyordum fakat olmuyordu nabzı normale inmiyordu gerizekalı aras yüzünden bir insanın burada ölmesine izin verecek kadar aptal değildim herhalde ve buna kendi arkadaşımın bir insanı öldürmesine de izin vericek kadar aptal değildim sonuçta ben aras kadar kalpsiz biri değildim son defa suni teneffüs yaptığım sırada onun nefes aldığını farkettim derin bir nefes verirken rahatlamıştım çünkü birinin ölmesi hoş değildi ve özelliklede arkadaşımın arkadaşıysa asla hoş olmazdı güneş nefes almaya başladığında deniz onu hemşireye götürmüştü ben ise arasa kızgın gözlerle bakıyordum neden böyle birşey yapmıştı ki ne hakla birini öldürmeye kalkışabiliyordu ki o kimdi ki birinin canını alırken bu kadar mı canı yanmazdı birinin tabi bizim aras efendi dangalak olduğu için kalpsizliğin kralıydı kendisi kalpsiz acımasız adamda hangi kötülüğü ararsan vardı sonuçta arası bahçeye sürüklemeye başladım ona hesap soracaktım hemde ağır bir şekilde kadınları öldürmeye hakkı yoktu bu yükü ona kimse vermemişti veremezdi'de zaten. was it that easy not to feel sorry? was it that easy to be heartless? didn't it hurt at all? that's right,it didn't that at all.because he had become the king of the heartless. (kana susamışlar akademisi) evet çocuklar bu gün okulumuza yeni bir öğrencimiz katıldı ismi kübra kızıl kendisi uzak doğudan geldi kendisine iyi davranın onunla kaynaşın neyse bu kadardı herkes sınıflarına dağılabilir. arda: bu yeni öğrencide neyin nesi ya anlam veremiyorum okul asla öğrenci almazken nasıl bu kızı almış olabilir ki. batuhan: aman neyse banane kızdan boşver karşı okula gitmesinde o yeter zaten. arda: haklısın batuhan: neyse dersler başlıyor artık sınıflara gitsek iyi olur baybay arda:baybay (kübra'dan) okula daha yeni gelmiştim ve kimse benimle ilgilenmemişti bile sınıfımı bile bilmiyordum hangi sınıfa gideceğimi bile bilmeden bomboş koridorda öylece duruyordum nöbetçi olan öğretmeni görünce hemen onun yanına gidip sınıfımı öğrendim sınıfım bir üst kattaydı 9/A sınıfındaydım sınıfa çıktığımda kapıyı çaldım öğretmen gir deyince içeri girdim boş bir sıraya yerleştikten sonra sırama oturdum kitaplarımı açtım ders vampir tarihiydi sanırım en çok uyukladığım derslerden biriydi çok sıkıcı bir dersti ve hoca baya sıkıcı anlatıyordu kafamı sırama koydum gözlerimi kapattığım sırada zil çalmıştı hoca dersten çıktıktan sonra ders programına baktım hadi ama olamazdı ders matematikti lanet olası matematik hemde dokuz ders matematik vardı içimden küfürler savurduktan sonra yatakhanelere bakmak için yukarı yatakhanelerin bulunduğu yere çıktım benim odam 23 odaydı anahtarımı kapıya takıp anahtarı çevirip kapıyı açtım odama valizlerim gelmişti bile bu gün derse girmek istemediğim için kapımı kapattım uyuyacaktım tam geldiğim gün dokuz ders matematik mi olurdu ya iğrençti kendimi yatağıma attım gözlerimi kapatıp derin bir uykuya daldım. (dolunay akademisi) hemşireden çıktıktan sonra kendi odama gitmiştim aras nasıl olurda onu havuza atacağımı bilmiş olabilirdi ki ''a'' doğru ya o bir vampirdi tamam belkide onu edward'a benzetmem saçmaydı ama vampir olduğu içinde benziyordu sonuçta insan her zaman bir vampirlerin bulunduğu ortamda bulmuyordu sonuçta kendini yani bu baya nadir bir nedendi benim için kendimi yatağıma attığımda bu günün ne kadar saçma geçtiğinin farkındaydım hem saçma hemde olaylı bir gün olmuştu benim havuzda boğulup nabzımın kısa bir süreliğine atmaması korkunçtu tabikide ve tam kalbimin arasa ısınacağı sırada dahada soğutmuştu kendinden bu çocuk hiç mi akıllanmıyordu ya hiç mi beynini kullanamıyordu bu çocuğun sorunu neydi beni kendi elleriyle ölüme atıyordu bana son bakışlarını gördüğümde nedense yaptığından ne kadar inkar etsede pişman görünüyordu ama kalbinin derinliklerinde nefret ateşide yanıyordu bu çocuğu hiç çözememiştim bana karşı fazla garip davranıyordu neden acınası gözlerinin içinde nefretle savaşan bir kırgınlık vardı bilmiyordum onun içini görebiliyordum kalbi hala birşey için atıyordu birisi için atan kalbi neden bu kadar parçalanmıştı ki ne yaşamıştı geçmişinde neden bu kadar nefret dolmuştu kalbi neden bu kadar zehir etmişti kendine anlam verememiştim bana bakan gözleri sanki birşeyi saklamaya çalışıyor gibiydi kendi içinde inkar ettiği birşeyi saklıyordu fakat neyi sakladığını bir türlü çözemiyordum neden kendini bu kadar sıkıyordu neden içindeki nefreti bana kusuyordu anlam veremiyordum bu çocuk neler saklıyordu böyle ve neden saklıyordu neden bu kadar gizemliydi neden bu kadar mutsuzdu ne olmuştu ki geçmişinde neden böyleydi ne günah işlemişti ki de böyle olmuştu çözmesi zor bir yapboz gibiydi parçaları tam yerleştiriyorsun fakat birkaç parça yerine oturmuyordu işte arası çözmekte bu parçalara benziyordu asla yerlerine oturmayan parçalar vardı ve benim bu parçaları yerine oturtmam lazımdı. solving one was like a puzzle; there were pieces that didn't fit and you had to find and fit them into place. (aras'tan) yaptıklarımdan asla pişman olmamak benim sorunum değildi fakat ege'nin benimle bu kadar sert konuşmasıda neyin nesiydi bana daha önce hiç böyle sert konuşmamıştı bu çok saçmaydı ege'ye neler oluyordu neden bu kadar agresifti ki yoksa ege'nin güneşe aşık olduğu aklıma geldi ege güneşe kesin aşıktı yoksa bana bu kadar sert konuşmazdı arkadaşımı baya bir iyi tanırdım ben kimi öldürdüğüme bile karışmayan biri güneşi öldürmemi sorun ediyordu çok saçmaydı neden bu kadar değerliydi ki onun canı neden onun canının kıymetini ege bilmek zorundaydı anlamıyordum deniz aynı şeyi yapsa normal karşılardım fakat bunu ege gibi sessiz ve kimsenin işine karışmayan biri yapınca bu çok anormal oluyordu çünkü ege hiç normal davranmıyordu ve ben onun güneşe aşık olduğunu düşünüyordum ve bence bu gayette normaldi böyle düşünmem. (ege'den) arasla yaptığım konuşmanın arasın garibine gitmesini farketmiştim fakat hep susmuştum ve başkalarının aras yüzünden ölmesine izin veremezdim bu saçmalık olurdu ve özelliklede bir insanın yani kısaca ölümlünün bir ölümsüz tarafından öldürülmesi normal karşılanmazdı bu mantık dışı olurdu hem arası hemde kendimi hemde bir ölümlü kızı riske atamazdım birde bunu bütün okulun önünde yapmasını küçümsermiş gibi yapmasını normal karşılayamazdım sonuçta buda bir kalpti ve kalbimizin sesini dinlemek önemliydi kalbin kimin için deli gibi atıyorsa işte o zaman ona aşık olurdun ve bende içtenlikle duygularımın kalbimin sesini dinlemeyi güneşten öğrenmiştim aras ne kadar farketmesede bende zihin okuyabiliyordum ve güneşin zihni çok karmaşıktı düşüncelerinde sadece korku vardı sadece korku,endişe,ve belirsizlik görüyordum onda zihni öyle karanlıktı ki insan bu karanlığın için boğulabilirdi ben bile onun zihninde karanlık düşüncelerinden dolayı bunaltı geçirmiştim o daha küçük bir kız çocuğuydu ruhu siyahla boyanmış çocukluğunu yaşayamamış çocukluğunu siyahlara boyamış küçük bir kızdı o ona ne acılar çektirmişlerdi'de o bu kadar karanlık olmuştu ne yaşamıştı. it was his fears that made his childhood and soul so dark. it was his fears that had become reality.it was them that hurt him and made him so dark. (güneşten) bu gün o kadar yorulmuştum ki pjamalarımı giyip hemen yatağıma atmıştım kendimi gözlerimi kapatmış uykuya dalmıştım. (güneşin rüyası) anne neredesin neden her her bu kadar karanlık neden yerde değişik siyah bir sıvı var nerdeyim ben anne annem bana asla cevap vermemişti sadece siyah görünümde bir gölde yürüyordum ve daha sonrasındaysa karşıma babam çıkmıştı elinde kemeriyle bana gülümsüyordu babam bana gittikçe yaklaşmıştı daha da ve daha da yanıma kadar gelmişti ve daha sonrası beni kemerle dövmeye başlamıştı ben yarden kalkıp kaçmaya çalışıyordum fakat o buna izin vermiyordu siyah göle kanayan yaralarımın kanı bulaşıyordu dudağım patlamıştı her yerim morluk içinde kalmıştı kaçamıyordum en sonunda üstüme bir tane kafes inmişti kafesin parmaklıklarından çıkamıyordum beni tutsak yapmıştı beni esir almıştı beni parmaklıklar arasından dövüyordu kemiklerim kırılmıştı her yerim ya mosmordu yada kanayan yaralar doluydu artık yalvarıyordum lütfen bana vurma diye ama olmuyordu bana daha da çok vuruyordu anneme yapamadığını bana yapıyordu beni suçluyordu herşey için derslerimi düzgün yapmadığım zamanlardada dövüyordu bir işi düzgün yapmadığım zamanlardada dövüyordu beni her türlü dövüyordu annem bir bardak kırsın ondada beni suçluyor dövüyordu parmaklıklar arasındada dövüyordu sadece hepsi senin yüzünden hiçbirşeyi düzgün yapamıyorsun diyordu bana hep ben hep ben suçluydum zaten ya ne zaman ben suçlu olmamıştım ki babam cebinden bir çakmak çıkardı nerden çıkardığını anlamadığım şekildede arkasından benzin bidonu çıkardı benzin bidonunu üzerime düktü ve çakmağıda üstüme attı ben bağırıyor çağırıyordum korkuyla ağlıyordum o ise duygusuzdu acımasız bir canavardı benim için o. korkuyla nefes nefese kalmış bir şekilde uyandığımda kalbim deli gibi atıyordu çok korkmuştum fakat karşımda bana şaşkın ve bir o kadarda şok içinde bakan aras'ı karşımda beklemiyordum yataktan kalkıp tam lavaboya gideceğim sırada kolumda bir el hissetmemle beni tutan ele baktım bu arastı beni tutuyordu ben ise kolumu ondan çekip lavaboya girip lavabonun kapısını kilitlemiştim nefesimi düzene skmaya çalışıyordum ağlamak biraz olsun rahatlamak istiyordum elimi yüzümü yıkadıktan sonra kendime biraz olsun gelmiştim nefesim yavaş yavaş düzene girmişti biraz daha az nce gördüğüm kabusun tamamen etkisinin geçmesini beklemek amacıyla kapının arkasında çömelmiştim en azından sakinleşmem gerekiyordu. fears always kill a person by making our worst nightmare come true. |
0% |