@defne_yazar
|
nefreti birbirine kusan iki insan ve birbirine bağlı olan ruhları ve kaderleri birbirleri için yazılmış hayatları. (aras'tan) karşıma çıkan kimseye acımam yoktu bu doğruydu fakat acıdığım ama aslında ona merhamet bile ettiğimi bilmeyen biri vardı ve bunu farkedemeyecek kadar kör olması sıkıcıydı bazı şeyleride anlasa suç olmazdı aslında herşeye göz yumuyor haksızlığa bile susuyordu kendine acımayacak kadar nefret etmişti kendinden peki onu seven insanlar, onu illaki seven biri vardı sonuçta bu göz yaşlarının ardındaki kızın kurumuş bir ruhu vardı sanki daha küçük bir kız iken bu yaşadıklarına alıştırılmış gibiydi onu üzmek kolaydı camdan bir kalbi vardı diğer insanlar gibi taş kalpli değildi onu onlardan ayıranda buydu cam kalpli acınası bir kızdı o. adamları alt etmiş içeri girecekken içerden batuhan psikopatı çıkınca sıktığm yumruklarımı onun suratına indirmiştim hala gülümsüyordu manyak ona attığım yumruk ona attığım yumruk hafifti kabul ediyorum fakat bu ona sadece bir uyarı olduğu için hafif bir yumruk atmıştım eğer uyarıyı dinlemezse ona onu hastanelik edecek kadar sert bir yumruk atacaktım ve eğer beni biraz daha sinir edecek kadar gülümsemesine devam ederse ona kazık saplayıp öldürecektim gerçekten çok sinir bozucu bir gülümsemeye sahip olduğu içinde karekteri onu bir o kadarda ukala yapıyordu. batuhan: oo aras bey ne yapıyorsunuz bakıyorumda benimkilerle oynamak sana pek iyi gelmemiş noldu yoruldun mu aras'çım. aras: daha yeni başlıyoruz ne yorulması. batuhan: o zaman sana bir süprizim var dur getireyimde göstereyim. bu gerizekalı gene ne diyordu anlamamıştım neyi getirecekti ne süpriziydi anlamamıştım fakat içimden bir ses bunun güneşle ilgili olduğunu söylüyordu ve bu içimdeki sese güvenmekle güvenmemek arasında kalmıştım resmen fakat nedense güvenmeliydim ve güvenecektimde bu ilk oluyordu ve bunu deneyecektim içimdeki sese kulak verip onu dinleyecektim bu seferlik. (batuhan'dan) aras'ın bana olan bakışını farketmiştim benden iğreniyordu fakat içindede anlatamadığı fakat benim anladığım bir korumacılık vardı ve bu korumacılığı tamamen güneş üzerine yapıyordu bunu farketmiştim ve bu yüzdende kozumu güneşe üzerine kuracaktım yani kısaca güneşi aras'a karşı kullanacaktım bu ne kadar onun beynini yıkamak olsada arası sinir etmek hoşuma gidecekti sonuç olarak bu savaşta yanan aras olacaktı ve genel olarakta şunu açıklamam gerekirse güneş gerçekten güzel kızdı ne kadar akıllı ama bir o kadarda gerizekalı olsada gerçekten onda etkileyici birşey vardı insanı kendine çekiyordu ve biz vampirler insan olmamamıza rağmen bizide kendine çekmeyi başarıyordu evet deniz ondan belkide kat kat daha güzel olabilirdi fakat bir insan güneşe bakıncada istemsiz gülümsüyordu nedenini kimse bilemezdi bende öyle fakat bu kız gerçekten çok iyiydi hemen gülümsetiyordu çok tatlıydı ve aynı zamandada salaktı. kendime gelip güneşi bağladığım yerden sökmüştüm onu söktüğüm zaman bile ruhsuz gibiydi sanki ruhunu teslim etmiş bir ceset gibi duruyordu onu görünce bile bu halde yüzüm düşüyordu fazla karamsardı fazla zayıftı belkide buraya asla gelmemeliydi buraya gelerek hata etmişti doğru fakat o gerçekten acınası bir haldeydi ona gerçekten fazla merhamet edesim geliyordu fakat o benim düşmanımdı ona acımamalıydım onun gz yaşlarına onun bir elmas kadar kıymetli göz yaşlarına peki ben neden ona iyilik yapıyordum ona neden? kendime gelmiş ve güneşi ayağa kaldırmıştım kız o kadar güçsüzdü ki kaldırdığım an yere düşüyordu onu bir şekilde kaldırıp duvara yaslamıştım çünkü dengede duramıyordu suskundu herşeye göz yumuyordu kendisine yapılanlara karşı bile susuyordu yorgun soluk duruyordu sanki ruhu yaralı küçük bir kıza bakıyormuşum gibi hissediyordum bu his değişik bir histi hayır aşk değildi ona aşık olmamıştım fakat ona istemsiz bir şekilde bağlandığımı hissetmiştim sanki içsel bir bağlantı kurmuş gibi hissediyordum elbette onun aklını okuyordum fakat bu seferki istemsiz oluyordu istemsiz onun aklını okuyordum onun geçmişini grüyordum istemsiz oluyordu herşey sanki güçlerimi kontrol edemiyomuşum gibi geliyordu gözlerimi her açıp kapadığımda onun geçmişini görüyordum acıtan yaraları vardı hala kalbindeki geçmeyen yaraları vardı buna tuz basılmıştı resmen onun kalbini yaralamışlardı kalbini çatlatmışlardı ve asla izi geçmeyecek bir yara izi bırakmışlardı geriye. kendime gelemiyordum kendime geldikçe tekrar ona acımaya başlıyordum ona değer vermeye başlıyordum bu normal miydi ki aşık değildim fakat onunla içsel bir bağ kurmuştuk bu ne kadar normaldi ki bir düşmanımın okulunda olan bir kız öğrenciye bağlanmak ne kadar normaldi ki helede onunla düşmansan sonuçta düşmanımın okulunda okuyan biri benimde düşmanımdı ve bu normallik sayılırmıydı bilmiyordum. bir süre sonra kendimi düşüncelerimden ayırmaya başardıktan sonra güneşin kolundan tutup okulun dışarısına çıkarmayı başarabilmiştim okulun merdivenlerin önüne gelincede güneşi bir kenara bırakmıştım sıra arastaydı ona bir teklif sunacaktım ve bu tekliflerden sadece birini seçmesini isteyecektim ya güneşin hayatını kurtaracaktı yada kendisinde olan bana ait olan yüzüğü verecekti iki seçeneği vardı bir insanın hayatını kurtarmak mı yoksa yüzüğü seçerek bir insanın ölümüne neden olmak mı sonuç olarak arası pekte zorlayacağını sanmıyordum kesin yüzüğü seçerdi zaten güneşin yaşaması onun umurunda bile değildi kız ister diri ister bir ceset olsun genede onu umursamayacaktı bunu biliyordum onu tanıyordum ''o'' o yüzükten kolay kolay vazgeçemezdi sonuçta önemliydi o yüzük ve bir insanı bir yüzüğe tercih etmezdi bunun farkındaydım sonuç olarak. batuhan: şimdi aras senden bir seçim yapmanı isteyeceğim ya bu kızı merdivenlerden atarak acı çektireceğim yada sen bana o bana ait olan yüzüğü geri verirsen eğer güneşi sakat bırakmaktan vazgeçerim hangisi bir seçim yap. aras: bilmiyorum ben seçemem birinin benim yüzümden bu şekilde cezalandırılmasına göz yumamam o yüzden sanırım seçmeyeceğim. batuhan: seçmek zorundasın kız zaten berbat durumda görmüyormusun eğer güneşi seçersen onu merdivenlerden aşağı atacağım ve sen ve o iğrenç dostların sadece bir insanın acı dolu seslerini duyacaksınız asla yardım edemeyeceksiniz ama eğer yüzüğü bana verirsen güneşin acı çekmesini engelleyeceğim yani kısaca onu merdivenlerden atmaktan vazgeçebilirim ama eğerki güneş acı çeksin diyorsan baş üstüne efendim. (aras'tan) seçim yapmam imkansızdı bir ölümlünün benim yüzümden acı çekişini izlemek istemezdim bu adaletsizlik olurdu o suçsuzdu ben ise suçluydum bunu yapamazdım ama yüzüğü ona vermekte tehlikeli olabilirdi onun yüzüğü olabilirdi fakat ona güvenmiyordum sonuçta nasıl düşmanıma güvenebilirdim ki güneşi seçemezdim buna emindim o kadarda vicdansız değildim oan benim dışımda kimse emir veremezdi genel olarak ve buna asla da müsade etmezdim oyuncağımı asla başkasıyla paylaşmazdım ve şimdide paylaşmayacaktım ve bu yüzdende mecburen yüzüğü seçecektim sanırım. aras: peki tamam seçtim yüzüğü seçiyorum şimdi oyuncağımı bırakırmısın. batuhan: önce yüzüğü ver sonra güneşi al. aras: peki tamam al bu yüzüğü şimdi güneşi bana ver. batuhan: kız sizindir buyrun. aras: sağol ya!!! (arastan) bir insan nasıl bu kadar edepsiz olabiliyordu anlamıyordum edepsiz ahlaksız alçak kafalı nasıl olabilirdi evet düşmandık kabul ediyordum fakat anlamadığım nokta o yüzük için bir cana mal olmayı nasıl düşünürdü helede bir ölümlüyü bu kadar hırpalamasına ne gerek vardı kızın baya her yeri mosmordu kızın nerdeyse yüzden fazla kanayan yaraları vardı vücudu yanık dolmuştu belkide deniz haklıydı onun açısından endişelenmemiz gerekirdi belkide denizin içini rahatlatmaya çalışırken biz fazla rahat davranmıştık ve sonuç olarakta bizim hatamızın bedelini güneş ödemişti bunu hakketmemişti farkındaydım ama onu o halde görünce içimde bir sızı olmuştu acıma duygusunu en iyi güneş yaşatmıştı bana gerçektende hem acı hemde kırık bir kalbi vardı nasıl bununla başa çıkabiliyordu ki asla canı acımıyordu nerdeyse acısa bile susuyordu bunu neden yapıyordu ki işte sanırım bunu asla öğrenemeyecektim. okula sonunda dönmeyi başarmıştık deniz ve ben güneşin odasına güneşle beraber çıkmıştık deniz hemşirenin odasından sargı bezleri ağrı kesici kremler yanık kremleri falan derken hepsini almıştık nerdeyse deniz kremleri sargı bezlerini falan sarıyordu bende ona yardım ediyordum malzemeleri almasına aynı zamandada izliyordum onları bu gece deniz güneşle yatacaktı zaten yatak iki kişilikti ve bencede bu daha güvenli olurdu batuhanın ne zaman ne yapacağı asla belli olmazdı hem denizin hemde bizim içimiz rahat olacaktı böylece rahat bir gece geçirecektik. saat baya bir geç olduğunda herkes odalarına dağılmıştı bir tek deniz ve güneş odadaydı zaten beraber kalacakları için bu gece pekte sorun olmayacaktı sanırım tabi güneş boynundaki kolyeyi çıkartmadığı sürece sıkıntı olmazdı zaten eğer o kolyeyi çıkartırsa onun taze kan kokusu bütün okula yayılabilirdi ve en önemlisi ise deniz kendine benim gibi zor hakim olabilenlerdi özelliklede güneşin kanının kokusu çok güzeldi onun kan kokusu daha önce kanını içtiğim hiç bir insanın kanının kokusuna benzemiyordu onun kan kokusu daha tatlıydı insan kendine hakim olamıyordu bu kan kokusu burun deliyordu o güzel kokusu karşı konulmazdı heleki güneşin okula ilk geldiği gün onun kanının kokusuna zor dayanmıştım resmen yoksa onu öldürene kadar kanını içebilirdim gerçekten kokusu muhteşemse o kanın tadı kim bilir nasıldır. kendi odamda dönüp duruyordum resmen uyuyamıyordum zaten vampir olduğum için sadece sabahları uyku tutuyordu fakat o yüzük olsaydı eğer şuanda geceleride uyuyabilirdim aslında o yüzüğün tam olarak özelliği şuydu birinin herhngi bir isteyini yerine getirebiliyordu ama bu yüzüğün bir diğer özelliğide karşısındaki kişi kim olursa olsun onu kontrol edebiliyordu bu yüzüğün değerli olmasının nedeni buydu genel olarak aslında fazlada değerli değildi fakat o yüzüğü vererek güneşi gene tehlikede bırakıyordum ve buna mecburdum o mecburen benim yüzümden tehlikedeydi bir tehlikeyi atlatıyor bir diğeri başlıyordu resmen bu kızın başı asla beladan kurtulmuyordu resmen bela nerde güneşte oradaydı. neredeyse bütün gece içim rahat olmamıştı arada bir kızların odasına gidip arada bir onları gözetliyordum başlarına birşey gelmesini istemiyordum ve içimde rahat etmiyordu dünden sonra nasıl rahat olabilirdim ki sonuçta resmen adamla dün takas yapmıştık o yüzüğü ben güneşi kurtarmıştım ve genel olarak doğru seçimi yaptığımı biliyordum fakat içim içimi yiyordu birşey içimi neyin yediğini bilemiyordum sadece onların başına kötü birşeyin geleceğinden endişe duyuyordum çünkü o yüzük gerçekten çok güçlüydü ve onu kullanan kişinin birçok isteğini yapabilecek kapasitesi vardı bu kötüydü çünkü insanları bu yüzük sayesinde sadece kendimiz sanki insanmışız gibi onların bedenini o yüzükle kontrol edebiliyorduk ve asıl korkunç yanı ise o yüzüğü kullanan kişi kimi kullanırsa mesela diğelim ki batuhan o yüzükle güneşi kontrol ediyor o zaman güneşin bedenini kontrol eder ama onun bedeniyle onu öldürebilirdi korkunç yanı buydu güneşin kendine zarar vermeye meğilli olduğunu biliyordum ve bu durum onun için baya bir korkunç olacağınıda biliyordum kim bedeni onun isteği dışında kontrol edilsin isterdi ki sonuçta. onun için endişe duyuyordum fakat bu sadece batuhanın onu hedef alacağını bildiğim içindi batuhan beni hazırlıksız yakalamak konusunda benim zayıf yönümü kullanmıştı seçim yapmak beni küçük düşürmeye bayılması ne kadar iğrençte olsa yapıyordu sonuç olarak çünkü insanları kendi gözünde küçük görüyordu o insanları bir köleymiş gibi kullanabileceğini sanıyordu ve buna yetecek gücüde vardı özelliklede malesef ki ve bu yüzdende güneşi ondan koruma ihtiyacı duyuyordum çünkü o bir insandı ve batuhanın planlarını sezemezdi fakat ben bunu yapabilirdim benim farkım buydu. don't just think big about yourself and don't think small about others. (bir gün sonra) kızların başında beklerken oturduğum koltukta uyuya kalmıştım nasıl uyumuştum bilmiyordum gece zaten uyumamıştım sabah ise yattığım yerden kalkamamıştım uykumun tadını çıkarmak için ise biraz daha uyumaya karar vermiştim çünkü biz vampirlerin en kötü özelliklerinden biri ise sabahları uyumamızdı geceleri daha enerjik olurduk çünkü sabahları ise daha yorgun olurduk tabi bu kan içip içmemize bağlı olan birşeydi bazı kan içen vampirler sabahlarıda enerjik olurken bazıları ise kan içmeyerek bizim gibi sabahları yorgun oluyordu yani bizler kan içmeden yaşayamıyorduk malesefki önce yorgun oluyorduk daha sonra ise bedenimiz yavaş yavaş etkisini kaybetmeye başlıyor ardından ise yanarak ölüyorduk bizim kaderimiz hep aynıydı hep bir ölüm vardı ardında hep bir telaş bir endişe vardı bizim hayatımızda malesefki ve bu önceden yazılan kaderimizi değiştirebilirmiydik peki hiç sanmıyorum. (güneşten) gözlerimi parlak güneş ışınlarının gözlerimi yakmasıyla açmıştım deniz daha yatıyordu yataktan yavaşça kalkıp tuvalete gidip elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalamıştım tekrar yatak odama dönünce koltukta uyuyan arası görmeyi pekte beklemiyordum açıkçası giyinme dolabından bir tane battaniye çıkartıp arasın üzerini örtmüştüm en azında birinin gözümün önünde donmasını istemezdim oda gerçektende çok soğuktu uyandığımda bu kadar soğuk değildi fakat kendime gelince baya bir soğuk gelmişti şimdi dolabımdan üstüme bir tane hırka çıkartmıştım aslında mont falan giyecektim fakat montum yoktu sadece yanıma hırka almıştım buraya gelirken ve buda malesef ki kötüydü hem dersleri aksatıyordum hemde önümüzdeki ay sınavlar,yazılılar,denemeler falan vardı hemde bir anda bu kadar soğuk olmaya başlaması bana pekte normal gelmemişti açıkçası bende arasın karşısındaki kanepe oturup elime kitap almıştım çünkü derslere tam olarak üç saat vardı ve ben o sıraya kadar anca bir saat kitap okur sonra giyinip yemeğe inerdim anca. kitap okurken birazcık içim geçmişti bende hazır üç saat var diye gözlerimi dinlendirmeye karar vermiştim fakat gözlerimi dinlendireyim derken fazla kaçırmıştım baya baya uyuya kalmıştım kitap okurken soğuk bir kadere sahiptim kolay olmayan geçmesi imkansız gibi görünen yollardan geçmiştim iyilik yapayım derken kendimden daha çok nefret ettirmiştim herkese karşı herkesin kaderi düz bir yoldan geçiyordu fakat benimki çivili iğneli bıçaklı yerlerden geçiyordu ve eğer hayatta kalmak istiyorsanız bu yolda çok kan akıtmanız gerekiyordu çünkü bu yol anca kan akıtarak geçilirdi ve bunun başka bir geçiş yoluda yoktu özelliklede. (arastan) üstüme örtülen birşeyle gözlerimi açmıştım karşımda güneş kanepede ayakta uyumuştu ve yüzüne düşmüş okuma kitabıyla baya bir komik dururyordu üstümdeki battaniyeyi alıp güneşin üstünü örtmüştüm hadi ama ona ilk defa acıyordum bu normal değil miydi yüzündeki okuma kitabını alıp kanepenin önünde duran küçük sehpaya bırakmıştım onun yüzünü daha önceden hiç bu kadar yakından incelememiştim sanırım yüzündeki her bir haltı incelemek güzeldi istemsiz onun yüzüne gülümsüyordum neden bu kadar sersemlemiş gibi gülüyordum ki ona neden bakıyordum neden ona karşı bu kadar iyiydim bilmiyordum fakat gerçekten onun yüzü kusursuzdu neredeyse çok güzel bir yüzü vardı çok güzel bir fiziği vardı biraz aptal olabilirdi fakat bu genede her zaman herşeyde bir mantık aramıyor olduğu anlamınada gelmiyordu gerçekten baya bir zayıf görünüyordu fakat onun güzelliğini etkilemiyordu zayıf olması istemsiz olarak onunda bana bakıp güldüğünü hayal etmeye başlamıştım neden bunu hayal ediyordum ki bu deli manyak kız bana neler yapıyordu böyle anlam veremiyordum. yüzünü incelerken kendime gelmem gerektiğini farketmiştim çünkü ona böyle bakmamalıydım ona tutulmuş gibi bakmamalıydım hayır bunu yapmayacaktım ondan uzaklaşıp kapıdan dışarıya çıkmıştım kendime gelmem gerekiyordu ona bakınca kendimden geçiyordum ve bunun neyin sebep olduğunuda bilmiyordum bu şey sadece güneşe bakınca oluyordu ben neden ona karşı bu kadar yumuşamıştım bir anda neden ona gülüyordum ona bağırmam gereken yerlerde ona bağırmıyordum peki bunu neden yapmıyordum.sınıfa geçmeden nce sabah kahvaltısı yapmak için dışarıya çıkmıştım sonuçta kan içmek en güzel kahvaltılardan biriydi benim için bu yüzden en azından insan bulamasamda ormanda olan bazı hayvanların kanlarını içmek doyurabiliyordu bu açıdan iyiydi. (güneşten) sabah kalktığımda elime telefonumu almıştım saate baktığımda yirmi beş dakika kalmıştı dersin başlamısına hemen kalktığımda kenepede uyuduğum için heryerimin tutulduğunu farketmiştim hemen üstümü değiştirip salarımı at kuyruğu yapmıştım yüzümede azıcık nemlendirici krem sürüp odadan çıkmıştım deniz zaten kalkmış ve gitmişti çantamıda aldıktan sonra sınıfa gitmeden nce yemekhaneye gitmiştim oradan kahvaltılık birşeyler alıp hemen bir masaya oturmuştum tabikide masaların hepsi dolu olduğu için umursamayarak dolu ama bir kişilik boş olan bir masaya oturmuştum masa kız erkek karışıktı sadece yemeğime odaklanarak yiyordum onun dışında onların yüzüne bile bakmıyordum çünkü umrumda bile değillerdi fakat o an sadece o an onlara o söyledikleri şey için bakmıştım söyledikleri şey benim arasın odasına girmemdi dün gece neymiş efendim arasın odasına girmişim fakat dün gece baya baya kendi odamda yatmıştım ve sabah kalktığımda ise aras benim odamda koltukta uyumuştu ne yalancı insanalar vardı bu okulda böyle hangi budala böyle bir şey yapmıştı ki ne cürettle yapardı bunu tamam adımı karalamak istiyordu yapan kişi fakat bunu yalanla yapması ve herkesi bir yalana inandırması benim değil onun adını kirletiyordu çünkü yaptığım birşey için değil yapmadığım birşey için sesimi çıkarırdım ben ve bunu yapan kişi için çok yanlış kişinin ismini kirletmişti ne kadar farketmesede o kişi yanlış kıza bulaşmıştı. yemeğimi bitirdikten sonra masada ayağa kalkıp onların konuştukları yalanı onlara patlayarak bunun yanlış bir dedikodu olduğunu söylemiştim evet sinirlenmiştim çünkü adımı boş yere bu okulda kirletemezdim sonuçta. daha sonra onların cevap bile vermesini beklemeden tepsimi bırakıp sınıfıma gitmiştim ben sınıfa girdiğimde hocada arkamdan girmişti sınıfa yerime oturup o dersin kitabını çıkarmıştım herkes bana bakıyor sonra yanındaki ile dedikodu yapıyordu fakat asıl olan şey bu gün denizle oturmuyordum deniz ege ile oturuyordu bende tek oturuyordum bir süre sonra içeri hiçbirşey söylemeden aras girince tek boş yerin benim yanım olduğunu anlayayınca lanet olsun dediğini duymuştum yanıt vermemiştim isterse başka birşey desin umrumda bile değildi aras yanıma oturup oda o dersin kitaplarını masaya çıkarmıştı sessizdik sessizce dersin bitmesini bekliyorduk fakat bu gün edebiyattan üç ders vardı bu gün geçmek bilmeyecek bir gündü. ilk dersi bir şekilde atlatmıştık fakat daha nümüzde sekiz ders vardı gerçekten baya sıkıcı ve sinir bozucu bir gündü bu gün heleki dedikodular bitmiyordu heryerde sahte bir yalanın dedikodusunu yapıyorlardı bunu neden ve kimin yaydığını bile bilmiyorduk aslında elimizde bir kanıt olsaydı belkide onları kendimize inandırabilirdik ama malesef ki kanıt olmadan asla masum olunmuyordu. sınıftan çıkıp tuvalette gitmiştim tuvaletteyken onların konuşmalarını benim duymadıklarımı sanıyorlardı fakat ben çok iyi duyardım ve benim hakkımda yalan yanlış konuşup üstüne gerçekleşmemiş birşey için bana hakaret ediyorlardı her türlü ben suçlu olucaktım zaten her türlü sonuçta insan masum olduğu zaman başkaları tarafından her zaman suçluymuş gibi görünürdü ama aslında suçlu olanların kendileri ve sahte olan bir olayı gerçekmiş veya gerçek olmuş gibi göstermeleri zaten onları suçlu yapan bir diğer nedendi. ben tuvaletten çıkınca onlarda tuvaletten çıkmış gitmişlerdi umrumda değillerdiler zaten elimi yıkayıp bende tuvaletten çıkıp sınıfa gitmiştim fakat kızlar bana üstüne üstlük hakaretin yanında lanet yağdırıyorlardı ve buda beni çok kırıyordu tamam bir kere boyumu posumu gösterirdim fakat buda fazlaydı artık sınır bir kere aşılırdı ama onlar taşırıyorlardı artık bıkmıştım kırılmıştım ben bu hakaretlere lanetlere katlanamazdım onların yüzüne bakmamaya çalışarak kafam eğik bir şekilde sınıfa gitmiştim gerçekten üzülmüştüm gözlerim yanmaya başlamıştı göz yaşlarım akmaya başlamıştı aynı küçük bir kız gibiydim hemen kırılıyor olabilirdim ama fazlasınıda hakketmiyordum kafamı sırama koymuş içten içten sessiz sessiz göz yaşlarımı akıtıyordum kitaplarım sırılsıklam olmuştu göz yaşlarımdan dolayı aras ve denizde ne ara başımda dikildiklerini anlamadan başımda dikilmeye başlamışlardı ne ara gelmişlerdi bunlar ya. deniz başımda ne olduğunu soruyordu aras ise benim kafamı sıradan kaldırmaya çalışıyordu fakat ben sıraya tutunduğum için kaldıramıyordu baya bir kuvvet uygulayıp benim kafamı bir şekilde sıradan ayırdığında yüzümün kıpkırmızı olduğundan o kadar emindim ki deniz ve aras sadece bir birlerine bakıp kızgınlaşmışlardı daha sonra hiç birşey söylemeden sınıftan çıkıp dedikoducuların oraya gitmişlerdi herkes benim dedikodumu yapıyordu bütün okul ve deniz ise onlara rağmen bana inanması beni tek mutlu eden şeylerdendi bütün kalabalık bir anda tüm dikkatlaerini arasa çevirince bende ne olduğunu merak etmiştim ve çaktırmamaya çalışarak kapının oraya geçip onların ne söylediklerine bakmıştım o kadar neden dikkatli dinliyorlardı ki sanki bir profesör konuşma yapıyormuş gibi dinlemeleri değişik gelmişti. aras: bana bakın ne güneş hakkında nede benim hakkımda herhangi bir şey duyarsam bu okulda sizi yakarım duydunuz mu beni. deniz: benim arkadaşımı kim üzerse yada onun herhangi bir göz yaşının aktığını görürsem bırakın arası sizin kalbinize kazık saplarım ona göre ayağınızı denk alın. kapıdakileri duyduktan sonra aslında ne kadarda şanslı olduğumu o zaman anlamıştım ama bir konudanda hala dedikodular moralimi bozuyordu hala daha onların konuşmalarını sanki beynimin içinde duyuyormuş gibi beynimin içinde yankılanıyordu konuşmaları beni endişeye düşürüyordu bu durum peki ben gerçekten delirmiş olabilirmiydim yada delirmiş olabilirmiydim duygularımın karışmışlık yaşaması beni endişeye düşürüyordu neden bu kadar karışmışlık yaşıyordum ki ben araslar tekrar sınıfa gelince aras sanki daha az önce bana iyilik yapmamış gibi oda bana hakaret ediyordu bana hakaret etmesinin amacı neydi bilmiyordum sadece ona kırgınlıkla şunu söylemiştim senden nefret ediyorum daha sonra ise sanki oda alınmış gibi çekip gitmişti bende onun söylediklerine alınmıştım ve sınıftan kaçıp kendimi odamda bulmuştum hadi ama kendimi kesmek bile arasla başa çıkmaktan daha iyiydi sadece bir göz yaşı bile yakabiliyordu insanı beni yakan kişi arastı bana önce iyilik yapıp sonra hakaret etmesi kafamı karıştırıyordu sadece kendimi odamdaki lavaboya kilitleyip gözyaşları içinde elimdeki bıçakla kesebiliyordum ben buydum karşımdakine zarar vermemek için kendine zarar verenlerdendim lavaboyu kana bulandırmıştım her yer kanlar içinde kalmıştı aynı ruhum gibi bedenimdede yaralar olmalıydı ben sadece böyle içimdeki hüzünü siniri atıyordum kendime zarar vererek. there sould be wounds in the body of the one whose soul is wounded. we were people that no one could hear and ignored. even though we were insulted a lot, we always kept quiet because we knew that whoever spoke up would be quilty.
|
0% |