@defne_yazar
|
hadi madem bu işide çözelim demiştim bu işin içinden denizin pek çıkacağını sanmıyordum çünkü ne kadar onun burada dosyası olmasada ona inanıyordum çünkü deniz benim kız kardeşim gibiydi ve ona ne kadarda suçlu olsada güvenirdim çünkü benim gözümde o bir elmas kadar değerliydi sonuçta kardeş olmak için aynı kandan yada aynı anneden babadan doğmak gerekmezdi ve o ezik için denizi suçlayamazdım sonuçta ne kadar deniz suçlu olsada o ezik kız için onu suçlu tutamazdım sonuçta denize güneşten bin kat daha yakın hissetmem ve ona güneş denen ezikten daha fazla değer vermemin bir nedeni vardı ve neden ise denizi güneşten daha çok bir kız kardeş gibi görmemdi evet aslında bir noktada güneş'ide kız kardeşim olarak görüyordum fakat onu arkadaşlık dışındada sevecek kadar aptal değildim sonuçta güneş benim pek tipim bir insan değildi benim için çirkindi hatta onun tipine bile bakmak zor geliyordu benim için fakat onu sırf deniz için katlanıyor olmak iğrençti bana kalsa aslında ona katlanmayı bırak onun yüzünü bile görünce kusasım geliyordu bir insan nasıl bu kadar hem aptal,gerizekalı,bir sürtük olup üstüne birde bu kadar çirkin oluyordu anlamıyordum belki diğer erkekler onu beğenebilirdi fakat bir kızda güzellik değil zekanın önemli olduğunu yada daha açık bir ifadeyle zeka seviyesinin önemli olduğunu tek ben'mi biliyordum yoksa diğer erkekler dış güzelliğe bu kadar kör olacak kadar aynı zamandada o sevdikleri kızın zekasını sorgulamayacak kadar mı düşüyorlardı anlamıyordum bir kalp o kişinin kalpsiz olabileceğini hiç mi düşünmezdi kalp her zaman sadece ama sadece sevmelere mi inanırdı hiç mi onun kusurunu göremezdi hiç mi iç güzelliğe aşık olmazdı bir insan her zaman mı dış görünüşe aşık olurdu bir insan bu kadar mı düşerdi bu kadar mı sadece dış güzelliğin bir nemi olmadığını bilemezdi aptal olmak bir yanaydı belkide bir insan aşık olunca aptal olmuyordu zaten fakat bunun tam tersine salak oluyordu çünkü doğru kişiyi seveceğine gene saçma sapan aldatan bir kıza bir erkeğe aşık oluyordu tabikide insanlarda beyin vardı fakat bunu kullanmak yerine zoru seçiyorlardı,seçtikleri şey kalp oluyordu neden bir insan beyinle kalbi aynı anda seçemezdi ki neden iki şeyide aynı anda kullanamazdı ki bir insan neden illaki bir seçenek seçmek zorundaydı iki şıkkıda seçemezmiydi her zaman ikinci bir şıkkının olduğunuda bilemezmiydi insan bu kadar mı aptal olurdu bir insan aptal olmak için beyinsiz mi olmak lazımdı illa beyni olanda aptal olmuyormuydu sadece beyinsizler mi oluyordu peki. belkide en saçmasıydı belkide en ama en saçmasıydı fakat hani insan kardeşinden hoşlanmaz derlerdi ya belkide sanırım denizden bir etkilenmişliğimde vardı fakat bunun tam olarak nasıl bir etkilenme olduğunu bilmiyordum hoşlantı'da olabilirdi yada kardeşim gibi gördüğüm için arkadaşlık açısından da bir etkilenme de olabilirdi fakat anlayamadığım şey sadece hoşlantı değildi hazır deniz konusu açılmışken güneşe gelirsek asıl olay yani asıl anlatacağım şey ise güneşin benden bilemediğim bir şekilde sanki hoşlanıyormuş gibi geliyordu fakat bunun sadece bir yanılsama olduğunu düşünüyordum umarımda öyleydi benim gibi bir adama aşık olmasını bırakın bu o kadar korkunç olurdu ki bir vampir bir insanla sevgili diye afiş çıkartırlar haberlere bile verirlerdi alsana konu diye ama bu korkunç yanı değildi tam tersi komik yanıydı korkunç yanı ise şuydu benim onu öldürebileceğim olmasıydı çünkü ben daha ergenliğe girmemiştim vampirler ergenliğe girdiklerinde bir kızdan hoşlanıyorlar eğer kızda ondan hoşlanıyorsa ve bu insan ise onun kanını içerek öldürüyordu yani kısaca vampirlerde ergenlik kontrol edilemeyen bazı güçlerimiz vardı ve bunlar biz ergenliğe girdiğimizde kontrol dışına çıkıyordu yani açıklarsak eğer bunu gücümüzü istem dışı kontrolle zarar verbiliyorduk insanlara ve bu yüzden yüzyıllar öncesinden atalarımız vampirlerle insanları ayıran bir bariyer yapmıştı güçleriyle ve böylece bu yıllara kadar insanlar vampirlerin sınırına,vampirler insanların sınırına geçemiyordu fakat güneşin gelmesiyle b bariyer esrarengiz bir şekilde ortadan kalkmıştı zaten güneşin okula gelmesiyle vampirlerin hepsinin mavi ay çıktığında ergenliğe gireceklerdi bende dahil ve bu gece mavi ay vardı tepede güneş tehlikeli sulara dalmıştı ve malesef ki gene onu bu sudan çıkaracak olan da ben olucaktım diğer vampirlerin aksine ege ile ben ikimizde mavi aydan fazla etkilenmiyorduk ve böylece ergenliğe girdiğimizde diğerleri gibi aç ayı olmuyorduk yani kısaca biz ege ile hafif geçiriyorduk ergenliğimizi fakat bu mavi ayın ışığına ve parlaklığına bağlı birşeydi yani mavi ay ne kadar parlaksa ve ne kadar ışık yayıyorsa bizde o kadar etkileniyorduk tabi güneşin cesedi'de çıkabilirdi canlısıda çıkabilirdi buna mavi ay karar verirdi ya ben yada ege ikimizden biri bu gece ya çoşup diğerlerine katılacaktı yada normal formumuzda hafif atlatacaktık hiç emin konuşmuyordum çünkü bu sadece bir olasılığa bağlıydı buna ben yada ege yada herhangi biri karar vermezdi kimse ne kadar güçlü bir ergenlik geçireceğini bilemezdi sonuçta fakat hafif geçireceğimi ümit ediyordum yoksa bu iş hem güneş hemde ege ve ben için kötü olabilirdi.
onu uyarmalıydım bu gün sokağa gerekirse evden çıkmaması gerekirdi ona söylemelimiydim acaba bu günü ve aynı zamandada tam olarak bilemesemde denizden bir etkilenme hissetiğimi ona söylemelimiydim ki ben belkide bu onun hoşuna giderdi sonuçta beni umursamıyordu benim kişisel hayatımı umursamıyordu pek cesaret edememiştim bunu ona söyleme konusunda sadece benimle daha fazla çocukça şeyler yapmasını kaldıramıyordum onunyanında çocuk olmakta çok ayrı birşeydi zaten onun yerine sanırım deniz ile stranger things'i tekrar baştan başlar tekrar bittiririm daha iyiydi sonuçta insan en yakın arkadaşından bile hoşlanabiliyordu bende denize aşık olduğumu söylemiyordum herhalde fakat güneştende eh işte pek hoşlandığım söylenir mi bilemiyorum artık aslında onunda beni sevmediğini içten içe beni görünce dişlerini kemirdiğini yüzündeki gülümsemesinin bana bakınca hemen söndüğünü hemen farkedebiliyordum tamam onu zorbalamayı çok seviyordum bu doğru itirafta ediyorum fakat bir insana yüzündeki gülümsemenin bana bakınca söndüğünü görmekte ne bileyim biraz garibime gitmişti sanki ona birşey yapmışım gibi hissediyordum ve bunun benim neden olduğumu düşünüyordum ne kadar onun için üzülmesemde onu daha önceden hiç bana bakarak gülümsemesinin donduğunu görmemiştim hatta onu hiç mutsuz görmemiştim belkide odasındayken birkaç kere falan duygusal şarkılar dinleyerek hüzünlendiğine şahit olmuştum fakat hiç böyle bunu bana karşı bana bakarken mutsuzlandığını görmemiştim ve bunu neden bana karşıda yaptığını anlamamıştım ona ne kadar birşey yapsamda yapmasamda umrumda bile olmamıştı tamam elbette neden bakışlarının bende donduğunu bilmek istiyordum fakat bu genede ona karşı birşeyler hissetiğim anlamınada gelmezdi herhalde çünkü ona karşı gerçekten birşey hissetmeyiyordum ona karşı birşeyler hissetmek nasıl denir garip birşeydi nasıl diyeceğimi bile bilemez olmuştum birine karşı birşeyler hissetsemde o kişi zaten denizdi ben denize karşı hissediyordum bazı şeyleri onda bir çekim hissediyordum fakat bir bakımdan da eğer bunu güneşe söylersem sebebepsiz üzüleceğini söylüyordu içimdeki ses fakat onun göz yaşlarını sonuçta takmayacaktım onu sadece tehlikelere karşı koruyacaktım o kadar onun dışında onun herhangi birşeyi beni ilgilendirmezdi benim amacım onu zorbalamak olmalıydı zatende öyleydi onu zorbalarken yüzümde istemsiz bir tebessüm kocaman bir gülümsemeye dönüşü veriyordu onu kızdırmak onunla oynamak eğlenceliydi çok saf'tı saf ama bir o kadarda aptaldı bu kadar saf bu kadar akılsız beyinsiz bir kızdı deniz onun aksine daha çekici daha güzel daha olgundu güneşin denizden tek ama tek farklı kılan özellik ve bir kaç karakter özelliği dışında çok çocuksuydu benim denizi güneşten daha üstün daha yükseklerde görmemin nedenide budur belkide kim bilirdi değil mi. aslında şuda vardı zeka bakımından da hani deniz güneşten daha zeki bir kızdı hem zekasıyla hemde güzelliği ile etkiliyordu beni fakat güneş tam tersiydi çocuksu davranan sarı saçlı kahverengi gözlü yaşına göre baya bir zayıf ahmak,salak bir kızdı fizik bakımından belkide iyi bir vücuda sahip bile olsa bazen bir insanı sadece dış görünüş ile etkilemezdi bu kadar çok iyi yön tabikide sadece fiziğe bakan insanlarda vardı bunu kabul edebiliyordum fakat nasıl desem ben daha çok zekaya bakardım çünkü dış görünüşte önemli olsada zekanın yanında küçücük, ufacık,minnacık kalıyordu sonuçta herşey fizik değildi herşey akılla yönetilirdi herşey kalple değil beyin ile yapılırdı herşey ve denizde kalp olmasada zeka vardı güneşte zeka olmasada kalp vardı ve asıl sorun benim hangisini seçeceğim değildi hangilerini kullanacağımdı denizi şeçersem kıskançtı hemde fazlasıyla onun tek kötü yanı buydu bazen kendi cinsindekileri azarlayabiliyordu kendini fazla tepelerde tutuyordu onun tek kötü yanı buydu güneşe bakacak olursak eğer "o" denizden biraz daha farklıydı mesela dış görünüşü ne kadar tipim olmasada karakterini çok iyi bir şekilde analiz edebilirdim mesela güneş çok utangaç bir insandı fazla komikti, fazla sinirli dağ keçisiydi,fazla duygusaldı fazla güveniyordu herkese fazla kırılıyordu çabuk kırılıyordu fazla mutsuzdu içinde derin bir hüzün taşıyordu fazla korkarktı fazla endişeliydi birşeyden dolayı fazla korkuyor ve endişeleniyordu sanırım onun karakter özelliği buydu denizin aksine fazla olumlu yönü varken denizin fazla olumsuz yönü vardı onları ayrı kılan karakterleriydi sadece onlar birbirlerine arkadaş gözüyle bakıyordu belkide kanka bilinemezdi,bilinmezdi onların arkadaşlıklarının ne kadar farklı olduğunu o gün hastanede öğrenmiştim ve belkide hayal kırıklığı yaşasamda bazı konularda sadece deniz açısından bu kadar garip geliyordu fazla değişmişti sanki sanki ben güneşe yaklaştıkça onların bağlarını bir bağcık gibi çözmüş gibi hissediyordum ne acayiptir ki belkide gerçektende öyledir bilemem sonuçta.
içimden o kadar çok düşünce geçmişti ki ben bile şaşırmıştım normalde aklımdan bu kadar çok düşünce geçmezdi benim. aklımdakileri bir kenara attıktan sonra daha fazla düşünmemeye karar vermiştim çünkü ben düşündüğüm zaman çok saçma şeyler kafamda kuruyordum ve bu yüzdende düşünmemeliydim hiçbirşeyi aklıma bir çok şeyi kafamda kuruyordum ve bunlarda normal sayılırmı pek emin olamıyordum açıkçası.ayaklarımı istemesem bile yere süre,süre çıktığımda ege'nin yanına sınıfa gitmiştim ege kızlarla pek takılmazdı daha çok kendi dostlarıyla takılırdı ve mantıklı düşünecek olursakta ege'ninde sevgilisi yoktu bunun fazla gereksiz olduğunu düşünürdü hep sevgilide neymiş diyordu hep asla yanına bir kız yaklaştırmıyordu sadece biz onun yanına yaklaşmamıza izin veriyordu aslında çocuğun sevgilisi olsa nasıl olurdu baya bir merak etmiyor değildim ve aslında ege'ye yaklaşan ve yaklaşmasına kızmadığı iki kız vardı bu okulda biri güneş diğeri ise denizdi ege daha çok güneşe odaklı davransada içten içe kalbinin bir kuytusunda güneşe yer yaptığını bilmek ne kadar kızdığım ne kadar da bir yandan üzüldüğüm bir durumda olsa bazen bir arkadaşının hayatını değiştirecekse ve onu daha mutlu edecekse neden konuşup onu üzeyim ki sonuçta yani şimdi aslında anlatmak istediğim şuydu güneşe aşık olup salaklaşmasını istemezdim elbette ve onun kalbinde nasıl yer ettiğini bile anlamıyor olmak beni zaten bir ikinciye deli eden şeydi çünkü bu kıza tutulmak ne bileyim sanki cacığın içine kıl girmiş gibiydi iğrençti güneşin tipim olmasıyla alakası yoktu fakat çok duygusal çok fazla karamsar birini sevmek özellliklede bir arkadaşımın onu sevdiğini düşünürsek tam bir kabustu ne arkadaşım nede kendimi bu kızdan koruyacaktım çünkü bu kız hem sinir ediyor hemde sinirlenincede aşırı tatlı oluyordu ve sanırım bu yüzden bu kıza dikkat etmeliydik çünkü sonuçta her tatlı olan şey düşündüğümüz kadar da iyi çıkmayabiliyordu bu kız da aynı oydu işte tatlı fakat özündede tatlılığın içinde yatan bir şeytan olmayacağını bilemezdik genel olarak bu yüzdende kendimizi korumamız gerekirdi ona güvenmiyordum çünkü güvenebileceğim gibi davranmıyordu sonuta nefret ettiğimiz birine güvenemezdik ve bende güvenemiyordum. ege ilk defa bu kadar mutsuzdu belkide neden üzgün neden bu kadar hüzünlüydü onu hiç ama hiç bilmiyordum neden bu kadar hüzün vardı içinde neden bu kadar kederliydi bilmiyordum fakat onun yanına gittiğimden beri sanki içindeki hüzün bir nebzede olsa azalmıştı yada maskeleştirmişti bilmiyordum.
1 eylül saat 12:20
(güneşten)
sabah alarmımın çalışıyla gözlerimi açmıştım saate baktığımda saat 12:20 geçiyordu ağzımdan istemsiz çıkan küfürle yaktan kalkmıştım telaşla kıyafetlerimi giymiştim okula geç kalmıştım ve özelliklede sınavıda kaçırmıştım bu sefer sanırım gerçektende sıçmıştım yüzüme sadece nemlendirirci krem sürmüştüm hemen banyoya gidip dişlerimi fırçalamıştım daha sonrada yanlışlıkla yüzüme krem sürdüğümü unutup yüzümüde yıkamıştım malesef ki daha sonra mutfağa gidip kendime atıştırmalık bir şeyler almıştım atıştırmalık aldığım şeyler ise kahve ve elmaydı fazlasıyla acele ettiğim için sadece kahve ve elma alabilmiştim yanıma daha sonra ise babamı ne kadar öfkelendirsede bu durum birşey dememiş ve beni okula kadar arabayla bırakmıştı gene gelmiştim herşeyin başladığı fakat yarı yolda kaldığım o yere belkide yarısında bile değildim belkide çeyreğindeydim yada belkide başındaydım bilememezdim çantamıda alıp hemen arabadan indim arabanın kapısını o kadar sert kapatmıştım ki babamın gözleri adeta alev topuna dönmüştü bende bana gene patlamasın diye pardon yanlışlıkla yaptım demiştim daha sonrası ise beni sanki hiç görmemiş gibi davranmış ve basıp gitmişti bende okula hızlı ama bir o kadarda endişe ve korku dolu adımlar atıyordum sanırım şuanda en korktuğum şey titremekti ve titrersem eğer küçük düşeceğimi biliyordum işte tam bu yüzden korkuyordum beni azarlarmıydılar acaba yoksa dalga falan mı geçerlerdi bilmiyordum fakat korktuğum başıma geliceğine de bahse bile girerdim çünkü hep aynı şey oluyordu hep sakarlığım ya tutuyordu yada rezilliğim tutuyordu yani kısaca okuldaki tek ezik olduğum için benimle uğraşacaklarını biliyordum ve bu yüzden buraya girmekte yada yanından bile geçmekte tereddüt ediyordum burası bu birkaç haftamdaki en kötü yerdi ve bu yerde kızlarla erkekler eşit değildi yani bir diğer şeyle kızdan çok burada erkek vardı ve bu durum beni dehşete düşürüyordu yani neden kızlardan ziyade bu kadar çok erkek vardı ki bu okulda ve bu okulun erkekleride kızlarıda acayip gıcıklardı hepsi aras bey ise çok ayrı bir nefret ediyordum ondan zaten onun adını bile ağzıma almak ağzıma acı biber yemişim hissi veriyordu yani kısaca o adı gereksiz acılardan beslenen bir canavardı belki diğerleri vicdanlı olabilirdi içlerinde illaki bir vicdan bir şefkat vardır belkide fakat bu ismi gereksiz salağın içinde en ufak bir şefkat en ufak bir merhamet yoktu bu okula geldiğim günden beri onun içinde biraz bile olsa merhamet görememiştim hatta onun yüzünden nerdeyse öleceğimi bile hatırlatıyordu bana onun suratını görmek zaten benim unuttum şeyleri bile tekrar hatırlamamı sağlıyordu üzücü karanlık bir geçmiş yeniden ayağa kalkıyordu onun sayesinde işte belkide bu yüzden onlar yüzünden hayatım karanlıktan ibaret olmuştur beyazı görememek karanlıkla yaşamak acıdır elbette fakat insanın en çok alıştığı kalbi parçalansa bile ayakta durabildiği tek o yaşadıklarıdır ben karanlıkla yaşamıştım ve sonrada karanlıkla bir bütün olmuştum karanlık beynime kadar işlemişti belkide ve aras ile tek benzer yönümüzün bu olduğunu bilmek bile rahatsız ediyordu arasta aynı benim gibi karanlıktı zifiri karanlıktı aynı benim gibi aynı karanlıkla bütünleşmişler aynı yolda yürüyordu aynı yerde aynı karanlıktaydılar hepsi,hepsi aydınlık peşindeydiler ben ise kabullenmiştim herşeyi karanlığı kabul etmiştim artık bu yoldan geri dönüşü olmadığı anlamıştım artık ve geri dönüşünün olmadığınıda anlamıştım fakat bu beni o kadar üzmüyordu alışınca kabullenince herşey sanki normalleşmiş gibi geliyordu çünkü beyin bunu normalleşmiş kabul ediyordu isyan etmiyordu artık teslim oluyordu karanlığa artık oda herşeyin bittiğinin farkındaydı ve böyle olacağınıda biliyordu zaten ve bu yüzdende daha fazla üzülmemek amacıyla bunu normalleştiriyordu acıyı hissetmemek için.
okula hızlı adımlarla girdiğimde hemen sınıfa gitmiştim sınıfa girdiğimde onunla aramızda garip bir bakışma geçmişti neden böyle bir bakışma yaşadığımızı bende bilmiyordu fakat o bana ben ona duygusuz bakıyorduk ikimizde birbirimize hatta o kadar duygusuzduk ki benden çok onun suratında hiçbir ifade belirmiyordu duygusuzdu o kadar duygusuzdu ki hatta ben bile onun bakışlarından korkmuştum beni yiyecek gibi bakıyor ama bir o kadarda suratsız bakıyordu sanki daha dün bana gitme diyen babammış gibi hissediyordum fakat babamdan bu cümleyi asla duymamış olmam ve bunun üstünede hayatımdaki hiçbir kişidende bunu duymamış olmak belkide beni ne kadar umursamadıklarını kanıtlıyordu sorun değildi de zaten ben ne zaman değer görmüştüm ki sonuçta bunun onlar içinde zor olduğunu tahmin edebiliyordum zaten bir insanın sevmediği birine iyi davranmasını beklemezdim sonuçta kim beklerdi ki ben bile beklemiyordum başkası bile beklemezdi.sınıftan içeri girdikten sonra çantamı boş bir sıraya bıraktıktan sonra sıraya oturmuştum çantamdan okuma kitabımı çıkardıktan sonra kitabımın kaldığım sayfasını açıp okumaya başlamıştım kitaba o kadar dalmıştım ki sanki deprem falan olsa yer yarılsa duymazdım.başımı hafif kaldırmıştım ki kafama gelen topla ne olduğunu anlamam yaklaşık bir dakikamı almıştı elimdeki kitabı masaya bırakıp o topu kafama atanlara bir gıdım bile birşey söylemeden sınıftan çıkmıştım daha sonra lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamıştım elbette top yüzüme çarpınca acıtmıştı baya bir fakat bu acı az değildi çeyreği kadardı bu acı bana.elimi yüzümü yıkadıktan sonra peçeteyle yüzümü silmiştim tam tuvaletten çıkacağım sırada birkaç kız kapıyı kilitlemişlerdi ve çekip gitmişlerdi beni kilitledikleri için baya baya kahkaha atıyorlardı işte ezik olmanın kötü yanlarıydı buda herkes seninle uğraşıyor seninle eğleniyorlardı seni kukla gibi kullanıyorlardı fakat seninle işleri bittincede sanki eski,yırtık bir oyuncak bebek gibide atıyorlardı seni.kapıyı yumruklamıştım fakat ne gelen vardı nede giden burada hapis olmuştum asla çıkamayacaktım buradaki hiçbir öğrenci beni sevmiyordu ve ölmemede sevineceklerine de bahse girerdim çünkü onlar benim yaşamamdan rahatsız oluyorlardı ve benim ölmem onların bu yüzdende mutlu olmalarını sağlarlardı çünkü ben eziktim bu okuldaki en ezik en umursanmaz en sevilmez insanıydım. b yaklaşık bir saaten fazla burada tıkılı kalmıştım yorgundum artık savaşamayacak kadar fazla yorulmuştum bir gün kollarımı açacaktım uçurumun başında salacaktım kendimi aşağıya atlaycak ve bu hayattan gittiğim içinde mutlu olacaktım ve beni o gün kimse gelip kurtarmayacağı gibi kimse bana engelde olamayacaktı asla fikrim değişmeyecekti.
they were heartless and l was the victim of hearlessness.
l wasn't careless and insensitive,they were.
ne kadar uzun bir süre burdaydım bilmiyordum fakat kapının açılma sesini duyduğumda kimin geldiğini anlamak için kapıya bakmaya başlamıştım kapıyı açan kişi şu gıcık kızlardan biriydi öfkeliydi neye öfkelenmişti bilemiyordum fakat öfkesinin nedeni kesinlikle bendim ve bunada emindim gözleri benimkilerle buluştuğunda yüzüne küçümseyici bir ifade takınmıştı üstüme üstüme gelmeye başlamıştı bende doğal olarak saklanacak delik bulmaya çalışıyordum fakat bulamıyordum teslim olma vakti gelmişti artık belkide.kız dibime kadar gelmişti daha sonra ise saçlarıma ellerini dolamıştı acıyordu fakat bağıramıyordum da kız saçlarımı tutmuş sert bir şekilde çekiştiriyordu nasıl yaptığını anlamadığm bir şekildede kız cebinden kelebek çıkarmıştı arkama geçmiş ve kelebeği boynuma yaklaştırmıştı resmen beni öldürecekti.ben konuşmuştum o beni öldürmeye çalışırken nede o konuşmuştu sanki sessiz ölümdü bu sanki sessizlikte sadece benim çığlıklarım duyuluyordu yankılanıyordu bu tuvalette kimsesizlik ve yalnızlıkla ölüyordum belkide sadece bir damla göz yaşı dökerek bile bütün acılarımı ortaya dökebiliyordum benim göz yaşlarım yakıcıydı yakıyordu kendimi ve başkalarını yakıyordu fakat şunuda daha iyi anlamıştım şu durumda asla bir damla göz yaşı bile bir insanı kurtaramazdı beni'de asla kurtaramayacaktı bunu o kadar iyi biliyordum ki ağlasamda kendimi yırtana kadar bağırsamda can çekişsemde asla kurtulamayacaktım kız beni öldürmeye o kadar heves etmişti ki ondan kurtaramamıştım kendimi bir eliyle ağzımı kapatıyor diğer kalan eliylede kelebeği boynuma tutuyordu kelebek boynumla temas ettiğinde bir soğukluk hissetmiştim elimle boynuma azıcık dokunduğumda kelebeğin temas ettiği yerde bir kanama oluşmuştu daha çok korkmaya başlamıştım daha çok kıpırdanmaya başlamıştım kız kelebeği bir türlü çekmiyordu ve belkide bu benim sonumda olabilirdi bilmiyordum yada kurtuluşum her ikiside bana çok yabancıydılar zaten ve bu benim rezilliğimin de getirdiği kötülüktü rezildim işte daha ne diyebilirdim ki ben ölümle hep burun burana gelen aptal bir rezildim başka birşey olamazdım ben.
l have seen many heartless people but l have never seen them this heartless.the worst and most heartless ones were themselves and they were not aware of it.they called themselves heartless but they were not.they were devils.whether they understood it or not,they were devils and even seening an angel in front of them made them angry while l was an innocent angel sent to them who needed help.
maybe l wasn't bad,but they were definitely bad.l wasn't stupid enough no to understand that,but the stiuation wasn't working the way l understood it. they thought l was stupid,but l was a thousand times smarter than them.
l may not have been smart,but l wasn't brainless like them either. |
0% |