Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19)bölüm bana yalvaracaksın

@defne_yazar

o kızın elinden nasıl kurtulacağımı bir türlü bilemiyordum çünkü kız o kadar güçlü saçlarımı tutuyordu ki neredeyse saçlarım kopacak gibi geliyordu fakat genede unuzn bir mücadele de vermiş olsam kendimi o kızdan kurtaramamıştım deniyordum kurtulmak için mücadele veriyordum fakat bu mücadeleyi kaybediyor gibiydim gücüm tükeniyordu artık uyumak istiyordum sadece bir uykuya yatıp bir daha asla uyanmamak istiyordum bu savaşı kaybetmek istemiyordum ben bu kadar kolay pes edecek bir tip değildim ve inat ettim mi alacağım şeyi almadan asla pes etmezdim fakat bu kız benim sınırlarımı zorluyordu ne yaparsam yapayım onun yanında korkak bir tavuk gibi davranıyordum kızı tanımıyordum fakat o beni tanıyordu ve aras ile ilişkimiz olmadığı halde benden hesap soruyordu bu kız aras'ın neyiydi ki de bana böyle hesap sorabileceğini falan sanıyordu belki bedensel olarak güçsüz olabilirdim fakat ben konuştuğum zaman insanları kolayca yerin dibine gömen bir insandım ve karşımdaki bir vampir bile olsa asla benim konuşmama katlanamayacağını biliyordum sonuçta bu zamana kadar herkes benden çok ayrı bir şekilde nefret etmişti beni seven insan sayısı azdı ve sevmeyenin ise sayısı baya bir fazlaydı fakat şuda vardı ben ne kadar merhametliysem eğer illaki bu merhametimin arkasında bir yılan yatıyor olurdu yani benim merhametim sadece gerçekler ve yalanların birleşimiydi bu yüzdende insanlar benden kolayca nefret ederlerdi tabikide bundan baya bir suçluluk duyduğum zamanalarda olmuştu insanlarrı iyi yüzümle kontrol etmek tabikide canımı yakıyordu fakat kötü yüzümü gösterseydim bu işin daha da saçmalaşacağını biiyordum ve bu yüzdende en mantıklı duygumu oynuyordum iyiliği tabikide normaldede iyi davranıyordum fakat iyiliği kullanmak biraz daha farklıydı yani kızmam gereken yerde sakin kalmaktan bahsediyorum bu beni,ben yapmayan bir yönümdü sadece iyi tarafı oynamak istiyordum fakat bazenleri şeytan diyordu ki onlara öyle bir kükre ki senden ebediyen korkmalarını sağla ve böylece sana zarar veremesinler.belkide şeytan haklıydı ben sadece başkalarını çok fazla düşündüğüm için zaten hep kendimi zehirlememişmiydim öyle yapmıştım onları kendimden çok sevgi,merhamet verdiğim için hep yenilmemişmiydim ben zaten hep bu yüzden insanlar bana uzaktan el sallarken onlara hüzünle bakan gene ben değilmiydim zaten doğruydu bendim bu hayatı ben kendime bu kadar acımasızca yapmıştım bu yüzden berbat bir geçmiş berbat bir geleceğe sahiptim asla mutluluk yoktu hayatta mutluluk benim gölgelerimde yaşıyordu o oraya aitmiş gibi yaşıyordu sadece hüzün,acı,keder beyazdı sadece o aydınlıkta kalmıştı sadece o seçilmişti çünkü onlar böyle istemişlerdi kendi kaderimi çizmemi değil onların bana çizdikleri hayatta yaşamamı istemişlerdi ben bu yüzden köle gibiydim bu yüzden kendim olamıyordum belkide kendim olsam neler yapardım fakat bu bana yasaktı kendime koyduğum bir yasaktı bu yakaların içinden asla kurtulamayacağını bilen fakat genede mücadele etse bile kaybeden biriydim asla kazanamayacaktım asla kendi kaderimi belkide çizemeyecektim bunu bilmeme rağmen belkide boşa savaş veriyordum yaptığım herşeyin boşa gittiğini bilememe rağmen savaşıyordum içimdeki ateşi susturmak için savaşıyordum peki neden herşeyin boşa olduğunu bilmeme rağmen savaş veriyordum ki kendimle bu çok saçmaydı fakat neden kendimle savaştığımı bende bilmiyordum nedensizce savaşıyordum gereksiz olduğunu bilmeme rağmen oluyordu herşey.

kendimi kızdan kurtaramıyordum boynuma bir kelebek bıçağı ile yapışmış gibiydi yakamı bırakacak gibi değildi o kadar korkuyordum ki neredeyse titriyordum korkudan dişlerim takırdıyordu gözlerimden yaşlar akıyordu kim bilebilirdi ki sonumun yalnızlık yüzünden olacağını kim bilebilirdiki belkide sonumu getiren bendim belkide beni kimsenin sevmediğine inandığım için sonum böyle olmuştu belkide bilemezdim fakat bunu kendim böyle yaptığımı bilebilirdim hayatı ben kendime zehir etmiştim herkes beni yavaş yavaş zehirlerken ben sırf onlar için bütün zehiri içmiştim bir insan için kendi hayatımı zehir etmek kötü geliyordu çünkü ben onlar için kendi hayatını karartacak kadar seven bir insandım onlara kendi hayatımı zehirleyerek fedakarlık etmiştim peki onlar bana ne yapmışlardı onlar beni üzmüş onlar bana asla unutamayacağım travmalar yaratmışlardı asla istemediğim bir hayat vermişlerdi bana onlar fakat ben onlara cennet kadar güzel bir hayat vermeyi istemiştim ve belkide onlara fedakarlık yapacağıma onlara cennet gibi bir hayat vereceğime kendime mükemmel bir gelecek verebilirdim fakat bu saatten sonra hiçbirşey mümkün olamazdı çünkü geçmişte yaptığım bir hatayı geri düzeltemezdim çünkü bu düzeltilebilecek bir hata değildi kendime yaptığım bir hata başkalarına çok güzel bir hayat veriyordu ben kendimi düşünmüyordum benim en büyük hatam malesef ki insanlara fazla ilgili davranmamdan geçiyordu onlara iyilik yaptıkça kendimi zehir enjekte ediyordum ve belkide bunu yapmak zorunda olmasam bile insanların beni kötü düşünmesini asla ama asla istemezdim ne kendi ailem nede olmayan ama olduğunu düşündüğüm arkadaşlarım onlar belkide bana çok fazla zarar vermşlerdi fakat ben sadece bunu kalbimin derinliklerine gömüp kalbimin çatlaklarının oluşmasını sağlamıştım.

tuvaletin kapısı bir hışımla açılınca karşımda ege'yi görmeyi beklemiyordum ege'nin yanında onunda olmasını beklerken onun olmadığını görmek beni içten yakmıştı bu kadar mı beni umursamıyordu arkadaşını gönderecek kadar mı umursamazdı bu kadar mı bir can onun için önemsizdi benim ölmem onun için bu kadar mı acıtmazdı ben ölsem bu kadar mı acımayacaktı canı belkide beni sevmiyor olabilirdi nefrette ediyor olabilirdi fakat onun karşısına bie ceset olup öylece ortaya çıkacak olmam hiç mi canını yakmayacaktı.ege bir hışımla üstümdeki kızı aldığında gözlerinde ilk defa öfke görüyordum öfkesi bana değildi sanki daha çok yanımdaki kıza gibiydi öfkesi ege o kızı benim üstümden aldığında titreyen ellerimle ve korkudan göz yaşlarımın akmasıyla nereye kaçacağımı bilememiştim bu yüzden dışarı çıkmamış tuvalet kabinlerinden birine girmiştim sadece belkide içimi dökmek korkumu yatıştırmak istiyordum fakat asla geçmeyecek bir travmam daha olmuştu ege ile kızın kavgasını duymamak için ellerimle kulaklarımı sıkıca kapamıştım ondan onlardan korkuyordum erkeklerden herşeyden korkuyordum dışarı çıkmaya ege ile o kızın neler yaptığını merak etsemde bakamıyordum o anlardan o kadar korkmuştum ki asla unutamayacağım bir anı olmuştu artık bu anlar bu günleri unutmayı istemiştim fakat asla olmayacak bir şeyi istemek mantıksızmış gibi geliyordu asla unutamayacağım bir anıyı unutmayı istemek akıl almaz bir istek'ti fakat hem geçmişi hemde bu günü unutmayı istemek en çok istediğim şeylerden biriydi.ege ile o kızın sesleri yok olduğunda kabinden çıkmıştım o kız yoktu fakat ege oradaydı onun yanından geçip tuvaletten çıkacakken beni kendine çekmesiyle ona yapışmıştım bana çok anlamsız bir şekilde sarılıyordu acaba az önce olanlar yüzünden miydi yoksa bu çocuğun aklında daha başka birşeyden mi dolayı mı bana sarılıyordu bende ona sarılmaya başlamıştım kendimi ilk defa bu kadar belkide iyi hissediyordum ege'den hoşlanmıyordum fakat genede içimdeki hüzünü biriyle paylaşmak istiyordum az önce olanları unutmak istiyordum göz yaşlarım onun ensesine damlıyordu yıllardır ailemden sakladığım göz yaşlarım şimdi ise gün yüzüne çıkıyordu ona sarılırken ki içimdeki kederde ortaya çıkıyordu ne o konuşuyordu beni susturmak için nede ben içimde alevlenen hüzünü atabiliyordum.ne kadar onunla böyle durduk bilmiyordum fakat sonunda ikimizde birbirimizden ayrılıp dışarı çıktık ben direkten sınıfa gidip çantamı almıştım zaten sınav falanda bitmişti burada daha fazla kalmak istemezdim ve bu yüzdende babamı aramıştım babam on dakikak sonra geldiğinde ise yüzüme sahte bir mutluluk takınmıştım beni mutsuz görürse eğer bana vuracağını biliyordum bu yüzdende kendimi ondan en iyi koruma yolum ise gülümsemekti. arabaya bindikten sonra ne ona bakmak istemiştim nede hayatımı bir haftada nasıl yerle bir eden okuluma bakmıştım sadece camı açmış ve ormandaki o ağaçlara bakıyordum kulağımada kulaklıklarımı taktığımda en sevdiğim şarkılardan bir tanesini açmıştım derinlerde açtıktan sonra içimdeki karanlığa gömülmüş kız çocuğu sessizce göz yaşları döküyordu bunu hakketmedik diyordu sen bunu yaşamaya hakkın yoktu diyordu melodiler eşliğinde bana haklıydı daha güzel bir hayat için daha çok çalışmak gerekiyordu fakat para için değildi hayatta yaşamak için psikolojini korumak için çok iyi çalışmak gerekirdi insan para olmadan da ailesinin yanında yaşayabilirdi fakat akıl sağlığı iyi olmadığı sürece paranında bir değeri olmuyordu aynı sağlık gibi akıl sağlığıda önemliydi çünkü. küçükken travmalarla yaşamış ailesini kaybetmiş bir çocuğun hayatı asla mutlu sonla bitmezdi hep mutsuz olurdu çünkü o hayatın gerçekliğini erken öğrenenlerdendi.

eve geldiğimizde çantalarımı alıp hemen odama geçmiştim oadama geçtikten sonra ise masamın çekmecesinde duran günlüğümü alıp masama koymuştum elime bir tanede kalem aldıktan sonra diğer yaşadığım bütün mutsuz anılarım olduğu gibi gene bu mutsuz kederli günü günlüğümdeki boş sayfaya yazmaya başlamıştım kulaklığımda çalan şarkı daha hüzün dolu bir hal almaya başlamıştı yazdığım yazılar benim gözlerimin dolmasını sağlamıştı göz yaşlarımı saklamayacaktım artık sonuçta günlük yazmak zaten asla anlatamadığımız şeyleri anlatabildiğimiz şeyler değillermiydi.

sevgili günlük

bu gün gerçekten kendimi hiç bu kadar canı yanmış bir kuş gibi hissetmemiştim bu gün en acısını yaşamıştım beni bedenen öldüren birinin ruhende öldürebileceğini farketmiştim hem içimdeki o küçük kız çocuğu bedenindeki yaralarla hemde morluklarla acı çekip ağlıyordu onun ağlaması beni rahatsız etmiyordu çünkü ben alışmıştım bu günlere ve oda alışıcaktı alışmak zorundaydı o ağladıkça bende ağlıyordum o küçük kız asla büyümek istememişti bende istememiştim fakat erken büyümüştü o küçük çocuk ve bende öyle ikimizde erken büyümüştük malesef ki ikimizde aynı acıyı çekmiştik ama o küçüktü ve bende büyüktüm o benim küçüklüğümdü ve bende onun büyümüş haliydim bütün geçmişi o yönetirken bütün geleceği ise ben yönetiyordum ne o geçmişimi yönetecek kadar büyüktü nede ben geleceğimi yönetecek kadar küçüktüm ikimizde haksızlıklarla büyümüşük tabi o büyümemişti hala yedi yaşında bir çocuktu ve bu yaşadıklarını hakketmiyordu ilk tokadını yediği zamanları unutmuyordu ilk gerizekalı bu çocuk dendiği zamanları unutmuyordu ilk zorla banyoya kilitlendiği zamanları unutmuyordu ilk seni yetimhaneye vericeğiz dendiği zamanları unutmuyordu çünkü unutamayacak kadar çok şey yaşamıştı bunlar sadece küçük bir bölümüydü onun kötü anılarından sadece çeyreği kadarıydı daha yaşadığı çok şey vardı onun daha çok unutamadığı travmaları vardı onun onu bu kadar nefret dolu yapanda buydu zaten onu bu kadar duygusal yapan onu bu kadar sinir krizi geçirten şeylerden biride buydu onu sevdikleri zehirliyordu fakat sevdikleri onu sevmiyorlardı çünkü eğer sevselerdi biliyordu ki onu zehirlemezlerdi onu yavaş yavaş öldürmezlerdi onlar ne kadar bunun tersini ima etsede.

yazarken ellerime baktığımda titrediklerini farketmiştim evet titriyorlardı içimdeki küçük kız haykırıyordu artık aileni sana zarar vermesine rağmen sevme diye bağırıyordu bana onlara saygı duyma diyordu onlar sana saygı duydumu ki sen onlara saygı gösteriyorsun diye bağırıyordu bana haklıydı elbette fakat bunun mümkün olamayacağınıda biliyordum onlar bana saygı duymadılar sevmediler diye bende onlara saygı duymayıp sevmeyeyim diye birşey söyleyemezdim sonuçta.aklımdakileri şimdilik boşverip evden çıkacağım sırada babamın motoru olduğu aklıma geldiği için babamın motorunun anahtarlarını alıp öyle evden çıkmaya karar vermiştim evden çıktığımda elimdeki anahtar ile garajın kapısını açtıktan sonra oraya doğru yürümeye başlamıştım morun yanına geldiğimde ise önce motoru süzmüş daha sonra ise motorun üstüne binmiştim artık üzgün olmaktan korkularımı bile umursamaz olmuştum.motorun üstüne bindiğimde anahtarı motora taktıktan sonra anahtarı çevirmiştim ve böylece motoru çalıştırmayı başarmıştım motor acayip lüks duruyordu tabikide siyah renkliydi ve renk değiştirebiliyordu motor,mor renkten,pembe oluyordu çok havalıydı kabul etmem gerekirse.daha sonra motorun kednine özgü led'li kaskınıda taktıktan sonra motoru çalıştırıp garadan çıkardım şuanda korkmak o kadar umrumda değildi ki anlatamam motoru yola soktuktan sonra motoru kökledim motor baya bir hızlı gidiyordu aslında şuana kadar gayet normaldi ama asıl en büyük sorunlardan biride benim motor ehliyetim yoktu yani hiçbir şekilde normalde motor kullanmayı bilmiyordum fakat şuanda motoru baya bir iyi kullanıyordum peki bunu nasıl yapıyordum ki ben içimdeki korkuyu umursamamıştım belkide fakat şuanda umursuyordum ve ehliyetim olmamasına rağmen nasıl motor sürdüğümü bilmiyordum motoru köklediğim için hızımı alamamıştım ve bir anda bir tane ağaç önüme çıkınca bende motoru sağa doğru kırmıştım daha sonrası ise benim kırdığım tarafta bir tane karadelik gibi büyük bir çukurun içine düşmüştüm motor ile beraber.

gözlerimi açtığımda çukurun içindeydim üstüm başım toz toprak olmuştu ayağımı kıpırdatamıyordum çünkü motor ayağımın üstüne düşmüştü ellerimle başıma dokunduğumda ellerimin kanalar içinde kaldığını farketmiştim korkuyla çığlık atmıştım fakat tek başıma olduğumu farketmemiştim bu koca yolda arabalar sık geçmezdi ve işin tersi ise bu gün 2.eylül pazardı dün cumartesi olduğu için işe gidenlere o gün tatil değildi ve bu günde pazar olduğu için bu gün bütün herkes tatildeydi bi bizim okul tatil yapmıyordu bu gün ve bu yüzdende bana yardım edecek kimsem yoktu belkide üstüme toprak atılırdı belkide cesedim burada çürüyüp giderdi bilemezdim fakat burada bana kimseler yardım edemezdi bunu biliyordum her defasındada başıma nasıl böyle olaylar getirmeyi başarıyordum bilmiyordum sanırım ben gerçekten dünyanın en şansız insanlarından biriyim yada nazar falan mı vardı üstümde onuda bilmiyordum malesef ki fakat hem hareket edmiyordum hemde çukur o kadar derindi ki ayağım sıkışmasaydı eğer gene çıkamazdım çünkü çok derin bir çukura düşmüştüm ve çıkacak hiçbir kayalar yada taşlar ne bileyim yoktu.

hey kedicik yardıma mı ihtiyacın var yoksa.

ne? bekle aras.

evet matmazel birşey mi istemiştiniz benden.

sen ne neyse boşverde beni buradn çıkarırmısın acaba.

seni buradan çıkarmamı istiyorsan önce bana seni burdan çıkarmam için yalvarman gerek kedicik.

hay senin kediciğine başlarım ama ya sana yalavaracak kadar aptal bir insan arıyorsan kendine git başka bir insanla oyna sen bu oyunlarını.

ben belki seninle oynamak istiyorum kedicik bak bence bana yalvar seni buradan çıkarmam için yoksa aldığın yaralar derin görünüyor kan kaybından ölebilirsin benden söylemesi bence evet de yoksa seni burada kefene verirken helvanı kanlı yapacağım ona göre kedicik.

allah kahretsin lanet olsun ki tamam sana yalvarıyorum lütfen beni buradan çıkar yüzsüz öküz.

bak yüzsüz deyince ayıp oluyor ama kedicik.

neyse kes beni buradan çıkar o bana yeter.

hayhay efendim.

bu gerizekalı aras beni çukurdan çıkarınca aynı zamandada motoruda çukurdan çıkarmıştı daha sonra ise motorun hala çalıştığını ve kullanılabilir olduğunuda farkettikten sonra ise kendisi motora oturmuştu hadi gelsene demişti bir an düşünmüştüm ama daha sonra onun arkasına onun arkasına oturacağım sırada ayağımın kırıldığını farketmemiştim oda bunu farketmiş olacak ki yanıma gelip beni kucağına almıştı utancımdan bir anlık ölmeyi dilemiştim fakat bu sadece geçici olan bir düşünce olduğu için hemen kafamdan bu düşünceyi atmıştım aras beni motora oturtturduktan sonra kaşlarını çatmıştı neden çattığını anlamamıştım sadece bana çattık kaşlarıyla ufak bir bakış atmıştı aa-doğru ya o bir vampirdi ve benim aklımı okuyabiliyordu ve ben bunu unutmuştum ve kesin bana da bu yüzden bakmıştı o ben nasıl bir maldım ya aklım bile kendime özgü değildi lanet olsun ki. aras gaza bastığında otomatikman ona sarılmıştım ona sarıldığım için motorun yan aynalarından gördüğüm kadarıyla ilk defa yan aynadan bana bakıp tebessüm ettiğini görüyordum onun tebessüm etmesi istemsiz bir şekilde benimde tebessüm etmemi sağlıyordu ama tabikide onun benim ona gülümsememi görmemesi için hemen yüzümü astım tekrar gazı kökleyince tövbe estafurullah diyerek ona yapışmamı sağlamıştı bu sefer tebessüm etmiyor adam resmen kahkahalar atıyordu benim ona yapışmam ona bu kadar mı komik gelmişti oysaki ben gülmüyordum ve komikte değildi bu olan şey bence benim bu durumda olmam şuanda ayağımın acıması onu bu kadar komik bulduğu şey bu değildir umarım diye düşünmüştüm fakat belkide düşündüğüm şeydir diye düşünmemiş değildim benim zihnimi okuduğu sırada gene kaşlarını çatmış nedenini bilmediğim bir şekilde yüzü öfkeli bir hal almıştı başını hafifçe bana döndürmüştü yüzümü inceledikten sonra yüzünü tekrar normale döndürüp önüne dönmüştü bu çocuğu harbi çözemiyordum ya hareketleri falan çok garipti biri aşık olunca ne yapardı bilmiyordum fakat bu çocukta bir gariplik vardı birkaç hafta önce bana öfke,ve nefret ile bakan adam şuanda bana sadece alayla ve küçümseyici bakıyordu neden böyle bakıyordu bu yüzsüz öküz bilmiyordum fakat bu işte bir gariplik olduğunu farketmiştim. daha sonra hastaneye gelmiştik buradan korkuyordum çünkü herşeyi burada öğrenmiştim denizin aslında benden kurtulmak istediği için beni zehirlemesi daha sonra ise sanki bir çöpmüşüm gibi beni çöplüğe atması ve aslında onun beni arkadaşı gibi gösterip kullanmasını herşeyi burada öğrenmiştim ve belkide bunu öğrenmek istemememe rağmen öğrenmiş olmak kötüydü hemde baya bir kötüydü sanki kalbime bir tane kazık saplanmış gibi hissetmiştim tekrardan bu durum ne kadar normal gibi gözüksede elbette hala ne kadar ondan bıçaklarda yemiş olsam darbelerde almış olsam genede denizi seviyordum beni ne kadar öldürmeye de çalışsada onu seviyordum hala kalbim ona inanıyordu onun bunu bilerek yapmadığına inanıyordu kalbim.

hastanden içeriye girdiğimizde beni direk acile yatırmıştı daha sonra ise çıkıp gitmişti yanıma doktor geldiğinde ise önce beni kontrol etmiş daha sonra ise ayağıma alçı takmıştı kafamada yara bandı taktıktan sonra oda birkaç birşey söyleyip gitmişti sadece yanımda ise hemşireler vardı bana serum takıyorlardı serumdan nefret ettiğim ve aynı zamandada serum takılırken bakamadığım için gözlerimi kapatmış sağıma dönmüştüm kaç defa içimden kahretsin diye geçirsemde en sonunda serum takılmıştı hemşirede çıktıktan sonra seruma yüksek ihtimal uyumam için bir ilaç koymuşlardı çünkü serum takıldıktan sonra aşırı derecede uyku basmıştı seruma daha fazla dayanamamıştım ve kendimi uykunun kollarına salmıştım.

(arastan)

acilden çıktığımda içim çok kötü olmuştu çünkü kan kokusu ve kan görmek beni deliye döndürüyordu aslında genel olarak birşeyi açıklığa kavuşturmam gerekirse bunu güneşe yapmak istemezdim fakat onun çukura düşmesini birazcık ben sebep olmuş olabilirdim fakat bunu tamamen ormana gitmemesi için yapmıştım ve işede yaramıştı en azından ormandan uzak duracaktı en azından birinin hayatını kurtarmış olacaktım ve onu mavi ay'dan da korumuş olacaktım ona benden başka kimsenin zarar vermesine izin vermeyecektim ve onu korumak için onun canını yakmam gerekse bile bunu riske alacaktım.tekrar güneşin yanına gittiğimde ise onun çoktan uyuduğunu görmüştüm hafif tebessüm edip yandaki tekli koltukta duran battaniyeyi alıp onun üstüne örtmüştüm bir insan hiç uyurken bu kadar tatlı olmayı nasıl başarıyordu anlamıyordum bir insan uyurken bile mi bu kadar masum olmayı nasıl başarabiliyordu onun yüzünü incelemek o kadar keyifli gelmişti ki asla o yüzü izlemeyi bırakmak istememiştim fakat gitmem gerekiyordu ve ne kadar istemesemde oradan çıkıp gitmiştim oradan ayrılmadana önce ona ilk defa ayçiçeğim demiştim belkide o bana ne kadar öküz desede umursamamıştım kızmamıştım çünkü onun yüzüne bakınca ona kızamıyordum bütün öfkemi yok eden bir enerisi vardı o belkide dünya güzeli falan değildi elbette fakat benim için güzel olmasıda gerekmiyordu o güzellikten çok tatlılığa sahipti kıyılanmayan bir tatlılığı vardı ona hem kıyılmıyordu hemde dokunulmuyordu ve zatende ben olduğum sürece ona benden başkasınında dokunmasına izin vermeyecektim ona istemsiz verdiğim bu sevgi bu değer çok garip bir duyguydu ve sanırım bu duygunun adını tarif edemiyordum tarif edilemez bir duyguydu. sadece gözlerimi hastaneye dikmiş öylece düşüncelere dalıp gitmiştim elbette ki ona zarar veren şeylerden biride bendim bunu çok net bir şekilde söyleyebilirdim fakat benim dışımdada ona zarar veren çok fazla insan olacağınıda biliyordum bu hayatta çok fazla kalbinin kırılacağınıda biliyordum ve bu yüzdende asla onu sevmek istemiyordum ya bende onun kalbini kırarsam diye düşünüyordum ya kırarsam başkaları gibi onu ben ya onun canını yakacak birşey yaparsam ya onu bir gün kendi ellerimle mezara gömersem o zaman ne yapacaktım ki ben o zaman kimi sinir edecektim o zaman kimin duygularıyla oynayacaktım o zaman kimin aklını karıştıracaktım o zaman kimin zihniyle oynayacaktım ben kiminle eğlenecektim ki ondan başka kime gülümseyebilecektim ben kime masum bakacaktım ben ondan başka.hastanenin dışına tekrardan garip bir duygu-düşünceyle baktıktan sonra oradan uzaklaşmıştım ve hemen ormana gitmiştim.ormana vardığımda ise ay tam olarak mavi rengini almıştı gözlerim aya takıldığında gözlerimin maviye döndüğünü hissetmeye başlamıştım oluyordu kendi benliğimi kaybediyordum etrafıma baktığımda herkesin benimle aynı şeykilde benliklerini kaybettiklerini görüyordum oluyordu kendimi kaybediyordum korktuğum şey başıma geliyordu.

if even a shooting star can say goodbye to a non shooting star,why can't l say goodbye to him?

even he had turned his hope into a star, but what was left in my hands? even the star that was left to him was bigger than the pearl that was left to me.

Loading...
0%