@defne_yazar
|
hastanede serumun bitmesini beklemek bu dünyadaki en kötü şeylerden biri olabilirdi belkide evet genellikle serum beni baya bir uyutmuştu kendimi toparlamıştım fakat genede hem burada durmak istemiyordum hemde babamın benim ağzıma sıçacağını bildiğim için korkuyordum fakat onuda merak etmiyor değildim ve bu yüzdende en sevdiğim şeyi yapacaktım hastaneden kaçmak çocukluğumdan beri yapmayı en sevdiğim şeydi kaçmak tabi ben hep kaçardım babam veya annem ise beni kovalarlardı aslında hep eğlenceli olan taraflardan biride buydu benim tercihim fare olmaktı ve beni kovalayacak bir kedi bulmaktı hep istediğim şeydi belkide buydu fakat asla olmayacak birşey olduğunuda söyleyemezdim.kolumdaki serumu çıradıktan sonra yanı başımda duran değnekleride aldıktan sonra üstüme deri ceketimi geçirip ağzımada bir tane maske takıp saçlarımada bir tane örtü ile kapatmıştım daha sonra kimseye görünmeden gizli,gizli hastaneden çıktıktan sonra motor görüş alanıma girmişti hemen kafamdaki örtüyü çıkarıp yere atıp motora binmiştim ormana gidecektim ve belkide tek hayat bulduğum yerdi orası benim için ve aynı zamanda da beni sevdiğini düşündüğüm kişilerin olduğu yerdi orası ne onları yarı yolda bırakacaktım nede onların beni yarı yolda bırakacağına inanacaktım.motor ile ne kadar riskli olduğunu bilsemde ve ne kadar motor süremesemde bunu yapacaktım motoru gazlayıp hızlandım ve daha sonra elimi cebime atıp tek elimle telefonumu açtım diğer elimlede motoru tutuyordum telefonumun ekranını açıp whatsapp'a girdim daha sonra aras'a mesaj atıp oraya geleceğimi yazdım normalde hep cevap yazan adam şuanda yazmıyordu hep hızlıydı fakat benim mesajlarıma yani ilk mesajıma cevap yazmaması garip gelmişti daha sonra whatsapp'tan çıkıp arama yerine girdim ege'yi arama yerine bastıktan sonra telefonu bir endişeyle kulağıma dayadım oda telefonu açmadığında endişeden kafayı yemek üzereydim onlar vampir olabilirlerdi fakat omzunda ağlamama izin veren adam şunada telefonumu açmamasına şaşırmıştım ve bir o kadarda endişeye düşmüştüm lanet olsun motoru daha hızlı bir şekilde gazladıktan sonra gözüm hiçbirşeyi görmez olmuştu ne yoldan geçen arabaları nede yoldaki polisleri umursamıştım sadece yola bakmadan telefona bakıyordum aramalarını bekliyordum oraya gittiğimi onlara söylemek istiyordum okula geleceğimi bilmelerini istiyordum ne kadar gelmemi istemeselerde bunu bilmeliydiler yolun önüne atlayan bir tane köpek yüzünden ani fren yapmış ve motordan fırlamıştım ayağım kırık olduğu için kalkamıyordum fakat zorda olsa zoru başarmakta zorunda olduğumu biliyordum motorun düştüğü yere sürünerek geldiğimde önce motorun yanında azıcık birşey camı çatlamış olan telefonumu aldıktan sonra motora tutunarak ayağa kalktığımda motoruda zor da olsa bir şekilde kaldırmayı başardığımda yerdeki değnekleride alıp kaskıda takıp tekrardan motora oturmuştum motoru çalıştırdığımda gaza basıp hızlıca orman yoluna sürmüştüm ormana girdiğimde ise motoru okulun yakınlarına park edip değneklerimide alıp ormana doğru yürümeye başlamıştım orman nedense bu gün çok karanlık ve sessizdi sanki ölüm sessizliği vardı koskoca kapkaranlık ormanda korkuyordum fakat okuldakilerin iyi olup olmadıklarını merak ediyordum hep bir açıklama bile yapmadan giden aras'tan bu sefer açıklama bekliyordum neden beni ormana sokmak istemediğini öğrenmek istiyordum ve cevabımı almadanda gitmeyecektim neden hep bir açıklık getirmiyordu ki bir açıklama yapsa ölürmüydü sanki neden hep beni riske atmıyordu riske atsa ne olacaktı ki zaten hep ben onun yanındayken tehlikede olmuyormuydum ki zaten hep onun yanındayken riske girmiyormuydum ben zaten bu büyük sorumluluğu bu büyük tehlikeyi zaten göze almamışmıydım ben neden hep onun peşinden koşuyordum ki ben benim ona karşı olan neden bu kadar çok duygum vardı bilmiyordum sanki daha önceden hissedemediğim bir çok şeyi onun yanında hissediyordum onun gülüşü sanki bana yaşadığımı hatırlatıyordu ben güldüğümde oda benimle gülüyordu ben üzüldüğümde oda anlamlandıramadığım bir duyguya bürünüyordu o ışıldadığı zaman bende parlıyordum fakat bunun sadece gerçek olduğuna inanamıyordum ya ona gerçektende aşık oluyorsam ya ona karşı gerçektende bir şeyler hissediyorsam o zaman ne yapacaktım ben ona aşık olmak nedense bu dünyada isteyeceğim ve benim başıma gelecek en son şey olacaktı daha doğrusu öyle olmasını dilemiştim. bir gülüşle herşey değişebiliyorsa neden bir göz yaşıyla dünya değişmiyordu. ışık parlarken ölemezmiydi yıldız güzelliğiyle avutulurken ağlayamazmıydı bir çocuğun şekerini elinden alırken insan hiç mi acıyamazdı o çocuğun göz yaşlarına bir kalbi kırarken hiç mi kalbin öldürüldüğünü düşünemezdi insan hiç mi can yanmazdı birini kırarken bu kadar mı kolaydı alışmak bu kadar mı kolaydı aldatılmak bu kadar mı kördü insan bu kadar mı umursamazdı bir kalp neredeydi acımak nerdeydi sevgi neden bu kadar kör olunmuşluk vardı neden bu dünyanın gözü bu kadar kör olmuştu neden. dışarda okulun önünde beklemekten ve etrafa boşboş bakmaktan sıkıldığım için okulun içerisine girmiştim fakat okul bomboştu koridorlarda kimseler yoktu bu durum beni ne kadar tedirgin etsede pek umursamamıştım bomboş koridorlarda ilerlemeye devam etmiştim sınıf kapılarını açıyordum fakat o kapıların ardında kimseler olmuyordu kendimi sanki bir gerilim filmindeymiş gibi hissetmeye başlamıştım boş sınıflar boş ve karanlık koridorlar ışık yoktu hiçbir yerde her yer zifiri karanlığa gömülmüştü sanki,sanki burası terk edilmiş gibiydi kimselerin olmamamsı garipti okulu baya bir dolaşmıştım fakat kimseleri bulamayınca okuldan tam çıkacağım sırada kapkaranlık koridorlardan bir çıtırtı sesi gelmişti cebimdeki telefonumun fenerini yaktıktan sonra o karanlık koridora doğru yavaş adımlar atmaya başlamıştım karanlık koridora yaklaştıkça çatırtı sesleri artıyordu titreyen ellerimle feneri çatırtı seslerinin geldiği tarafa doğru tutmuştum ve tam o anda karşıma gözleri koyu mavi gözlü siyah bir figür çıkınca korkup elimdeki telefonu yere düşürmüştüm daha sonra hızlıca telefonu elime alıp arkama bile bakmadan koşmaya başlamıştım fakat tam çıkışa ulaşmışken önüme bir anda fırlayan o korkunç sırıtışı olan ve gözleri koyu mavi olan o az önce gördüğüm kişiyi daha yakından gördüğümde bu kişinin tuvalette beni kelebek ile öldürmeye çalışan kız olduğunu anlamam birazcık zaman almıştı fakat şuanda onu suratına bakıyor olmak bile ona birşeylerin olduğunu daha net bir şekilde anlamamı sağlıyordu peki asıl sorun ise ona ne olduğuydu anlamdıramıyordum fakat şuanda karşımda duran kızın aklından pekte iyi şeyler geçmediğine yemin edebilirdim fakat kanıt sunamazdım malesef ki. o kızdan tabikide korkuyordum hatta belkide kimseden korkmadığım kadar ondan korkuyordum beni canlı,canlı kelebekle tuvalette boğazımı kesmek ile tehdit etmiş hatta ege yetişmeseydi de neredeyse başarıyor olacaktı fakat yapamamıştı beni öldürememişti. kızın yüzüne boş boş bakarken kendime geldiğim sırada hemen koridorda koşmaya başlamıştım saklanmak,kaçmak için koşuyordum nereye gittiğimi bile bilmeden sadece bomboş karanlık koridorda elimdeki telefonun feneriyle koşuyordum yakalanacağımı belkide biliyordum fakat belki bir şansım olur diye düşünüyordum bu sefer kadere teslim olmayacaktım bus sefer kaderimin elindeki kalemi ben alacaktım bu sefer bu kaderi ben yazacaktım sonuna kadar koşmam gerekse de koşacaktım sonunda ölüm olduğunu bilsem bile ölüme boyun eğmeyecektim ne kadar önümde bir kaktüs gibi hazırda beklesede ölüm kan akıtarak ondanda ufak tefek yaralarla kurtulmanın bir yolunu bulacak ve kendi sonumu değiştirecektim bu sefer itaatlik olmayacaktı hayata itaat edip hayatın kölesi olmayacaktım bu sefer hayat benim karşımda bana itaat edip kölem olacaktı ve bende onun kraliçesi olarak tahta çıkacaktım bu sefer parlama sırası bendeydi çünkü kendi kaderimi değiştirmek için tek şansımdı ve bunuda zehirlemeyecektim bana karşı zehirli okları atıp beni zehirleyenleride bu sefer ben o okları onlara atıp ben onları zehirleyecektim onları karşımda birer ceset parçası olana kadar zehirimi salacaktım onların bedenlerine sonuçta onlarda bana zehirli oklarını atmışlardı ve bu dünyada hiçbirşeyin adaletsiz kalmayacağını onları karşımda bir ceset olarak gösterecektim cesetleri çürüyüp kokana kadar bir kemik torbası olana kadar karşımda diz çöktürecektim onlara sonuçta onlarda bana aynılarını yapmışlardı değil mi? sanki kaçacak yerim yokmuş gibi hissediyorum ve bu bütün koridor boyunca koridorun çıkmazına kadar koşmuştum ve evet sonuç olarakta bir çıkmaza çıkmıştım burada ne merdiven vardı neden uzadıkça uzayan koridorun devamı vardı burası çıkmazdı asla çıkışı olmayan ve herşeyin bittiği o yerdi lanet olsun ki burası çıkmazdı ve kız tam arkamdaydı lanet olsun tekrar ve tekrar lanet olsun kaderimi kendim yazayım derken bir çıkmaza girmiştim ve kader tekrardan kalemi elimden almıştı bu seferde o çizmişti benim hayatımı ne yazık ki her seferindede bana ölüm yazıyordu kader fakat asla ölmüyordum işin garip yanı ise ne kadar da garipti kaderim bana her defasında ölüm yazıyordu fakat ben ona ihanet edip ölümden sıyrılmanın yollarını bir şekilde bulabiliyordum fakat kaderimin elinden o kalemi alıpta kendi hayatımı kendi kaderimi çizemiyordum çok garip bir şekilde.arkama döndüğümde kız tam karşımda duruyordu peki şimdi nereye kaçacaktım ki ben nereye saklanacaktım ki ben hem korkudan hemde tedirginlikten vücudumda inanılmaz bir titreme oluşmuştu kıza karşı cesur durmaya çalışsamda dik başlı durmaya çalışsamda sanki bütün çabalarım gene ve gene her seferinde olduğu gibi bu seferde ziyan oluyordu her zaman ne kadar çabalarsam ne kadar dışardan yıkılmazmışım gibi dursamda ep içten içe içimdeki o duvarlar er seferinde yıkılıyordu her seferinde bir çıkmaza girip başımı derde sokuyordum her seferinde böyle oluyordu zaten er seferinde umutsuzluğa kapılıp yıkıldığım zaman kimseler yanımda olmuyordu ve bu seferde olmamıştı ne yazıktır ki bu sefer kurtaranım olmayacaktı bu sefer normaldede olduğu gibi peri masallarındaki gibi bir prens gelip beni kutarmayacaktı bu seferde hayattaki savaşımdada hep tek kalacaktım bu ölüm kalım meselesi bile olsa hep bu şekilde olacağını bilmek ne kadar canımı yaksada bazen bu hayattaki gerçekleri bilmek gerekirdi hayat acı doluydu masallara benzemezdi hayat hep bir kargaşa olurdu hiçbir zaman sevgi olmazdı. ne o kaçacak yerin kalmadı mı ne yazık ağlayacak mısın yoksa sürtük. kaçacak yerim olamayabilir bu doğru fakat bilmediğin birşey var ki bu ölmek bile olsa ben sürtük olsaydım eğer ne bileyim erkeklerle falan yatardım fakat ahlaklıyım ki böyle birşey yapmayacak kadar beynim var fakat sen bir insana sürtük diyecek kadar boyun uzayabiliyor maşallah ama bu durum kendine döndüğünde aslında burada asıl sürtük olanın ben değil kendin olduğunu kabullenmiyorsun gece gündüz erkeklerle yatacak kadar ahlaksız ahmaksın her gece farklı bir erkekle yatan ben miyim yoksa sen mi. erkeklerle yatıyor olmam benim ahlaksız olduğum anlamına gelmiyor hem ayrıca ahmak diyorsun ama benim geleceğimi de tahmin edeyemecek kadar mal olanda sensin. çok pardon ya unutmuşum sen az önce bana mı mal dedin bende onu kendine dedin sandım sonuçta sen öylesin ya hani. bana sokmaya çalıştığın o laf varya bir gün sana öyle bir girerki sen bile anlamazsın sana nasıl girdiğini. bana değil daha çok sana girer bence çünkü sonuçta boş yere çok boş olan bir insana sataşman bana pekte ahlakça gelmiyor. ahlakı senden mi öğreneceğim ben he söyle ama biliyormusun şuanda o kadar güçlendim ki senin en ufak bir hareketinde bile seni öldürebilirim. bunu gözümü korkutmak için söylediğini biliyordum fakat genede korkmuştum evet söyledikleri ağırdı boş yere bana bulaşıyordu ve buda onu ne kadarda haksız bir şeytan yaptığınıda biliyordu fakat genede bir meleğe bulaşmak onun için bir meleği suçlamak elbette çok kolaydı onun için elbette bir insanı suçlamak canını acıtmak çok kolaydı fakat bu durum bir meleğin başına geldiğindeyse o karşısında bir şeytan dahi olsa acıyordu fakat şeytanın da malesef ki tek suçu acıma duygusunun olmamasıydı ama onun dışında onunda bir melek olduğunu söyleyebilirdim elbette oda bir melekti fakat onunda yaptığı en ufak bir hata en ufak bir suç cennetten atılmasını sağlamıştı aslında oda masumdu fakat onun masumluğu onun başına gelen haksızlık onu karanlığa dönüştürmüştü onun iyiliği ateşe atılmıştı gözlerinden akan her bir yaş kıvılcıma dönüşmüştü ve evet oda haksızlıklar yüzünden şeytan olmuştu bu yüzden o karanlık tarafı seçmişti. ne o neden sustun yoksa ölmekten mi korktun. derin bir sessizlik olmuştu ben konuşmamıştım konuşmayı bir ödül olarak bulamamıştım kendimde ben neden hep konuşuyordum ki o haklıydı ben eziktim fakat ölmekten korktuğum pek söylenemezdi aslında önüme acısız bir ölüm gelse direkt atlardım önüne fakat ölümümün bu kızın elinden olsun istemiyordum fakat şuanda şu durumda olduğum için ne kaçacak yerim vardı nede saklanacak bir yerim vardı hiçbirşeyim yoktu benim tam herşey bitti derken bir anda o kızın arkasında karanlık bir gölge beliri vermişti ve ne acayip ki bu gölgenin sadece kopkoyu mavi gözlerini görebiliyordum daha sonra bu gölge elini kaldırdı ve kızın kafasına bir tane yapıştırınca öylece donmuştum onları olanları izliyordum sadece daha sonrav o siyah gölge dudaklarını aralamıştı ve bana kaç demişti o anlık ne yapacağımı bilememiştim ve dediğini yapıp çıkışa kadar korkuyla koşmuştum çıkışa geldiğimde ise kapıyı açıp dışarı çıkmıştım korkuyla elimi kalbime götürmüştüm haklıydım ölüme ne kadar yakın olursan ol ölüm asla sana yüz vermeyecekti. derin nefesler alıp verdikten sonra alıp verdiğim nefeslerimi bir şekilde düzene soktuğumda karşımda duran şeyle gözlerimdeki yaşlar yenilerini getirirken vücudum ise kaskatı kesilmişti çünkü karşımda koyu mavi gözleriyle korkunç gülümsemeyle tam karşımda dikilen arası görmeyi pekte beklemiyordum hem onu ararken başıma bir sürü olay açmıştım hemde bu dangalak suratlı karşımda durmuş bana pis,pis sırıtıyordu göz yaşları içinde bende ona gülümsemiştim bir anda gülümsemesini silince yanıma gelmişti bir anda hiç beklemediğim bir şekilde bana sarılmıştı saçları okşuyordu kimsenin bana asla ama asla yapmadığı şeyi belkide o yapıyordu bana sanki babamış gibi sarılıyordu belkide bana bir daha asla bu kadar mermahemtli olmayacaktı belkide bana bir daha asla kızıymışım gibi davranmayacaktı bunu biliyordum ve bu yüzdende sanki bu an bir daha hiç gelmeyecek gibi ona sarılıyordum çünkü biliyordum ki ne ben onu seviyordum nede onun beni sevdiğini düşünüyordum ve bu yüzdende birazcıkta olsa hazır onun iyi yanına denk gelmişken bu iyi yanını kullanmak istiyordum bir kez olsun onun şefkatini görmek istiyordum ve belkide bu anı bu son güzel anı hafızama kazımak istiyordum çünkü bu bir kabusb olamayacak kadar güzeldi ve bunun bir kabus olmaması ise beni şaşırtmıştı elbette fakat zaten bu bir masaldan ibaretmiş gibi geliyordu aynı zamanda da sanki bir peri masalındaymışım gibiydi ilk defa belkide güzel bir sondu belkide yaşadığım hiçbir sona benzemiyordu bu bütün sonlardan daha özel ve daha mükemmel bir sondu. o birkaç adım gerilediğinde bana buradan defol'mam gerektiğini söylemişti fakat o kadar ters bir şekilde kurmuştu ki bu cümleyi onun karşısında ben bile korkmuştum korkudan onun dediklerini yapıp hızlıca okulun yakınına bıraktığım motora doğru ilerlemiştim arkamdan bir çıtırtı sesi duyunca arkamı dönmüştüm lanet olsun bu oydu batuhandı peki neden herkesin gözleri maviydi oda dahil olmak üzere fakat onu ve arası diğerleri gibi değillerdi o kız daha çok transa girmiş gibiydi fakat aras ve batuhan kendi hallerinde gibi duruyordular yada ben öyle zannediyordum bilemiyordum. batuhandan korkuyla gözlerimi çektim motorun üstüne oturup motorun anahtarını tam takacağım sırada anahtarı yere düşürmüştüm anahtarı tam yere uzanıp alacağım sırada bir elin benden önce anahtarı eline aldığını görünce doğrudan anahtarı alan kişiye baktım batuhandı yüzünde inanılmaz dayanılmaz küçümseyici bir gülümseme vardı.elimi kaldırıp anahtarı onun elinden almaya çalıştım fakat onun boyu nerdeyse bir doksana yakın bir civarda olduğu için anahtara uzanamıyordum öfkeli bir nefes verdim bu adam benimle oynamaktan zevk falan mı alıyordu ne kadar da gıcık edici bir durumdu bu böyle.elindeki anahtara tekrardan uzanmaya çalıştım fakat o kadar yükseye kaldırıyordu ki uzanamıyordum.parmak ucuna çıktığımda neredeyse uzanıyordum ki bir anda ayağımın bir taşa takılmasıyla batuhanın üstüne düşmüştüm tam dizlerimin üstüne kalktığım sırada bileğimi tutup tekrardan onun üstüne düşmemi sağlamıştı fakat daha sonra görüş alanımıza aras girince bir anlığına herşeyi unuttuğum için tekrardan hatırlamış ve hızlıca batuhanın üstünden kalkmıştım daha sonra batuhanın elinden kaptığım gibi titreyen ellerimle anahtarı motora takmıştım daha sonra arkama dönüp sert bakışlarını bana yollayan arasla bakışmıştık ona bana neden öyle bakıyorsun bakışı attıktan sonra yüzünü bir müddet düzeltip soğuk bir ses tonuyla boşver demişti bende fazla lafı uzatmak istememiştim zaten bu yüzdende hızlıca motora binmiştim tam motoru çalıştırıyordum ki arasın sen çekil süremezsin demesiyle çekilmiştim aslında böyle demesi baya bir gururumu kırmıştı fakat ona cevap vermek yerine motordan inip o bindikten sonra arkasına oturmuştum motoru çalıştırdığında ona tutunmak yerine motorun demir olan kısımlarına tutunduğumda yan aynalardan tek kaşını kaldırdığını görmüştüm neden şimdi öyle bakıyordu ki anlayamamıştım yoksa birkaç salise önce olanlar yüzündenmiydi bilememiştim ben düşüncelerimde dalıp gitmişken aras motoru kenara çekmesiyle bu düşünceleri kafamdan silmiştim motoru yolun tam ortasında durdurmuştu peki bunu neden yapmıştı.motordan indiğinde bende onunla birlikte inmiştim dudaklarını araladığında ne söyleyeceğini o kadar merak etmiştim ki onun ağzına sanki altınçıkacakmış gibi bakmaya başlamıştım fakat o hiçbirşey söylememişti benim düşündüğümün tam aksine dudaklarını aralamıştı fakat hemen tekrardan kapatmıştı yüzüme o kadar iğreniyormuş gibi bakmıştı ki bir an olsun kendimden utanmıştım ben kendimle olan içsel savaş yaşıyorken o ise hiç beklemediğim bir şekilde bana sert bir tokat atmıştı ve daha sonrada motora binip beni oracıkta bırakıp gitmişti onun arkasından bakakalmıştım öylece elimden hiçbirşey gelmemişti ne kıpırdamıştım yerimden nede herhangi birşey yapmaya kalkmıştım sanki bir kaktüsmüş gibi ortada kalakalmıştım.saat çok geç olmuştu hava kararmıştı ve ben hala arasın beni çöp atarmışçasına attığı yerde onun gelmesini bekliyordum fakat asla gelmeyeceğini de biliyordum birkaç dakika daha yolun kenarında onun gelmesini bekledikten sonra hava iyicene bozmaya başlamıştı ve ne yazıktır ki ben birkaç dakika onu bekledikten sonra yağmur yağmaya başlamıştı yavaş adımlarla yolun kenarında yürümeye başlamıştım ne kadar çok araba geçerse geçsin hiçbiride durmamıştı ne yazık ki hiçbiride yardım eli uzatmamıştı bana malesef ki bende bu yüzden yağmur eşliğinde sokakta yürümek zorunda kalmıştım ne yazık ki baya bir yürüdükten sonra bir tane arabanın eliyle beni çağırmasıyla arabanın oraya doğru gitmiştim arabadaki adam neden bu saate bu yağmurda yürüdüğümü sormuştu bende yapacak birşeyim olmadığı için ona bir arkadaşım beni burada bıraktı demiştim aslında belkide bunu demek pekte iyi bir fikir olmayabilirdi fakat elimde başka bir seçeneğimde yoktu mecburdum yağmurda eğer yürürsem hasta olacağımı bliyordum ve bende bu yüzden adamın arabasına binmeyi kabul etmiştim ne yazık ki adamın arabasına bindiğimde adamın dikiz aynasında pis bir sırıtış sunduğunu farketmiştim fakat bu sırıtışın normal olmadığına biliyordum be arabaya bindikten yaklaşık bir,iki dakika sonra adam arabayı sürmeye başlamıştı nereye gittiğimizi bilmiyordum adam adres falanda sormamıştı sadece kafasına göre beni bir yere götürüyordu aslında ona beni nereye götürdüğünü soracaktım ki adamın arabada su varmış isterseniz vereyim susamışsınızdır demesiyle bu fikrimden vazgeçmek zorunda kalmıştım adamın bana uzattığı suyu aldıktan sonra kapağını açıp içtikten sonra adama geri uzatmıştım suyu adamda suyu elimden alıp aldığı yere geri koymuştu adamın suratına dikiz aynasından baktığım kadarıyla adam gene pis,pis sırıtışını sunmuştu neden bu sırıttığını tam soracakken başımın aşırı derecede dönmeye başlamasıyla gözlerim kapanmıştı sanki derin bir uykuya kucak açmışım gibiydi kapkaranlık derin bir uykuydu. l was literally crying inside,but no one was conscience enough to ask why l was crying inside. every single tear that flowed from my eyes was so worthless that l thing l understood this the best in this world. perhaps the biggest mistake l made in my life was trusting. güvenmek ne kadar iyi gibi gözüksede aslında güvenmenin bir şeytan işi olduğunu söylemek daha mantıklı olurdu çünkü güvenmek aldanmaktı aldanmak,aldatılmaktı bu yüzden de ne güvenmenin iyi taraf olduğunu söylemek mantıklıydı nede iyiliğin içindede iyilik olduğunu söylemek mantıklıydı iyiliğin içinde iyilik olmazdı fakat kötülüğün içinde iyiliğin içinde olan kötülükten daha fazla beyazlık daha fazla saflık vardı çünkü kötülüğün içinde iyilik olurdu fakat iyiliğin içinde iyilik olmazdı. l think l understood this life, l had figured out this life,of course life was a sham consisting of stupid and absurd games,it was a game that never ended,life had no winners and no one who interruped it,life never made you win,if you lost it would end with death,unfortunately there could never be a happy lifestyle in this life because it would always end the same way with an unhappy ending. |
0% |