@defne_yazar
|
Sabah yüzüme gelen yastıkla ne uğradığımı şaşırmıştım yastık atan köpek aras'tı ona köpek diyordum çünkü hep ısırıcağım bak dediği için daha küfür bile bilmeyen erkeği en iyi köpek lakabı yakışırdı. gerizekalı yastık niye atıyorsun çünkü benim yatağımda yatıyorsun senin yüzünden yerde yattım pislik napabilirim kendine yatak bulsaydın lan nasıl bulabilirim gerizekalı azcık aklını kullan burada başka yatak mı var banane beni hiç ilgilendirmez ya sabır ya kalk yatağımdan akşam niye uyandırmadın ki şimdi cırlıyorsun çünkü sana acıdığım için kaldırmadım tamam anladınmı şimdi bu aras gerçekten kıt beyinliydi ya neymiş acımışmış bana hayatımda kimse acımamış o mu acıyacaktı bana hiç acımasın daha iyiydi. bana ne acıyan vardı ne acımı hafifleten biri vardı acınmak kötüydü ama insanların bana bakmaları daha da kötüydü.
yataktan kalkmıştım zaten üzerimdeki kıyafetler temizdi bu yüzden tuvalete girdim daha sonra odadan da çıkıp okulun yemekhanesine indim yemekhanede sıra beklemek bile sinir bozucuydu Sıra sonunda bana geldiğinde tepsime tost salatalık domates ve çay aldım çokta aç değildim dünden beri iştahım kapanmıştı sanki Her zaman yaşadığım şeyler sanki bir döngüye giriyordu ve bu döngüyü kırmanın bir yolu da yokmuş gibiydi. karanlığın en dibini yaşıyandık biz. aydınlığın peşinden koşmak karanlığın peşinden koşmak gibidir. bizim ruhlarımızdı siyaha bürünen bizim ruhlarımızdı tükenen. Tepsimdeki yiyecekleri bitirdikten sonra tepsiyi bulaşıkçı ablalara teslim ettikten sonra kendi odama çıkmak istedim çünkü ettiğim kahvaltı bile midemde kraplar oluşmasına neden olmuştu Odama çıkmıştım en azından yatıp dinlenmek iyi gelebilirdi odama geldiğimde kendimi yatağıma attım bu gün derslere girmeyecektim çok halsiz hissediyordum her zaman ki gibi odamda bulunan küçük bir tane de tekli koltuk vardı çantamdan en çok okumayı sevdiğim siyaha bürünmüş kalpler diye bir kitabım vardı çantamdan onu çıkardım daha sonra en sevdiğim şarkıyı açtım benim için okuduğum kitapla dinlediğim müzik çok yakışıyorlardı çünkü birbirlerini sanki tamamlıyorlarmış gibiydi Kitabı okurken hoşuma giden bir söz vardı şöyleydi söz: kaybolmuştuk biz ruhlarımız karanlıkla tanışmıştı çünkü biz karanlığın birer esiriydik kalplerimizi sadece aşk için atmadığını hatırlatandı biz karanlığın kuklalarıydık. Bu alıntıyı okumak bana huzur veriyordu daha önce aydınlağa inanan ben artık karanlığa inanıyordum hayatımın bir parçasıydı karanlık. hayata sadece acı çekmek için geliyorduk bizler. mutluluk karanlığa hükmediyordu aydınlık ise sadece yanıltmak için mutluluğu sahteliğe dönüştürmek için hükümderdi. her şeyimi sadece bu okulda kaybetmiştim benim için bu okul bütün aydınlığımı çalandı karanlık okuldu burası benim için.
müzik dinlemeye dalmışken odamın tıklatılmasıyla kulaklığımı çıkardım kimin geldiğini merak ediyordum işin tersi kimin geldiğini görmek için kapı deliği yoktu kapı deliğinin olmaması çok kötüydü kapıyı açtığımda dün bayılmadan önce gördüğüm adamı görmeyi beklemiyordum bu adamın burada ne işi vardı öğrenci olduğu belliydi ama kim kimin nesi olduğunu bilmiyordum ne işin var senin burada sakin ol güzellik ne atarlanıyorsun hemen çık dışarı sana çık dışarı dedim çıkmıyorum böyle bir kızı asla kaçıramam Çıkarmısın dışarı bak nazikçe uyarıyorum seni çık dışarı çıkmıyorum peki sen istedin bunu adam dışarı çıkmayınca bende onun karnına sert bir tekme indirmiştim hakedene dersini vermeden pişman etmeden asla rahatlayamazdım bir tekme daha ve bir tane daha adamı dövmek hoşuma gitmişti çünkü bana dokunacak bir insanı kendime kolay kolay dokundurmazdım ve o can çekişirken zevk alırdım sonuçta adalet isterdi böyle şeyler benim boynumu o bu hale getirmişti bende dersini vermezsem olmazdı değil mi?
adamı iyice dövüp patakladıktan sonra onu baya baya dışarı fırlatmıştım herkes odalarından çıkmış koridolardan beni izliyorlardı beni izlemeleri beni ne kadar rahatsız etsede birşey dememiştim herşey çok normalmiş gibi davranmayı seviyordum çünkü bazı şeyleri açağa çıkaramasam bile fiziksel açağa çıkarabiliyordum koridorda koşarak yanıma gelen deniz baya endişeli duruyordu güneş sen iyimisin o çocuk sana birşey yaptımı yok birşey yapmadı ben gayet iyiyim gördüğün gibi şükür sana birşey yapmamış evette birşey mi oldu deniz yani bir heyecanlısın sanki evet o çocuğun bazı okul kayıt dosyalarını bulduk çocuğun kişisel bilgilerine kadar psikolog sorunlarına kadar herşeyini öğrendik gel sana da göstereyim tamam denizle dosyaların bulunduğu bir tane odaya girdik bir sürü dosya vardı bütün öğrencilerin psikolojik sorunlarına kadar herşeyi dosyaların içine koymuşlardı aradığımız dosyayı bulunca içimde bir korku oluşmuştu buradaki hiçbir öğrenci normal değildi ben dışında adı üstünde onlar doğuyordu ben batıyordum. onların olduğu yer benim mezarımdı.
efe kaya yaş 17 boy: 1.88 göz rengi: ela saçı: siyah kan grubu: A rh pozitif psikolojik geçmişi: baskıcı aile en sevdiği renk: kırmızı en sevdiği şey: konserlerdeki insanların kanını içmek en sevdiği yemek: kan bu çocuk vampirmiydi nasıl kan içmeyi sevebilirdi çok anlamsızdı insan değildi kısaca o bir vampirdi beni bir vampir ısırmıştı en başından beri yani korkuyla ellerime baktım ben bir kaç dakika önce bir vampiri dövmüştüm deniz bu yüzden endişelenmişti o vampirin beni ısıracağını bildiği içindi herşey ben tam bir aptalım nasıl anlamadım uzayan dişlerinden gözlerinin kan kırmızısına dönmesinden ben resmen ayakta uyutulmuştum beni ayakta uyutmuşlardı arkama bile bakmadan o odadan çıktım koridodaki tuvalete girdim oradan da bir tane kabine girdiğimde içimdeki öfke ve üzüntü ve aynı zamandada korku duygularını beraber yaşıyordum sanki bu çok anlamsızdı benim için neden hiç insan olan biri yoktu burada anladığım kadarıyla buradaki herkes vampirdi tek insan bendim her zaman dışlanmıştım şimdide insan olduğum için dışlanıyorum herkes sanki üstüme geliyordu herkes bana gülüyordu herkes benim dedikodumu yapmıştı her zaman ama asla duygularıma izin verilmemişti davayı kaybetmişti benim duygularım onun yerine mutsuzluk kazanmıştı her zaman mutsuzluk mutluluk gibiydi ama tek farkı asla gülememekti benim sorunumda buydu benimde baskıcı bir ailem vardı kitap yazmama okumama izin vermeyen bir aile sadece test çöz bir saat telefona test çözmek hayattan her zaman kopartmıştı beni müzik dinleme kulaklıklarını takma ders çalış hep aynı şeylerdi bir can bir ömüre değerdi ama canın ruhunu öldürmekse yarı ölümüne neden olurdu. tuvalette oturmuş ağlayarak düşüncelerimin ne kadar doğru olduğunu düşünüyordum doğruydu benim hayatım karanlıktı karanlığın gri rengi almış hali gibiydi, benim yaşamam zaten bir hataydı annemde kaç defa söylemişti seni isteyerek doğurmak istemedim diye benim doğmam herkesi rahatsız etmişti sahtelik doluydu içim ne kadar haksızlıklarla dolmuştu kalbim hayatta bir sevgiye bir aşka inanmak yerine hep yanımda beni koruyacak birini istemiştim ben her zaman ama olmamıştı bazen hayat herkesin yüzüne gülmezdi, benimde aynıydı hayat asla yüzüme gülmemişti benimde yaşamım bile gereksizdi yaşamak ne için vardı ki aşık olmak kıskançlık aldatma sahtekarlık başka ne için vardı bu dünyada yaşamak zalimlikti insana yaşamak sadece yaşayana güzeldir. tuvalette ne kadar durduğumu bilmiyordum ama umrumda dahi değildi erkeklerden korkmam onların bana dokunacak olmasıydı onların bana dokunması korkunçtu. hayat asla aydınlığı göstermemişti bana hep karanlığı bilmiştim ben aydınlık diye aydınlığın nasıl birşey olduğunu görememiştim ben. zalimlik tek dünyada olan birşey değildi benim için zalimlik insanın karakterine yansıyan bir özellikti zalim insanların karakterleri kötü olurdu. hayatın herkesin yüzüne gülmemesi acıydı bu doğru ama acının kaynağını bulmak acıyı azaltırdı ama acının açtığı yaraları kapatmazdı mutlu olmak herkesin hakketiği birşey değildi benimde mutlu olmaya hakkım yoktu ama belkide sadece mutluluğu elinden alınmışlar benimle aynı kaderi paylaşıyor olabilirdi kader kaderdir değiştirilebilir ama değiştirdiğinde tekrar değiştirdiğin şeyin sana geri dönmeyeceğini söyleyemem çünkü bu söylediğim yalan olurdu çünkü hayat bizim için bir tereyağ kadar kaygan ve tutulması imkansızdı.
|
0% |