Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8)bölüm sisin içindeki korkular

@defne_yazar

hastaneden bir türlü çıkamamıştım birde beni gözetim altına almışlardı aslında benim pekte ciddi bir durumum yoktu sanırınm sadece bir vampir benim kanımı emmişti normal birşeydi değilmi!! hala yaşamam bile bir mucizeydi ama yaşamayı istemeyen biri için şansızlıktı hayat yorucuydu kimisi mutlu mesut yaşarken biri ise ölümü düşlüyordu ne kadar üzücü hastane ikinci günümdü ama ben daha ikinci günden berbat bir haldeydim çünkü bana verdikleri serumlar ilaçlar beni kusturuyordu peki senin yanına hiç kimse gelmedimi diye soracaksanız cevap vereyim hayır gelmedi arada bir deniz geliyordu ama o koca kafalı köpeklerin hiçbiri özür dilemeyi bırak insan bir geçmiş olsun der ya ne kadar vicdansız it kafalı köpeklerdi ya bunlar vicdansız köpeklerdi hepsi küfür bile edilmezdi onlara çünkü gereksiz insanlar için asla çenemi yormazdım ben hele bir grup erkek için asla hastane odasında elime bir o dergi alıyordum bir bu dergiyi alıyordum çok sıkıcıydı burada günler geçmiyordu bari bir telefonumu getirselerdi en azından orada oyunlar vardı onları oynar oynardım sıkılmazdım yada bir televizyon olsaydı şu odada yada konuşacak bir arkadaş yalnızlık ne kadarda kötüydü bir gün bir bakmışsın en sevdiğin arkadaşın,kankanı başka biriyle görüyorsun seni asla umursamıyor bile o anki üzüntü o anki kırgınlığı yaşamayan varmıdır ki hiç sanmıyorum herkes arkadaşını başka biriyle seni unutmuş öyle konuşuyorlar takılıyorlar falan sende onları uzaktan içinde bir kırgınlıkla izliyorsun ne kadarda acı verirdi insana işte ne kadar erkekler beni umutsa masalarda bir geçmiş olsun derdi insan en azından içimdeki yalnızlık bir gram olsa bile azalırdı.

neden beni hastanede esir tuttukları hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu belkide o akşam beni ısıran vampir midir köpkmidir onun yüzündendir aslında hayatımda hiçbir konudan bakımdan güzel değildim kendime göre çirkindim daha önceki arkadaşlarım güzelliğim hakkında hiç konuşmamışlardı kimisine göre güzel kimisine göre çirkindim ve belkide size,sizlere güzel gelmiş olabilirim ama şu dünyada hep ama erkeklerden duyduğum cümle boka benziyorsun olmuştu ne kadar gururum kırılsada asla onlara cevap vermemiştim her gün aynaya bakmıştım neyim boka benziyor diye fiziğim gayet iyiydi ve gnel olarakta o kadar çirkin olduğumda söylenemezdi belkide çirkinimdir ve kendime güzel gelmişimdir sonuçta insan kendine güzel gelirdi ama aslında güzel ve çirkindeki çirkindi güzel sadece kendini güzel sanardı ama aslında çirkinin ta kendisi olurdu malesef ki insanların benim hakkımda ne düşündüğü benim için çok önemliydi aksi yani benim hakkımda kötü birşey söylerse sylediklerine fazla takılıyordum sadece karansarlık ve bu konu yüzünden çok düşünüyordum ve belkide bu yüzden kendimi kötü hissediyordum yada ailevi meseleler yüzünden de olabilirdi.

(12 dakika sonra)

güneş ben geldim sana izmir bombasıda aldım bu aralar seni çok ziyeret edemediğim için üzgünüm müdire hanım dışarıda fazla kalmamamız hakkında bizi uyardıda o yüzden seni çok ziyeret edemiyorum

sorun değil kaçtane izmir bombası aldın

dört tane aldım ikimizede ikişer tane

yaşasın en sevdiğim tatlı

evet olabilir neyse ben kafetaryadan çay alıp geliyorum sakın hepsini yeme

peki tamam

hadi ama ufak bir tane yesem ne olacak kine ama çokta güzel görünüyor yesem mi yemesemmi sarhoş olurmuyum ki acaba ama en son yediğimde evdekileride ısırmaya kalkmıştım belki biraz vahşi olabilirdim aslında ısırmak derken gerçek anlamda diyordum yediğim izmir bombalarının hepsi beni delirtiyordu ama kimin umurunda ki

my memories were drowning in the fog and l couldn't save them.

ben içimdeki yesem mi yemesemmi diye savaşırken içeri deniz girdi sanarken içeri girenle ona korkuyla baktım e bu doktordu birşey mi olmuştu kine niye gelmişti korkuyla ona bakıyordum o ise benim üstüme geliyordu ve asıl sorun benim için doktorun erkek olmasıydı doktor erkek olmasa pek sorun etmezdim belkide ama doktor erkekti erkeklere karşı içsel korkum alevleniyordu o ise bana dahada yaklaşıyordu ani bir reflexle elimle adamı itmeye çalışmıştım ama olmuyordu kendimi teslim edemezdim ama adam benden on kat daha güçlüydü ve belkide hayatın bana yarattığı oyunda hayat benim güçlü çıkmamı istiyordu ama her zamanki gibi bu oyunu kaybediyordum çünkü ben güçsüzdüm.

how many lives was a lifetime worth mine was not worth any life.

adamın niyeti hiç iyi görünmüyordu bana dokunacak mıydı iğrençti çocuk yaşımda böyle ahlaksızca birşeyin benim yada bir başkasının başına gelmesini asla istemezdim ama malesefki benim başıma geliyordu ne gelirse erkekleri bana dokundukları için sevmezdim benimle göz göze gelseler bile beni korkutmaya yeterdi malesef ki o adamın bana dokunması iğrençti belkide o adamla aramızda kırk yaş falan vardı bilemezdim ama beni taciz etmesi kadar iğrenç birşey olamazdı onun bana dokunması iğrençti helede bir doktorun böyle birşey yapması nasıl tıp okumuştu anlamıyordum o kirli elleriyle bana dokunması berbat birşeydi biliyormuydu ki acaba bunun bende travma yaratacağını biliyormuydu kide bana dokunuyordu bildiğini sanmıyordum bilseydi bu yaptığının ne kadar iğrenç birşey olduğunuda bilirdi sonuçta bana dokunmazdı başkalarına dokunmazdı belkide karısı vardı ve ben onun çocuğu yaşında bir kızdım hiç mi korkmuyordu hiç mi vicdan yoktu onun içinde hiç mi korkmuyordu küçük bir kızı incitmekten hiç mi yoktu kadınlara saygısı çok yazıktı ona acıyamıyordum bile acımayı hakketmiyordu yazıktı

bir adamın dokunması kime iğrenç gelmezdi ki erkeklerden korkulurdu hayatım boyunca hep taciz tecavüz gibi şeylerden korktuğum için asla okulda erkek bir arkadaş edinmemiştim bu yüzden asla sevgili yapmamıştım bu yüzden asla bir erkekle gz göze gelmemek için yere bakmıştım yada ondan kaçmak için hızlı yürümüştüm bu yüzden asla akrabalarla aynı masaya oturmamıştım ben korkuyu en iyi gene erkeklerden yaşamıştım babamın bana ilk attığı tokadı asla unutamamıştım en büyük korkularımı asla unutmamıştım, unutamamıştım insanlar en büyük travma bende derken onlara gülümsemiştim çünkü en büyük travma bendeydi her zaman benim bir değil birsürü travmam olmuştu evet annem psikolog olabilirdi ama asla benim psikolojimle ilgilenmemişti babam beni döverken o sessizce izlemişti beni asla içinde bir üzüntü yada acı yoktu çünkü zaten benim doğmamamı istemişti eğer ben doğmamasaydım babamdan boşanabilecekti ama ben doğduğum için beni suçlamıştı her zaman çünkü ben istenmeyen evlattım doğmam bile bir hataydı bu zamana kadar.

(deniz'den)

kafetaryada sıra beklemekten sıkılmıştım aslında burada birsürü insan olmasa daha güzel olurdu bir vampir olarak onları ısırabilirdim ama yapamazdım çünkü insan arkadaşıma ihanet edemezdim o bir insandı bense bir ölümsüzdüm sıra gelmek bilmiyordu altarafı iki tane çay alacaktım ya güneşi orada odada bırakmak ne kadar doğruydu bilmiyordum içimde çok saçma bir korku oluştuğunda ne yapmam gerektiğini anlayamamıştım ne yapmalıydım ya güneş tehlikedeyse hadi ama ne tehlikesi tehlikede olamazdı ya ben kafayı sıyırıyordum kan içmediğim için yada içimdeki korku gerçekti bence ben kan içmediğim içiböyle oluyordum herkes bana bakmazken bir tane insan gözüme kestirip hiçbir insanın kolaylıkla göremeyeceği bir tarafa çekmiştim dişlerim uzadıktan sonra onun boynuna geçirdim dişlerimi gözlerim kırmızıyla mavi arasında gidip geliyordu lümlünün kanı pekte güzel değildi ama genede çok acıktığım için ve susadığım için o kanı içmeye başladım adamı öldürmeden kanı baya içtikten sonra onun hafızasını sildikten sonra onu serbest bırakmıştım sonuçta o kadarda vicdansız değildim ben ben zaten adamın kanını içene kadar sıra bana gelmişti bende çayların parasını verip çayları aldıktan sonra yukarı çıkmaya başladım güneşin odasına geldiğimde odanın içinde bazı sesler geliyordu sanırım doktor onu kontrole gelmişti doktor onu rahatça kontrol etsin diye tekrar aşağı kata inmiştim çayları kafetaryada duran bir tane teyzeye verdikten sonra teyzeye bir on dakika sonra alacağımı söylemiştim bende o sırada tuvalete girmiştim tuvalette tuvaletimi yaptıktan sonra sifonu çektim tuvaletten çıktıktan sonra bir insan daha vardı gene susadığım için kapıyı kapatıp onu tuvalet kabinine çektim ve onun kanını içmeye başladım.

 

(aras'tan)

hastanenin dışarısında beklemekten sıkılmıştım o yüzden kafetaryaya gittim kefataryadan kahve aldıktan sonra denizin güneşin odasında olabileceğini düşünüp oraya çıkmaya karar vermiştim denizle konuşup buradan gitmeliydik hem müdire hanım kızardı yoksa çok fazla dışarıdaydık hemen okula dönmeliydik güneşin odasına çıktıktan sonra odanın içinden gelen bazı bağırış sesleriyle kulağımı kapıya dahada yaklaştırdıktan sonra içeride hiç te tanıdık olmayan bir adamın sesi gelince içimde biriken öfkeyle kapının kolunu tutup açmaya çalıştım ama şaşkınlıkla kapının kilitli olduğunu farkettim kapı neden kilitliydi kapıya abanıp kapıyı açtıktan sonra hiç te beklemediğim bir görüntüyle karşılaşmıştım doktor güneşe dokunuyordu öfkeyle adamın kfasına kafa attıktan sonra adamın yakasından tutup onun kafasını duvara vurmaya başladım tacizci birine asla saygım yoktu helede bir kıza dokunacak kadar şerefsizse adamı iyice patakladıktan sonra kapının dışarısına fırlattım adam zaten onu fırlattıktan sonra arkasına bile bakmadan kaçmıştı daha sonra güneşe dönmüştüm onun ağlak suratıyla karşılaştıktan sonra yanına oturup onun saçlarını okşamaya başlamıştım oda kafasını benim bacağıma koymuştu onu sakinleştirmeye çalışıyordum evet onun bu az önce yaşadığı şey çok ağırdı bunu ona yapandaydı suç ben bile bir kıza asla böyle birşey yapmamıştım yapmaya kalkmamıştım ahlaksız değildim ben onun gibi güneşten nefret etmem onun acı çekmesini istemem onun gözlerim önünde tacize uğratacağım anlamına gelmiyordu nefret etmek bir kadının tacize uğramasına göz yummak değildi ben vicdanlıydım asla bir kadına böyle birşey yapılırken seyirci kalamazdım

onun bir adamın ona dokunması yüzünden ağlamasını istemezdim bu vicdansızlık olurdu ben böyle değildim onu sakinleştirmeye çalıştırdıkça daha fazla ağlıyordu evet bu ona ilk acıyışımdı ve belkide buna şaşkındı ama bende annem gibi asla birinin acı çekişini izleyemezdim bu bana yakışmazdı onun saçlarını okşamak değişik gelmişti güzel anlamında değişikti onun gözlerini ilk defa bu kadar içten acı çekişini görüyordum ona bu anı unutturucaktım travma geçirmesini istemezdim sonuçta o bunu unutacaktı ama ben unutmayacaktım onun acı çekişini unutamayacaktım.

there is a day when even dreams are buried in darkness,and that was the downfall of that poor girl.

zaman akıp giderdi ama zamanında durduğu bazı zamanlar vardı zaman biz acı çektiğimizde dururdu.

(deniz'den)

insan kanı içmiş rahatlamıştım ellerimi yıkadıktan sonra çayları alıp güneşin odasına çıktım odanın kapısı kırıktı içeri girdiğimde elimdeki çaylar yere düşmüş ve hepsi kırılmıştı güneş arasın bacağına uzanmış göz yaşları döküyordu aras ise onun saçlarını okşuyordu beni aras farkettikten sonra ona soran gözlerle baktım o ise bana zihnimden cevap veriyordu

aras neler oldu anlamıyorum

bir piç güneşi taciz etmeye kalkmış bende onun odasına çıkınca onu odadan defolsun diye kapı dışarı attım sen niye onun yanında değildin

ben tuvaletteydim o yüzden odada değildim

tamam anladım

biz zihnimizden konuştuktan sonra güneşe acıyan gözlerle baktım ona acıyordum onun yanına geçtikten sonra aras güneşin kafasını kaldırdıktan sonra kalktı odadan çıkıp gittiğinde şimdide ben güneşin kafasını dizime koymuştum onun saçlarını okşuyordum bende onun gibi göz yaşları döküyordum içimdeki korku bu yüzdendi ve ben asla içimi dinlememiştim bendede hata vardı tabikide ama bunu olacağını bilemezdim sonuçta

keşke güneş bunları çekmeseydi o bunları hakketmiyordu onu kurtaramamak kötüydü çok kötü bir histi ona bunu yapanı bulup onun kanını lene kadar içmek istiyordum ölüm en çok hakkedenlere verilmeliydi masunlara değil.

(güneş'ten)

denizin kucağında ağlamak bana çok iyi gelmişti bir anda ümitsizliğe kapılıp teslim olmuşken beni gelip arasın kurtarması bana tekrardan ümit vermesi çok iyi gelmişti bir kaç dakikalığına bile olsa çok kısa bir süre mutlu olmuştum ama denizin benimle ağlaması beni tekrardan da küçük bir süreliğine de olsa mutlu etmişti en yakın arkadaşlar her zaman mutluluk verirdi insana onu tanıdıkça mutlu olurdu insan arkadaş her zaman en ktü gününde bile yanında olması gerekendi bir anda arasın odaya girmesi ve alnıma eliyle dokunması ile uykum gelmişti denizin kucağında gözlerim kapanmış uykuya dalmıştım ve bu aras ile denizi son görüşümdü uykunun en sakin olanını yaşıyordum normalde hep kabuslarla dolu rüyalar gren bir insandım ama tam güzel şeyler görürken bir anda kabuslarım araya girmişti kabuslarım korkularım her zaman esir alırlardı beni ve bu esirden asla kurtulamazdım beni korkularım kendi içine zincirlerlerdi sonuçta karanlık en derin hislerimi ortaya koyandı benim için.

rüyalar her zaman esir alırlardı beni ama en karanlık olanlarıydı onlar asla mutluluğumu istemeyenlerdi mutluluğumu kıskananlardı benim kabuslarım rüyalarım karanlık olurlardı her zaman karanlığın dibini yaşıyordum ben her zaman gördüğüm korkunç kabustan dolayı yattığım yerden sıçramıştım su gibi terlemiştim etrafta kimse yoktu hastanede de değildim burası ben okuldaydım okula nasıl gelmiştim peki ve asıl sorun beni kim giydirmişti ben nasıl pijamalarımı giymiştim umarım beni giydiren denizdir yoksa hem utançtan hemde aklıma gelen birkaç kişinin olma ihtimali beni dahada utandıracaktı umarım onlar giydirmemişlerdir biraz daha inceledikten sonra etrafı oturduğum yere baktım kendi odamda kendi yatağımdaydım ve kolumda gene iğrenç bir serum vardı kim neden ve nasıl beni getirmişti deniz getiremezdi beni sonuçta onunla neredeyse aynı kilodaydık beni getiremeyeceğini biliyordum beni anca bir erkek taşımış olabilirdi çünkü bir kız asla beni taşımazdı iki ihtimal vardı ya beni erkeklerden biri taşımıştı yada bu bir rüyaydı aslında birinci ihtimal daha mantıklıydı çünkü ikinci ihtimal gerçek olamayacak kadar saçmaydı beni bir erkeğin taşımış olma ihtimali bile utandırıcıydı umarım beni bir kız giydirmişti umarım öylede olmuştur yoksa düşündüğüm şeyler hiç te iyi olmayan şeylerdi ve düşündüğüm şeylerinde olmasını da asla istemezdim.

mutluluğu karanlıkla sönen bir insandım.

it was darker inside me than l thought.

the darkness was slowly taking me captive and l was fighting against it,but it was always the one who won the war.

the was nothing more beautiful in this life than floating on clouds.

while everyone in the world was dancing, l was the only one who wasn't dancing.

Loading...
0%