@demirhan_asel
|
Yazar Anlatımıyla,
Doğan ailesi güle oynaya yola çıkmış ilerliyorlardı. Oldukça keyifli geçen yolculukta Derin Doğa çoktan cama kafasını yaslamış uyukluyordu. Bu durumu fark eden Meriç abisi Derinin kafasını kendi omzuna yaslamıştı.
Her şey Doğa ailesi için oldukça güzel geçerken, Demirhan ailesinde olaylar pekte öyle değildi.
Azat Demirhan dünden beri sakinleştiriciyle zar zor ayakta duruyordu. Ancak oğlu Koray Arsen de aynı şekildeydi. Melek Demirhan ise ailesini bir arada tutmaya çabalıyordu. Arat Demirhan bu olanlara inanmakta güçlük çekiyordu,Yalın Demirhan ise reddediyordu böyle bir şey olmayacağını söyleyip duruyordu. Kendini ikna etmeye çabalıyordu. Agah Demirhan'a gelecek olursakta onun hiçbir şeyden haberi yoktu. Ayrıca şu an zor bir görevdeydi.
Molalarla geçen yolda nerdeyse Mardin'in içine girmişlerdi. Bir süre sonra Mardin'e gelmişti Doğa ailesi. Kalacakları arkadaşlarının konağına doğru arabayı dürdü Murat doğa. Buraya gelmeden önce arkadaşı Süleyman Ağaya söylemişti geleceklerini o da ısrarla kendisinde kalmalarını başka yerde kalmamalarını hele otelde kalmalarına asla izin vermemişti. Murat Doğa ne kadar kabul etmek istemese de kabul etmek zorunda kalmıştı. Hem böylesi onlar için daha güvenli olurdu.
Azat Demirhan akşam saatlerinde arkadaşı Timuçin Soylu ile birlikte karargaha gelmişti detaylı incelemeleri tekrar başlatmışlar ve her yerde Asel Demirhan'ı aramaktaydılar. Azat Demirhan'ın kardeşleri de onu yalnız bırakmamış yanına gelmişlerdi.
Ali Demirhan yeğeni öldüğünden beri kendi içine kapanmış, sesiz sakindi. Kendi içine kapanmıştı ama Asel hakkın da konuşulursa ortama dikkat kesilirdi.
Altan Demirhan ise kavgacı her şeye hazır bir cevap olan yeğeni söz konusu oldu mu ortalığı yıkan biri olmuştu.
Polat Akel ise içine kapanık bir insandı zaten ancak yeğeninin ölümünden sonra daha da içine kapanmıştı. Polat Akel'in geçmişi oldukça karışıktı.
Timuçin Soylu arkadaşına her daim destek olmuş ama küçük prensesleri gittikten sonra şakacı kişiliği nerdeyse kalmamıştı arada bir arkadaşının morali iyi olsun diye şaka yapar olmuştu. Azat ağladığı zaman ise teselli eder sonrasında da yalnız kaldığında kendisi de göz yaşlarını tutamaz eşinin dizinde göz yaşlarını akıtırdı.
Şimdi herkes hatta askerler de dahil olmak üzere Asel Demirhan'ı arıyorlardı ancak gözlerinin önündeki kayıp parça yapbozu birleştirememişlerdi.
Ali" abi bu sefer buluruz dimi yaşıyordur?" dedi üzgün gözlerle abisi Azat beye bakarken.
Ancak Azat Demirhan o kadar dalgındı ki şu an kardeşini duymamıştı bile. Onun yerine Polat Akel kardeşini yanıtladı " bulacağız aslanım bu sefer olmaz" dedi kardeşinim sağ omzuna elini koyarken.
Birkaç gün sonra Derin Doğa’nın Anlatımıyla,
Konakta olan herkes kahvaltı masasına oturmuş önlerindeki kahvaltılıkları yiyorlardı.
Konağın kapısı açıldığında içeri 1.85 boylarında, kehribar gözlü, esmer bir çocuk girdi. Yaşı 18 veya 19 gibi duruyordu.
Süleyman ağa konuşmaya başlamasıyla ona döndüm "oooo Alaz ağam siz gelir miydiniz buralara" dedi tatlı bir sitemle.
Adının Alaz olduğunu öğrendiğim çocuk tam konuşacak iken gözleri bana takıldı.
Resmen öküzün trene baktığı gibi bakıyordu bu çocuk.
Tamam çok güzelim ama yani de böylede bakılmaz ki canım aaa çok ayıp. Ama şimdi çocukta fena değilmiş.
Dur bir kimseye fark ettirmeden süzeyim şunu bir.
Taş çatlasın 1.85, Esmer teni ve saçları, kehribar gözleri de güzelmiş şimdi. Ben genelde mavi göz rengine aşık bir insanım. Mavi renk göz rengine sahip insanların gözlerine saatlerce bakabilirim. Misal Sebastian Stan onun mavi gözleri çok güzel. Marvel da favorim ne kadar Tony Stark olsa da Bucky Barnes da ayrı bir sempatiğim vardı.
Ben çaktırmadan baktığımı sanırken Meriç abim beni resmen gözetliyormuş. Çok ayıp abicim hiç insan gözetlenir mi, Ben yapıyor muyum? Cık cık cık çok ayıp.
Abim ağzındaki lokmayı yutmadan boğazı da kaldı. Ay ölüyor abim kız su verin su.
Hemen masadan su alıp abime uzatım. Dik dik oh yarasın koçuma bide sevimli bir şekilde güldük mü bu tamamdır diyeceğim ama abimin bakışları hiç iyiyi değildi.
Sakince yerime oturup tabağıma odaklandım daha fazla bakmasam da olurdu mazAllah canımı seviyordum.
Neyse ki kimsenin dikkati bizde değildi.
Küçük ağa sonunda bakışlarını benden çekip konuşmaya başladı. "Gelecektim Süleyman ağa ama ne yapalım vakit yoktu ki" bana döndü "hem bu güzel hanımefendi kim?" dedi hem de göz kırparak.
Kardeş sen ölmeyi bayılmak sandın herhalde. Alaz tekrar konuşmaya başladı "Hayır yani bilseydim bu kadar güzel bir hanımefendinin burda olduğunu daha önceden gelirdim dede" dedi
Tüm Doğa erkekleri öldürecek gibi bakmaya başladılar küçük ağaya.
Abi bana öyle baksanız ikiye bölünmüştüm yada götüme vura vura kaçıyordum.
Bu çocuk cidden ölmek istiyordu. Yoksa hangi salak böyle konuşur hemde ailesinin yanında!
Süleyman ağa Alaz'a " evlat yanlış sularda yüzüyorsun boğulma sonra?" dedi
Alaz ise gözünü benden ayırmadan "boğan karşımdaki güzel hanımefendi olacak ise ben boğulmaya hazırım be dede" dedi hülyalı hülyalı.
Bu gerçekten ölmek istiyor neyse öyleyse bize de izlemek düşer.
Ne yani izlemeyip ne yapacaktım kendi kaşındı nasıl olsa beni ilgilendirmez.
Meriç abim " dikkat ette başkası boğmasın seni" dedi sinirli bir sesle yerinde resmen zor duruyordu.
Abimin sinirli sesini duymasıyla hayal dünyasından çıkıp kendine geldi. Kafasını etrafta gezdirince Doğa erkeklerinin sinirden yerlerinde duramadıklarını ve her an üzerine atlayacak gibi baktıklarını fark edince, fark ettirmeden bir adım geriye atmaya çalıştı.
" Yanlış anladınız ben kötü anlamda demek istemedim" diye kıvırmaya çalıştı.
Ah klasik erkekler, zoru gördüğü anda kaçın kardeşim.
Alaz'ın geri vites yaptığını fark eden Doğa erkekleri biraz olsun rahatlamış gözüküyorlardı. Ama yine de kendileri sert tutumlarını bozmadı. Hatta öylesi her daim ciddi olamayan Meriç abim bile dik duruş, sert bakışlarla bakıyordu küçük ağaya.
Konu konuyu açtı ve bir anda nasıl olduysa Alaz’la iyi anlaşmaya başladılar.
Ne kadar Doğa erkekleri onun gitmesini istesede adamın kendi evi sayılırdı ve biz misafirdik. Ayrıca bir daha bana öyle bakmadı yada herhangi söz söylemedi normal bir şekilde konuştuk. Bu durumda Doğa erkekleri rahatlamış sohbete onlarda katılmıştı.
Kahvaltılarımız bitmiş şimdi ise Alazın isteği üzerine ben ve Erez dışarı çıkıyoruz. Ne kadar Meriç abimde gelmek istese annem izin vermedi onlar gezsin sen karışma deyip abimi geri püskürttü.
Bu durumda abim babamdan medet umar gibi baktı ancak babam her zaman ki gibi hanımcı olup" Sultanım ne derse o" deyip işin içinden çıktı.Yine de annem bıraksa babamda peşimizden gelecekti.
Hanımcılık böyle bir şeydi galiba.
Miran abim ve ben bu duruma gülüyorken, babam bize bir bakış atınca susmak zorunda kaldık. Annem ise babama gülümseyerek aşk dolu bakış atıyor.
Ay çok romantiksiniz neyse yeter bu kadar içimiz dışımız aşk oldu. Allahtan sevdiğim yada sevgilim yoktu. Gelemem ben böyle şeylere canım.
Alaz ve Erez'in süslenmeleri bitmiş ve gelmişlerdi.
Resmen benden fazla süsleniyorlardı. Benim süslenip onları bekletmem gerekirken neden tersini yaşıyoruz ki?
"Evet biz gidiyoruz canım ailem" deyip babamın yanına yaklaştım, yanağından öptüm. Şimdi trip filan atar aman erkek tribünde hiç çekilmez.
Babamda gülümseyip, sarıldı. sonra Meriç abim yanıma gelip, yüzümü ellerinin arasına alıp, anlımdan öptü. " bir şey olursa hemen arıyorsun abim anında geliriz biliyorsun." dedi yüzüme oldukça ciddi bakıp.
Ya seviyordum bu hödüğü ne kadar ayı gibi davransa da iyi çocuktu.
Onu onayladığımda Miran abim geldi bu seferde.
Sakin olun sefere çıkmıyordum alt tarafı Mardin'e gezecektik.
En fazla ne olabilir ki?
O da anlımı öpüp "abin haklı Ay kızım iki elimiz kanda bile olsa gelir seni buluruz" dedi keskin bir sesle
Bunu biliyordum ne olursa olsun hep yanımda olacaklarını, hiç bırakmayacaklarının farkındaydım ve hiçte şikayetçi değildim.
Annem artık beni rahat bırakmalarının gerektiğini alt tarafı biraz gezip geleceğimizi söyledi. Ve en fazla ne olabilir? bırakın çocukları artık dedi.
İç sesimsin anne.
Tam kapıdan çıkacaktım ki içeri biri hızlıca dalıp, babamların yanında duran Süleyman ağaya yaklaşıp ailemin tedirgin olmasını sağlayacak cümleyi söyledi. Ancak biz duyamadık yani en azından ben Erez babamlara daha yakındı bense kapının çıkışının orada.
Neden böyle olduklarını bilmesem de oldukça tedirgin görünüyorlardı.
Alaz durumun farkında olsa da takmadı. Ancak Erez bir şeyleri yeni çözmüş gibi oldu.
Annemler alelacele çıkıp gitti ve bize de gidip gezmemizi söyledi ancak Babam Erez'i yanına çağırdı onu da götürdü.
Alazla tek kaldığımızda Ne yapacağız diye baktım durumu anlayan Alaz "hadi gel sana kebap ısmarlayayım" dedi çapkın bir şekilde gülüp göz kırparak. Ona garip garip baktım "daha yeni yemekten kalktık ve yemek mi yiyeceği?" Dedim ciddi miydi bu çocuk?
Bana kısaca bakıp yürümeye devam etti "evet" dedi
E iyi madem gidelim.
Sende istemem yan cebine koy. Ama ne yapayım kebap bu borumu.
Hemen Alazın peşine takıldım.
Demirhanlar Askeriye,
Çalışma masasında oturan Azat Demirağ öndeki koltuklarda ise kardeşleri Ali Demirhan, Altan Demirhan ve Polat Akel vardı. Herkes harıl harıl çalışmaya devam ederken, Ali Demirhan'ın kolu masanın üzerindeki kumandaya çarpmasıyla yere düştü. Tam Ali Demirhan kumandayı yerden alacak iken, televizyondan herkesi şok edecek sözler duyuldu.
Spiker "Son dakika gelişmesi Mardin'de yaşayan Demirhan aşiretinin ağası olan Merdan Demirhan kendi konağında ölü bulundu. Kalp krizi geçirmiş olmasından şüpheleniliyordu ancak gerçekte ne olduğu hala bilinmiyor." "Sizi gelişmelerden haberdar edeceğiz" dedi
Şok olmuş bir şekilde herkes televizyona kilitlenmişti. Babalarını ne kadarda sevmeseler de üzülmüşlerdi. Yanlış anlaşılmasın öldüğü için değil geride annelerini bir başına bıraktığı için.
Merdan Demirhan'ın seveni yok denecek kadar azdır. Hatta yok desek bile yeridir. Babaları zamanında onalara az çektirmemişti.
Hele de Polat Akel'e bir insanın evladına yapılmayacak her şeyi yapmıştı.
Anlaşılan Demirhanlara Mardin yolu gözükmüştü.
Derin Doğanın Anlatımı,
"Hey biraz yavaş olsana küçük ağa" dedim aniden durmasıyla sırtına çarpmıştım. "Ayı mısın be çocuk kafam kırıldı önce bir haber verir insan dururken" dedim kafamı tutarken, bir adım geriye gittim, ona Alttan alttan sinirli bakarak. Bana kafasını sola çevirip yandan bir bakış attı "sen bana az önce küçük ağamı dedin" dedi tehditkâr bir sesle.
Onu ben dışardan mı, demiştim ya?
Şirince gülümsedim ve konuyu değiştirdim. Aman mazAllah küçük ağayı daha tanımıyoruz başımıza bela almayalım. "Gelmedik mi daha yarım saatten fazladır yürüyoruz alt tarafı kebapçı zaten ne kadar iyi olabilir ki?" dedim sitemle ellerimi kafamdan indirmiş kollarımı birbirine bağlamıştım.
Bana dönüp bakmadan başka yere doğru bakmaya başladı. Onun baktığı yöne baktığımda Güneş kebap yazan yeri gördüm oldukça büyük bir yerdi içerisi eski model bir izlenim vermişti ve bu çok güzeldi. Ancak mekanın bazı yerlerinde Güneş desenleri vardı . Buna anlam veremesemde oldukça güzel yerdi ve inşallah lezzette mekan gibi güzeldir.
" inşAllah lezzetli kebap yapıyorlardır." dedim Ona dönmeden mekanı incelemeye devam ettim.
Alaz kafasını evet anlamında sallayıp "Eminim beğeneceksin" bana dönüp "hatta buradan başka bir yerde et yiyemeyeceğine de bahse girerim." Dedi kendinden emin bir sesle, göz kırparak.
Bir gün o gözünü oyacağım çocuk. Neyse gidipte yiyelim şu kebapı acıktım be. Kahvaltıdada çok bir şey yiyememiştim.
Ona dönüp "inşAllah" dedim ve kebap salonuna doğru yürüdük.
Zaten alt tarafı bir kebap yiyecektik hayır yani en fazla ne olabilir ki.
Bölüm sonu nasıldı? Doğa erkeklerinin kıskançlığı? Alaz? En sevdiğiniz karakter kim? Hikayenin gidişatı? TikTok: demirhan_asel |
0% |