@demirhan_asel
|
Derin Doğa'nın Anlatımıyla,
Restorana sonunda girdik, cam kenarı en arka taraftan bir öne karşılıklı gelecek şekilde oturduk.
Garson çocuk yanımıza gelip " ne alırsınız efendim?" dedi gayet kibar bir şekilde.
Alaz'a baktım ona bakmamla " iki kebap alalım biz yanına da şalgam" dedi
Şalgam mı? Hiç sevmem ki ben şalgam. Bu yüzden hemen itiraz ettim " biri ayran olsun lütfen" dedim
Garson çocuk ve Alaz dönüp bana baktı.
Garson çocuk onaylayıp gitti. Alaz " ayran mı?" dedi tuhaf bir şey söylemişim gibi baktı.
Ne var yani şalgam sevemiyorsam ayrıca ayran candır.
Ona tek kaşımı kaldırmaya çalışarak baktım "Evet?" dedim soru sorar bir şekilde "sorun mu var ayran içemez miyim yani?" dedim
O da beni onaylayıp "içersin tabi içersin de şalgamla daha güzel olur diye demiştim ben" dedi
"Eee Alaz ağa anlat bakalım kimsin sen?" dedim gülerek
O da gülümseyip " ben Alaz Karsu matmazel, bildiğiniz üzere Süleyman Karsu da benim dedem" dedi ve masaya kollarını koyarak devam etti "3 kardeşiz bir abim bir de küçük kız kardeşim var. Abimin adı Hasan kız kardeşimin adı ise kardelen" dedi
Bende gülümseyip "beni tanıyorsun 2 abim var bide en yakın arkadaşım hatta ikizim diyebileceğim Erez" dedim
Konuşmaya devam ederken lavaboya gitmem gerektiğini fark ettim.
"Lavaboya gitmeliyim" dedim oda beni onayladı yerimden kalkıp lavabonun yerini garson çocuklardan birine sordum. Bana arka tarafta olduğunu söylediler. Masaları tek tek geçip lavabo tabelasını gördüm. Ancak gözüm orta masalarda oturan bir kadın ve erkeğe kaymıştı. Sanki adam burada olmak istemiyor gibi kadının heyecanla anlattığı konuyu dinliyormuş gibi yapıyordu. Telefonuna mesaj sesi geldiğinde 30 yaşlarında olan adam anında ters duran telefonu eline aldı ve gülümsedi. Kadın o kadar çok dalmıştı ki anlatmaya ilk fark etmemiş bir süre sonra adamın telefonda birilerine mesaj yazdığını fark etmişti. O da susup adamın ona bakmasını beklemeye başladı.
Bunları umursamadan lavaboya girdim işlerimi halledip, elimi yıkamaya başladığımda. O kadın içeri girmiş, makyajını tazeliyordu. Kadını baktım 1.75 boylarında demeden geçemeyeceğim benden uzunmuş neyse, sarı saçlı, ela gözlü, kırmızı mini bir elbise giymiş.
Kadın çok güzeldi vay be. Ama buraya bu kombin hiç olmamış be canım tamam güzelde Mardin'de bir kebapçıda mini elbise olmaz ki. Ben olsam rahat edemezdim.
Kadını gözlerimi dikmiş bir şekilde baktığımı fark ettiğimde kendime gelip konuşma başlatmaya çalıştım. " Merhaba"
Kadın rujunu kapatıp bana güzel bir gülümsemeyle cevap verdi. "Merhaba"
"saçlarının rengi orijinal mi acaba?" dedim
Kadının yüz ifadesi bir anda bozuldu. Aferin bana harika bir konuşma başlattım. Toparlamak için hemen koştum. "Gerçekten çok yakışmış bende boyatmak istiyorum ama yakışır mı acaba?" dedim gülümserken.
Kadında gülümsedi" evet, aslında orijinal rengim değil, ben normalde kızılım. Ama nişanlım boyatmamı istemişti benden o yüzden sarı yaptım" dedi sonda üzgün çıkmıştı sesi ayrıca yüzümde değişmişti.
"Neden ki bence kızıl renk sana giderdi" dedim
O da "evet, aslında yakışıyordu ama sarı rengi çok sevdiğini ve bana daha çok yakışacağını söylemişti." derin bir nefes alıp devam etti "hem ben seviyorum saç rengimi gayet de yakışıyor bence dimi" dedi gözlerime bakarken çok üzgün görünüyordu.
Açıkçası onun adına üzülmüştüm hiç kimseye bu kadar değer vermemeliydi. Kendisinden çok ödün vermiş belli ki, Ayrıca kıyafetinin içinde rahat olmadığını da şimdi fark ediyorum. Bu adam resmen kızı değiştirmeye kalkmış. Alt tarafı bir saç rengi diyebilirsiniz ancak emin olun bu o kadarla kalmıyordu.
Kaşlarımı çattığımı da kızın yüzüme bakarken ki ifadesinden anladım ve hemen gülümsemeye çalışarak "elbette yakışıyor çok güzel bir kadınsın ayrıca boşta kalırsan haber et güzelim" dedim sonda çapkın bir şekilde gülerek göz kırptım kadında bana gülümseyip. "Tabi ararım" dedi oyuncu edasıyla.
Flörtüz bir kişiliğimin olduğunu söylemiş miydim? Hiç sevgilim olmamıştı aslında. Ama yinede mavi gözlü yakışıklı erkekler tam benim tipimdi.
"Bu arada adın ne?" Dedim
"Ezgi, Ezgi kayalar" dedi gülümserken.
Sonra beni işaret edip "peki ya sen, senin adın ne?" diye sordu.
Ben de gülümsedim ve "Bende Derin, Derin Doğa" dedim
Konuşmamız bu kadardı. Lavabodan çıktık o telefonla konuşan nişanlısının yanına giderken bende Alaz'ın karşısında ki yerime tekrar oturdum.
Alaz "nerede kaldın Derin siparişler geldi. Soğumuştur değiştirelim istersen." dedi
O da beni beklemiş ve yemeğine hiç dokunmamıştı. Ona kafamı iki yana sallayıp "hayır değiştirmeye gerek yok" dedim beni onaylayıp yemeğini yemeğe başladı.
Ama benim aklım hala o adamda ve kadındaydı. Bu adam neden bu kadına böyle davranıyor. Kaşlarımı çattım kesin bir iş vardı işin içinde.
Alaz yemeğini bitirmiş bana sorgular bir şekilde bakıyordu" Derin iyi misin sen?" dedi
Ona bakıp gülümsedim "evet, evet iyiyim, sen nasılsın?" Dedim
O da bana gülümseyip " bende iyiyim prenses" dedi göz kırparak. "Neden yemedin beğenmedin mi?" dedi
"Hayır beğendim ama çok tokum o yüzden yiyemedim" dedim ama gözüm masadan kalkan ve kadına telefon konuşup geleceğini işaret eden adamdaydı. "Emin misin? bak eğer beğenmediysen başka bir yemek de söyleyebilirim senin içi-" lafını tamamlamasına izin vermeden çalan telefonumu masadan alıp ayağa kalktım "Alaz abimi arıyor hemen dönerim" dedim ve dışarı çıktım.
Alaz'ın arkamdan seslenmelerini duysam da, aslında takmadım ve hızlıca dışarı çıkıp telefonumu açtım.
Telefonumu kulağıma yaslayarak abimle konuşmaya başladım.
"Güzelim neredesiniz? O Alaz da seni aldı götürdü bir yerlere" dedi kızgın ve kıskançlık kokan sesiyle Miran abim
Aşkım ya bensiz yapamaz.
"Kebapçıya geldik abi" dedim gülümserken
Abim konuşmasına devam ederken. Telefonla konuşan adamın sesini duyduğumda kafamı ona çevirdim.
"Sevim tamam dedim canım geleceğim anlıyorum seni ama biraz daha beklemelisin" dedi karşı tarafın konuşmasını duyamıyordum adam duvarın köşesine yaklaştığında kafası benden tarafa değildi.
"Aşkım anladım seni... evet gerçekten dün gece harikaydı bebeğim merak etme en yakın zamanda yine geleceğim... bu akşam mı? Ama bu akşam olmaz... biliyorum tabi... evet ama... Pekala Ezgiyi atlatmanın bir yolunu bulacağım yalnız bu sefer şu geçen dediğimi giyeceksin... hayır itiraz yok bebeğim" dedi
Iy iğrenç bu adam resmen nişanlısını aldatıyor. Gidip kadına söyleye bilirdim ancak elimde hiç bir delil yokken bana inanmaz ki. Üstelik suçlu duruma ben düşerdim.
Adam bu tarafa kafasını çevirdiğinde
"Ay kızım?" Abimde konuşuyordu hemen abime dönüp "evet abi... merak etme... tamam geleceğiz birazdan" dedim
"Şimdi kapatmalıyım bebeğim" dedi adam karşısındaki kadına ve restoranda tekrar girdi.
Adam gördüğüm 1.78 boylarında beyaz bir tişört ve siyah pantolon giymişti. Pekte yakışıklı bir adam değildi oldukça cılız bir adama benziyordu. Bu kadın bu adamda ne bulmuştu ki?
Kadıncağıza resmen yazıktı.
Birinin bana dokunmasıyla yetimden sıçradım nerdeyse telefon elimden düşecekti ama son anda tutmayı başardım.
Resmen kalbim dört nala koşuyordu sanki, telefonum canım benim sana bir şey olursa ne yaparım ben?
Arkamı döndüğümde omzuma dokunanın Alaz olduğunu fark ettim" prenses ne oldu, neden gelmedin içeri?" dedi ona gülümseyip "şimdi gelecektim hadi içeri geçelim" dedim
İçeri tekrar girdiğimizde tatlı sipariş verdik.
Künefemi yerken bile aklım hala o salak adamın bu gül gibi kızı aldatmasındaydı gidip söylemeliydim ama kadın bana inanır mıydı ki?
Tamam belki karışmamalıyım ama kimse böyle bir muameleyi hakketmiyordu. Ayrıca nasıl karışmadan dura bilirdim ki?
"Derin sen iyi olduğuna emin misin? Yüzün solmuş sanki hastamınsın yoksa?" dedi ve yerinden kalkıp yanıma geldi elini anlıma uzattı ve ateşim olup olmadığına baktı.
Ay ne oluyor? Biraz mesafe lütfen yani. Ne bu samimiyet canım.
Ateşim olmadığını anladığında elini çekti ve yerine tekrar geçip oturdu." ateşinde yok iyi olduğuna emin misin?" dedi endişeli bir sesle.
Gerçekten de endişelenmişti onu daha fazla endişelendirmemek için "iyiyim Alaz endişelenmene gerek yok gerçekten sadece biraz yorgunum o kadar." dedim gülümseyerek.
Sonu da tatlılarımızı da yedik. O kadınında adamında kalktığını fark ettim.
bir kaç saniyeliğine de Alazın yanından ayrılmıştım. Onun da kasaya doğru gittiğini görmüştüm. Ve bende kadının peşinden gidiyordum ancak birine çarptım.
70 yaşlarında, siyah saçlı, yeşil gözlü, 1.90 boyunu gecik bir adam, yaşına göre oldukça dinç ve genç gözüküyordu.
Çarpışmanın etkisiyle bir iki adım geri gittim ve kafamı tutum, o hiç yerinden kımıldamadı. Hatta transa girmiş bir şekilde bana bakmaya başladı. Kaşlarım çatıldı bu adam neden bana böyle bakıyordu. Alaz yanıma gelip iyi olup olmadığıma baktı "Derin iyi misin?" iyi olduğumu fark edince yaşlı adama döndü.
"Ağam kusura bakma" dedi oldukça saygılı bir şekilde
Adam hiç bakışlarını benden çekmeden ağzı açılıp kapanıyordu. Bir şey söylemek istiyordu belli ki ancak söyleyemiyor gibiydi de.
Arkadan bir ses geldi "Alpay ağam siz gelir miydiniz? ben sizi ancak şirketinize gidersiniz sanıyordum" diye dalgaya vuran bir adamın sesi geldi.
Yaşlı adam kendine gelip bir ona seslenen adama baktı bide bana adama döndüğünde fırsat bilip " kusura bakmayın tekrardan" dedim ve hızlıca Alaz'ın kolundan tuttuğum gibi dışarı çıktım.
Yaşlı adam arkadan bir şeyler söylese de durmadan çıktık. Hiç bir ağa ile uğraşamazdım.
Yazar Anlatımıyla,
Alpay ağa ne kadar genç kızın arkasından seslense de hiç durmadan restorandan çıkıp gittiler.
Alpay ağa düşünmeye başladı bu genç kıza Alaz'ın Derin dediğini duydu. Bu kız torunu Koray Arsen'in dediği kız olabilir miydi?
Torunun bahsettiği gibi bir kızdı. Kumral, yeşil gözlü, 1.70 boylarında, küçük burnu vardı. Ayrıca yaşı da 17 veya 18 yaşlarında gibi duruyordu.
Ama ne yazık ki yaşlı adam tam konuşmak için kendini toplamışken en küçük oğlu araya girmişti. Genç kızda özür dileyip anında gitmişti.
Emin olmalıydı tekrar ailesinin yıkılmasını istemezdi. Ancak bu genç kızın görünüşü en büyük torunu Agah Demirhan'a çok benziyordu. Elbette bir benzerlikten hemen torunu olduğunu söyleyemezdi. Sonuçta insan insana benzerdi.
Ancak belki dedi belki bir umut...
Demirhanlar yola çıkmış Mardin'e gidiyorlardı. Ne kadar gitmek istemeseler de buna mecburlardı. Babaları da öldükleri için Demirhan aşiretinin başına geçmesi gereken kişi aile üyelerinden biriydi.
Ali Demirhan en küçük çocuğuydu Merdan beyin ve böyle bir sorumluluğa hazır değildi istemezdi de.
Alatan Demirhan ise baştan beri aşiretten uzak durmuştu şimdide öyle yapmayı düşünüyordu.
Aziz Demirhan aşireti pek umursamazdı babasıyla ettiği bir kavga sonucu tamamen Mardinle alakalı tüm bağını koparmıştı.
Polat Akel'e gelecek olursak Merdan Demirhan onu başa hiçbir zaman geçirmek istememişti bir süre mecburi olarak ağalık yapmıştı ancak bu kısa bir zamandı. Kendi isteği ile de yapmamıştı zaten.
Yine de hiç kimse ağa olmak istemiyor onlar biran önce küçük Asel'i bulmak istiyorlardı.
Diğer tarafta Doğa ailesi Merdan Demirhan'ın ölümünü duyduklarında anında Demirhan konağına doğru gittiler.
Bu ölüm haberini kimse beklemiyordu bu yüzden herkes çok şaşkındı.
Konakta polisler, sağlık ekipleri, baş sağlı dileyen insanlar ve merak eden insanlarla doluydu.
İçerde yaşlı bir kadın ağıt yakıyordu. Bu Merdan Demirhan'ın eşi Emine Demirhan'dan başkası değildi.
Erez bu olanlarda oldukça şaşkındı neden burada olduklarını bilmiyordu ancak tahmin etmesi hiçte zor değildi. zira Derinin üvey olduğunu zaten biliyordu. Şimdide Doğa ailesinin özelikle de Murat Doğanın davranışları onları ele veriyordu. Ayrıca Korayla olan benzerlikleri su götürmez bir gerçekti.
Bu yüzden çözmesi pekte zor olmadı. Ama tabi bu durumu Derinden saklamayı asla düşünmüyordu. Arkadaşlıklarına hatta kardeş, ikiz bağlarına zarar gelmesine ne olursa olsun asla izin veremez, verdirmezdi.
Derin Doğanın Anlatımıyla,
"eee şimdi nereye gideceğiz?" dedim Alaz'a bakarak.
Alaz bana dönüp "ne yapmak istersiniz prenses bu gün emrinize amadeyim" dedi bana bakarak önümde reverans yaptı .
Güldüm bu duruma komik ve tatlı bir çocuktu Alaz. "bilmem beni gezdire bilirsin" dedim
oda bana "hay hay prenses" dedi göz kırparak.
Mardin de gidilecek yerlerin birazını da olsa gezmiştik gerçekten güzel ve tarihi yerlerde vardı.
Biraz gezdik ve eve geldik geç saatler olduğu için yatmak istediğimi söyleyip odama gittim
Ancak bu gece uyumak bir yana aklımda hala o adamın kadına yaptıklarındaydı yarın kesinlikle Erez ile bu konuyu araştırmalıydık.
Sabah Yüzüme yine su dökülmesiyle uyandım. Artık bu durum klasik olmaya başladı.
"ABİ!" dedim oldukça kızgın sesle bağırarak ancak abim eşek gibi andırıyordu.
Hala andırırken konuşmaya çalıştı "canım kardeşim artık yüzünü yıkamana gerek kalmadı nasılsa yıkandı" dedi
Ayağa kaktım ve sırtına atlayıp, saçlarını çekmeye başladım.
Abim can havliyle beni üstünden atmaya çalışsa da bir taraftan da düşmem için bacaklarımı tutuyordu.
"Ah! bıraksana kızım saçımı" dedi bağırarak. Onu takmadım ve daha sert çektim saçını.
"Lan, lan bırak saçımı acıdı kızım bırak" diye bağırıyordu. Bir anda belime dolanan kollarla abimin sırtından çekildim ancak hala saçını çekiyordum.
"Bak her kimsen bırak intikamımı almalıyım" dedim
Sonra bir ses daha duydum "Ay kızım bırak hadi abinin saçını" dedi nahif bir ses, bu ses Miran abime aitti.
Abimin saçları ellerimden kayıp gitti ve Miran abime döndüm.
Meriç abim ise söyleniyordu " o nasıl saç çekmek kızım nerdeyse kel kalacaktım."
Meriç abime dönüp ellerimdeki onun saçlarına ait saçları yere attım. Abim şok olmuş bir şekilde bakıyordu.
" seni cani gitti değerli saçlarım" dedi saçlarına bakarken. Sonra kafasını kaldırıp bana baktı. "Bu saçlara kaç kız hayrandı biliyor musun sen?" dedi eli ile yerdeki saçlarını işaret ederken. Ona umursamaz bir şekilde bakıp omuz silktim. Ancak son dediği cümleyi duyunca beynimde fişekler çaktı.
Kız mı dedi o?
" ne dedin sen?" abim bir adım geriye gitti. Bende Miran abimin beni Bırakması için çırpınıyordum. " abi bırak ya" dedim Miran abime kızgın bir şekilde bakarak.
Sonra Meriç abime dönüp. " kızmış bak bakalım ben sana neler yapacağım" dedim bağırarak
Abim "abi sakın bırakma bu manyağı" dedi abime bakarak, bana döndü "kızım rahat dur bak tamam ben şakasına dedim" dedi endişeli bir sesle geri geri çıkıyordu odadan. Bense hala debeleniyordum. Ancak abimin kaslı kollarından kurtulamıyorum.
"Abi bıraksana ya" dedim
Miran abim "Ay kızım sakin ol ben halledeceğim onu sakinleş" dedi yumuşak sesiyle.
Ama yapma ya sen böyle yaparsan ben tere yağ gibi eririm.
Meriç abim geri geri giderken, Alaz çıktı bir anda ona çarptı.
"Oğlum senin ne işin var burada" dedi abim
Alaz "Meltem teyze dedi ki git şu üretim hatalarına bir bak sana zahmet dedi" kendini sıkıyordu gülmemek için.
Meriç abim "niye Derin’in odasının önündesin o zaman" dedi kaşlarını çatmış bir şekilde.
Miran abim sakinleştiğini anlamış olacak ki beni yere indirdi. Ancak hala tetikteydi.
Alaz derin bir nefes alıp, omuz silkti" buradasınız çünkü, sesiniz geliyordu aşağıya kadar hem" beni işaret edip " meltem teyze prensesimi de çağır dedi"
Meriç abim Miran abime dönüp " görüyor musun abi bu cadıya prenses bize üretim hatası oh ne ala memleket" dedi
Ona bakıp saçlarımı savurdum " herkes bir Derin Doğa değil canım" dedim abim göz devirdi. Alaz ve Miran abimde gülüyordu.
Miran abim "tamam hadi çıkın" dedi
Alaz'a ve Meriç abime bakarak, sonra bana döndü " sende üstünü değiştir gel prenses hazretleri" dedi ve anlımı öpüp oda çıktı.
Bende hemen oda da bulunan lavaboya gidip işlerimi hallettim. Geri odaya dönüp, kıyafetlerimi seçtim.
Şort ve crop giydim. Meriç abim kesin kalp krizi geçirir oh olsun ona gıcık şey.
Merdivenlerden aşağı iniyordum ki Erez'e rastladım.
"Günaydınlar Erez bey" dedim
O da bana "günaydın prenses hanım" dedi
merdivenden inerken bir taraftan da konuşuyorduk "neredeydin dün, hiç göremedim seni" dedim
Bu sorum üzerine Erez'in gerildiğini hissetmiştim
Gözlerini kaçırarak, tam cevap verecekti ki bahçeye çıkmıştık. Babamlar bizi fark etti.
Babam "günaydın prenses hanım" dedi ve yanıma gelip sarıldı. Bende ona karşılık verip, yanağından öptüm "Günaydın kralım" dedim gülümserken.
Annem " zaten sen hep babana sarıl kızım annen kim ki hayır yani tek başına yapmadı ki sizi siz niye böyle oldunuz?" diye söyleniyordu.
Hemen annemin yanına gidip, ona da sarılıp, öptüm "Günaydın kraliçem" dedim. yüzünün her yerini öperken.
"Ay tamam yeter Derin. Kızım sulu sulu öpme demedim mi ben sana?" diye sahte bir şekilde kızıp bir taraftan da kurtulmaya çalışıyordu kollarımdan. Gülüp, annemi bırakıp yerime geçtim ve oturdum.
Güzel sohbetler eşliğinde kahvaltımızı yapıyorduk. Herkes kahvaltısına dalmıştı ki Erez'e yaklaşıp "kahvaltıdan sonra bana lazımsın" dedim
Erez ağzındaki lokmayı yutup " Niye? yine ne bela açtın acaba başına?" dedi sessizce.
Kaşlarımı çatıp ona baktım "bu sefer bir şey yapmadım Erez görende hep başımı belaya sokuyorum sanacak" dedim
Erez "yapmıyor musun zaten" dedi ciddi sesle.
Bacağına bir tane vurduğumda acı bir ses yükseldi Erez den "AH!"
"Erez iyiminsin al su iç" dedim sahte bir hüzünle. Erez suyu içip, bana sinirli sinirli bakmaya başladı.
Annemlerde dönüp bize baktı "iyiminsin oğlum?"
Erez anneme dönüp "iyim Meltem teyze bacağımı masaya çarptım sanırım" dedi son kelimesini bastıra bastıra söyleyip, bana imalı bir bakış attı.
herkes bunun üzerine dikkatli olmasını söyleyip kahvaltılarına geri döndü.
Tabi Meriç abim kaşları çatılmış bir şekilde bize bakıyordu.
Erez kulağıma yaklaşıp "Kızım niye vuruyorsun, hem o nasıl vurmak lan canım acıdı" dedi
Bende " oh olsun hakkettin" dedim
Kahvaltımızı güzel bir şekilde yapıp kaldığım odaya çıktık.
yatağıma geçip oturduk ve dün olanları Erez'e teker teker anlatım.
"Vay şerefsiz demek aldatıyor kadını" dedi volta atarken
kafamı sallayarak onayladım. bana döndü" niye kadına söylemedin?" dedi
"eğer söyleseydim ben yalancı durumuna düşerdim Erez" nefesimi dışarı verip, "hem sen olsan nişanlına mı inanırdın, yoksa birkaç saniye önce tanıştığın insana mı?" dedim
Mantıklı gelmiş olacak ki "Evet haklısın" dedi gözlerime bakıp "o zaman bizi ilgilendiren bir şey yok" dedi ayağa kalkıp yanına gittim " nasıl yok? hem cinsimi böyle bırakamayız yazık değil mi kadına?" dedim üzgün sesle.
Erez "iyide biz ne yapabiliriz Derin, kadını bir daha nere de göreceksin adını sanını bile bilmiyorsun" dedi bezgin bir sesle.
ona gülümseyip "adını öğrendim soyadını da biliyorum" dedim
Derin bir nefes alıp "emin misin başımız belaya girebilir" dedi
Bir şey olmaz diyerek elimi salladım. oda kafasını sallayıp onayladı "peki o zaman adı ne? sosyal medya hesaplarına bakalım" dedi
düşünmeye başladım ne demişti ki adı. İsim hafızamın kötü olması benim suçum değildi. "emine, yok o değil esma, yok oda değil ersin, yok o hiç değil ayrıca o erkek ismi" dedim
Erez "ha gayret bulacaksın artık tüm e ile başlayan kadın isimlerini araştırırız" diye dalga geçti.
ona sinirle baktım "ne yapıyım hafızam kötüyse benim mi suçu- dur bir dakika buldum" dedim "EZGİ" dedim bağırarak
Erez "ne?" dedi şaşırmış bi şekilde.
ona göz devirip "kadının adı Ezgi, Ezgi Kayalar" dedim
Erez "Pekala o zaman iş başa düştü bakalım kimmiş bu ezgi kayalar"
1 saat sonra,
Yatağımda sırt üstü en ucuna yatmış kafam aşağı sarkıyordu. Telefon elimde sosyal medya hesaplarını inceliyordum.
Sonunda gerçek hesabı bulmuştum. " Erez" dedim dik oturarak.
Erez "buldun mu?" dedi onu kafamla onaylayıp. "Evet, Ezgi kayalar babası ile olan bir fotoğrafta var Samet Kayalar". dedim
Bu isim bana tanıdık gelmişti.
Erez " bu geçen yıl babanla aynı ihaleye katılan adam değil miydi?" dedi
Doğruydu ihaleyi kaybetmişlerdi.
"Mardin'e neden gelmişler acaba çünkü İstanbul'da yaşıyorlar gibi" dedim
" evet İstanbul'da yaşıyorlar ancak iş için burada değillermiş kızlarının doğum günü için gelmişler, bir parti düzenleyeceklermiş" dedi bilgisayardan bakarken.
Parti mi? İşte bu iyi haber bende tam parti havamdaydım.
Gülümsedim ve Erez ne yapacağımızı anlamıştı kafasını hayır anlamında sallasa bile ne olursa olsun bu partiye gidecektik.
Hayatımın en büyük hatasını yapmıştım o partiye gitmeseydim bunların hiç biri olmayacaktı.
Bölüm sonu Alaz? Alpay dedeyle karşılaştık artık. Bölüm nasıldı? |
0% |