Yeni Üyelik
21.
Bölüm

17. Bölüm

@demirhan_asel

 

 

Derin Doğa’nın Anlatımıyla,

 

Şu an ne mi yapıyorduk?

 

 

Babamı ikna etmeye çalışıyorduk. Çünkü parti saat 00.00 da yani tam gece vakti ve babam asla izin vermiyordu.

 

 

 

Artık nerdeyse ağlayacaktım adam bir türlü izin vermiyordu. Ve bende saatlerdir babam nereye giderse oraya gidiyordum.

 

 

 

Babamın durumdan şikayetçi olduğunu söyleyemem. Yanında olmamı seviyor adam sırf benim yanımda olmak için okula gelip derslere beraber girelim bile demişti. Ve bunu cidden yapıyordu. Erez ve bir kaç arkadaşla sinemaya gittiğimizde peşimizden gelmişti. Tesadüfi bir karşılaşma olarak göstermeye çalışsa da pekte başarılı olamamıştı.

 

 

 

Bir etkinlik olacağı zaman genelde anneme söyler ve kendisi gelmek isterdi okula. Annem gitmek istediğinde ise onu bir şekilde ikna ederdi.

 

 

 

Yani anlaşılacağı üzere babam benden ayrı kalmayı pek sevmez.

 

 

 

"Baba lütfen" dedim bezgin bir ses tonuyla artık ikna etmeye çalışmaktan yorulmuştum. Hem Erez bile yardımcı olmuyordu.

 

 

 

Gıcık yardım etse ne olacaktı sanki.

 

 

 

Ancak babam hala ikna olmamış olacak ki "Hayır dedim Derin. O saate 17 yaşındaki bir çocuk dışarda olamaz hem de bir kız" dedi sert sessiyle.

 

 

 

Bu cümleyi yanlış anlamayın lütfen babam cinsiyetçi bir erkek değil ama hak verirsiniz ki gece dışarı çıkan kadınlarımız taciz, tecavüz, öldürülme gibi bir çok şey yaşıyor. Babamda beni korumak istiyor haklıda buna bir şey diyemem.

 

 

 

"Erez de gelecek hem ben 18 yaşında sayılırım" dedim babam yüzüme bakıp "yani?" dedi

 

 

 

"reşittim baba artık çocuk değilim" dedim bilmiş bir sesle.

 

 

 

Meriç abim gelip saçlarımı karıştırdı "reşit olman bir şeyi değiştirmez bücür hala çocuksun" dedi

 

 

 

Ellerinden kurtulup "abi!" dedim ona sinirli sinirli bakarken.

 

 

 

Miran abim gelip saçlarımı düzeltmeye başlayınca ona baktım "Meriç salağına kırk yılda bir haklı buluyorum Ay kızım" dedi saçlarımı düzeltip, yüzümü ellerinin arasına aldı, anlımı öptü "sen hep bizim küçük kardeşimiz olacaksın" dedi

 

 

 

Ya yerim seni. Abim diye demiyorum ama çok tatlıdır.

 

 

 

Pes etmişlikle omuzlarım çöktü. Tam o anda kraliçem geldi " Murat bırak çocukları gitsin" dedi rahat bir şekilde

 

Ne?

 

 

 

"anne?"

 

 

 

"anne?"

 

 

 

"Meltem teyze?"

 

 

 

"Sultanım?" diye hep bir ağızdan konuştular.

 

 

 

 

Annem onlara bakıp "gitsinler Murat hem Erez de gidecekmiş" dedi

 

 

 

Babam "ama sultan-" lafını tamamlamadan annem onun sözünü kesti

 

 

 

"Murat gitsinler biraz eğlensinler" dedi itiraz istemez bir ses tonu ile.

 

 

 

Süleyman ağa devreye girip "Merak etme Murat. Bizim korumalarda onlarla olur bir şey olmadan sağ salim gelirler" dedi güven veren sesle.

 

 

 

Bende bu sözlerin üzerine babama yavru kedi bakışlarımı atıyorum.

 

 

 

Babam bana bakıp yenilgisini kabul etti "iyi gitsinler" dedi

 

 

 

Ben tam sevinç çığlıkları atarken babam "ama ne olursa olsun aradığım an o telefon açılacak anlaşıldı mı?" dedi. Erez ile birlikte kafalarımızı sallayıp babamı onayladık.

 

 

 

Meriç abim "nasıl ya olmaz gidemez!" dedi ancak annem abimin kafasına bir tane vurdu "sen karışma eşek sıpası" dedi

 

 

 

Miran abimden ses çıkmayınca ona baktım. Ona baktığımı fark edince anlımı öptü "gidin ay kızım ama dikkatli olun bir şey olursa hemen arıyorsunuz tamam mı? "dedi

 

 

 

"tamam abi zaten 1 saat anca kalır geliriz" dedim

 

 

 

o da beni onayladı. Annemlere baktığımda, annem çoktan Meriç abimi ikna etmişti. Sevinçle odama çıktım ve kıyafetlerime bakmaya başladım.

 

 

 

Yarım saat olmuştu ve ben hala bir kıyafet bulamadım.

 

 

 

Ben düşünürken kapım çaldı. "GEL" dedim

 

 

 

Erez kapıyı açıp içeri girdi. "Ne yapıyorsun?" dedi

 

 

 

Nefesimi dışarı verip "hiç bir kıyafet bulamadım" dedim sitemle

 

 

 

Erez yanıma gelip yatağımın üstünde ki kıyafetlerime baktı. "Hava soğuk biraz kalın giyinsen iyi olur" dedi kıyafetleri incelerken.

 

 

 

Onu haklı buldum çünkü hava cidden soğuktu.

 

 

 

Bir kazak ve pantolon eline alıp "bunları giy zaten dikkat çekmememiz lazım" dedi onu onaylayıp çıkmasını istedim.

 

 

 

Üstümü giydim birazda parfüm sıktım. İşte hazırım.

 

 

 

Vay be anandan modacıydı bir dakika benim annem cidden modacı. Neyse bu kombinle bile harika görünüyorum.

 

 

 

Odamın kapısını açtım ve çıktım.

 

 

 

Erez " hazır mısınız majesteleri?" dedi gülerek, sağ koluna girmem için kaldırdı.

 

 

 

Ona gülümseyip, koluna girdim " hazırız prensim" dedim

 

 

 

İşte partiye hazırdık. Ama hesaba katmadığımız şeyler olacağını nerden bilebilirdik.

 

 

 

Evden çıkarken resmen babamlardan zor ayrıldık. Gitmeme için ellerinden geleni yaptılar ancak Sultanım hepsini devirdi.

 

 

 

Sonuç şuan arabada parti alanına gidiyorduk.

 

 

 

"Erez burası olduğuna emin misin?" dedim çünkü ormanlık bir alana girdik.

 

 

 

Erez" bilmiyorum Derin konum olarak doğru yerdeyiz gibi" dedi telefonundan konuma bakarken.

 

 

 

Koruma arabayı durdurduğunda bizde indik.

 

 

 

Etraf ağaçlarla doluydu ilerde bir ev vardı ağaçların tam ortasında. İki katlı küçük bir ağaç ev gibiydi.

 

 

 

Erez bana dönüp "plan ne?" dedi

 

 

 

Ona bakıp gülümsemeye çalıştım, o da planımın olmadığını anlamış olacak ki bezgin bir sesle "plan yok değil mi?" dedi

 

 

 

"Plan var olmaz olur mu?" dedim

 

 

 

Tek kaşını kaldırıp " ne peki?" dedi

 

 

 

Gülümsedim ve "içeri gireceğiz"

 

 

 

Erez " eee sonra" dedi

 

 

 

" sonrası Allah bilir" dedim gülümserken.

 

 

 

Müzik sesi iyice yükselmeye başlamıştı Erez'in kolundan tutup çekiştirmeye başladım. "Hadi geç kalacağız" dedim

 

 

 

Kapıda güvenlikler vardı inşAllah bir davetiye falan sormazlar.

 

 

 

Koruma bizi durdurup " Davetiyeniz var mıydı? Çocuklar." dedi

 

 

 

Hay ben şansımın şom ağızlıyım resmen.

 

 

 

Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekti ki. Bir ses geldi içerden.

 

 

"Onlar benimle" dedi bu Alaz'dı

 

 

 

Bir dakika Alaz mı, Alazın ne işi vardı burada?

 

 

 

Koruma kenara çekilip "kusura bakmayın Alaz ağam bilmiyordum sizinle olduklarını" dedi

 

 

 

Erenle birbirimiz bakıp Alaz'a döndük. Alaz " hadi gelin" dedi bizde içeri girdik

 

 

 

İçerisi oldukça kalabalıktı. Hem de fazlasıyla müzik sesi insanların konuşma seslerini bastırıyordu

 

 

 

Alaz yanımıza gelip "sizin ne işiniz var burada?" dedi

 

 

 

Erez kolunu omzuma atıp kendine çekti beni "asıl senin ne işin var?" dedi bir birlerini duymak için yüksek sesle konuşuyorlardı.

 

 

 

Alaz'a olan biteni anlattık o da yardım etmek istediğini söyledi.

 

 

 

Sonunda görüş açıma Ezgi ve nişanlısı olacak o haysiyetsiz girdi.

 

 

 

30 dakika sonra,

 

 

 

Sıkıntıdan patlamak üzereydim ayrıca başımda ağrımaya başladı. Alaz ve Erez'in de benden farkı yoktu. Sonunda pasta geldi ah şu an en iyi şey bu pastaydı. Umarım çikolatalıdır.

 

 

 

Ezgi doğum gününü kutlayan nişanlısına sarılıp mumlarını üfledi " hepiniz doğum günü partime geldiğiniz için çok teşekkür ederim. İnanın ki bu benim için çok önemliydi" dedi

 

 

 

Bundan sonrasını pek dinlemedim açıkçası çünkü nişanlısı ve ailesi hakkında konuştu. Pastalar ve içecekler dağıtılmaya başlandı.

 

 

 

Lavaboya gitmeliydim çok sıkışmıştım ama pastamı yemeden gitmek istemiyordum. Erez neden kıvrandığını anlamış olacak ki " sen git hadi pastana ben bakarım" dedi göz kırparak ona teşekkür ettim ve hızlıca üst kata gittim.

 

 

 

Bir kaç dakika içerisinde işlerimi bitirip çıkmıştım. Tam aşağı inerken sesler duymaya başladım.

 

 

 

Kaşlarım çatıldı ve sese doğru yürüdüm kapalı kapı ardında gülüşme sesleri geliyordu. Bir dakika bu o adamın sesi. Ama kadın Ezgi değildi!

 

 

 

Oha yok artık!

 

 

 

Tam arkamı dönüp Ezgiyi bulacaktım ki o da bana doğru geliyordu.

 

 

 

Ezgi "sen de mi gelmiştin partime" dedi sevecen bir sesle ona gülümsemeye çalışarak

 

 

" evet bende geldim geçiyordum uğrayım dedim yani doğum günün kutlu olsun" dedim

 

 

 

Evet geçiyordum ormanın ta ortasından harika.

 

 

 

Ezgi ilk başta garip garip baksana sonradan gülümsedi tam bir şey söyleyecekti ki arkamızdaki kapıdan yüksek sesli bir kahkaha sesi duyuldu. Ve Ezgi bu sesi tanımış olacaktı ki, "çekilir misin, canım bir bakıyım kim varmış" dedi yüzü huzursuzdu.

 

 

 

Kapını önünden çekildiğimde Ezgi hızlıca kapıyı açtı. Ve tahmin edersiniz ki manzara tam olarak adam kızın üstünde gülüşecek konuşuyorlar kapı sesiyle irkilmişlerdi ama üstlerinin yarısı yoktu saçları başları dağılmış adamın her yerinde ruj izleri vardı.

 

 

 

Ooo bu kadarını beklemiyordum nişanlısının doğum günü partisinde onun evinde bu kadarı vay be ne büyük cesaret.

 

 

 

Ezgi kızarmış gözlerle nişanlısına yani artık ex nişanlısıdır bence ona bakıyordu. "Bora" dedi fısıltıdan farksız sesiyle

 

 

 

Adının Bora olduğunu öğrendiğim adam telaşla kadının üzerinden kalkıp " açıklaya bilirim" dedi gömleğini giyerken.

 

 

 

Neyi açıklayacaksın acaba her şey ortada. Bu laf her aldatan kadın yada erkek fark etmezesizin kullanılan bir laftır.

 

 

 

Kadın kafasını sallayıp " sana inanmıştım" dedi gözünden tek damla yaş düşmüş bir daha da düşürmeden gidip yüzüğü adamın suratına attı.

 

 

 

Yürü be Ezgi başkan arkandayım.

 

 

 

Bora şok olmuş şekilde bakıyordu Ezgiye. Ezgi ise bir hışımla gitti evet gitti. Bora'da " açıklayabilirim ezgi, Ezgi bekle hayatım" dedi ve peşinden gitti

 

 

 

Eeee geriye bu kadın kaldı. Bu kim? kadına döndüm o da bana bakıyordu " sen kimsin bacım" dedim

 

 

O da " Sevim ben " dedi umursamaz sesle

 

 

 

Anam nereye düştüm ben.

 

 

 

" bir şey soracağım" dedim oda üstünü başını düzeltirken " sor" dedi

 

 

 

" acaba bu Bora dedikleri adamla ne işin vardı ki" dedim nefesimi dışarı verip " hem nişanlısı olduğunu bilmiyor muydun" dedim

 

 

 

O da saçını düzeltmeye geçtiğinde gözlerime bakıp " biliyordum" dedi rahat bir tavırla

 

 

 

Lan madem biliyordun niye yaptın ne tuhaf insansın sen.

 

 

 

" şimdi sen niye biliyorken hala buradasın dersin. Bak bora benim sevgilimdi, ama bu kumara girdi parası kalmayınca da Ezgiyi buldu onu parasına konuyordu evlenince malları üstüne geçirip boşanacaktı hemen sonra ben onunla evlenecektim"

 

 

 

Oha dizimi çekiyoruz arkadaş ağzım açık dinliyordum. Kadın devam etti "ha ben niye onunlayım onu sorarsan da açıkçası pek umurumda değiller bende para için Boraylaydım çıkar ilişkisi diye biliriz" dedi

 

 

 

Vay be işe bak

 

 

 

Sevim adındaki kadınla konuşmamız bu kadardı. Aşağı indiğimde Alazlar beni bekliyordu.

 

 

 

Erez "nerede kadın başına bir şey geldi sandım" dedi ve sarıldı.

 

 

 

Şu an yanaklarını sıkıp ne tatlısın sen diyebilirdim ancak az önce ufak çaplı bir şok geçirdim.

 

 

 

Alaz " gidelim mi artık burası pekte iyi olmamaya başladı her an kavga çıkabilir" dedi haklıydı çok fazla içmiş ve kafayı fena halde bulmuş insanlar vardı onları başımla onayladığımda çıkışa doğru gittik.

 

 

 

Dışarı çıktığımızda korumaları aradım ama yoktu.

 

 

 

Alaz " sizi ben bırakacağım" dedi

 

 

 

Erez'in kaşları çatıldı " niye korumalar nerde" dedi sinirle

 

 

 

Alaz rahat bir şekilde arabanın kilidini açtı. " keyfimden değil heralde. Sizi bırakıp geri dönmüşler. Bir saat sonra geliriz demişsiniz, eğer yarım saat burda oturmak isterseniz bekleyin."dedi umursamaz bir sesle omuz silkerek.

 

 

 

Sonra bize bakıp " bininde gidelim" dedi

 

 

 

Erez hala sinirliydi yanına yaklaşıp kolunu tutum ve " hadi Erez gidelim hem En fazla ne olabilir ki alt tarafı bizi eve bırakacak" dedim

 

 

 

Evet en fazla ne olabilir değil mi?

 

 

 

Yolda kaldık.

 

 

 

Ciddi ciddi yolda kaldık benzini bitmiş ve bizde yolda kaldık işin kötüsü telefonlar çekmiyordu.

 

 

 

Dışardan bir uluma sesi geldi "Çocuklar kurt sesi miydi o?" dedim tedirgin bir sesle.

 

 

 

Erez bana bakıp " korkma güzelim ben yanındayım" dedi

 

 

 

Alaz " şimdi ne yapacağız?" dedi

 

 

 

Erez " telefon çekmiyor" dedi telefonuna bakarak.

 

 

 

Alaz " ya arabada sabaha kadar bekleyeceğiz yada bir yardım bulacağız" dedi

 

 

 

Bir uluma sesi daha duyduğumda bağırdım.

 

 

 

Erez hemen bana sarıldı "korkma güzelim bir şey yok" dedi sakinleştirmek ister gibi.

 

 

 

Alaz " burada kurt yoktur prenses varsa bile bize yaklaşacaklarını sanmam" dedi

 

 

 

" uluma sesleri var ama" dedim korkuyordum ve ayrıca ben karanlıktan da çok korkarım.

 

 

 

Alaz " merak etme biz yanındayız" dedi bana göz kırparak. Erez'e dönüp "gidip yardım bulsak iyi olur sabaha kadar burada duramayız donarız" dedi

 

 

 

Erez başını sallayıp onu onayladı " haklısın gidelim" dedi

 

 

 

Ben, ben ne olacağım. Erez beni anlamış gibi "hadi sende prenses" dedi

 

 

 

Arabadan indik ve Alazın yönlendirmesi ile gidiyoruz.

 

 

 

Alaz " sanırım kaybolduk " dedi

 

 

 

Kayıp mı olduk ulan hani yolu biliyordun.

 

 

 

Erez " yolu bildiğini söylemiştin" dedi sinirli sesle

 

 

 

Ben Erez'in koluna resmen yapışmış durumdaydım korkudan altıma bile edebilirdim. Etraf kapkaranlık her yer ağaçlarla dolu.

 

 

 

Alaz " biliyordum ama yolu karıştırdım sanırım" dedi

 

 

 

Erez sinirle Alazın yanına gitti " sana güvenende kabahat zaten" dedi

 

 

 

Alaz " isteyerek mi oldu şuradan gitsek belki ana yola falan çıkarız" dedi bir yol gösterip

 

 

 

O anda bir uluma sesleri daha duyduk.

 

 

 

Güneş ve Kılıç Timi Yazar Anlatımıyla,

 

 

 

Kıdemli üsteğmen Agah Demirhan ve timin geri kalanı uzun bir görevden geri dönmeye hazırlanıyorlardı.

 

 

 

Bu göreve iki tim katılmıştı Keskin timi ve Güneş timi.

 

 

 

Keskin timinin komutanı ile Güneş timi komutanı uzun yıllardır arkadaşlar.

 

 

 

Devran yüzbaşı sakin adımlarla hem arkadaşı hem de görev arkadaşı olan üsteğmen Agah' a yaklaştı şimdi söyleyeceklerini iyi seçmeliydi. Bu haber arkadaşını yıkabilirdi ama buna mecburdu.

 

 

 

Devran Agahın omzuna elini koyup ona bakmasını sağladı. " Bir görevimiz daha var" dedi tedirginlikle

 

 

 

Timler şaşırmıştı ilk defa yüzbaşı Devran akıncıyı bu şekilde tedirgin görüyordu.

 

 

 

Agah " tamam görev ne? Acil bir görev belli ki" dedi

 

 

 

Devran " acil en yakın timde Kılıç timi ve Güneş timi yani biziz" dedi sıkıntıyla.

 

 

 

Hakan "komutanım görev ne?" dedi

 

 

 

Devran " Türk askerlerini rehin almışlar." dedi sıkıntıyla bu durum canını sıkmıştı.

 

 

 

Murat Aytekin " tamam o zaman hemen koordinatları söyleyin hemen gidelim Türk askerlerimizi orda bırakacak değiliz." dedi sert keskin sesiyle.

 

 

 

Görkem "nasıl yakalanmışlar kim tarafından bilgi var mı?" dedi

 

 

 

Asım " nasıl oldu bilmiyoruz ama ifşa olmuşlar beli ki" dedi

 

 

 

Turan "kimmiş peki?" dedi

 

 

 

Akif "bilgiye göre Rasim adına biri teröristlerin ele başı" dedi

 

 

 

Aziz "komutanım Rasim ölmemiş miydi?" dedi Agaha bakarak.

 

 

 

Agah’ın da kafası karışmıştı oda öldüğün sanıyordu. Devrana baktı soru sorar şekilde.

 

 

 

Devran "bir şekilde yaşıyormuş görevimiz Türk askerlerimizi kurtarmak" dedi katı sert sesiyle.

 

 

 

Hep bir ağızdan "Emredersiniz komutanım!" dediler. Bu durum hepsinin canını sıkmıştı. Ama ne olursa olsun Türk askerlerini kurtaracaklardı.

 

 

 

Herkes yeni koordinatlara doğru yola çıktı bir kaç saat sonra dinlenmek için mola verdiklerinde, Devran arkadaşının yanına yaklaştı ve söyleyeceklerini toparlamaya çalıştı. Ancak bir anda görev için kullandıkları telefon çalınca Albayın aradığını görüp sesiz bir yere geçip açtı. Ancak duydukları hiçte iyi şeyler değildi. Artık konuyu arkadaşına açmalıydı.

 

 

 

Devran arkadaşının yanına gidip "Agah konuşalım mı biraz?" dedi

 

 

 

Agah Devranı onaylayıp ayağa kalktı.

 

 

 

15 dakikalık bir molaları vardı herkes tuvalet ve yemek ihtiyacını şu an gidermeliydi.

 

 

 

Timlerden biraz uzakta bir yer geçtiler.

 

 

Agah "çıkar ağzındaki baklayı" dedi sert sesiyle

 

 

 

Devran alınmadan bir bir her şeyi anlattı. Agah Devrandan evin etrafına korumalar koymasını istemişti zamanında. Bu sayede ailesinden birine zarar gelirse bilgisi olacaktı. Bir kez daha ailesinden birini kaybetmek istemiyordu.

 

 

 

Devran, Azat beye gelen mektupta yazan yazıları bir şekilde öğrendi. Ayrıca evde yaşanan olayları da. kız kardeşinin yaşadığını, ama nerde olduğunu bilmediklerini, yada hala 10 yaşında bir olay yüzünden ölmüş olma ihtimalini. Hepsini anlattı. Agah başta sakin sakin dinlese de şu an kontrolden çıkmış gibiydi ve Devrana saldırıyordu.

 

 

 

Agah" NE DİYORSUN LAN SEN DALGAMI GEÇİYORSUN BENİMLE? ÖLDÜ LAN BENİM KARDEŞİM ÖLDÜ!" saçlarını çekiştirip ileri geri yürümeye başladı. Bir anda Devrana dönüp yüzüne bir yumruk daha attı. Ani yumrukla sendeleyen Devran, arkadaşının sinir krizinin geçmesini bekliyordu. Onu anlayamazdı çünkü o böyle bir şey yaşamamıştı. Ama yine de arkadaşına destek olabildiği kadar olacaktı. Yıllardır nasıl acı çektiğini, eriyip bittiğini gözleri önünde görmüştü arkadaşının.

 

 

 

"ÖLDÜRÜRÜM OĞLUM SENİ! YALAN SÖYLEME LAN BANA YOK KARDEŞİM, LANET OLSUN Kİ ÖLDÜ O. BEN GÖRDÜM ONU O KÜÇÜK KALBİNİN ATMADIĞINI DUYDUM LAN BEN" çıldırmış gibi Devranın üstüne çıkmış onu yumrukluyordu.

 

 

 

Güneş timi komutanlarını Devran yüzbaşının üstünden almaya çalışıyordu.

 

 

 

Kılıç timi ise komutanlarının daha fazla zarar görmemesini sağlamaya çalışıyordu.

 

 

 

Ancak Devranın sözleri daha tam bitmemişti.

 

 

 

5 dakikanın sonunda biraz daha sakinleşen Agah, sakin bir sesle "yaşıyor mu?" dedi ağladı ağlayacak sesiyle. Gözleri dolmuş, kendini zor tutuyor.

 

 

 

Devran arkadaşının omzuna elini koyup, yanına oturdu. "Koray" dedi

 

 

 

Agah bir anda gözlerini Devrana sabitledi.

 

 

 

Devran" Koray'ın sınıfına yeni iki çocuk gelmiş bir kız diğeri erkek" dedi üzülmüştü arkadaşına. Bir umut gözlerine bakan kızarmış yeşil gözlere bakarak devam etti sözlerine "kız olan sana çok benziyormuş" dedi

 

 

 

Hasan "benzemekle bir şey anlaşılmaz komutanım insan insan benzer sonuçta" dedi Hasan o da bu duruma üzgündü komutanlarının nasıl acı çektiğini gözleriyle görmüşlerdi.

 

 

 

Devran" öyle tabi. Bizde baştan umursamadık ama" Hasan'dan gözlerini çekip Agaha sabitledi. "kız çok fazla benziyordu sana Agah" küçük bir gülümseme meydana geldi yüzünde " bir görsen küçük burnlu, yemyeşil gözleri, kumral saçları, sevimli suratı. Birde nasıl dikleniyor aynı sen. Çok fazlada inatçı biri." dedi

 

 

 

Aziz "Emin misiniz komutan bir yanlış olmasın sonra" dedi Agah komutanının yüzündeki umutlu gülümsemeyi gördü ancak emin olmalılardı.

 

 

 

Devran "eminin DNA testi yaptırdım" dedi sesiz bir şekilde. Yaptığının yanlış olduğunu biliyordu ancak emin olmak zorundaydı Arkadaşı bu kez dayanamazdı.

 

 

 

Murat "bu yanlış değil mi komutanım" dedi

 

 

 

Asım "yanlış, evet ama emin olmak zorundaydık" dedi

 

 

 

Kılıç timi Agah komutanlarının nasıl bir olduğunu neler çektiğini az biraz biliyordu yıllardır birlikte çalıştıkları için samimilerdi.

 

 

 

Agah artık gözyaşlarına sahip çıkmakta zorlanıyordu. Ona kardeşinin ölmediğini yaşadığını söylüyorlardı. Buna inanmadı çok zordu. O küçük kalp atışlarının atmadığını duymuştu.

 

 

 

Agah gözlerinden iki damla yaş akmasına mani olmadı "atmıyordu" dedi sadece kısık ve üzgün sesiyle.

 

 

 

Devran arkadaşının ne demek istediğini anladı. Ona sarıldı. "Biliyorum kardeşim ama bir şekilde yaşıyor. Sebebi ne yada kim yaptı bilmiyorum ama yakında bulup onu sana getireceğimden emin olabilirsin" dedi arkadaşına sarılırken.

 

 

 

Agah'ın göz yaşları usul usul akmaya başladı bu kez durdurmak için hiçbir şey yapmadı. Bu acıya artık dayanamıyordu. sadece sayıkladığı tek bir kelime vardı "yaşıyor, Güneş yaşıyor"

 

 

 

Kılıç ve Güneş timi ise bu duruma seslerini çıkartmadan üzgün bakışlarla komutanlarını yalnız bıraktılar.

 

 

 

Tuna "Gerçekten de yaşıyor değil mi?" dedi

 

 

 

Asım "evet" dedi

 

 

 

Bu duruma Güneş timi ve Kılıç timi hem sevinmiş hem de üzülmüştü.

 

 

 

Sevinmelerinin sebebi artık komutanlarının acı çekmeyecek olmasıydı.

 

 

 

Üzülmelerin sebebi ise bunca acının boşa çekilmesiydi.

 

 

 

Murat Aytekin "Desenize o zaman timimizin adının sahibi yaşıyor" dedi neşeli tutmaya çalıştığı sesiyle gülümserken

 

 

 

Hepsinin yüzünde ufak bir gülümseme oldu. Ama hiç şüphesiz bunca acıyı çektirenler kimse misliyle ödeyeceklerdi.

 

 

 

Bilmiyorlardı ki bu görevde Güneş onlar için ya tekrar doğacak, yada batacaktı.

 

 

 

Yazar Anlatımıyla,

 

 

 

Herkes durmuş ormandan gelen sesi dinlemeye başladı.

 

 

 

Alaz " gidelim artık" dedi

 

 

 

Hepsi geldiği yolu geri dönüyordu. En azından arabaya dönmek istemişlerdi.

 

 

 

Ancak Derinin onlardan bir kaç adım arkasındaydı.

 

 

 

Erez ve Alaz ise hala kavga ediyorlardı.

 

 

 

Derin ayağı takıldı ve düştü.

 

 

 

Tam bağırıp yardım isteyecek iken kurt uluma sesleri artı.

 

 

 

Alaz ve Erez hala Derin’in yokluğunu fark edememişti. Arabaya vardıklarında Derin’in yokluğunu o zaman fark etmişlerdi.

 

 

 

Erez " Derin nerde?" dedi korkuyordu ikizinin başına bir şey gelmesinden deli gibi korkuyordu.

 

 

 

Alaz " arkamızda değil miydi?" dedi Alaz yeni edindiği arkadaşını kaybetmekten korkuyordu. Üstelik onun yüzünden başına bir şey gelmesinden daha çok korkuyordu.

 

 

 

Derini bulmak için geri dönmeye başladılar. Umuyorlardı ki ona bir şey olmasın.

 

 

 

Erez içinde kötü bir his hissediyordu.

 

 

 

Derin ise sonunda ayağa kalkabilmişti ancak kurt seslerinin daha yakından geldiği için burkulmuş ayağıyla koşabildiği kadar hızlı koşuyordu.

 

 

 

Ancak bir anda kadın çığlığı sesi duydu. Durdu yerinde sesin nerden geldiğini kontrol etti sol taraftan geliyordu.

 

 

 

Bir kez daha kadın çığlığı duydu bu seferki daha yüksek bir sesti.

 

 

 

Gitmeliydi duymamış gibi yapmalıydı. Ancak dayanamadı ve sesin geldiği yere temkinli adımlarla gitti.

 

 

 

Yaklaştıkça sesler daha net geliyordu.

 

 

 

Ağaçların arasından gördüğü kadarıyla üç erkek ve önlerinde 1 tanede dizleri üstünde acıdan kıvranan ve üstü başı mahvolmuş, yüzü kanlarla kaplı bir kadın vardı

 

 

 

Kadın "lütfen acıyın bana ne olur çocuğum var benim" dedi

 

 

 

Bozuk Türkçeyle adam " bunu baştan düşünecektin" dedi ve bir kuşun sesi duyuldu ormandan.

 

 

 

Silah patlama sesiyle geriye bir adım attı Derin. Atmasıyla birlikte bir ağaç dalına bastı ve sesiz ormanda ses oldu.

 

 

 

Dal sesini duyan adamlardan biri o tarafa baktı ancak karanlıktan hiçbir şey göremedi. Bağırarak

 

 

" kim var orada" dedi bozuk Türkçeyle

 

 

 

Diğer adamlarda etraflarına bakmaya başladı.

 

 

 

Derin korkuyla bir kaç adım daha attı arkasına. Ancak adamlardan biri silahı sesin geldiği yöne tutup ateşledi.

 

 

 

Ormanda bir silah sesi daha duyuldu. Ancak az önceki sefer gibi değildi çünkü bu sefer isabet etmişti.

 

 

 

Derinin gözleri karardı ve son duyduğu ses ona doğru gelen ayak sesleriydi.

 

 

 

Evet bölüm sonu artık dedim ki tanışsın bunlar ama sıradan bir tanışma olmasın. Tabi birde önce abisiyle tanışsın dimi. Tabi tanışa bilirse.

 

 

Kılıç timi?

 

 

Güneş Timi?

 

 

En sevdiğiniz karakter?

 

 

Erez ve Derinin birbirini ikiz olarak görmesi?

Loading...
0%