@demirhan_asel
|
Derin Doğanın Anlatımıyla,
"Anne yeter artık!" dedim sitemle. Şu an annem bahçede ki koltuğa yatar pozisyonda, bana yemek yediriyordu ve asla durmuyordu. Artık kusmama az kalmış, midemde hiç yer kalmamıştı.
Hastaneden çıkalı iki gün olmuş, dikişlerim çoktan alınmıştı. Ara ara ağrılarım olsa da ani hareket yapmadığım zaman, sıkıntı çıkmıyordu. Affedersiniz ama tuvalete bile tek başıma gidemiyordum. Babam yada abilerimden biri beni kucağına alıp,gitmek istediğim yere götürüyorlardı. Bu iki gün boyunca gelmeyen misafir kalmamıştı, hatta Ezgi bile gelmişti.
Konağın büyük kapısı açıldığında yine bir misafir geldiğini anladım. Keşke kendi evimizde olsaydık o zaman babamlar eve kimseyi almazdı.
Yüzümü somurtmuş bir şekilde dururken, annem kaşığın içindeki tavuk çorbasını içmem için uzatıyordu. Ona somurtan suratımla baktığımda ise "hadi artık yemen lazım, yoksa iyileşemezsin" dedi ciddi bir ifadeyle.
Pes etmiştim artık ve dediğini yaptım. Annem ise kazanmışlıkla gülümsüyordu. Bu sırada konağa girenlere dikkat kesildim.
Biri "Hey, o bizim arkadaşımız. Bizi içeri almalısınız!" dedi bu Mert’in sesine benziyordu.
Bir erkek daha " evet, arkadaşımızı görmemiz engelleyemezsiniz!" dedi bu ses de Egemene benziyordu
Korumalardan biri "üzgünüm ama izinsiz kimseyi alamam çocuklar" dedi
Bir ses daha geldi " o zaman izin al, biz Derin'i görmeden gitmeyeceğiz!" dedi Aybars'ın sesine benziyordu.
Bir dakika ama bu imkansızdı. Onların İstanbul da olması gerekiyordu.
Meriç abim merdivenlerden aşağı inerken " Neler oluyor?" diye sordu.
annem " bilmiyorum oğlum. Birileri var kapıda, içeri girmek istiyorlar herhalde" dedi
Abim kaşları çatık şekilde konağın kapısına yaklaştı. "Ne oluyor burada?" diye sordu korumaya
Koruma " efendim bu küçük çocuklar içeri girmeye çalışıyor" dedi saygıyla
Mert'e benzediğim ses " küçük çocuk mu? Küçük senin bir tarafındır lan" dedi
Ah evet bunlar onlar. Abim onlara "tamam, içeri geçsinler" dedi sakince
Ben kim olduklarını göremiyordum. Görüş açımda değillerdi. Ama kesinlikle bizimkiler olduğuna artık emindim.
Koruma " ama efendim" derken, abim " geçsinler dedim" dedi
Hızlıca avluya Mert girdi " Arkadaşım aman aman neler olmuş sana böyle" diye ağıt yakıyorken Egemen onun kafasına bir tane geçirip " salak mısın lan?" dedi
Abim " oh be sonunda bir başkası içinde salak kelimesi kullanıldı" dedi rahatlamış bir sesle
Babam aşağı merdivenlerden inerken " Merak etme oğlum. Senden daha salak biri yoktur bu dünyada. Yani seni kimse geçemez" dedi göz kırparak
Abim somurtarak " Yeter ama ya niye hep bana salak deniliyor" dedi
Mert yanıma gelip aniden sarılınca yaram acımıştı.
Aybars Mert’in ensesinden tutuğu gibi çekti. " mal mısın lan! kız daha yeni iyileşiyor aniden sarılır mı!" dedi sinirli sesiyle.
Mert rüyadan yeni uyanmış gibi " aa evet, ben çok özür dilerim Derin. Bir anda şey oldu" dedi ensesini kaşırken, gözlerini kaçırıyordu.
Ona gülümseyip " önemli değil Mert" dedim biraz canım acımıştı ama önemli değildi.
Babam " Bunlar o arkadaşların değil mi kızım?" diye sordu.
Sanki tanımıyorsun baba. Veli toplantısına geldiği gün, Mert’in ailesi olmadığını öğrendiğinde, öğretmenle onunda velisiymiş gibi konuşlan ben değildim babacığım.
Babam diye demiyorum ama çok yufka yüreklidir benim tontiş babam.
Ona gülümseyip " Evet baba Egemen, Mert, Aybars" dedim tek tek onları gösterirken.
Mert hızlıca babama atılıp elini öptü ve " Tanıştığımıza memnun oldum amcacığım" dedi
Babam onun omzuna iki ker vurup " bende evladım. Ama yaşlı olduğumu sanmıyorum. Abi deseniz daha iyi olur çocuklar." dedi
Mert ve diğerleri onu onayladığında, Egemen ve Aybars da geçmiş olsun dediler. Birkaç dakika henüz geçmişken, konağın kapısı tekrar çaldığında içeri Yüzbaşı be birkaç asker girdi.
Yüzbaşı mı?
Babam " Hoş geldiniz çocuklar" dedi
Maviş Yüzbaşı "hoş bulduk efendim" dedi bana göz kırparken.
Yok ya ne düşmesi yerler tozlanmışlarda ona bakıyordum.
Kızıl saçlı bir girdi içeri elinde kocaman bir çiçek vardı biriyle atışıyordu.
Samet ve Ozan.
Sonra arkalarından bir kadın gelip kafasına vurdu ikisinin de Alis!
Tüm sakinliği ile Ömer girdi.
Ve güler yüzle içeri giren sarı saçlı kadın ise İpek .
Ve biri daha vardı.
Bir daha mı?
Kumral, yeşil gözlü, yüzbaşıyla aynı boylarda, keskin yüz hatlarına sahip, insanları öldürecekmiş gibi bakan biri. Kimdi bu adam?
Abilerim o adamdan hiç haz etmemişler belli ki. Çünkü yerlerinde rahtsızca kıpırdanan Meriç abim. Gözünü dikmiş bakan Miran abim.
Hepsi tek tek yerine otururken Samet ve Ozan " Derin!" diye bağırdılar
Meriç abimle aynı anda yüzümüzü kırıştırdık.
Yüzbaşı " Bir kez daha bağırırsanız askeriyedeki tuvaletleri temizlemeye hazır olun" dedi sert bir sesle
Samet ve Ozan aynı anda sertçe yutkundu.
Yazar Anlatımıyla,
Agah arkadaşı Devrimin ikna etmesi sonucunda, kız kardeşini hasta ziyaretine gelmişti. Ona kalsa hemen kardeşini yanına alırdı ancak henüz erkendi. Zira kardeşi daha yeni ölümden dönmüştü. Ayrıca onu bir şeye zorlamak istemiyordu.
Devrim arkadaşına yaklaşıp, sesiz bir şekilde " sakin ol" dedi
Agah gözlerini kardeşinden ayırmadan, küçük bir baş hareketiyle onayladı. Ancak dışardan ne kadar sert durursa dursun kalbi sanki yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
Herkes yerine oturmuştu. Derin'nin ayak ucunda Samet ve ozan onun çaprazında kalan yerde Yüzbaşı , Agah , İpek. Sandalyelerde ise geri kalanlar oturuyordu.
Derinin babası yanına gelip, anlından öptü " Nasılmış benim güzel kızım?" dedi
Derin babasına bakıp " oldukça iyiydim babacım" yüzbaşına göz ucuyla bakıp iç çekti " ama şimdi daha iyi oldum" dedi göz kırparak.
Yüzbaşı başını eğip, sağa sola salladı, gülümsedi. Hiç şüphesiz bu kızı kardeşi gibi görüyordu.
Agah kaşları çatık bir şekilde, bir yüzbaşıya bakıp, birde Güneşine bakıyordu.
Doğa erkekleri ise Derin'in mavi göz takıntısını anladıkları için ses çıkartmıyorlardı. Zaten şu an en önemli şey bu adamın burada ne işi vardı?
Derin açık sözlülükle direkt "Sen de kimsin?" diye sorunca herkes bir gerilmişti.
Agah kendini toplamaya çalışırken, bunu fark eden yüzbaşı " o benim arkadaşım küçük hanım Üsteğmen Agah Demirhan" dedi sert sesini olabildiğince yumuşatarak.
Derin Yüzbaşındaki gözlerini Agah'a çevirip " Bende Derin en harika, en mükemmel, görüp görebileceğin en iyi-" derken kafasına bir el çarptı.
Meriç abisi ona sırıtarak bakıyordu " en uyuşuk, en yaramaz, en-" derken o da bir şaplak yedi.
Miran " kafanı kırdırma bana, Düzgün dur!" dedi ser sesiyle sonra kardeşine dönüp gülümsedi.
Derin kırmızı kafanın ona seslenmesiyle dönüp baktı. " eee Derin daha daha nasılsın?" dedi
Derin "iyiyim kırmızı kafa sen?" dedi gülmemeye çalışarak.
Diğerleri altan altan gülmeye başlamıştı bile.
Samet kızararak " sensin kırmızı kafa" dedi
İpek "iyide saçı kumral" dedi
Samet " tamam kızıl olmaya bilir ama" derken Ozan gülerek " bir şey bulamadın değil mi diyecek?" dedi
Samet yanındaki Ozana kötü kötü baktı.
Devrim " Nasıl oldunuz küçük hanım?" dedi
Derin " Seni gördüm daha iyi oldum yüzbaşım" dedi mavi gözlerine bakarak.
Devrim gülümsedi. Kendisini bu kız için bir abi gibi hissetmekten alamıyordu.
Meltem hanım oğullarına ve eşine dönüdü. " sizin işiniz yok mu?" dedi
Miran Agahın gözlerine sert bakışlar atarak " Yok anne" dedi dişlerinin arasından. Agah ise aynı bakışlarla karşılık veriyordu.
Annesini az çok tanıyorsa aklında bir hinlik vardı.
Meriç " hayır anne" dedi
Meltem hanım " babanızı da alın gidin" dedi sakince
Murat bey " Sultanım sebep?" dedi sinirini belli etmemeye çalışarak.
Meltem hanım tehtitvari bir bakışla " sebep mi lazım Murat?" dedi
Murat bey serçe yutkunup, oğullarına döndü " kalkın lan eşek sıpaları" dedi
Meriç " niye ya!" dedi
Meltem Hanım " tekrar ettirmeyin bana, çıkın gidin. İşiniz vardır sizin!" dedi itiraz istemeyen ses tonu ile.
Miran " anne!" dedi dişlerinin arasından. Kardeşini bu adamın yanında bırakmak istemiyordu. Ama Meltem hanımında vazgeçmeyeceğini anlamalıydı.
Meltem hanım oğullarını ve kocasını ufak bir uyarı yoluyla bahçeden çıkardı.
Mert, Meltem hanımın oturduğu yere geçip, Derini dürtü "Pişt kim bunalar kız?" dedi
Aybars göz devirirken. Derin " asker arkadaşlarım" dediğinde ortamda gülme sesi geldi. Alis bile gülümsüyordu.
Ama Derin yalan söylememişti sonuçta onlar askerdi ve arkadaş sayılırlardı.
Mert " Merhaba ben Mert. Derinin en yakışıklı, en mükemmel, en hayran olunası-"
Egemen " en mal" dediğinde Derin güldü
Gözleri biriyle kesiştiğinde bu Agah denilen askerdi. Ona bakıyordu anlamadığı bir şekilde,
özlemle.
Herkes çok iyi anlaşmıştı özelikle de Mert, Samet ve Ozan.
Böyle bir süre konuşmaya devam ettiler ancak bir süre sonra kalkma zamanı gelmişti. Hem Derin'in de dinlenmesi gerekiyordu.
Herkes kalkmak için ayaklandığı da Agah hiç gitmek istemiyordu. Ancak daha fazla kalması dikkat çekerdi. Çünkü görüyordu ki küçüğü bir şeylerden şüphelenmişti bile.
Samet " kız görüşürüz" dedi
Derin " görüşürüz kızıl kafa" dedi gülerek.
Samet ona göz devirip " numaramı verdim sana ararsın tamamı?" dedi
Derin " tamam Samet" dediğinde
Samet gülümsedi. Diğerleride veda ettiler.
Agah ise " Tanıştığıma memnun oldum küçük" dedi. Geldiğinden beri ağzını bıçak açmayan adam sonunda konuşmuştu.
Derin kaşlarını çattı. " ben küçük değilim!" dedi
Agah ise" buradan bakınca küçük görünüyorsun" dedi içinden ise benim küçüğüm, Güneşim diyordu.
Derin tam bir şey diyecek iken Yüzbaşı araya girip " Bir sıkıntı olduğunda aramaktan çekinme küçük hanım" dedi
Derin ona gülümsedi sonra bir anda somurttu " Ne yani sadece sıkıntım olduğunda mı sizi aramalıyım?" herkesi kastederek.
İpek " hayır tabi ki istediğin her zaman arayabilirsin" dedi
Alis " görev dışında her daim açarız ufaklık" dedi göz kırparak.
Agah ise Devrim Güneşine küçük hanım diyince kızmamasına. Ancak ona kızmasına takılmıştı. Bu haksızlıktı o onun kardeşi yüzbaşı ona küçük hanım diyemez!
Konağın kapısından dışarı çıkar çıkmaz, rütbe içinde olmamanın fırsatını kullanarak, Devrime bir yumruk attı.
Devrim ve diğerleri ne olduğunu şaşırmıştı.
Ani gelen yumrukla iki adım geriye gitti.
Devrim “ Ne yapıyorsun lan!” dedi sertçe.
Agah “ hakkettin şerefsiz” dedi sinirle
Samet “ komutanım. Affedersiniz ama komutanıma neden vurdunuz?” dedi tedirgin sesiyle. Kurduğu mantıksız cümleyle yüzünü buruşturdu.
Agah ona bakmadan Devrime doğru yürüdü “ o benim küçüğüm! bir daha ona küçük hanım falan diyemezsin!” dedi dişlerinin arasında
Devrim sırıtırken, Alis “ Desenize kıskanç bir Demirhan’la uğraşıcağız” dedi eğlenen sesiyle.
Devrim “ üzgünüm dostum biz onunla önceden tanıştık. O mağarada biz o puştların elinden kurtaran kim sanıyorsun?” dedi gülerek.
Agah’ın yüzünde bir gülümseme geldi. Güneşi yine iş başındaydı.
“ bana her şeyi detaylıca anlatacaksınız! Anlaşılmayan bir şey var mı?” dedi tehditkar kokan sesiyle.
Devrim yüzbaşı hariç “ ANLAŞILDI KOMUTANIM!” diye bağırdılar.
Devrim “ farkındaysan komutanın benim. Hayır, farkında değilsen de farkında yaparız üsteğmen” dedi alayla
Agah tam cevap verecek iken konaktan bir çıktı. Çıkan kişi Miran Doğaydı.
Miran hızla Agah’ın üzerine yürürken Samet önüne geçti.
Miran “ Ben sana kardeşime yaklaşmayacaksın demedi mi” dedi sinirle.
Herkes bir anda ciddileşecek dikleştiler.
Agah’ın hareketlendiğini gören Devrim onu kolundan tutup, Miran'a döndü. “ bak bu olanları bu şekilde halledemezdiniz. Bir yere gidelim ve sakince konuşalım” dedi sert sesiyle.
Miran alayla gülüp “ konuşmak mı? Ben bu adamla da, bunun ailesiyle de hiçbir şey konuşmama. Kardeşimden uzak dursun yeter, bir heves uğruna tekrar hayatının değişmesine izin vermem!” dedi sertçe
Agah “ sen neden bahse-“ derken Miranın telefonu çaldı.
Miran hızla telefonu cebinden çıkarıp açtı.
Miran “ Efendim anne” dedi hala gergin olan sesiyle
Diğerleri telefonundan gelen sesi az çok duyuyorlardı.
“ oğlum gel artık neredesin. Kardeşin laf dinlemiyor. İlla kalkacak.”
“Kızım dursana nereye”
“Abi bıraksana”
“Asıl sen bırak cimcime” İtişip kakışma sesleri gelmeye devam ediyordu
“ Derin dinlenmen gerek artık”
“ lan hayta bırak kızımı”
Gibi bir çok ses duyuluyordu.
Miran “ tamam anne geliyorum ben. Ve söyle Ay kızıma dinlenme zamanı” dedi telefonu kaplattı.
Miran konaktan içeri geçecek iken Agah” Dinlenmesini istesende uyumaz. Bu yüzden saçlarını okşa daha rahat uyur, ayrıca hikayeler anlat uyurken hayal etmeyi sever” dedi hüzünle gözlerini yere dikmişken Miran'ın gözleriyle sabitledi.
Biran Miran biran yumuşayacak gibi olsa da sert tavrını sürdürdü. Unutmamalıydı bu insanların nasıl biri olduklarını unutmamalıydı. Ve hızlıca konağa girdi arkasında ise yıkık dökük bir adam bırakarak.
Agah kimseye bakmadan yada ona sorulan soruları cevaplamadan hızlı bir şekilde arabasına bindi ve gaza bastı.
Devrim yüzbaşı Agah’ın gitmesiyle diğerlerine döndü. “ hadi dağılın sizde” dedi
Ömer “ Komutanım az önce Albay aradı acil görev varmış” dedi ciddi ifadeyle.
Devrim sert yüz ifadesiyle “ O halde. Askeriye ASKER!” diye bağırdı.
Askerler “ EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!”
Agah arabasıyla bir dağ başına sürüdü.
Uçurumun önünde durduğunda, saatlerce orda oturdu ve gök yüzünün kızıllığına baktı.
Araba sesleriyle kafasını çevirip, bakma zahmetine bile girmedi.
Polat Akel, Altan Demirhan ve Ali Demirhan Agah’ı saatlerdir bulamadıkları için son çare buraya gelmişlerdi.
Polat Akel ağca yaslanmış, dizlerini kendine çekmiş olan Agah’a yaklaşıp, elini sağ omzuna koydu. Agah hiç tepki vermeden dizlerine doladığı kollarına, başını koymuş sessizce göz yaşlarının akmamasını sağlamaya çalışıyordu.
Polat Akel “ Yeğenim?” dedi
Agahtan ise hiçbir ses gelmedi.
Altan Demirhan “ Agah yapma be oğlum böyle” dedi hüzünle. O da yeğenini bulduğu için sevinse de, onları kabul etmez ise diye düşünmekten kendini alamıyordu. Görmüştü çünkü aile bağlarını. Birlikte çok güzel bir aile olmuşlar.
Agah kafasını bir hışımla kaldırdı, kızarmış gözlerle, amcasına sinirle baktı. “ NE YAPMAYIM AMCA? KARDEŞİM BENİ HATIRLAMIYOR!” ayağa kalktı bir ileri bir geri, saçlarını çekiştirerek bağırdı “ ULAN BANA BUGÜN BİR YAPANCI GİBİ BAKTI!” amcasının önüne geldi “ BANA KİM OLDĞUMU SORDU! ABİSİSİNE SORDU AMCA. KÜÇÜKEN HİÇ YANIMDAN AYRILMAYAN GÜNEŞİM!” omuzları çöktü az öncekine nazaran fıltı gibi çıkan sesiyle “ Bir başkasının Ay kızı olmuş” dedi acı dolu sesiyle. Ali Demirhan hemen yeğenini çekip sarıldı.
Polat Akel “ Sen merak etme Agah. Yeğenim ne olursa olsun yanımızda olacak” dedi kararlı bir sesle.
Agah “ Ya olmaz ise amca. Ya bizi kabul etmezse?” acıyla amcasına bakıp “ üvey abileriyle nasıl güzel anlaşıyor.” acıyla gülümseyip “ benimle eskisi gibi anlaşa bilir mi? Bana yabancı biri değilde üvey abilerine baktığı gibi sevgiyle bakabilir mi amca?” dedi gözünden bir damla yaş aktı.
Ali Demirhan yeğenine daha sıkı sarılırken, Altan Demirhan yeğenine “ merak etme yeğenim. Eminim her şey düzelecek sen bize inanmıyor musun?” dedi
Agah Altan amcasının gözlerine baktığında, Altan sanki 13 yaşında kız kardeşinin ilk kez ateşlendiği zaman ki gibi baktığını fark etti “Düzelir değil mi? Eskisi gibi abi der değil mi?” dedi masumca.
Polat, Altan, Ali üçüde yeğenlerini uzun zamandır ilk defa bu kadar gardını indirmiş görüyordu. Asker olmasından kaynaklı her daim sert yüz ifadesine sahip olsada küçükkende sadece kız kardeşinin yanında gülen biriydi.
Ali gülümsemeye çalışarak “ Tabi dolaşır ama önce amca diyecek boşuna heveslenme yeğenim” dedi alayla göz kırparak.
Altan “ hadi lan ordan ilk bana amca diyecek.” dedi sahte sinirle.
Polat onlara göz devirdi, yeğenine baktı “ Merak etme aslan yeğenim tekrar tam bir aile olacağız.” dedi kararlı sesiyle. Devam etti cümlesine“ Ne pasına olursa olsun Aselim tekrar ailesinin yanında olacak” dedi keskin sesiyle.
Şimdi ne olacağını kimse bilmiyordu ancak. Ne oldursa olsun Asel Güneş tekrar yanlarında olacaktı. Bunun için ne yapmaları gerekirse yaparlardı.
Bölüm sonu. Nasıldı? Favori karakteriniz? Miran neden bu şekilde davranıyor sizce? Hikayenin yavaş gittiğinin farkındayım. Ancak bence böylesi daha iyi. Esas kız öz ailesini öğreniyor ve hemen kaynaşıyorlar bana göre bu çok hızlı olurdu. Ama bu hikayede sadece öz ailesi değil, ben size üvey ailesiyle olan kırılmaz bağı göstermek istiyorum. Doğa ailesinden hiçbiri kan bağını önemsemediğini göstermeye çalışıyorum ki zaten artık kısa süre sonra Derinin yani gerçek adıyla Asel Güneşin her şeyi öğrendiğini göreceksiniz ve öz ailesine alışma sürecini, üvey ailesi ve öz ailesinin ilişkisinin nasıl olacağını da göreceğiz. |
0% |