@demirhan_asel
|
Yazar Anlatımıyla,
“Senin fikrindi değil mi anne?” dedi Miran dişlerinin arasından. Şu an çok sinirliydi annesine. Kız kardeşini nasıl olurda o adamla vakit geçirmesine izin verirdi? Aklı almıyordu. Onun gibi biriyle nasıl olurda saatlerce kardeşi yanında olabilir?
Meltem hanım oğlunu takmadan pastanın son süsünü koyuyordu.
Yaklaşık yarım saat kadar önce annesine Derini almak için gideceğini söylediğinde, buna gerek olmadığını abisinin onun yanında olduğunu söylemişti. Ancak Meriç evdeydi yani geriye öz abileri kalıyordu. Ay kızının o aile ile görüşmesini istemiyordu. Ona zarar vermelerinden deli gibi korkuyordu.
Saat kaç olmuştu hala ortada yoktu Ay kızı. Ya başına bir şey geldiyse? İşte o zaman o adamı öldürürdü.
Araba sesi duyduğunda, hemen annesini mutfakta bırakıp kapıya doğru gitti.
Meltem hanım ise oğlunun bu halini hiç takmadan, pastanın son süsünü koydu ve dolaba kaldırdı. Umuyordu ki yaramaz kızı yarına kadar pastayı bulmasın. Kızı pasta sevdiği için haftada bir kez yapar Meltem hanım. Ancak kızı pastanın donmasını beklemeden hepsini bitirirdi. Sonrası ise Meriç abisiyle kavga ederlerdi. Çünkü oğlunu kızıyla uğraşmaya bayılıyordu.
Bu yüzden dolabın en köşelerine sakladı.
Miran kardeşini içeriye gönderdikten sonra Agah’a sert bir ifadeyle bakıyordu.
Agah ise elleri cebinde Miranı öldürecekmiş gibi bakıyordu.
Uzaktan bakan onların iki düşman olduğunu sanabilirdi ancak onlar sadece kız kardeşlerinin iyiliğini düşünüyordu.
Bir Ay kızını kaybetmekten korkarken, diğeri ise daha kazanamamışken Güneşini kaybetmekten korkuyordu.
Miran son kez bakıp içeriye girdi. Agah ise dişlerini sıkmış sinirle nefes alıyordu.
Murat araba camına yaslanarak korkarak “komutanım?” dedi
Agah bir kaç saniye sonra kapalı olan konağın kapısına bakmayı bırakıp Murat’a döndü. Sert bir şekilde kendisine bakan komutanını takmadan emin bir şekilde “ üzülmeyin komutanım nasılsa her şey düzelecek ve Güneş doğacak” dedi sonda espri yaparak.
Görkem Murat’ın kafasına vurup “ salak salak konuşma lan.” komutanına dönüp “ komutanım eminim halledersiniz o sizin kardeşiniz hiç değilse DNA testiyle halledebiliriz” dedi
Agah bunu düşmeye bile gerek görmüyordu. O kardeşinin nefretini değil, sevgisini istiyordu. Asla böyle bir şey yapamazdı o yüzden.
Saatler akşama gelmişti ki Azat Demirhan ne yapacağını bilmiyordu.
Polat bahçede dikilmiş, uzaklara dalmış kardeşinin yanına gidip “ Ne yapmayı düşünüyorsun?” dedi elindeki kahvelerden birini uzatırken.
Azat kahveyi sağ eline aldı, bir yudum içtikten sonra abisine dönmeden “ Bilmiyorum. Onu yanımda istiyorum. Ama bencillik yapıp da psikolojisini bozmak istemiyorum” dedi acıyla.
Polat sağ eliyle kardeşinin omzuna vurup sıktı. “ haledeceğiz.” güven veren sesiyle.
Azat abisinin gözlerine baktı.
Polat “ biz geride ailemiz bırakmayız Azat. Emin ol Asel Güneşimiz tekrar bizimle olacak” katı sesiyle
Asel’in iki adı vardı Asel Güneş. Asel adını herkes kullanırken. Güneş adını sadece en büyük abisi Agah kullanırdı. Çünkü ismini o koymuştu. Asel’i ise Azat bey koymuştu.
Azat beyin aklına Doğa ailesi ile konakta yaptığı ilk konuşma geldi.
Yazar Anlatımı Demirhanlar ve Doğanlar konaktaki konuşmaları,
Melek hanım “ Hoş geldiniz Meltem” dedi zorlukla gülümserken.
Doğa ve Demirhan üyelerinin hepsi ikiliye döndü.
Meltem “ hoş bulduk Melek” dedi gülümsemeye çalışarak.
Melek “ O mu?” dedi titrek sesiyle.
Herkes şaşkınca ikiliye bakıyordu.
Meltem hanım yavaşça başını sallayarak onayladı.
Melek hanımın göz yaşları şekilde içten bir gülümseme sundu.
Azat bey şaşkındı ağzını açıp bir şey bile diyemiyordu.
Ali “ tamam siz kimsiniz ve burada neler oluyor.” dedi Doğa ailesine bakarak.
Murat bey ve oğulları sıkıntıyla iç çekti.
Meriç “ hiç biri değiliz sizin yasınız vardır. Biz gidelim en iyisi dimi abi” dedi abisine bakarak.
Miran onayladı.
Murat bey ise “ oğlum doğruyu söylüyor” derken aniden oğluna döndü “ söyle bir ara tebrik edeceğim seni” dedi sonra eşine dönmeden çocuklarına bakarak “ hadi gidelim en iyisi biz” dedi
Meriç babasının bu durumda bile kendisiyle dalga geçmesine göz devirdi.
Meltem hanım itiraz istemeyen ses tonuyla “ Murat!” dedi
Murat bey sertçe yutkunarak eşine baktı. “ sultanım?” dedi
Meltem hanım” durun durduğunuz yerde! bu insanlar artık gerçekleri öğrenmeli, kızlarının yaşadığını, onunda Derin olduğunu öğrenmeliler” dedi
Azat bey bunları duyar duymaz kalbinde bir sancı hissetti. Kızı yaşıyordu ve oğlu doğruyu söylemişti.
Murat bey “ Meltem!” dedi sertçe belki de ilk defa karsına kızarken ismini bu kadar sert söylemişti.
Ancak Meltem hanım yolundan döneye pekte hevesli değildi.
Meriç “ anne ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama kardeşimi kaybedecek herhangi bir şey olmayacak! Onu kaybetmem kaybedemem!” dedi sertçe annesine. İlk defa annesine sert bir üslupta konuşuyordu Meriç ancak pişman değildi çünkü kız kardeşi onun kırmızı çizgisiydi.
Meltem hanım onu takmadı biliyordu oğullarının ve eşinin kırmızı çizgisi nasıl kızıysa onunda öyleydi.
Ali “ bir dakika şimdi Koray’ın dediği bir kız vardı adı neydi” derken düşünüyordu.
Altan “ Derin” dedi sessizce
Ali “ evet o. O Derin bu Derin mi?” dedi şaşkınca.
Polat “ saçmalamaya devam edersen seni bu sefer ben balkondan sallandırırım” dedi ve Murat beye döndü. “ Asel’in üvey ailesi sizsiniz. O zaman o halde bize onu nasıl bulduğunuzu, bunca yıldır nasıl ondan haber alamadığımızı anlatın” dedi sert sesiyle
Meriç “ hiçbir şey anlatmak zorunda değiliz! Siz Derin’in kan bağı dışında hiçbir bağı olmayan ailesisiniz!” dedi
Murat bey oğlunun kolunu sakince tutu. Eğer kolunu tutmasa oğlunun rahat durmayacağı belliydi.
Azat bey sonunda kendisinde konuşacak güç bulduğunda “ lütfen bana kızımı gösterin benim prensesimi görmem lazım” dedi güçsüz bir sesle belki de ikinci defa bu kadar güçsüz hissediyordu.
Murat beyin içi bir an yumuşayacak gibi olsa da kendine gerçekleri hatırlattı “ bildiğim kadarıyla sizin bir kızınız yok yıllar önce öldü. Benim bir kızım var ama görmek isterseniz elbette görebilirsiniz Derin’imi güzel kızımı” dedi sertçe başladığı cümleye sonunda iç ısıtacak türden söyledi. Kızının adını söylerken bile sesi ve yüzündeki ifadeler yumuşuyordu.
Azat beyin gözleri doldu ağzını açıp diyecek bir lafı bile yoktu. Ne diyebilirdi ki?
Yıllarca baktığınız kızımı sizden gerimi alacağım?
Koruyamadığı ama sizin sahip çıktığınız kızımı sizden ayıracak mıyım?
Peki ya öyle bir şey yaparsa kızı ona nasıl bakardı?
Sevgi? Nefret? Hayal kırıklığı?
Yıllardır özlemini çektiği kızının ona en ufak bir kötü ifadeyle bakmasına dayanamazdı.
Yapamazdı sustu ancak şaşırılacak bir şey oldu evin kapısının oradan bir ses geldi.
Azat beyin annesi olaya dahil oldu.
Emine hanım “sizin hiçbir şeyiniz değil o kız benim torunumdur! Onun yeri benim yanımdır!” dedi
Ve sonrasında ise hep bir ağızdan konuşmaya başladılar. Ancak onları durduran şey Murat beyin telefon konuşmasıydı.
Bir süre sonra hızla konaktan ayrılan insanlara baktı Emine hanım. Gülümsedi ve odasına gitmek için arkasını döndü.
Ali Azat abisinin diğer yanına geçtiğinde, kolunu omzuna attı. “ abim haklı biz hep birken aileyiz. O yüzden hiçbir üyemizi bırakmayız” dedi kendinden emin bir sesle
Azat bey kardeşinin bu hareketiyle kendisine geldi.
Altan Polat abisinin yanına geçip “ ilk defa şu mala katılıyorum. Dünyanın sonu geliyor sanırım” dedi alayla
Ali “ abi bıkmadın mı ya?” dedi
Altan kaşlarını çatıp “ Neden?” dedi
Ali “ bu kadar aptal olmaktan. Ben hep haklıyım çünkü” dedi
Altan tam Ali’ye vuracak iken Ali abisinin arkasına saklandı.
Melek hanım içerden seslendi “ hadi daha ne bekliyorsunuz davetiyemi? Baştan söyleyim iyi nişan alırım” dedi
Ali “ yengem yine formunda” dedi gülerek
Altan “ kolay mı oğlum. Kadın kızının yaşadığını öğrendi artık ondan mutlusu yok” dedi
Ali “ birde Aselimiz yanımızda olsa var ya. Bu sefer yengem bile beni durduramaz. Ne kadar çikolata isterse alırım yeğenime. Feda olsun ona çikolatalar.” dedi keyifle
Azat “tabi sonunun nasıl biteceğini bildiğin sürece sıkıntı yok.” dedi onunda keyfi yerine geliyordu kızının yaşaması, onu bulmuş olmaları, harikaydı ancak biran önce kızına kavuşmak istediğinde aşikardı.
Ali sertçe yutkundu. Hayır yaşlı adam yapmaz dese de o bir Albaydı. Ancak yeğenine değerdi. “ hiç bir şey beni durduramaz. Yani değer abicim” dedi sonda sesi kısılırken
Azat öylemi bakışları attığında, Ali’nin gözlerinden olacaklar bir bir geçti. Balkondan aşağı sallanmak pekte iyi bir fikir değildi. Kapı sesi duyduklarında Ali “ kapı çalıyor. Ben gidip kapıya bakıyım abim en iyisi” dedi ve hızla kapıya gitti. Arkasından gülen kardeşlerini bırakarak.
Ali kapıyı açtığında, Agah içeri girdi.
Ali “ Ne oldu sana amcasının gülü. Pek bir mutlusun maşallah” dedi
Agah gülümsediğini bile yeni farkındaydı. Gülümsemesini silip, sert bir şekilde amcasına baktı.
Ali “ aman dön eski haline. Sakın gülme bir tarafların yırtılır sonra” dedi içeri geçti.
Agah da arkasından içeriye girdi. Neden burada olduğunu sorguluyordu şu an. Eğer annesi onu tehdit etmeseydi kendisi askeriyedeki odasında olacak kardeşinin ve kendisinin bulunduğu küçüklük fotoğraflarına bakacaktı.
Yemek salonuna girdiklerinde, herkesin sofrada olduğunu gördü.
Alpaslan ve ailesi bile buradaydı. Kendisinde bir sandalyeye oturduğunda, bir yanında Alpaslan diğer yanında ise Koray Arsen var.
Sesiz bir şekilde yemek yerken, Melek hanımın “ şimdi ne olacak Azat?” demesiyle herkesin elindeki çatallar durdu.
Azat bey peçete yardımıyla ağzını temizleyip, aşık olduğu kadının gözlerinin içine bakarak ellerini tutu.
“ şimdi Meleğim kızımıza kendimizi belli etmenin zamanı” dedi sakince
Alpaslan “ amca emin misin? bu kolay olmayacak. Özellikle Murat bey ve oğulları rahat durmayacak” dedi sıkıntıyla.
Masada olan herkes bunun farkındaydı. Ancak zorla alamazlardı kızlarını.
Azat “ Ne yapalım oğlum, mahkeme kararıyla mı alalım kızımı?” dedi Alpaslan’a bakarak.
Agah geldiğinden beri ilk defa ağzını açtığın da “ böyle bir şey olmayacak!” dedi keskin sesiyle.
Arat “ Ne bekliyorsun, abi başka şekilde bize gelir mi sanıyorsun?” dedi sinirle.
Agah karşısında oturan kardeşi Arata sert bakışlarla “ Onu zorla almayacağız, Kendi isteğiyle gelecek!” dedi itiraz istemeyen sesiyle.
Arat güldü “ aklından ne geçiyor bilmiyorum. Ama abi bizi hiçbir zaman istemeyeceği belli. “ masadakilere döndü “Üvey abileriyle nasıl anlaşıyor görmüyor musunuz, Sizce bizi ister mi?” dedi
Yalın “ abim haklı sanki” dedi çekinceyle, Agah abisinin sert ifadesine bakarak. “ ama zorla almakta değil. Yani” dedi kendini kasarak kelimeler zar zor çıkıyordu ağzından “ bizi kabul etmemesi konusunda.” dalgınca masaya bakarak “ bizi tanımıyor, bilmiyor, yabancı biriymişiz gibi bakıyor, dışarıda ki insanlara nasıl bakıyorsa, bize de öyle bakıyor” yüzünde küçük buruk bir gülümseme oluştu. Aklına üvey abilerine nasıl sevgiyle baktığı geldi. “ ama onlara öyle bakmıyor abi. Onlara çok farklı bakıyor.” dedi abisinin gözlerine gözlerini sabitledi, yüzünde olan buruk gülümseme kesildi.
Agah sert bakışlarını kırmadan “ Ne olursa olsun Güneşimin yüzünde en ufak bir hayal kırıklığı istemiyorum!” dedi babasına döndü. “ ve asla mahkeme olmayacak!” dedi ve sofradan bir hışımla kalktı. Ani kalkmasıyla sandalye sert bir şekilde yeri boyladı.
Alpaslan Agahın masadan kalkmasıyla Azat beylerinde hareket ettiğini gördüğünde “ siz durun ben giderim. Şimdi siz ne derseniz diyin değişmeyecek. Ama haklı. Böyle olmaz, zorla olmaz!” dedi son sözlerini Arat’a bakarak söyledi.
Masadakiler sessizce düşünürken Azat bey “ Agah haklı” Melek hanıma dönüp “ Meltem hanımı bir ara hayatım. Ben Murat beyi arasam bile dinlemeyecek. En azından konuşup bir çözüm bulmak istediğimizi söyleyelim” dedi sıkıntıyla
Arat masadan sertçe kalkıp “ siz böyle devam edin bakalım sonu ne olacak. Ama size söylüyorum o kız bizi asla kabul etmez!” diyip bir hışımla gitti.
Doğa ailesi,
“Anne!” diye bağırdı Derin.
“Kızım bıraksana saçımı” dedi Meriç
“ anne yardım et” dedi Derin
“ Lan cüce git başından” dedi Meriç
Şu an ne oluyor diye sorarsanız. Meriç Derinin şortunu almış giyemezsin diyerek parçalayacağını söylüyordu. Derin ise abisinin sırtına atlamış saçlarını koparmak ister gibi çekiyordu. Murat bey ve Meltem hanıma gelecek olursak da. Murat bey elinde çekirdekle kızına tezahürat yapıyordu “ hadi kızım daha iyi çek şu saçını abinin.” Sonra bir düşündü “ vurma ama daha da salak olmasın zaten tahtaları eksik” dedi
Meriç “ sağ ol babaya yardım edeceğine hakaret ediyorsun” dedi isyan ederek.
Derin gülümseyerek, babasına öpücük attı “ tamam baba. O iş bende” dedi
Meltem hanım ise mutfaktan meyve getiriyordu. “ oğlum bırak kardeşinin şortunu. Ne alıp veremediğin var bu şortlarla anlamadım. Hayır kendin içinde istiyorsan alırız pembe bir şort evladım” dedi sonda alaylı sesiyle
Meriç “ anne sende ya. Giymesin banane izin vermiyorum!” dedi.
Aslında sebebi giymesini istemesi değildi. İstediğini giyebildi ancak kot şortun düğmesi canını yakabilirdi buna izin veremezdi. Ayrıca kardeşini çok rahat bir şekilde sırtından da indirebilirdi ama canı o zaman çok acırdı.
Miran içeri girdiğinde, sıkıntıyla nefes verip, kız kardeşinin kollarının altından tutu, kendisine doğru çekti. “ yine niye kavga ediyorsunuz acaba?” dedi
Meriç ve Derin “ onun yüzünden” diyerek birbirlerini suçladı.
“ asıl senin yüzünden” dediler aynı anda
Miran “ yeter! Yeter artık Meriç çocuk musun sen? bir daha böyle davrandığını görmeyeceğim!” dedi sinirle. Ay kızını yere indirdi.
Meriç’in elinden şortu çekip, kız kardeşine verdi. “ Sende Ay kızım düğmeli şortlar giyme canın acır. Tamam mı?” dedi sesini az öncekine kadar daha yumuşak çıkarmıştı.
Derin onu başıyla robot gibi onayladı. Abisini ilk defa sinirli görmüyordu. Ancak şu an neye sinirlendiğini anlamamıştı. Meriç abisiyle zaten hep kavga ederlerdi buna hiç kızmazdı ki.
Diğerleri de en az Derin kadar şaşkındı. Ancak sebebini tahmin edebiliyorlardı.
Meltem hanım “ neyse çocuklar gelin meyve yiyin” dedi sonra kızı ve oğluna bakıp “ pastayı biri yemişte sadece meyvemiz var çocuklar” dedi
Pastayı kim yediyse ortaya çıksın der gibiydi.
Kapıdan içeri Alaz ve Erez girdiğinde, Erez hızlıca Derinin yanına gitti, kolunu omzuna attı.
Alaz “ selam güzellik nasılsın?” dedi Derine ithafen.
Derin gülümseyerek “ iyiyim küçük ağa sen nasılsın” dedi
Alaz “ küçük ağa demeseniz de olurdu ama neyse. İyiydim ancak sizi gördüm daha iyi oldum” dedi sonda göz kırparak
Murat bey tabaktan bir üzüm aldı, Alazın kafasına attı “ lan kızıma kumru yapıyorsun sen?” dedi sinirle
Alaz “ yok efendim ne kuru? sadece nasıl olduğunu sordum.” dedi kısık sesle.
Erez sinirle bakıyordu Alaz’a sonra Meltem hanıma dönerek “ ee pasta yapmıştın teyzem nerede?” derken pastayı arıyordu.
Meltem hanım “ yok biri yemiş” dedi
Derin be Meriç “ ben değildim” dediler
Meltem hanım “ o zaman kim yedi pastayı?” dedi
“Abim”.
“Bücür”
Meltem hanım yılmışlıkla koltuğa oturdu.
Murat bey ise meyve yemeğe devam ediyordu.
Murat “ hayatım inanma bunlara” bir üzüm attı ağzına “ kesin şu salak yemiştir” dedi
Meriç babasının artık ona salak demesine resmen alışmıştı. Hayır sorun demesi değildi ama bazen adının gerçekten salak olduğuna inanıyordu.
Derin “ ee pasta yok mu yani?” dedi hüzünle
Alaz “ sen istiyorsan alıp geleyim güzelim” dedi
Murat bey “ ben seni bir elime alırım evlat o zaman görürsün. Otur oturduğun yerde.” dedi Kızına dönüp “ ben alırım güzel kızıma pasta” dedi
Meltem hanım bir şey diyecek iken telefonu çaldı.
Meltem Hanım telefonuna kısa bir bakış atıp “ hadi Murat sen gidiyorsan git o zaman. Neyli aldığına dikkat et” dedi
“ Yada sen oğullarını da al biz kızımla ve çocuklarla tabakları hazırlarız” dedi
Murat Bey kimin aradığını merak etse de sorun çıkarmadan oğullarına dönüp “ Hadi üretim hataları. Prensesime pasta almaya” dedi
Meriç “ baba salak bir, üretim hatası iki. Merak ediyorum bir kerecikte olsa kızınıza iltifatlar etiğin gibi bize de eder misin?” dedi alayla
Murat bey bir oğullarına baktı, bire de güzel kızına, sonra tekrar oğullarına dönüp “ yok size iltifat. Güzel kızım dururken size mi bakacağım bir de” diyip burun kıvırdı.
30 dakika sonra ellerinde çikolatalı pastanın her çeşidi vardı. Ama Murat beyin elinde kızının en sevdiği çikolata ve çilekli pasta vardı.
Meltem hanım şok içinde, eşine ve oğullarına bakıyordu.
Bu kadar pastayı kim yemeği düşünüyordu?
Gerçi bu da sorumu küçük oğlu ve kızı tek oturuşta yerdi.
Meltem hanım “ Murat?” dedi soru sorar şekilde.
Murat bey “ kızım isterse dükkanı satın alırım sultanım bunlar az bile” diyip kızına uzaktan öpücük attı. Aynı şekilde Derinde babasına öpücük gönderdi.
Meltem hanım siz olmamışsınız bakışları atarken aklına gelenlerle eşine haber verecek iken kapı çaldı.
Derin ise babasının aldığı pastalar arasında. Çikolatalı ve çilekli pastayı arıyordu.
Derin “ baba nerede” dedi huysuzca dudak bükerken.
Murat bey kızına gülümseyip elindeki poşeti ona uzattı. Derin hızlıca babasının uzattığı poşetten pastayı çıkarttı. “ Aslansın be baba” dedi sevinçle babasına sarıldı. Ancak o an arkadaki insanlara takıldı gözü.
Siyah saçlı, 1.95 boyunda, kahve gözlü adama takıldı gözü “ vay be çok yakışıklı” diye kaçırdı ağzından.
Murat bey ve diğerleri anında Derinin baktığı tarafa baktığında Demirhan ailesini gördü.
Derin kahve gözlü adamla bakışırken içinden geçirdiği tek şey keşke genç biri olsaydı.
Polat ise yeğeninin ona hayran şekilde bakması hoşuna gitmişti.
Demirhanlardan sadece Azat, Polat, Ali, Altan ve Melek hanım vardı diğerleri kalabalık yapmaması için gelmemişti.
Meriç kız kardeşini adeta bir kaplan edasıyla kendine çekip gözlerini kapattı.
Derin “ Aaa abi ne yapıyorsun ya!” dedi
Demirhanlar küçük kızdan gözlerini alamıyordu.
Meriç “ çok bakma abicim maazallah bir şey olur” dedi
Derin “ bıraksana ya, Miran abi!” dedi
Miran ise sinirle annesine bakıyordu. Sabah kardeşini o adamla akşama kadar gezmesine izin vermiş şimdi ise eve çağırmıştı.
Kız kardeşinin ona seslenmesiyle “ Meriç bırak kızı” dedi sinirle
Meriç abisini ikiletmedim bıraktı.
Derin “ oh be dünya varmış” dedi sonra sinirle abisine bakıp kafasına bir tane geçirip babasının arkasına saklandı.
Meriç ani atağı beklemiyordu şaşırmıştı ancak maç doksan dakikaydı intikamı ağır olacaktı.
Meriç “ Ah! ne vuruyorsun kızım ben vurdum mu?” dedi
Derinse onu takmıyordu bile.
Meltem hanım Melek hanıma ve beylere hitaben “hoş geldiniz geçin lütfen” dedi
Melek hanım “ hoş bulduk” dedi dolu gözlerini saklamaya çalışarak. Sulu göz değildi ve kızının böylesine sevgi dolu bir ailede büyümesinden mutluydu. Ancak onlardan uzak büyümesi…
Diğerleri de hoş geldin dediğinde bahçede bulunan koltuklara oturdular.
Miran, Derin, Meriç bir koltuğa.
Meltem hanım , Murat bey bir koltuğa.
Azat bey , Melek hanım bir koltuğa.
Polat, Altan, Ali bir koltuğa.
Bahçede iki ikili, ikide üçlü koltuk vardı. Erez ve Alaz ise ayakta duruyordu. Alazın ani telefon görüşmesi sonrasında Melek hanıma bakarak “benim gitmem gerek efendim” dedi Erez’e göz ucuyla baktı. Erez “teyze biz kaçalım gelirim ben birazdan Alaz’ın yalnız bırakmayım” dedi Meltem kararsız kalmıştı saat geç olmaya başlamıştı “iyi gidin ama dikkatli olun” dedi İkili onaylayıp veda ettiklerinde konaktan çıktı.
Meltem hanım “bir şey içermişsiniz çay kahve” dedi
Murat bey ve oğulları sinirle Demirhan ailesine bakarken, onları uyarmaydık ihmal etmiyordu.
Melek hanım tam bir şey söyleyecekken Ali “ bir çay alırım yanına tatlı bir şeyler olursa iyi olur” dedi pişkinlikle. Yanında bulunan Altan abisi kafasına sertçe gerip Meltem hanıma döndü “ siz takmayın onu erken doğduğu için kafadan kontak oldu” dedi
Ali “ ah abi niye vuruyorsun ya. Kaç yaşında adam yakışıyor mu” diyerek ters ters abisine baktı.
Derin ise başka alemdeydi evde tatlı hiç bir şey yoktu şu anda kucağında bulunan çilekli ve çikolatalı pasta dışında. Ve o adam onun için tehlikeydi çünkü geldiğinden beri pastaya bakıyordu. İyice sarıldı kutuda olan pastasına.
Derin abisine döndü sessizce “ abi tehlikedeyiz” dedi Meriç abisine
Meriç kardeşine eğilip “ niye” dedi
Derin “ şu adam var ya” dedi Aliyi işaret ederken.
Meriç kafa sallayıp “ evet” dedi hiçbir şey anlamamıştı.
Derin “ of abi bir kere de hemen anlasan olmaz mı? Adam geldiğinden beri pastama göz koydu gözünü bir saniye bile ayırmadı.” dedi
Meriç kaşlarını çatıp “ harbimi?” dedi
Derin “ evet” diyerek onayladı
Meriç “ kimin pastasına bakıyormuş o?”
Derin “ benim”
Meriç “ sus kız benim o pastam. Senden alacaktım o pastayı yani benim” dedi kardeşine bakarken
Derin” hadi ya yiyorsa al bakalım” dedi
Meriç “ alırım”
Derin “ alamazsın”
Meriç “ alırım”
Derin “ alam-“
Meltem hanım “ çocuklar ne yapıyorsunuz? “ demesiyle sessizce fısıldamayı bıraktılar.
Derin sevimliye gülümserken, Meriç masum bakışlar atıyordu.
Meriç “ hiç annecim kardeşimi ne kadar sevdiğimi söylüyordum değil mi kardeşim?” dedi yapmacık şekilde gülümserken
Derin de aynı şekilde “tabi ki” dedi
Meltem hanım “ tamam kalkın bakalım çay yapın” dedi
Miran ve Meriç ayağa kalktığında Derinde kalkacakken annesi kolundan tutup tekrar oturttu “ Sen değil kızım abilerin yapar kocaman adam oldular” dedi
Oğulları bunu normal şartlarda yadırgamazdı çünkü erkek, kız ayrımı yapan bir aile değillerdi. Aksine kız kardeşlerine minimin düzeyde iş yaptırırlardı. Meriç hariç o kız kardeşini deli etmek için uğraşır dururdu çünkü. Ama şimdi annelerinin derdini anlıyorlardı.
Meriç “ o da gelsin anne çaydanlığın yerini bilmiyoruz biz dimi abi bize gösterir” dedi
Meltem hanım tek kaşını kaldırıp “ Derin mi?” dedi
Meriç “ evet”
Meltem hanım “ oğlum sen salak mısın? Derin çikolataların yeri hariç hiçbir yere dikkat etmez.” dedi
Bu doğruyuydu kızı çikolata yemek dışında pek fazla mutfağa girmezdi.
Miran ve Meriç çaresizce mutfağa gittiğinde.
Meltem hanım “ Derin seni tanıştırayım kızım bunlar Demirhan ailesi” dedi
Derin “ arkadaşlarınız mı?” diye sordu masumca.
Demirhanlar bu tabirle biraz bozulmuşlardı ancak kızlarına giden her yolu deneyeceklerdi.
Meltem hanım “ evet”
Murat bey “ hayır” bir birbirlerine bakıp
Meltem hanım “ hayır”
Murat bey “ evet” dediler
Derin “ evet mi, hayır mı?” dedi tek kaşını kaldırmaya çalışarak.
Murat bey “ eski bir dostumuz sayılırlar kızım baya oluyor görüşmeyeli.” dedi kaşlarını çatıp kızına baktı “ Niye uzaktasın sen bakıyım güzel kızım gel” dedi yalancı bir sinirle.
Derin gülümseyerek babasına baktı sonra gözü siyah saçlı, yeşil gözlü geldiğinden beri pastasına bakan adamla kesişti. Gözlerini ondan ayırmadan pastasına sıkıca sarılıp babasının ve annesinin ortasına oturdu.
Ali yeğenin ona olan bakışlarının elbette farkındaydı ve bu durum çok hoşuna gidiyordu. Derdi pastada değildi maksat yeğenin dikkatini çekmekti ve bunu başarmıştı da.
Meltem hanım kızının dikkatini çekebilmek için “ kızım sana tanıtıyım istersen arkadaşlarımızı” dedi
Derin gözlerini Ali den ayırmadan onayladı.
Polat “ sakıncası yoksa küçük hanıma biz tanıtalım kendimizi?” dedi
Derin Polat’ın sesini duyduğu an kafasını hızla ona çevirip “ sesi bile mükemmel saatlerce konuşsa dinlerim” dedi
içinden tabii ki.
Derin Polat’a bakarak “ oğlun var mı?” dedi
Polat gülümseyerek “ üzgünüm küçük hanım ne yazık ki yok” dedi
Murat kızını kendine çekerek “ güzel kızım o mavi gözlü de değil farkındasın değil mi?” dedi
Derin “ Farkındayım babacığım ama askerden sonra en sevdiğim mafya ve bu adamda tam bir mafya tipi var.” dedi
Murat başını olumsuz anlamda sallayarak gülümsedi. Kızı fazla dizi izliyordu.
Miran ve Meriç çay yapmak için mutfağa girdiğinde, bir kaç dakika sonra çaylar hazırlanmış, bardaklara doldurulmuşlardı.
Miraç “ abi tükürsek mi içine?” dedi ciddi bir şekilde çay dolu bardaklara bakarken.
Miran “ saçmalama oğlum ne tükürmesi” dedi
Miraç “ biz misafir çağırmadık abi hiç kusura bakmasınlar davetsiz geliyorlarsa bizde böyle” dedi
Miran “ biz çağırmadık ama annem çağırmış anlaşılan” dedi sıkıntıyla
Meriç “ yinede tükürmez miyim?” dedi
Miran göz devirdiğinde Miraç “ Derin olsaydı ilk o atlardı zaten” dedi ve çay tepsisini alıp içeri gitti. Miran ise arkasından bu çocuk olmamış bakışları atarak gitti.
Meriç çay dağıtırken Derine meyve suyu koyduğu bardağı uzattığında Derin “ içinde tuz yok değil mi şeker şey?” dedi abisine sessizce
Meriç dişlerinin arasından “ ben sana tuzu göstereceğim” dedi
Derin “ ne kızıyorsun şeker şey. o kadar kız istiyoruz sormayalım mı?” dedi gülerek.
Meriç “ kızım seni tek yakalayacağım o zaman nasıl kurtulacaksın bakalım” dedi
Derin korkuyla yutkunurken Meltem hanım “oğlum çekilsene önümüzden. Hem ne konuşuyorsunuz siz” dedi
Meriç tepsiyi tek eliyle tutup kardeşinin saçlarını yapmacık şekilde severek “ Birbirimize ne kadar sevdiğimizi anneciğim. Çok seviyorum bu cimcimeyi öyle ki cebimde taşıyasım var.” dedi tehdit bakışlarını kardeşine atarken.
Derin abisinin elinden kurulmaya çalışarak. “ ya öyle annecim çok seviyorum abimi öyle ki. Onu hep sevdiğimi söylemek istiyorum” dedi aynı bakışlarla.
Murat bey “ yerine otur Meriç. Ben seni bilmiyormuşum.” dedi
Meriç “ aman yemedik kızını al senin olsun” dedi trip atarak koltuğa oturdu.
Derin gülerken Murat bey Azat beye sert bakışlarını atarak “ benim kızım tabi ki!” dedi
Azat bey ise üzgün gözlerle izliyordu bu manzarayı.
Melek hanım eşine destek olmak için elini sıkıca tutmuştu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Derin herkesle tanışmış hatta pastasından gözünü ayırmayan Ali’yle nerdeyse kavga edecek duruma gelmişlerdi.
Demirhanların kalkış zamanı geldiğinde herkes vedalaşmıştı. Tabi erkekler birbirine öldürücü bakışlarda atmayı ihmal etmedi.
Demirhanlar arabalara geçerken Polat artık her şeyi açığa çıkarmak için elinden geleni yapmaya karar vermişti. Kardeşi ne kadar alıştıra alıştıra gitmek istese de Derinin gözlerindeki o şüpheyi görmüştü.
Güneş artık Demirhanlar içinde doğacaktı.
Bölüm sonu. Bölüm nasıldı? Doğa ailesi? Demirhanlar? Derin’in amcasına olan hayranlığı? |
0% |