Yeni Üyelik
29.
Bölüm

24. Bölüm

@demirhan_asel

 

Yazar Anlatımıyla,

 

 

“ ABİ!” diye bağırdı Derin.

 

 

Abisi yine onu su dökerek uyandırmıştı.

 

 

Derinin ve Erez’in artık okula gitmeleri gerektiği için, Mardin’den İstanbul’a geri dönek zorunda kalan Doğa ailesi, erken saate kalkıp hazırlanacaklardı. Ancak Meriç kardeşini su dökerek uyandırmayı tercih etmişti.

 

 

Derin sinirle yerinden kalktığında üstünü başını değiştirdi, lavabodaki işerini halledip aşağı indi. Kızını sinirli gören Murat bey oğluna dönüp “ Ne yaptın yine” dedi bıkın bir ifadeyle.

 

 

Meriç “ hiçbir şey baba bu sefer masumum “ dedi gülmemeye çalışarak.

 

 

Derin sinirle abisine bakıp sofraya oturdu.

 

 

Herkes sofraya geçtiğinde Süleyman ağa da gelmişti.

 

 

Geceye kadar Doğa ailesinin yola çıkacağını biliyordu.

 

 

Kahvaltıdan sonra Derin odasındaki eşyalarını valizine doldurmuş, abilerinden birinin gelmesini bekliyordu. Hala ağır şeyler taşımasına izin vermiyorlardı. Aslında pekte şikayeti yoktu.

 

 

Kapı aniden açıldığında Meriç abisinin geldiğini anladı. “ Abi sen salak mısın?” dedi Derin

 

 

Meriç kız kardeşinin kafasına vurdu “sus cimcime nerde bavulun?” dedi

 

 

Derin abisine eliyle yaklaş işareti yaptı. Meriç kardeşinin yanına yaklaştığında, Derin iki eliyle önündeki bavulu gösterdi.

 

 

Meriç “ ha orda mıymış ya” dedi şaşkınca.

 

 

Derin sessizce “ birde salak deyince kızıyor. Salaksın işte” dedi abisi bavulunu alırken.

 

 

Meriç “ bir şey mi dedin cimcime?” dedi

 

 

Derin sahte gülümsemeyle “ Evet abicim ne kadar kaslı olduğunu söylüyordum” dedi

 

 

Meriç sol kolunun kaslarını gösterirken bir elimde bavuldaydı. “ tabi kızım bu kasları yapmak kolay mı?” dedi egoyla.

 

 

Derin ona göz devirip “ tabi kolay değil abicim ama bir şey merak ediyorum.” dedi

 

 

Meriç “ sor cimcime” dedi odadan çıkmışlar aşağı doğru iniyorlardı.

 

 

Derin “ Miran abimle aynı anda aynı spor salonuna başvurup, başladınız. Ama neden onun kasları daha çok, onun baklavası bile var. Senin niye yok?” dedi ciddi bir şekilde

 

 

Meriç aniden durup kem küm ederek “ ben biraz geç başlamıştım malum okul da var ya dersler çakışınca. Hem biliyorsun babamla çalışıyorum birde.” derken Miran “ sen fazla gitme abinin üstüne Ay kızım o dediği gibi derslerden “ dedi imayla. Kız kardeşini kucağına aldı.

 

 

Derin bu ani atakla, ufak bir çığlık attı “ abi yürüyebilirim” dedi kollarını abisinin boynuna doladı.

 

 

Miran “ tabi yürürsün Ay kızım ama abin varken neden yürüyormuşsun. Ben bu kasları boşuna yapmadım” dedi çapkınca göz kırparak.

 

 

Derin abine gülümseyip kafasını boynuna sakladı.

 

 

Utanmıştı.

 

 

Aşağı indiklerinde kardeşini aşağı indirdiğinde, Miran mutfağa giderken, Derin annesinin yanına giderek. “ anne dışarı çıkabilir miyim?” dedi

 

 

Meltem hanım cevap vermeden önce Murat bey” olmaz bugün yola çıkacağız.” dedi

 

 

Derin gözlerini doldurdu, babasının gözlerinin içine bakarak “ Lütfen Alaz’a veda etmeliyim” dedi

 

 

Murat bey kızının gözlerine bakmamak için dirense de baştan kaybetmişti. Güzel kızı en büyük silahını iyi kullanıyordu. “ Tamam, git. Ama Erez ve Alaz’ın yanından ayrılmak yok” dedi

 

 

Derin babasına sarılıp yanaklarından öptü “ Aslan babam. Favori babam olduğunuzu biliyor musun?” dedi

 

 

Murat bey “ senin tek baban benim güzel kızım” dedi kızı ne zaman istediği şey olsa bunu söylerdi.

 

 

Derin “Düşün işte hep favorim sen olacaksın” dedi göz kırparak.

 

 

Murat bey sessizce “umarım” dedi kızına bakıp “ herhalde bulmuşsun benim gibi babayı genç yakışıklı elimi sallasa ellisi” derken Meltem hanım eşinin koluna vurduğunda Murat bey U dönüşü yapacaktı ancak çoktan gecikmişti.

 

 

Meltem hanım tek kaşını kaldırıp eşine tehditvari bakışlarla“ elini sallasan ellisi ha Murat” dedi ve mutfağa doğru gitmeye başladı

 

 

Murat bey telaşa eşinin arkasından giderken bu hatasını nasıl telafi edeceğini bilmiyordu “ sultanım öyle değil yanlış anladın” dedi

 

 

Meriç kardeşinin yanına gelindiğinde “ yine babam pot kırdı değil mi?” dedi babasının işi oldukça zordu.

 

 

Derin “ evet” dedi babasının arkasından bakarken. Aniden abisine döndü “ ben senle konuşmuyorum git yanımdan” diyerek saçlarını savurup yanından geçti.

 

 

Meriç az önce babasının işinin zor olduğunu söylemişti değil mi? Unutun bunu çünkü onun işi babasının işinden bile zor. Zira Derin trip atmada bir ustaydı.

 

 

Meriç “ hadi ama uzatmadın mı?” diye kardeşinin peşinden gidiyordu. “ Hem abartmıyor musun?” dedi

 

 

Derin abisine öldürücü bakışlar atarak sağ eliyle onu gösterdi “ uzatmak mı? Uzatmak? Sen kafayı mı yedin her sabah” üstünü göstererek “ her yerim ıslak uyanıyorum sayende yüzümü yıkamama bile gerek kalmıyor!” dedi sinirle.

 

 

Meriç gülümseyerek “ iyi tarafından bak yüzünü yıkamana gerçektende gerek kalmıyor.” dedi kardeşinin gülmediğini fark edince “ bak tamam özür dilerim oldu mu? Bir daha yapmayacağım.” dedi üzgün bir ses tonuyla.

 

 

Derin ona şüpheyle baktı. Ailedeki herkes biliyordu ki abisi kesinlikle tekrarlayacaktı.

 

 

“ Sen bu dediğine inanıyor musun?” dedi

 

 

Meriç düşündü elbette inanmıyordu ama yinede “ Tabi ki” dedi emin çıkartmaya çalıştığı sesiyle.

 

 

Derin abisine göz devirdi“ güzel çünkü ben inanmıyorum” dedi

 

 

Derin abisine başka bir şey demeden konaktan çıktı.

 

 

Kaybolmamak için bu sefer Alaz’ın ona atığı konumla gidecekti.

 

 

Yarım saattir yürüyordu ama sonunda konağa yaklaşmıştı. Telefon ekranına bakmaya devam ederken biriyle çarpıştı. Ani çarpışma sonucu iki adım geriye gitmişti. Kafasını tutarak karşısındaki çarptığı adama baktı

 

 

Sarı saçlı, ela gözlü bir adamdı. Derin özür dileyen bakışlarla adama bakarak “ kusura bakmayın lütfen sizi görmedim” dedi

 

 

Adam ise onun gözlerine bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Derin bu durumu garipseyerek tekrardan özür dileyip yanından ayrıldı. Adam ise orada kıpırdamadan durmaya devam ediyordu.

 

 

Derin sonunda konağa vardığında büyük kapıya vurdu. Bir kaç dakika sonra konağın kapısı açıldığında Alaz göründü. “ Hoş geldin prenses” dedi

 

 

Derin ona gülümsedi “ hoş bulduk küçük ağa” diyerek içeri geçti.

 

 

Erez Derini gördüğü anda sarıldı” hoş geldin güzelim” dedi

 

 

Derin, Erez’in sarılmasına karşılık vererek “ hoş bulduk prensim” dedi

 

 

 

Hepsi salona geçmiş oturuyorken “ ee ne yapıyoruz?” dedi Derin

 

 

Erez” film izleyelim mi?” dedi

 

 

Alaz “ Boş verin filmi dışarı çıkalım” dedi

 

 

Derin “ama bu gün yola çıkacağız” dedi üzgünce.

 

 

Alaz “Merak etmeyin her türlü yetiştiririm sizi” dedi Derine göz kırparak.

 

Derin, Erez’e baktığında, Erez “tamam nereye gidiyoruz?” dedi

 

 

Alaz gülümseyerek “yeni bir kaffe açılmış konsept kaffe” ikilinin dikkatini çektiğini fark edince devam etti konuşmasına. “ yaydığın enerjiye göre içecek veriyorlar yada kostüme göre.” Dedi

 

 

Derin’in bu olay çok dikkatini çekmişti “Nasıl yani?” dedi anlamayarak.

 

 

Alaz, Derine küçük bir gülümseme göndererek “Mesela sen bir prenses gibisin öyle değil mi? Çoğu kişi sana prenses der ki bir prenses gibi asil ama bir o kadarda gözü karasın. Sevdiklerin için her şeyini tehlikeye atacak kadarda güçlüsün. Yasemin prensesine benziyorsun sert, cesur ve kendine güvenen. Ama aynı zamanda Meridana da benziyorsun aslına bakarsan beklide en çok benzediğin prenses odur. Aykırı bir prenses” derin nefes alıp devam etti “yani sana bir prensese yakışır bir içecek verirler. Muhtemelen prenses şekilli bir bardakla birlikte” dedi

 

 

Derin ve Erez şaşırmıştı. Alaz “Galiba artık sana Merida diyeceğim bana onu anımsatıyorsun” dedi

 

 

Derin “vay canına bu kadar prenseslerle alakalı şeyleri nasıl bilebilirsin?” dedi şaşırmış şekilde.

 

 

Alaz gözlerini kaçırdı, Derin de fazla uzatmadı.

 

 

Erez “pekala gidelim bakalım bende çok merak ettim şimdi.” Dedi

 

 

Üçlü dışarıya çıkmak için ayaklandığında büyük konağın kapısı açıldı, içeriye 1. 97 boylarında, siyah saçlı, yeşil gözlü bir adam girdi. Yaşı da oldukça büyüktü 75 yaşlarındaydı ancak 60 bile göstermiyordu.

 

Alaz saygıyla “Alpay ağa hoş geldiniz” dedi

 

 

Derin bu adamı tanımıştı kebapçıdan çıkarken çarpıştığı yaşlı adamdı.

 

 

Alpay ağanın gözü üç arkadaşta da dolaştı ancak bir kişide durdu.

 

 

Derin.

 

Küçük kızı daha da inceledi 1.70 boylarında, kumral saçlı, küçük burunlu, insanı bir bakışta ikna edecek türden olan yemyeşil elmas gibi parlayan gözleri.

 

 

Torununun dediği sözler canlandı zihninde “Dede bir görsen aynı abim gibi gözleri o kadar güzel ki insana her şeyi yaptırabilecek güçte. Ben eminim bu sefer Asel’imi buldum” demişti ve haklıydı da Agah’a olan benzerlik o kadar fazlaydı ki bakışları bile onu anımsatıyordu. Aynı kararlı bakış aynı cesur duruş... O an emin oldu Alpay ağa bu kızın torunu olduğundan emindi.

 

Ancak kanıt gerekliydi ve bunun içinde DNA testi.

 

 

Alpay ağa kendini hızla toplamaya çalıştı ancak Derin ona olan bakışların farkındaydı. Bu Mardin’de ki insanlar resmen bir tuhaf olduğunu düşünmeye başlamıştı

 

“Babana bakmıştım evlat. Aşiretle ilgili birkaç sorun vardı. Kendisi evde mi?” dedi

 

 

Alaz sakince “Hayır, henüz gelmedi. Ama her an gelebilir. İçeri geç istersen ağam” dedi saygısını bozmadan.

 

 

Alpay ağa kafasını sakince sallayarak “rahatsız etmek istemem evlat belikli arkadaşlarınla dışarı çıkacak gibisin” dedi

 

 

Alaz “Ne rahatsızlığı ağam duymamış olayım buyur geç. Bir şey içer misin getireyim mi?” dedi

 

 

Alpay ağa bu sefer reddetmedi sadece soğuk bir su istediğini söyledi ve büyük salona geçtiler.

 

 

Erez ve Derin yan yana otururken, Alaz su almaya gitmiş Alpay ağa ise onların tam çaprazında oturuyordu.

 

 

Derin çenesini tutamayarak geldiğinden beri dikkatini çeken şeyi dile getirerek sordu “saçların nasıl bu kadar siyah” dedi gözlerini kısarak.

 

 

Alpay ağa gülümseyerek baktı küçük kıza “Bilmem küçük hanım. bir fikrim yok” dedi

 

 

Derin dayanamayarak “boyatmadığına emin misin?” dedi ne kadar Erez onu uyarı amaçla dürtse de çenesini tutamamıştı.

 

 

Alpay ağa tam cevap verecekken Alaz'ın girmesiyle konu dağılmıştı. “ee evlat arkadaşlarını benimle tanıştırmayacak mısın?” dedi Alaz’ın uzattığı suyu alıp, bir yudum içerken.

 

Alaz “tanıtıyım ağam. Derin ve Erez Mardin’i ziyarete gelmişler” dedi arkadaşlarına da dönerek “bu Alpay ağa Akçıl aşiretinin ağası. Aynı zamanda buradaki en güçlü iki ağadan biri. Hatta en güçlüsü de denilebilir.” Dedi sakince

 

 

Alpay ağa “tanıştığımıza memnun oldum çocuklar” gülümsedi “eğer merak etiğiniz herhangi bir şey varsa sorabilirsiniz” dedi

 

 

Derin hızla atılarak “kaç yaşındasın, neden bu kadar genç gösteriyorsun, Ayrıca boyanın markasını söyler misin? eminim ki boya kullanıyorsun bu kadar siyah olması imkansız. Meriç abimin fazlasıyla ihtiyacı var.” sessizce Erez’e yaklaştı bu seferde “saçlarında iki tel beyaz yakaladım erken bunamaya girecek sanırım. Gerçi davranışlarından da belli” dedi

 

 

Alpay ağa sesli bir kahkaha attığında Alaz şaşırmıştı ilk defa onu böyle görüyordu. “üzgünüm küçük hanım ancak boya kullanmıyorum. Uzun yıllardır aldığım eğitimler sayesinde de bu kadar genç gösteriyorum” dedi

 

 

Bu sefer Erez merak ederek sordu “Eğitim mi?” dedi

 

 

Alpay ağa Erez’e döndü bu seferde “Evet, eğitim. Eski askerim ben çocuklar. Bir kaza sonucu askerliğim bitirmek zorunda kaldım” dedi yüzü düşmeye başlamıştı ancak kendini hızla topladı. Sözünü bitirdiği anda içeriye Alaz’ın babası girdi.

 

“Oo Alpay ağam siz buraya gelir miydiniz” dedi

 

 

Alpay ağa “seninle konuşmam gerek” dedi sert bir üslupla. Sanki demin çocuklarla yumuşak konuşan, gülen adam gitmiş yerine kaya gibi sert bir adam gelmişti.

 

Alaz’ın babası “Konuşalım ağam ama önce” Alaz’a dönerek “arkadaşların galiba. Tanıştırmayacak mısın babanla oğlum” dedi Derin ve Erez’i göstererek. Alaz sertçe “Tanışmalarını gerektirecek bir sebep yok! Bizde gidiyorduk zaten” diyerek arkadaşlarına işaret verdi.

 

 

İkili Alaz’ın bu haline şaşırsa da bir şey demeden veda ederek çıktılar.

 

 

Üçlü kaffenin olduğu yere doğru yola çıktılar. Bir süre sonra vardıklarında kaffenin kapalı olduğunu fark ettiler.

    

 

Derin üzgün gözlerle baktı gerçekten içeceklerin tadını merak etmişti. Alaz ise bu durumu fark ederek “ anlaşılan kapalı. Ama kuzenimin bir kaffesi var eğer isterseniz oraya götüreyim sizi. Belki burası gibi değil ama prenses içeceğin benzerini yapabilir.” dedi

 

 

Derin hızla “Gerçekten mi?” dedi gülümserken.

 

 

Alaz Derin’in gülümsemesine bakarak, gülümsedi “Gerçekten” dedi

 

 

Erez’in öldürücü bakışları, Derin’in heyecanlı halleriyle, kaffeye gelmişlerdi.

 

 

Üçlü en arka cam kenarına geçerek, oturdu.

 

 

Erez ve Derin yan yana, Alaz ise Derinin tam karşısına.

 

 

Alaz kuzenini fark ettiği anda, ona işaret vererek gelmesini sağladı.

 

 

Alaz’ın kuzeni şaşkınca masaya geldiğinde “vay Alaz ağa sen gelir miydin buraya?” alayla.

 

 

Alaz göz devirerek “uzatma bize prenses içeceklerinde getir” dedi

 

 

Alaz’ın kuzeni şaşkınca “prenses içeceği mi?” derken gözü Derin’e çarptı “ha anladım” dedi sen yok musun bakışları atarak.

 

 

Alaz sinirle “kapa çeneni git” dedi.

 

 

Alaz’ın kuzeni tam giderken diğerlerine fark ettirmeden Derin'e göz kırptı. Derin ise yüzünü çevirdi hızla.

 

Erez “kuzenin çapkın biri galiba. Ama dikkat etsin son çapkınlığı olabilir.” Dedi

 

 

Alaz “Merak etme çapkın biridir ama duracağı yeri bilir. Bilmez ise bildirmesini bilirim.” Dedi.

 

 

Alaz’ın kuzeni ne kadar çapkın biri olsa da karşıdaki kız onu istemiyorsa, asla ona o şekilde davranmaz.

 

 

Birkaç dakikanın ardından istenen içecekler gelmişti.

 

 

Pembe renkli ve simli olan bu içecekler üçünün de önüne konduğunda, Erez içeceğe düşman biriymiş gibi bakıyordu. Derin de öyle tabi pembe rengi sevdiği söylenemez. Ancak tadına baktıklarında gerçektende güzel olduğunu fark etmişlerdi.

 

 

Alaz “ee nasıl buldunuz, güzel mi?” dedi

 

 

Derin şaşkınca “Gerçektende güzel. Ne var içinde?” dedi

 

 

Alaz’ın kuzeni “Meslek sırı güzellik öyle herkese söyleyemem” dedi ve göz kırptı.

 

 

Alaz sinirle kuzenine bakarak, “eğer o gözüne sahip çıkmazsan kırpacak bir gözün kalmaz” dedi

 

 

Alazın kuzeni ellerini havaya kaldırarak “sakin ol şampiyon. Tamam anladım” dedi imayla.

 

 

Erez sinirli nefesler alırken “ İçeceklerimizi getirdiğine göre gidebilirisin” dedi sahte bir gülümsemeyle. Yoksa bu çocuğa dalacaktı.

 

 

Alaz’ın kuzeni “Tamam gidiyorum ama” derken masaya eğilerek Derin’ baktı, sessizce “numaramı istersen kasadaki elemandan alabilirsin” kasada çalışan çocuğu gösterdi, sonra Derine dönerek göz kırptı “size her zaman müsaidim küçük hanım” diyerek geri çekildi.

 

 

Alaz sinirle “Ulan seni var ya” derken sözünü tamlayamadan kuzeni gitmişti bile.

 

 

Erez “kuzenin karşıma çıkmasa iyi olur yoksa elimden kimse onu alamaz” dedi

 

 

Alaz Erez’e bakarak “hele benim bir karşıma çıksın onun kemiklerini kırmıyor muyum” dedi

 

 

Derin ise olanları pek takmıyordu. Üstünde gözler hissederek ikiliye göz ucuyla baktı “Asker değil” durdu bir yudum içeceğinden içti “Mavi gözlü hiç değil” rahatça arkasına yaslanarak içeceğini elinden bırakmadan bir yudum daha içti “kaslarıda yok” ikilinin yüzüne bakarak “esmerde değil” içeceği masaya bırakarak “yani tipim değil” masaya göz gezdirerek “pasta alabilir miyiz*” dedi rahatça.

 

 

Erez göz devirirken, Alaz şaşkındı. Derin ise pasta alınacak mı diye düşünüyordu.

 

 

Üçü de güzel vakit geçirmişti ancak artık ayrılmak zorundaydılar. Süleyman ağanın konağının kapısının yakınlarına geldiklerinde durdular.

 

 

Derin’in ailesi eşyaları arabaya yüklüyordu.

 

 

Alaz elleri cebinde ikiliye bakıyordu.

 

 

Derin “Gitme vakti geldi” dedi

 

 

Erez “Evet” dedi ve Alaz’a sarıldı. Bunu beklemeyen Alaz şaşkınlıkla, ellerini cebinde çıkartı. “görüşürüz dostum” diyerek ayrıldı.

 

Erez’in ayrılmasıyla Derin de sarıldı “Görüşürüz küçük ağa” dedi

 

 

Bu sefer donmadı ve Derin’in sarılmasına içten bir şekilde karşılık verdi. Gözleri dolduğunda Derin’in saçlarına sakladı yüzünü.

 

 

Sahi ona en son kim öyle sarılmıştı? Daha doğrusu sarılan olmuş muydu?

 

 

Alaz kendini toparlayarak Derin’den ayrıldı alayla “Tabi görüşürüz. Henüz benden kurtulamazsınız” dedi gülmeye çalışarak.

 

 

Erez ve Derin birbirine baktı. Bir şey olduğunun farkındaydılar ama uzatmadılar.

 

 

Erez “kurtulmak isteyen olduğunu sanmıyorum Ağam” dedi gülerek.

 

 

Derin “Aynen öyle küçük ağa. Telefon numaranda var. Yani seni sık sık rahatsız edeceğiz” dedi

 

 

Alaz “başım gözüm üstüne Merida” dedi gülümserken. Belki de ilk defa kendini mutlu hissediyordu.

 

 

Derin “O halde tekrar görüşmek üzere Alaz ağam” diyerek el salladı ve ailesinin yanına doğru Erez’le birlikte gitmeye başladı.

 

 

Alaz ise onların arkasından bakarak el salladı.

 

 

Mutluydu Erez ve Derin’i tanıdığı için. Kısa bir sürede olsa onlarla mutlu birkaç anıları olduğu için.

 

 

Üzgündü rüya gibi olan bu kısa zamandan uyanmak zorunda kaldığı için. Artık gerçek hayata dönmeliydi.

 

 

Doğa ailesi her zamanki gibi arabada giderken, Meriç ve Derin kavga edecek bir şey sürekli buluyorlardı.

 

 

Derin sinirle abisinin elinden cips paketini çekti. “Abi bıraksana ya! Sen hakkını yedin benim bu.” Dedi

 

 

Meriç cips paketinin diğer tarafından çekerken “Banane kızım ben abiyim en çok bana. Zaten abimle şu bozuk ikizinin ortasında kaldım” dedi

 

 

Arada kalan bir diğer isim ise Mirandı.

 

 

Erez “ayıp oluyor abi ama bozuk ikiz ne.” Dedi alınmış gibi.

 

 

Meriç “değimlisin oğlum” dedi

 

 

Derin “kan ikizim abi. Kan!” sinirli bir nefes verip cips paketini kendine çekti “bozuk ikiz değil yeter ama ya” dedi

 

 

Murat bey ve Meltem hanım ise alışmışlardı bu duruma. O yüzden ses çıkartmıyorlardı.

 

 

Miran bu durumdan sıkıldığı için müdahale ederek “Meriç bırak o paketi. Sen yedin hakkını sıra Ay kızımda” dedi ciddi bir sesle.

 

 

Meri itiraz için ağzını açmışken, abisinin bakışlarıyla geri kapatmak zorunda kaldı.

 

 

Meriç “iyi al” diyerek trip attığını beli eder şekilde arkasına yaslandı. Ancak yerinde rahat edemeyince kımıldandı. Bu hareketiyle Erez cama resmen yapışmıştı.

 

Erez “Abi ne yapıyorsun ya!” dedi

 

 

Derin is onları takmayarak cipsini keyifle yemekteydi.

 

Meriç “az kay oğlum sıkıştım burada” dedi

 

 

Erez şaşkınca “kayıyım mı? Abi nerdeyse dışarı çıkacağım ne kayması sen kay asıl” dedi

 

 

Onlar kavga ederken Miran Ay kızına bakıyordu. Aklında ise milyonlarca şey dönüyordu.

 

 

Miran, Ay kız’ının ona cips uzatmasıyla düşüncelerinden ayrıldı.

 

 

Yolculuk bazen Meriç ve Derinin atışmaları, Erez’le yer kavgası, Miran’ın uyarılarıyla geçti.

 

 

İstanbul tabelasını gördüklerinde Derin artık gözlerinin kapanmasına dayanamayarak, cama kafasını yaslayıp, gözlerini kapattı. Miran kız kardeşinin bu halini fark edince Erez ve Meriç'i sakince uyardı, kız kardeşinin kafasını da omzuna yasladı.

 

 

Son sesiz geçen zamanlarında olduklarını fark edememişti Doğa ailesi. Ancak kısa süre sonra anlayacaklardı.

 

 

Bölüm sonu.

 

Diğer bölüm için hazır olun çünkü her şey açığa çıkışmaya başladığı bölüm. :)

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Loading...
0%