@demirhan_asel
|
Derin Doğa'nın anlatımıyla,
“ Erez hadi” dedim artık bıkın bir sesle. Bu çocuk neden bir türlü gelemiyordu. Erez nasıl olurda benden daha geç hazırlanır anlamıyorum birde bana yavaşsın diyordu.
Dün eve geç saatlerde gelmiştik Erez ve benim okulum olduğu için okula gideceğiz. Meriç abim ise uyuyordu. Yolda sürekli siz okula giderken ben uyuyacağım diye hava atıp durdu. Meriç abim babamın yanında çalışıyor olsada üniversite hala okuyordu. Üniversiteye gitmediği zamanlar babamın yanındaydı. Zaten son senesiydi. Okula erken başladığı için bu sene bitiyordu. 6 yaşında ilkokula başlamış, 17 yaşında sınava girmiş ancak istediği bölümü kazanamayınca 18 yaşında tekrar girmişti. Şimdi ise bilgisayar bölümü son sınıf öğrencisiydi.
Sonunda gelen Erezle rahat bir nefes aldım “ ilk derse geç kalmasak iyi” dedim
Erez bana göz devirdi “ sen hep geç kalıyorsun ben bir şey diyor muyum?” diye trip atıp gitti.
Ne?
Ama yeter yani neyin tribiydi bu?
Bu gün okula kendimiz gitmek istemiştik normalde olsa abimler bırakırdı ancak Miran abimin acil bir davayla ilgili sorunu varmış, babamın ise işe gitmesi gerekiyordu aynı şekilde anneminde. Meriç abime gelirsek onu top patlasa bile uyandıramazdık.
Okula vardığımızda havalı bir şekilde yürüdüğümü hayal ederek herkesin gözü bendeyken içeri girdim dersem inanmayın. Çünkü bahçede kimse kalmadı ve Erezle göz göze geldiğimiz anda koşmaya başladık.
Birkaç dakikanın sonunda sınıf kapısının önünde nefes nefese vardık. Nefesimizi düzene soktuğumuzda kapıyı tıklattık, gel sesiyle içeri girdik.
“ geç kaldığımız için özür dileriz hocam” dedim Yeni bir hocaydı sanırım çünkü daha önce görmedik ki zaten ne kadar derse girmiştim ki.
Hoca bize çatık kaşlarla bakarak “ birincisi derse birdaha geç gelirseniz değil sınıfın önünden geçmek okula gelmeseniz iyi olur çocuklar, ikinci ise hoca değil öğretmenim anlaşıldımı?” dedi
Şaka yapıyor desem yüzü gayet ciddiydi. Onu başımızı sallayarak onayladık. “Şimdi söyleyin bakalım” dedi
Neyi? Biz anlamamış şekilde hocaya bakarken
Hoca sert bakışlarla “ az önce dediğinizi” dedi Erez ve ben “ geç kaldığımız için özür dileriz öğretmenim” dedik
“Şimdi geçin yerinize” dedi küstahça.
Ulan seni tek yakalamayım adama bak gıcık şey! Ha hoca ha öğretmen fark ediyor sanki!
Erez sakin olmaya çalışarak, elimden tutarak cam kenarı arka ikinci sıraya geçti.
Cam kenarına oturmanın keyfiyle sırama geçtim.
Ancak çokta iyi olmamıştı hocanın gözü sürekli üstümüzdeydi. Kapı tekrar çaldığında Ata ve Koray gelmişti
Ata “ geç kaldığımız için özür dileriz hocam müdürün yanındaydık.” dedi Hoca yani öğretmen “ geçin çocuklar” dedi sakince.
Ne? Nasıl ya e bize niye böyle davranmadı!
Ereze baktığımda o da şaşırmıştı.
Mert ön sıradan bize döndü “şaşırmayın bu kadar şu gördüğün çocuk varya” dedi
Başımı salladım. Devam etti “ o okulun sahibinin oğlu aynı zamanda yeğeni” dedi
“Nasıl hem yeğeni hem oğlu”dedi Erez Egemen “ büyük amcası ve babası ortak. Zaten soy adında anlarsınız ki okul Demirhanlara ait” dedi
“ vay be bu devirde demek okulda rahat etmek için sahibi olmak lazımmış” dedim
Hemen babama bir okul almasını söylemeliydim.
Erez “ aklından geçenleri unutsan iyi olur “ dedi
Gözlerimi kaçırdım beni çok iyi tanıyordu.
Ata ve Koray arka sıramıza oturdu.
Ders boyunca hoca gözlerini bizden ayırmadı. Sırtıma dokunan elle arkaya döndüm.
Ata “ fazla kalemin var mı?” dedi
Onu başımla onayladım “ sadece bu var” derken hoca “ konuşmak için derse geldiyseniz küçük hanım müdürün odasında da konuşa bilirsin” dedi
Ama bu hoca inat yapıyordu artık!
Hocaya döndüm “ kusura bakmayın hocam” “ yani öğretmenim” dedim sinirle.
Ata “ sadece kalem istemiştim hocam” dedi Hoca “ peki bir daha olmasın” dedi
Ne olmasın kardeşim alt tarafı bir kalem!
Sinirle yumruklarımı sıkarken Erez sıktığım elimi tutu. Elim anında gevşerken gülümseyerek Ereze baktım.
Gözüm Koray’a kaydığında sinirle ve hızlı bir şekilde işaret diliyle Ataya bir şey diyordu.
Kafasını çevirecekken önüme döndüm.
Saatler geçmişti öğle yemeği gelmişti sonunda. Kantine gittiğimizde arka taraflardan birine oturduk. Erez bana tost almıştı. Diğerleride yiyecek bir şeyler aldığında sohpet ederek yemeye başlamıştık.
Henüz beş dakika geçmişken masamıza Ata ve Koray gelmişti.
Ata “ Kantin dolu acaba sorun olmazsa yanınıza oturabilir miyiz?” dedi
Koray ise sadece başını sallamıştı ama onuda gözlerini kaçırarak yapmıştı. Utanmış gibiydi.
“ Elbette” dedim
Erez bana ne yapıyorsun bakışları atsada onu takmadım. Masa zaten büyüktü altı kişi rahat otururdu. “ Ben Derin bu yanımdaki yakışıklı benim çocukluk arkadaşım aynı zamanda kan ikizim olur. Egemen ve Merti tanıyorsunuzdur.” dedim gülümseyerek.
Koray’a baktığımda ellerini yumruk yapmış sıkıyordu.
Ata “ evet onları tanıyoruz. Ben Ata Buda Koray Arsen” dedi
Arsen? İki ismi varmış. Tanıdık geliyordu bu isim.
“ sanırım Korayı kullanıyorsun” dedim
O da başını salladı Ataya döndü el işaretleriyle bir şeyler söyledi. Ata “ Evet çoğunlukla Korayı kullanıyor ama bazı kişiler Arsen ismini kullanır özel bir isim onun için” dedi Koray ise başını sallayarak arkadaşının dediklerine katıldığını söylüyordu.
Özel kişiden kastı ailesiydi sanırım.
Ata “ tanışalım isterseniz sonuçta aynı sınıftayız birbirimizi uzun süre daha göreceğiz” dedi
Okulun kapanmasına sadece bir kaç ay kalmıştı ama neyse.
“ tamam ne anlatalım” dedim
Ata “ bilmem kaç kardeşsiniz mesela” Erez “ 3 kardeşiz benim öz olan kardeşlerim normalde 6 kardeşiz” dedi
“ bir abim ve bir küçük kardeşim var.” Diye devam etti.
“ 3 kardeşiz iki abim var ama Erezde bizim aileden olduğu için tabi onun kardeşleride kardeşlerimiz” dedim öyleydi Erezin abisi beni kardeşi gibi görürdü. Kardeşi ise bana çok düşkündü gördüğü zaman yanımdan ayrılmazdı. Hatta fazla kıskançtır 5 yaşında bir çocuk olmasına rağmen yanımda özelikle kendi yaşlarında birini görürse vay halime.
Mert “ tek çocuğum” dedi
Egemen “ bir kardeşim var” dedi
Erez “ siz” dedi Ata “ sadece abim var. Korayın üç abisi var.” dedi
Koray başını sallayarak onayladı.
Ata “ peki ne okumayı düşünüyorsunuz” dedi
“ bilmem karar veremedim” dedim omuz silkerek.
Erez “ bende” dedi
Mert “ doktor olacağım” dedi ve arkasına yaslandı.
Egemen “ tabi olursun geçen itfaiyeci olmak istiyordun ona ne oldu?” dedi dalga geçerek. Mert “ doktor olursam daha rahat kız tavlarım oğlum. Kızlar doktorlara daha çok düşüyor haksız mıyım Derin?” dedi sonda bana bakarak.
Tostumdan bir ısırık daha alıp kafamı hayır anlamında salladım. Mert “ bak gördün mü?” dedi
Lokmamamı yutup “ ona değil haksısızsın anlamında salladım. Ben askerlerden etkileniyorum, doktor adama bakmam ben” dedim kendimden emin.
Mert “ büyük konuşma kız doktor adamla olursan görürüm seni” dedi “ yo asker bulacağım ben” dedim kendimden emin bir şekilde.
Mert “ görürüz bakalım ben demiştim derim sonra” dedi
Onu başımla onayladım. Doktorlar ilgimi çekmiyordu.
Egemen “ bilgisayar bölümü istiyorum” dedi
Koray Arsen gözlerini benden öğlen yemeği boyunca ayırmamıştı. Son derslerimize girmiş eve gidiyorduk ani bir manevrayla önümüze biri durduğunda bunun Meriç abim olduğunu anlamıştım.
Araçtan inen abim “ Hey, siz ikiniz biraz eğlenmek istermisiniz” dedi Eğlenmekten kastı yüksek hızdı. Babamlar asla biz arabadayken hız yapmazdı ancak Meriç abim tam bir hız canavarıydı.
Erez “ eğer yeterince hızlıysan neden olmasın” dedi umursamazsa.
Abim egoyla “ benden daha hızlısını bulamazsın küçük kardeş” dedi
Abimler Erezi kardeş gibi gördüklerinde kardeş kelimesini kullanırlardı.
“ abi bakalım ne kadar hızlısın” dedim hız severdim.
Abim “ atla o zaman bebek” dedi Yüzümü buruşturdum bebek mi?
Arabaya binmeden önce yavru kedi bakışlarımı attım abime.
Abim “ iyi öne bin ama kemerin takılacak ve babamların haberi olmayacak yoksa bir daha binmesin cimcime” dedi
Sevinçle onayladım. Babamlar ön koltuğa oturmama izin vermesede abim bir bakışımla onaylamamıştı.
Kız kardeş olmanın tüm avantajlarını kullanıyordum.
Ben tam öne binecekken bir araç daha durdu abim yaşlarına yakın bu adam Koray Arsenin abisiydi anlaşılan.
Onları takmadan arabaya bindim. Kemerimi bağlarken “ hadi başlayalım!” dedim
Abimde beni taklit ederek “ başlayalım” dedi
Erez arka koltukta orta kısmına oturmuştu. Abim ani gaza basarak manevra yaptı ve okuldan hızla çıktık.
Ben deli gibi bağırıyor ve eyleniyordum Erezde benim gibiydi. Eve yaklaştığımızda abim yakalanmamak için yavaşladı.
Araba evin bahçesinde durduğunda aşağı indik. Abime bakarak “ çok iyiydi” dedim Abimde “ tabi kızım ne sandın ben bir numarayım.” dedi
“ Ne konuda bir numarasın oğlum” diye bir ses geldi arkadan bu annemdi.
Abim kıvırarak “ hiç öyle gelirken bir oyun oynuyorduk. Bir renk seçip o arabayı buluyorduk ben kazandımda” dedi egoyala
Vay be iki saniyede yalan uydurdu.
Annem inanmış gibiydi.
Annem “ neyse içeri geçin misafir gelecek akşam yemeğine” dedi Abim “ kim?” dedi
Annem “ şu geçen tanıştığınız aile vardı ya onlar geliyor” dedi
“ Polatlar mı?” dedim
Abim “ mahşallah unutmamışız cimcime” dedi
“ mafya tipli birini unutmam abi” dedim bilmişlikle.
Keşke benimde amcam olsa ne hava atarım mafya tipli amcam var diye.
Abim kafama vurduğunda, saçını çekmeye başladım “ ah! Bıraksana kızım” dedi “ banane sende vurmadaydın. Töremize göre senin ölüm hakın gelmiştir” dedim
Annem “ kavga etmeyi bırakında içeri geçin” desede
Abimde kafamı kolunun altına alıp boğmaya başladı beni ben ise saçını hiç bırakmıyordum.
Annem “ oğlum bıraksana kardeşini” dedi bıkkın sesle artık alışmışlardı kavgalarımıza.
Abim “ önce o bıraksın” dedi
Erez “ abi morardı yüzü bırakamamış artık” dedi endişeyle. Abim “ yok, o bırakmaz ise bırakmam” dedi
Benden günah gitti o zaman “ abi gelecekteki yeğenlerimden ve yengemden özür dilerim” diyerek abim bir şey anlamadan bir tekme attım.
Abim acı içinde kıvranarak bıraktığında nefes almaya başladım.
Abim “ lan gitti takım” dedi acıyla “ Derin Doğa’yla uğraşırsan sonun böyle olur” dedim
Arkadan bir ses geldi “ ay morardı ikiside” dedi endişeyle.
Bu kim be? Oha! Bunu lan böyle sürümü var burda. Bilmeden kurt sürüsünü çağırdın anne. Aşiret mi bunlar. Eve nasıl sığacağız? Dur evimiz büyüktü. Neyse kim ki bunla- aaa mafya beyciğim.
Annen abime salak bakışları atarak yanıma geldi. Elleriyle yüzümü haps ettiğinde bir şeyim olup olmadığına baktı.
Anne abim ölüyor ama sen bilirsin bir onada bak sana zahmet.
Annem “ git elini yüzünü yıka kızım. Yüzün hala kızarık” dedi
“ Bana bir şey olmaz sultanım” dedim göz kırparak
Abim acısı hafiflemiş heralde “ sana bunun hesabını soracağım peri görürsün sen” dedi
Aha peri dedi bittim ben abimin takma adlarından biriydi ama bu ad beni ilk gördüğünde söylediği addı. Beni ilk gördüğünde periye benzetmiş.
Ona Şirince gülümsedim “ bence bunu çikolatayla çözeriz” dedi
Abim tek kaşını kaldırdı başını sağa sola sallayıp reddetti. “Seni bu sefer çikolatada kurtarmaz” dedi
Aha şimdi sıçtım
Erez elimden tutarak içeriye çekiştirmeye başladı “ Helvan ne olsun”dedi
“Ne?”
Annem misafirlere hoş geldin derken Erez bana bakıp “ helvan diyorum ikiz neli olsun abin seni yaşatmaz bu sefer” dedi
Doğru yaşatmaz “ çikolatalı olsun” dedim İçeri geçtiklerinde biri daha bahçeye geldi ah artık 24 kişilik bir masa gerekiyordu.
Neyseki herkesin yardımıyla masalar birleştirilerek bahçeye kuruldu.
Yemek odasındaki büyük masa ve mutfakta ekstradan bulunan masa birleştirilmişti. İki mutfaklı bir evdi. Birinde bir masa vardı. Genelde orada yemek yerlerdi Doğa ailesi.
Sakince herkes yerine oturduğunda Azat bey be Murat bey masada karşı karşıyaydılar.
Bir tarafta doğa ailesi varken diğer tarafta Demirhan ailesi vardı.
Çocukların sesi içerden gelmeye başlamıştı “ Erez o benim” dedi Derin
Erez “ ne münasebet hanım hanım o asıl benim” dedi elinde tutuğu kediyi Derinden uzaklaştırırken.
Çiko.
Kedinin ismi çikolatanın kısaltması çikoydu. Derinin en sevdiği şey yani.
Derin sinirle Erezin peşinden giderken söylenmeyi ihmal etmiyordu.
Bahçeye çıktıklarında Derin babasının yanına giderek “ baba Erez çikoyu vermiyor” dedi Gözlerini hafif doldurdu ve dudak büzdü babası kızına asla karşı koyamazdı. Masadaki herkes bu görüntüyü izliyordu hiç şüphesiz Azat bey kıskanmıştı.
Murat bey kızının bu haline dayanamayıp Ereze döndü “ lan üretim hatası 3 kızıma ver çikoyu” dedi
Erez “olmaz benim” dedi inatla.
Derin “Ulan neyse sakinim” dedi içinden
Meltem hanım“ Erez çikoyu bırakman için üç saniyen var oğlum yoksa” dedi tehtit ederek
Erez hızla çikoyu yere bıraktı. Derin Erezin yanına giderek kafasına vurdu. “ salak bana verecektin” dedi
Meltem hanım “ ikimizde yerinize oturun” dedi . İkili hızla Miran ve Meriç’in ortasına oturdu.
sakince yemekler yerken çatal bıçak sesinden başka hiçbir ses çıkmıyordu. Ancak Derin masada bulunan çikolata kurabiyesi ve Ali Demirhan adındaki karşısına oturan adamla bakışıyordu.
Bu çikolatayı ona kaptıramazdı! Ali ve Derin bakışmasıyla biten yemek ve ikisinin aynı anda kurabiye tabağına atak yapmasıyla ikili yakalayamadan başka bir el ortaya giriş yaptı.
Polat Akel ve diğerleri bu bakışmanın farkındaydı ancak Polat hızlı davranarak kurabiye tabağını kendisi kaptı.
Derin ve Ali oflayarak kaybetmenin verdiği rahatsızlıklar yerine oturdu.
Ancak ikiside pes etmememişti!
Ali abisine “ abi versene sen kurabiyeyi kardeşine kıyamazsın sen” dedi
Derin hızla karşı çıkarak “ hayır benim!” dedi babasına kullandığı bakışları Polat akele de atmaya başladı.
Polat bey küçük yeğenin bakışlarına dayanmakta zorlanıyordu. “ cık ben yiyeceğim” dedi
Ali ve Derin aynı anda “ Ne?” dedi
Ali “ sen çikolata sevmezsin ki abi” dedi
Polat “ bu sefer yiyesim geldi” diyerek bir tane tabaktan aldı ve yemeğe başladı.
Yanında bulunan küçük yeğenlerinde vermeyi ihmal etmedi. Derin ağzı açık şekilde bakmaya başladı.
Meriç abisi ağzını kapatarak “ sinek kaçmasın cimcime” dedi gülerek.
Masadaki herkes gülmemek için zorlanırken Miran Agah’a sert bakışlar atıyordu. Bunun farkında olan Agah sadece kız kardeşinin tatlı hallerine bakıyordu.
Derin hızla annesine dönerek “anne bana başka var de” dedi
Meltem hanım gülerek “ üzgünüm kızım son kurabiyelerdi ve evde başka çikolata bile yok” dedi
Derin acıtasıyon yaparak kalbimi tutu “ ah kalbimden vuruldum ölüyorum galiba” dedi
Ölüm kelimesini duyan Demirhanlar anında gerildi ve gülmeyi bıraktılar.
Polat bey yeğenine tabakta son bulunan kurabiyeyi uzattı “ al bakalım küçük hanım” dedi
Ali itiraz edecek gibi olsada abisinin bakışlarıyla sustu. Derin düz oturarak “ madem ısrar ediyorsun” dedi
Kurabiyeyi alıp Alinin gözünün içine bakarak yedi. Ali ise kaybetmişliğinin verdi ve kurabiyenin gitmesiyle hüzün doldu. Ancak Derin bu yalancı hüzüne kanmadı.
Akşam yemekleri yenildi çaylar içilmeye başlandığında diğer aile üyeleri kendini tanıtıyordu.
Altan “ beni tanıyorsun prenses bu da eşim Begüm” dedi eşini göstererek sonra çocuklarını küçükten büyüye doğru “ Dermiralp 29 yaşında restoranı var, Alper 15 yaşında okuyor, Merthan Deniz 5 yaşında kreşe gidiyor.” dedi
Derin hepsini can kulağıyla dinliyor sayılırdı. Aklı hala çikolatadaydı.
Ali “ Benide tanıyorsun prenses sevgili eşim Selma. Büyükten küçüğe oğullarım Kenan 25 yaşında avukat, Emir 18 yaşında aynı okuldasınız son sınıf, Eren 15 yaşında aynı okuldasınız lise iki” dedi
Aynı okulsanız diye düşündü Derin hiç görmemişti bu çocukları.
Azat girdi söze “ Ben Azat küçük hanım oğlularım Agah asker” dedikten sonra Derinin gözleri Agah’a kaydı.
Agah kız kardeşinin ona bakmasıyla gülümsedi. Derinde aynı karşılığı vermişti. İşte o an Agahın kalbi hızlanmıştı. Eğitimlede yada görevlerde bu kadar heyecanlanmamıştı.
“ İki numaralı oğlum Arat avukat” dediğinde Derin onada bakıp burun kıvırdı “ abim daha iyi avukat” dedi Miran gülümseyerek kardeşini kendine çekti. Saatlerdir sert bakışlar atmaktan sonra ilk defa gülümsedi.
Arat “ emin olma küçük kız. Eminim çok sevgili abini geçebilirim” dedi
Derin “ tabi geçersin kırk fırın ekmek yedikten sonra belki” dedi
Azat bey daha fazla laf dalaşı olmasın diye devam etti “ bu üçüncü oğlum Yalın doktor.” dediğinde Derin ona baktı ve küçük bir gülümseme gönderdi. Yalın bu gülümsemeye şaşırarak terleyen ellerini pantolonunu kimse görmeden sildi ve kardeşine zoraki bir gülümseme gönderdi.
Azat bey “ bu da son oğlum Koray Arsen” dedi
Derin Koray Arsen kocaman gülümsedi.
Koray Arsen gözlerini kaçırarak elleriyle oynamaya başladı heyecandan bayılmasına az kalmıştı.
Hepsi tanışmıştı ama Merthan Deniz yeni tanıştığı ablasını abilerine bırakmadan kaptı.
Bahçede koltuklara geçen iki aile Derin yine abilerinin arasında oturuyordu. Merthan Deniz ise onun kucağımda saçlarıyla oynuyordu. Merthan “ saçların çok güzel” dedi
Derin gülümseyerek “ seninde çok güzel saçların var” dedi
“ hangi ismini kullanıyorsun küçük adam” dedi
Merthan ablasının gözlerine tatlı tatlı bakarken “ Herkese Merthan diyor ama sen Deniz de” dedi be utanarak ablasının boynuna kabasını sakladı.
Derin gülümseyerek “ pekala Deniz bey” dedi
Melek hanım kızıyla diyaloğa girmek istesede çekiniyordu bu yüzden elitleri yardımına koştu.
Begüm “ ee Derin sende kendinden bahsetsene” dedi
Derinin kaşları çatıldı neden kendinden bahsetmeliydi ki? Bahsederdi sorun yok ancak sadece ona sormaları bir tuhaftı. Bunu fark eden Selma “ Erez sende bahsetsene kendinden” dedi
Derinin kaşları düzese de hala içinde bir şüphe vardı. Agah ise kardeşinin her hareketini kaçırmadan izliyordu.
Erez “ nelerden bahsedelim?” dedi bilmeyerek. Kendisini tanıtmayı pek sevmezdi. Begüm “ Mesela nelerden hoşlanırsınız yada ne olmak istiyorsunuz okulunuz bitince” derken Miran sıkılmış bir şekilde “ Bence bu kadar yeter!” dedi
Meltem hanım oğlunu uyarsada durmadı. Meriçte abisine katılıp “ abim haklı bu oyunlara gerek yok!” dedi
Meltem hanım eşine dönüp “ Murat bir şey desene” dedi
Murat bey “ sultanım az çekilde çocukaları bir göreyim” dedi şaheserleriyle gurur duyuyordu. Ama sonra aklına kızınında burda olduğunu hatırladı bu aile ile kan bağı olduğunu bilmesini istemiyordu.
Miran kardeşine döndü “ Al Erezi de yukarı çıkın abim” dedi
Derin ve Erez şaşırmış şekilde duruyordu ne olduğunu anlamamışlardı.
Miran kardeşinin hala oturduğunu görünce “ hadi derin hadi abim” dedi sinirle
Derin “ ama abi-“ derken Miran bağırarak “ Hadi dedim Derin!” dedi
Derinin gözleri doldu abisi ilk defa ona bağlıyordu. Abartıyor diyenler olabilir ama Derinin yüksek sesle tramvası vardı. Murat oğlunun kızına bağırmasıyla “ Miran” diye uyardı.
Miran ise Derini kolundan tutup kaldırdı. “ siz karışmayın baba” dedi
Derinin kucağında ki Merthan korkmuş bir şekilde ablasına sarılıyordu.
Erez ayağa kalkarak Miranın elini Derinin kolundan sertçe çekti. Miran “ odana çıkmayacaksın, ben demeden asla çıkmayacaksın o çocuğuda bırak!” dedi bağırarak.
İşe bu son damla oldu Derin için. Merthanı Erez alıp çocuğu babasına bıraktı. Derin ise gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı bile.
Miran ise kardeşinin yüksek sese olan bir travması olduğunu bilmesine rağmen kendini kaybetmişti. Yaptığı şeyi kardeşinin düşen göz yaşlarını gördüğünde fark etmişti. Ama artık çok geçti Derin hızla eve girerken Erez onun arkasından gidiyordu.
Murat bey “ umarım kendini affedilecek bir yol bulursun Miran zira ben seni şurda evire çevire dövmemek için zor duruyorum” dedi sertçe oğluna bakarken.
Miran zaten pişman olmuştu bile ve kendini affedilmesi çok zordu bunun farkındaydı. Ancak şu an bu aileden kurtulmalıydı. Agah “ o sesine dikkat etmezsen kesmesini iyi bilirim” dedi sertçe.
Miran “ sen önce yüzsüz gibi bu eve gelmeyi kes! Kardeşimin yakınında dolaşmayı kes!” dedi
“ ulan ne işiniz var lan sizin bu evde ne hakla. Kendinizde bu hakkı nerden buluyorsunuz!” diye devam etti.
Agah Miranın yakalarından tutarak “ sana sormayacağım lan. Bak seni son kez uyarıyorum Güneşimle arama girersen seni doğduna pişman ederim” dedi
Melek hanım oğlunu Miranın yakalarından çekmeye çalışsada çekemiyordu.
Meltemde Miranı çekmeye çalışıyordu.
Begüm “ sakin olun çocuklar bakın biz buraya düzgünce her şeyi konuşmaya geldik belli ki bir yanlış anlaşılma var” dedi
Meriç “ yanlış anlaşılma falan olduğunu sanmıyorum biran önce gitseniz iyi olur” dedi
Polat “ bak delikanlı bırakta konuşalım” dedi sakince arada yeğeni olmasa bu kadar sakin kalabilirmiydi bilmiyordu. Meriç “ hiç sanmıyorum” derken Meltem hanım “ Murat bir şey yapsana” dedi telaşla
Murat bey önündeki şerbetli tatlıyı yerken “ sultanım ne yapıyım kapının yerinide biliyorlar göstermemi mi istiyorsun yinede” dedi rahatça bu kavgadan sonra oğlunu dövmeyi aklına not etti sonuçta kızına bağırmıştı bu yüzdende güç toplamalıydı.
Melek hanım sinirle “ Murat!” dedi
Murat bey tatlısına üzgünce bakarak önündeki masaya bıraktı “ bir tatlı keyfimiz vardı onuda hiçlerin be sultanım” dedi oğluna dönerek “ ayrılın!” dedi
Miran ve Agah sertçe birbirinden ayrılırken. Meriç kavga çıkarsa acaba şu abilerden hangisini dövsem diye düşünüyordu. Hiçbirini sevmemişti ama en çokta şu avukat olan bir tuhaftı. Ondan hiç iyi enerji alamıyordu.
Selma “ bakın gerçekten bir oturup konuşalım bu daha ne kadar böyle sürecek” dedi
Arat sözünü kesti yengesinin “ dava açmak zorunda bırakmayın bizi” dedi
Meriç ani atakla Arat’a atılırken babası onu son anda tutu “ açın lan açın bakalım mahkeme kime verecek hadi verdi diyelim size aklın yokmu oğlum senin iki, üç hafta sonra bu kız reşit olacak sizi mi seçer yoksa bizi mi lan” dedi Agah sinirle kardeşine baktı böyle bir şey tabiki olmayacaktı.
Ali “ bizde dava açmak istemiyoruz zaten sadece bırakın Asele kendimizi anlatalım” dedi
Miran “ onun adı Derin siz onu kim olarak biliyorsunuz bilin ama o artık Asel değil Derin” dedi sertçe
Arat “ o haklı. Sonuçta küçük değil artık, Asel hiç değil” dedi
Meriç “ öyle, değil bu yüzden kardeşimin peşinden ayrılın yeter” dedi
Emir “ böyle bir şey olmayacak küçük olmayabilir. Ama o hala Asel siz ona başka bir isim verdiniz diye o küçük kız kaybolmadı.” dedi
Alper “ biz ablamızı tanımak istiyoruz” dedi
Eren “ bırakında tanıyalım” dedi
Merthan “ ablamı istiyorum” dedi göz yaşlarıyla. Demiralp “ böyle olmaz bu şekilde değil sakince konuşup anlaşabilecekken neden böyle yapıyorsunuz” dedi yapıcı bir şekilde.
Kenan “ bırakın kendimizi anlatalım hem belki Asel bizi tanımak isteyecek” dedi sakince
Meriç “ o sizi tanımayacak anladınız mı o sizin kim olduğunuzu nasıl insanlar olduğunuzu bilmeyecek”
Miran Agahın gözlerinin içine bakarak “ şimdi evimden defolun gidin gönlünü almam gereken küçük bir kız kardeşim var” dedi sertçe.
Agahın o an gözlerinin içinden geçen tek şey bir kırılmaydı. Kendi kardeşine yaklaşamıyordu. Ama pes etmeyecekti. Bu işi güzellikle halledecekti. Ama haledemez ise zor kullanmasını da bilirdi.
Azat “ gidelim çocuklar” dedi sakince tartışmak istemiyordu kızının bu aileye değer verdiğini biliyordu.
Demirhanlar evden ayrılırken Doğa ailesi rahat bir nefes verdiler ama hala diken üstündeydiler bu işin burda bitmediğinin farkındaydılar tek istedikleri kızlarının haberi olmamasıydı.
Miran ise rahatsızdı kardeşini kırmıştı. Hemde bu aile yüzünden ilk defa kardeşine bağırmıştı. Murat oğluna yaklaştı ve yüzüne bir yumruk attı. Ani yumrukla sendeleyen Miran babasına çatık kaşlarla bakıyordu. Murat bey ise tatlısını eline aldı ve oturdu. “ ne haketmiştin şimdi git kızımın gönlünü al yoksa ikinci yumruğuda diğer tarafına yersin” diyerek tatlısını yemeye başladı.
Miran ise haklı olan babasına ses çıkarmadı.
Melek hanım ise eşine kafasını sağa sola sallayarak “ ben neden bu aileye düştüm acaba? hepiniz manyaksınız bir ben ve kızım düzgün çıktık” dedi
Meriç ise babasının yediği tatlıyı yemek istiyordu. Tam bir tane alacak iken Murat bey oğlunun eline çatala vurdu. “ Uzak dur tatlımdan almıyım ayağımın altına seni” dedi
Meriç acıyan elini çekerek “ ayıp ayıp oğlunum ben senin az paylaşımcı ol” dedi
Murat bey “ sen üretim hatasısın oğlum biz seni yapmak istemedik ama işte gelincede git diyemedik” dedi
Meriç “ anne” diyerek annesine döndü. Meltem hanım “ hiç bana bakma oğlum bebek rızkıyla gelir dedik ama sen daha çok bizi batırdın” dedi
Meriç hızla ayağa kalktı “ bune ya ailem resmen beni zorbalıyor. Hayır aynısını abimede yapın en azından rahat ederdim” dedi isyan ederek
Murat bey tatlısından yemeğe devam ederken “ yok onu azıcık istedik. Çok az. Kız olsaydı dedik ama doğduğunda erkek olduğunu örendik eh geri git de diyemedik kaldı başımıza. Bir kızım doğru oldu zaten ondada bu mal abin kalbini kırdı” dedi
Miran hiçbir şey söylemeden içeriye geçti. Kardeşinin odasının önüne geldiğinde ağlama sesini duyunca kalbi sanki eziliyormuş gibi hisseti.
Kapıyı tıklatığında bir süre sonra Erez kapıyı açtı ancak girmesine izin vermedi.
Erez “ Ne oldu abi daha çok kırmak için geldiysen bugün yeterince kırdın.” dedi
Miran sıkıntıyla nefes aldı “ Erez çekil abim bırak gireyim” dedi
Erez “ şu an seni görmek istemiyor. Ne zaman ister bilmem ama dinlenmesi gerek.” dedi ve Miranın cevabını beklemeden içeri giridi, kapıyı yüzüne kapattı. Erez içeri girer girmez Miran odasına çekildi. Kız kardeşinin nasıl gönlünü alacağını iyi biliyordu ve bunu yapacaktı.
Sabah olduğunda Doğa ailesi sakin bir şekilde kalkmıştı hatta öyleki Meriç bile kız kardeşini kendi teknikleriyle uyandırmak yerine sakince uyandırdı.
Kahvaltı edildi ikili okula Diğerleride işe gitmek için hazırdı ancak Derin Miran abisinin yüzüne bile bakmıyordu. Erezin söylediğine göre sağ gözünün olduğu yerde morluk varmış. Neden ve nasıl olduğunu bilmiyordu ancak şu an konuşmak istemediği için soramıyordu da.
Sakin geçen bir okul sonrasında ikili kavga sesleriyle hızla eve girdi. Karşılaştıkları manzara Demirhanlar ve Doğaların kavga etmediydi.
Murat bey “ o benim kızım kan bağınız umrumda bile değil!” dedi sinirle
Azat bey “ kızıma kendimi anlatmama izin vereceksiniz babasının ben olduğumu bilecek” dedi sinirle.
Tam o an Meriç kapıda olan kardeşini fark etti.
Meriç “ baba” dedi
Murat bey “ oğlum dur bi” dedi Meriç “ baba” dedi tekrar.
Murat bey oğluna döndü baktığı yere bakınca kızını gördü.” Kızım?” dedi çaresiz sesiyle.
Derin ise cevap vermedi sakince elinde bulunan dondurmasını yemeğe devam etti. “ siz devam edin” dedi
Erez “ gel oturalım yoruldum” dedi rahat bir tavırla.
Derin “ tamam “ diyerek koltuklara geçti.
İki ailede şaşkınca Erez ve Derine bakıyordu.
Derin “ siz beni salak mı sandınız heralde. Ben Meriç abim değilim. Tabi ki de Baştan beri her şeyi biliyordum!” dedi
Agah gülümseyerek baktı kardeşine bir şeyler bildiği zaten belliydi ama her şeyi bilmesi onada tesadüf oldu.
Azat, Ali, Polat ve Altan şaşkınca bakıyordu.
Murat bey “ kızım anlatabilirim” dedi çaresizce ancak Derin babasının sözünü keserek “ en çok ne kırdı beni biliyor musun baba?” Murat beyin gözlerinin içine bakarak “ kendimi bir salak gibi hissetim, yalnız hissetim, bana hiç yalan söylemeyen ailemin hayatımın yalanını benden sakladıklarında, kendimi kimsesiz hissetim. Belki hakım yok ama kırılmış hissettim.” dedi dolu gözleriyle. İşe o an Murat bey başından beri yanlış yaptığını gördü. Ama artık çok geçti. Şimdi nasıl telafi edeceklerdi Doğa ailesi bilinmez ama kızlarının gönlünü alıcaklardı.
Peki Demirhan ailesi? Küçük prensesleriyle tekrar aile olmayı becerebilecekler miydi? İşte onuda zaman gösterecekti.
Bölüm sonu. Devam kısmı diğer bölümde. Derinin hisetikleri? Peki Derin’in her şeyi bilmesi? |
0% |