Yeni Üyelik
35.
Bölüm

27. Bölüm

@demirhan_asel

Derin Doğanın anlatımıyla,

“Yalnız kalmak istiyorum” diyerek evden çıktım. Arkamdan seslenen ne babamı ne de abimi duydum.

 

 

Yalnız başıma yürürken bir süre sonra yanımda birinin varlığını fark ettim.

“arkamdan sesiz gelmek yerine yanıma gelmeye ne dersin?” dedim

Birkaç saniye sonra yanımda şaşırmış suratlı Koray belirdi. Anlaşılan nasıl fark ettiğime şaşırdı.

 

 

“Şaşırma bu kadar pekte sesiz yürüyemiyorsun sürekli bir yerlere çarpıyorsun, yada ayak seslerini duyuyorum” dedim

Gülümsedi ancak gözlerinde hem bir hüzün, hem de bir parıltı vardı. Aniden yolda durduğumda o da durdu.

 

 

“Seninle resmi olarak tanışamadık” dedim. Kafası karışmış şekilde bana baktı. Elimi uzattım tutmasını bekler gibi, tutu hem de hiç şüphesiz.

 

Boğazımı temizledim “Ben Derin Doğa gerçek adımla Asel Demirhan yani ikizin” dedim.

 

 

Gülümsedi. Bu seferki gülümsemesinde hüzün yoktu.

 

Herkes suçlu olabilirdi ancak önümde bir çocuk gibi gülümseyen Koray olamazdı. Ama konuşmaya çalıştığı anda gülümsemesi soldu. Anlaşılan konuşamadığı için üzgündü.

 

 

Etrafa baktım bir adam insanların karikatürünü defterine çiziyordu. Hızla Koray’ın elini bıraktığımda hem şaşırmış hem de ağlayacak gibi bir ifadesi olmuştu. Onu umursamadan karikatür çizen adama yaklaştım.

 

 

“o defteri ve kalemi kaça satarsın?” dedim defteri işaret ederken.

 

 

Adam yanından gelen sele bana şaşırmış gibi baktı. Dediklerimi anladığında ise daha da şaşırdı.

“hadi ama alt tarafı defter bir fiyat söyle yeter” dedim

 

 

Adam “ defter satılık değil küçük hanım gördüğün gibi kullanıyorum” dedi

 

 

Sıkıntıyla Koray’a baktım Üzgün bir şekilde duruyordu. Adamda baktığım yönü takip etiğinde Koray’ın üzgün yüzünü görmüştü. “anlaşılan birinin bu deftere benden daha çok ihtiyacı var” dedi gülümsedi. Şaşırmış şekilde adama baktım. Bana defteri uzatıyordu.

“Al hadi” dedi

 

 

Defteri aldım, adama döndüm “ ne kadar vermeliyim?” dedim

 

Adam “para istemez küçük kız” dedi

 

“Ama öyle olmaz ki” dedim para vermeden bir şey satın alınmaz ki.

 

Adam gülümseyerek “Tamam o halde tekrar karşılaşırsak bu sefer sen bana defter hediye edersin” dedi sanki tekrar karşılaşacağımızda emin gibiydi.

 

Koray’ın olduğu yere kısa bir bakış attım sonra adama tekrar döndüğümde ise ortadan buhar olmuş gibiydi. Etrafımda döndüm belki bulurum diye ancak yoktu.

 

“Pekala bir dahaki sefere defterini getireceğim” dedim sessizce. Koray‘ın hareketlendiğini fark eder etmez hızla yanına gittim. “Hey, nereye?” dedim “Daha tanışmamızı bile düzgün yapamadık” diye devam ettim.

 

O ise şaşırmış bir şekilde bana bakmaya başladı. Yanına hızı bir şekilde gidip, defteri ve kalemi ona uzattım.

 

Bana anlamak ister gibi bakıyordu.

 

Defteri açtım kalemle ‘Seninle tanışmamda sorun var mı beyfendi?’ diye yazdım ona uzattım.

 

Defterde yazan yazıyı okuduğunda yüzünde öyle bir gülümseme oldu ki sanki dünyalar onun olmuş gibiydi.

 

Elimden kalemi ve defteri alırken temas etmemeye dikkat etmişti.

 

Hızla bir şeyler yazarken ne yazdığını merak ediyordum.

 

Defteri uzattığında alıp, okumaya başladım ‘Elbette, tanıyabilirsiniz hanımefendi. Ben Arsen Demirhan. Sakıncası yoksa sizde isminizi bahşeder misiniz?’ diye yazmıştı.

 

Kalemi alıp, yazmaya başladım. Ayrıca ismini Koray değilde ikinci ismi olan Arsen’i yazması dikkatimden kaçmamamıştı. ‘Tabi ki, Asel Demirhan senin ikizin’

 

 

Yazıyı okuduğunda gülümsedi. Gözlerinin içi parlıyordu resmen.

 

Defteri elimden aldı ‘ Tanıştığıma memnun oldum o zaman ikiz’ yazdı

 

Gülümsedim. Belkide hızlı ilerliyorduk ama o bence ailede en masum kişiydi. Sanırım sadece Arsen’e karşı bir duvarım olmayacaktı.

 

 

Defteri elinden aldım ‘Biraz eğlenmeye ne dersin Arsen?’ yazdım

 

Defterde yazanları okuduğunda heyecanla bana bakmaya başladı. Ona gülümseyip elimle gel benle işareti yaptım.

 

Sahil kenarına geldiğimizde hava çoktan kararmıştı.

 

Tam tahmin ettiğim gibi sahilde ateşin başında gitar çalan abiler, şarkı söyleyen ablalar vardı.

 

Oraya doğru gitmeye başladığımda, arkamdan adım sesleri gelmediğini fark ettim. Arkamı dönüp baktığımda Arsen’in kalabalık ortama kaçak bakışlar atarak elleriyle oynadığını gördüm. Sanırım gergin olduğunda elleriyle oynuyordu.

 

Onun yanına döndüğümde deftere ‘Sorun ne?’ yazdım.

 

Deftere baktıktan sonra gözlerime baktı ama bu bir saniye bile sürmeyen bir bakmaydı hızla gözlerini kaçırdı. Tekrar yazmaya başladım ‘Hey, sorun yok. Ben yanındayım. Emin ol neredeyse hepsini tanıyorum.’

 

Defteri ona doğru uzattığımda okumuştu. Gözlerini gözlerime sabitlediğinde ona güven verircesine gülümsedim. Aynı karşılığı aldığımda tişörtünden tuttuğum gibi onu peşimden sürükledim.

 

Zavallı Arsen ise şaşırmış bir şekilde gözleri ve ağzı açılmıştı.

 

Onun bu tatlı haline kıkırdadığımda gözleri gülüşümü görmek ister gibi yüzüme bakmaya çalıştı.

 

 

Ateş başındaki insanların yanına geldiğimizde “Hey, çocuklar bakın kim geldi” diye bağırdı Kenan

 

 

Onun bağırmasıyla diğerlerinde bize döndü. Arsen’in bu sırada gerildiğini anlamamak imkansızdı. Ona döndüm ve güven verircesine gülümsedim. O da gülümseyerek biraz olsun rahatlamıştı.

 

Kenan’a döndüğümde “Ne haber Kenan?” dedim

 

O da gülümsedi “ İyi Derincim senden naber diyeceğim ama” Arsen’e göz ucuyla bakıp bana göz kırptı.

 

Ona göz devirdim “ Saçmalama kendisi sevgilim falan değil ikizim” dedim

 

Herkes şaşkınca bize baktı.

 

Alp abi “ikiz mi?” dedi şaşkınca.

 

İnci abla “Senin ikizin Erez değil miydi ya?” dedi konuşan herkesin şaşkınlıkları seslerinden belli oluyordu.

 

Arsen’i ve ben ateşin önüne oturduğumuzda, ortada olan cips paketlerinden ketçaplı olanı ağzıma attım “ Öyle” dedim umursamazca.

 

İbo abi “ Ee o zaman bu çocuk nasıl ikizin oluyor kız” dedi

 

Buse önümdeki cips paketini benden uzaklaştırdığında “delirtmede anlat çatladım meraktan” dedi

 

Derin bir nefes aldığımda “ Erez benim kan ikizim ama Koray Arsen öz ikizim” dedim

 

Hepsi şokla bakıyordu.

 

Sude “Vay be kızdaki şansa bak arkadaş keşke benimde ikizim olsa” dedi

 

“ Neyse onu bunu boş verin de bu gece bir güzel şarkı söyleyince keyfimiz yerine gelsin” dedim

 

İbo abi “İste yeter prenses” dedi göz kırparken.

 

“Ee ne söyleyeceğiz” dedi Kerem

 

Anında atılarak “ Karedeniz şarkıları” dedim bağırarak.

 

Herkes bu dediğime güldü.

 

Kenan “ Kız bir Karadenizliye gelin gideceksin. Ne bu Karadeniz aşkı” dedi gülerken

 

“Napıyım seviyorum” dedim gülerken.

 

İnci abla “İyi tamam o zaman sen ve Alp söyleyin bakalım” dedi

 

Bu sözün üzerine Alp abiye döndüm “Tamam söyleyelim prenses hangisi?” dedi göz kırparak.

 

Düşünürken aklıma Ya ben anlatamadum şarkısı geldi.

 

“Turan Şahinin Ya ben anlatamadum” dedim

 

Alp abi beni onayladığımda ne zaman yanında olduğunu anlamadığım kemençeyi kutusundan çıkarttı. “ Bakma öyle geleceğini düşündüğüm için getirmiştim. Ee senin bu Karadeniz türkülerine, şarkılarına olan aşkınıda bilince bir Karadenizli olarak kemençesinde getirdim” dedi gülümserken göz kırptı.

 

Kemençeyi çalmaya başladığında keyifli dakikalarımız başlamıştı.

 

 

Alp abi “Ay vurur ayan beyan, geldum kapına yayan

Sen değil misun beni ha bu hallere koyan”

 

 

Ben “Ay dedun aya geldum, sana sevdaya geldum

Rize'den İstanbula, yürüdüm yayan geldum”

 

Tekrar Alp abi “Ay vurur ayan beyan, geldum kapına yayan

Sen değil misun beni ha bu hallere koyan”

 

 

Ben “Ay dedun aya geldum, sana sevdaya geldum

Rize'den İstanbula, yürüdüm yayan geldum”

 

Sonra hep beraber yüksek sesle

 

“Ya ben anlatamadum, ya sen anlamayisun

Ellere yağmur oldum, bana damlamayısun”

 

 

Sahilde olan herkes başımıza topandı ve onlarda bize katıldı “Ya ben anlatamadum, ya sen anlamayisun

Ellere yağmur oldum, bana damlamayısun”

 

Alp abi “Elumde çiçeklerum, çoktur diyeceklerum

Aç kapıyı sevdiğum, yoktur gidecek yerum”

 

Kenan bir anda katılarak nerden bulduğunu bilmediğim çiçeği bana uzattı “Boylarına bakarum, saçına gül takarım

Kız senun gülüşüne, İstanbulu yakarum” göz kırptı.

 

 

Alp abi “Elumde çiçeklerum, çoktur diyeceklerum

Aç kapıyı sevdiğum, yoktur gidecek yerum”

 

Kerem de İnci ablaya bir çiçek uzattığında “Boylarına bakarum, saçına gül takarım

Kız senun gülüşüne, İstanbulu yakarum”

 

Sonra hep beraber “Ya ben anlatamadum, ya sen anlamayisun

Ellere yağmur oldun, bana damlamayisun

Ya ben anlatamadum, ya sen anlamayisun

Ellere yağmur oldun, bana damlamayisun”

 

Tekrar ederken Arsen’in de eğlendiğini gördüm daha çoşkulu bir sesle “Ya ben anlatamadum, ya sen anlamayisun

Ellere yağmur oldun, bana damlamayisun

Ya ben anlatamadum, ya sen anlamayisun

Ellere yağmur oldun, bana damlamayisun”

 

Şarkı bitiğinde etrafımızda olana herkes alkışlamaya başlamıştı.

 

Keyifli dakikalar geçirirken birilerinin bizi videoya aldığını da görmüştüm ancak dert etmedim.

 

 

Sonrasında Alp abi başka bir şarkı söylemek istedi “ Yalın, bakmışım şarkısına ne dersiniz” dediğinde

 

Herkes onayladı.

 

Gitar olan bir çocuk çalmaya başladığında Alp abi bu sefer Kenanala birlikte söylemeye başladı.

 

Alp abi “Eski fotoğraflar

Mutlu gülen iki yüz

Merdivende sarılmışız

Hiç bırakmayacak gibi”

 

Kenan “Adım adım eksildik

Nedenini ben anlamadım

Sormaya korkar oldum

Yıllandık diye mi yıprandık

Yaşlandık diye mi paslandık”

 

Alp abi “Güvenme bu kadar aşkıma

Hiç öyle sağlam da değilsin

Titrerim kendi üstüme

Benden değerli değilsin, değilsin”

 

Alp abi ve Kenan “Bi' bakmışsın ben yokmuşum

Üzülmeye doymuşum

İsyanımı yola koyup

Hayatından kaybolmuşum”

 

Alp abi “Eski fotoğraflar

Mutlu gülen iki yüz

Merdivende sarılmışız

Hiç bırakmayacak gibi”

 

Kenan “Adım adım eksildik

Nedenini ben anlamadım

Sormaya korkar oldum

Yıllandık diye mi yıprandık

Yaşlandık diye mi paslandık”

 

Alp abi “Güvenme bu kadar aşkıma

Hiç öyle sağlam da değilsin

Titrerim kendi üstüme

Benden değerli değilsin, değilsin”

 

Alp abi ve Kenan “Bi' bakmışsın ben yokmuşum

Üzülmeye doymuşum

İsyanımı yola koyup

Hayatından kaybolmuşum”

 

Bu sefer hepimiz eşlik etmiştik “Eski fotoğraflar

Mutlu gülen iki yüz

Merdivende sarılmışız

Hiç bırakmayacak gibi”

 

“Adım adım eksildik

Nedenini ben anlamadım

Sormaya korkar oldum

Yıllandık diye mi yıprandık

Yaşlandık diye mi paslandık”

 

 

“Güvenme bu kadar aşkıma

Hiç öyle sağlam da değilsin

Titrerim kendi üstüme

Benden değerli değilsin, değilsin”

 

“Bi' bakmışsın ben yokmuşum

Üzülmeye doymuşum

İsyanımı yola koyup

Hayatından kaybolmuşum”

 

Şarkı bitmişti ancak Alp abinin bakışları İnci ablanın üstündeydi.

 

Gözlerimi kısıp ikisinde baktım. Bir şey vardı ancak çıkardı yakında kokusu.

 

Eğlenceli dakikalar geçirmiştik ama saate çok geç olmuştu. O yüzden Arsenle birlikte kalktığımızda diğerlerine veda ederek oradan ayrıldık.

 

 

Eve doğru yürürken oldukça yaklaşmıştık deftere yazarak ‘Nasıldı eğlendin mi?” Arsen’e defteri uzattığımda okudu ve gülümseyerek başıyla onayladı. Defteri ve kalemi eline alarak yazmaya başladı ‘hayatımda geçirdiği en güzel gündü. Teşekkür ederim’ yazdı

 

Bu teşekkürün aslında bir çok anlamı vardı. Bunu anlamak hiçte zor değildi.

 

Evin önüne geldiğimizde bir kaç araba daha vardı bahçede.

 

Arsen’le birbirimize baktığımızda evin kapısına yöneldik. Biz daha çalmadan kapı hızla açıldı ve bir anda Arsen’e biri sarıldı.

 

Anın şokuyla hem Arsen hemde ben donmuştum.

 

Dikkatli baktığımda bu öz olan iki numaralı abimdi. “Koray iyi misin? Bir yerinde bir şey yok değil mi aslanım?” dedi telaşla.

 

Onun bu saçma telaşına göz devirdim.

 

Arsen abisinden ayrıldı işaret diliyle bir şeyler söyledi.

 

Sonunda benimde burada olduğumu fark eden çakma avukat bana dönerek “Millet seni burda beklesin endişeyle sen git eğlenmeye. Bu kadar mı umursamazsın?” dedi

 

Onu umursamadan içeri girdim. Anlaşılan videoyu çeken çocuk sosyal medyada yayınlamıştı ve bu çakma avukatta görmüştü.

 

onu umursamadığımı fark eden çakma avukat peşimden gelmeye başladı. Ancak her adımında sinirli olduğu belliydi.

 

Salona girdiğimizde babam bana yaklaşmak için atak yapacakken bir adım geri çekildim o da dolu gözlerle bana bakmaya başladı.

 

Çakma avukat “ Bakın çok sevgili kızınız sonunda evine teşrif edebildi” dedi alayla

 

Onun bu sözleriyle ortam gerilmişti

 

Agah komutan yani bir numaralı öz abim “Arat kapat o çeneni yoksa çok güzel kapatırım aslanım. Anladın mı?” dedi sertçe.

 

Onların bu sözlerini hiç takmadan salona göz gezdirdiğimde, maşallah herkes burdaydı bir Arsenle biz eksikmişiz bizde geldik tam oldu.

 

“ Ben odama çıkıyorum yorgunum” dedim

 

Meriç abim tam kalkıp gelecekken “ Erez hadi gel” dedim

 

Bu sözümle Demirhan erkeklerinin kaşları çatılmıştı.

 

Ben çocukluğumdan beri tek başıma uyuyamazdım. İllaki birinin bana masallar, hikayeler anlatması yada yanımda olması gerekirdi. Bu yüzden genelde abilerimden biriyle uyurdum. Ama şu an onlara kırgın olduğum için onlarla uyuyamazdım. Bu yüzden bugün bana Erez hikaye anlatacaktı.

 

Erez yerinden kalkıp yanıma geldiğinde yukarı çıkmaya başladık. Gerçektende çok yorulmuştum ve uyumak istiyordum.

 

Yazar Anlatımıyla,

 

Derin’in ve Erez’in yukarı çıkmasıyla, Doğa ve Demirhan ailesi arkalarından bakmakla yetinmişti.

 

Herne kadar Derin’e kendilerini nasıl affetireceğini düşünenler olsada Arsen için durum farklıydı. Arsen uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutlu hissediyordu. İkiziyle vakit geçirmiş, onunla konuşamasa bile ikizi iletişim kurmanın bir yolunu bulmuştu.

 

Meriç “ Baba bu sefer fena patladık” dedi

 

Murat bey sıkıntıyla nefes verdi “Biliyorum oğlum, biliyorum” dedi

 

Yalın “ Şimdi ne olacak” dedi Azat beye bakarak.

 

Azat bey eliyle yüzünü sıvazladı cevap vermedi. Zira ne diyeceğini bilemiyordu.

 

Polat kardeşi yerine cevap verdi “ Şimdi kimse kaçamayacak konuşulması gerekenler konuşulacak” dedi sert bakışlarla Murat beye bakarken.

 

Miran “ Yok öyle bir şey. Eğer Derin konuşmak istemiyorsa konuşma olmayacak! Biz size haber ederiz” dedi sertçe.

 

Agah yumruklarını sıktığında Miranı öldürecek gibi bakmaya başladı “Güneş ile ben konuşacağım sizin karışmanıza gerek yok!” dedi sert sesiyle.

 

Meriç alayla gülümserken “Ne o yalan söyleriz mi sanıyorsunuz? Merak etmeyin biz siz değiliz” dedi

 

Arat, Meriçe atak yapacakken abisi önüne eline uzattığında durdu “Bak oğlum çok gözüme batıyorsun dikkat et” dedi

 

Murat bey Meriç’in cevap vermesine izin vermeden “ Şimdi gidin Derin biraz kendine gelsin ve düşünsün konuşmak isterse haber edeceğimizden şüpheniz olmasın” dedi

 

Arat sessizce “ birde prensesin keyfini bekleyeceğiz anlaşılan” dedi alayla.

 

Kimse duymadığını sanasada Agah duymuştu. Şimdilik sesiz kalmıştı ancak Aratın en ufak hatasında müdahale edecekti. Yine de bir ara kenara çekip konuşmayı aklına not etti. Kardeşi belli ki sorun çıkaracaktı.

 

Polat “ Tamam, gidelim” dedi ailesine bakarak.

 

Ali “ Ne demek gidelim abi ben konuşmadan gitmek istemiyorum” dedi çocuk gibi. Yeğeniyle tanışmak için can atıyordu.

 

Altan kardeşinin kafasına bir şaplak atarak “Kalk lan” dedi

 

Azat bey “ Aramanızı bekliyor olacağız Murat Doğa” dedi sert sesiyle.

 

Murat bey aynı şekilde karşılık vererek “ Şüpheniz olmasın Azat Demirhan” dedi

 

Meltem hanım “ Merak etmeyin arayacağız. Bu arada Melek’e selamlarımı iletin lütfen” dedi sakince, güler yüzüyle.

 

Miran annesine sert bakışlar atıyordu Demirhan ailesi gittiğinde annesine “ Neden bunu yapıyorsun anne, amacın ne?” dedi

 

Meltem hanım “ Olması gerekeni yapıyorum Miran sen karışma” dedi net sesiyle.

 

Meriç “ abim haklı anne hiç kusura bakma. Eğer Derin’i kaybedeceğimiz bir olay olursa yapacaklarımı siz bile durduramazsınız” dedi

 

Meltem hanım onları anlıyordu bu yüzden sesiz kaldı. Kocasına baktığında ona bakmadığını fark etti belliki kocası ona fena halde gönül koymuştu.

 

Meltem hanım “ Ben yatıyorum çocuklar sizde geçe kalmayın” dedi eşine bakarken ancak eşi hala ona bakmamıştı.

 

Murat bey “ size iyi geceler çocuklar benim dışarda biraz işim var” diyerek evden çıktı.

 

Arkasında üzülmüş eşini bırakarak.

 

Meltem hanım üzgün bir halde odasına doğru gitti.

 

Miran ve Meriç yalnız kaldığında ,Meriç “abi şimdi ne olacak sence?” dedi abisine bakarak.

 

Miran sıkıntıyla nefes verip “bilmiyorum aslanım ama önce Ay kızıma kendimizi affettirmeliyiz.” dedi

 

Meriç aniden aklına gelenlerle “ Ben nasıl affettireceği mi biliyorum abicim sen düşün” dedi gülümserken.

 

Miran kardeşine sorgular şekilde bakarken “ Ne yapacaksın?” dedi göz kırparak.

 

Meriç omuz silkerken “ yarın görürsün abicim” diyerek odasına geçti.

 

Miran ise ne yapacağını düşünüyordu. Kardeşini fena halde kırmıştı. Önce ona bağırmış, şimdide gerçekleri saklamıştı. Nasıl affetireceğini bilmesede bir yolunu bulacaktı. Bulmalıydı. Bulmak zorundaydı.

 

Derin Doğa’nın Anlatımıyla,

 

Erez ile odama çıktığımızda o baş ucumdaki rahat koltuğa oturdu. “Hangi kitabı okumamamı istersin?” diye sordu.

 

Ses vermedim bunu fark eden Erez yanıma gelip sarıldı. “Gel buraya prenses. Her şey hallolucak güven bana” dedi

 

Göz yaşlarım bir bir akarken Erez’e sıkıca sarıldım. “Neden benden sakladılar ki?” ağlayışlarım arasından sordum.

 

Erez kolarını sıkılaştırdı. Bi elini kafama götürüp saçlarımı sevdi.“ Emin ol iyiliğini düşünmüşlerdir. Onlar senin asla kötülüğünü düşünmezler” diyerek saçlarımı öptü.

 

Kafamı kaldırıp, çenemi göğsüne yasladım. Göz yaşlarımla parlayan yeşil gözlerimi Erez’in koyu yeşil gözleriyle birleştirdim. “Biliyorum ama kırılmadan edemiyorum. Hislerimi anlatmakta iyi değilim-“ derken Erez sözümü keserken başımı tekrar göğsüne yasladı “Şş sen anlatmasan bile ben hep seni anlarım. Nede olsa kan ikizimsin öyle değil mi?” dedi

 

Gülümsedim. Bu hayata çevremdeki insanlar hakkında şüphesiz çok şanslıydım. Erez ben bir şey anlatmasam bile gözlerime bir bakışıyla anlayacak biriydi.

 

“Evet, kan ikizimsin” dedim

 

Erez “Şimdi bir ikizin var gerçek ikizin. Yani…” derken kelimeler zor çıkıyordu.

 

Ondan biraz uzaklaştım ancak sarılmayı kesmedim “Erez seni ikizim olarak görüp, görmeyeceğim mi soruyorsun?” dedim ciddimi diye bakarken.

 

Erez gözlerini kaçırdığında ciddi olduğunu anladım. Ona sıkacak sarılırken “Unut o aklındakilerini. Bir daha da aklına gelmesin. Sen benim kan ikizimsin seninle aynı gün doğduk. Hep ikizim olarak kalacaksın” dedim

 

O an Erez’in gözleri bir anda parladı. “Gerçekten mi?” diye sordu çocukça. Şu an o kadar tatlıydı ki yanaklarını sıkmamak için zor duruyordum.

 

Gözlerinin içine bakarak “ Gerçekten tabiki Erez başka bir şey olması imkansız.” dedim

 

Erez benden aniden ayrılarak “İyi geç uyu artık yarın okulumuz var.” dediğinde şaşırıp kalmıştım.

 

“Erez hadi ama neyin tripi bu?” dedim

 

Erez bu soruyu cidden sorup sormadığıma baktı “Mardindeyken Alaz’ı her gördüğünde onunla ilgilendiğin için olabilir mi prenses hanım?” dedi

 

Gülmeye başladığımda “Ne gülüyorsun sen bakıyım?” dedi sinirli çıkarmaya çalıştığı sesiyle.

 

Gülmelerimi zorlada olsa durdurarak “Erez, sen kafayı mı yedin?” dediğimde “Niye yalan mı?” dedi

 

“Erez asıl benim trip atmam gerek nasılsa beni bırakıp Alaz’a giden sensin?” aydınlanmış gibi “bir dakika yoksa sen” Erez hızla sözümü kesip “Yok artık Derin saçmalama tövbe tövbe” dedi

 

Yatağama geçtiğimde Erez üstümü sıkıca örtü hikayelerden birini eline alarak “ Hadi bakalım bugün pamuk prensesi okuyalım?” dedi sorarcasına. Onu başımla onayladığımda. Hikayeyi okumaya başladı. “Bir varmış bir yokmuş…”

 

Belki hikayeler için büyüktüm ama ben bu aile için hal çocuktum. Çocukluğumu dibine kadar yaşatacak bir ailem vardı. Yarın ne olur bilmem ama hikaye dinlemeyi seven biri olarak asla dinlemeyi bırakmayacaktım…

 

Bölüm sonu.

Bölüm nasıldı?

Demirhanlar?

Doğalar?

Meriç yine bir iş peşinde bakalım bu sefer ne yapacak?

Güneşli günler dilerim...

Loading...
0%