Yeni Üyelik
47.
Bölüm

31. Bölüm

@demirhan_asel

 

31 yıl önce Yazar Anlatımıyla,

 

Azat Demirhan yine sevdiği kadının yanında almıştı soluğu. Ne zaman mutsuz olursa Meleğinin yanına gider yüreği yumuşacık olmuş bir şekilde geri dönerdi.

 

Azat "Meleğim" diye seslendi okulundan evine dönen sevdiğine.

 

 

Melek iki eliyle tutuğu birkaç kitapla döndü arkasını. Azat’ı gördüğü an yüzünde güler açtı resmen. Melek üniversiteye henüz yeni başlamıştı savcı olmak için çabalıyordu. Hukuk fakültesinde okuyordu. Babası dizinin dibinden ayırmamak için kızını sadece Mardin'de okumasını istemişti. Melek’te henüz babasından ayrılmak istemiyordu zaten. O babasına düşkün bir kız çocuğuydu. Duyardı bazen kız evlatlarını berdele kurban eden, işkence çektiren, sevgi göstermeyen babaları. Şükür ki kendi babası öyle değildi. Umuyordu ki sevdiği adamda Alpay beye çekmiş olsun. O zaman kız evladının hiçbir zaman üzülmeyeceğini bilir, gönlü rahat olurdu.

 

 

Melek yüzünde eşsiz bir gülümsemeyle sevdiği adama bakarak "Azat'ım" diyerek sevdiği adamın onun için açtığı kolları arasına girdi. Yere düşen üç kitabı ve kalemliğini hiç düşünmemiş, sıkıca sevdiği adama sarılmıştı. Zira uzun zamandır görmüyordu sevdiğini.

 

Azat sıkıca sevdiği kadına sarılırken "Meleğim, nasılmış benim adı gibi melek olan sevdiğim"

 

 

Melek, Azat için büyüleyici olan sesiyle minik bir gülümseme gönderdi. İşte o an Azat'ın kalbi yeniden attı sanki. Öyle hızlı, öyle hızlı attı ki sanki yerinden çıkacaktı kalbi.

 

Azar "Meleğim bak bakalım bir bana. Saklama benden o güzel gülüşünü. Yüreğim nasıl yanar seni gördüğümde, hele birde gülüşünle kavrulur bu yürek." diyerek dediği kadının yüzünü iki avunun içine aldı.

 

Melek eşsiz bir gülümsemeyle sevdiği adama bakarken, sol eline sağ eliyle tutarak avuç içine minik bir öpücük kondurdu. Azat o an titrediğini hisseti.

 

 

Melek "Normalde bir insan yara aldığında dizlerinden öpülür. Ama bilirim ki sen bu avuç içlerine saklarsın yaralarını, göz yaşlarını. Avuç içini öpmemin sebebi yaralarını hafifletmek, göz yaşlarını bir nebzede olsun dindirmek, seni her koşulda sevdiğimi göstermek için sevdiğim. Sakın ha sanmayasın ki kendini benim gözümde güçsüz sen benim gördüğüm en güçlü, en sevgi dolu adamsın. Ama bu yüklerini kendi başına taşıyacağın anlamına gelmez Azat'ım bırak birlikte taşıyalım. Belki yıkılırız ama birbirimize destek olarak yine kalkarız" dedi dolu gözleriyle gülümserken.

 

 

Azat'ın içi titredi, gözleri doldu. Meleğine aile içinde geçenleri anlatmazdı. Üzülsün istemez, onu üzeceğime kendimi üzerim derdi. Bir süre sonra Melek bir gariplik olduğunu anlamıştı, sormuştu. Ancak Azat'ın ağzından tek bir kelime alamamıştı.

 

Azat "yapma Meleğim ben sana geldim ki şu acıyan yüreğime bir nebze su ol diye. Sen bana sorma bunları" diye yalvardı.

 

Melek bu sefer sevdiği adamın avuç içlerini koklayarak öptü "Sen değil miyimdin Azat'ım varsa bir derdin birlikte çözeriz biz bundan sonra biriz diye. Ya şimdi, ya şimdi ne oldu Azat'ım. Benim derdimde biriz de senin derdinde ayrı mıyız?"

 

Azat serçe yutkundu. Artık sevdiği kadına her şeyi anlatması gerektiğinin farkındaydı. "Tamam, tamam anlatacağım ama üzülmek yada daha fazla anlat demek yok. Bilmen gerektiği kadar anlatacağım sadece. Lakin şimdi değil, önce biraz işim var akşam her zamanki yerimizde sevdiğim" diyerek anlını öptü sevdiği kadının.

 

Melek bu öpücükle gözlerini kapattı "Her zamanki yerde sevdim" diyerek onayladı sevdiği adamı.

 

Saatler geçerken Azat büyük konağın önünde durdurdu arabasını. Açılan büyük kapılardan girişini yaptı. Aracı park ettiğinde, indi. Henüz evde sadece annesi ve kendisi vardı. Azat büyük bir görevden dönmüştü aslında bu yüzden sevdiğiyle görüşememiş, onu endişelendirmemek için söylememişti. Ailesine de söylememişti ama anne ve babasının pek önemsediğini söyleyemez. Merdan bey asker olmasına şiddetle karşı çıkmış, kati suretle izin vermemişti. Ancak Azat babasını dinlememiş asker olmuştu. Mercan beyde kara harp okuluna gitmesine izin vermiş döndüğünde onun seçtiği kadınla evleneceğini, askerliği bırakıp, şirket ve ağalın başına geçeceğini söylemişti. Ancak Azat bey bunu kabul etmiş lakin askerliği bir şekilde bırakmayacaktı. Bundan bir yıl önce Meleği görmüş sevda ateşinde yanmıştı. Lakin sevdiği kadının onu reddetmiş, peşinden çok koşmuştu. Çünkü Demirhan ve Akçıl aşireti düşman aşiretlerdi. Zaman geçiyordu ki Azat sevdasında yanmaya devam ediyordu.

 

Bir gün annesinin dizine yatmış "Daye yanıyorum ama görmüyor beni." Annesinin dizinden uzaklara bakarken, kalbini gösterdi. " Yüreğime öyle bir ateş düşürdü ki söndürmek yerine daha da harlamaktan başka bir şey yapmıyor" dolu gözlerini annesine çıkararak "Sen beni sevmedin, belki o sever dedim ama sevmedi" gözümden bir damla yaş akarak "ben sevilmeyecek adam mıyım?" dediğinde annesi ona hiç cevap vermemiş, boş gözlerle oğlunun göz yaşlarını akıtmasını izlemişti.

 

 

Çok uğraştı Azat bey sonunda sevdiği kıza kendini sevdirmeyi başarmıştı. Lakin işler istediği gibi gitmemiş babası aşiret kızlarından birini evlenmesi için getirmeye kalkışmıştı. Azat şiddetle karşı çıktığında ise "Ben ne dersem o olur evleneceksin dediysem evleneceksin!" diyerek son sözü söylemiş, çıkıp gitmişti. O zamandan kısa bir süre sonra görev emri gelmiş, acilen kimseye haber veremeden gitmişti.

 

 

Şimdi ise evine gelmişti, gelmişti ancak onu ne karşılayan vardı, ne de bir hoş geldin diyen...

 

Ne acı değil mi? Etrafında onca insan var ancak bir yaran var mı bir şey olduğumu sana diye soran yoktu...

 

Sertçe yutkundu Azat. Şimdi eve girecek annesinin boş bakışlarına maruz kalacaktı. Alayla güldü annesi kan bağıyla anne olamayacağını çoktan kanıtlamıştı. İçeriye girdiğinde, odasına doğru gitti. Soğuk bir duş alarak, kıyafetlerini giydi. Şimdi ise akşam yemeğine kadar odasında duracak, hiç konuşmadan yemeğini yiyip odasına gidecekti. Babası herkesin sofrada olmasını, bir kişi bile gelmezse cezasını çekeceğini söylemişti. Bu yüzden herkes sofrada olurdu yemek zaman tabi önceden aç kalma cezası almayan kişiler.

 

Saat akşam saatlerini gösterdiğinde, Azat odasından çıktı. Kardeşleri okuldan çoktan gelmiş, üstlerini değiştiriyorlardı.

 

Sonunda babaları hariç herkes sofradaydı. Merdan beyde sofraya geldiğinde en başa geçerek oturdu. Yanında karısı diğer yanı boştu, karşısında en büyük oğlu Azat, sol yanında Altan, Altan'ın yanında Ali oturuyordu. Sezice yenen yemekte, sensizliği bozan Merdan beyin oğlu Azat'a ithafen söylediği sözlerdi. "Yarın akşam hazır olasın oğul Günceyi isteyeceğiz. Artık evlenme yaşın geldi, geçiyor bile." dedi

 

Azat bir hışımla yemeğindeki kafasını babasına çevirdi. Merdan beyse önündeki eti kesmekle uğraşıyordu. "Bav sana söyledim ben Günceyi karım diye almam!" diyerek sesinin ayarını biraz yükseltmişti.

 

Bu sözlerin üzerine Merdan bey kafasını kaldırmadan önce sakince, tabağın bir yerine çatalı bir yerine bıçağı sakince koyarak, ağzını hemen yanında duran peçeteyle temizledi. Oğlunun gözlerinin içine bakarak "Önce sesini ayarlayasın evlat! Ben ne dersem o olur sana demiştim, evleneceksin diyorsam evleneceksin! Asker olacağım dedin ses çıkartmadım. Ama bu kadarında fazla!" diyerek masaya sertçe elini geçirdi. Ani sesten etkilenen Ali yerinden sıçramıştı. Küçük olsa da babasının nasıl bir insan olduğunu pek hala biliyordu. Altan babasından korkan kardeşini iyice yanına çekti. Azat kardeşlerinin korktuğunu fark edince daha ılımlı yaklaştı "bav bilirsin ki istemediğim bir evlilik yaparsam o kız hiç mutlu olamaz" dediğinde Merdan bey kaşları çarık bir şekilde baktı oğluna "Ne olmuş yani olmasın mutlu ne yapayım. Yoksa sen" dedi sonda şüpheyle.

 

Azat babasının şüpheyle ona bakmasıyla gerildi. Annesine baktı ancak o bu olanları hiç takmadan yemeğini yemeğe devam ediyordu. Kısa bir süre eşine bakarak "sen merak etmeyesin bey isteme için ben ne lazım gerekse ayarlarım" diyerek yemeğine dönecekken oğluna kısa bir bakış attı.

 

Azat annesinin bu tavrıyla daha da kırıldığını hissetti. sertçe yutkunarak "Bav evlenmem ben o kızla!" dedi artık sabrının sonuna gelmişti.

 

Ali daha da korkmaya başladığında Azat, Altan'ın gözlerine bakarak gitmelerini işaret verdi. Altan sakince kardeşini alarak mutfaktan çıktı.

 

Merdan bey hiddetle ayağa kalkarak "sana sorduğumu hatırlamıyorum evlat. Ben ne dersem o olacak!" diyerek iki eliyle masaya sertçe vurdu "ha sen o Şerefsizin kızına gönül verdin değil mi? Ney yaptı lan o kız ne yaptı o oro-" derken Azat sertçe masayı yere devirdi "Büyüğümsün dedim alttan alıyım dedim. Ama sende dahil olmak üzere kimse ama kimse sevdiğim kadına en ufacık bir laf atamaz!" diyerek orayı terk etti.

 

Arkasında ise sinirden deliye dönmüş babasını, yemeğini yarım bırakmış bir anne bırakarak. Merdan bey eşine dönerek "hep sen şımartın bu oğlanı" diyerek mutfağı terk etti. Emine hanım ise hizmetleri çağırarak burayı toplamalarını ve kendisine bir kahve yapmalarını söyledi.

 

 

Azat sinirle kendi odasına girdiğinde, kardeşlerinin de odasında olduğunu fark etti.

 

Altan abisinin yanına giderek "abi şimdi ne olacak? Babamın inadını bilirsin." diyerek üzgünce abisine baktı.

 

Azat kardeşine dönerek "Benim bir planım var aslanım ama ne dersin bilmem" dedi

 

 

Altan abisini dinlediğinde reddederek karşı çıkmıştı. Nasıl olurda başkasına yar olarak giderdi? Sevmediği biriyle evlenemezdi Altan.

 

 

Azat "tamam, aslanım korkmayasın. Ben sadece sormak istedim. Maden bu böyle olmayacak başka hal çaresine bakarım o halde" diyerek evden çıkacakken Ali "abi neden Alpay ağayla konuşmasın belki izin verir" dediğinde Altan alayla güldü "Demirhan aşiretine özelikle de Merdan Demirhan’ın oğullarına kız mı verir o adam. Hayır işin kötüsü haklıda ben olsam öyle bir adamın evladına asla gelin diye kızımı vermem" dediğinde Azat düşünüyordu. Altan haklıydı.

 

Ali "ne bilirsin abi belki kabul eder? Hem Alpay ağa öyle ön yargılı biri değil ki. Abimi de az çok tanır." diyerek karşı çıkmıştı. Ali'de haklıydı zira Alpay ağa merhametiyle bilinen bir ağaydı. Lakin iş kızına geldi mi işler değişirdi.

 

 

Azat kardeşlerine bir yanıt vermeden konaktan ayrıldı. Sevdiği kadın onu bekliyordu ancak aklını kurcalıdanlar vardı. Aracına binerek ezbere bildiği yolara girdi. Sonunda gelmek istediği yere geldiğinde aracını durdurdu. Araçtan indiğinde, büyük ve görkemli Akçıl holdingin karşısındaydı.

 

Güvenlik bölümünü geçerek, yönetim katına ulaştı. Alpay beyin asistanı Azat'ı durdurduğunda "randevunuz var mıydı beyefendi?" diyerek sordu.

 

Azat sakince asistan kıza bakarak "hayır, ama Azat Demirhan geldi derseniz eminim görüşmek isteyecektir" dediğinde asistan kız "elbette biraz bekleyin lütfen Alpay beye haber vereyim" diyerek yerinden kalkmıştı ki, Alpay ağa odasından çıkmıştı. Bu gün fazla işi olduğu için geç çıkmıştı saat gece yarısına geliyordu.

 

Alpay ağa kafasını kaldırdığında Azat'la göz göze geldi.

 

Asistan kız "efendim bende tam yanınıza geliyordum. Azat bey sizinle görüşmek istiyordu." dediğinde Alpay Azatla göz temasını kesmeden asistanına hitaben "tamam sen bize iki kahve getir kızım" diyerek Azatla olan göz atmasını kesti, odasına geri döndü. Kapıyı açarak "geç bakalım evlat" diyerek önce Azat'ın geçmesini bekledi.

 

Azat daha sert bir tepki beklerken onu buyur etmesine şaşırtmıştı. Hemen odaya girdiğinde tekli koltuklara oturdu.

 

Azat'ın oturmasıyla yerine geçen Alpay bey "Ee evlat seni hangi rüzgar attı buraya?" diye sordu.

 

 

Azat yerinde dikleşecek boğazını temizledi. Tam o sıralar kapı çaldı kahveler geldi. Asistan kahveleri verdikten sonra " Başka bir isteyiniz var mı efendim?" diye sorduğunda Alpay olumsuz anlamda başını sallayıp "hayır, kızım sen çık" dedi

 

Asistan onaylayarak çıktığında Alpay ağa "seni dinliyorum evlat" dedi. Azat boğazını temizleyerek "efendim ben" Alpay ağa gözünün içine bakıyordu ağzındaki baklayı çıkartması için "ben sizin" Azat düşündü ne kadarda zormuş bir babadan kızını istemek. İnşAllah dedi kızım olursa asla benden istemeye gelmesinler çünkü o veremeyeceğini şimdiden anlamıştı. Ama yinede Alpay ağa verir inşAllah diye düşündü. "Ben kızınıza sevdalıyım!" dedi net bir sesle.

 

Alpay ağa tek kaşını kaldırarak baktı Azat'a şöyle bir süzdü, başını sola yatırıp "bir kalk bakalım" dedi.

 

Azat anlamaz gözlerle bakıyordu ancak dediğinize yaptı. Alpay ağa "bir kendi etrafında dön bakalım" diyerek parmağıyla işaret verdi. Azat'ın kaşları çatıldı ama bir şey demeden denileni yaptı.

 

Alpay ağa "boyun posun iyiymiş evlat. Asker olduğundan kaynaklı bayağıda kaşların varmış" diyerek kahvesinden bir yudum aldı. Azat gülümseyecekken Alpay ağanın dedikleriyle dondu " boyun posun mı güveniyorsun da kızımı istiyorsun?" göz kırptı Azat cevap verecekken "yoksa babana mı?" diye tamamladı cümlesini. Azat aniden karşı çıktı "Ne babama nede boyuna posuma güvenirim Alpay ağa!" Dik bir şekilde keskin gözlerle baktı karşısındaki adama. Kalbini göstererek "ben bu yüreğimdeki sevdama güvenirim!" Sert bir şekilde.

 

Alpay ağa gülümsedi "iyi güven bakalım seni nereye kadar götürecek o yüreğindeki sevda?" diye damarına bastı Azat'ın

 

 

Azat duruşunu bozmadan "gittiği yere kadar değil ağam, öldükten sonra bile benimle olacak sevdam." dediğinde Alpay ağa içten içe tebrik etmeden edemedi. O da sevmişti çok acılar çekseler de sonunda sevdiğini almıştı. Onun sevdası yanındaydı. "İyi o vakit gelde bakalım sevdan kızımı almana yetecek kadar var mıymış?" dediğinde Azat şaşırmıştı. "Bakma bana öyle aval aval gel iste verir miyim orası Allah Kerim" diyerek gitmesini işaret verdi. Azat şaşkınlığından çıkarak Alpay ağanın elini öpecekken "ne el öpmesi evlat verdim mi ben kızı

 

sana?" dediğinde geri çekildi Azat ama kararlıydı bu aciz yüreğindeki sevdasına sahip çıkacaktı.

 

Azat, Alpay ağayı onayladığında şirketten çıktı. İçi içine sığmıyor sürekli gülümsemek istiyordu. Ama unuttuğu bir şey vardı. O da babasının düşman kızını asla istemeyeceğiydi...

 

 

Büyük konağa girdiğinde hızla odasına çıkacaktı ki annesini avluda otururken gördü. Belki dedi belki bir kez olsun iyi bir şey yapar annesi de sevdiği kızı ister. Ancak yanıldığını en kısa sürede acı bir şekilde öğrenecek...

 

 

Azat annesinin yanına vardığında ayakta dikiliyordu. Ne annesi otur dedi nede o oturdu. "Daye" diye seslendi Emine hanım oğluna dönmeden diyeceklerini bekledi. "Daye seninle konuşacaklarım vardır" dediğinde Emine hanım "ne söyleyeceksen söyle de git. Göz zevkimi bozuyorsun" dedi sertçe. Azat kırıldığını hissetmedi. Zira annesi hep böyleydi "Daye Melek'i istemeye gitmek istiyorum" dediğinde Emine hanım göz ucuyla umursamazca baktı oğluna "iyi git iste bana ne bundan ne yaparsan yap. Ancak unutma sen Günceyle evleneceksin çok istersen kuma olarak alırsın" dediğinde Azat yumruğunu sıktı "Ben değil sevdiğim kadını kuma olarak almak, aklımdan geçerse sıkarım kafama" dedi sert bir şekilde. Emine hanım "o halde unut o kızı baban nedense o olacak" dedi.

 

Azat bir kez daha kimsesiz olduğunu hissetti. Hızla merdivenleri çıkarak odasına gitti. Odasında bir sağa, bir sola giderken düşünüyordu Azat. Neden evlatlarını sevmiyorlardı? Biz onlara ne yaptık? Bir hatamız mı oldu? Bir yemeği ikinci kez bile isteyemezdik, sevdiğimiz sevmediğimiz her yemeği yerdik. Buna mecburduk bizi düşünen kimse olmazdı.

 

Derin bir nefes verdi Azat kararlıydı sevdiği kadını eşi, her şeyi yapacaktı!

 

Sabah olduğunda Azat hızla yatağımdan kalkarak, Necip amcasını aradı. Öz amcası olmasa da kendisi bir bahçıvandı. Bir ara konağın bitkileri için geliyordu. Gel zaman git zaman iyi anlaşır oldular Azat'la.

 

"Ooo Azat'ım sen arar mıydın ya?" diye alaylı bir ses geldi telefonun diğer ucundan.

 

Azat "abi dalga geçme gözünü seveyim yardıma ihtiyacım var" dedi hızla.

 

 

Necip beyin kaşları çatıldı "Sorun ne Azat oğlum?"

 

Azat "sen gel abi ben sana anlatacağım" diyerek telefonu suratına kapattı.

 

Hızla konaktan çıkarken kimseye görünmemeye dikkat ediyordu ki "abi nereye?" diyen sese kadar.

 

 

Azat kardeşine dönerek "Altan oğlum sesiz ol lan. İşim var sen neden bu saate ayaktasın?" diyerek sordu.

 

 

Altan "abi saat sabahın beşin'e geliyor farkında mısın?" dedi

 

 

Azat göz devirerek "İşim var oğlum beni rahat bırak" diyip arkasını döndüğünde Altan "ya bende gelirim yada tüm şirket işlerini sana yıkarım" dedi. Arada bir abisine şirkette yardıma gidiyordu.

 

 

Azat kaşlarını çatarak döndü kardeşine "illa başıma bela olacaksın değilim lan" diye yalancı bir sinirle kızdı.

 

Altan alayla gülerek "eyvallah abi görevimiz" diyerek göz kırptı.

 

Azat "tamam lan, yalnız dikkat et kimse fark etmeden çıkmalıyız" dediğinde Altan "sen merak etme abi" dedi.

 

İkili gizlice konaktan çıkarken, "Abilerim nereye böyle?" Ani bir ses duyarak irkildiler.

 

Altan baş parmağını damağına değdirerek "Ödüm koptu lan geri zekalı" diyerek kardeşinin kafasına bir tane geçirdi.

 

Ali "ah acıdı ya!" diyerek kafasının acıyan yerini tutu. "Hem siz nereye böyle anlatın bakalım. Bensiz ne karıştırıyorsunuz?" diyerek alayla hesap sordu. Azat "Ali abicim git yat yatağına benim asabımı bozma" dedi sert sesiyle. Aksilikti ya hep onu buluyordu.

 

Ali "yok ya niye gidecekmişim? bende geleceğim!" dedi inatla.

 

 

Altan "sus lan zevzek. Git yat yatağına çok konuşma!" dediğinde Ali ve Altan çoktan ağız dalaşına başladı.

 

Azat sıkın bir ifadeyle "tamam, yeter bu kadar. Sende gel ama sus abicim tamam mı? Tek bir kavga ederseniz ikinizde sallandırırım ona göre" dedi tehditvari şekilde.

 

Ali ve Altan birbirine bakarak sertçe yutkundu, başlarını olumlu anlamda salladı. Zira abisi sağlandıracağını söylerse yapardı. İkisi de zamanında az sallanmadı. Özellikle Ali.

 

Üç kardeş bu sefer kimseye yakalanmadan konakta çıktıklarını düşünerek Akçıl konağının önüne geldi. Tabi varmadan önce bir yere uğrayarak gerekli eşyaları aldılar. Biraz erken açtırmışlardı iş yerlerini ama parası neyse iki katını vererek gerekli her şeyi aldılar.

 

Necip bey Azat'ın bahsettiği yere geldiğinde gözleri Azat'ı arıyordu yanındaki hanımı "bey bak oradalar" dediğinde hemen hanımının gösterdiği yere baktığında takım elbiseli heybetli bir vücudu olan Azat papyon takmıştı. Siyah saçları özenle taranmış, yeşil gözleri Işıl ışıldı. Yanında bulunan bir küçük kardeşi Altan eşortman takımı giymiş, üstüne siyah bir sesensiz tişört vardı. Saçları dağınık yeni uyandığı belliydi. Onların tam ortasına geçen en küçük kardeşleri Ali ton ve jeeryli beyaz bir pijama takımıyla, saçları epey dağılmış ancak gözleri fıldır fıldır enerjikti.

 

Necip bey karısının elini koluna takarak "çocuklar ne bu acele bu saate?" diye sordu yanlarına gidip.

 

 

Azat yanlarına gelen Necip amcası be hanımına bir selam vererek, ellerindekiler gösterdi. Necip bey ve hanımı şaşkınca Azat'a baktı. Umarım aklımdan geçenleri yapmazsın Azat diyerek içinden geçirdi Necip bey. Ancak Azat kararlıydı bu gün bu iş bitecekti!

 

Necip bey "oğlum delirdin mi? Saçmalama istersen gel gidelim sonra geliriz" dedede Azat'ın deli damarı tutmuştu bir kere. Büyük konağın tokmağını sert bir şekilde iki kere vurdu. Aradan bir saniye geçmeden sanki can almaya gelmiş gibi tekrar vurdu.

 

Alpay bey ve evde bulunan herkes şaşkınca bir anda uyandı. Hanımları bir odaya toplayarak oradan çıkmamalarını söylediğinde, eline tüfeğini alarak aşağı kapıya indi. Arkasından iki oğlunda geliyordu. Hızla babasının arkasından giden Taner Akçıl elinde silahlaydı. 10 yaşlarında olan Tuncay ise endişeli bir şekilde babasının ve abisinin arkasındaydı. Elinde ise bir sapanı vardı ailesini ne olursa olsun koruyacaktı!

 

Akçıl erkekleri büyük kapıyı açtıklarında Alpay Akçıl "Ne olur bu saate can almaya mı geldiniz?" dediğinde elindeki tüfeği doğrultu. Ancak gördükleri kişi karşısında şok oldu.

 

Hanımlar ise merdivenlere kadar inmiş, olan biteni izliyordu şaşkınca. Azat gülümseyerek elindeki çiçeği ve çikolatayı havaya kaldırdı "Evet ağam! Canını, biricik kızın Meleğimi, sevdamı almaya geldim rızam var mıdır?" dediğinde şokla Azat'a bakıyordu aile üyeleri.

 

Alpay bey tüfeğini yere indirdiğinde, büyük oğlu da silahını indirdi. Ancak küçük oğlu ablasını almaya geldiğini söyleyen adama hala sapanını tutuyordu. "Oğlum bu saate ne kız istemesi? git sonra uygun bir vakitte ailenle birlikte gel." dediğinde Azat'ın gülen yüzü düşmüş "Bilirsin Alpay ağam benim bir kardeşlerim vardır ailem olarak. Birde" gözlerini merdivende ona şaşkınca bakan sevdiğine baktı "birde sevdam" dedi keskin sesiyle. Alpay ağaya dönerek gözlerinin en içine baktı "annem babam varsa bile hiç varlığını hissetmedim. Onlarla gelmek çok isterdim lakin nasip değilmiş." Yerinde dikleşerek bakışlarını kesinleştirdim "O yüzden müsaitsen canını resmiyete canım yapmaya geldim!" dedi keskinin sesiyle.

 

Alpay ağanın yüzünde kimsenin görmediği bir gülümseme meydana geldi. "Geç bakalım Azat ağa" diyerek davet etti. Kızına dönerek "bir kahve yapasın kızım" dediğinde evin içine salona yöneldi.

 

Herkes konağın büyük salonunda ayakta beklerken Alpay ağa baş köşeye geçerek oturdu, diğerlerine dönerek "oturun oğlum" dedi.

 

Herkes tedirgin şekilde otururken, Alpay ağa gayet rahat bir şekilde arkasına yaslanmıştı.

 

Azat yanında oturan Necip amcasını dürterek konuşmasını istemişti. Necip bey Azat'ın bu isteğini geri çevirmeden "Sebebi ziyareti-" derken içeriye giren kadınlarla sözü kesildi.

 

İçeri giren kadınlar kahveleri dağıtığında Alpay ağa "kızım, meleğim gel bir şöyle" diyerek kızının kulağına getirmesi gerekenleri söyledi. Çünkü biliyordu ki kızı kahveyi şekerli yada ballı yapmıştır.

 

Melek babasına tedirgin bir şekilde baksa da isteğini geri çevirmemiş, gerekli olan her şeyi mutfaktan getirmişti.

 

Alpay ağa kızının getirdiklerini sehpanın üstüne koymasını işaret ederek, Azat'ın içeceği kahveyi işaret ederek istedi.

 

Kahvenin içine Urfa’dan özel olarak getirdiği isotundan tut, tuz, karabiber, kimyon gibi bir çok baharat koymuştu. Alpay ağa "ee adettendir kızı bin kişi ister bir kişi alır ama kahveyi de usulüne göre içmelidir" dediğinde kızının kahveyi Azat'a vermesi için işaret verdi. Azat sertçe yutkunarak kahveyi sevdiğinin elinden aldı.

 

Melek "Azat içmek zorunda değilsin" dese de Azat sevdiği kadının gözlerinin içine bakarak tek dikişte içti. Lakin bu işin sonu iyi gitmeyecekti.

 

Anında dudakları şişmeye başlamış, midesi bulanmıştı ancak belli etmemeye çalışarak Necip amcasına istemesini söyledi. Necip bey söze girerek "Sebebi ziyaretimiz-" derken salondan içeriye uykulu gözlerini uyanmak için ovuşturan, saçları dağılmış, üstündeki kedili pijama kırış kırış olmuş, sarı saçlı, mavi gözlü bir kadın girdi. İşte o anda Altan içtiği kahve yüzünden mi yada gördüğü sevdiği kadın yüzünden mi bilinmez ancak boğulmaktan son anda kurtuldu.

 

Ali abisinin sırtına vururken pis pis sırıtıyordu. Azat kardeşine su uzatırken Altan zar zor kendine gelmişti. Begüm "amca ne oluyor?" dediğinde Tuncay hemen atlayarak "Begüm abla pijamaların güzelmiş" dedi gülerek. Begüm önce salona bakmış sonra ise kendi üstüne bakmıştı. İçerisi insan kaynıyorken o pijamalarla inmişti. rezilik!

 

Hızla odasına koşarken arkada şaşkınca bakanlar, gülenler ve bir adet büyülenmiş adam bırakmıştı. Alpay ağa "hadi bakalım tamamlayın sözünüzü" dediğinde Necip bey tekrar söze girmiş "sebebi ziyaret- derken Azat bir anda öksürmeye başlamıştı. ne kadar sırtına vursalar da geçmemiş, daha kötüye gitmişti. Gözleri kızarmış, dudakları daha çok şişmişti. Birazdan kusacağı da kesindi. Ancak bu isteme ya olacak yada olacaktı! başka yolu yok! orada bulunan herkes telaşlansa da Azat Necip beye hitaben "devam et" dedi tedirgin şekilde devam eden necip bey "sebebi ziyaretimiz belli kızınız oğlumuz Azat'tı ve kızınız meleği bir ömür birbirne yürekten sevgiyle bağlanmış olmalarını resmiyete dökmek isteriz rızanız var mıdır ağam?" dediğinde

 

 

Azat daha da kızarmaya başlamış nefes almakta zorlanıyordu ancak hala cevabı bekliyordu.

Alpay ağa bir Azat'a bakarak "oğlum iyi değilsin bir hastaneye gidelim sonra yine gelirsiniz" dese de Azat şimdi sevdiği kadını alacaktı yüreğine yerleşmiş sevdasını yanından ayırmayacaktı!

 

Diğerleri endişeli şekilde bekliyordu Azat kimseyi yanına yaklaştırmıyor sadece Alpay ağanın cevabını bekliyordu. "O halde yüreğine düşmüş bu sevdanın karşılığı kızımda var ise bize destek olmak düşer" diyip kızına baktı. Melek sevdiği adama endişeli gözlerle bakarken babasının sorusunu zor duymuş sadece başıyla onaylaya bilmişti.

 

Işıl hanım "kızım su getirin!" dedi nefersizlikten gözü kararmaya başlayan Azat'a yaklaşırken.

 

 

Altan çoktan ambulansı aramıştı.

 

Gelen ambulansla hızla hastaneye kaldırılmıştı Azat. Tabi diğer üyelerde peşinden gitmişti.

 

 

Beklerim belki bir gün gelirsin diye. Gelmesen de canın sağ olsun...

Evet Bölüm sonu düşünceleriniz neler?

Bu bölümde Azat ve Melek'i gördük özellikle de Demirhan ailesini tanımaya başladık. Diğer bölüm bu bölümün devamı niteliğinde olacak. Lakin şunu söyleyebilirim ki bu anlatılanların bir sebebi var elbette. Azat bunları Derin'e yani Asel'e de anlatıyor sadece biz öğrenmiyoruz. Ailesini tanımasını istediği için en baştan sadece kendi hikayesini anlatacak. Her bir Demirhan Polat, Azat, Ali, Altan hikayelerini az çok göreceksiniz. Bu hikayenin adının Demirhanlar olması sadece Asel'i değil onlarında hikayesini göreceğiz demek. Ama baş rol hep Asel olacak. Tabi sadece Demirhanlar değil belki bazı karakterlerinde geçmişini öğreniriz. :)

Loading...
0%