@demirhan_asel
|
Yazar Anlatımıyla, Derin gülmekten yaşarmış gözlerini sildi " Ne yani öz dedem seni hastanelik mi etti?"
Azat başını salladı "Karabibere alerjim varmış kızım" dedi Azat kızının gerginliğinin ilk geldiği zaman gibi olmamasıyla gülümsedi. Bu yüzden ilk önce Melek'le olan aşk hikayesini anlattı. Ama asıl amacında ailesini tanımalı özelikle de bir kişiyi. Kızına yaklaşamayacağını biliyordu nasılsa artık hayatlarında yoktu. Derin "Biliyor musun benimde karabibere alerjim var" dedi
Azat'ın kaşları çatıldı. Kızının karabibere alerjisi olup olmadığını bilmiyordu çünkü Melek eve asla o günden sonra karabiber sokmamıştı. Derin, Azat'ın bir şey demesini beklemeden "hadi devam et merak ediyorum devamını" dedi çocuk gibi dudaklarını büzerek. Azat kızının bu tatlı hallerine dayanamayarak devam etti. Ancak karabibere daha dikkat etmesi gerektiğini aklına not etti.
Geçmiş devamı, Endişeli bekleyiş sürerken doktor çıkmıştı odadan "hastanın yakınları?" diye sorduğunda Altan ve Ali "abim!" diyerek cevap vermişlerdi. Doktor Ali ve Altan'a dönerek, "endişelenecek bir şey yok. Şu an durumu gayet iyi sadece alerjilik bir reaksiyon göstermiş. Alerjisi olduğunu biliyor muydunuz?" dediğinde.
Herkes birbirine bakmıştı. Altan ve Ali ise kendilerine ait her şeyi bilen abilerinin bir alerjisini bile bilmemelerinin vicdan azabını ve utancını yaşıyorlardı. Melek ise altı ayı geciktir sevgili olduğu adamın hiçbir şeyini bilmediğini şimdi fark ediyordu. Oysa Azat’a onun hakkında bir şeyler sorsalar hemen cevap verirdi. Peki ya Melek? Sevdiği adamın alerjisini bile bilemiyordu. Doktor sesiz kalınmasını olumsuz cevap olarak kabul etmişti "Azat beyin karabibere karşı bir alerjisi varmış. Bu yüzden nefesiz kalma, mide bulantısı, vücudunda kızarmalar gibi etkiler göstermiş. Ancak durumu şu an gayet iyi. Sadece dikkat edilmesi gerekiyor. Bu sayede vücudu eski rengine dönecek, kendini daha iyi hissedecektir." dediğinde herkes doktoru başıyla onayladı.
Melek kesinlikle bir daha asla karabibere dokunmayacaktı!
Alpay bey ise vicdan azabı çekmekten kendimi alamıyordu. Eğer kahvesine o baharatları eklemeseydi Azat şu an iyi durumda olacaktı. Işıl hanım "görebilir miyiz evladım?" Doktora hitaben sorduğunda. Doktor "tabi hanım efendi. Ancak çok kalabalık olmayın ve hastamızın dinlenmesine izin verin" dediğinde.
Işıl hanım "sen merak etme doktor oğlum. Biz dikkat ederiz Azat oğlumuza" demişti. Doktorsa onların yanından ayrılarak diğer hastaları kontrole başlamıştı. Ne Melek, ne Alpay ağa, nede Azat’ın kardeşleri utancından odaya giremiyordu. Sonunda Begüm "Neden içeri girmiyorsunuz?" sorusuna cevap beklerken Işıl hanım "Begüm haklı neden girmiyorsunuz? Bilmiyorduk sonuçta bundan sonra daha dikkatli oluruz. Hadi gelin girelim." dediğinde Herkes bir tereddüt etmişti ancak çekinecekten olsa Işıl hanımı takip ettiler.
Odanın kapı açılma sesiyle gözlerini kapıya çeviren Azat, Sevdiği kadını arıyordu. Ancak hala görememişti. Kaşları çatıldı. Nerdeydi Meleği? Önden Begüm ve Işıl hanım girmiş, arkalarından da Alpay ağa, Tuncay, Taner girmişti. En son olarak da Altan ve Ali'yi görmüştü. Ancak hala Meleği yoktu! Yoksa onu bırakıp gitti mi? Bu düşünceyle kalbi sıkıştı Azat'ın. Tam ağzını açıp Meleğini soracakken çekingen adımlarla, başı önde, saçları yüzüne dökülmüş, elleriyle oynayan Melek girmişti. Sonunda Meleğini görmenin sevinciyle kalbi kuş olmuş uçuyordu sanki. Ali "Azat abim delirdi galiba abi." dedi Altan'a yaklaşarak. Altan "Saçma sapan konuşma oğlum. Melek yenge burada ya erkekliğe bok sürdürmemek için böyledir o" dedi bilmiş bir edayla. Azat ise Meleğinin arkalardaki duvara yaslanmasıyla siniri bozulmuştu. Ne diye yanına gelmezdi bu kız? Arkada durmak nedir! Sinirle dişlerini sıkarken, Işıl hanımın ona seslenmesiyle gözünü zar zor da olsa Meleğimde almıştı. "Azat oğlum iyi misin?"
Azat "İyiyim Işıl hanım merak etmeyin." dedi Azat sakince. Hala sevdiğinin yanına gelmesini bekleyen Azat, Alpay ağanın önüne gelmesiyle hayalleri suya düşmüştü. "Emin misin evlat? Her hangi bir şeyin var ise söyle doktor çağıralım" dedi
Azat "Gerçekten sorun yok Alpay ağam. Gayet sağlıklıyım hatta." diyerek munzur bir ifadeyle Meleğine bakarak "Hatta öyle ki sevdamı sizin izninizle aldım. Hemen evleneceğiz!" dedi
Melek geldiğinden beri yüzünü yerden kaldırmazken Azat'ın dedikleriyle ona bakmak zorunda kaldı. Ne demişti o? Hala onu istiyor muydu? Halbuki onun hakkında ufacık bir bilgiyi bile bilmeyen bir kadını? Alpay ağa "Yok öyle şey!" dediğinde Azat kaşlarını çatarak ona döndü, yerinden kalkmaya çalıştı. Işıl ve Begüm "Oğlum dur" "Azat abi dur kalkma" ikazlarına tepkisiz kaldı, yatığı yerde oturur hale geldi. Altan ve Ali abilerini düzgün bir biçimde oturmasına yardım etti. Azat "Ne demek yok öyle bir şey?" Alpay ağa rahat bir tavırla "Yangından mal mı kaçırırsın evlat. Hemen evlenmek nedir? Ben kızımı teli duvaklı baba evinden gelin etmeden alamazsın!" dediğinde Azat rahat bir nefes verdi. O sandı ki Meleğini ondan alacaklardı. Şükür ki yoktu öyle bir şey. Azat gülümseyerek Meleğinin gözlerine baktı "Başım gözüm üstüne. Meleğim ne isterse öyle olacak. İçinde en ufak bir ukde kalmayacak!" dedi en net sesiyle. Işıl hanım "Hadi bey gidip bir şeyler alalım acıkmıştır çocuk." dedi kaş göz yaparak eşine. Alpay ağa ilk kaşlarını çatmış, sonraysa kızının duvara yaslanmış, elleriyle oynar halde gördüğünde istemeye istemeye kabul etmişti. O bir kız babasıydı ve müstakbel damadıyla kızını yalnız bırakmak içini yakıyordu. Olsun dedi ben o damat bozmasına kızımla evlenene kadar yaklaştırmam olur biter. diye düşünerek keyifle gülümsedi. Hem kızı üniversiteye yeni başladı yani Buda demek oluyor ki en az dört yıl evlenemezler. E birde bunun düğün hazırlıkları, araya tatiller, bayramlar girerse beş seneye kadar uzatırdı. Hem iki bayram arası düğün olmazdı değil mi? Ne demişler kul plan yaparken kader gülermiş. Alpay ağada bunu en acılısından öğrenecekti. Tüm herkes dışarı çıktığında, Azat sevdiği kadına bakarak "Gelsen gözümün nuru. Bir nefes alsın bu Azat. Zira nefesim olmasa yaşayamam" dediğinde Meleğin gözleri doldu "Benim y-" kendini suçlayacağım zaman anlayan Azat hızla sözünü kesti "Sakın!" "Sakın bir daha kendini suçlamaya kalkma bilemezdin." dedi
Melek sevdiği adamın yüzüne bakarak "Bilmeliydim" başını sağa sola sallayarak göz yaşlarını sildi elleriyle "Sen benim hakkımda her şeyi bilirken ben senin neyi sevip sevmediğini bile bilmiyorum" elleri titremeye başlarken, arada hıçkırmaktan kendini alamıyordu "Ya ben sevdiğim adamın alerjisini bilmiyorum! Ya sana bir şey olsaydı?" Bir anda Azat Melek'in önünde belirince Melek şaşkınca baktı karşısındaki adama "Bir daha desene." dedi Azat.
Melek" Ne?" dedi şaşkınca.
Azat sağ elini kaldırarak, sevdiği kadının saçlarından bir tutam eline aldı burnuna götürdü. Sevdiği kadının saçlarını koklarken, gözleri kapandı mayışmış bir şekilde "Bir daha sevdiğim adam desene. De ki bende o dayanamadığım dudaklarını öpeyim." dedi
Melek şaşkın bir şekilde önündeki adama bakıyordu. Ne yapacağını şaşırmıştı "Azat sen, saçmalama" dedi kekeleyerek. Azat pozisyonunu bozmadan sadece gözlerini açtı, sevdiği kadının pembeleşmiş yanaklarına baktı. "Ne güzel kızardın sen" derken derin bir iç çekti. Ah ne olurdu şimdi evli olsalardı. Doyasıya öpüp koklasaydı sevdiceğini. Hakk mıydı şimdi bu durum!
Melek "Azat saçmalama çekil önümden be adam! Hastasın sen dinlenmen gerek ama gel de sana anlat bunu!" diye kızdı. Azat ise Meleğinin sesiyle kendine geldi. "Ne varmış halimde, ben gayet sağlıklıyım. Ha ama illa hasta dersen" sevdiği kadının saçlarıyla oynamaya devam ederken muzipçe gülümsedi "Bir öpersen iyileşirim" dedi göz kırparak. Melek iyice kızardığında Azat'ı zorda olsa yatağa yatırdı. Azat ise alamadığı öpücüğün derdindeydi. Ne varı öpseydi canım yiyecek miydi sanki Azat onu. O günün üstünden günler geçmiş Azat iyileşmişti. Artık ne kusuyor, nede vücudu kızarıktı. Diğer bir taraftan Merdan bey deliye dönmüştü. Ne hakla ondan izin alınmadan kız istemeye gidilmişti? O son sözünü söylemişti! Azat, Günceyle evlenecekti. Başka yolu yoktu! Diğer taraftan Azat hastaneden çıkıyordu. Bu kısa süreli hastane macerasında bitmişti ama tek fark vardı. Acı bir fark... Azat'ın annesi onu merak edip aramazken Işıl hanım ona el bebek gül bebek bakmıştı. Neyi severse o yemekleri yapmaya çalışmış, hep oğlum diyerek sözlerine başlamıştı. Oysa öz annesi ona hiç oğlum dememişti. Bırak oğlum demeyi yüzüne bile bakmamıştı...
Ne acı değil mi? Kendi anneniz sizi sevmezken bir başkasının annesi size kırılacak bir vazo gibi bakar, her ihtiyacınızda yanınıza koşardı. Sonunda hastaneden çıkan üç kardeş kendi konaklarının yolunu tutmuşlardı. Ancak onları özelliklede Azat'ı ve Altan'ı neler beklendiğinin farkında bile değillerdi. Sonunda araba konağa geldiğinde Altan aracı park ederek, kontaktan anahtarı çıkardı. Abisine ve kardeşine bakarak "Hazır mıyız genç Demirhanlar" dedi alayla. Azat hafif bir şekilde gülümserken, Ali "Ee abi kızı aldın babamları çekmek sana kolay gelir" dedi göz kırparken. Azat daha da gülümserken "Aldım değil mi lan?" "Aldım tabi oğlum" diye kendi sorusuna cevap verdi. Kardeşlerine dönerek "Yakında düğünümüz var lan. Evleniyorum!" dedi heyecanla. İki kardeş abilerini ilk defa bu kadar mutlu görüyorlardı. Umuyorlardı ki bu mutluluğa kara bulutlar gelmesin. Lakin Merdan Demirhan ve Emine Demirhan'ın çocuklarıysanız pekte mümkün değildi. Üç kardeş derin bir nefes alarak, kapılarını sakince açtılar. Artık yüzleşme zamanıydı. Eminlerde ki babaları ve anneleri bu bir kaç günde deliye dönmüşlerdi. Ha merak etiklerinden değil yanlış anlaşılmasın. Sebebi sadece oyuncaklarının ortadan kaybolması ve oynayacak oyuncakları olmamasıydı. Gerçi babaları yeni bir oyuncak bulmak için çok uğraşmasına gerek yoktu. Zira kolayca bulabilirdi lakin onlara çektirdikleri kadar olmazdı. Üç kardeş yan yana konağa girdiler. Büyük salona yönelerek, sert adımlarla taviz vermeyen yüz ifadeleriyle onları bekleyen babalarının oturduğu sedirin tam önünde durdular. Merdan bey karşısında soğuk bakışlarla, ellerini arkadan bağlamış, dik duruşlu oğullarına bakarak, elindeki tespihi çekmeyi bıraktı, ayağa kalktı. "Sizi soysuz köpekler. Ne hakla hizmet benden habersiz bir kız istemeye gidersiniz! Köpekler!" diyerek Azat'ın sol yanağına, sağ yüzük bulunan elini geçirdi. Merdan beyin Azat'a vurmasıyla sesiz salonda büyük bir gürültü oldu. Azat bu tokadı bile bile engellememişti. Çünkü babası bilsin, bilsin ki bir daha asla ona el kaldıramayacağını, bunun son olduğunu. Sol tarafa yatmış yüzünü kaldırarak psikopat bir şekilde kahkaha atmaya başladı. Bu günü çok beklemişti. Artık babasının tehdit edeceği bir şey yoktu. Bu gün Ali'nin doğum günüydü yani artık 18 yaşına girmişti. Düğün olduğu an hem Ali'yi hem de Altan’ı alıp gidecekti. Bu sayede babasının tehdit edeceği kimse kalmayacaktı. Onları bekleyen birileri vardı... Büyük salondan içeriye biri girdiğinde herkesin yüzü o tarafa doğru çevrilmişti. Tekerlekli sandalyede içeriye giren adam sesiz bir şekilde Azat'ın yanında durdu. soğuk bir sesle "Bir hoş geldin yok bav?" dedi kelimelerini tiksinç bir şey söylüyormuş gibi söylemişti. Merdan bey ve Emine hanım şaşkınca bakıyorlardı tekerlekli sandalyedeki oğullarına. Altan ve Ali ise sevinçle sonunda dediler sonunda en büyük abileri gelmişti. Merdan bey şaşkınlığını yüzünden atarak, yüzünü buruşturdu "Polat Demirhan" dedi iğrenircesine. Polat alayla gülümseyerek onaylamazca başını sağa sola salladı. "Yanlışınız var Merdan bey" dedi. Merdab bey ve Emine hanım kaşları çatık bir şekilde karşılarındaki, bir zaman çok acı çektirmiş oğullarına bakıyorlardı. Sahi yaptıklarından pişmanımıydı. Aslında evet. Ama bu pişmanlık o kurşunların Polat’ı sadece komaya sokması ve tekerlekli sandalyeye mahkum etmeleriydi. Keşke dedi ikisi de ilerinde o kurşun onun kalbine denk gelseydi de ölseydi Polat... Polat oturduğu tekerlekli sandalyede dikleşti. Bu sırada yanına hem koruması hem de en yakın arkadaşı olan Alferd geldi. İsminin yabancı olmasının sebebi kendisinin de yabancı olması, ancak Polat'la yolarının kesişmesi ise yetimhanedendi. Alfred'in annesi onu istememişti. Türkiye’ye bir gezi için gelen Emma karnındaki çocuğunu doğurur doğurmaz hastanede kaçmıştı. İsmini ise babasının adını vermişti. Sebebi sadece bir zamanlar babasına söz vermesidir. Geçi o zamanlar babasının herhangi bir şekilde Alfred'den haberi yoktu. Şimdi ise Alfred'in arkasında koskoca Alferd Belova vardı. Dünyanın en ünlü İngiliz mafyası olan dedesi, kızının hatasını telafi etmek için torununa tüm imkanlarını vermeye hazırdı. Ancak Alfred, Polat'ı hiçbir zaman yalnız bırakmamıştı. Şimdide bırakmamış, tedavisini bizzat İngiltere'de güvendiği doktorlara yaptırıyordu. Ancak Azat'ın durumunu öğrenen Polat daha fazla dayanamayarak bu halde gelmişti. "Polat" dedi net sesiyle. "Sadece Polat" diye eklemelidir unutmadı. Merdan bey şaşırmıştı. Polat eskiden sevgi dilenen bir çocukken şimdi soy adını bile kabul etmeyen biriydi. Merdan bey sinirle bakıyordu karşısındaki çocuklara. Resmen onu takmamışlar kafalarına göre iş yapmışlardı. Ama o yapacağını bilirdi onlara. Ortanca oğlu Altan'a yaklaşarak "Kendini hazırlasan iyi edersin oğul. Çünkü akşama kız istemen var!" dedi net sesiyle. Herkes şaşırmıştı Altan direkt itiraz ederek "Ben Günceyle evlenmem!" dedi sertçe. Merdan bey gülümsedi "Günceyle evleneceğini kim söyledi." dediğinde şaşkınca baktı herkes. Altan anlamsızca baktı karşısındaki adama "Güncenin kardeşi Feride’yle evleneceksin" dediğinde ipler kopmuştu. "Bav ne dediğinin farkında mısın o benden bile küçük. 15 yaşında çocuk Feride" dedi Ali. Merdan bey sertçe baktı oğluna "sen karışma. Birde başıma sen mi çıkacaksın. Ama merak etme sana da bir çözüm bulacağım."dedi sert sele ve odadan çıkıp gitti. En son Emine hanımda büyük öz oğlu olan Polat'ın yanından geçerken iğrenir gibi yüzünü buruşturdu. eğilmesine gerek kalmadan Polat'ın kulağına doğru sessizce "Keşke hiç doğmasaydın. Keşke ölme pasına bile olsan seni düşürseydim!" nefretini kusarak boş gözlerle baktı çekip gitti. Polat annesinin söyledikleriyle kaskatı kesildiğini hisseti. Ama alışmıştı annesi ona hep uğursuz bir insan olduğundan bahsederdi... Belki de haklıydı... Ali "abi hoş geldin. En sevdiğin kardeşini mi özledin?" diye dalga geçmeye başladı. Biraz olsun bu kasvetli havayı dağıtmak istemişti. Azat "Hoş geldin abi" dedi "Şimdi tam bir kardeş olduk. Öbür türlü eksikti bir parçamız" diye devam etti abisine sıcak bir gülümseme sunarken. Altan kendi konusunu sonra düşünecekti önceliği abisi Polat'tı. "Hoş geldin abicim. Ayrıca sen bu salak Ali’ye bakma en sevdiğin kardeşin benim." dedi alaylı bir şekilde. Polat buruk bir gülümsemeyle baktı kardeşlerine. Onlar onu hiç öz kardeş olmadığı için dışlamamış aksine hep yanında olmaya çalışmışlardı. Zaman su gibi akıp geçerken, sonunda istenilen düğün eşyaları alınmıştı. Ancak Altan için zaman hiçte iyi gitmiyordu. Babası Feride’yi çoktan istemeye gitmek için hazırlıkları tamamlamıştı. Şu an kız istemek için üç kardeş, anne ve babaları toplanmıştı. Polat gelmek istememişti zaten bütün bu düğün hazırlıkları zamanında bir otelde kalmışlardı.
Yanında oturan abisine bakarak "Abi hadi" dedi sabırsızca Azat sakince "Bekle bir oğlum" diye fısıldadı. Altan yerinde duramayarak ayağa kalktı" Lavabo ne taraftaydı?" diye sordu Feride’ye bakarak. Feride titreyene ellerini durdurarak işaret etti. İkili salondan çıkarak yürüdü. Altan hızla Feride’yi kolundan tutup en yakın odaya çekti. Feride şaşkınca karşısında kendisini çeken adama baktı. Titremesi daha da artmış korkudan nerdeyse bayılacaktı. Altan kızın bu halini fark ederek "Korkma bak" ellerini havaya kaldırarak "benden sana zarar gelmez" dedi sakince. Lakin Feride hala sakinleşememişti. başını sağa sola sallayarak bir adım daha uzaklaştı Altan’dan. Altan ise bu durumu anlayışla karşıladı. Tam konuşacakken kapı birden sert bir biçimde açıldı. Günce kardeşinin uzun süre gelmemesiyle korkmuş hemen peşlerinden gitmişti. "Sen ne yapıyorsun burada. Uzak dur kardeşimden!" sinirle söyledi. Altan kendini açıklamak ister gibi konuştu "Bir şey yapmıyorum. bak yanlış anla-" derken Günce’nin ona vurmasıyla sözü yarım kaldı. Günce adamın kendini savunmaya çalıştığı kollarına serçe vurmaya çalışıyordu. Ona göre bu adam sapık ve tehlikeli herifin tekiydi. Yoksa ne diye kardeşini odalara çeksindi değil mi?" Yanlış anlamak mı? kardeşimden uzak dur seni adi herif" hala vurmaya devam ederken Azat Günceyi belinden tutup çekti. "Bacım bir dur" dedi "Günce Azat’ın kollarında çırpınırken "ne durması ne!" "önce beni istemeye kalktınız olmadı. Şimdide kardeşime kardeşin göz koymuş!" diye hiddetlendi. Azat kızın sakinleşmeyeceğini anlayınca bıraktı. "Bak günce bacım. Ne ben neden kardeşim size göz koyduk. Aksine ikimizin de sevdiği vardır. " dediğinde günce şaşkınca "Ne?" dedi Feride de bu duruma oldukça şaşırmıştı. O halde ne diye istemeye gelmişlerdi onu? Günce "Neden istemeye geldiniz kardeşimi!" "Madem sevdiğiniz vardı ne diye bizi zor durumda bıraktınız!" diye devam etti. Azat derin bir nefes alarak "Babamız zorladı bizi. Eğer yardım ederseniz biz sevdiğimiz kadınlara kavuşacağız sizde evlenmek zorunda kalmayacaksınız" dedi Günce düşündü önce bir. Kardeşinin ıslak gözlerine baktı. "biz sizle evlenmesek bile bir başkasına satacak bizi ailemiz" dedi fısıltıdan farksız acı dolu sesiyle. Altan ve Azat'ın içi burkuldu Altan "hiç meraka etmeyin bacım o durumu biz halledeceğiz" dedi Günce bunu duyunca net bir sesle "Tamam o zaman yardım ederiz o vakit" dedi Kız istenmeye başlanırken iki kardeş konaktan kaçmıştı. Yapacakları şey için pekte pişman olmayacaklardı sonuçta onlar sevdanın peşinden gidiyorlardı. Yada onlar öyle sanıyordu... Ali salonda iki aile arasında sıkışmış durumdaydı. Nereye baksa herkesin gözü üstündeydi. Gerilmeden edemiyordu ancak dua etmekten de geri kalmıyordu. Allah’ım sen yardım et. Şu işten bir çıkalım var ya kız yeğenime çikolatalar almazsam adam değilim! Zaman ilerlerken Azat ve Altan arka bahçe kapısından çıkmışlardı. ikili onları bekleyen araca ilerlerken, kızlar arkalarından dualar ediyordu. Allah'ım lütfen sen yardım et bize. Derin bir nefes alan iki kız kardeş salona geri dönmeyeceklerdi. mutfağa geçip kahve hazırlıyormuş gibi yapacaklardı. Azat gitmeden önce "Siz mutfakta durun ne olur ne olmaz. Olurda yakalanırsak bizden haberiniz yoktu" demişti. Öylede yapacaklardı yoksa bu ev onlara iki katı zindan olurdu. Belli bir vakit süre geçmişti her şey plana göre ilerliyordu. Ve tam Merdan bey oğullarının nerede olduğunu soracakken konağın kapısı büyük bir gürültüyle çalınmaya başlanmıştı. "NEREDE LAN O SOYSUZ DEMİRHAN!" "LİME LİME ETMEZSEM O DEMİRHANI BANADA TANER AKÇIL DEMESİNLER!" diye bağırdı Taner Akçıl "AZAT AĞA ÇIK LAN KONAKTAN. KURTULABİLECEĞİNİ Mİ SANDIN PUŞT HERİF!" diye bağırdı Çınar Akçıl "ABLAMI VERMEZSEN SENİN GÖZÜNÜ SAPANIMLA OYMAYANA TUNCAY AKÇIL DEMESİNLER!" dedi Tuncay Akçıl. "LAN HALSİYETİ KIRIK ÇİBİLİYETSİZ İSTEDİN TAMAM DEDİK SEVDANA SAHİP ÇIKIYOR DEDİK KIZIMI KAÇIRMAK NE LAN HAYSİYETSİZ HERİF!" diye bağırdı Alpay ağa Tabi bu bağırmaların aralarında silah sesleri de gelmekteydi. Büyük konağın kapısı korumalar tarafından açıldığında içer girdiler. Alpay ağa, Merdan beyin önüne geçerek "Nerde o soysuz oğlun!?" Tuncay "Söyle nerde o Azat kardeşimi kaçırmak neymiş göstereceğim o puşta!" diye katıldı. Merdan bey "Ne oluyor burada oğlum. Sizin o kızınızı kaçırmadı!" dedi sertçe Çınar alayla gülerek "Emin misin Merdan ağa! gözlerimle gördüm Melek'i kaçırdığını. Yanında o şerefsiz kardeşi de vardı!" dedi Medan beyin kaşları iyice çatılmış ney yapacağını şaşırmış haldeydi. Ali'ye dönerek "Nerde o abilerin?" sinirden deliye dönmüş halde. Ali titreyerek "bilmiyorum" dedi Merdan bey iyice deliye dönmüştü o sırada Alpay ağa "1 SAAT İÇİNDE AŞİRET TOPLANACAK! O ŞEREFYOKSUNU OĞULLARIN KIZIMI GETİRECEK!" DİYE bağırarak konaktan çıktı. Merdan bey delirmiş halde bir sağa bir sola gidiyordu. Günce’nin amcası kızlara sorular sorarken, Merdan bey bir hışımla Ali'ye yöneldi. "Nerde o abilerin. söyle yoksa canını yakarım" diyerek kollarından sertçe tutarak çekiştirdi. Ali titremeye devam ederken, kekeleyerek "bilmiyorum baba" demişti. Ancak bu duruma daha da sinirlenen Merdan bey Ali'ye sert bir tokat geçirerek, yere düşmesini sağlamıştı. EMİNE HANIM “şimsi ne olacak bey?” dedi Merdan bey “bilmiyorum Emine, bilmiyorum” dedi sıkıntıyla. Emine hanım “çeksin cezasını gururumuzu iki paralık etti. Ölümse ölsün!” dedi sertçe. Ancak Merdan bey gelecekte aşiretin başına geçmesini planladığı oğlunu öldüremezdi. Ali ise bu sıralarda yerde ağlıyordu. Merdan beyin bilmediği bir şey vardı Ali doğruyu söylemişti abileri onun başının derde girmemesi için yerlerini söylememişlerdi. Ne kadar yardımcı oldu orası bilinmez... 1 saatlik zaman dolduğunda Merdan bey ve diğerleri çoktan toplanma yerlerine gelmişti. "Bence ölmeliler sonuçta bilerek kaçtılar" dedi bir ağa. "bence de. hem bildiğim kadarıyla bir kız kardeşleri de yoktur ki berdel olsun" "bence genç onlar affetmeliyiz" "katılıyorum" Böyle böyle sesler çıkmaya başlamıştı. En sonunda Alpay ağa karşısına getirilen kızı ve Azat'ın yanına giderek Azat’a sert bir tokat atmıştı "Ulan haysiyetsiz herif. Sevdana güvendik verdik kızımızı daha ne istiyorsun lan" diye bağırdığında, Azat yana düşen başını kaldırarak sert bir şekilde baktı Alpay ağaya, bir yandan da sevdiği kadının elini sıkıca tutuyordu. Melek korkudan titremeye başlamıştı. Azat sertçe "kimse sevdam hakkında konuşamaz ağam bu siz olsanız bile!" "Bence berdel olsun amca" dediğinde ağalar "nasıl olacak bir kız kardeşleri yoktur onların" demişti. Çınar haince gülümseyerek "kim demiş onlardan kız alacağımızı?" demişti Herkes anlamaz gözlerle bakmıştı çınara "bakın madem kız alamayız bide kız veririz" deiğin de itiraz sesleri yükselmişti ancak çınar "Durun hele bir dinleyin ağalar. Bakın Azat ağanın bir küçük kardeşini kardeşim Begüme alalım iç güveysi olarak." dediğinde yine itirazlar yükselmişti. Begüm herkesin ortasına gelerek "Ben kabul ediyorum. yıllardır aşığım Altan'a" dediğinde işler karışmaya başlamıştı. Altan "ben senle evlenmem kızım sevmediğim kadınla evlenmem!" dese de Allah biliyor ya yüreği begüm için çarpıyordu. Ağalar konuşmaya devam ederken Karar sonunda verildi. Alpay ağa "o halde Azat ve Melek, Altan ve Begüm berdel olacak. en az bir yıl boyunca bizim konakta iç güveysi olarak yaşayacaklar!" dendi. Karar verildi Merdan bey bir sinirle karısıyla birlikte orayı terk etti. Arkasında ise sevinçle birbirlerine bakan iki çift bırakarak. Akçıl ailesi ve Demirhan kardeşler yalnız kaldığında rahat bir nefes verdiler. Ali "yes be! başardık abi babam artık bize karışamaz." dedi sevinçle. Altan kardeşinin başını okşayarak "evet aslanım başardık" dedi Azat abisine dönerek "Sen olmasan başaramazdık abi teşekkür ederim" dediğine Polat içten bir gülümsemeyle baktı kardeşine "yapardın aslanım emini başarırdın" dedi Çınar "yalnız amca o nasıl vuruştu be" dediğinde Alpay ağa yerinde dikleşerek "eh bizde de var bir şeyler evlat" dedi Işıl hanım eşinin karnına elinin tersini geçirerek "Alpay!" diye uyardı. Çınar "ee düğün ne zaman" dediğinde Alpay ağa "5 yıla kadar yaparız aceleniz ne?" dediğine Azat ve Altan anında itiraz etmişti. Azat "Madem Altan da damadınız sayılır artık eh bir damat kahvesi de o içer" dediğinde ortamı neşelenmişti. Birkaç dakika sonra kızlar elinde pastayla Ali’nin doğum gününü kutlamayı başlatmıştı. Günümüz, Derin gülmekten kendini alamıyordu, Azat ise kızının bu kahkahalarını dinliyor huzur buluyordu "Peki içti mi?" diye sorduğunda Azat başını sallayarak onayladı kızını "evet, içti ancak bu seferde o hastaneye kaldırıldı." dedi derin "Nasıl yani onunda mı karabibere alerjisi vardı?" dediğinde Azat "hayır, Alpay babam bu sefer bal koymuş, Altan’ın da bala alerjisi vardı. iki günde o yattı hastanede" dedi gülümserken Gerçektende öyle olmuştu. Alpay ağa bu sefer iyilik yapmak isterken yine damatlardan birini hastanelik etmeyi başarmıştı. Derin "peki evlendiniz mi?" dediğinde Azat onaylayarak başını salladı "Evlendik ama bu seferde babam beni silahla vurdu. iki ay hastanede kalmak zorunda kalmıştım" dedi "Sana bunları anlatmamın sebebi bir kişiyi iyi tanımanı istememdendi" diye devam etti sıkıntıyla Derin üzülmüştü tam bir şey söyleyecekken kapı tıklatıldı, Murat bey içeri girdi. "Anlattın mı?" dediğinde Azat bey başını sağa sola salladı "seni bekledim" dedi Murat bey "o halde kızım aslında bütün bu acıları çektiren kişiyi öğrenmeli, öğrenmeli ki aslında hepimizin suçsuz olduğunu bilmeli..." Bölüm sonu diğer bölüm kaynaşma ve bu olayların asıl sorumlusu olan kişiyi öğrenmemiz demek :) umarım bölümler sizi sıkmıyordur. Düşüncelerinizi merak ediyorum. Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?
|
0% |