Yeni Üyelik
63.
Bölüm

35. Bölüm

@demirhan_asel

Yazar Anlatımıyla,

Agah kız kardeşinin onu aramasıyla şaşırsa da, aramayı yanıtlayarak telefonu kulağına götürdü. "Küçüğüm?"

Derin ilk baş cevap vermese de birkaç saniye sonra "Komutan'ım?" dedi

Agah "Bir sorun mu var Güneş'im?" dedi balkonunda bulunan sandalyesinde iyice dik otururken.

Agah, Derin'in eve gelmeyeceği bilgisini alır almaz kendi evine geçmişti. Ne de olsa Güneş'i yoksa orası ona zindandı.

Derin heyecandan ne diyeceğini bile unutmuştu. Boğazını temizleyerek "Bir sorun yok ama büyük bir sorun var komutan'ım!" dediğinde Agah'ın kaşları çatıldı. "Bir sorun yok ama büyüm bir sorun var?" diye tekrar etti.

 

Derin içinden inşAllah kabul eder derken "Evet, hem de çooook büyük bir sorun" dedi ciddi bir sesle.

Agah endişeli bir şekilde ayağa kalkarken "Nerdesin sen küçük? yerini söyle bana hemen gelip alırım seni. Her ne sorunun varsa abin halleder güzelim söyle hadi" dedi

 

Derin, Agah'ın bu söylediklerine ilk afalasa da, kalbi çok hızlı atmaya başlamıştı. Her ne sorunun varsa abin halleder güzelim. Güzelin miyim ben senin dememek için zor durdurdu kendini.

Başını sallayarak düşüncelerinden uzaklaştı "Şey-"

Agah "Hadi güzelim söyle abine" dedi nahif bir sesle.

Derin "Hani ben cezalıyım ya" dediğinde

Agah "Evet, güzel Güneş'im söyle" dedi sabırsızca.

Derin bir çırpıda "Canım pasta istiyor, yiyemediğim içinde uyuyamıyorum! Bana pasta alır mısın?" dedi

 

Agah ilk afalladı pasta mı? Küçük bir pasta için mi aramıştı onu?

 

Derin Agah'dan ses gelmeyince ümidini keserek "Neyse tamam aramadım say" dedi üzgünce.

Agah "Hayır, hayır kapatma. Ben sadece şaşırdım. İstediğin pasta olsun küçük hemen geliyorum konum at yeter" diyerek kapattı telefonu.

Agah kız kardeşi ondan bir şey isteyecek ve o reddedecek? Bu imkansızdı.

Hızla arabanın anahtarını alarak evden çıkacakken Alpaslan’a rastladı durup ona bakarak "Geldiğimde evde olmazsan iyi edersin dostum" dedi

 

Alpaslan alayla "Ne o eve kız mı atacaksın?" dedi ama Agah'ın ciddi olduğunu görünce "Lan yoksa cidden eve kız mı atacaksın?" dedi şaşkınca.

Agah "Saçma sapan konuşma şerefsiz herif. Çık git evimden kız kardeşimi getireceğim" dedi ve evden çıktı.

Alpaslan "Ben ne kaçırdım, ne ara yakınlaştı bunlar?" diye söyleniyordu.

Agah düşündü kız kardeşi dışarıdan pasta yemek yerine birlikte pasta yaparsak hem anı olur hem de pasta yemiş olurlardı. Umuyordu ki Güneş'i kabul etsin.

Derin ise küçük bir not kağıdına Ben evden kaçıyorum beni sakın aramayın. Yazdı arkasına ise Şaka şaka Üsteğmenden pasta istedim hele bir beni annemlere ispiyonla senin saçlarını tek tek yolarım Erez idare edersin beni canım ikizim. diyerek kalp koydu.

Eğer eve gelene kadar uyanırlarsa Erez onu idare etsin diye notu gece lambasının üzerine yapıştırdı.

Üzerine kısa olan mont tarzı ceketini aldığında hazırdı. Tamam belki ayıcıklı bir pijamayla gidilmez ama değiştirmeye üşenmişti. Aman sanki gören olacak boş ver diye düşünmüştü.

Camına taş atılmasıyla aşağıya baktığında Agah komutanı gördü.

Gülmemek için zor dururken "Üsteğmenim?" dedi

 

Agah elindeki küçük taşı bırakarak "Küçüğüm?" dedi gülümserken.

Derin "Bekle beni geliyorum." dedi

Agah "Hep beklerim yeter ki gel" dedi fısıltıyla kendisinin duyacağı bir sesti.

Derin odasından çıkarak aşağı inecekken Mustafa amcası odasından çıkmasıyla kendi odasına tekrar girdi.

 

Cama yaklaşarak Agah komutana baktı "Yada bekleme gelemiyorum" dedi

 

Agah kaşlarını çatarak "Nasıl gelemiyorum?" dedi

Derin "Mustafa amcam odasından çıktı şimdi aşağı inmeye kalksam beni görür" dedi üzgünce.

Agah gülümseyerek "O zaman atla küçük" dedi

Derin gözlerini kocaman açarak "Kafayı mı yedin sen komutan! Tamam deli olduğunu biliyordum ama bu kadar da beklemiyordum!" dedi camdan sarkarken.

Agah "sen atla küçük ben hep tutarım seni." dedi güven verircesine.

 

Derin kararsız kalmıştı "Pasta istiyor musun? Eğer atlamazsan nasıl pasta yemeği düşünüyorsun?" dedi

 

Derin bunu duyunca "Tamam, ama tut beni" diyerek gözlerini sıkıca yumdu, kendini aşağıya bıraktı.

Agah kardeşini sıkıca tutuğunda "Artık açabilirsin gözünü Güneş'im." dediğine Derin önce sağ gözünü sonra sol gözünü açtı. Kocaman gülümseyerek "Tutun" dedi

 

Agah "Tutum, tutacağım, her daim ne zaman ihtiyacın olursa." dedi gözlerinin içine bakarken.
"Şimdi hadi bakalım gidiyoruz" diye devam etti. Arabaya doğru yürürken “Ayrıca ayıcıklı pijama yakışmış” diyerek göz kırpmayı da unutmadı.

Derin utansa da bir şey demeden konuyu değiştirdi. "Ben kendim yürüyebilirdim" ellerini boynuna sararken.

Agah gülümseyerek kardeşine baktı "Elbette yürüye bilirsin Güneş'im ama bırak da yıllarca kokuna bile hasret kalmış bu aciz adam biraz olsun yakın olsun sana" dediğinde Derin hiç ses çıkarmadan omzuna kafasını yasladı. Neden bilmiyordu ama Agah komutana karşı büyük bir sevgi vardı içinde.

Arabaya geldiklerinde Agah kardeşini tek koluyla tutarak, diğer eli ile araba kapısını açtı. Derin ise kendisini arabaya yerleştiren bu adama şaşkınca bakıyordu.

Hadi be o tek koluyla kaldırdı resmen beni diye düşünüyordu.

Agah ise kız kardeşinin ne düşündüğünü anlamış gibi gülümsüyordu.

Arabanın kapısını kapattığında diğer tarafa dolanarak şoför kısmına geçti.

 

Arabanın kontağını açtığında "Nereye gitmek istersiniz hanım efendi?" diyerek şakacı bir tavırla sordu.

Derin düşündü açık bir pastane vardıydı ki bu saatlerde?

 

Agah kardeşinin düşündüklerini anlamış gibi "İstersen birlikte pasta yapabiliriz?" dedi biraz çekinmişti açıkçası reddetme olasılığı çok yüksekti. Keşke sormasaydım dedi içinden. Ya seni tanımıyorum sen kimsin, güvenmiyorum sana diyerek gelmek istemese? Ya bir daha onu görmek istemese, o zaman ne yapardı bu Agah?

 

Derin ise tam tersi şekilde konuştu "Neden olmasın? Ama eğer kötü bir pastacıysan söyle de ona göre önlemimi alayım baştan" dedi alayla

 

Agah ise rahat bir nefes vererek "Emin ol hayatında yediğin en iyi pastayı yapacağım sana" dedi

 

Derin, Agah'ın tedirgin ifadesinin gittiğinin farkındaydı. Soru sorarken bile kırk kere düşünüyordu sanki. "Hiç sanmıyorum, annemden daha güzel pasta yapan şu ana kadar yoktur!" dedi kendinden emin bir şekilde. Aslında sorunu tat olmadığını fark etti Agah. Doğa ailesinin Küçüğü için ne kadar önemli olduğunu da. Nitekim öyleydi Derin annesi pastayı kötü yapsa bile güzel olmuş diyerek hepsini bitirirdi. Aynı şeyi babası yaprak sarması yaptığında da yapardı. Çünkü onu düşünüp yaptıkları ilk yemeklerdi.

Derin üvey olduğunu bilerek büyümüştü. Ama öz ailesini merak eti mi derseniz? Elbette etti. Babası Murat bey sürekli onları arıyordu zaten bunun farkında olarak hiç sesini çıkartamamıştı. Ama bir süre sonrada öz ailesini istememişti. Çünkü ona göre onlar onu istememiş, hayatlarından çıkarmak istemişti. Hiç bir şey hatırlamadığı içinde buna inanmak onun için kolay olmuştu. Tabi Doğa ailesinin ona karşı yaklaşımında bu düşünceye itmişti. Çünkü Murat bey de Meltem hanımda çocukları için her şeyi göze alabilecek insanlarken, kendi öz ailesi onu bulamamıştı bile. Üstelik defalarca onları aramalarına rağmen hiç bir iz yoktu onlardan.

Agah kendi evine yaklaştığında hızını düşürerek bahçeye girişini yaptı. İki katlı olan bu evin dış cephesi tamamen beyaz rengindeydi.

Kontaktan anahtarı çıkararak kız kardeşine döndü "Hadi bakalım küçük pastamızı yapmaya başlayalım" dediğinde Derin evi incelemeyi bırakarak araçtan indi.

 

Evin önüne geldiklerinde Agah anahtarı kardeşine uzatarak "Aç bakalım evimizin kapısını" diyerek göz kırptı.

Derin soğuktan ve utançtan kızaran yanaklarıyla kapının kilidini açtı. İlk girişi Derin yaptığında Agah da arkadan geldi.

Eve ilk girdiğinde Güneş detayları dikkat çekiyordu. Kaşları çatıldı bir yerde daha gördüğüne emindi bu detayları. Ancak umursamadan içeriye geçti. Bu evin mobilyalarını siyah renk beklerken tamamen gri, beyaz ve mavi tonlarıyla döşenmişti. Tabi güneş detaylarını saymazsak.

Agah ise kız kardeşinin sevdiği tonlarda döşemişti evi. Küçüklüğünden beri küçüğünün mavi rengine olan düşkünlüğünü biliyordu. Pembe rengi sevmediğini, beyaz giydiğinde kendini tam bir prenses hissettiğini, gri rengini ise Demir Ege'nin üstünde gördüğü bir tişörtü beğendiğinde günlerce üstünden çıkartamamışlardı. Zavallı Demir Ege ise en sevdiği tişörtünü bir daha asla görememişti. Küçük Asel ise yaptığından hiç pişman olmamış, tişörtü çıkarttıktan sonra bile ailesine göstermeden saklamıştı. Bir süre sonra ise Demir Ege tişörtü unutmuştu. O günden sonra Güneş'inin dikkatini gri rengi çekmişti. Tabi küçük Asel'in aldığı tek tişört o değildi. Ayrıca başka eşyalarda almıştı. Ama ne yapsın dı canım dikkatini çeken eşyalar hep onun olması gerekiyordu sonuçta o onların ilk,tek ve son prensesleriydi!

Agah "Beğendiniz mi küçük hanım?" dedi

Derin "Gerçekten de güzel bir ev. Ayrıca bu renkleri senden beklemezdim." dedi açık sözlülükle.

Agah kız kardeşinin yanında durarak "Neden küçük?" diye sordu.

Derin ise Agah'a bakarak omuz silkti "Ne bileyim" dedi

Agah "Dışarıdan nasıl görünüyorum da o şekilde anladınız Güneş hanım" dedi ilgiyle. Kız kardeşinin tek bir düşüncesi onun için bir hazineydi.

Derin " bana hep siyah rengiyle takılan bir adam gibi gelmiştin." Evin salonuna tekrar göz gezdirerek "Beyaz, gri ve mavi tonlarını beklememiştim o yüzden. Siyah rengini daha çok sevdiğini düşünmüştüm." dedi

 

Agah gülümseyerek baktı Güneş'ine "Evet, siyah severim hem de çok ama en sevdiğim renk arasında sayılmaz" dediğinde Derin ona dönerek ilgiyle cevabını bekledi "Hangi rengi seviyorsun ki?" dedi merakla.

Agah ise kız kardeşinin onu merak etmesiyle kalbi yerinden çıkmak ister gibi attı. Aptal kalbi susmak nedir bilmiyordu! Ama ona da hak veriyordu 13 yıl kız kardeşinin acısını çekmişti. Şimdi ise hemen yanı başındaydı ama istediği gibi sarılamıyor, çiçek kokulu saçlarını koklayıp, öpemiyordu.

"En çok yeşil rengini severim. Orman yeşili rengini" dedi kız kardeşinin gözlerinin içine bakarak. Nitekim öyleydi. Agah, Asel doğmadan önce koyu lacivert rengini daha çok sevse de kız kardeşini orman yeşili gözlerini ilk gördüğü anda büyülenmişti.

Kız kardeşini ilk gördüğünde söylediği sözler hala zihninde saklıydı.

Agah kız kardeşine büyülemiş gibi bakmaktan alamıyordu. Hastane küvetine daha çok yapışmış, gözlerini açmasa da görsem diyordu. Bebek sanki Agah'ın istediğini anlamış gibi gözlerini kısık bir şekilde açmıştı. Agah'ın ise dudakları arasından "Saçları bir güneş gibi sarı, gözleri ise ormanları bile kendisine kıskandıracak kadar yeşil. Söylesene Güneş kız. Güneşi ve ormanları kendine meftun etmek mi istiyorsun?" diyerek sağ elinin işaret parmağının arkasıyla yanağını sevdi bebeğin.

Nasıl unuturdu ki zaten kız kardeşi ile ilgili her şeyi zihninde bir yere kilitlemişti unutmamak için. Şimdi ise ortaya çıkma zamanlarıydı.

 

Agah "Hadi gel küçük mutfağa gidelim de çikolata ve çilekli bir pasta yapalım" dedi göz kırparak omzundan destek verdi yürümesi için.

Derin ise başını sallayarak onayladı.

Abi kardeş büyük bir mutfağa girdi.

 

İlk olarak mutfak dolapları dikkatini çekmişti. Yeşil, gold ve siyah renkten oluşuyorlardı. Mutfağın ortasına yakın bir bölümde tekrar dikdörtgen şeklinde bir tezgah daha vardı. O tezgahın diğer tarafında ise sekiz kişilik bir masa duruyordu. Masanın durduğu yerde beyaz renkte boydan boya bir bahçe kapısı vardı.

Agah "Gel bakalım küçük" diyerek onu tezgaha yönlendirdi, kap kacak çıkartmaya başladı. Büyük derin bir gümüş renginde kase, spatula gibi malzemeler çıkartmıştı. Tabi iki tane aşçı önlüğü ve şapkasında getirmişti.

Agah "Gel bakalım küçüğüm" diyerek Derin'in arkasını dönmesi istemişti. Derin ikiletmeden arkasını döndüğünde Agah önlüğü başından geçirerek arkasından yumuşak bir düğüm attı. Aşçı şapkasında kafasına taktığında tamamdı. Ancak şapka Derin'e oldukça büyük gelmiş kafasında düzgünce durmuyordu. Bu durum Derin'in komiğine gittiği için kahkahalar atıyor, Agah ise bu kahkahalara içten bir gülümsemeyle karşılık veriyordu.

Sonunda Derin hazır olduğunda, Agah'a bakarak "Hadi sende dön arkanı" diyerek işaret verdiğinde Agah arkasını dönse bile Derinin boyu asla yetmemişti. Agah çözüm olarak iki katlı bir merdiven getirmiş ona çıkmasında yardımcı olmuştu. Derin'in boyu yinede yetmese de en azıdan zorda olsa önlüğü başından geçirmiş, Agah'ın aksine sıkı bir düğün atmıştı. Şapkayı da zorla kafasına taktığında "İşte oldu" diyerek eşlerini çırptı gülümseyerek.

Agah'da kız kardeşine dönerek gülümsedi. "Tamam, nasıl bir pasta istiyorsunuz Güneş hanım?" diyerek Derin'e baktı.

Derin düşünür gibi yaparak "Hım."

"Çilekli!" dedi

 

Agah "Başka?" diye sorduğunda "Çikolatalı!" dedi heyecanla.

Agah kardeşinin bu heyecanına ufak bir kahkaha atarak "Tamam, çikolata ve çilekli olsun. Nasıl bir modeli olsun?" diye sordu.

Derin cebinden çıkardığı telefonu açarak 'Mois Pasta Tarifi Nasıl Yapılır?' diyerekten internete yazdı. Görsellerden seçtiği modeli Agah'a göstererek "Bunu istiyorum" dedi.

Agah görseli inceleyerek malzemelere de baktı. Gerekli olan malzemeleri ince ölçülerine kadar çıkartarak orta tezgaha koydu. "Başka bir eksik var mı küçük?" diyerek sordu. Derin ise telefondaki gerekli olanlara bakarak "Çikolata!" dedi

 

Agah "kakao var ama küçük" dediğinde Derin "Biz bol çikolatalı yapalım olmaz mı? Sadece kakao olmasın çikolata parçacıkları da koyalım. Lütfen" dedi sonda dudak büzerek. Agah kız kardeşinin bu tatlı hallerine dayanamayarak onayladı, çikolata parçaları olan kavanozu tezgaha koydu.

İkili pasta yapmaya başlamıştı.


Agah "Evet ilk olarak ne yapmalıyız küçük?" dediğinde Derin yapılışını okuyarak "Derin bir kaba kakao, toz şeker, karbonat ve tuzu ekleyin, karıştırın yazıyor." dedi ve malzemeleri Agah'a uzattı.

Agah malzemeleri kız kardeşinden alarak kabın içine boşaltı, karıştırmaya başladı.

Derin "Üzerine sıcak su ekleyip karıştıracakmışız ama çırpıcıyla." dedi

Agah sıcak suyu eklerken, diğer elinde tutuğu çırpıcıyı kız kardeşine verdi. "Al bakalım sen karıştır, bende diğer malzemeleri ekleyim" Krema, sıvı yağ ve yoğurdu eklemeye başladığında, Derin çırpmaya devam etti. "Şimdi yumurta eklemeliyiz hadi sen kır." dedi yumurtaları işaret ederken, çırpınıyor kendi eline alarak biraz daha çırptı.

Derin "Ama ben kıramam ki. Hep kabuk olur pasta" dedi dudak büzerek.

Agah gülümseyerek "Hiç sorun değil " kız kardeşinin sol elini tutarak öptü "Bu minik ellerinle yaptığın her şeyi yerim Güneş'im. Zehir olsa bile" diyerek iç ısıtacak şekilde gözlerine baktı.

Derin utangaç bir gülümsemeyle üç yumurtayı tek tek kırmaya başladı. Zor olsa da başarmıştı. "Bak yaptım! Hiç kabuk yok içinde." diye cıvıldadı.

Agah "Evet, yaptın. Benim küçüğüm ger şeyi yapar istesin yeter" diyerek göz kırptı.

Derin "Hadi sen karıştır çünkü kol kası gerekiyor. Boşuna sabahları kalkıp kol kası yapmadın" diyerek yaptığı antrenmanlara gönderme yaptı. Agah başını sağa sola sallayarak gülümsedi, çırpma işlemine başladı. Aradan geçen bir kaç dakika sonra istenilen kıvama gelen karışıma son olarak un ve kabartma tozunu eleyerek eklediler. Homojen bir karışım olduğunda pastayı pişireceklerdi kabı yağlamaya başladı Derin.

Sonunda istenilen keki de kaba döktüklerin de 160 derecede pişirmek için fırına koymak için merdivenden indi Derin "Hadi gel birlikte fırına sürelim" dediğinde Agah kardeşini kırmadı ve istediğini yaptı.

 

Aradan yaklaşık olarak kırk beş dakika geçtiğinde Derin "Pişmiş!" diyerek sevinçle bağırdı.

Agah kardeşine gülümseyerek pastayı ısıya dayanıklı bir bezle fırından çıkartarak tezgaha koydu.

"Şimdi biraz soğuması gerekiyor Güneş'im. Bizde o sıralarda iç kremasını hazırlayalım" dedi

 

Derin dolapları açıl kapatarak derin bir kase buldu. Agah'a kaseyi göstererek "Hadi o zaman!" diyerek merdivenden çıkarak Agah'la aynı boyda olmaya çalıştı ancak ne kadar başarılı oldu orası şüpheli.

Derin bir kasede soğuk süt ve toz krem şantiyi mikser yardımıyla çırptılar, sıkma torbasına hazır olan kremayı boşaltılar.

Agah "Hadi bakalım günümü aydınlatan Güneş'im pastamızı üçe bölelim" diyerek pastayı kabından çıkartı üç parçaya böldü. Derin’e sıkma torbasını uzatarak "Kekin ilk katına daire şeklinde krem şantiyi sıkı küçüğüm. 2 parmak genişliğinde boşluk bırakmayı da unutma. Kestiğimiz çilekleri oraya yerleştireceğiz çünkü Güneş'im." dedi gülümseyerek.

Derin abisinin dediğini uygulayarak doğramış oldukları çilekleri yerleştirdi. İkinci katıda öyle yaptıklarında, Kekin katlarına ayırırken artan kekin üst kısmını eliyle ufalaydı ve krem şantinin üzerinde boşluk kalmayacak şekilde serpti. Pastanın üzerini çileklerle süslediğinde, üstüne ekstra olarak çikolata parçacıklarını da yerleştirdi.

 

Ellerini çırparak neşeyle "Çok güzel oldu" dedi ve abisine sarıldı. Agah bu ani sarılmayla şaşırsa da, kendini hızla toparlayarak kız kardeşine sarıldı, saçlarınıza ufak bir öpücük kondurdu. "Hadi dilimleyelim de tadına bakalım pastanın küçük" dediğinde mutfak kapısının oradan bir ses geldi.

"Vallaha ya bir dilimleyin de yiyelim nasıl canım çekti" dedi Alpaslan karnını ovalarken. Agah sinirle dişlerini sıkarken "Zıkkım ye it herif" dedi

Alpaslan anlamayarak "Bir şey mi dedin dostum?" Dedi

Agah "Yok hiç bir şey dermiyim ben sana. Sen salona geç biz geliyoruz şerefsiz" dedi sonda sessizce.

 

Derin ise altan altan gülüyordu. Agah kardeşine bakarak "Hadi koş tabak getir." dedi

 

Derin merdivenden atlayarak üst raftaki tabakları almaya çalışıyor ama boyu asla yetmiyordu. Abisi resmen kendi boyuna göre ayarlamıştı her şeyi bu yüzden o küçücük kalıyordu!

Agah kız kardeşini koltuk altından tutarak havaya kaldırdı "Al bakalım küçük" diyerek dolabı işaret verdi. Derin'de ona gülümseyerek teşekkür etti, üç tane tabak aldı.

Sonunda pastalar tabaklarda yetini aldığımda, abi kardeş salona Alpaslan'ın yanına gittiler. Alpaslan ise telefonla konuluyordu "Tamam kardeşim. Yerini bulursan bana haber ver." diyerek kapattı söylenerek arkasını döndü "Şerefsiz herif nasıl yaptıysa tüm izini kaybettirmiş"

Abi kardeşi gördüğünde gülümsedi "Ooo abi kardeş bana pastamı yaptınız? Gözlerim yaşardı dostum sen mutfağa girebiliyor muydun?" dedi alayla. Agah sertçe tabağı Alpaslan'a vererek "İt herif kapa çeneni yoksa ben kapatmasını bilirim" diyerek kulağına fısıldadı.

Derin koltuklardan birine geçtiğinde iştahla yaptıkları pastayı yemeğe başladı. Alpaslan'a dönerek "Nasıl olmuş Alpaslan abi?" diye sordu.

Agah'ın yutmakta olduğu bir parça pasta boğazında kalmış öksürüyordu.

Abi mi?

Ne abisi lan!

Alpaslan'a hem öldürücü bakışlar atıyor hem de öksürmeye devam ediyor. Derin hızla mutfağa su almaya gittiğinde Alpaslan büyük bir keyifle arkasına yaslanarak, pastasını yiyor.

Agah sinirle kafasına uzanarak bir fiske vurduğunda "Sana bunu çok pis soracağım it herif, şerefsiz pezevenk" diyerek zorda olsa saydırıyordu.

Derin, abisinin yanına elimde bir bardak suyla koşarak "Al iç. İyi gelir" dediğinde suyu içirdi. Agah suyu içtiğinde rahatlayarak bardağı önündeki küçük sehpaya bıraktı. Derin'e dönerek "Bu it herife abi dedin ya Güneş'im resmen beni sırtımdan bıçakladın. Ulan kurşun yesem bu kadar can yakmazdı güzel Güneş'im" diye mızmızlandı.

Alpaslan az sonra bana da abi de diyerek çocuk gibi ağlayacak olan Agah'a bakıyordu. "Az daha mızmızlan dostum. Belki biraz ağlarsan sana da abi der Asel" diyerek dalga geçti. Agah sinirle bir kez daha Alpaslan'a vurarak "Sus lan adi herif. Götünden kurşun çıkartmamı istemiyorsan daha fazla konuşmazsın" dedi.

Alpaslan sertçe yutkundu biliyordu ki dostu dediği bu adam dediğini harfiyen yapardı. Pes ederek iki elini yukarıya kaldırdı "Ateş kes dostum" dedi

 

Derin ikilinin bu haline gülüyordu. İlerleyen zamanlarda nerdeyse tüm pastayı Derin yemişti. Agah, Alpaslan'ın bir daha pastaya dokunmasına izin vermemiş onun pastasında o yemişti. Şimdi bir yada iki dilim kalmış olan pastada gözü olan Derin'e yemesine izin vermemiş, daha yerse dokunacağını söylemişti.

Derin ise ilk mızmızlansa da bir daha ceza alırsa gelecek olduğu kapının kapanmaması için susmuştu.

Artık Derin'in eve gitme zamanı geldiğinde Agah onu bırakmak istemese de zorundaydı.

Alpaslan "Burada kalsaydın prenses. Zaten geç oldu" desene Derin reddetmiş eve gitmesi gerektiğini, eğer evde olmazsa Eymen abisinin ona uygulayacağı tehtit içerikli sözlerini düşünmüştü. Ah kesinlikle bu durumu kendi için kullanırdı Eymen.

 

Agah kardeşini evin önüne geldiklerin de dönerek "Ne zaman ihtiyacın olursa anında arıyorsun küçük. Senin için çözemeyeceğim sorun yok." diyerek göz kırptı.

Derin utangaç bir gülümseme göndererek "Tamam, ararım komutan" dedi kapıyı açarak "Görüşürüz."

 

Agah buruk bir gülümsemeyle "Görüşürüz küçük" dedi.

 

Kız kardeşinin eve girdiğini gördükten sonra hızla eve yol aldı, aracı park ederek eve giriş yaptığında barut gibi olan Alpaslan’a baktı. Bir sağ bir sola gidiyor, saydırmaktan hiç çekinmiyordu. "Şerefsiz herif. Ulan sen kimsin de izini kaybettirirsin lan adi it! Bir bulayım seni bir bulayım var ya götünden kan almazsam bana da Alpaslan demesinler lan!"

 

Agah arkadaşının yanına giderek elini omzuna koydu destek amaçlı "Sakin mi olsan dostum? Bulacağız o şerefsizi sıkıntı etme" dedi

 

Alpaslan yenilmişlikle omuzları çöktüğünde, Agah'a baktı "Ne durumda olduğunu bile bilmiyorum. Yaşıyor mu? Yaşıyorsa nasıl yaşıyor? Ne yiyip, içiyor bilmiyorum lan! Onun hakkında hiç bir şey bilmiyorum." dedi.

Agah arkadaşını kendine çekerek sarıldı. Biliyordu canı yanıyordu ancak yapacak bir şey yoktu bunu o seçmişti.

Diğer taraftan Derin eve girmiş odasına Sessizce çıkıyordu. Tam kapıyı açmıştı ki yatağında oturan kollarını birbirine dolamış Erez'i gördü. Şirin bir gülümsemeyle "İkizim?" diyerek yanına doğru gitti, tam önünde durdu.

Erez tek kaşını kaldırarak "Evi terk ettiğini sanıyordum?" dedi imayla.

Derin sertçe yutkunarak "Şaka yapmıştım. Eğer arka yazıyı da okuduysan anlamalıydın." dedi

 

Erez yerinden kalktı, Derin'in etrafında daire çizmeye başladı. "Sen evden kaçtın" dedi tek kaşını kaldırarak daire çizmeye devam etti "Üstelik annenin yasak demesine rağmen pasta yedin?" dedi doğrulamak için yüzüne baktı.

Derin sertçe yutkunarak, etrafında dönen Erez'e baktı "Ama canım çok pata çekmişti" diyerek dudak büzdü, gözlerini doldurdu. Umuyordu ki Erez bu numarasına kansın.

Erez ise aksine göz temasını bozarak ona kanmamaya çalıştı. "Bu suçun affedilir bir yanı yoktur! Cezası-" derken Derin hızla sözünü kesti "Erez lütfen anneme söyleme " dedi

 

Erez onu hiç takmayarak "Ben senin cezanı vermeliyim üzgünüm" dedi sahte bir hüzünle.

 

Derin "Yapma Erez lütfen annem öğrenirse cezam katlanarak uzar" dedi

 

Erez, Derin'in bu haline dayanamayarak "Tamam söylemeyeceğim ama bensiz gitmen kalbimi kırdı" dedi alınmışlıkla.

 

Derin gülümsedi "Teşekkür ederim canım ikizim" diyerek sarıldı. "Ayrıca sen uyuyordun bu yüzden sana söylemedim yoksa söylerdim ki." dedi

 

Erez omuz silkerek Derin'in sarılmasına karşılık vermedi "Bana ne uyandırsaydın." dedi

 

Derin, Erez'in yanağını öperek "Özür silerim ikizim bir daha kine uyandıracağım" dedi

Erez emin olmak için gözlerine baktı "Söz mü?" dedi

 

Derin gülümseyerek "Söz, İkiz sözü." dedi

 

Erez'de ona gülümsedi ve sarılmasına karşılık verdi. "Pasta güzel miydi?" dedi

Derin "Çok güzeldi. Biliyor musun birlikte yaptık pastayı. Hem de çilekli ve çikolatalı" dedi ve anlatmaya başladı geçirdiği zamanı. Bir süre sonra Erez odasına çekilmiş, Derin ise bugün geçirdiği güzel anıları düşünerek gülümsüyordu. Yarın tatildi bu yüzden Demirhanlara gidecek onlarla vakit geçirecekti. Telefonunu eline aldığında arama tuşuna basıp basmamak arasında kaldı. Sonra aman bir şey olmaz diyerek küçük ayı yazan isime bastı. Telefon bir süre çaldı ama açan olmadığında üzülerek kapatacakken bir anda telefon açıldı, uykulu bir Arsen gözüktü ekranda. "Arsen?" dedi Derin.

 

Arsen ikizinin sesini duyduğunda aniden uyandı. Şaşırmış bir şekilde ona bakarken yatağında toplandı.

"Arsen rahatsız etmiyorum değil mi?" diye sordu çünkü beli ki ikizi uyuyordu.

Arsen hızla başını iki yana sallarken uyanmak için gözlerini ovuşturdu. "O halde bugün neler yaptığımı dinlemek ister misin?" dedi gülümseyerek.

 

Arsen ise başını salladı. Derin tek tek her şeyi anlatırken Arsen bir üzüldü bir güldü. Sevindi çünkü abisiyle anlaşıyordu ayrıca abisinin Alpaslan abiye abi demesine tepkisi çok komik gelişmişti. Üzüldü çünkü kendisiyle nerdeyse hiç vakit geçirmemişti. Ama bir kaç saat sonra buraya gelecekti birlikte zaman geçirebileceklerdi.

Derin anlatırken gözleri kapanmaya başlamış, uyukluyordu. Arsen ise onun bu tatlı halini gün ayana kadar izledi.

 

Bölüm sonu.

Bölüm nasıldı?

Derin Alpaslan'a abi dediğindeki Agah'ın tepkisi?

 

 

Loading...
0%